Etiket arşivi: Şeyh Abbas Kummî

Cuma Duası – Cumanız Mübarek Olsun

Adile Duası:

Bismillahirrahmanirrahim
Allah, adaleti ayakta tutarak şahitlik etmiştir (açıklamıştır) ki, kendisinden başka ilah yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de -buna şahitlik (ikrar) etmişlerdir. Evet- mutlak güç ve hikmet sahibi Allah’tan başka ilah yoktur. Allah nezdinde, hak din İslam’dır. Ben zayıf, günahkar, isyan eden, muhtaç ve hakir bir kulum. Bana nimet veren, beni yaratan, bana rızık veren ve bana ikramda bulunan –Allah’ın birliğine” şehadet ediyorum; nitekim O’nun kendisi de kendi –birliğine- şehadet etmiştir; yine melekler, ilim sahibi olan kulları da şehadet etmişlerdir ki, O’dan başka ilah yoktur, O; nimet, ihsan, bağış ve nimet sahibidir; kadir, ezeli, alim, sürekli, diri, tek, ebedi bir varlıktır; duyan, gören, irade ve kerahet sahibidir; idrak eden, zengin ve bütün bu sıfatlara müstehaktır; bütün bu yüce sıfatlarla birlikte güç ve kudret diye bir şey var olmadan önce güçlüydü; ilim ve illet diye bir şey ortaya çıkmadan önce alimdi; memleket ve mal namına bir şey olmadan önce sürekli sultandı; her önceden önce, her ezelin ezelinde, her durumda münezzehti; her sonradan sonra hal değiştirmeden ebediyen baki kalacaktır; zatı yaratılışın başında ve sonunda zengindir; batın ve zahirde hiçbir şeye ihtiyacı yoktur; O’nun hükmünde hiçbir zulüm yoktur ve meşiyyetinde özel bir eğilim yoktur; takdirinde zulüm olmaz, hükümetinden kaçılmaz, kahrından bir yere sığınılmaz; gazap ve intikamından kurtuluş yeri yoktur; rahmeti gazabından öne geçmiştir, rahmetini talep eden hiç kimse mahrum olmaz; kullarını kendine itaatle mükellef kılınca engelleri kaldırdı ve itaate muvaffak olmada zayıf ile güçlüyü eşit kıldı; herkesin emrine itaat etmesini mümkün kıldı, günahtan sakınmanın yolunu kolay kıldı, herkesi ancak güç ve kudretinin yettiği miktarda itaatiyle mükellef kıldı.
Münezzehtir Allah; -insanlara- cömertliği ne kadar da açık, şanı ne kadar da yücedir! Münezzehtir Allah, bağışı ne kadar da fazla ve ihsanı ne kadar da yücedir O’nun! Adaletini beyan etmeleri için peygamberler gönderdi, peygamberlerin vasilerini fazl ve ihsanını açığa çıkarması için atadı ve bizi, peygamberlerin efendisi, velilerinin en hayırlısı, has kullarının en üstünü, temiz kulların en üst makamına sahip olan Muhammed’in –Allah’ın salat ve selamı onun ve Ehl-i beyt’inin üzerine olsun- ümmetinden kıldı. Biz de ona, bizi davet ettiği şeye, ona nazil ettiği Kutr’an’a ,, Gadir-i Hum’da atadığı vasisine (Hz. Ali’ye) iman ettik. Şehadet ederim ki, muhtar peygamberden sonra iyilik sahibi imamlar ve seçilmiş halifelerin -ilki- kafirleri öldüren Ali’dir, ondan sonra evlatlarının büyüğü olan Hasan b. Ali’dir, sonra kardeşi ve Peygamber’in torunu, Allah’ın rızasına tabi olan Hüseyin’dir. Sonra -oğlu- Ali b. Hüseyin Zeynulabidin’dir, sonra Muhammed Bakır, sonra Cafer Sadık, sonra Musa Kâzım, sonra Ali Rıza, sonra Muhammed Taki, sonra Ali Naki, sonra tertemiz olan Hasan Askeri, sonra alemin ümidi, Allah’ın hücceti ve kâim olan halife beklenilen Mehdi’dir; dünya onun kalmasıyla kalmakta, onun bereketiyle varlıklara rızık ulaşmakta, onun varlığıyla yer ve gök sabit kalmaktadır; Allah onun vesilesiyle yeryüzünü zulüm ve sitemle dolduktan sonra adalet ve eşitlikle dolduracaktır.
Şehadet ederim ki, onların buyrukları hüccet, onların emrini yerine getirmek ve onlara itaat etmek farz, onları sevmek Allah’ın ezeli hükmüyle gerekli, onları izlemek kurtuluş sebebi, onlara muhalefet etmek helaket nedenidir.Onların hepsi kesinlikle cennet ehlinin efendileri, kıyamet gününün şefaatçileri, yer ehlinin imamları ve Allah’ın razı olduğu vasilerin en üstünüdürler.
Şehadet ederim ki ölüm haktır, kabirde sorguya tabi tutulmak haktır, ölülerin tekrar dirilmeleri haktır, mahşerde haşredilmek haktır, Sırat haktır, terazi ve amellerin tartılması haktır, insanların hesaba çekilmesi haktır, kitap ve amel defteri haktır, cennet haktır, cehennem haktır ve de kıyamet saati gelecektir; bunda hiçbir şüphe yoktur ve Allah kabirde olanları diriltip çıkaracaktır.
Allah’ım! Senin lütuf ve keremine ulaşmak benim ümidimdir, ihsan ve rahmetine ulaşmak benim arzumdur; ne cenneti hak edeceğim bir amelim ve ne de senin razı olmana neden olacak bir itaatim var. Ancak şu var ki, ben senin tevhid ve adaletine inanıyorum, senin ihsan ve lütfüne ümit besliyorum; sana, senin sevenlerinden olan Muhammed ve Ehl-i Beyt’ini şefaatçi olarak getirdim. Sen cömertlerin en cömerdi, merhametlilerin en merhametlisisin. Allah’ın salatı peygamberimiz Muhammed’e ve onun bütün tertemiz ve temizlenmiş Ehl-i Beyt’inin üzerine olsun; onlara çok çok selam olsun. Güç ve kuvvet ancak ulu ve yüce Allah’tandır.
Allah’ım! Ey merhametlilerin en merhametlisi! Ben -bu duada dile getirdiğim- yakin ve imanımı ve dinimde sebatımı senin yanında emanet bırakıyorum; sen kendisine emanet bırakılanların en hayırlısısın; sen bize emaneti korumayı emretmişsin; o ölüm vaktim gelip çatınca onu bana geri ver; rahmetinle, ey merhametlilerin en merhametlisi.
——-
Mefatihu’l-Cinan kitabından alıntıdır.
Yazar: Şeyh Abbas Kummî
Sayfa:197

