Hz. Lokman’ın İbretli Öğütleri

Hz.Lokman.in.ibretli.ogutleriDÖRT zamanda dört şeyi korumak gerekir;

“Namazda gönlü, halk arasında dili, yiyip içmede boğazı, bir kimsenin evine girince de gözü korumaktır.”

İki şeyi hâtırdan hiçbir zaman çıkarmamalıdır.

Bunlar; “Allah’ü Teâlâ’nın büyüklüğü ve ölümdür. İki şeyi de tamâmen unutmaya çalışmalıdır. Bunlar da; bir kimseye yapılan iyilik ile dost ve yakınlardan görülen kötülüktür.”

Lokman Hekim’in oğluna nasihatlerinin bir kısmı şöyledir:

Ey oğlum! Dünyâ derin deniz gibidir. Çok insanlar onda boğulmuştur. Geminin takvâ, yükün imân, hâlin tevekkül olsun, umulur ki kurtulursun.”

Ey oğlum! “Âlimlere karşı öğünmek, akılsızlarla inatlaşmak ve meclislerde, toplantılarda gösteriş yapmak için ilim öğrenme! İhtiyâcım yok diyerek de ilmi terk etme.”

Ey oğlum! “Allah’ü Teâlâyı anan hâtırlayan insanlar görürsen onlarla otur. Âlim olsan da, ilminin faydasını görürsün ve ilmin artar, sen ehil isen, sana öğretirler. Allah’ü Teâlâ onlara olan rahmetinden seni de faydalandırır. Allah’ü Teâlâyı zikretmeyenleri görürsen onlardan uzak dur.”

Ey oğlum! “Horoz senden daha akıllı olmasın! O, her sabah zikir ve tesbih ediyor, sen ise uyuyorsun.”

Ey oğlum! “Seçilmiş kullara teslim ol, kötülerle dost olma.”

Ey oğlum! “İnsanlara iyilikleri emir ve nasihat edip kendini unutma! Yoksa mum gibi olursun. Mum insanları aydınlatır, fakat kendini yakıp eritir.”

Ey oğlum! “Yalandan çok sakın! Çünkü dinini bozar ve insanlar yanında mürüvvetini azaltır. Bununla hayânı, değerini ve makamımı kaybedersin.”

Ey oğlum! “Kötü huydan, gönül dağınıklığından sakın. Sabırsız olma, yoksa arkadaş bulamazsın. İşini severek yap, sıkıntılara katlan. Bütün insanlara karşı iyi huylu ol.”

Ey oğlum! “Hep üzüntülü olma, kalbini dertli kılma. İnsanların elinde olana tamâ etmekten sakın. Kazâya râzı ol ve Allah’ü Teâlâ’nın sana verdiği rızka kanâat et.”

Ey oğlum! “Dünyâ geçici ve kısadır. Senin dünyâ hayâtın ise azın azıdır. Bunun da azının azı kalmış, çoğu geçmiştir.”

Ey oğlum! “Tövbeyi yarına bırakma, çünkü ölüm ansızın gelip yakalar.”

Ey oğlum! “Sükût etmekle pişmân olmazsın. Söz gümüş ise sükût altındır.”

Ey oğlum! “Helâl lokma ye ve işlerinde âlimlere danış, işlerini nasıl yapacağını onlara sor.”

Ey oğlum! “Âlimler meclisine devâm et. Bahar yağmuru ile yeryüzünü yeşillendiren Allah’ü Teâlâ, âlimlerin meclisindeki hikmet nûru ile de müminlerin kalbini aydınlatır.”

Ey oğlum! “Amel ancak yakın Allah’ü Teâlâya olan ilim ve mârifet ile yapılır. Herkes yakini nisbetinde amel eder. Amel noksanlığı, yakin noksanlığından gelir.”

Ey oğlum! “Bir hatâ işlediğinde hemen tövbe et ve sadaka ver.”

Ey oğlum! “Ölümden şüphe ediyorsan uyku uyuma. Uyuduğun ve uyumak mecbûriyetinde kaldığın gibi, ölüme de mahkûmsun. Dirilmekten de şüphe ediyorsan, uykudan uyanma. Uykudan uyandığın gibi öldükten sonra da dirileceksin.”

Ey oğlum! “Helâl kazanç ile yoksulluktan korun. Yoksul kimse şu üç musibetle karşılaşır: Din zayıflığı, akıl zayıflığı ve mürüvvetin kaybolması.”

Ey oğlum! “Merhamet eden merhamet bulur. Sükût eden selâmete erer, hayır söyleyen kâr eder, kötü konuşan günahkâr olur, diline hâkim olmayan pişmân olur.”

Ey Oğlum! Dünyâ malından yetecek kadarını al, fazlasını âhiret için hayra sarfet, Sıkıntıya düşecek ve başkasının sırtına yük olacak şekil de tembellik etme.”

Ey oğlum! “Sakın kimseyi küçük görüp hakaret etme. Çünkü onun da senin de rabbimiz birdir.”

Lokman Hekim’in oğlu: Babacığım, insanda hangi haslet daha iyidir? diye sorunca; “Temiz, hâlis din.”  buyurdu. Eğer iki haslet olursa? “Din ve mal”, üç haslet olursa? “Din, mal ve hayâ.” buyurdu. Dört haslet olursa? dedi. “Din, mal, hayâ ve güzel ahlâk.” buyurdu. Beş haslet saymak icâb ederse diye sorunca; Din, mal, hayâ güzel ahlâk (huy) ve cömertlik.”  buyurdu. Altı haslet sayarsak deyince; “Ey oğlum! Allah’ü teâlâ her kime bu beş iyi hasleti verdiyse, o kimse mü’min ve muttakidir. Allah’ü teâlâ katında veli ve sevgilidir. Şeytanın şerrinden uzaktır.”  buyurdu.

Oğlu: Babacığım, insandan en kötü haslet hangisidir? dedi. “Allah’ü Teâlâyı inkârdır” buyurdu.

Hafs bin Ömer’den rivâyet edildi ki: Lokman Hekim, yanına bir hardal torbası koydu ve oğluna nasihat etmeye başladı. Her bir nasihatte bir hardal tânesini çıkardı. Nihâyet hardalları tükendi. Sonra da;

Ey oğlum! Sana o kadar nasihat ettim ki, şâyet bu nasihatler bir dağa verilseydi, dağ yarılır, parça parça olurdu”  buyurdu.

