Etiket arşivi: Ottawa

Kanada’da Risale-i Nur Festivali

Risale-i Nurlar Kanada’da Festivallerde Tanıtıldı

Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekatuhü

Aziz ve muhterem ağabeyler ve kardeşler,

Evvela binler selam ile, herbir sözü “eczahane-i kudsiye-i Kur’âniye’ den birer reçete” olan Risale-i Nurların daha çok insanlara ulaştırılması, muhtaç ve hasta gönüllerin şifa bulması konusunda katkılarınıza teşekkür eder dualarınızı istirham ederiz.

Elhamdülillah Risale-i Nurlar her tarafta intişar ediyor ve dünyanın her yerinde rağbet görüyor. Kanada da bunlardan birisi.

Geçtiğimiz günlerde Kanada’nın başkenti Ottawa’da binlerce insanın ziyaret ettiği iki festival gerçekleştirildi; Eid Festivali ve “Muslim Summer Festival”. Her ikisine de katılanların sayısı binlerler ifade edilebilir elhamdülillah.

Önce Bayram Festivalinden söz edelim. Tekbir, tesbih, tahmid ve salavatlardan sonra Bayram Namazı kılındı.

Bayram namazından sonra akşam saatlerine kadar, Bayram Festivali yapıldı. Biz, daha önceden ayarladığımız köşede, poster, kitap, broşür ve dergilerle Risale-i Nurları muhtaçlara ulaştırmaya çalıştık.

Ziyaretçilere, 19. Söz den Üçüncü Reşha, 33. Sözden Onuncu pencere, bazı vecizeler ve Risale-i Nurlar ve Üstad Bediüzzaman Said Nursi hakkında detaylı bilgi alabilecekleri web adreslerinin yer aldığı broşürler verildi. Bu vesile ile, kitap, dergi, broşür şeklinde katkı sağlayan kardeşlere tekrar teşekkür ederiz. Allah ebeden razı olsun.

Ziyaretçilerin bir kısmı Risale-i Nurları hiç duymamış, duyan çok az bir kısmının ise üstünkörü bir bilgiye sahip olduğunu görünce, tanıtıcı faaliyetlerin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamış olduk.

“Vicdanın ziyası ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. O iki cenah ile talebenin  himmeti  pervaz eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder” şeklinde vecizeler vasıtasıyla Risale-i Nur, kalp ve akılı birlikte muhatap almakta ve kelam sıfatından gelen Kur’an ile kudret sıfatından gelen kâinat kitabını birlikte mütalaa etmeyi öğretmektedir şeklinde mesajlar gönüllerde yer buldu.

Ziyaretçilerin bazılarına, hazırladığımız broşürde de yer alan 10. Pencere; “Şu kâinattaki mevcudatın birbirine teâvünü, tecavübü, tesanüdü gösterir ki, umum  mahlûkat  birtek Mürebbînin terbiyesindedirler, birtek  Müdebbirin idaresindedirler, birtek Mutasarrıfın taht-ı tasarrufundadırlar, birtek  Seyyidin hizmetkârlarıdırlar…”manaları anlatıldı.

Bazılarına da Bediüzzaman Hazretlerinin ittihad-ı islamın önemini anlatan “Bizim üç düşmanımız var; Cehalet, Fakirlik ve İhtilaf. Bu üç düşmanla Marifet, Sanat ve İttifak silahı ile mücadele edeceğiz” ifadesi ile Hutbe-i Şamiyeden özet bilgi ve daha başka vecize veya bolümler okunup ayaküstü de olsa kısa dersler yapıldı.

Bazılarına daha önce de risalelerden bahsedilmiş ve 23. Söz, 33. Söz, Hutbe-i Şamiye veya Tabiat Risalesi gibi küçük kitapçıklardan verilmişti. Festival sırasında samimane tanıtım gayretleri ile diğer kitapları da görmelerinin bakış ve düşüncelerine tesir ettiğini söylemek mümkün. Mesela, geçen sene yapılan bir konferansta yaptığı konuşmadan sonra hediye ettiğimiz 23. Sözü, Mısırlı bir profesör festivalde de görünce daha çok ilgilendi. İstanbul’daki ve Ezher’deki sempozyum görüntüleri ile külliyattan diğer büyük kitapları da inceledi. Ottawa’da çok insanın saygı duyduğu, birçok İslami kitapların yazarı olan ve hutbeler veren bu profesör kitapların yayın listesini alarak arkadaşlarına da tanıtma sözü verdi. Bu şekilde çok misaller sıralanabilir.

