Etiket arşivi: Mehmet Fırıncı

Biz Dua Ediyoruz!

Bediüzzaman’ın talebesi Mehmet Fırıncı, Fethullah Gülen’in bedduası karşısında hayretle kaldığını söyledi. Hiçbir Müslüman’ın diğer mümin için beddua etmesini dinin tasvip etmediğini ifade eden Fırıncı sözlerine şöyle devam etti: ‘Ferdi bir şey olabilir. Anı olarak hoşuna gitmemiş bir hadiseye karşı böyle bir olmuş. Ama tamamen yanlıştır. Müslüman bir Müslüman’ın kusurunu da görse ona iyilikle davranarak ondan vazgeçirmektir görevi. Bediüzzaman kendisine zülüm edildiği halde beddua etmiyor.

YANLIŞ OLDUĞUNU BİZDEN İYİ BİLİR

Bediüzzaman, Eskişehir Hapishanesi’nde kışın ortasında kendisini camı kırık tek kişilik bir hücreye atıp, idamla yargılanması için iddianame hazırlayan Eskişehir savcısına hiddet edip beddua etmek istemiştir. Ama bahçede oynayan çocuğun, savcının kızı olduğunu öğrenmesi üzerine, o masum yavrunun zarar görmesinden ürktüğü için beddua etmekten kaçınmıştır. Beddua etmek istediği kişiye ve ailesine dua ediyor. Bediüzzaman daima uygun görmediği bir şey olduğunda bile lütufla karşılık verebilir. Çok yanlış bir tavır. Hoca Efendi bunun yanlış olduğunu bizden daha iyi bilir. Üzüldük. Allah en kısa zamanda beyinlerini ıslah etsin.’

HÜKÜMET İYİLİK İÇİN ÇIRPINIYOR

Memleketi idare edenlerin ellerinden gelenleri yaptığını vurgulayan Fırıncı, ‘Her türlü iyiliği yapmak için çırpınıyorlar. 10 yıldan beri yapılan hizmetleri görüyoruz. 10 yılda 75 yılda yapılamayan yapıldı. Hatta uzun asırlardır yapılmayanlar yapılıyor. Hükümete beddua değil dua etmek gerekir. O kadar güzel hizmetleri yapan insanlara biz beddua değil ancak dua ederiz’ dedi.

Diyanet-Sen Genel Başkanı Mehmet Bayraktutar, sohbette öyle davranılmasının hoş olmadığını, olmaması gerektiğini belirtti.

İŞKENCE YAPANLARA BİLE HAKKINI HELAL EDİYOR

Fırıncı, Bediüzzaman’dan örnek vererek şöyle dedi: ‘Mademki nur-u hakikat, imana muhtaç gönüllerde tesirini yapıyor; bir Said değil, bin Said feda olsun. Yirmi sekiz sene çektiğim ezâ ve cefalar ve maruz kaldığım işkenceler ve katlandığım musibetler hep helâl olsun. Bana zulmedenlere, beni kasaba kasaba dolaştıranlara, hakaret edenlere, türlü türlü ithamlarla mahkûm etmek isteyenlere, zindanlarda bana yer hazırlayanlara, hepsine hakkımı helâl ettim‘ diyor.’

Yenişafak

Üstad Bediüzzaman, vefatının 53. yılında anıldı

ustadtalebeÖmrünü namaz davasına adadı

23 Mart 1960 tarihinde Hakk’a yürüyen Türkiye’nin en önemli İslam âlimlerinden Bediüzzaman Said Nursî, dualarla yâd ediliyor.

Üstad Hazretleri için dün akşam Nur İlim ve Eğitim Vakfı (Nur Vakfı) tarafından ‘Namaz Davası’ adlı konferans düzenlendi. Başakşehir Çınar Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen programda konuşan Bediüzzaman’ın talebelerinden Mehmet Fırıncı, Üstad’ın namaz konusundaki hassasiyetini anlattı. Fırıncı, “Zübeyir abiden de dinlemiştim. Eskişehir’den Emirdağ’a gelirken yerlerde kar varmış. 5 dakika sonra Emirdağ’a varacakmış. Şimdi zaten şehirle birleşmiş. Yolda namaz vakti gelince Üstad aracı durduruyor. Karın üstüne seccadesini seriyor ve namaza başlıyor. Namaz, onun davası olduğu için hayatının tamamı namazın hukukunu müdafaadan ibaretti.” dedi.

