Bu yazıyı yazmama sebep olan, yorumcu Emanet Özer kardeştir. OKURLARIN YORUMLARI köşesinde Eyüphan Kaya ve Emanet Özer Kardeşlerin teselli ve takdirlerine teşekkür eder bende onlara dua ederim. Emanet Özer kardeş. Merhum Oğlumun yazısını okuduktan sonra: “Bu yaşanmış eserin öyküsünü yazar misiniz.” diyor.
Muhterem ve aziz da’va Kardeşlerim! Yüce kudret sahibi Allah her şeyi yapıyor, fakat bizler irademizi onun rızası dairesinde kullanmamızı istiyor bunu yaparsak ne mutlu bize.
Ben övünmek için değil, kendimi tanıtmak için anlatayım, Eski Yugoslavyanın Sırbistan’a bağlı 636 senelik camii bulunan BİLAÇ isimli bir kasabacıkta dünyaya gelmişim. Evladı Fatihan’dan çilekeş fakat mutlu biri olduğumu size bildirdikten sonra: Baba neslim Konya Karamandan, Bey unvanı ile Esad Beyin oğlu Aguş beyin oğlu olup ve Tokan Dündar Oğullarından Hacı Halit soyundan Zühre annemden meydana gelmişim. Babamın sülalesi fazla dindar değildiler, ama babam annemle evlendikten sonra Ta’vizsiz hoca olan Abdülhamid Hoca dayımın nasihatlerini can kulağı ile dinledikten sonra babam çok takva sahibi biriydi. Ben doğduktan sonra 5 yaşında olunca babamla beraber akrabalardan yaşlı bir ninede beraber Kur’an okuduk. Ben 6 yaşındayken Kur’an-ı Kerimi hatmettim. 7 yaşında iken babam rahmetli oldu. Hoca dayımın sözlerine itiraz etmediğim için yaşım 10 olunca başkasına Kur’an-ı Kerim’i öğretmeye başladım. İlk önce 5 yaşında olan kız kardeşime, amcamın evlatlarına ve komşuların yavrularına derken o kudsi vazife bizim evde bu güne kadar devam ede geldi. Her nekadar sosyalist idare altında Kur’an okutmak yasak idiyse de ben o kudsi vazifeyi hiç kesmedim. Evimizin avlusunun sokağa çıkan 3 kapısı vardı. Kur’an dersine gelenler başka kapıdan gelir başka kapıdan çıkarlardı. Ailemizin bütün fertlerini Kur’an-ı Kerim’i okutma kabiliyetine sahip yetiştirdim. Kendim evin idaresini getirme peşinde olduğum zaman onlardan boş olanı o işi yapardı. Bizim hanıma dahi Kur’anı okuttuk oda o işi yapıyordu. Hatta Türkiye ye geldikten sonra bulunduğumuz mahallenin hanım ve kızlarının çoğuna Kur’an-ı Kerim’i bizim hanım okutmuştur.
Şimdi gelelim asıl mevzumuza: Müslüman anne ve babanın en zor ve en mühim işi evladına dünyevi eğitimi verirken çocuğun dini eğitimini asla ihmal etmemektir. Allah bana 4 erkekle 1 kız vermekle beni çetin imtihana tabi tuttu. Resimlerini de göreceğiniz gibi, erkek evlatlarımın sünnetini yaparken, 7 yaşında olan en büyük oğlum merhum Burhaneddin ile 6 yaşında olan kızımın hatim cemiyeti ile birlikte yaptık, bu zamanda, zaman abluka altına olduğu için, hocanın önünde birkaç hatim yapmaya çocukların vakitleri yok. Bizim prensibimizde tecvid ve mahrec ile birlikte 1 hatimde çocuğa Kur’an-ı Kerim’i hatasız okutabilme gayretidir. Evet! Anne ile baba evlatlarını küçük yaştan namazı terk etmemeye alıştırdı mı, sonra o yavruların imanlarını Risale-i Nurlar ile pekiştirdin mi, Allah’ın yardımı ile o yavrular sonra namazlarını terke tenezzül edemezler.