“Evet, ümitvar olunuz. Şu istikbal inkılâbı içinde, en yüksek gür sada İslâmın sadası olacaktır!” müjdesini hatırlayarak sözlerimizi tamamlıyoruz.

“Muslim Summer Festival”

Bu Festivalde de poster, kitap, broşür ve dergilerle Risale-i Nurlar tanıtıldı. Tunus, Cezayir, Pakistan, Mısır, Fas, Lübnan, Yemen, Somali ve Bosna gibi ülkelerden ayrıca Müslüman olan veya henüz olmayan Kanadalı insanlardan ziyaretçilerimiz oldu.

Risale-i Nur; bu asrın insanlarına Kur’an dersi veriyor, Kur’an’ın dört temel maksadı olan Tevhid Nübüvvet, Haşir, adalet ve ibadeti ikna edici bir şekilde anlatan kalp, ruh, akıl ve sair latifeleri doyuran hissedar eden bir tefsirdir; Kur’an hazinesinin anahtarları hükmündedir, gibi ifadelerle tanıttıktan sonra, bazı ziyaretçiler telefon ve e-posta adreslerini vererek sohbetlerimize gelmek istediler.

Festivalde tanıştığımız Lübnanlı Prof. Fayez, şöyle dedi: “Ben 2008 den beri bu festivale geliyorum, ilk defa gayesi ve manası çok mühim olan bir faaliyet görüyorum. Bazıları kendi ürünlerini satmak için tanıtım yapıyor, bazıları insanların öncelikli ihtiyacı olmayan konu ve kitaplardan bahsediyor. Ama siz bana çok farklı geldiniz. Siz marifetullahdan bahsediyorsunuz. Ve bunun için insanları bu kitaplarla buluşmaya çağırıyorsunuz.” diyerek ekledi “Sizin yeriniz, sohbetiniz var mı? Varsa eğer ben de gelmek isterim”.

Festivalden bir hafta sonra derse geldiğinde ise, bir tevafuk oldu. Bize Türkiye’den hamiyetli bir kardeşimizin gönderdiği ve o gün ulaşan pakette Küçük Sözlerin Arapçası vardı. Bu Lübnanlı misafir Arapçasından okuyarak ilk günden sahiplenip bize okudu. Bedevi Arap çöllerinde seyahat eden biri mütevazi diğeri mağrur iki adamın halini anlatan yeri okuduktan sonra, “İşte, ey mağrur nefsim, sen o seyyahsın. Şu dünya ise bir çöldür. Aczin, fakrın hadsizdir. Düşmanın, hâcâtın nihayetsizdir. Madem öyledir; şu sahrânın Mâlik-i Ebedî ve Hâkim-i Ezelîsinin ismini al. Ta bütün kâinatın dilenciliğinden ve her hâdisâtın karşısında titremeden kurtulasın.” cümlelerini okudu.

Burada biraz durakladı, elini kalbine götürdü biraz düşündü duygulu bir şekilde “derin!.. derin!.. çok derin ifadeler bunlar” dedi. Bunlar camilerimizde vaaz olarak verilse ne kadar güzel olur diye de ekledi.

Kendisine o gün elimize gecen Arapça Küçük Sözler ve Hutbe-i Şamiye’yi hediye ettik. Cevşen, tevafuklu Kur’an ve Arapça Risaleleri ilk fırsatta alacağını söyledi. Her hafta derse geldiğinde o Arapçasından, diğer kardeşler İngilizce ve Türkçeden ilgili yeri okuyarak mütalaa ettiğimiz dersler çok orijinal oluyor ve bize de şevk veriyor, elhamdülillah.