Programda ‘Sabah Namazına Nasıl Kalkılır’ kitabının yazarı Cemil Tokpınar da konuşma yaptı. Peygamber Efendimiz’in (sas) günün yaklaşık 12 saatini namaz ile geçirdiğini belirten Tokpınar, “Bediüzzaman Hazretleri de O’nun (sas) bir vârisi olduğu için iki husus üzerinde çok durmuş. Çöllere düşen mecnun gibi iman, namaz demiş. Bunun için herhangi bir zaman, mekan, engel tanımamış. Bediüzzaman, namaza teşvik için çok farklı bir üslup kullanmış. 4, 5, 9, 21. Söz ve eserlerinin diğer kısımlarında olduğu gibi bir çocuktan bir alime kadar herkesin anlayabileceği bir üslup kullanmış. Hikayelerle namazı tatlı bir şekilde anlatmış.” ifadelerini kullandı.

Risale-i Nur Enstitüsü Ankara Temsilciliği tarafından da Ankara MEB Şura Salonu’nda ‘Bediüzzaman’ın Hayatı ve Fikirleri’ konulu bir konferans düzenlendi. Araştırmacı yazar İslam Yaşar, Said Nursi’nin, bugün yaşanılan sıkıntıların tamamını 100 sene önce görebildiğini kaydederek, “Sıkıntıları tespit ve teşhisle de kalmamış hepsine tek tek çareler göstermiş, çarelerini bütün devlet erkanına ve halka duyurmuş, ama biz hâlâ o problemlerle devleti, milleti, cemiyeti meşgul ettiğimize göre demek ki onu iyi anlayamadık, anlatamadık. Milletçe mahcubiyetimiz bundandır.” diye konuştu. Yaşar, Bediüzzaman’ı bir fikir çınarına da benzeterek, şöyle devam etti: “Bu çınarın meyvesi Kur’an-ı Kerim’e kadar gider. Nursi, büyük hedeflerini, küçükken seçmiştir. Kur’an ilmiyle insanları kurtarmaya başladığı zaman Said Nursi olmaya başlamıştır.”

Fesih Kızılkaya / Zaman

Bursa’da Mehmet Fırıncı Paneli Yapıldı

Dünyayı Aydınlatan Anadolu Ağabeyleri panellerinin 6.sı olan Mehmet Fırıncı” paneli Bursa’da gerçekleştirildi. Panelde, Fırıncı ağabeyin hayatı ve hizmetleri anlatıldı.

Risale Akademi, Bediüzzaman’ı Anma ve Anlama Platformu ile Büyükşehir Belediyesi tarafından Merinos AKKM’de “Dünyayı Aydınlatan Anadolu Ağabeyleri -Mehmet Fırıncı” paneli düzenlendi.

Bursalıların büyük bir ilgi gösterdiği panelde hanımların katılımı dikkati çekti. Programa Mehmet Fırıncı ağabeyde katıldı.

Kur’an tilaveti ve slayt gösteriminin ardından söz alan Bursa Bediüzzaman Platformu Başkanı Doç. Dr. Fikri Pala, “Bediüzzaman’ın etrafında ihlas ve samimiyetle hizmet edenlerden birisi de Mehmet Fırıncı ağabeyimizdir. Bediüzzaman’ın kahraman talebelerinden Mehmet Fırıncı’nın vasfı, diğer nur ağabeylerimiz gibidir. Ağabeylerimiz Üstadlarına ‘’anam babam sana feda olsun ya Üstad’’ demiştir. Izdıraplar onları yıldırmamış. Hayatlarını bu milletin saadetine hizmet için geçirdiler” dedi.

Risale Akademi Kurucu Üyesi Dr. İsmail Benek ise, Anadolu ağabeylerini anmanın kendileri için bir vicdan borcu olduğunu ifade ederek, “Ağabeylerimizin bu konuda bir talebi olmadı. Bu şahsiyetleri unutamayız. Onlara teşekkür borçluyuz. Üstadı hayattayken tanıyan ve ona hizmet eden ağabeylere ‘Son Şahitler’ deniliyor. Bu panellerin devamını diliyorum. Bu son şahitlerin daha da fazla anılmasını istiyoruz. Önümüzdeki haftalar diğer ağabeylerimizle ilgili panellere devam edilecektir.’’ dedi.

Panel’e katılan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, önemli şahsiyetlerin anlatılmasının gerçekten önemli olduğunu dile getirdi. Altepe, “Bizim üzerimizde büyük bir yük var. İnsanlar bu dünyaya bir şeyler bırakmak için geliyor. Onun için bu dünya rahat etme yeri değil, çalışma yeridir. Atalarımız idealleri uğruna savaştı. Bu güzel dinin ve ahlakın yaşaması için mücadele ettiler. Bizler de aynı neslin devamı olarak aynı çalışmalarımızı sürdürüyoruz” şeklinde konuştu.

