Etiket arşivi: almanya

Hamburg’dan Sonra Bremen de Müslümanlarla Devlet Anlaşması İmzaladı!

Almanya’da Hamburg’dan sonra Müslümanlarla anlaşma imzalayan ikinci eyalet Bremen oldu. Anlaşmaya Bremen’e bağlı Bremerhaven şehri de imza attı. İki hafta sonra Bremen eyalet meclisinde yapılacak oturumda kabul edilmesine kesin gözüyle bakılan anlaşma oylamanın akabinde uygulamaya konulacak.

Resmi imzaların atılmasıyla birlikte eyalet meclisine gönderilen anlaşmayla ilgili açıklama yapan Bremen Eyalet Başbakanı Jens Böhrsen, söz konusu anlaşmanın İslam inancını taşıyan vatandaşların dini özgürlüğünü onayladığını söyledi. Müslümanların toplumun önemli bir bölümünü oluşturduğunu ve İslam’ın Bremen’in ayrılmaz bir parçası haline geldiğini kaydeden Başbakan Böhrsen, “Çoğulcu ve kozmopolit toplumun bir parçası olarak dinin onaylanması, farklı kültürler ve gelenekler arasında arabulucu olarak değerli bir katkı yapmaktadır.” dedi.

Böhrsen, atılan imzaların karşılıklı saygı ve tanıma ruhunu yansıttığını, bunun da güvene dayalı daha fazla işbirliği için temel oluşturduğunu vurguladı.

Hamburg’da yapılan devlet anlaşması ile Bremen’i kıyaslayan ve İslamiyet’in tüm eyaletlerde tanınması konusuna değinen Böhrnsen, “Bazı noktalar aynı olmasına rağmen, Bremen’in kendisine has bir sözleşmesi olmasına özen gösterdik ve bunda da başarılı olduk. Hamburg ve Bremen’de yapılan anlaşmanın, birlikte yasama önemli bir katkı yapacağını, diğer eyaletlere de eğitici bir malzeme teşkil edeceğini umuyorum.” ifadelerini kullandı.

Haberin Müslümanlar tarafından sevinçle karşılandığını kaydeden Böhrnsen, “Bizim arzumuz da budur. Müslümanların Bremen’de kendilerini evlerinde gibi hissetmelerini istiyoruz.” açıklamasını yaptı.

Jens Böhrsen, DİTİB, VIKZ ve Şura adlı Müslüman kuruluşlarla yapılan ‘Devlet Anlaşması’ nın şehrin ayrılmaz bir parçası haline gelen İslam inancını taşıyanlara dini özgürlük verdiğini açıkladı.

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Aşağı Saksonya ve Bremen Eyaletler Birliği Başkanı Yılmaz Kılıç ise antlaşma ve imzaların birlik ve beraberlik içerisinde atılan adımın başarısı olduğunu söyledi. Kılıç, “Diğer dini cemaatlerle hemen hemen aynı göz hizasına gelmek ve aynı haklara sahip olma konusunda büyük bir adım atılmıştır. Bu konuda duyarlı olan Bremen Belediyesi ve hükümeti ile İslami kuruluş temsilcilerimiz hemfikir olarak güzel şeyler yapmaya çalıştık.” dedi.

DİTİB Aşağı Saksonya-Bremen Koordinatörü Emine Oğuz da, Müslüman kuruluşlar ve hükümet yetkililerinden bir çalışma grubu oluşturulduğunu, anlaşma metni için çalıştaylar ve seminerler düzenlediklerini anlattı. Metin hazırlanırken Hamburg’da anlaşmanın açıklandığını söyleyen Oğuz, şunları söyledi: “Bu bizim için dezavantaj oldu, biraz zorladı. Çünkü buradaki siyasi partiler bizim hazırladığımız metni değil de Hamburg’u örnek almak istediler. Ancak biz kabul etmedik. Çünkü hem Bremen’deki oluşum farklı, hem de yapılan çalışmalar. Bizi zorlayan diğer bir konu ise bizden kiliseler ile aynı seviyede olmayan uyum anlaşması (örneğin Wiesbaden Uyum Anlaşması-Wiesbadener integrationsvereinbarung) istendi. Dini cemaat değilmişiz gibi bizden daha çok uyum çalışmaları ile ilgili bir anlaşma istendi. Tabii ki bunu kabul etmedik. Ama tüm bunlara rağmen hem Müslüman kuruluşlar hem de hükümetten katılan uzmanlarla uyumlu bir çalışma yaptık. Birbirimizi daha iyi tanıdık ve birbirimize olan güven arttı.”