1993 yılından beri Kanada’da yaşayan Bosnalı ve burada yeni bir camide imamlık yapan kardeşimize Risale-i Nur’lardan bahsetmeye çalıştık, meğer tanıyormuş. “Bediüzzaman en beğendiğim İslam alimlerinden birisidir” diyerek ekledi “Türkiye Pakistan değil, Türkiye Libya değil, Türkiye Mısır değil, Türkiye medeniyet kökleri olan ve diğer İslam ülkelerinin özendiği ve gıpta ettiği bir ülkedir. Nerede bir mazlum ve mağdur olsa en güçlü yardım ve ses Türkiye’den gelmektedir. Biz de Türkiye’nin güçlü ve başarılı olmasına dua ediyoruz.”

Ziyaretçilerden bazıları Müslüman değildi. Bunlarla da küçük bir ders yapmamız üzerine verdiğimiz broşürdeki web adreslerinden devamını mutlaka bularak okuyacaklarını söyleyip memnun bir şekilde ayrıldılar. Yapılan derslere küçük bir misal; “Karıncayı emirsiz, arıyı yasubsuz bırakmayan kudret-i ezeliye elbette beşeri nebisiz bırakmaz”. Kâinatı bu kadar mükemmel ve hikmetli yaratan ve her şeyi insana hizmetkâr kılan Rabbimiz insanlara da yaratılış gayesini anlatan; Necisin? Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun sorularına doğru ve mukni cevap veren peygamberleri göndermesi, O’nun hikmetinin gereğidir. Âdem(AS), Nuh(AS), İbrahim(AS), Musa(AS), İsa (AS) ve bütün peygamberler ve son peygamber Hz. Muhammed (ASM) bu maksatla insanlara rehber ve tarif edici olarak gönderilmiştir…

Kanada’da büyümüş ve 18 yaşında Müslüman olmuş Caribbean’lı Abdülhak kardeşle dört saat kadar Risale-i Nur ders sohbetimiz sonrasında “The Words” kitabı hediye edildi. Namazı gençlere nasıl anlatabiliriz sorusuna -ki kendisi gençlere yönelik bir programda öğretmenlik yapıyor, 4. Söz, 9. Söz ve 21. Söz vb yerlerden ders yapıldı.

“Bir zaman, bir büyük hâkim, iki hizmetkârını, herbirisine yirmi dört altın verip, iki ay uzaklıkta has ve güzel bir çiftliğine ikamet etmek için gönderiyor…”temsili hikâyeciğinden sonra“O hâkim ise, Rabbimiz, Hâlıkımızdır. O iki hizmetkâr yolcu ise: Biri mütedeyyin, namazını şevkle kılar; diğeri gafil, namazsız insanlardır. O yirmi dört altın ise, yirmi dört saat her gündeki ömürdür. O has çiftlik ise Cennettir. O istasyon ise kabirdir. O seyahat ise kabre, haşre, ebede gidecek beşer yolculuğudur. Amele göre, takvâ kuvvetine göre, o uzun yolu mütefâvit derecede kat’ ederler. Bir kısım ehl-i takvâ berk gibi, bin senelik yolu bir günde keser. Bir kısmı da hayal gibi, elli bin senelik bir mesafeyi bir günde kat’ eder. Kur’ân-ı Azîmüşşan şu hakikate iki âyetiyle işaret eder. O bilet ise namazdır. Bir tek saat, beş vakit namaza abdestle kâfi gelir. Acaba yirmi üç saatini şu kısacık hayat-ı dünyeviyeye sarf eden ve o uzun hayat-ı ebediyeye bir tek saatini sarf etmeyen, ne kadar zarar eder, ne kadar nefsine zulm eder, ne kadar hilâf-ı akıl hareket eder!”gibi izahları çok beğendi. Sonraki görüşmemizde bu dersleri başkalarıyla da paylaştığını ifade etti.

Sonraki hafta Asa-yı Musa’dan altıncı meseleyi ders yaptık. “Sizin okuduğunuz fenlerden her fen, kendi lisan-ı mahsusuyla mütemadiyen Allah’tan bahsedip Hâlıkı tanıttırıyorlar.” Burada dünyanın eczaneye, kâinatın bir kitaba benzetilmesi misali ve ardından yapılan izahları orijinal buldu.

