Nâbî tarafından yazılmış tüm yazılar

Cuma Duası(Cumanız mübarek olsun)

Risale-i Nur Külliyatından istihracen dualar:

*** Öyle bir Allah’a hamd, medih ve senâlar ederiz ki, şu âlem-i kebir Onun icadıdır. Ve insan denilen şu küçük âlem de Onun ibdâıdır. Biri inşâsı, diğeri binâsıdır. Biri san’atı, diğeri sıbgasıdır. Biri nakşı, diğeri ziynetidir. Biri rahmeti, diğeri nimetidir. Biri kudreti, diğeri hikmetidir. Biri azameti, diğeri rububiyetidir. Biri mahlûku, diğeri masnûudur. Biri mülkü, diğeri memlûküdür. Biri mescidi, diğeri abdidir. Evet, bütün bu şeyler, eczasıyla beraber Allah’ın mülkü ve malı olduğu, i’câzvâri sikke ve mühürleriyle sâbittir.

Ey arz ve semânın Kayyûmu olan Allah’ım! Seni ve Senin bütün masnuatını ve mahlûkatını şahit tutarak ilân ederiz ki, Sen, kendisinden başka hiçbir hak mâbud bulunmayan Allah’sın. Sen birsin, şerikin yoktur. Günahlarımızın affı için Sana dönüyor ve istiğfar ediyoruz. Âlemlere rahmet olarak gönderdiğin Muhammed’in, Senin kulun ve resulün olduğuna da şehadet ediyoruz. Allah’ım, onun hürmetine nasıl münasip ve Senin rahmetine nasıl lâyıksa, ona ve bütün âl ve ashabına öylece salât ve selâm et. Mesnevî-i Nuriye – ZEYLÜ’L-HUBÂB

*Evet, Allah’a abd ve hizmetkâr olana herşey hizmetkâr olur. Bu da, herşey Allah’ın mülk ve malı olduğunu iman ve iz’an ile olur.

*Ey Erhamü’r-Râhimîn olan Allah’ım! Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın ümmetine rahmet et ve onların kalblerini iman ve Kur’ân nuruyla nurlandır. Kur’ân’ın burhanlarını izhar et ve İslâm dinini yücelt. Âmin.

*Din-i İslâm ve kemâl-i iman için Allah’a hamd olsun. Daire-i İslâmın merkezi ve envâr-ı imanın menbaı olan Muhammed ile onun bütün âl ve ashabına, gece gündüz, ay ve güneş devam ettikçe salât ve selâm olsun.

***Ey Rabb-i Rahîmim ve ey Hâlık-ı Kerîmim! Benim sû-i ihtiyarımla ömrüm ve gençliğim zayi olup gitti. Ve o ömür ve gençliğin meyvelerinden elimde kalan, elem verici günahlar, zillet verici elemler, dalâlet verici vesveseler kalmıştır. Ve bu ağır yük ve hastalıklı kalb ve hacâletli yüzümle kabre yakınlaşıyorum. Bilmüşahede, göre göre, gayet sür’atle, sağa ve sola inhiraf etmeyerek, ihtiyarsız bir tarzda, vefat eden ahbap ve akran ve akaribim gibi, kabir kapısına yanaşıyorum.

O kabir, bu dâr-i fâniden firâk-ı ebedî ile ebedü’l-âbâd yolunda kurulmuş, açılmış evvelki menzil ve birinci kapıdır. Ve bu bağlandığım ve meftun olduğum şu dâr-ı dünya da, kat’î bir yakîn ile anladım ki, hâliktir gider ve fânidir ölür. Ve bilmüşahede, içindeki mevcudat dahi, birbiri arkasından kafile kafile göçüp gider, kaybolur. Hususan benim gibi nefs-i emmâreyi taşıyanlara şu dünya çok gaddardır, mekkârdır. Bir lezzet verse, bin elem takar, çektirir. Bir üzüm yedirse, yüz tokat vurur.

