Kategori arşivi: Günlük Paylaşımlar

NET Nesil 1. Geleneksel Yaz Etkinliği Yapıldı

Screenshot_2014-06-19-22-37-03-1

Net Nesil Platformu Muhabbet Fedaileri Kitab-ı Kainatı okumak için Küre-i Arz mescidinde toplandılar.

Bu sene 1. düzenlenen etkinliğe Almanyanın Köln, Mannheim, Duisburg ve Mainz ve Wittlich Risale-i Nur dersanelerinin genç ekipleri katıldı.

Wittlich Nur Talebelerinin organizesi altında gerçekleştirilen program Futbol Turnuvası,ikramlar ve bol bol Hakikat dersleri ile devam etti.Bu etkinlik vesilesiyle Almanyadaki gençlerin Risale i Nur hizmetini ne kadar benimsediklerini gözlemleme fırsatı bulundu. Net Nesil Eğitmenleri ise bu ilgiyi fark ederken ilerleyen zamanda gençleri okumaya ve Avrupa Hizmetlerinde daha aktif hale getirebilmenin projelerini istişare ettiler.

Eğitimci Adem Azak” Bu etkinlik aramızdaki Muhabbet ve Uhuvveti ziyadeleştirdi ve şevkimizi arttırdı.Insallah her sene bu etkinlik Wittlich bölgemizde devam edecek” dedi.

Net Nesil Platformu nun Avrupada yükselen hizmet grafiği her geçen gün yükselirken yeni projelerlede Iman Hakikatlerinin inkişafına vesile olmaya devam ediyor.

www.NurNet.org

Cuma Duası (Cumanız Mübarek Olsun..)

Fahr-i kainat, Ekmel-i mahlukat, Hâtem-i Enbiya, Muhammed Mustafa Efendimiz(ASM)’in duâlarından bazıları:

“Yâ Rabb! Kalbimi nurlandır, gözümü nurlandır, ku­lağımı nurlandır, sağımı nurlandır, solumu nurlandır, üs­tümü nurlandır, altımı nurlandır, önümü nurlandır, arkamı nurlandır ve beni nûr eyle (bir başka rivayette) benim damarlarımı nurlandır, etimi nurlandır, kanımı nurlandır, saçımı nurlandır, yüzümü nurlandır.” (1)

“Ey Rabbimiz, bize dünyâda da iyilik, güzellik ver, âhirette de iyilik, güzellik ver. Bizi ateş azâbından koru,” (2)

“Yâ Rabb, benim hatâlarımı, bilmeden yapdıklarımı, işimde aşırı gitmemi, ve Senin benden çok iyi bildiğin hallerimi mağfiret eyle. Allah’ım, benim latifeleşmelerimi, ciddiyet hallerimi, hatâen ve kasden yaptıklarımı ve bende olan her şeyimi mağfiret eyle!” (3)

“Ey, Rabbim! Gayb ilminle ve halk üzerine kudretinle, hayatı benim için hayırlı gördükçe beni yaşat, ölü­mü benim için hayırlı gördüğün zaman da beni vefât ettir. Ey Rabbim! Gizlide ve açıkda senden haşyetini istiyorum. Rızâ hâlinde de, gadab hâlinde de ihlâs sözünden ayırmamanı istiyorum, fakirlikte de zenginlikte de i’tidâlden ayırmamanı istiyorum. Senden tükenmez bir ni’met, kesilmez bir göz ferahlığı (yüzde açıkça görülen neş’e ve huzûr) istiyorum. Senden beni kazâna râzı kılmanı, ölümden sonra yaşamanın serinliğini istiyorum. Senden yüzüne bakmanın lezzetini; sana kavuşmanın şevkini istiyorum. Bütün bunları zarar vericinin zararından, sapdırıcı bir fitneden uzak olarak vermeni istiyorum. Ey Rabbim! Bizi îmân zîynetiyle süsle, bizi doğru yolda olan hidâyet rehberleri kıl.” (4)