Bu zamanda hem imanı kazanmak hem de imanı kurtarmak, muhafaza etmek çok mühim gibi ifadelerimiz üzerine, “imanı kurtarmak kavramını ilk defa duydum biraz açıklar mısınız?” dedi. Felsefenin, materyalizmin, dünyevileşmenin ve her taraftan sel gibi hücum eden günahların sebep olduğu manevi yaraların insanın imanını zayıflatması ve adım adım küfre götürmesi tehlikesine karşı Risale-i Nurları okuyarak yaraların tedavisi, şüphelerin giderilmesi ve ilgili soruların cevaplandırılması ile imanımızı kurtaracağız veya koruyacağız inşallah dedik, çok memnun kaldı.

Üniversite Müslüman öğrenciler derneğinde çalışan Ahmad ile 5 gün önce Bayram Festivalinde tanışmıştık. Yaz Festivalinde yanımıza geldi ve inanmayan insanlara Allah’ın varlığını nasıl izah etmeliyiz diye sordu.

Biz de “Bir köy muhtarsız olmaz. Bir iğne ustasız olmaz, sahipsiz olamaz. Bir harf kâtipsiz olamaz, biliyorsun. Nasıl oluyor ki, nihayet derecede muntazam şu memleket  hâkimsiz olur?…” manalarını anlattık. Yazılan bir kelime kâtibini, elimizdeki kalem ustasını gösterdiği gibi 100 trilyon hücreden oluşan, göz, kulak, kalp, beyin gibi her bir azası başlı başına mükemmel bir makine olan insan, yazılan kelimeden veya elimizdeki kalemden daha basit değil. Dolayısı ile bu mükemmel insan ve şu muhteşem kâinat Yaratıcımızın hem ilmine, hem hikmetine, hem kudretine, hem de rahmetine işaret ve delalet etmektedir, manalarını anlatmaya çalıştık.Daha sonra, bu kardeşimiz başka sorular da sordu ve hepsinin de güzel bir cevabini bulabileceğini anlayınca, sonra görüşmek üzere memnun bir şekilde ayrıldı. Arasıra e-posta ile yazışmaktayız.

Böyle çok misaller var ama bu kadarla iktifa edip, sözlerimizi Hz. Üstadın ifadeleri ile tamamlamak istiyoruz.

”Dünya madem fanidir. Hem madem ömür kısadır. Hem madem gayet lüzumlu vazifeler çoktur. Hem madem hayat-ı ebediye burada kazanılacaktır… Hem madem dünyevî dostlar ve rütbeler kabir kapısına kadardır.

Elbette, en bahtiyar odur ki, dünya için âhireti unutmasın,  âhiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın, mâlâyâni şeylerle ömrünü  telef etmesin, kendini misafir telâkki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin, selâmetle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin”

“Fakat biz Risale-i Nur şakirtleri ise, vazifemiz hizmettir; vazife-i İlâhiyeye karışmamak ve hizmetimizi onun vazifesine bina etmekle bir nevi tecrübe yapmamakla beraber, kemiyete değil, keyfiyete bakmak, hem çoktan beri sukutu ahlâka ve hayat-ı dünyeviyeyi her cihetle hayat-ı uhreviyeye tercih ettirmeye sevk eden dehşetli esbap altında Risale-i Nur’un şimdiye kadar fütuhatı ve  zındıkanın ve dalâletin savletlerini kırması ve yüz binler biçarelerin imanlarını kurtarması ve biri yüze ve bazı bine mukabil yüzer ve binler hakikî mü’min talebeleri yetiştirmesi, Muhbir-i Sâdıkın ihbarını aynen tasdik etmiş ve vukuatla ispat etmiş ve ediyor…”

Duanıza muhtaç kardeşleriniz, Ottawa, Kanada

www.risaleinur.ca

tahirturgayistanbul@gmail.com

canada.kardes@gmail.com

www.NurNet.org

Kanada’daki Üniversitelerde Risale-i Nur Seminerleri Düzenlendi

Esselamu Aleykum Ve Rahmetullahi Ve berekatuhu

Aziz, Sıddık, Gayyur, Fedakar Ağabeyler ve Kardeşlerimiz!