Ey Rabb-i Rahîmim ve ey Hâlık-ı Kerîmim!2 [Her gelecek şey yakındır.” İbn-i Mâce, Mukaddime:7] sırrıyla ben şimdiden görüyorum ki, yakın bir zamanda, ben kefenimi giydim, tabutuma bindim, dostlarımla veda eyledim. Kabrime teveccüh edip giderken, Senin dergâh-ı rahmetinde, cenazemin lisan-ı haliyle, ruhumun lisan-ı kàliyle bağırarak derim: “El-aman, el-aman! Ya Hannân! Yâ Mennân! Beni günahlarımın hacâletinden kurtar!”

İşte kabrimin başına ulaştım, boynuma kefenimi takıp kabrimin başında uzanan cismimin üzerine durdum. Başımı dergâh-ı rahmetine kaldırıp bütün kuvvetimle feryad edip nidâ ediyorum: “El-aman, el-aman! Yâ Hannân! Yâ Mennân! Beni günahlarımın ağır yüklerinden halâs eyle!”

İşte, kabrime girdim, kefenime sarıldım. Teşyîciler beni bırakıp gittiler. Senin af ve rahmetini intizar ediyorum. Ve bilmüşahede gördüm ki, Senden başka melce ve mence yok. Günahların çirkin yüzünden ve mâsiyetin vahşî şeklinden ve o mekânın darlığından, bütün kuvvetimle nidâ edip diyorum:

“El-aman, el-aman! Ya Rahmân! Yâ Hannân! Yâ Mennân! Yâ Deyyân! Beni çirkin günahlarımın arkadaşlıklarından kurtar! Yerimi genişlettir! İlâhî, Senin rahmetin melceimdir ve Rahmeten li’l-Âlemîn olan  Habibin, Senin rahmetine yetişmek için vesilemdir. Senden şekvâ değil, belki nefsimi ve halimi Sana şekvâ ediyorum.

“Ey Hâlık-ı Kerîmim ve ey Rabb-i Rahîmim! Senin Said ismindeki mahlûkun ve masnuun ve abdin, hem âsi, hem âciz, hem gafil, hem cahil, hem alîl, hem zelîl, hem müsi’, hem müsin, hem şakî, hem seyyidinden kaçmış bir köle olduğu halde, kırk sene sonra nedamet edip Senin dergâhına avdet etmek istiyor. Senin rahmetine iltica ediyor. Hadsiz günah ve hatîatlarını itiraf ediyor. Evham ve türlü türlü illetlerle müptelâ olmu,Sana tazarru ve niyaz eder. Eğer kemâl-i rahmetinle onu kabul etsen, mağfiret edip rahmet etsen, zaten o Senin şânındır. Çünkü Erhamürrâhimînsin. Eğer kabul etmezsen, Senin kapından başka hangi kapıya gideyim? Hangi kapı var? Senden başka Rab yok ki dergâhına gidilsin. Senden başka hak mâbud yoktur ki ona iltica edilsin.”……….. Senden başka ilâh yoktur. Sen birsin. Senin hiçbir şerikin yoktur. Dünyada son, âhirette ve kabirde ilk söz: Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur; yine şehadet ederim ki Muhammed (s.a.v.) Allah’ın Resulüdür

***Hadiste vardır ki: “İnsanlar helâk oldu-âlimler müstesna. Âlimler de helâk oldu-ilmiyle amel edenler müstesna. Amel edenler de helâk oldu-ihlâs sahipleri müstesna. İhlâs sahiplerine gelince, onlar da pek büyük bir tehlike ile karşı karşıyadırlar.” Yâ Rabbî! Doğru niyetiyle yanlış yaptığımız işlerimizi doğruya çevir. Umudumuzu kesme. Bizi de hakiki ihlaslılar sınıfına ilhak eyle. Amin.

Cuma Duası(Cumanız mübarek olsun)

Risale-i Nur Külliyatından istihracen dualar:

***”Ey bizi nimetleriyle perverde eden sultanımız! Bize gösterdiğin numunelerin ve gölgelerin asıllarını, menbalarını göster. Ve bizi makarr-ı saltanatına celb et. Bizi bu çöllerde mahvettirme. Bizi huzuruna al. Bize merhamet et. Burada bize tattırdığın leziz nimetlerini orada yedir. Bizi zeval ve teb’îd ile tazib etme. Sana müştak ve müteşekkir şu muti raiyetini başıboş bırakıp idam etme.”