Hazret-i Lokman ilim ve hikmetiyle dillere destan bir zattır. Bunun içindir ki, kendisine Lokman Hakîm, denmiştir. Hz. Lokman, ismi Kur’ân’da da geçen, peygamber veya veli olduğu hakkında kesin bir bilgi bulunmayan bir mânâ büyüğüdür.

İslâm tarihinde Hazret-i Lokman’ın hikmetli sözleri, vecizeleri, öğütleri ve tavsiyeleri meşhurdur.

Hafs bin Ömer’in rivayetine göre, Hz. Lokman yanına bir torba hardal tanesi koyarak oğluna öğüt vermeye başlar. Her öğüt verdikçe torbadan bir hardal çıkarır. Sonunda torbadaki hardal tükenir ve oğluna da şöyle der:

“Ey oğul, sana o kadar öğüt verdim ki, şayet bu öğütler bir dağa verilseydi, dağ yarılırdı.”

Hz. Lokman’ın Saran ismindeki bu oğlu babasının verdiği bütün öğütlere uymuştu.12

Lokman Aleyhisselâmın hikmetli sözlerinin asıl kaynağı Kur’ân-ı Kerimdir. 

Allah’a ortak koşma

“Hani Lokman oğluna öğüt verirken demişti ki, ‘Oğlum (ey oğul!) Allah’a ortak koşma. Muhakkak ki şirk pek büyük bir zulümdür.

Allah her yaptığını ortaya çıkarır

“Oğlum, eğer yaptığın iş hardal tanesi kadar bile olsa ve bir taş içine girse, Allah onu ortaya çıkarır. Muhakkak ki, Allah en gizli işleri bütün inceliğiyle bilir, O her şeyden hakkıyla haberdardır.

Namazını dos doğru kıl

“Oğlum, namazını dos doğru kıl. İyiliği tavsiye et, kötülükten sakındır. Başına gelene sabret. Şüphesiz ki bunlar uğrunda azim ve sebat edilmeye değer işlerdendir.

Kasılarak yürüme, yavaş konuş

“Gururlanıp insanlardan yüzünü çevirme. Yeryüzünde kasılarak yürüme. Çünkü Allah büyüklük taslayan ve övünenleri sevmez.

“Yürüyüşünde mutedil ol. Sesini alçalt. Seslerin en çirkini, şüphesiz ki, eşeklerin sesidir.”13

13.   Lokman Sûresi, 13-20.

TEFSİRDEKİ ÖĞÜTLER

Hazret-i Lokman’ın Kur’ân’da geçen öğütleri,  aynı sûrenin tefsirlerinde genişletilerek verilir. Hazret-i Lokman’ın tefsirlerde geçen öğütlerinden ve hikmetli sözlerinden bazıları şöyledir:

Takvayı esas al

Ey oğul!

Takvayı kendin için kârlı bir ticaret olarak kabul et. Çünkü böyle ticaretler sonsuz kazançlar temin eder.

Merasimlere katıl

Ey oğul!

Cenaze merasimlerine katıl. Düğün merasimlerinden de uzak durmaya çalış. Çünkü cenaze sana âhireti hatırlatır; düğün ise dünyaya çeker.

Horozdan geri kalma

Ey oğul!

Horozdan daha geri kalma. Çünkü sen uykunun derinliklerinde iken, o dünyayı sese vererek insanları uykudan uyandırmaya çalışır.

Tevbeyi geciktirme

Ey oğul!

Tevbeyi geciktirme. Çünkü ölüm ansızın geliverir.

 

Cahille dost olma

Ey oğul!

Cahil kimselerle dostluk kurma. Çünkü onunla dost olursan, kendi yaptıklarını senin hoş karşıladığını sanar.

Allah’tan kork

Ey oğul!

Allah’tan hakkıyla kork. Kalbinin bozuk olduğunu bildiğin halde başkalarının sana saygı göstermesi için takva ehli olduğunu ihsas ettirme.

Susmak altındır

Ey oğul!

Şimdiye kadar susmaktan dolayı hiç pişmanlık duymadım. Çünkü söz gümüşse, sükût altındır.

Günahlardan sakın

Ey oğul!

Kötülük ve günahlar senden sakındığı gibi, yani işlemedikçe sana dokunmadığı gibi, sen de onlardan sakın. Çünkü kötülük kötülüğü, günah da günahı çeker.

İlim meclislerine katıl

Ey oğul!

Âlimlerin meclisinde bulun. Hikmet ehlinin sohbetlerini dinle. Çünkü Allah kuru toprağı yağmurla nasıl canlandırırsa, ölmüş kalbleri de hikmetli sözlerle öyle diriltir.”14

14.   Tefsîrü’s-Sâvî, 3:255-256.

Yalandan sakın

Ey oğul!

Allah, yalancının yüz suyunu kurutur, haya duygusunu giderir. Ahlâksız kimsenin de sıkıntısı hiç eksik olmaz.

Ahmak adamdan uzak dur

Ey oğul!

Kayaları uzaklara taşımak, ahmak adama laf anlatmaktan daha kolaydır.

Kendi işini kendin gör

Ey oğul!

Cahili vasıta olarak kullanmaktan, işini gördürmekten uzak dur. Şayet akıllı birisini bulamazsan kendi işini kendin gör.

Kendi milletinin kızıyla evlen

Ey oğul!

Kendi milletinden olmayan bir kızla evlenme. Aksi takdirde çocukların ileride sıkıntıdan kurtulamazlar.

Ey oğul!

Öyle bir zaman gelecek ki, sabırlı insanların bile yüzü gülmez olacaktır.

Allah’ın anıldığı meclislere katıl

Ey oğul!

Katılacağın meclisleri kendin ara bul. Allah’ın anıldığı meclisleri bulunca hemen oturuver. Çünkü âlim isen ilmin artar, cahil isen yeni bir şeyi öğrenmiş olursun. Oraya inen rahmetten sen de payını alırsın. Allah’ın anılmadığı meclislere hiç katılma. Çünkü âlim de olsan, cahil de olsan zarar görürsün. Ayrıca oraya inecek olan İlâhî gazaptan sen de nasibini alırsın.