Nurnet.org

Cumamız mübarek olsun (Yesteşir Duası)

Seyyid b. Tavus “Mehcu’d-Deavat” adlı kitabında Hz. Emirul-Müminin Ali’den (as) şöyle naklediyor:

“Bu duayı bana Hz. Rasulullah (ASM) öğretti ve ister zorlukta olsun ister rahatlıkta, bütün hallerde onu okumamı, kendimden sonraki imama da öğretmemi ve Allah Teala’yı mulakat edinceye kadar hayatım boyunca onu terk etmememi emretti ve buyurdu ki: Ey Ali! Her sabah ve akşam arşın hazinelerinden bir hazine olan bu duayı oku.”

 Bu arada Ubey b. Ka’b, Resulullah’tan (ASM) bu duanın faziletlerini rica edince Resulullah (ASM) bu duanın sayısız sevabından bazılarını zikretti. İsteyenler daha geniş bilgi için söz konusu kitaba müracaat edebilirler. Dua şöyledir:

 “Bütün övgüler Allah’a mahsustur; o Allah’a ki, O’ndan başka ilah yoktur.Saltanat sahibidir, haktır, apaçıktır, bir veziri olmaksızın, kullarından bir kimseyle istişare etmeksizin tedbir edendir. Vasfedilmeyen ilktir, mahlukat fani olduktan sonra bâki kalacak olandır, rububiyeti yücedir, göklerin ve yerlerin nurudur, bir dayanağı olmaksızın onları yaratan ve yoktan varedendir.Onları yarattı ve onları birbirlerinden ayırdı. Sonra gökler O‘nun emrine itaata durdular ve yerler kazıklarıyla suyun üzerinde istikrar buldular. Sonra Rahman olan Rabbimiz yüce göklere ve arşa (tüm varlık alemine) kudret ve hakimiyeti ile ihata etti. Göklerde, yerde, onların arkasında ve yerin altında ne varsa hepsi O’nundur.