“Yâ Rab, kusurumuzu affet. Bizi kendine kul kabul et. Emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl. Âmin”

***Allahım, kalbimizi iman ve Kur’ân nuruyla nurlandır. Allahım, Sana karşı fakrımızla bizi zengin kıl; Senden istiğnâ ile bizi fakir düşürme. Biz kendi havl ve kuvvetimizden teberrî edip Senin havl ve kuvvetine iltica ettik. Sen de bizi, Sana tevekkül edenlerden eyle. Bizi nefsimize terk etme. Bizi hıfzınla koru. Bize ve erkek, kadın bütün mü’minlere rahmet et. Kulun, nebîn, safiyyin, halilin, mülkünün cemâli, masnuatının melîki ve sultanı, inâyetinin gözbebeği, hidayetinin güneşi, hüccetinin lisanı, rahmetinin misali, mahlûkatının nuru, mevcudatının şerefi, mahlûkatının kesreti içinde vahdetinin sirâcı, kâinatının tılsımının kâşifi, saltanat-ı rububiyetinin dellâlı, marziyyâtının mübelliği, Esmâ-i Hüsnânın hazinelerinin tarif edicisi, kullarının muallimi, âyetlerinin tercümanı, cemâl-i rububiyetinin aynası, Senin görülüp gösterilmene vesile olan, habîbin ve âlemlere rahmet olarak gönderdiğin resulün olan Efendimiz Muhammed’e, bütün âl ve ashâbına, kardeşleri olan nebî ve resullere, melâike-i mukarrebîne ve sâlih kullarına salât ve selâm et. Âmin.

***Feyâ Rabbî, yâ Hâlıkî, yâ Mâlikî! Seni çağırmakta hüccetim, hâcetimdir. Sana yaptığım dualarda uddetim fâkatimdir. Vesilem, fıkdan-ı hile ve fakrimdir. Hazinem aczimdir. Re’sülmâlim, emellerimdir. Şefîim, Habîbin (aleyhissalâtü vesselâm) ve rahmetindir. Af  eyle, mağfiret eyle ve merhamet eyle, yâ Allah, yâ Rahmân, yâ Rahîm! Âmin.

Cuma Duası (Cumanız Mübarek Olsun)

Resulullah(ASM) Efendimizin Hayatından Dualar:

“Allah’ım cehennem fitnesinden ve azabından zenginlik ve fakirliğin şerrinden sana sığınırım.” (Ebu Davud, Vitir, 32)

“Allah’ım, fena huylardan, fena işler yapmaktan ve nefsani arzulara uymaktan sana sığınırım.” (Tirmizi, Deavat, 126)

“Allah’ım kulağımın şerrinden, gözümün şerrinden, dilimin şerrinden, kalbimin şerrinden ve cinsel organımın şerrinden sana sığınırım.” de buyurdular. (Ebu Davud, Vitir, 32; Tirmizi, Deavat, 74)

“Allah’ım alaca hastalığından, akli rahatsızlıktan, cüzzam hastalığından ve kötü hastalıkların tümünden sana sığınırım.” (Ebu Davud, Vitir, 132)

“Allah’ım gazabından rızana, azabından affına sığınırım. Senden yine sana sığınırım. Seni layık olduğun şekilde övemem. Sen kendini nasıl övmüşsen öylesin.” (Müslim, Salat, 222)

“Allah’ım açlıktan sana sığınırım. Çünkü o insanı kucaklayan ne kötü bir arkadaştır. Hainlikten de sana sığınırım. O sinede gizlenen ne kötü bir huydur.” (Ebu Davud, Vitir, 32)

“Allah’ım, beni helal rızıklarla yetindirerek haramlardan koru. Beni lütfunla zengin kılarak başkalarına muhtaç etme.” (Tirmizi, Deavat, 111)