“Ey Rabbim! Senden bildiğim ve bilmediğim hayrın hem çabuk, hem geç olanını istiyorum. Ey Rabbim Re­sûlünün senden istediğini istiyorum, Resûlünün sana sı­ğındığı şeyden ben de sana sığınıyorum. Allah’ım benim için kaza ettiğin şeyin âkibetini doğru yola ulaştır.” (5)

“Ey Rabbim! Ben zayıfım, rızân yolunda benim zaa­fımı kuvvetlendir. Beni nâsiyemden tutup hayra sevk et. İslâm’ı rızâmın en son noktası kıl. Ey Rabbim, ben zayıfım, beni kuvvetlendir. Ben zelîlim beni azîz kıl. Ben sana muhtacım, beni rızıklandır.” (6)

“Ey Rabbim! Acizlikten, tenbellikten, korkaklıktan cimrilikten, eli kolu dökülür derecede takatsızlıktan kasvetten, gafletten, zilletten, azlıktan, meskenetten sana sığınırım. Fakirlikten, küfürden, fısktan, şekavetten, nifaktan, yapdığını insanların duyması ve medh etmeleri için yapmaktan, riyâdan, sana sığınırım. Sağırlıktan, dilsizlikten, delilikten, cüzzamdan, abraslıktan ve kötü hastalıklardan sana sığınırım.” (7)

Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- duâasında: “Ey Rabbim! Beni, iyilik ettiği zaman sevinen, kötülük ettiği zaman istiğfar edenlerden kıl.” (8)

“Ey kalbleri çekip çeviren Rabbim! Kalbimi dînin üzere sâbit kıl.”  (9) 

www.NurNet.Org


(1) Buhârî, Deavât, 9; Müslim, Müsâfirîn, 181;
(2)Bakara Sûresi, 201.
(3)Buhârî, Deavât, 60; Müslim, 70.
(4) el-Camiu’s Sağir.
(5) İbn Mâce, Duâ, 4.
(6) Râmüzü’l-ehâdis.
(7) Benzeri hadisler Buhârî, Deavât, 39, vd.
(8) Camiu’s-Sağir.
(9) Tirmizî, Deavât, 85.

 

Cuma Duası.. Cumamız Mübarek Olsun!

Adile Duası:

Bismillahirrahmanirrahim

Allah, adaleti ayakta tutarak şahitlik etmiştir (açıklamıştır) ki, kendisinden başka ilah yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de -buna şahitlik (ikrar) etmişlerdir.

Evet- mutlak güç ve hikmet sahibi Allah’tan başka ilah yoktur. Allah nezdinde, hak din İslam’dır. Ben zayıf, günahkar, isyan eden, muhtaç ve hakir bir kulum. Bana nimet veren, beni yaratan, bana rızık veren ve bana ikramda bulunan –Allah’ın birliğine” şehadet ediyorum; nitekim O’nun kendisi de kendi –birliğine- şehadet etmiştir; yine melekler, ilim sahibi olan kulları da şehadet etmişlerdir ki, O’dan başka ilah yoktur.

O; nimet, ihsan, bağış ve nimet sahibidir; kadir, ezeli, alim, sürekli, diri, tek, ebedi bir varlıktır; duyan, gören, irade ve kerahet sahibidir; idrak eden, zengin ve bütün bu sıfatlara müstehaktır; bütün bu yüce sıfatlarla birlikte güç ve kudret diye bir şey var olmadan önce güçlüydü; ilim ve illet diye bir şey ortaya çıkmadan önce alimdi; memleket ve mal namına bir şey olmadan önce sürekli sultandı; her önceden önce, her ezelin ezelinde, her durumda münezzehti; her sonradan sonra hal değiştirmeden ebediyen baki kalacaktır; zatı yaratılışın başında ve sonunda zengindir; batın ve zahirde hiçbir şeye ihtiyacı yoktur;

