Etiket arşivi: oruç

“Olmasanız da olur!” Deyiverdin Suya ve Ekmeğe

Davanı geri çektin. Vazgeçtin sahip olmaktan. Yüz çevirdin eşyadan.Herşeyin ardından”Benim olsun!” diye koşmamayı öğrenmek üzeresin.

Elinin tersiyle itiverdin doymayı. “Şöyle durun siz!” deme cesaretiyle başladın güne. “Olmasanız da olur!” deyiverdin suya, ekmeğe ve tene.

Yüzünü çevirdin eşyadan. Şeffaf bir perde indi eşya ile arana. İştahın kesildi. Hevesin söndü. Ardı sıra koşmuyorsun ekmeğin ve suyun.

Oruç tutmayanları seyrediyorsun. Hüzünle belki. Senin tenezzül etmediğin şeylerin peşinde koşuyor insanlar. Seyrediyorsun sadece. Girmiyorsun o oyuna. Çoktan çekildin sahadan.

Aslında, hüzünlü değilsin; gülüyorsun. Evet, evet; gülüyorsun işte. Asla kıskançlık değil yaşadığın. Acıyorsun kendilerini eşyanın pençesinden kurtaramayanlara.

Senin gönüllüce vazgeçtiğin şeylere kimilerinin çaresizce yapışmasını gülerek seyrediyorsun. Kenara çekildiğin için seviniyorsun. Memnunsun halinden.Diğerlerinin açlığını çektiği şeylere toksun sen. Müstağnisin. “Olmasa da olur” diyebiliyorsun, diğerlerinin boyun büktükleri şeylere.

Yeter ki Rabbim razı olsun benden. O’nun iznini beklerim vakarla. O’nun izniyle var oldum. O’nun izniyle var olurum ben!

Anlıyorsun ki, sahip olmak değil maksat, şahit olmak… Seyircisisin dünyanın. “Bu da benim olsun” telaşından sıyrıldın işte.

Eşsiz, benzersiz, izzetli ve şerefli bir tokluktur yaşadığın… Afiyet ola!

Senai Demirci

Ramazan’da kimler oruç tutmayabilir?

Tefekkür derinliğini kaybetmeyen her insan bilir ki, kullarını yarattığı sayısız nimetlere karşı sene boyunca serbest bırakan Rabb’imiz, sadece Ramazan-ı Şerif’te bir aylık bir sabır imtihanına tabi tutmaktadır. İnanmış insan bu imtihana gönülden evet, der:

-Senenin bir ayında neden Rabb’imin emrini yerine getirmeyeyim? Ben bu kadar iradesi zayıf, boğazına düşkün oburun biri miyim?. diyerek de Ramazan orucunun mutluluğunu toplumla birlikte yaşamayı esas alır. Tereddüt ve vesveseye asla girmez.

Sonsuz merhamet sahibi Rabb’imiz, yine de kullarının oruç tutmada zorlanacak olan özür sahiplerini ayırır, onlara oruçlarını ileride mazeretleri geçince tutmaları iznini verir.

-Kimlerdir Ramazan ayında herkes oruçlu iken oruçlarını tehir edip de sonra tutma iznine sahip mazeretliler?

Bu izin sahiplerini kısaca şöyle sıralamak mümkündür:

***

1-En başta küçük yaştaki masum çocuklar:

Bunlar ergenlik yaşına ulaşmadıkça oruç tutmakla yükümlü olmazlar. Buna rağmen tutarlarsa sevabı, onları alıştıranları da şamil olur.. Kızlarda dokuz, erkeklerde on beş yaş, ergenlik yaşı dediğimiz yükümlülük başlangıcı olarak kabul edilirse de esas yükümlülük tespiti, muayyen hal ile ihtilam olmanın başlamasıyla kesinleşir.

2- Çok yaşlanmış, sanki çocuklaşmış ihtiyarlar:

Oruç tutacak kuvvete sahip olmayan bu yaşlıların halsizlikleri oruç tutmaları halinde daha da artacak, zor durumda kalacaklarsa tutmazlar. Bunların ekonomik durumu müsait olanları otuz fitre (fidye) verirler tutamadıkları oruçları yerine.