Adnan Menderes ile oranın lideri Titonun, Türk olanlar Türkiye’ye gelebilirler anlaşmaları sonucu, Arnavut, Pomak, Boşnak olan Müslümanlarda Türkiye’ye gelmek için Nüfus memuruna rüşvet vererek Türk oluyorladı ve 1952-1960 arası Yugoslavya’dan Türkiye’ye 2,5 milyon nüfüs geldiler. Ben ise aslen olduğum halde,Türkiye’de dine kaşı yapılan inkilaplardan ötürü o zaman gelmedim. Ancak 1959 da bizlere Risale-i Nur eserleri geldikten sonra çok az para ile çalışacak benden başka olmadığı halde bir minibüse 8 nüfusumu atarak Türkiye’ye 1970 te geldim. O zaman Türkiyemiz’de diplomalı hoca pek yoktu. Ölen hocanın yerine 40 -50 kişi, musabakaya girerek kim daha iyi bilir ise onu alılardı. O zaman Nur talebesi olan Bakırköy Müftüsünden bana imam veya müezzinlik teklifi geldi. Muhtaç olup para ile Kur’an okuma korkusundan kabul etmedim. Emekli oluncaya kadar, birkaç serbest meslekte çalışarak 5 kat ev yaptım 20 küsür sene evimin bir katını dershane yapıp, onu hanımlara tahsis etmişimdir. 43 senedir ya dairemde veya dershanede haftada bir gün erkeklerle de ders yaparız. Her ne kadar benim prensibimde çocukları okutma var idiyse de. Merhum oğlum Burhaneddinin azıcık kekelemesinden ötürü onu okula veremedim benimle çalışmak için yanıma adım. 2-3 vasıta değiştirerek haftada en az 3-4 derse beraber katılırdık ve ona özel bir masa yaptım bir taraf lugat bir taraf defter ortada Risale-i Nur kitabı 15 sene ta ki manasını anlamadığı kelime kalmayıncaya kadar öyle devam etti. En son bütün külliyatta mevcut vecizelerin altlarını çizerek tamamladı. Yaşı 30 olduktan sonra 2 çocuğu olduğu halde, bir gün bana: “Babacığım bir şey diyecem ama yok demeyeceksin” dedi. “Peki nedir söyle bakalım.” Madem Kur’an-ı Kerim Risale-i Nurlar gibi bu hakikatleri önümüze sermiş, ben Kur’an-ı Kerim’i ezberlemek istiyorum. Ben ilkten, “yok olmaz oğlum sen ağır işlerde çalışıyorsun veballi olur yapamazsın” dedim, “aman babacığım beni kırma” dedi ve “tamam” dedim. 4 senede hafız oldu ve ben bırak yapamıyorsun demeyeyim diye, dersini bende dinletmiyordu. Gidip başka yerlerde hoca bulup dinletirdi. Hafız olduktan sonra Bizdeki dersten sonra ona Kur’an okuturdum, okuduktan sonra, bir sefer ben cemaata: “Bizim Burhaneddin hafızdır” dedim, cemaat gittikten sonra bana: “Babaciğim niye ona buna benim hafız olduğumu söyliyorsun, ben halkın bilmesi için mi Hafız oldum” laflarla bana çıkışırdı. Kızı da babasına benzeyerek kızımın kızıyla birlikte imam hatipten sonra Adana’daki dershanede 4 sene yalınız Risale-i Nur okudular sonra geldikten sonra Merhumun kızı evlendikten sonra bir taraf çocuğunu sallarken diğer taraf oda babası gibi hafızlıgını tamamladı Elhamdülillah .
Kızımı hiçbir gün okula göndermedim. 11 yaşındayken Hafız oldu ve hafıza tembellik zamanında bazen bağırıp, kızmak icab ettiğinden dolayı, baba evladını kolay hafız yapamadığı için 2 kilometreye yakın uzak bir yerde olan sevdiğim bir hocaya 4 sene dersini dinletmeye taşıdık. Okul derslerini dışarıdan verdi. Şimdi benim kızım Üniversite talebelerine ders verir . Beyi Yüksek İslam Enstitüsü me’zunudur ve Eyüp İmam Hatip okulunda öğretmendir.
