Hamiyetinden, İstanbul un siyasetine daldı
Esaret hayatını hatırlayıp hemen uyandı
Çok şaşaalı geçerken İstanbul’daki hayatı
Çamlıca’daki köşkte bir gün aynaya baktı
Saçında sakalında görür beyaz kılları
Canlanır, Kosturma’daki firar hatıraları
Esaretteki halet-i ruhiye başladı yine
Dünya hayatına küsmek geldi kalbine
Üstadın, cesedi ruhuna dar geldi
Bütün latifeleri ise feveran etti
Sanki bataklıkta hisseder kendini
Kurtulmak ister fakat yollar çeşitli
Şaşırır bir an, kalben tereddütte kalır
Gavs-ı Âzam Geylânî’nin eserini alır
Fütûhu’l-Gayb kitabını tefe’ül edip açar
Karşısına şöyle acayip bir ibare çıkar
“Sen Dârü’l-Hikmet’desin güya”
“Kalbini tedavi edecek tabip ara”
Gavs-ı Âzam şeyh Abdülkâdîr Geylânî
Sekiz asır sonra, Üstad’ı etmişti tedavi
İmam-ı Rabbânî’nin Mektubatını alır eline
Birden tefe’ül edip açar halis bir niyetle
İmam-ı Rabbânî, iki mektup yazmıştı üstada
Hem de “Mirza Bediüzzaman’a mektup” namıyla
Gavs-ı Âzam üstadı tedavi edip, şifa verdi
İmam-ı Rabbânî “tevhidi kıbleyi” tavsiye etti
Yalnız olmadığını anlamıştır Bediüzzaman
İnsanlığın tek yolu var, oda Hazreti Kur’an
Bekir Özcan
www.NurNet.org