3- Yaşlı değil fakat hasta olanlar:

Oruç tutacak olurlarsa hastalıkları fazlalaşacak, sıhhatleri daha da bozulacaksa, sıhhatine kavuşunca tutmaya niyet ederek beklerler..

4- Hamile hanımlar:

Taşıdıkları yavrularına zarar geleceğini biliyorlarsa doğumdan sonra tutmayı niyet ederek oruçlarını tehir ederler.

5- Doğum yapmış, çocuk emzirmekte olan anneler:

Çocuğun, ya da annenin zarar göreceğini düşünüyorlarsa oruçlarını tehir eder, sonra tutarlar.

6- Her ay belli günlerdeki özürleri başlamış bulunan hanımlar:

Bunlar da oruçlarını tehir ederler. Oruç tutamadıkları günlerinde de Rabb’imizin emrine uyduklarını düşünerek yine mutlu şekilde dualarla bekleyebilirler. Çünkü Rabb’imiz tutmayın buyurmuştur bu günlerinde de. Bu da tutmak gibi emir gereğidir.

7- Seferde olanlar:

Yani oruç günlerinde doksan kilometreden az olmayan yolculuğa çıkmış bulunanlar.. Ancak yolcular yeme iznine sahip oldukları halde tutarlarsa sevaplısını tercih etmiş olurlar.

***

İleride genişçe bilgi vermeyi düşündüğümüz bu gibi önemli konularda en başta şu önemli hususu hatırlamakta fayda vardır.

Orucun başlama vakti sabah ezanı değil takvimdeki ezan öncesi imsak dakikasıdır. Ezan geç de okunabilir erken de.. Bunun için de, herkes bulunduğu yerin imsak ve iftar dakikasını iyi bilmelidir. Orucunu ona göre başlatmalı, ona göre bitirmelidir.

Burada bir yanlışlık olur da, imsak dakikası girdiği halde girmedi zannedilerek yemeye devam edilirse, yahut da iftar vakti girmediği halde girdi zannıyla oruç açılırsa hata ile orucu bozulmuş olacağından dolayı bu orucu bayramdan sonra tekrar tutarak kaza etmek gerekir. Takvimdeki bu imsak dakikası sınırı unutulmamalıdır.

Ahmed Şahin / Zaman

İlk sahur 19 Temmuz Perşembe gecesi

11 ayın sultanı Ramazan, 19 Temmuz Perşembe gecesi ilk sahurla başlayacak. Perşembe gecesi saat 02.54’te imsak vaktinin girmesi ile Mübarek Ramazan’ı ilk Ardahan ili karşılarken, oruca en son başlayacak ilimiz ise saat 04.49 ile İzmir olacak.

İlk iftar 19.32’de Hakkâri’de yaşanırken, en geç oruç açacak ilimiz Edirne ise 20.19’da iftar edecek.

İlk teravih namazı da 19 Temmuz Perşembe akşamı kılınacak.

Camiler mahyalarla süslenecek…

Ramazan ayında camiler, mahyalarla süslenecek. “Camilerde iki minare arasına gerilen ipler üzerine kandil veya elektrik ampulleriyle yazı yazılması” olarak tanımlanan mahya, diğer Müslüman ülkelerde olmayan, Türklere mahsus bir sanat olarak biliniyor.

Ayet, hadis ve özlü sözlerin yer alacağı mahyalar, Ramazan gecelerine ayrı bir renk katacak. Bu yıl camilere asılacak mahyalarda yer alacak ifadeler şunlar:

“Ey Allah’ın kulları, kardeş olunuz.

Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz.

Selamı aranızda yayınız.

En güzel örneğimiz, Sevgili Peygamberimizdir.

Cennet, cömertler yurdudur.

En değerli miras, güzel ahlaktır.

Güleryüz, sadakadır.

Hesaba çekilmeden önce kendini hesaba çek.

Müslümanlar kardeştir.”