O’nun hükmünde hiçbir zulüm yoktur ve meşiyyetinde özel bir eğilim yoktur; takdirinde zulüm olmaz, hükümetinden kaçılmaz, kahrından bir yere sığınılmaz; gazap ve intikamından kurtuluş yeri yoktur; rahmeti gazabından öne geçmiştir, rahmetini talep eden hiç kimse mahrum olmaz; kullarını kendine itaatle mükellef kılınca engelleri kaldırdı ve itaate muvaffak olmada zayıf ile güçlüyü eşit kıldı; herkesin emrine itaat etmesini mümkün kıldı, günahtan sakınmanın yolunu kolay kıldı, herkesi ancak güç ve kudretinin yettiği miktarda itaatiyle mükellef kıldı.

Münezzehtir Allah; -insanlara- cömertliği ne kadar da açık, şanı ne kadar da yücedir! Münezzehtir Allah, bağışı ne kadar da fazla ve ihsanı ne kadar da yücedir O’nun! Adaletini beyan etmeleri için peygamberler gönderdi.

Peygamberlerin vasilerini fazl ve ihsanını açığa çıkarması için atadı ve bizi, peygamberlerin efendisi, velilerinin en hayırlısı, has kullarının en üstünü, temiz kulların en üst makamına sahip olan Muhammed’in –Allah’ın salat ve selamı onun ve Ehl-i beyt’inin üzerine olsun- ümmetinden kıldı…

Şehadet ederim ki, onların buyrukları hüccet, onların emrini yerine getirmek ve onlara itaat etmek farz, onları sevmek Allah’ın ezeli hükmüyle gerekli, onları izlemek kurtuluş sebebi, onlara muhalefet etmek helaket nedenidir.Onların hepsi kesinlikle cennet ehlinin efendileri, kıyamet gününün şefaatçileri, yer ehlinin imamları ve Allah’ın razı olduğu vasilerin en üstünüdürler.

Şehadet ederim ki ölüm haktır, kabirde sorguya tabi tutulmak haktır, ölülerin tekrar dirilmeleri haktır, mahşerde haşredilmek haktır, Sırat haktır, terazi ve amellerin tartılması haktır, insanların hesaba çekilmesi haktır, kitap ve amel defteri haktır, cennet haktır, cehennem haktır ve de kıyamet saati gelecektir; bunda hiçbir şüphe yoktur ve Allah kabirde olanları diriltip çıkaracaktır.

Allah’ım! Senin lütuf ve keremine ulaşmak benim ümidimdir, ihsan ve rahmetine ulaşmak benim arzumdur; ne cenneti hak edeceğim bir amelim ve ne de senin razı olmana neden olacak bir itaatim var. Ancak şu var ki, ben senin tevhid ve adaletine inanıyorum, senin ihsan ve lütfüne ümit besliyorum; sana, senin sevenlerinden olan Muhammed ve Ehl-i Beyt’ini şefaatçi olarak getirdim. Sen cömertlerin en cömerdi, merhametlilerin en merhametlisisin. Allah’ın salatı peygamberimiz Muhammed’e ve onun bütün tertemiz ve temizlenmiş Ehl-i Beyt’inin üzerine olsun; onlara çok çok selam olsun. Güç ve kuvvet ancak ulu ve yüce Allah’tandır.

Allah’ım! Ey merhametlilerin en merhametlisi! Ben -bu duada dile getirdiğim- yakin ve imanımı ve dinimde sebatımı senin yanında emanet bırakıyorum; sen kendisine emanet bırakılanların en hayırlısısın; sen bize emaneti korumayı emretmişsin; o ölüm vaktim gelip çatınca onu bana geri ver; rahmetinle, ey merhametlilerin en merhametlisi.

——-

Mefatihu’l-Cinan kitabından alıntıdır.