 Şehadet ederim ki, şüphesiz sensin Allah, senin düşürdüğünü kimse yüceltemez ve senin yücelttiğini kimse düşüremez. Senin zelil ettiğini kimse aziz kılamaz ve senin aziz kıldığını kimse zelil edemez. Senin verdiğine kimse engel olamaz ve senin menettiğine kimse veremez.

 Sen Allah’sın, senden başka ilah yoktur. Henüz dikilen bir gök, serilen bir yer, nur saçan bir güneş, karanlık bir gece, aydın bir gündüz, engin bir deniz, yüce bir dağ, hareket eden bir yıldız, aydınlık saçan bir ay, esen bir rüzgar, yağmur yağdıran bir bulut, ışık saçan bir şimşek, tesbih eden gök gürültüsü, nefes çeken bir can, uçan bir kuş, alevlenen bir ateş, akıp giden bir su yokken sen vardın. Sen her şeyden önce vardın. Her şeyi sen var ettin. Zengin ve fakir yapan sensin. Öldürüp dirilten sensin.

Güldürüp ağlatan sensin. Arşa sulta kurdun. Sen azimsin, sen yücesin ey Allah.

 Sen öyle bir Allah’sın ki, senden başka ilah yoktur. Sen yaratan ve yardım edensin. Senin emrin galiptir. Senin ilmin geçerlidir. Senin tedbirin eşsizdir. Senin vaadın sadıktır. Senin sözün haktır. Senin hükmün adalettir. Senin sözün hidayettir. Senin vahyin nurdur. Senin rahmetin geniştir. Senin affın büyüktür. Senin fazlın çoktur. Senin bahşişin çok büyüktür. Senin ipin (vesilen) sağlamdır. Halk için imkan ve yardımın hazırdır. Sana yakın olan azizdir. Senin azabın şiddetlidir. Senin mekr ve muahezen şiddetlidir.

 Sensin ey Rabbim her şikayetin mercii, her toplulukta hazır, her fısıldayışın şahidi, her hacetin nihayet, her hüznün gidericisi, her fakirin zenginliği, her kaçanın kalesi, he korkanın güveni, zayıfların pusulası, fakirlerin hazinesi, hüzünlülerin kederini gideren ve Salihlerin yardımcısı.

 Böyledir Rabbimiz Allah, O’dan başka ilah yoktur. Kullarından sana tevekkül edene sen yetersin. Sana sığınana ve sana yalvarana yardım edensin. Sana sarılanın tutanağısın, Senden mağfiret dileyenin günahlarını bağışlarsın, zorbaları kahredicisin, azametlilerin azametlisisin, büyüklerin büyüğüsün, efendilerin efendisisin, mevlaların mevlasısın, imdada çağıranların imdadına koşansın, üzüntülülere şenlik ve esenlik verensin, zorda kalanların çağrısına icabet edensin, en iyi işiten ve en iyi görensin, hükmedenlerin en iyi hükmedenisin, en çabuk hesaba çekensin, merhametlilerin en merhametlisisin, bağışlayanların en hayırlısısın, müminlere hacetlerini verensin, salihlerin yardımcısısın.

 Sen Allah’sın, senden başka ilah yoktur. Alemlerin Rabbisin. Sen yaratansın ve ben yaratılan; Sen maliksin ve ben memluk (temellük edilen) ; Sen rabsin ve ben kul; Sen rızık verensin ve ben rızıklanan; Sen bağışta bulunansın ve ben isteyen, Sen cömertsin ve ben ise cimri; Sen güçlüsün ve ben zayıf; Sen azizsin ve ben zelil; Sen gânisin ve ben fakir; Sen efendisin ve ben köle, Sen bağışlayansın ve ben günahkâr; Sen âlimsin ve ben cahil; Sen hilim sahibisin ve ben acele eden; Sen merhamet edensin ve ben merhamet edilen; Sen afiyet veresin ve ben mübtela; Sen icabet edensin ve ben zorda kalıp seni çağıran.