Ey oğul!

Sofrana takva ehli mü’minleri davet et.

Tecrübe sahipleriyle istişare et

Ey oğul!

Her işinde ilim ve tecrübe sahibi kimselerle istişare et, onların fikrini almaya çalış.

Takvadan bir gemi edin

Ey oğul!

Dünya dipsiz bir denizdir. Onda niceleri boğulmuştur. Bunun için takvadan bir gemi edin. İçine îmânı yükle. Tevekkül yelkeniyle açıl. Ancak bu şekilde selâmetle yol alır, sahile çıkarsın.

Kötü komşudan uzak dur

Ey oğul!

Nice ağır yükler taşıdım. Fakat kötü komşu kadar ağır bir yüke rastlamadım. Nice acılar tattım, fakat fakirlikten daha şiddetli bir acı tatmadım.

İlimden nasibini al

Ey oğul!

İnsan fakir de olsa ilim ve hikmetiyle hükümdarların meclisinde yer alır.

Arkadaş seçimine dikkat et

Ey oğul!

Birisiyle dostluk kurmak istiyorsan, önce onu öfkelendirecek bir şey yap. Şayet öfkeli iken sana insaflı davranırsa ona yaklaş, insafsız davranırsa uzak dur.

Âhirete hazırlan

Ey oğul!

Dünyaya geldin geleli âhirete doğru yol alıyorsun. Bunun için âhiret yurdu, sana dünya yurdundan daha yakındır.

Dilini duaya alıştır

Ey oğul!

Dilini ‘Allah’ım, beni affet’ demeye alıştır. Çünkü öyle anlar vardır ki, o saatlerde Allah duaları reddetmez, istediğini ihsan eder.

Borçlanmaktan uzak dur

Ey oğul!

Borçlanmaktan uzak dur. Çünkü borç, seni gündüz zillete sürükler, gece de üzüntüye boğar.

Günah işlemeye cesaretin olmasın

Ey oğul!

Allah’tan öyle bir şey iste ki, günah işlemeye cesaretin olmasın. Ve Allah’tan öyle kork ki, rahmetinden hiçbir zaman ümidin kesilmesin.

Önce selâm ver

Ey oğul!

Bir cemaatin bulunduğu yere gittiğin vakit, önce onlara İslâmın okunu at, yani selâm ver. Sonra bir köşeye otur, onları konuşuyor halde görmedikçe sen de konuşma. Şayet Allah’ın zikrine dalacak olurlarsa sen de onlara katıl. Fakat başka bir söze geçerlerse oradan ayrıl.

Kendini anla

Ey oğul!

İki dünyada mes’ut olmak istiyorsan, kendini anla. Okuyup bilgili olmaya çalış. Çalış ki, bilenle bilmeyen bir olmaz.

Tembel olma

Ey oğul!

Tembel olma. Tembellik bedbahtlık alâmetidir.

Acele etme

Ey oğul!

Acele etme, acele şeytan işidir.

Güler yüz göster

Ey oğul!

Ahlâkını düzelt. Dostuna da, düşmanına da güler yüz göster. Ancak değerin ve itibarın kırılacak derecede hareket etme.

Orta yolu tut

Ey oğul!

Her şeyin hayırlısı olan orta yolu tercih et.

Yolda dikkatli yürü

Ey oğul!

Yolda yürürken yüzünü gözünü oraya buraya çevirme ki, gönlün vesvesede kalmasın.

Mecliste önce oturma

Ey oğul!

Bir cemaat içinde bulunduğunda onlar ayakta iken oturma. Oturdukları zaman sen de oturuver.

Yollara tükürme

Ey oğul!

Bıyık ve sakalınla oynama. Parmağını burnuna sokma. Yollara tükürme, sesli sümkürme. Elinle sinek kovalamayı terk et.

Az konuş

Ey oğul!

Sükût ve teenni ile hareket et. Az konuş. Çok konuşmak, yanılmaya sebeptir.

Sözü fazla dağıtma

Ey oğul!

Konuşurken sözü fazla dağıtma. Aksi takdirde şerefine zarar gelir. Konuşurken başkalarını utandırma. Kaş göz işareti yapma.

Güzel ve lâtif sözleri duymaya çalış. Fazla hayrete düşme. Sözün tekrarlanmasını isteme. İnsanları güldürecek ve kendini maskara edecek sözlerden sakın.

Atıp tutma

Ey oğul!

Kimse hakkında atıp tutma.

Fazla ısrar etme

Ey oğul!

Senden bir şey istendiği zaman, elinden geliyorsa vermeye çalış. Birinden bir şey istediğinde de fazla ısrar etme.

Dinde tartışmaya girme

Ey oğul!

Dinle alakası olmayan meselelerde aksi vaki ise tartışmaya ve münakaşaya girme.

Fakirliğini kimseye açma

Ey oğul!

Acizliğini ve fakirliğini hiç kimseye, hattâ ailene dahi açma ki, onların yanında itibarın düşmesin, sözünü dinlemez olmasınlar.

Hizmetçilerle şakalaşma

Ey oğul!

Hizmetçi ve benzeri kimselerle şakalaşma.  Çünkü

bunlarla şakalaşmak hakaret ve düşmanlığa sebep olur. Onlara öyle muamele et ki, hem seni sevsinler, hem de senden korksunlar.

Şiddetten sakın

Ey oğul!

Çocukları ve elinin altındakileri terbiye ederken şiddetten sakın. Öfkelendiğin vakit vakarla geçiştirmeye çalış. Mümkün olursa sövüp dövme ki, aksi takdirde onların gözünde mehabetin yok olur.

Kendini ve çocuklarını övüp durma.

Hayasız gençlerle ve o halde olan kız çocukları ile ülfet etme. Çünkü dünya ve âhirette mezellete sebep olur.

Önce düşün

Ey oğul!

Bir kimse ile bozuşursan, dilini tut ve makbul olan sözü söyle. Önce düşün, sonra söze giriş.

Herkesin değerini ve layık olduğu hürmeti muhafaza eyle.

Azla yetin

Ey oğul!

Bir kimsenin davetinde bulunduğun vakit, azla yetin. Dalkavukluk edip de o yemeği övmekle başkalarının yemeğini kötüleyip tahkir etme.