Yazar: Şeyh Abbas Kummî

www.NurNet.Org

İslam Hizmetkârlarına Bir Teselliname

Bundan birkaç ay önce, amacı ve niyeti Allah’ın rızası ve İslam’a hizmet olan bir din kardeşimin, sosyal medyada ateistlerin saldırısına uğradığını duydum. Neler yazılmış diye bir baktım; akıllarına ve zekâlarına güvenen ateistlerin hiçbir fikri tartışmaya girmediklerini ve o kardeşime hakaretten başka hiçbir şey söylemediklerini gördüm ve üzüldüm. O günün akşamına kadar o üzüntü ve sıkıtı ile hep düşündüm ve bu düşünceler içerisinde uyudum. Sabah kalktığımda bütün bu olanların zihnimde değerlendirmesini yaptım. Eskileri düşündüm. Dine hizmet eden büyükleri düşündüm.

Başta Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (asm) geldi aklıma, Taif’e İslama davet için gittiği zaman taşlanması ve “onlar bilmiyorlar, bilselerdi yapmazlardı” deyişi geldi aklıma;

Sonra Hz. Zekeriya (as) geldi aklıma; Yahudilerden kaçarken içine sığındığı ağaçla beraber testere ile ikiye bölünmesi;

Sonra Hz. Meryem geldi aklıma, iffetli olduğu halde ona “sen iffetsizsin” denmesi ve edilen hakaretler sonrasında müthiş bir tevekkül ve muazzam bir sabırla “artık bana düşen, güzel bir sabır” demesi geldi aklıma;

Sonra sahabe efendilerimizden Hz. Ebu Bekir (ra) geldi aklıma. Peygamber Efendimiz Kâbe’yi ziyarete gittiğinde, Efendimize saldıran müşriklere karşı gelince bayılıncaya kadar dövülmesi ve kendine gelir gelmez Efendimiz Hz. Muhammed (asm)’ı sorması ve de “Vallahi Resulullahı görmeden hiçbir şey yemeyeceğim ve içmeyeceğim” demesi ve ayakta duramayacak kadar hasta olduğu halde Annesi ve Hz. Ömer’in kız kardeşi Ümmü Cemil’in yardımlarıyla Efendimizin yanına kadar gitmesi geldi aklıma;

Sonra türlü türlü eziyetlerle, işkencelerle dininden döndürülmeye çalışılan Hz. Bilal, Hz. Sümeyye .. Uhud’ta şehit edildikten sonra parça parça edilen Hz. Hamza geldi aklıma;

Sonra mezhep imamlarından İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri geldi aklıma. Dönemin Valisi tarafından kendisine razı olmadığı bir görev verildiği ve o bu görevi reddettiği için kırbaçlanıp zindana atılması ve bu eziyetlere sıkıntılara rağmen doğru bildiği davasından vazgeçmemesi geldi aklıma;

Sonra da Üstad Bediüzzaman Said NURSİ Hazretleri geldi aklıma. Müstebit, Yahudi uşağı bir kadronun, İslam dinini Anadolu’dan silmeye çalıştığı bir dönemde, Allah dediği için, İman hizmetinde bulunduğu için, insanlar cehennemde yanmasınlar diye uğraştığı için, tam on dokuz defa zehirlenmesi ve kasaba kasaba sürülmesi ve camları kırık zindanlarda, soğuklarda bırakılması, hakaretler ve türlü türlü eziyetler görmesine karşın; “Mademki nur-u hakikat, imana muhtaç gönüllerde tesirini yapıyor; bir Said değil, bin Said fedâ olsun. Yirmi sekiz sene çektiğim ezâ ve cefalar ve mâruz kaldığım işkenceler ve katlandığım musibetler hep helâl olsun. Bana zulmedenlere, beni kasaba kasaba dolaştıranlara, hakaret edenlere, türlü türlü ittihamlarla mahkûm etmek isteyenlere, zindanlarda bana yer hazırlayanlara, hepsine hakkımı helâl ettim.” Demesi geldi aklıma ve bütün bu aklıma gelenlerden ve Bakara Suresi 214. Ayetin bir kısmında geçen “Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?” ifadesine de dayanarak şu sonucu çıkardım.