 Şehadet ederim Sen Allah’sın, Senden başka ilah yoktur, istemeksizin kullarına ihsan edensin.

 Şehadet ederim ki yegane Allah sensin, yeganesin, eşsizsin, ihtiyaçsızsın, teksin, dönüş sanadır. Allah’ın rahmet ve selamı Muhammed ve onun tertemiz Ehl-i Beyt’ine olsun.

 (Ey Rabbim) günahlarımı bağışla, ayıplarımı ört, kendi katından benim için geniş bir rahmet ve rızık kapısı aç; ey merhametlilerin en merhametlisi. Tüm övgüler alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Allah bize yeter, ne güzel sahiptir O. Güç ve kuvvet ancak yücelik ve azamet sahibi Allah’ladır.”

 ——

Mefatihu’l-Cinan kitabından alıntıdır.

Yazar: Şeyh Abbas Kummî

Cumanız Mübarek Olsun – Cuma Duası (İftitah Duası)

“Allah’ım! Hamd ile seni sena etmeye başlıyorum; sen kendi lütfunla doğru olanı yapmaya muvaffak kılansın. Senin, af ve rahmette, rahmet edenlerin en merhametlisi, ceza ve intikamda cezalandıranların en şiddetlisi, ululukta güçlülerin en büyüğü olduğuna yakin ettim. Allah’ım! Sana dua etme ve senden bir şey dileme hususunda bana izin verdin; öyleyse ey işiten, ey Rahim, çağrıma icabet et; ey bağışlayan, sürçmelerimi bağışla.

Ey Rabbim! Nice gamları giderdin, nice zorlukları yok ettin; nice sürçmeleri affettin; nice rahmetler yaydın ve nice belâ halkasını kırdın. Hamd Allah’a ki, eş ve oğul edinmemiştir; saltanatta ortağı yoktur; kimseyi acze düştüğü için dost edinmemiştir ve O pek yücedir. Bütün nimetleri için tüm övgülerle hamd olsun Allah’a. Hamd o Allah’a ki, saltanatında zıddı, işlerinde O’na karşı koyan yoktur. Hamd, yaratıklarında ortağı, azametinde bir benzeri olmayan Allah’a olsun. Hamd, emri mahlûkat arasında apaçık, övgüsü aşikâr, kerametiyle izzeti belli, eli bağışa açık, rahmet hazineleri eksilmez, çok bağışı, (O’ndan bir şey eksiltmeyip) sadece cömertlik ve kerametini artıran Allah’a olsun. O çok izzetli ve çok bağışlayandır.

Allah’ım! İhtiyacım fazla olmasına rağmen çok kerem ve merhametinden azını istiyorum; benim bu az merhamete ihtiyacım çoktur ve sen ezelden beri ondan müstağnisin. O, merhametinle ihtiyacımı karşılaman benim yanımda büyüktür; oysa o sana çok kolaydır.

Allah’ım! Günahımı affetmen, hatamdan geçmen, yaptığım zulmü bağışlaman, kötü amelimi örtmen, bilerek veya bilmeyerek işlediğim çok suçlara karşı hilimli davranman, lâyık olmadığım şeyleri senden istemeğe meyillendirdi beni. Sen ki, rahmetinden dolayı beni rızıklandırdın, kudretini bana gösterdin, çağrıma icabet ettiğini bana bildirdin; bundan dolayı güvenle seni çağırıyorum, korkmadan ve çekinmeden samimiyet ve ünsiyetle senden istekte bulunuyorum, her zaman isteğimi sana açıyorum. İstediğim şeyleri geciktirdiğin takdirde, cahillikle darılıyorum. Oysa işlerin sonunu bildiğinden dolayı onları geciktirmen, benim için şayet daha hayırlıdır. O hâlde, hakir olan şu kula, senden daha sabırlı ve kerim bir Mevlâ göremiyorum.

Ey Rabbim! Sen beni çağırıyorsun, bense Sen’den yüz çeviriyorum; Sen bana muhabbet ediyorsun ben ise San’a buğz ve inat ediyorum. Sen kendini bana sevdirmek istiyorsun, ben ise kabul etmiyorum; sanki benim San’a bir üstünlüğüm vardır; bu nankörlüğüm, lütuf ve kereminden olan rahmet ve ihsanını benden alıkoymuyor. Öyleyse cahil kuluna rahmet et; fazl ve ihsanınla bana bağışta bulun; şüphesiz Sen çok bağışlayan ve kerimsin.