Misafirlikte gözlerine dikkat et

Ey oğul!

Bir kimsenin evinde misafir kaldığın vakit gözlerine dikkat et. Her tarafa bakıp durma. Durumuna vakıf olduktan sonra dine aykırı da olsa sırrını ifşa etme.

 

Elini çek

Ey oğul!

Emanete hiyanetten elini çek.

Kimseye açma

Ey oğul!

Bir işe başladığın zaman, meydana gelmeden önce kimseye açma ki, mahcup düşmeyesin.

Çok ver

Ey oğul!

Sadakayı çok ver. Mal sevgisini gönlünden çıkar.

Razı ol

Ey oğul!

Doğru söyle, Allah’tan gelene razı ol.

Yemekte şunlara dikkat et

Ey oğul!

Yemekten önce ve sonra ellerini yıka. Bu hal fakirliğini giderir, göze kuvvet verir.

Çok yemek kalbe katılık ve gaflet verir. İbadette tembelliğe sebep olur.

Yemeğin başında Bismillah, sonunda Elhamdülillah, ortasında da nimetin Allah’tan geldiğini düşün.

Tek elle ekmeği koparma. Bu hareket kibirli insanların âdetidir.

Yemeğin başında ve sonunda bir parça tuz yemek birçok hastalığa karşı devadır.

Lokmayı küçük tut ve iyice çiğne.

Misafir geldiği zaman mümkünse yemeği büyük kaba koy, berekete sebep olur.

Yemek yerken önünden al, ekmeğin ve tabağın ortasından alma.

Elinden ekmek ve yemek parçası düştüğünde al, temizle ve öyle ye.

Sıcak olan yemeğe soğutmak için ağzınla üfleme, soğuyuncaya kadar bekle.

Yemeği çabuk yeme.

Hurma ve kayısı gibi sayılabilir meyveleri teker teker ye, çifter çifter yeme ve çekirdeklerini bir tarafa topla.

Yemek arasında çok su içme. Su içerken bardağın içine bak. İçine uygunsuz bir şey düşmüş olmasın. Suyu içerken üç nefeste içiver.

Yemeğe herkesten önce el uzatma.

Yemek esnasında güzel şeylerden bahset.

Sofrada bulunan arkadaşlarına ara sıra göz ucuyla bak. Yemek ve ekmeği o tarafa sür.

Misafirler çekingen davranırlarsa üç defadan fazla yemeleri için ısrar eyleme. Yemek yeme isteğin yoksa özür beyan eyle.

Dilini tut

Ey oğul!

İlim ve takva ehli veya herhangi bir sebeple senden ileride bulunan bir kimsenin huzurunda dilini tut.

Dostlarını dinle

Ey oğul!

Senin iyiliğini isteyen dostlarının tavsiye ve öğütlerini can kulağıyla dinle.

Doğru ol

Ey oğul!

Sözünde, işinde ve gidişinde doğru ol. Doğru olan sözlerinin bile hayrete ve tereddüde sebep olacaksa, söyleme daha iyi.

Ümidini kesme

Ey oğul!

İnsanların gönlünü almaya çalış. Allah’ın rahmetinden ümidini kesme.

İyi ol

Ey oğul!

Açıkta ve gizlide iyi olmaya çalış.

Varlık yokluktan, akıl sarhoşluktan iyidir.

Bir şeyi vaktinden önce isteme.

İçini süsle

Ey oğul!

İçini dışından daha çok süsle: İçin Hakkın, dışın halkın baktığı yerdir.

Her yerde ve her zaman Allah’ı yanında hazır nazır olarak bil.

Allah nazarında seni utandıracak işi bırak.

LOKMAN HEKİMDEN OĞLUNA NASİHATLAR – 2

1. Ey oğulcağızım  ciğerparem! Allah’ı tanı  O’na hiçbir şeyi ortak koşma.

2. Başkasına nasihat vermeden önce o tavsiye edeceğin şeyi kendin yap.

3. Kendi ölçüne göre söz söyle.

4. Herkesin hakkına riayet et.

5. Sırrını sakla.

6. Dostunu iyilik veya kötülük zamanında sına.

7. Ahmak  cahil kimseden uzak dur.

8. Aklı başında bilgin dostu tercih et.

9. Hayırlı işler uğrunda gayret sarf etmekten geri durma .

10. Bir tedbir alacağın zaman ahlak ve bilgi sahibi kimseye akıl danış.

11. Delil ve ispatını hazırladıktan sonra söz söyle.

12. Gençlik zamanını ganimet bil. Gençlik zamanında iki cihana ait işlerin dürüst olsun.

13. Dostlarına ve ahbaplarına saygı ile ikram göster.

14. İyi bir üstadı baba yerinde tut.

15. Masraflarını gelirlerine göre ayarla.

16. Her işte ortalama davran.

17. Cömertliği adet et.

18. Misafire ne hizmet gerekirse yap.

19. Birinin evine misafir gittiğinde gözünü ve dilini sıkı tut  etrafa göz gezdirmekten ve gevezelikten sakın.

20. Herkesle hoş geçin.

21. Çocuklarının talim ve terbiyesine dikkat et.

22. Vücudunu ve üstünü başını temiz tut.

23. Herkese kendi ölçüsüne göre muamelede bulun.

24. Az yemeyi  az uykuyu  az konuşmayı kendine adet et

25. Kendin için hoş görmediğin şeyi başkalarına reva görme.

26.Yapacağın işleri bilerek ve düşünerek yap.

27. Bilmediğin şeyde ustalık taslama.

28. Kadına ve çocuğa sır söyleme.

29. Başkalarının refah ve saadetlerine göz dikme.

30. Hiçbir şeye karşı kayıtsız davranma.

31. Yarım kalmış bir işi olmuş sayma.

32. Senden büyüklerle şakalaşma.

33. Sana ihtiyaç arz eden kimseyi kırma.

34. Eski münakaşaları anma.

35. Başkasının menfaatine ortaklık etme.

36. Malını dosta düşmana teşhir etme(gösteriş yapma).

37. Akrabalarınla ilişkilerini kesme  onlara yakınlık göster.

38. İyi kimselerin aleyhinde söz söyleme.