Açılış konuşmalarının ardından ‘Mehmet Fırıncı hayatı, fikirleri ve görüşleri’ konulu panele geçildi. Akademik Araştırmalar Vakfı Başkanı Prof. Dr. Gürbüz Aksoy başkanlığında düzenlenen panelde söz alan Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Fırıncı ağabeyin hayatının herkese örnek olması gerektiğini belirtti.

Programı düzenleyenlere teşekkür eden Tarhan, panel sayesinde birçok unutulmuş değerlerin tekrar hatırlanmasının sağladığını kaydetti. Bediüzzaman’ın fikirlerinden örnek veren Tarhan, “Bediüzzaman, her zaman din bilimleri ile fen bilimlerinin bir arada okutulmasının üzerinde durdu. Bu hareket ikisi bir araya gelmediği zaman ırkçılık şeklinde ortaya çıkabiliyor. Türkiye’de bu unsurların olması ile radikalleşme önlendi. İslam’ın barış ve aydınlık yönü ortaya çıktı” dedi.

Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Özdemir ise, Bediüzzüman Said Nursi’nin hayatı ve geçtiğimiz hafta vefat eden Mustafa Sungur ağabeyi anlattı. Özdemir, Bediüzzaman’ın fikrinin dünyaya yayıldığını ifade ederek, “Mehmet Fırıncı ağabeyimiz 70 yaşında bile diyar diyar gezdi. Herkes onu ‘Fırıncı Abi’ diye anlatır. Eğer İngilizce’ye ‘abi’ kelimesi girerse bu ağabeylerimiz sayesinde girecek. Bugün İslam’ın ve Kuran’ın mesajının yayılmasında Fırıncı ağabeylerin gayretleri, ihlasları ve samimiyetlerine borçluyuz” diye konuştu.

Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ümit Doğay Arınç, Mehmet Fırıncı ağabey ile yaşadığı hatıraları davetlilere anlattı. Arınç, “Fırıncı ağabeyimiz güler yüzlü, alçak gönüllü, dikkati olan bir insandır. Üstad, ‘unutmak ehemmiyet vermemektir’ der. Bu yüzden Fırıncı ağabeyimiz buna dikkat eder. Mehmet Fırıncı Ağabey, güzel İstanbul Türkçesi konuşan birisi. Fırıncı ağabeyimiz hoş sohbet bir insan” dedi.

Araştırmacı-Yazar İhsan Atasoy konuşmasında Nur talebelerinin mesleğini sahabe mesleği olarak nitelendirdi. Sahabelerin Peygamberimiz (asm) ile diyaloglarını ve hizmet anlayışları ile Bediüzzaman Said Nursi ile talebelerinin diyaloglarını ve hizmetlerini karşılaştıran  İhsan Atasoy, ‘’ Sahabe efendilerimiz nasıl Peygamber efendimiz (asm) dan aldıkları dersle dünyaya İman ve Kur’an dersi vermeye başladıysalar, Üstadımızdan ders alan Nur Talebesi ağabeylerimizde aynı şekilde İman ve Kur’an hizmeti için her şeylerini feda etmişlerdir.’’ dedi.

Panelistlerin konuşmalarından sonra katılımcılara ve panelistlere plaket verildi.

NurDergi

Anadolu Ağabeyleri Mehmet Fırıncı Paneli

Risale Akademi, Bursa Büyükşehir Belediyesi ile Bursa Bediüzzaman’ı Anma ve Anlama Platformu’nun organize ettiği “Anadolu Ağabeyleri-Mehmet Fırıncı” paneli 8 Aralık’ta Bursa’da düzenleyecek. Panelde Bursa Valisi Şahabettin Harput ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe de konuşacak.
Panelde, geçtiğimiz hafta ebedi aleme uğurladığımız Mustafa Sungur ağabeyle ilgili bir film gösterimi ve şiir sunumu olacak. Yıllarca birlikte hizmet eden Sungur ve Fırıncı ağabeylerin 1975 Berlin Kur’an matbasındaki fotoğrafı da yayınlanacak.
Risale Ajans

Bediüzzaman Ramazan’ı Nasıl Geçirirdi?

Talebeleri, Üstad’ın Ramazan’da uyumadığını, tüm gece ara vermeden, Kur’an, Cevşen, Risale-i Nur, Hizbu’l-Envar, Hakaiku’l-Nuriye okuduğunu aktarıyor. Üstad Hazretleri, özellikle Ramazan’ın on beşinden sonra talebelerini de uyutmamaya çalışır, geceleri ihya etmelerine vesile olurdu.