Diyanet

Ramazan’la ilgili en çok merak edilenler

Ramazan ayının yaklaşmasıyla başta oruç olmak üzere Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kuruluna gelen soruların sayısında da ciddi bir artış gözleniyor. İşte oruçla ilgili en çok sorulan sorular ve cevapları:

Oruç fidyesi ne demektir?

Fidye, bazı ibadetlerin eda edilmemesi ya da edası sırasında birtakım kusurların işlenmesi hâlinde ödenen dinî-malî yükümlülüktür. İbadetlerle ilgili fidye, oruç ve hacda söz konusudur. İhtiyarlık ve şifa ümidi olmayan bir hastalık sebebiyle oruç tutamayan ve daha sonra da kaza etmesi mümkün olmayan kimse, oruç tutamadığı her güne karşılık bir fidye öder. Kur’an-ı Kerim’de, “Oruç tutmaya güç yetiremeyenler, bir fakir doyumu kadar fidye öder.” (Bakara, 2/184) buyurulmaktadır.

Bir fidye miktarı, bir sadaka-i fıtır miktarıdır. Sadaka-i fıtır ise bir kişiyi bir gün için doyuracak yiyecek veya bunun para olarak karşılığıdır. Fidye vermek durumunda olan fakat buna maddi imkânı el vermeyen kimse Allah’tan af diler. Günler uzun olduğu için oruç tutamayan hasta ya da yaşlılar, kısa günlerde oruç tutabilirlerse tutamadıkları orucu kısa günlerde kaza etmeleri gerekir. Bu durumda olan kimselerin vermiş oldukları fidyeler sadaka sayılır. Oruç fidyeleri, Ramazan ayının sonunda toptan verilebileceği gibi, Ramazan ayı içinde günlük olarak veya Ramazan ayı başında da verilebilir.

Diyanet İşleri Başkanlığının web sitesinde Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından hazırlanan “Dini Soruları Cevaplandırma Platformu”nda yer alan fetvalara göre oruçla ilgili en çok merak edilen diğer konular ise şöyle:

Orucu bozan şeyler nelerdir?

Orucun temel unsuru ve anlamı, yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak, nefsi bunlardan mahrum bırakmak olduğu için, oruçlu iken bunlar ve bu anlama gelecek davranışlar orucu bozar. Yemek ve içmek, yenilip içilmesi mûtat olan her şeyi kapsamı içine alır. Sigara, nargile gibi keyif veren tütün kökenli dumanlı maddeler ile uyuşturucular ve tiryakilik gereği alınan tüm maddeler oruç yasakları kapsamına girer. Her ne sebeple olursa olsun, ağızdan alınan ilâçlar da aynı hükme tabidir.

Göz damlası orucu bozar mı?

Uzman göz doktorlarından alınan bilgilere göre, göze damlatılan ilaç miktar olarak çok az (1 mililitrenin 1/20’si olan 50 mikrolitre) olup bunun bir kısmı gözün kırpılmasıyla dışarıya atılmakta, bir kısmı gözde, göz ile burun boşluğunu birleştiren kanallarda ve mukozasında mesamat yolu ile emilerek vücuda alınmaktadır. Damlanın yok denilebilecek kadar çok az bir kısmının, sindirim kanalına ulaşma ihtimali bulunmaktadır. Bu bilgiler, değerlendirildiğinde, göz damlası orucu bozmaz.

Yıkanmak orucu bozar mı?

Ağız ve burnundan su girip sindirim cihazına ulaşmadıkça oruçlu kimsenin yıkanması orucuna zarar vermez. Nitekim Hz. Aişe ve Ümmü Seleme validemiz Hz. Peygamber (s.a.s.)’in Ramazan’da imsaktan sonra yıkandıklarını haber vermişlerdir. Bu itibarla, ağız ve burnundan su kaçırmamak şartıyla oruçlu kişi yıkanabileceği gibi, havuz veya denize de girebilir. Ancak yüzme esnasında su yutmaktan kaçınmak zor olduğu için ihtiyatlı davranmak uygun olur.

Nikotin bandı orucu bozar mı?