Alman Anayasası’na göre imza atacak kuruluşların dini cemaat olarak kabul edildiğini kaydeden Oğuz, sözleşmenin bazı konularda uygulamaya başlandığını bildirerek, “Örneğin Almanya’da bir ilk olarak Eyalet Af Komisyonu (Acil Durumlar Komisyonu) ve Bremen Basın Yayın Konseyi’ne Müslümanları temsilen bir temsilci gönderildi. Sözleşme ilk basamak, bundan sonraki çalışmalarımız kamu tüzel kişiliği statüsünü elde etmek olacak.” diye konuştu.

Bremen Şurası Başkanı İsmail Yavuz da uzun süredir devam eden bu süreçte özverili çalışmalarından dolayı İslami kuruluşlara teşekkür etti. VIKZ’den Akın Özgenç de anlaşmadan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Cihan

Koruyucu Türk Aileleri Gerekiyor!

Daha önceki yazılarımızda konuya değinmiştik. Avrupa´da devlet tarafından ailelerinden alınan çocuklar koruyucu ailelere veriliyor. Tahmini rakamlara göre bu çocukların arasında Avrupa genelinde 4000 türk çocukları bulunuyor. Türk veya müslüman koruyucu ailelerin eksikliği nedeniyle bu çocuklar başka ailelere veriliyorlar. Bu ailelerde çocuklar kültür ve din çatışması yaşıyorlar. Dillerini unutuyorlar. Dolayısıyla büyük bir kimlik krizi geçiriyorlar. Çocuklar korunması gerektiği yerde büyük ve kalıcı bir zarara uğruyorlar.

Sorunu daha da net anlayabilmek için Almanya´nın bir büyük şehrine bakalım. Bielefeld şehrini analiz edelim. Bielefeld şehrinde yaklaşık 330.000 vatandaş yaşıyor. Bunların 11,9%u yabancı vatandaşı. Göçmenlerin sayısı hakkında tahmini bir çok rakam var. Örneğin gençlerin %50sinin göçmen kökenli olduğu tahmin ediliyor.

Göçmenler istatistiksel olarak belirlenemediği için tam olarak ne kadar göçmen çocuğun koruyucu ailelere verildiği bilinmiyor. Bilinen rakamlara göre 2010 ve 2011 senelerinde koruyucu ailelere verilen çocukların sayısı şöyle:

koruyucu aileye verilenler tablosu

2011 senesinde dördü yabancı, toplam 35 çocuk koruyucu aileye verilmiş.

Her iki istatistik için geçerli olan önemli not: 2000 senesinden sonra Almanya´da doğan çocuklar doğuştan itibaren alman vatandaşlıklarını alıyorlar. Yani bu sayılarda yabancı vatandaş olarak geçen çocukların büyük bir kısmı sonradan Almanya´ya gelen veya getirilen çocuklar. 2000´den sonra Almanya´da doğan türk çocukları alman vatandaşlığını aldıkları için doğal olarak bu istatistiklerde alman vatandaşı olarak geçiyorlar.

Bielefeld şehrinde çocukları acil olarak kısa bir süre için alabilecek olan koruyucu aileler arasında gençlik dairesinin tahminlerine göre sadece iki tane göçmen kökenli ailesi var. Bu iki ailenin hangi kökden geldiği ise bilgilerde geçmiyor.