39. Halkın ittifakla üzerinde durduğu şeye sen de uygunluk göster.

40. Kendini beğenme.

41. Parmaklarını ağzına burnuna sürüştürme.

42. Herkesin yanında dişlerini ayıklama.

43. Ağzını burnunu sessiz temizle.

44. Bir kimseye karşı üstünlük taslayarak çalım satma.

45. Konuşurken sözlerine alay ve şaka cinsinden güldürücü laflar karıştırma.

46. Bir kimseyi başkasının yanında mahcup düşürme.

47. Kaş göz işareti ile şunu bunu yere serecek veya küçük düşürecek hareketlerde bulunma.

48. Gülünç söz söylemekten çekin.

49. Kendini kadınlar gibi süsleme.

50. Başkasının yanında kendini veya ailenden birini methetme.

51. Çocukların keyfine uyma.

52. Diline sahip ol.

53. Herkese karşı saygılı davran.

54. Kötü kimselerle arkadaş olma.

55. Kavga ve gürültüden uzak dur. Kuvvetini denemeye çalışma.

56. İyiliği tecrübe edilmiş insanlar hakkında suizanda bulunma.

57. Kendi ekmeğini başkalarının sofrasında yeme.

58. Acele iş görme.

59. Dünya işleri için kendini fazla üzme.

60. Seni tanımak istemeyen kişiyi sen tanı.

61. Öfkelendiğin zaman  sözünü tutarak söyle.

62. Bir kimse konuşurken araya laf karıştırma.

63. Güneş doğacağı vakitlerde uyuma.

64. Sağa sola bakma  daima önüne bak .

65. Misafir yanında bir kimseyi azarlama.

66. Misafire iş buyurma.

67. İşsiz güçsüz serseri adamların yanında oturma.

68. Kâr ve ziyan kaygısıyla kimseye yüz suyu dökme.

69. Hem fodul  hem kibirli olmaktan sakın.

70. Kendini küçük düşürüp horlatacak dereceye varmamak şartıyla  herkese karşı nezaketle muamele et.

71. Tevazudan ayrılma. (Alçak gönüllü ol.)

72. Ömrün boyunca Allah’a ihlas ile yönel ve O’na güven.

73. Oğlum  dostların bir şeyini reddetme.

74. Sabrın başlangıcı zor  sonu tatlıdır.

75. Adalet öyle bir binadır ki  asla viran olmaz.

76. Doğru konuş  fakat sert olmasın.

77. Çok yeme  sıcak yeme  çiğ yeme.

78. Yemeğe tok  ilme aç ol.

79. Halka yakın ol  doğru konuş.

80. Şüphe seni kimse ile dost etmez.

81. Düşman daima düşmandır.

82. Mal biriktirenle ilmi saklayan  bu dünyaya hasret gider.

83. Ekmekle tuz ikram edenin bile iyiliğini unutma  hakkında dua et.

84. Sorulmadan hiçbir şeye karışma.

85. Fesatçılarla yaşayanların huyları onlara da geçer.

86. Acele etmek  sabra mani olur; muradına erişemezsin.

87. Nankörlere yakın durma  iyilik ve öğütlerin kaybolur.

88. İyilikte dost düşman ayırma.

89. Susmak  selamet kapısını açan tek anahtardır.

90. Güzellik  huy fenalığını ve cehaletini gidermez.

91. Cömert ol ki  itibarın artsın.

92. İnsanı yükselten  akıldır.

93. Şükür  nimeti bereketlendirir.

94. İdaresi az mal  israf edilen maldan iyidir; çünkü idare edilen mal çoğalır  israf edilen mal azalır.

95. Başkasına akıl vereceğine kendi malını kaybetme.

96. Küçüğünü hor görme; küçüklük ancak Allah huzurunda belli olur.

97. Halk  sende olmayanla seni överse aldanma.

98. Doğru da olsa yemin etme.

99. İyilik  dost kazandırır.

100. Sabır murada  kanaat zenginliğe götürür.

101. Olgun insanın miheng taşı; akıl danışmak  güler yüz  nefse hakimiyet  acıya katlanmaktır.

102. Yürüyüşün kararlı olsun.

103. Bağırıp çağırma  seslerin en kötüsüdür.

104. Allah ile ölüm hatırdan çıkmamalı.

105. Elde edilen hikmetli sözler  balın peteğine taşınan çiçek özleri gibidirler. Yüzlerce olsalar da süzüle süzüle ikiye inerler. Bunlar  çekilen cefa ve yapılan iyiliğin unutulmamasıdır.

106. Hekimler ahmaklığa deva bulamazlar.

107. Büyüğü olmayan kimse  başını taşa vurur.

108. Balta  bedeni; acı söz  canı yaralar.

109. Servet düşmanlığı insana ıstırap verir.

110. Sus ve düşün; dil belasından kurtulmanın devası bunlardır.

111. Büyüklere karşı ne diren  ne de karşı gel.

112. İnsanın vefakâr malı ahiret için biriktirdiğidir. El için toplanan  miras bırakılan  lâkin ahirette hesabı verilen mal  vefakâr mal değildir.

113. Seni anlamayanlara uğrama.

114. Dost edineceğin insanı önce kızdır  yaptıklarını incele ve kararını öyle ver.

115. Gündüzleri hiç uyuma  geceleri az uyu.

116. Oburluk ve iştahsızlık  bedenin baş düşmanıdır.

117. Yemekten sonra yürümek gereklidir.

118. Ayağını sıcak başını serin tut.

119. Devlet adamını ve hanımını sırdaş edinme.

120. Alçak adama borçlanma.

121. Sağlık için; çiğ yeme  sıcak yeme  çok yeme

122. Günahın zerresinden bile kaç. Gazaba uğrayacakmışsın gibi Allah’tan kork. Lakin ümidin  korkundan fazla olsun.

123. En iyi nimet  iyi huylu olmaktır.

124. Sözüne sadık ol.

125. Akranınla sohbet et.

126. Herkese yumuşak ol.

127. Geçmişte seninle düşmanlığı olmuş kimseye güvenme.

128. Dosdoğru ol.

129. Başına gelene sabret.

130. İyi kişilerle arkadaş ol.