Kural olarak orucu bozan şeyler, vücuda normal yollarla giren maddeler ve cinsel ilişkidir. Vücuda sürülen yağ, merhem ve benzeri şeyler deri üzerindeki gözenekler ve deri altındaki kılcal damarlar yoluyla emilerek kana karışmaktadır. Ancak cildin bu emişi, çok az ve yavaş olmaktadır. Diğer taraftan bu işlem yeme, içme ve beslenme anlamına da gelmemektedir. Bu itibarla, deri üzerine sürülen merhem, yapıştırılan ilaçlı bantlar orucu bozmaz. Bu açıdan sigarayı bırakmak isteyenlerin kullandığı nikotin bantları da orucu bozmaz.

Oruçlu kimse diş tedavisi yaptırabilir mi?

Orucun bozulması için yeme, içme ve cinsel ilişki ya da bu anlamları ifade eden bir fiilin işlenmesi gerekir. Bu sebeple sırf dış tedavisi sebebi ile oruç bozulmaz. Tedavinin ağrısız gerçekleşmesi için yapılan enjeksiyonlar da beslenme amacı taşımadığı için orucu bozmazlar. Ancak tedavi sırasında yapılan başka işlemler sebebi ile -mesela ağız su ile çalkalanırken- boğaza su, kan veya tedavide kullanılan maddelerden biri kaçarsa oruç bozulur ve kaza edilmesi gerekir.

Dış fırçalamak orucu bozar mı?

Boğaza su kaçırmadan ağzı su ile çalkalamak orucu bozmadığı gibi diş fırçalamakla da oruç bozulmaz. Bununla birlikte, diş macununun, misvak parçalarının veya suyun boğaza kaçması halinde oruç bozulur. Orucun bozulma ihtimali dikkate alınarak, dişlerin imsakten önce ve iftardan sonra fırçalanması uygun olur.

Sakız çiğnemek orucu bozar mı?

Günümüzde üretilen sakızlarda, ağızda çözülen katkı maddeleri bulunduğundan, ne kadar itina edilirse edilsin bunların yutulmasından kaçınılması mümkün değildir. Bu sebeple bu tür sakız çiğnemek orucu bozar. Ancak “kenger sakızı” gibi katkısı bulunmayan sakızlarla daha önce çiğnenmiş olup içinde hiç katkı maddesi kalmamış olan ve çiğnendiğinde hiçbir eksikliğe uğramayan sakızların çiğnenmesi orucu bozmaz. Bununla birlikte, oruçlu iken bu tür sakızları çiğnemek mekruhtur.

Aşı olmak ve iğne yaptırmak orucu bozar mı?

Oruç; yemek, içmek, cinsel ilişki ve bunların kapsamına giren şeylerle bozulur. Bu sebeple, besin değeri taşımayan aşılar orucu bozmaz.
Dinimiz, tedavi sürecinde olan hastaların oruç tutmamalarına ruhsat vermektedir. Bu nedenle, tedavisi devam eden hastalar, sağlıklarına kavuşup, tedavileri sona erinceye kadar oruçlarını erteleyebilirler. Bununla birlikte, Ramazan ayında herkesle birlikte oruca devam etmeyi arzu ediyor ve oruç tutmalarına da başka bir engel yoksa iğnelerini iftardan sonra yaptırmaları yerinde olur. Bu imkâna sahip olmayanlar, tedavi ve aşı amaçlı iğne yaptırabilirler. Ancak, oruçlu iken gıda ve vitamin iğneleri yaptırmak, damardan serum ve kan verilenlerin orucu bozulur. Daha sonra bu oruç kaza edilir.

Oruçlu bir kimsenin morfinli veya morfinsiz olarak dişlerini tedavi ettirmesi veya çektirmesi orucu bozmaz. Ancak tedavi esnasında, kan veya tedavide kullanılan maddelerden herhangi bir şeyin yutulması ise, orucu bozar.

Gebelikte oruç tutulabilir mi?