Hamd Allah’a ki, evrenin sahibi, gemiyi yürüten, rüzgârları estiren, sabahı karanlıktan yarıp çıkaran, din gününün (Kıyamet gününün) hâkimi ve âlemlerin Rabbidir. Bilmesine rağmen yumuşaklığı; kudretiyle birlikte affı; gazabıyla birlikte büyük sabrı olan Allah’a hamd olsun; oysaki O istediği her şeye kadirdir. Hamd yaratan, rızkı veren, sabahı karanlıktan yarıp çıkaran, celal ve ikram, fazl ve ihsan sahibi olan Allah’adır; O, öyle-sine uzaktır ki, kimse O’nu göremez; öylesine de yakındır ki, fısıltılara şahit olur; O, pek yüce ve uludur.

Hamd Allah’a ki, O’na denk olan, karşı koyan, O’na benzeyen ve O’na yardım eden birisi yoktur; izzetiyle izzetlileri mağlup etmiştir; azametliler O’nun azameti karşısında boyun eğmiştir; O kudretiyle istediğine yetişmiştir. Hamd Allah’a ki, O’nu çağırdığımda icabet eder; O’na isyan ettiğimde ayıplarımı örter; (verdiği nimetlere karşılık) O’na şükredemediğim halde bana büyük nimetler bağışlar. Bana nice değerli nimetler bağışlamıştır; nice korkunç belâlardan beni korumuştur, nice sevindirici olaylarla beni karşılaştırmıştır; O’na hamd ediyor ve tesbih ederek O’nu anıyorum.

Hamd Allah’a ki, O’nun perdesi yırtılmaz; (lütuf) kapısı kapanmaz; O’ndan bir şey dileyen reddedilmez; O’na ümit eden ümitsiz bırakılmaz. Hamd Allah’a ki, korkanlara güven bağışlar; salihleri kurtarır; mustaz’afları yüceltir ve müstekbirleri zelil kılar; nice padişahları helâk eder ve diğerlerini onların yerine geçirir.

Hamd Allah’a ki, zorbaların (belini) kırar; zalimleri yok eder; kaçanları yakalar; zalimleri cezalandırır; imdat dileyenlerin imdadına yetişir; muhtaçların mercisi ve müminlerin güvencesidir. Hamd Allah’a ki, O’nun korkusundan gök ve sakinleri titrer; yer ve ehli korkar; deniz ve derinliklerinde yüzmekte olanlar çalkalanır. Bizi bu dereceye erdiren Allah’a hamd olsun. Eğer Allah bize yol göstermeseydi, biz kendiliğimizden bu dereceye eremezdik.

Hamd Allah’a ki, yaratır, yaratılmamıştır, rızk verir rızıklandırılmamıştır; yedirir, yedirilmemiştir; dirileri öldürür, ölüleri diriltir; kendisi her zaman diridir; hayır O’nun elindedir; O her şeye kadirdir.

Allah’ım! Kulun, resulün, eminin, yaratıklar arasından seçtiğin, dost ve habibin olan, sırrını koruyan ve risaletini ulaştıran Muhammed’e salât ve selâm eyle. Öyle bir salât ve selâm ki kullarına, peygamberlerine, elçilerine, dergâhına yakın olanlara, yaratıklarından sana keramet ehli olanlara gönderdiğin salât ve selâmdan daha üstün, daha güzel, daha iyi, daha kâmil, daha temiz, daha artan, daha güzel kokulu, daha parlak ve daha çok olsun.

Allah’ım! Müminlerin emiri, âlemlerin Rabbinin elçisinin vârisi, kulun, velin ve resulünün kardeşi, yaratıklarına hüccetin, büyük nişanen ve (yaratılış âleminin) büyük haberi olan Ali’ye salâ eyle. Dünya kadınlarının efendisi, Sıddîka ve Tâhirâ olan Fâtıma’ya salât eyle. Rahmet peygamberinin iki torunu, iki hidayet imamı ve cennet gençlerinin efendileri olan Hasan ve Hüseyin’e salât eyle. Müslümanların imamları, Sen’in kullarına olan hüccetlerine, beldelerindeki eminlerin Ali b. Hüseyin, Muhammed b. Ali, Cafer b. Muhammed, Musa b. Cafer, Ali b. Musa, Muhammed b. Ali, Ali b. Muhammed, Hasan b. Ali ve onun halefi olan hidayet bulmuş hidayetçi imama (Mehdi’ye) çok ve sürekli salât eyle.