Bielefeld´de acil dışı, sürekli olarak koruyu ailede bulunan 534 çocuk var. Bunlardan 32 tanesi yabancı vatandaşı. Maalesef bu rakamlarda da sadece alman ve yabancı ayrımı yapılmış. Çocukların veya koruyucu ailelerin ne kadarı göçmen, ne kadarı türk, ne kadarı müslüman olduğu hakında detaylı bilgi yok. Gençlik dairesinin tahminine göre sadece 15 aile göçmen kökenli.

STK´lar bu rakamları ve Avrupa genelini göz önünde bulundurarak konuyla ilgili mutlaka çalışmalar yapmalılar. Hem gençlik dairesinin çalışma sistemiyle ilgili hem de koruyucu aile konusu masaya yatırılmalı. Problemler ve çözümler aranmalı.

Eğer bu sorunlar konuşulmaya başlanırsa, toplumda da yankı yapacaktır ve çözümler çoğalacaktır. Bizim kültür ve din anlayışımız koruyucu aile olmaya müsait. Şuan eksik olan sadece bilgi ve hassasiyet.

Cemil Şahinöz cemil@misawa.de

https://twitter.com/Cemil_Sahinoez

Almanya’ya Müslüman Cumhurbaşkanı!

Son yıllarda Avrupa´da, özellikle Almanya´da müslümanların –bilhassa türklerin- ve İslam´ın konumu değişime uğradı. Bir yandan ırkçılık ile başlayan, islam korkusu ile devam eden ve islamdüşmanlığına dönüşen bir akım var, diğer yandan İslam´a sıcak bakan, evrensel insani ahlakı ve adaleti benimseyen bir kitle var. Bu iki kitlenin arasındaki “soğuk savaş” Avrupa´nın da geleceğini belirleyecek, çünkü Avrupa´da müslümanların nüfusları çeşitli sebeplerden dolayı yükselmekte.

Bu konulara şimdiden strateji geliştirmek yerine özellikle son dönemde bazı derneklerin ve STK´ların bir çoğu çıkmaza girdiler. Bazı STK´lar haklı olarak “bıkkınlık” ve yorgunluk ile geri çekildiler, diğerleri kendi şartları içerisinde yapabileceklerinin sınırlarına ulaştılar.

Bu nedenle mevcut STK´lara yol haritası çizebilmek ve yeni konulara yeni stratejiler geliştirmek amacıyla Almanya´da ve Avrupa´da en çok lazım olan şey entellektüel bir elit tabakası yetiştirmek ve lobi kurmak. Dünyanın neresinde olursanız olun siyasi gelişmelerde etkinizin olmasını istiyorsanız bir lobiniz olması şart. Bunun ile birlikte gelecek yıllara baktığımızda ekonomi düzeninin yerini ilim ve bilginin alacağını görüyoruz. Sadece ekonomik olarak güçlü olan değil, bilgi gücüne de sahip olanların söz sahibi olacağı görünüyor. Bu nedenle entellektüeller yetiştirmek ve mevcut tartışmaları bu düzeyde de sürdürmek faydalı olacaktır.

Bunları yapabilmek için insan çok, ama idealleri olan insanlar az. Üniversiteye gitmek, büyük makamlarda olmak yetmiyor. İdealleri olan ve hayatında belli hedefi olan insanlar gerekiyor. Yoksa profesör olmuş, tek derdi makamını ve maaşını korumak ise bu bağlamda faydası olmaz. Hem milleti için, hem ümmet için çalışan, paraya ve makama tapmayan, dürüst olarak görevini yerine getiren, siyasi kamplaşmalara takılmayan idealli insanlar yetiştirmemiz gerekiyor. Üniversitelerin her bölümünde, fakültelerinde ve ilim dallarında genç akademisyenlere ihtiyaç var. Ve hepsi kendi bölümünde en iyi olmaya çalışmalı.