“Allah’ım senden seni sevmeyi, seni sevenleri sevmeyi ve senin sevgine ulaştıracak amelleri sevmeyi istiyorum. Allah’ım senin sevgini bana canımdan, ailemden ve soğuk sudan daha sevgili kıl.” (Tirmizi, Deavat, 73)

“Allah’ım peygamberin senden istediği hayırları ben de isterim. Peygamberin Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem)’in sana sığındığı şeylerden biz de sana sığınırız. Yardım ancak senden beklenir, insanı dünya ve ahirette istediğine kavuşturacak olan da sensin. Her türlü güç ve kuvvet ancak Allah’ın yardımıyla kazanılabilir.” (Tirmizi, Deavat, 89)

“Allah’ım senin rahmetini kazandıracak, bağışlamanı sağlayacak işler yapmayı, her günahtan uzak durmayı, her iyiliği işlemeyi, cenneti kazanıp cehennemden kurtulmayı dilerim.” (Hakim, el-Müstedrek, 1/525; Tirmizi, Vitir, 17; İbni Mace)

“Allah’ım günahlarımın hepsini, küçüğünü büyüğünü, öncesini sonrasını yani eskisini, yenisini, açığını gizlisini affet, bağışla.” (Müslim, Salat, 219)

“Her birinizin her bir eklemi için günde bir sadaka vermesi gerekir. İşte bu sebeple: Her Subhanallah demek bir sadakadır. Her Elhamdülillah demek bir sadakadır. Her la ilahe illallah demek de bir sadakadır. Her Allahu ekber demek de bir sadakadır. İyiliği tavsiye etmek sadaka, kötülüklerden sakındırmak da sadakadır. Müslümanın kuşluk vakti kılacağı iki rekat kuşluk namazı da bunların yerini tutar.” (Müslim, Müsafirin, 84)

“Rabbini zikredenle zikretmeyenin durumu, diriyle ölünün farkı gibidir.” (Buhari, Deavat, 66)

“Allah’ım doğru yolda yürümeyi bana ilham eyle. Nefsimin şerrinden beni koru.” (Tirmizi, Deavat, 70)

“Yarattıkları sayısınca, kendisinin hoşnudluğu miktarınca, arşının ağırlığı kadar ve bitip tükenmeyen kelimeleri adedince Allah’ı kendisine yakışmayan sıfatlardan uzak tanır ve O’nu eksiksiz övgülerle överek hamdederim.” (Müslim, Zikir, 79)

Cuma Duası (Cumanız Mübarek Olsun)

Resulullah(ASM) Efendimizin Hayatından Dualar:

“Allah’ım senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği isterim.” (Müslim, Zikir, 72)

“Allah’ım beni affet, bana merhamet et, acı, beni doğru yola ilet, bana afiyet ve hayırlı rızık ver.” (Müslim, Zikir, 35)

“Allah’ım bütün işlerimin başı olan dinim konusunda hataya düşmekten beni koru. Yaşadığım şu dünyadaki işlerimizin yolunda gitmesini sağla. Dönüp varacağım ahiretimi kazanmama yardım et. Hayatımda daha fazla hayırlar yapmama imkan tanı. Ölümümü her türlü sıkıntılardan kurtuluşa sebep kıl.” (Müslim, Zikir, 71)

“Allah’ım beni doğru yola ilet ve bütün işlerimde beni başarılı kıl ”de, buyurdu. (Müslim, Zikir, 28)

“Allah’ım senden beni doğru yola iletmeni ve o yolda başarılı kılmanı niyaz ederim.” (Müslim, Zikir, 78)

“Allah’ım acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, bunaklık derecesinde ihtiyarlıktan, cimrilikten sana sığınırım. Kabir azabından da sana sığınırım.” (Müslim, Zikir, 50)

“Allah’ım ben kendime çok zulmettim, günahları bağışlayacak olan yalnız sensin. Öyleyse sonsuz bağışlaman ile beni bağışla. Bana merhamet et, acı, çünkü affı sonsuz, merhameti sonsuz olan sadece sensin ”de. (Buhari, Ezan, 149; Müslim, Zikir, 48)