131. Dilini küfür sözlerden koru.

132. Sadakayı terk etme  zekâtı men etme.

133. Kötülüğü terk edip Allah’tan af dile  tövbe edip bir daha tevbeni bozma.

134. Sahtekârlık etme  kimseyi aldatma.

135. Sarımsak şifalıdır.

136. Soğanın çiği zarar pişmişi yarar.

137. Duvarı nem insanı gam yıkar.

138. Ey oğlum!Cahili bir yere elçi olarak gönderme. Eğer akıllı birini bulamazsan kendin git.

139. Ey oğlum! Dünya  derin deniz gibidir. Çok insan onda boğulmuştur. Takva gemin  iman yükün  tevekkül halin  salih amel azığın olsun. Kurtulursan Allah’ın rahmetiyle  boğulursan günahın sebebiyledir.

140. Ey oğlum! Ben nice ağır yükler taşıdım; fakat fakirlik gibi acı görmedim.

141. Nice ağır yükler çektim  kötü komşudan ağırını görmedim.

142. Merhamet eden  merhamet bulur.

143. Hayır söyleyen kâr eder; kötü konuşan günahkâr olur. Diline hâkim olmayan pişman olur.

144. Ey oğlum! Kanaatkâr olursan cihanda senden zengin kimse yoktur.

145. Başkasına hased eden ıstıraptan kurtulamaz.

146. Ey oğlum! Her halinde Allah’a sığın  her şeyi Allah’tan bil.

147. Dünyanın sevinç ve neşelerini tecrübe ettim; ilimden lezzetlisini görmedim.

148. Ey oğlum! Sözü tatlı söyle  katı  kaba  sert söyleme. Çok zaman sus. Tefekkür et  o zaman dilin belasından emin olursun.

149. Sende olmayan özelliklerle insanlar seni överlerse büyüklenme. Kendinden aşağısını hor görme.

150. Müslümanlar hakkında kötü düşünme. Suizan seni hiç kimseyle dost yapmaz.

151. Ey oğlum! İnsanlara karşı güler yüzlü ve doğru sözlü ol

152. Ey oğlum! İnsan cimri olunca  onun hakkında kötü sözler çok söylenir.

153. Kötü huylu  her ne kadar güzel olsa da  onun sohbetinden kaç. Çünkü onun güzelliği  kötü huyunu örtmez

154. Ey oğlum! Ticaret olarak takvaya sarıl. Bu  mal olmadan kâr getirir.

155. Sıhhat gibi zenginlik  güzel ahlak gibi nimet yoktur.

156. Ey oğlum! Horoz senden daha akıllı olmasın.O  her sabah zikir ve tesbih ederken sen uyuma.

157. Dünya geçici ve kısadır. Senin dünya hayatın ise azın azıdır. Bunun da azının azı kalmıştır  çoğu geçmiştir.

158. İbadet  ancak Allah’ı görüyormuş gibi yapılır. Her kimse Allah’ı yakın hissettiği derecede Allah’a ibadet eder.

159. Altın ateşte denenip saflaştırıldığı gibi  insan da bela ve musibetlerle denenir.

160. Ey oğlum! Kötü huydan  gönül dağınıklığından sakın. Sabırsız olma yoksa arkadaş bulamazsın. İşini severek yap. Sıkıntılara katlan. Bütün insanlara karşı iyi huylu ol. Çünkü insanlara karşı iyi huylu olan onlara güler yüz göstereni herkes sever.

161. Dünyadan yetecek kadar nasibini al  yoksa insanlara muhtaç olur ellerine bakarsın.

162. Ey oğlum  kötü kadından sakın. Çünkü o vaktinden önce seni kocaltır. Kötü kadınların şerrinden kork  çünkü onlar iyiliğe çağırmaz.

163. Yavrucuğum! Âlimlerin meclislerinde devamlı bulun. Davranışları sözleriyle uyum gösteren âlimlerin sözlerini dinle.

164. Yavrucuğum! İlimden bilmediğini öğren. Bildiğini bilmeyenlere öğret.

165. Bir gün Davud (as) Hz. Lokman’a ” Bir koyun boğazlayıp bütün vücudunun en iyisi olan bir parça et getir.”dedi. O da gidip koyunun diliyle yüreğini getirdi. Yine başka bir zamanda “Koyunun en kötüsünden bir parça et getir.” dedi. Yine diliyle yüreğini getirdi. Sebebini sorduğunda: “Dille yürek iyi olursa  o kimse iyi olur; o kötü olunca bütün kötülerin kötüsü olur.” dedi.

166. Ey oğlum! Dostlarının bir şeyini reddetme. Fakat Allah’ı istediğinden başka türlü hareket edecek kadar da ileri gitme.

167. Yalandan sakın. O serçe eti gibi tatlıdır. Ondan az kimse kurtulabilir.

168. Oğlum! Sana birtakım hasletler tavsiye edeceğim  bunları yerine getirirsen mensup olduğun toplumun efendisi olursun: Herkese tatlı davran. İyiden de kötüden de cehaletini gizle. Dostlarını koru. Yakınlarını ziyaret et. Gammazların sözüne kıymet vermeyeceğine  arayı bozacak azgınların sözünü dinlemeyeceğine dair onlara teminat ver. Öyle arkadaşlar seç ki  ayrıldığınız zaman ne onları diline dola  ne de onlar seni dillerine dolasınlar.

169. Oğlum ! Dünyayı sat  ahireti al. Böylece alışverişinde her iki yönden de kâr edersin. Sakın ahiretini satıp da dünyayı alma. Çünkü  her iki tarafta da zararlı çıkarsın.

170. Oğlum! İlim meclislerine sokul fakat âlimlerle mücadele edip onları üzme. Dünyadan yetecek kadarını al fazlasını ahiretin için infak et. Sıkıntıya düşerek başkasının sırtına yük olacak şekilde dünyayı tamamen arkana atma.

Şehvetini kıracak şekilde oruç tut. Adi kimselerin meclislerine katılma.

171. Ey oğlum ! ikram edici ol  saçıcı olma.

172. Hasta olmadan önce tabib çağır. Tabibe hasta olmadan önce hürmet göster.

173. Ey oğlum! Bir insanda şu beş özellik toplanırsa o insan müttaki  Veli  Allah’ın kendisine yakın kıldığı kullardan olup şeytandan uzaklaşır. Bunlar: din  mal  güzel ahlak  haya ve cömertlik.