Ramazan orucunu tutmamak için geçerli mazeretlerden biri de gebelik veya çocuk emzirmektir. Gebe veya emzikli olan kadınlar, kendilerine yahut çocuklarına bir zarar gelmesinden korkmaları halinde oruç tutmayabilirler Bunlar bir yönüyle hasta hükmünde oldukları gibi, onlara bu ruhsatı tanıyan hadisler de bulunmaktadır. Kendisi dayanabilecek ve çocuk da etkilenmeyecek ise hamile ve çocuk emziren anne oruç tutabilir. Bu konuda alanında uzman bir hekime danışılması uygun olur. Hamilelik ve çocuk emzirme gibi meşru sebeplerle oruç tutamayan bayanlar, tutamadıkları bu oruçlarını şartların elverişli olduğu başka zamanlarda kaza ederler.

Burun damlası orucu bozar mı?

Tedavî amacıyla burna damlatılan ilacın bir damlası, yaklaşık 0,06 cm3 tür. Bunun bir kısmı da burun çeperleri tarafından emilmekte, çok az bir kısmı mideye ulaşmaktadır. Bu da, mazmaza (guslederken ağzı su ile çalkalamada) olduğu gibi affedilen miktar kapsamında değerlendirilebilir.

Anestezi orucu bozar mı?

Lokal, bölgesel ve genel anestezi olmak üzere, üç türlü anestezi vardır. Küçük ameliyatlarda ameliyat bölgesinin yakın çevresine iletimi engelleyen ilaçların verilmesi ile oluşan anesteziye lokal anestezi (sınırlı uyuşturma) denir. Vücudun daha geniş bölgeleri, örneğin belden aşağısı veya bir yarısı iletimin omurilik düzeyinde engellenmesi için omuriliğe veya omuriliğe varmadan geniş bir sinir grubunun oluşturduğu bağlantı yerleri üzerine ilaç verilerek oluşturulan anesteziye bölgesel anestezi denir. Hastanın uyutulup ağrının duyulması beyin düzeyinde engellenirse bu tür anesteziye genel anestezi denir.

Anestezi, nefes yolu veya iğne ile vücuda ilaç verilerek oluşturulmaktadır. Nefes yolu veya iğne ile yapılan anestezi, mideye ulaşmadığı gibi, yeme-içme anlamı da taşımamaktadır. Ancak bölgesel ve genel anestezide, acil durumlarda ilaç ve sıvı vermek amacıyla damar yolu açılarak, bu açıklık işlem süresince serum vermek suretiyle sağlanmaktadır. Bu itibarla, lokal anestezi (sınırlı uyuşturma) orucun sıhhatine engel değildir. Bölgesel ve genel anestezide serum verildiği için oruç bozulur.

Akupunktur tedavisi orucu bozar mı?

Oruç, imsak vaktinden iftar vaktine kadar ibadet niyetiyle yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak suretiyle yapılan bir ibadettir (Bakara,
2/187). Akupunktur ise; vücutta belirli noktalara iğne batırarak, çeşitli hastalıkları tedavi etme metodudur. Orucu bozan şeyler kapsamında olmadığı yani vücudu beslemesi ve gıdalandırması söz konusu olmadığından akupunktur yaptırmak orucu bozmaz.

Anjiyo yaptırmak orucu bozar mı?

Halk arasında anjiyo olarak bilinen operasyon, teşhise yönelik (anjiyografi) ve tedaviye yönelik olarak uygulanmaktadır. Anjiyografi vücut damarlarının görüntülenmesi demektir. Damar içine damarların görünür hale gelmesini sağlayan ve kontrast madde olarak tanımlanan ilaç verilerek, anjiyogram adı verilen filmler elde edilir. Anjiyografi sayesinde organları besleyen damarlar görüntülenerek damar hastalıkları veya bu damarlardan beslenen organlara ait tanı koydurucu bilgiler edinilir. Tedaviye yönelik olarak uygulanan anjiyonun klasik yöntemi anjiyoplastidir. Bu ise, dar veya tam tıkalı damarların balon ya da stent denilen özel araçlarla tekrar açılması için yapılır.
Bu bilgiler ışığında gerek anjiyografi, gerekse anjiyoplasti operasyonlarında yemek ve içmek anlamı bulunmadığından, oruç bozulmaz.