Sizlere Türkiye’den binlerce km uzak, Kuzey Amerika kıtasının en kuzeyindeki Kanada’dan binler selam ediyoruz ve buradaki Nurlu havadislerden bahsedeceğiz.

33 milyon nüfuslu, 10 eyalet ve 3 bölgeden oluşan Kanada’nın başkenti Ottawa’dır. Ülke alan bakımından Rusya Federasyonundan sonra dünyanın en geniş ikinci ülkesidir.

Kanada’da günümüzde 800.000 Müslüman yaşamaktadır.

Kanadanın en büyük şehri Toronto’da 100’den fazla camiler vardır; her üniversite ve kolejin kendine ait bir mescidi bulunmaktadır. Müslümanların yoğunlukla yaşadığı yerlerde helal gıda ürünlerinin satıldığı bir çok yer de mevcut.

İslamiyetin bu kadar hızlı ve seri bir şekilde inkişafının yaşandığı Kanada’da elbette Risale-i Nur hizmetleri de geri kalmamıştır ve dualarınızla hızla inkişaf etmektedir.

Yakın zamanda bir hafta süre ile Alberta eyaletindeki üniversitelerde bir hafta süreyle Risale-i Nur üzerine çok sayıda toplantı yapıldı. Fırıncı Ağabeylerin tertiplediği bu toplantılarda, (sempozyumlara daima iştirak etmiş olan) malumunuz başta rahmetli IBRAHIM ABU RABI ağabey : Genel bir giriş mahiyetinde konunun takdimi,

THOMAS MICHEL: Risale-i Nur’u nasıl tanıdım ve bir Hıristiyan rahip olarak onu niçin okuyorum?

SAİD ÖZERVARLI: Modern Türkiye’de İslam

RIZA AKÇALI: Risale-i Nur’da modern değerlerin yeri

FARİS KAYA: Said Nursi kimdir ve eserleri olan Risalelerin mahiyeti nedir?

ZEYNEB SALİM: Almanya’da doğmuş-büyümüş ve hayatını batıda sürdüren bir müslümanın hayatında Risale-i Nur’un yeri başlıkları altında çok güzel izahlarda bulundular.

Özellikle Prof. Dr. Thomas Michel’in konuşması dinleyiciler tarafından yoğun ilgi ile karşılandı. Ardından, Risalelerin daha iyi anlaşılmasına yönelik sorular soruldu ve geç vakitlere kadar oldukça beğenilen bir toplantı gerçekleştirildi.

Thomas Michel konuşmasında, öğrencilere okulda ders verir edasıyla önce Risale-i Nur’un mahiyetini tarif ederek başladı. Kendisinin hıristiyan bir rahip olduğunu ancak Risaleleri okumaya devam ettiğini ve çok istifade ettiğini ifade etti.

“Nursi, modern zamanda insanları eski zamanın mağaralarına götürerek değil; modern dönemin şartları içinde imanı nasıl muhafaza edeceğini gösteren bir yol açmıştır. Bu yol, Allah merkezli bir hayat yaşaması için gerekli her türlü eğitim ve öğretim mekanizmalarını içinde barındırmaktadır.

Bu anlamda risaleler, sadece Nur talebelerine değil, Müslümanlara da değil hatta hıristiyanlara da değil, hiç dinle ilgisi olmayan insanlara bile Allah ile nasıl birlikte yasanabileceğini güzel ve etkili bir şekilde öğretmektedir.” dedi.

Kendisinin Risaleleri Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde ders verdiği zaman tanıdığını, 30 yıldan beri okuduğunu ve istifade ettiğini ifade etti. Risalelerden örnekler vererek Nursi’nin Allah’ı nasıl anlattığını basit ve anlaşılır cümlelerle aktardı.