Dine hizmet edenler sıkıntılar yaşadıklarına göre, bizlerin de ettiği hizmet eğer makbul ise bizlere de sıkıntı gelecek demektir.

Bu kardeşime edilen hakaretler, atılan iftiralar, söylenen çirkin sözler bunların hepsi yaptığı hizmetin makbuliyetine birer işaret ve günahlarına kefarettir, zira Hadis-i Şerifte “Allah yolundaki mümine isabet eden her yorgunluk, hastalık, sıkıntı, üzüntü, keder, hatta ayağına batan diken, günahlarına kefaret olur.” [Buhari] buyuruyor Efendimiz Hz. Muhammed (asm).

Ateistler tarafından susmasının istenmesi ise doğruları söylediğine ve kesinlikle susmaması gerektiğine, hatta daha çok çalışıp daha çok anlatması gerektiğine bir işarettir. Sizde biliyorsunuz ki hırsız içi dolu evin etrafında dolaşır ve yine biliyorsunuz ki meyve veren ağaç taşlanır.

Benim dava arkadaşıma hakaret eden o ateistler ve diğer tüm ateistler de şunu iyi bilsin ki; “meyve vermeyen, içi kurtlu ve hastalıklı ağaçlar, İman ilacı ile tedavi olmazlarsa ancak ateşte yanmaya yarayan bir odundan fazla bir şey olamayacaklar.”

Selam ve dua ile..

Halil İbrahim DEDE

www.NurNet

09/06/2014-Çorlu

Cuma Duası.. Cumamız Mübarek Olsun!

Yesteşir İsmiyle Bilinen Dua:

Seyyid b. Tavus “Mehcu’d-Deavat” adlı kitabında Hz. Emirul-Müminin Ali’den (as) şöyle naklediyor: “Bu duayı bana Hz. Resulullah (sav) öğretti ve ister zorlukta olsun ister rahatlıkta, bütün hallerde onu okumamı, kendimden sonraki imama da öğretmemi ve Allah Teala’yı mulakat edinceye kadar hayatım boyunca onu terk etmememi emretti ve buyurdu ki: Ey Ali! Her sabah ve akşam arşın hazinelerinden bir hazine olan bu duayı oku.”

Dua şöyledir:

“Bütün övgüler Allah’a mahsustur; o Allah’a ki, O’ndan başka ilah yoktur. Saltanat sahibidir, haktır, apaçıktır, bir veziri olmaksızın, kullarından bir kimseyle istişare etmeksizin tedbir edendir. Vasfedilmeyen ilktir, mahlukat fani olduktan sonra bâki kalacak olandır, rububiyeti yücedir, göklerin ve yerlerin nurudur, bir dayanağı olmaksızın onları yaratan ve yoktan varedendir.Onları yarattı ve onları birbirlerinden ayırdı. Sonra gökler O‘nun emrine itaata durdular ve yerler kazıklarıyla suyun üzerinde istikrar buldular. Sonra Rahman olan Rabbimiz yüce göklere ve arşa (tüm varlık alemine) kudret ve hakimiyeti ile ihata etti. Göklerde, yerde, onların arkasında ve yerin altında ne varsa hepsi O’nundur.

Şehadet ederim ki, şüphesiz sensin Allah, senin düşürdüğünü kimse yüceltemez ve senin yücelttiğini kimse düşüremez. Senin zelil ettiğini kimse aziz kılamaz ve senin aziz kıldığını kimse zelil edemez. Senin verdiğine kimse engel olamaz ve senin menettiğine kimse veremez.

Sen Allah’sın, senden başka ilah yoktur. Henüz dikilen bir gök, serilen bir yer, nur saçan bir güneş, karanlık bir gece, aydın bir gündüz, engin bir deniz, yüce bir dağ, hareket eden bir yıldız, aydınlık saçan bir ay, esen bir rüzgar, yağmur yağdıran bir bulut, ışık saçan bir şimşek, tesbih eden gök gürültüsü, nefes çeken bir can, uçan bir kuş, alevlenen bir ateş, akıp giden bir su yokken sen vardın. Sen her şeyden önce vardın. Her şeyi sen var ettin. Zengin ve fakir yapan sensin. Öldürüp dirilten sensin.