Böbrek taşı kırdırmak orucu bozar mı?

Oruçlu olan bir kimsenin, vücuduna şifa veya gıda verici bir madde enjekte edilmeden böbrek taşı kırdırması ile orucu bozulmaz. Bu operasyon esnasında böbreklere kan akması da orucu bozmaz.

Diyanet

 

Ramazan’a Hazırlanıyor muyuz?

Diyeceksiniz ki, daha Ramazan’a üç hafta var. Haklısınız. Ama unutmayın ki, üç hafta göz açıp kapayıncaya kadar gelir geçer. Geç kalmamak için şimdiden Ramazana maddî ve manevî bir hazırlığa başlamak gerekir.

Ramazan, bir ay süren maddî ve manevî bir bayramdır. Bu ay, sahuruyla, orucuyla, iftarıyla, teravihiyle, davuluyla, topuyla muhteşem bir şölendir.

Bu şölenden hakkıyla yararlanmak için öncelikle Ramazan ayının nasıl değerlendirileceği konusunda ailede fikir birliği oluşturmalıyız. Bunun için Ramazan’dan birkaç gün önce ailece bir toplantı yapmalıyız. Eğer bunu ihmal etmişsek, bu ayın ilk günlerinde böyle bir toplantıyı yapabiliriz.

Toplantıda, öncelikle Ramazan’ın fazileti, ehemmiyeti, yapılabilecek ibadetlerin çeşitleri ele alınmalı. Konuyla ilgili ayet ve hadisler okunmalı, bu hususta yazılmış eserlerden bölümler aktarılmalı.

Çünkü, bu ayın değerini bilmeden verimli bir program yapmanız imkansızdır. Ne yazık ki, bu kadar anlatılmasına rağmen bu mübarek ayın kıymeti hakkıyla bilinmiyor. Söz gelişi, Ramazan’da her yapılan ibadete bin kat sevap veriliyor. Kadir Gecesinde ise, bir ibadete veya bir Kur’an harfine 30 bin kat sevap ihsan ediliyor. Bunu hakkıyla anlasak bu ayı ve bu geceyi boş geçirir miyiz?

Bir markette ürünler yarı fiyatına satılsa, insanlar tüm birikimlerini elden çıkarıp, sabahlara kadar oradan alış veriş ederler.

Rabbimiz, 30 binde bir fiyatına Cennetten köşkler ihsan ediyor, maalesef yeteri kadar kadr ü kıymetini bilmiyoruz.

Acaba kıymeti tam bilinse, bütün zamanı ibadetle mi geçirmek gerekir, diye düşünebilirsiniz.

Önemli olan, bu aydan hissemizin ailece çok olması. Bunun ölçüsü, kişilere göre değişir. İş yoğunluğu, ailedeki konum ve görevlere göre dengeli bir seviye belirlenmeli. Ama ailenin bütün fertleri gücü oranında mutlaka bir program izlemelidir.

Bu ay mümkün oldukça, oruç, namaz, Kur’an, istiğfar, salavat ve zikirle değerlendirilmelidir. Bunların bir kısmı zaten farz ve kesinlikle yapılmalı. Bir kısmı ise duruma ve isteğe bağlı. Ama, hiç değilse bir hatim yapılmalı, teravihler kesinlikle ihmal edilmemeli. Çünkü, günde 20 rekat teravihe, 20 bin rekat kılmış gibi sevap veriliyor. Kimileri, nasıl olsa sünnet diye düşünüyor. Ama o sünnete, ahirette namazımız hesaplanırken o kadar çok muhtaç olacağız ki… Bunu bir bilsek, hastalık, yorgunluk demez, teravihi kılarız.

Başta Kadir Gecesi olmak üzere Cuma geceleri diğer günlerden biraz daha fazla ibadetle geçirilmelidir. Kur’an bilmeyenler olabilir. İşte fırsat. Bu ayda öğrenebilirsiniz. Bazıları çok yavaş okuduğu için hatime başlamaz. Kardeşim, başla bitiremezsen yarım kalsın. Hiç okumamaktansa 5-10 cüz oku. Israrla okumayı sürdürürsen, bir gün gelir daha kolay okumayı öğrenirsin.