“Allah’ım, günahlarımı, bilgisizlik yüzünden yaptıklarımı, haddi aşarak yaptığım tüm işleri, benden daha iyi bildiğin bütün sırlarımı bağışla. Allah’ım, ciddi ve şaka yollu yaptıklarımı, yanlışlıkla ve bilerek işlediğim günahlarımı affeyle, bu kusurların hepsi bende vardır. Allah’ım şimdiye kadar yaptığım bundan sonra yapacağım, gizlediğim ve açığa vurduğum, beni benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle, ilerleten de geri bırakan da sensin. Senin her şeye gücün yeter.”(Buhari,Deavat, 60; Müslim, Zikir, 70)

“Allah’ım verdiğin nimetin yok olmasından, verdiğin afiyetin bozulmasından, ansızın gelebilecek felaket ve musibetlerden ve gazabına sebep olacak her türlü işlerden sana sığınırım.” (Müslim, Zikir, 96)

“Allah’ım, acizlikten, tembellikten, cimrilikten, bunaklık derecesinde ihtiyarlıktan, kabir azabından sana sığınırım. Allah’ım, nefsime günahlardan korunma melekesi nasib eyle ve onu her türlü günahtan temizle, onu en iyi temizleyecek sensin. Onun koruyucusu ve efendisi de sensin. Allah’ım faydasız ilimden, ürpermeyen kalbden, doymak bilmeyen nefisten ve kabul olunmayacak duadan sana sığınırım.” (Müslim, Zikir, 73)

“Allah’ım şimdiye kadar işlediğim ve henüz işlemediğim günahların şerrinden sana sığınırım.” (Müslim, Zikir, 65)

“Allah’ım sana teslim oldum. Sana inandım, sana güvendim. Sana yöneldim, senin yardımınla düşmanlara karşı savaştım, her konuda sana başvurdum. Önceden yaptığım bundan sonra yapacağımı sandığım, gizlediğim ve açığa vurduğum tüm günahlarımı affeyle. İlerleten de gerileten de sensin. Senden başka ilah yoktur.” (Buhari, Teheccüd, 1)

Hicri Yılbaşı Nedir? (Yeni Yılınız Hayırlı Olsun)

Hicri takvim, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’in Mekke’den Medine’ye hicret etmesiyle başlamış olmaktadır. Bu tarih, 16 Temmuz 622’dir. Ayın yörüngesi üzerinde dönüşüne dayanılarak düzenlendiği için una (Hicri Kameri” veya “Sene-i Kameriye” gibi adlar verilmiştir. Hicri takvim, Peygamberimizin vefatından sonra, günlerin hesaplanmasında ortaya çıkan bazı karışıklıklar üzerine düzenlendi.

Hicri takvim ayın hilâl şeklinde göründüğü ilk geceyi ay başı olarak kabul eder. Ayın tekrar görünüşüne kadar geçen süreyi bir ay; on iki ay da bir yıl sayılır. Bu takvime göre ayın dünya çevresindeki dönüşü yirmi dokuz buçuk gün olarak kabul edilir. Bu sebeple bir ay 29, bir ay da 30 gün olarak kabul edilir. Böylece miladi takvimde bir yıl 365 gün, Kameri’de de 354 gün olarak hesaplanır. Bu yüzden hicri aylar miladi aylardan her yıl on bir gün önce gelir. Bu durum, hicri ayların mevsimlere denk düşmesine sebep olur. Bu yüzdendir ki, hicri takvimin bir ayı olan Ramazan, bazen kış, bazen de yaz mevsimlerine veya diğer mevsimlere rast gelerek, yılın bütün mevsimlerini, haftalarını, aylarını ve günlerini dolaşır. 36 yıl oruç tutan biri de yılın her ay ve günlerinde oruç tutmuş olur.

Hicri takvimde yılbaşı Muharrem ayının 1. günüdür. Muharrem ayını, Safer, Rebiyülevvel, Rebiyülâhır, Cemaziyelevvel, Cemaziyelâhir, Recep, Şaban, Ramazan, Şevval, Zilkade ve Zilhicce ayları takip eder.