Güldürüp ağlatan sensin. Arşa sulta kurdun. Sen azimsin, sen yücesin ey Allah.

Sen öyle bir Allah’sın ki, senden başka ilah yoktur.Sen yaratan ve yardım edensin. Senin emrin galiptir. Senin ilmin geçerlidir. Senin tedbirin eşsizdir. Senin vaadın sadıktır. Senin sözün haktır. Senin hükmün adalettir. Senin sözün hidayettir. Senin vahyin nurdur. Senin rahmetin geniştir. Senin affın büyüktür. Senin fazlın çoktur. Senin bahşişin çok büyüktür. Senin ipin (vesilen) sağlamdır. Halk için imkan ve yardımın hazırdır. Sana yakın olan azizdir. Senin azabın şiddetlidir. Senin mekr ve muahezen şiddetlidir.

Sensin ey Rabbim her şikayetin mercii, her toplulukta hazır, her fısıldayışın şahidi, her hacetin nihayet, her hüznün gidericisi, her fakirin zenginliği, her kaçanın kalesi, he korkanın güveni, zayıfların pusulası, fakirlerin hazinesi, hüzünlülerin kederini gideren ve Salihlerin yardımcısı.

Böyledir Rabbimiz Allah, O’dan başka ilah yoktur. Kullarından sana tevekkül edene sen yetersin. Sana sığınana ve sana yalvarana yardım edensin. Sana sarılanın tutanağısın, Senden mağfiret dileyenin günahlarını bağışlarsın, zorbaları kahredicisin, azametlilerin azametlisisin, büyüklerin büyüğüsün, efendilerin efendisisin, mevlaların mevlasısın, imdada çağıranların imdadına koşansın, üzüntülülere şenlik ve esenlik verensin, zorda kalanların çağrısına icabet edensin, en iyi işiten ve en iyi görensin, hükmedenlerin en iyi hükmedenisin, en çabuk hesaba çekensin, merhametlilerin en merhametlisisin, bağışlayanların en hayırlısısın, müminlere hacetlerini verensin, salihlerin yardımcısısın.

Sen Allah’sın, senden başka ilah yoktur. Alemlerin Rabbisin. Sen yaratansın ve ben yaratılan; Sen maliksin ve ben memluk (temellük edilen) ; Sen rabsin ve ben kul; Sen rızık verensin ve ben rızıklanan; Sen bağışta bulunansın ve ben isteyen, Sen cömertsin ve ben ise cimri; Sen güçlüsün ve ben zayıf; Sen azizsin ve ben zelil; Sen gânisin ve ben fakir; Sen efendisin ve ben köle, Sen bağışlayansın ve ben günahkâr; Sen âlimsin ve ben cahil; Sen hilim sahibisin ve ben acele eden; Sen merhamet edensin ve ben merhamet edilen; Sen afiyet veresin ve ben mübtela; Sen icabet edensin ve ben zorda kalıp seni çağıran.

Şehadet ederim Sen Allah’sın, Senden başka ilah yoktur, istemeksizin kullarına ihsan edensin.

Şehadet ederim ki yegane Allah sensin, yeganesin, eşsizsin, ihtiyaçsızsın, teksin, dönüş sanadır. Allah’ın rahmet ve selamı Muhammed ve onun tertemiz Ehl-i Beyt’ine olsun.

(Ey Rabbim) günahlarımı bağışla, ayıplarımı ört, kendi katından benim için geniş bir rahmet ve rızık kapısı aç; ey merhametlilerin en merhametlisi. Tüm övgüler alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Allah bize yeter, ne güzel sahiptir O. Güç ve kuvvet ancak yücelik ve azamet sahibi Allah’ladır.”

——

www.NurNet.Org

Mefatihu’l-Cinan kitabından alıntıdır.

Yazar: Şeyh Abbas Kummî