174. Şu beş özellik de kimde bulunursa o kötü insandır  Allah ‘tan uzaktır. Bunlar; küfür  kibir  şükür azlığı  cimrilik ve kötü ahlaktır.

175. Oğlum ! Hayreti gerektirmeyen lüzumsuz şeylere gülme  lüzumsuz yerlerde gezme  üstüne vazife olmayandan sorma.

176. Başkasının servetini koruyacağım diye kendi servetini mahvetme. Senin malın kendin için harcayıp infak ettiğindir. Başkasının malı  veresiye terk ettiğindir.

177. Bir işin sonunu gören pişmanlıktan emin olur.

178. Bilmediğin şeyi tam öğren.

179. Borçlu olmaktan sakın. Borç yüzünden gündüz zillet  gece üzüntü içinde olursun.

180. Ey oğlum! Âlimlere karşı övünmek  akılsızlarla inatlaşmak  meclislerde ve toplantılarda gösteriş yapmak için ilim öğrenme. İhtiyacım yok diye de ilmi terk etme.

181. Ey oğlum ! Yalandan çok sakın. Çünkü dinini bozar ve insanlar yanında şerefini düşürür. Bununla birlikte hayanı  değerini ve makamını kaybedersin.

182. Hep üzüntülü olma  kalbini dertli kılma.

183. Ey oğlum! ” Allah’ım beni affet bağışla” duasını çok oku. Çünkü öyle anlar vardır ki  Allah o anda dua edenin duasını kabul eder.

184. Yavrucuğum! Dünyaya gönül bağlama. Ona güvenme. Çünkü sen bunun için yaratılmadın.

185. İnsanlara muhtaç olduğunu gösterme. Çünkü senin böyle yapman zenginliktir.

186. Dünyada  dünyada kalacağın kadar çalış;ahirete  ahirette kalacağın kadar çalış

187. Allah’a isyan edeceğin zaman  Allah’ın ve meleklerinin göremeyeceği bir yer ara.

188. Cehennemde Allah’ın azabına dayanacak kadar günah işlemeye cesaret göster.

189. Özür dilemeyi gerektirecek şeylerden sakın.

190. Dostlarına da düşmanlarına da güler yüzlü ol.

192. Dostlarına saygılı ol onlara ikramda bulun

193. Büyüklerle konuşurken sözü uzatma.

194. Başkasının yanında kendini ve aileni övme.

195. Gördüğünü gizlemen şüphe ettiğini açıklamandan daha iyidir.

196. Bir kimse konuşurken araya laf karıştırma.

197. Ey oğlum! Allah kendisine emanet edilen şeyi korur. Ben de seni  malını  dinini ve amelinin sonunu Allah’a emanet ediyorum.

Zavallı Analar! (Şiir)

Analar kadar saygıya layık kişi kimdir,

Onların elini hürmetle öperim bildir,

Anaya isyan edeni insanlıktan sildir,

Rabbim bu validelerin acısını dindir.

 

Zavallı annelerin haklarını çaldılar,

Onlar huzursuz, bir huzur evinde kaldılar,

Evlatları ellerinden her şeyi aldılar,

Bu hayırsız evlatları insanlıktan sildir.

 

Zavallı anne kulübede, oğlu yazlıkta,

Evladı gümüş tabakta yer, annesi tasta,

Bu vaziyet, zavallıları etmez mi hasta?

Istırap dolu anne, yüklü hamal gibidir.

 

Ana! Sen miydin yavrunu karnında taşıyan?

Sen misin onun için gözlerini yaşartan?

Aman evladım ağlamasın, uykunu bozan,

Anneyi üzen evladın aklı yok delidir.

 

Şefkatlim! Sinene bastığın evlâdın var ya,

Ninni söylerken çektiğini dizerdin saya,

Göğsünden çekmezdin evladını tâ ki doya,

Anne evladına canını acımayan biridir.

 

Ana! Değil miydin sen âilenin temel taşı?

Dahiliyede sen değil miydin işin başı?

Ne yazık çocuğuna yaptılar kötü aşı,

Bundan, evladın sana şaşı bakan biridir.

 

Şefkatli ana! Sakın üzülme hepsi geçer,

Muhakkak gelir gün oğlun ektiğini biçer,

Hiç şüphesiz evladın da bu dünyadan göçer,

Rabbimiz oğlundan hakkını alan biridir.

 

Anneyle babaya isyan eden bu evlatlar,

Hiç başka değil insan bozması canavarlar,

Onlara bu alemde yağacak buzlu karlar,

Ahirette ağlayacak ta kendileri.

 

Şefkat kahramanı valide ne oldu sana,

Sen bunu beklemiyordun biliyorum ama,

Ümidin kesme Allahın sahip çıkar sana,

Zavallı evlat sanıyor ki ölmeyen biridir.

 

Abdülkadir HAKTANIR

Ruhlar Vardır Tutsak.. (Şiir)

Ruhlar vardır, tutsak

ruhlar vardır, izinli

alır başını gider

bazen bulutlara çıkar

bazen kar taneleri ile iner

bazen yağmur damlalasına biner

bazen de bir kuş bedenine girer

neler görür neler söyler

duyabiliyor musunuz onları?

 

Ey dünyalılar!

ziyaretçileriniz var, sizi görür

ama görünmez onlar

 geri dönerken kimi hüzünlü

kimi de neşeli olurlar

üzmeyin onları sakın !

Dr. Selçuk Eskiçubuk

Rotterdam İslâm Üniversitesi (İUR) 2013-2014 ders yılına başlıyor!

Rotterdam İslâm Üniversitesi (İUR), uluslararası akreditasyona kavuşan Lisans (Bachelor) ve Master bölümleriyle 2013-2014 ders yılına başlıyor..

Hollanda YÖK’ünün (NVAO) 25 Mart 2013 tarihli kararıyla, 2010 yılında “master bölümü”nün tanınmasının ardından, “Avrupa tarihinde bir ilk” olarak Rotterdam İslâm Üniversitesi’nin İslâm İlahiyatı “Bachelor-Lisans Bölümü” de tanınmıştı.