                                                         *                                          *                                         *

Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki, Sahabiler Hz. Ömer (r.a.) devrinde Müslümanlar için bir takvim tesbit ederken, daha birçok önemli olay arasından Peygamber Efendimizin Mekke’den Medine’ye göç ettiği tarihi esas almaları çok büyük bir önem arz etmektedir.

Diğer taraftan Hicret, İslâm inkılâbının bir dönüm noktası olmuştur. Hicrete kadar geçen dönem zulüm ve işkence altında yaşanan eşi görülmemiş bir sabır ve metanet devresidir. Hicret, bu sabır ve metanetin İslâmın kutsal değerlerine olumsuz etkilerden başka birşey getirmeyeceğinin anlaşılması ve Cenab-ı Hakkın izniyle gerçekleşmiştir.. Böylece Hicret basit bir göç hadisesi değil, İslâmı kurtarma taktiği ve onu daha geniş kitlelere yayma idealinden kaynaklanmaktadır.

Gerçekten Hicretle hem Müslümanların hayatları kurtulmuş, hem de şahıslarında İslâmiyet kurtulmuştur. Yeni bir çevrede, yeni bir dostluk ve kardeşlik muhitinde yeni mü’minlerle kısa zamanda güçlenme imkânına kavuşmuştur.

Hicret eden mü’minlere “Muhacirler” ismi verilmiş ve bunların faziletleri ifade edilmiştir. Bu sebeple Hicretin İslâm tarihinde yeri büyüktür. Herkes bu fazilete sahip olma arzusunu içinde taşımıştır.

Bunun içindir ki, Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam Hicretin sadece Mekke’den Medine’ye göç eden mü’minlere bağlı bir fazilet olarak kalmaması, daha sonraki insanların da bundan nasiplenmesi için “Hicret”i önemli bir İslâmî kavram olarak değerlendirmiştir:

“Gerçek muhacir, Allah’ın yasakladığı şeylerden kaçınan, onları terk eden kimsedir.” (2)

“Hicret, kötülüğü terk etmendir.” (3)

“Gerçek muhacir, hata ve günahları terk edendir.” (4)

“Gerçek muhacir, Allah’ın üzerine haram kıldığı şeyleri terk edendir.” (5)

Bir seferinde hicretin en faziletlisinin hangisi olduğu sorulduğunda, Resulullah Aleyhissalâtü Vesselamın verdiği cevap şu olmuştur:

“Rabbimin hoşlanmadığı şeyleri terk etmendir.” (6)

Görüldüğü gibi Hicret mü’minlerin hayatında sadece belli bir tarih olayı olarak kalmamış, bir irşad kavramı olarak da varlığını devam ettirmiştir. Şu hadis-i şerif bir gerçeği çok daha açık ifade etmektedir:

“Mekke fethinden sonra hicret yoktur, ancak aynı derecede sevap olan cihad ve iyi niyet var. Cihada çağrıldığınız zaman severek koşun.” (7)

Bu sebepledir ki, Sahabiler tarih tesbitinde Hicret üzerinde görüşbirliği içindedirler. Müslümanlar o günden bu güne yılbaşını bu eşsiz olaya dayandırarak gelmişlerdir.

O günden bu güne 1400 yıl geçti. Dalâletten hidâyete, zulmetten nura, şirkten tevhide, günahtan sevaba, sebeplerin karanlık perdelerinden Allah’ın yüce Kudretine hicret edip iltica eden milyarlarca Müslüman muhacir dünyayı şereflendirmiştir.

İslâmın 15. asırda 1 milyarın üzerinde Müslüman aynı davaya gönül vermekte ve hicret kervanı Kıyamete doğru bir çığ gibi akıp gitmektedir.

(1) – Bakara Suresi, 189.
(2) – Buhari, Rikak: 26.
(3) – Müsned. 4:114.
(4) – Ibni Mace, Fiten: 2.
(5) – Ebu Davud. Vitr: 12.
(6) – Müsned. 2: 160, 191.
(7) – Müslim, imaret: 85.

(Kaynak: Sorularlaİslamiyet )