Ondan sonraki Oğlum Nizameddin İngilizce dili me’zunu 10 sene öğretmenlik yaptı. Şimdi Denizli’de Nur Tekstil’in dış pazarlama müdürüdür her gün internetle 2-3 bin kişiye bir hadis ve Risale-i Nurdan bir vecize gönderir. Büyük kızı Barla’da hafız oldu. Bir Nur talebesi ile evlendi, şimdi küçük kızı hafız oluyor. Oğlu ile damadı ve büyük kızı şimdi umreden geldiler.
Ondan sonra Fahreddin isimli oğlum var. Onu da okutmak istedim, bana sen çalışacan ben okuyacam ona razı olmam diyerek çok çeşit işlerde çalıştı şimdi Tır şoförlüğü yapıyor. Ramazanda kendini denemek için 1 günde bir hatim yapmış. Allaha şükür, işte iken iki senedir Pazartesi Perşembe oruç tutuyormuş.
En küçük oğlum Nurullah Haktanır 18 sene Eyüp Alibeyköy dershanelerinde Vakıflık yaptı. İşte iki sene evlendirdik hanımı dilsizlere ders yapıyor. Allaha karşı şükür ile borçlu kimse varmı ben gibi: Çünkü ailemde 32 nufus hepsi Nurcu fire yok şükür.
ŞÜKÜRLE MEDYUN KİMSE VARMI BEN GİBİ?
(Fahır değil, ancak tahdisi nî’met içindir)
Eğer bir kul acz ve fakr ile halikını bulursa,
Masivaya aldanmadan az günahla kurtulursa,
Büyük Allah kâfirlerden muhafazaya aldıysa,
Diyemez mi şükürle borçlu kimse var mı ben gibi?
Yedi yaşta iki kardeşle yetim kaldı ise
Onları O Hafız-ı mutlak hıfzına aldı ise,
Ummadığı yerden onlara bol rahmet yağdı ise
Diyemez mi şükürle medyun yoktur kimse ben gibi.
Diyar-ı küfürde Allah büyüttüyse saptırmadan;
İmansız yapmaya koşuşan kurtlara kaptırmadan;
Allah, nefis ve şeytandan koruduysa azdırmadan;
Diyemez mi şükürle borçlu hani kim var ben gibi?
Gavuristan da Allah Nurları tanıttırdı ise
Sebebini Halk edip anavatana attı ise;
Asrın en parlak kervanı, Nurculara kattı ise;
Diyebilir şükürle medyun var mı kimse ben gibi?
Rabbime çok hamdolsun ki, bize kulluğu bildirdi,
Bu kadar kıvrımlı yollardan bu günlere getirdi,
Bilirim ki kulluk tadının asla bulunmaz dibi,
Allah’ıma şükürle borçlu kimse var mı ben gibi?
Rabbimize çok şükürler ki Nur’lara boğdu bizi,
Engebelerden aştırarak gösterdi doğru izi,
Nurlar ile pür nur etti aslımızı neslimizi,
Bağırarak derim kim var şükürle borçlu ben gibi?
Rabbime şükür ki Nurlara hâdim eyledi bizi,
Risaleler Balkanlara da gidiyor dizi dizi,
Dillerine çevirdik ki takip etsinler bu izi,
Yaratana şükürle borçlu kimse yoktur ben gibi?
Bu güne dek yetmiş beş bin kitap oraya gitti
Bu vazifeye Nurlarda aldım iman beni dürtti
Sebep olduk o gençler imanli yaşamak dert etti
Bu sefer beş bin kitapla gittim kitaplar hep bitti
Yüce Allah’ım! Hıfzet bizi her türlü fitnelerden,
Nuru Kur’ân’ı yaşamaktır benim dileğim Senden,
Duyururum, Allah’a borçlu kimse yoktur ben gibi?
Aman Yarabb! Sana sığındım, yok ki Hafiz Sen gibi.
Bunu yazdım ki bu fakirin bir gün ruhu çıkacak,
Allah’a borçlu olduğumu bunlar ispat olacak,
Ümit varım Rabbime ki Lütfüyle bağışlayacak,
Gel kulum diyip, şefkatini fakire yollayacak.
Abdülkadir Haktanır / ww.NurNet.Org / www.AlbNur.com