Aslında Avrupa´da yetişmiş olan müslümanlar yukarıdaki bahsettiğim boşlukları doldurabilecek kapasitede. Hem müslümanlar ve Türkler açısından entellektüel bir tabaka yetiştirmek hem de mevcut STK´ların desteğiyle lobi faaliyetlerinde bulunmak aslında mümkün. Bunun için zemin, zaman ve şartlar müsait. Avrupa´daki müslümanların ihtiyaçlarını karşılayacak hedefler için gereken potansiyel Avrupa´da mevcut. Bu potansiyelleri keşfedip yerinde, kapasiteye ve kabiliyete göre kullanmak gerekiyor. Bunu yapabilmek için STK´lar ağırlıklı olarak bulundukları ülkeye yatırım yapmalı.

Var olan potansiyeller mutlaka yerinde kullanılmalı. STK´lar bunun için aktif faaliyetler düzenleyerek, elemanlar yetiştirip, kendi ağlarını kurmalı. Bunun için siyasetçiler ve Türk-Alman STK´lar ile sıkı bir irtibata geçilmesi gerekiyor. Bunları yapabilmek için hem Avrupa´yı hem Türkiye´yi çok iyi bilen, her ikisiyle sıkı irtibat halinde olan elemanlar yetiştirilmeli. Oluşturulan lobi ile yeni konulara, daha önce hiç değinilmemiş meselelere, yeni hedeflere ağırlık verilmeli.

Bunun dışında Avrupa´nın konjonktürünü iyi analiz edip stratejik olarak bir yol haritasının çizilmesinde fayda görüyorum. Küresel dengelerin değiştiği bu zamanlarda özellikle Almanya´daki 2,5 milyon türk nüfusu ve 4 milyon müslüman nüfusu önemli ve çok ciddi bir güç. Öyle bir güç ki Almanya´nın ilk müslüman başbakanını veya cumhurbaşkanını yetiştirebilecek kapasitede.

Cemil Şahinöz

cemil@misawa.de

https://www.facebook.com/CemilSa

https://twitter.com/Cemil_Sahinoez

Avrupa’da imam isteyen herkese Diyanet’ten imam

Almanya´da 90´lı yılların cemaat kavgaları, cemaat gıybetleri, adam çalmaları ve birbirini rakip olarak görme devri kapandı.

Biraz Alman devletinin baskısıyla biraz da cemaatlerin birbirlerine ihtiyacı olduklarını anlamasıyla paradigma değişiklikleri yaşandı. Cemaatler artık daha çok birbirlerine yaklaştılar ve sorunları giderdiler.

Bunun ilk örneğini 2007´de kurulan üst çatı kurumu KRM´de (Almanya Müslümanları Koordinasyon Konseyi) görmüştük. Almanya´daki büyük cemiyetler biraraya gelip KRM´yi kurmuşlardı. Başlangıçta yaşanan sıkıntıların bir çoğu giderildi ve gelecek için iyi adımlar atılmaya başladı.

Son örnek ise takdire şayan. Eskiden Türkiye´den Diyanet sadece DİTİB`e (Avusturya´da ki ismi ATİB) bağlı olan derneklere imam yolluyordu. Zaten DİTİB Diyanet´in Almanya´daki “kurumu“.

Fakat artık devir değişti. İhtiyaçlar değişti. Şartlar değişti.

Bundan böyle bütün dünyada mescidi olan ve talep eden herkese Diyanet imam yolluyor. Hangi cemaat, hangi dernek olursa olsun. Artık herkese sahip çıkılıyor, kucak açılıyor. Ve ilk imamlar görevlerine başladılar bile.

İmamların DİTİB hariç diğer kurumlara yollanması aslında yukarıda bahsettiğim devrin kapanmasına işaret. İdeolojik saplantılardan kurtulup, Almanya şartlarına göre hareket etme devrinin başlandığının göstergesidir.

Aynı zamanda elbette ümmet bilincinin gelişmesine de bir işarettir. Almanya´da belki en çok ihtiyaç duyulan bilinç ümmet bilinci. Bir avuç müslümanların parçalanmış bir şekilde ve rakip olarak hareket etmeleri yararlarına değil, zararlarına işledi.. hem de tam 50 senedir. Bu yeni gelişme ile devlet müslümanlara, mescitlere, camilere sahip çıkıyor. Hepsini aynı şekilde kucaklıyor. Bundan dolayı cemaatlerin ilişkileri de çok daha seviyeli bir düzeye ulaşacaktır.