Kur’an odaklı bir hayat yaşayan Bediüzzaman Hazretleri’nin, Kur’an ayı olan Ramazan’a da bu yüzden çok ehemmiyet verdiğini belirten talebeleri, Üstad Hazretleri’nin bütün hayatında, özellikle akşam ve sabah namazlarından sonra evrad-u ezkârla geçirdiğini, mübarek gecelerde de kesinlikle uyumadığını ifade ediyorlar. 1954 yılında Bediüzzaman Hazretleri’nin yanına giden ve O’na talebe olma şerefine erişen Mustafa Sungur ağabey, Üstad Hazretleri’nin Ramazan’ını anlatırken şu ifadeleri kullanıyor: “Üstad’ımız Ramazan ayında uyumazdı. Bütün bir gece hiç durup aralık vermeden, Kur’an, Cevşen, Risale-i Nur, Hizbu’l-Envar, Hakaiku’l-Nuriye okurdu. Geceleri arada bir 15-20 dakika gibi kısa dalmalar dışında hiç uyumazdı.

Necmeddin Şahiner’in kaleme aldığı Son Şahitler isimli çalışmada Üstad’ın Ramazanlarını anlatan talebeleri onun bu aya verdiği kıymeti ve ayı değerlendirişini anlatırken insanı hayrete düşüren ifadeler kullanıyorlar. Üstad’ın 1953’te Fatih Çarşamba’daki evinde üç ay kadar misafir olarak kalan talebelerinden Mehmet Fırıncı ağabey bir Ramazan ayında Üstad Hazretleri’nin özellikle geceleri hiç uyumadığını, onun bu mübarek aya has bir usulünün olduğunu belirterek söz konusu usulünü şöyle izah ediyor: “Üstad Hazretleri bize derdi ki: ‘Ramazan’da insan oruçla ibadet halinde olduğundan, uykuda da olsa farz bir ibadeti ifa etmiş oluyor.‘ Her dakikası bire bin verilen bir ayda ibadetsiz bir zaman boşluğu bırakmak istemiyordu. Onun için iftardan sonra zaten akşamla yatsı arası kendisinin her zaman normal olarak evrad vaktidir. Tâ sahura kadar, imsak vakti girer girmez hemen sabah namazını kılar, tesbihatı kendisine mahsus ifadan sonra istirahata çekilirdi. Tâ kuşluğa kadar. Ondan sonra kalkar, gene Nur dersleri ve evrad u ezkâr ile meşgul olurdu. Üstad Hazretleri geceleri çok parlak ışıkta evrad ve ezkâra devam ederdi. Loşluktan hoşlanmadığını görürdüm.”

Bediüzzaman Hazretleri’yle 1947 yılında tanışan rahmetli Bayram Yüksel ağabey de Üstad’ın Ramazan’ını anlatırken şu ifadeleri kullanıyor: “Üstad’ımız Ramazan’ın on beşinden sonra kendisi yatmazdı, bizi de yatırmazdı. Hattâ çok gece kontrol ederdi. Eğer uyurken yakalarsa, bize su döker, uyandırırdı. Bizleri uyumamaya alıştırırdı. Mübarek geceleri ihya ettiğimiz zaman sabah namazını kılar, yatardık.

Cüz taksim ederek hatim yapardı

Mübarek, mualla Üstad’ımız üç aylar girdiğinde Isparta’daki Nur talebelerine hatim için Kur’ân-ı Kerim taksim ettirir, herkese bir cüz vererek vazife taksimi yapardı. Isparta, Sav, Kuleönü, Atabey, Bozanönü gibi Nur hizmeti ile müşerref olmuş, mübarek köylere cüzleri taksim ettirir, böylece mübarek şuhur-u selasede her gün hatim indirilirdi. Bütün duasını umum Nur talebeleri namına kendisi yapardı. Başta Peygamberimiz (sas) ve ashabı olmak üzere bütün ehl-i iman ve Nur talebelerine bağışlardı.

‘Kimdir bu Ramazan?’

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Ramazan ayında da zulüm ve haksızlıklara uğramıştı. “Isparta’da ani yapılan baskın ve araştırmalarda ele geçirilen Risale ve mektuplar arasında bir kitabın üzerinde ‘Ramazan’a aittir’ diye bir yazı vardı. İslam yazısını okuyamadıkları için kimdir bu Ramazan diye aradılar, taradılar, nihayet Isparta Atabey’in köylerinden Ramazan isimli bir vatandaşı da ellerini bağlayarak Eskişehir Hapishanesi’ne yolladılar. Aradan iki ay geçtikten sonra kitabın Ramazan Efendi’ye ait değil, Ramazan ve orucun hikmetlerini anlatan Bediüzzaman’ın Ramazan Risalesi olduğu anlaşıldı. Mazlum ve masum Ramazan Efendi tahliye edildi. Hapishanede Bediüzzaman tebessüm ederek ‘Kardaşım Ramazan hakkını helal et’ diye Ramazan’ı teselli ederdi.” diyor Üstad Hazretleri’nin talebelerinden Refet Barutçu.

Samanyolu Haber