Maalesef toplumumuzda Kadir Gecesinin de tam değeri bilinmiyor. Bu yıl Kadir, Cumayı Cumartesiye bağlayan geceye rastlıyor. Ertesi gün dinlenme imkânı olduğu için sabaha kadar ibadet etmek gerekir. Sırf bu gecenin faziletini anlatan bir sure var. Rabbimiz, Kadir Gecesinin, bin aydan daha hayırlı olduğunu belirtiyor. Sabaha kadar rahmet yağıyor ve melekler iniyor. Bir arkadaş grubuyla veya ailece ihya etmek gerekir.

Ramazan ayı, aile içi iletişimde veya mevcut problemleri gidermek için de büyük bir fırsattır.

Zaten birçok aile sorununun sebebi, bir araya gelip ortak faaliyetler yapamamak ve konuşamamaktır. Ramazan ise, müşterek ibadet ve etkinliklerle uygun bir ortam hazırlar. İftar, sahur ve diğer ibadetlerde bir araya gelen aile fertleri hem konuşur hem de mutlu bir ortama kavuşurlar. Bu da birçok sorunun çözümüne katkı sağlar.

İftar yemeklerine aile saadeti açısından baktığımızda adeta bir mutluluk fotoğrafı görürüz.

İftar anı, oruçlunun iki sevincinden birisidir. Allah’ın nimetlerinin değerinin tam anlaşıldığı çok mutlu ve zevkli anlardır. Böyle bir fırsatı ailece değerlendirmek, sofranın hazırlanmasındaki tatlı heyecanı birlikte yaşamak Ramazan’ın en büyük nimetlerinden birisidir. Ayrıca yemek anındaki lezzetin insanların mutluluğuna ve hoşgörüsüne katkısı vardır. Bu yüzden ailece iftar yapmak aile fertlerinin birbirinin bilinmeyen yönlerini keşfetmelerine sebep olur.

Tabiî iftarları sadece evde yapmakla yetinmemek gerekir. Bulunduğumuz şehrin önemli yerlerinde, mesela İstanbul’un Eyüp, Fatih, Beyazıt, Sultanahmed gibi semtlerinde iftar yapmanın heyecanı bambaşkadır. İlle de lüks bir lokantaya gitmek değil, gerekirse evde hazırlanan yemeklerle buralarda iftar yaparak o mutluluk ve heyecanı yakalamak gerekir.

İftara gitmek veya dostlarımıza iftar vermek konusu da ailemiz açısından çok önemlidir.

Peygamber Efendimiz (a.s.m.) oruçluya iftar vermenin fazileti hakkında çok müjdeler veriyor. Bu yüzden maddî imkanımız ne olursa olsun dost, akraba ve komşulara iftar vermeye çalışmak, hem sevaptır, hem güzel ilişkilerin gelişmesine vesile olur. İftarın zenginliğini, ekonomik durumumuza göre ayarlamalıyız. Çağrıldığımız iftara da mutlaka gitmeliyiz. Çünkü, davete icabet sünnettir. Bu hususta yapılan bir yanlış, varlıklı kimselerin birbirini ağırlamasıdır. Mümkün mertebe fakirlere öncelik vermek, bunu yaparken de onların izzetini rencide etmemek gerekir.

Şu hususun da altını çizmek gerekir: Ramazan bir eğlence ayı değildir. Kadınlı kızlı eğlenceler zaten her zaman günahtır. Ramazan’da ise tam bir felakettir. Meşru eğlencelerde bile sınırı aşmamak gerekir. Çünkü Ramazan eğlenmek için değil, ibadet etmek içindir. Zaten kendisi baştan başa bir eğlencedir. Oruç, iftar, sahur, teravih başlı başına bir eğlencedir. Ama bilhassa çocuklarımızı, meşru eğlencelere götürüp, tadımlık bir mutluluk yaşatabiliriz.

Cemil Tokpınar / Moralhaber