Evet, İslam bir üniversitedir. Cemaatlerde bu üniversitenin farklı fakülteleridir. Üniversite sadece fakültelerin birbiriyle dostca çalışmasıyla değer kazanır. Fakülte fakülteye karşı düşmanlık etmez? Etse, koskoca üniversite perişan olur. İşte fakülte halinde olan cemaatler birbirleriyle çalışmalı ve dostca muhabbet etmeli ki, üniversite olan İslam yücelsin.

Cemaat, ayrı ayrı cesetlerin tek bir cesette ittifakıdır. Peygamberimiz (sav) Müslümanları bir vücudun azalarına benzetir (Buhari, Edeb, 27; Müslüm, Birr 66-67). Bir el diyer ele düşmanlık etmediği gibi, Müslümanlar birbirlerine küsmemeleri lazım. Birbirlerine destek olmaları lazım. Kur´an-ı Kerim ne buyuruyor: “Hepiniz Allah´ın ipine sımsıkı sarılın, ayrılığa düşmeyin“ (İmran Süresi, 103). Bediüzzaman bu konu hakkında şöyle diyor: “İttifak hüdadadır (Allah yolundadır), heva ve heveste değil.“ (Divan-i Harb-i Örfi, s.59).

Bu bağlamda bu yeni gelişmenin hayırlara vesile olacağını ümit ediyoruz.

cemil@misawa.de

https://www.facebook.com/CemilSa

Almanya’da Tarihi Karar: “İslam Dini Düzenli Ders Oluyor!”

Hessen eyaletinin Eğitim Bakanı Nicola Beer, bugün yaptığı açıklamada, Hessen Eyaleti Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) ile Ahmediyye Cemaati derneğinin okullarda din dersi verme konusunda partner olmaları için anayasal koşulları yerine getirdiklerini ifade etti.

Beer, din dersinin diğer dersler gibi devlet sorumluluğunda olduğunu belirterek, dersin devlet müfredatına uygun ve Almanca verileceğini kaydetti.

Hessen eyaletinde dersin 2013-2014 eğitim yılında şimdilik en fazla 25 ilkokulda ve 1. sınıfta verileceğini, her yıl kapsamının genişleyeceğini ifade eden Beer, ders için devlet kadrosunda bulunan öğretmenlerin görevlendirileceğini belirtti.

Eyaletin Adalet, Uyum, Avrupa Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Jörg-Uwe Hahn da, okullarda İslam dini dersinin verilmesini ”tarihi bir karar” olarak niteleyerek, bunun uyum ve birlikte yaşama isteğini kanıtladığını ifade etti.

Okullarda Müslüman çocukların kendi dinlerinde anayasanın ön gördüğü şekilde eğitim alacaklarını belirten Hahn, Hessen eyaletinin bu yasama döneminde yapmak istediğini gerçekleştirdiğini kaydetti.

DİTİB Hessen Eyaleti Başkanı Fuat Kurt, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kararın milat niteliğinde olduğunu söyleyerek, ”Uzun zamandan beri beklediğimiz bir karardı. Son zamanlarda edindiğim intiba bu kararın geleceğini gösteriyordu. Hessen eyaletinde yaşayan Müslümanlar için son derece önemli bir karar. Çok mutluyuz. Tabii bu duruma hemen gelinmedi. Yıllardan beri süregelen çalışmaların neticesi” dedi.

Müslümanların sorumlulukları olduğu kadar, haklarının da bulunduğunu ifade eden Kurt, ”Bu anayasal bir haktı. Diğer çocuklar din dersleri görürken, bizim çocuklarımız dışarda kalarak sınıfta boş vakitlerini geçirerek kendi dinlerini öğrenemiyorlardı. Bu kararla çocuklarımız okullarda eşit muamele görecekler” şeklinde konuştu.

Kurt ayrıca, Hessen Eyaleti’nde alınan kararın diğer eyaletlere de örnek teşkil etmesini temenni ettiğini sözlerine ekledi.

Kaynak: AA