Daha sonra iman zaafiyetine ve dinsizlik tahribatına karşı Nursi’nin, gerekirse dindar ruhani hıristiyanlarla medar-ı niza meseleleri bir tarafa bırakarak ittifak edip birlikte çalışmaya davet ettiğini; bunun anlamının çok önemli olduğunu ifade etti.

Thomas Michel müttaki müslümanlarla müttaki hıristiyanların tek din haline gelmesi gerektiğini değil, elbette farklılıkların olacağını, ama bu iki ayrı dinin dinsizlikle mücadelede ortak olan insani ve imani degerlerinin olduğunu söyledi.

“Bu anlamda Nursi, düşman olarak cehalet-zaruret ve ihtilafın olduğunu, bu düşmanlara karşı da eğitim, çalışma ve ittifak silahlarıyla mücadele etmek gerektiğini söyledi. Ben Türkiye’de yaşıyorum, Nur talebeleriyle sık sık görüşüyorum ve Risale derslerine katılıyorum. Gördüğüm şu: Onların başkalarıyla ihtilaf ve düşmanlık duygusu içinde değiller ve risalelerden aldıkları imani dersler gereği bütün insanlarla barış ve hoşgörü içinde yaşıyorlar ve hayata hep olumlu bakıyorlar.” dedi.

Sunumlardan sonraki soru-cevap bölümünde ise dinleyicilerin neredeyse tamamına yakınının ilk defa duydukları Risale-i Nur ve üstad tanıtılmış oldu.

Elhamdulillah bu vesile ile çok kişilere ulaşılmakla beraber üstadımızın takib ettiği dershane-i Nuriye hizmetlerimiz gayyur ağabeylerimizin şevkleri ile günden güne inkişaf etmektedir.

Bunlardan numune olarak Nur bahçemizden bir iki demet sizlere sunacağız;

Merkez Toronto’da başta olmak üzere ikinci bir dershanemiz de Oshowa bölgesinde devam ediyor.

Dershanelerimizde ekseriyetle üniversite talebeleri kalmaktadır. Oshowa’daki dershanemiz Ontario Üniversitesinin hemen yakınında olduğundan orada okuyan kardeşlerimiz, talebeleri dershanemize teşvik ediyorlar, yeni tanıştığımız kardeşlerle Risale-i Nur dersleri okuyoruz.

Ontaria eyaletine bağlı Oshowa Dershanemizde Cuma akşamları umumi derslerimiz devam ediyor.

Toronto’daki dershanemizde de Çarşamba ve Cumartesi’leri derslerimiz olmaktadır.

Medresemize yarım saat mesafedeki University of Toronto dünya sıralamasındaki ilk 20 okuldan birisi. Türkiyeden’de MEB burslu öğrencilerin tercih ettiği okullar arasında.

Ayrıca York University ve Ryerson ve OCAD da bu şehirdeki diğer üniversiteler.

Oshowa da da Ontario University ve Durham Collage başlıca üniversiteler.

Türkiyeden ve dünyanın çeşitli yerlerinden binlerce talebe Kanada’ya Kanada’nın da resmi lisanları olan İngilizce ve Fransızca öğrenmeye ve üniversite okumaya geliyorlar.

Buralara gelmek niyeti olan ağabey ve kardeşlerimiz de aşağıdaki adreslerimizle ile irtibata geçebilirler…

Üstadımız bir mektubunda diyor ki Risale-i Nurun okunduğu yerde bizler manen hazır gibiyiz. Sadakte! Başta Üstadımız ve onun Nurani Nur talebeleri, varisleri vekilleri aynen bu mananın tam içindeler, Nurlar okunurken bunun hissiyatını zerratımıza kadar hissediyoruz..

Burdan tekrar tekrar başta üzerimizde himayetlerini dualarını bizzat hissettiğimiz ve dualarını hususan beklediğimiz Üstadımızın hayattaki talebeleri Mustafa Sungur, Abdullah Yeğin, Hüsnü Bayram, Said Özdemir, Ahmed Aytimur, Mehmed Fırıncı Ağabeylere ve umum nur talebelerine binler selam ederiz…