Allah’ım! Arzu edilen Kaim ve beklenilen adalet (vesilesi) olan veliyy-i emrine salât eyle; onu dergâhına yakın olan meleklerle kuşat, Ruhu’l-Kudüs’le teyit et, ey âlemlerin Rabbi olan Allah! Allah’ım! Onu kitabına davetçi ve dinini ayakta tutan kıl; ondan öncekileri halife kıldığın gibi onu da yeryüzünde halifen kıl; onun için razı olduğun dinini (korumayı) mümkün kıl; korkusunu güvene dönüştür; tâ ki San’a ibadet etsin, hiçbir şeyi San’a şirk koşmasın. Allah’ım! Onu aziz kıl ve onunla bize izzet ver; ona yardım et ve onun vesilesiyle bize yardımda bulun; ona izzetli bir zafer bağışla ve kolay bir genişlik ona aç; kendi katından ona bir güç ve kudret ver.

Allah’ım! Onun vesilesiyle dinini ve Peygamber’inin sünnetini aşikâr et; öyle ki hak ve hakikatten hiçbir şey, yaratıkların korkusundan dolayı insanlara gizli kalmasın.

Allah’ım! Biz Sen’den İslâm ve ehline izzet bağışlayacağın; nifak ve ehlini zelil edeceğin onurlu bir devletin tahakkuk bulmasını istiyoruz. Öyle bir devlet ki, bizi o devlette, itaatine davet edenlerden ve hidayet yolunun öncülerinden kılasın; onun vesilesiyle dünya ve ahiret kerametini bize ihsan edesin. Allah’ım! Hak olan şeylerden bize tanıttığını taşımaya muvaffak et; eksiğimiz olan (tanımadığımız) şeye de bizi ulaştır (bizi ondan haberdar kıl).

Allah’ım! Onun (Hz. Mehdi’nin) vesilesiyle dağınıklığımızı topla, ayrılığımızı birleştir; açığımızı kapat; azlığımızı çoğalt, zilletimizi izzete dönüştür; muhtaç olanımızı onunla müstağni kıl; borcumuzu eda et; fakirlik ve ihtiyacımızı gider; zorluğumuzu kolaylaştır, yüzlerimizi ak eyle; esirlerimizi esaret zincirinden kurtar; isteklerimizi karşıla; (zuhuru için) bize verdiğin sözü yerine getir; dualarımızı kabul eyle, istediğimiz şeyleri bize inayet eyle; bizi dünya ve ahiret arzularımıza ulaştır ve istediğimizden daha fazla bize bağışta bulun.

Ey istenilen ve bağışta bulunanların en hayırlısı! Onun vesilesiyle göğüslerimize şifa ver; kalplerimizin öfkesini gider; bütün ihtilaflara rağmen bizi hakka hidayet et; şüphesiz Sen, istediğini doğru yola hidayet edersin. Yine onun vesilesiyle düşmanına ve düşmanımıza karşı bize yardımda bulun, ey hak olan Allah! İlâhî âmin.

Allah’ım! Peygamber’imizin (Sen’in salât ve selâmın ona ve Ehlibeyt’ine olsun) yanımızda olmamasından, İmam’ımızın gaybetinden, düşmanımızın çok ve sayımızın azlığından, fitnelerin bize olan şiddetinden ve zamanın şartlarının bizi güçsüz düşürmesinden Sana şikâyet ediyoruz. Muhammed ve Ehlibeyt’ine salât eyle; katından olan acil bir zaferle, zorlukları gidermenle, güçlü bir yardımınla, aşikâr kıldığın hak bir saltanatla, bizleri kapsayan geniş bir rahmetinle, bizleri örten bir afiyetle bize yardımda bulun; rahmetin hakkına ey merhametlilerin en merhametlisi!”

( Şeyh Abbas Kummî’nin “Mefatihu’l-Cinan” kitabından alıntıdır. )

www.NurNet.Org