Bu sebeple artık talebelerimiz ücretsiz ulaşım kartından (OV Kartı) istifade edebilecekleri gibi Hollanda Devlet eğitim bursunu (studiefinanciering)’da alabiliyorlar. Bu ders yılı için sadece lisans bölümü için 70’e yakın öğrenci başvurmuş (50  öğrenci kaydını yapmış) durumda.

İUR, sözünü ettiğimiz “bachelor” akreditasyon kararı sonrasındaki yeni eğitim-öğretim yılı açılışını 16 Eylül tarihindeki bir resepsiyon ile gerçekleştirecektir. Daha önce ilgili kurum ve kuruluşlara davetiyelerin de gönderildiği bu açılış resepsiyonuna ayrıca tüm halkımız da davetlidir. 

Yıllardır İUR’yi maddi-manevi olarak gönülden destekleyenler, elbette “resmen tanınma” kararını hararetle ve merakla beklemekteydi. Nitekim çok uzun süren bir prosedür ve sürecin ardından, Hollanda YÖK’ü 20 Mayıs 2010 tarihinde “İslâm Manevî Rehberlik Master Bölümü” resmen tanımıştı. Yakından takip ettiğiniz üzere 4 Ocak 2013 tarihinde akreditasyon komisyonunun ve buna istinaden NVAO’nun (Hollanda YÖK’ü) 25 Mart 2013 tarihli kararıyla, İslâm İlahiyatı “Bachelor-Lisans Bölümü” ‘de resmen tanınmıştı. Bilindiği üzere, Hollanda’da eğitim kurumlarında yer alan her bölüm ayrı ayrı akredite olmaktadır. Bununla birlikte bir bölümün tanınmasıyla birlikte kurum, artık resmi olarak tanınan bir kurum haline gelmektedir.

1997 yılında kurulan Rotterdam İslâm Üniversitesi (IUR), İslamî ilimlerin Hollanda’da akademik olarak öğretilmesini hedefleyen Avrupa ve Hollanda’daki ilk İslâm üniversitesidir. Rotterdam İslâm Üniversitesi’nin müfredatında İslâm dünyasında kabul görmüş ilmî metot ve gelenekler önemli bir yer tutmaktadır.

Halihazırda sadece İlahiyat Fakültesi (lisans & yüksek lisans) bulunan ve bu anlamıyla aslında “İslâm teoloji üniversitesi” olma hüviyeti de taşıyan İUR, eğitim faaliyetini tamamen Hollanda yüksek öğretim kanununa uygun olarak yürütmektedir. Buna bağlı olarak da bu fakülte bünyesinde 2 ayrı eğitim-öğretim programı yer almaktadır:

1.     Bachelor Islamitische Theologie (İlahiyat Bachelor/Lisans),

2.     Master Islamitische Geestelijke Verzorging (İslâmî Manevî Rehberlik-Mastır),

Birbirini tamamlayan ve yaşanılan ortamın karakteristik özelliklerini de dikkate alan bu lisans ve yüksek lisans programları sayesinde İUR, öğrencilerinin, genelde Avrupa özelde’de Hollanda’da İslâm’ı en güzel bir şekilde temsil edebilecek donanımlı olarak yetişmesine katkıda bulunmaktadır. Özellikle 11 Eylül hadisesi sonrasında bu tür “manevî rehber”, “imam” veya donanımlı İslâm nesillerin yetişmesine Batı ülkelerinde son derece ihtiyaç bulunduğu aşikardır.

25 Mart 2013 tarihli kararla resmen tanınmış olan lisans bölümündeki derslerden bazıları olarak, “Arapça (1 yıl yoğun), “Hadis Metodolojisi ve Hadis İlimlerine Giriş”, “Hadis metinleri ve Problemleri”, “Kelam İlmine Giriş”, “Kur’an İlimlerine Giriş”, “İslâm Fıkhına Giriş”, “Kırâat ve Tecvîd”, “İbadetler fıkhı”, “Usûl-i fıkıh”, “İslâm Tarihi”, “Analitik ve Tematik Tefsir”, “Mezhepler tarihi”, Mezhepler “İslâm Âile Hukuku”, “Dinler tarihi”, “Avrupa’da İslâm ve Müslümanlar”, “Avrupa’daki Müslümanların Dinî Problemleri”.

Öte yandan sözünü ettiğimiz ilahiyat fakültesinin dışında İUR, ayrıca “Kırâat Enstitüsü” , “Arapça Dil Enstitüsü-Merkezi” gibi bazı enstitülere ve farklı alanlarda tasarlanmış kurslara da sahiptir. Özellikle Kıraat Enstitüsü’nde, icazetli ve alanında yetkin hocalar gözetiminde “kırâat-i aşere” eğitimi alınmakta olup, bu yönüyle belki de Avrupa’da bir ilki temsil etmektedir. Yine başında Arap hocaların bulunduğu “Arapça Dil Enstitüsü-Merkezi”, bir yandan İUR İlahiyat Fakültesi öğrencilerine ilmî Arapça eğitimi verirken, diğer yandan da her kesimden insana (Müslüman ve gayr-i Müslim) farklı gayelerle kısa ve uzun süreli eğitim vermektedir.

İUR ayrıca, toplumun farklı kesimlerine yönelik olarak, vizyon ve misyonuna uygun düşen, değişik kurslar düzenlemektedir. “Hat ve ebru kursları”, “ney ve kanun kursları” ve “ilahiyat sertifika programları” bunlardan sadece bazılarıdır.

Bütün bu eğitim faaliyetleri ile İUR, gün geçtikçe Avrupa ve Hollanda’da yetkinlik ve etkinliğini daha fazla hissettirmektedir. 25 Mart tarihli akreditasyon kararı, İUR ve çalışanları üzerinde yeni bir sinerji oluşturmuş ve onlara yepyeni bir motivasyon vermiştir.

Bu vesile ile tekrar bildirmek isteriz ki İUR olarak, 16 Eylül Pazartesi günü gerçekleştireceğimiz 2013-2014 eğitim-öğretim yılı açılış toplantısına ve toplantı sonrasındaki resepsiyona tüm kurum ve kuruluş temsilcileri ile bütün halkımızı davet ediyoruz.

Teşrifleriniz bizi onurlandıracak ve daha güzel hedeflere yürümemizde motivasyon kaynağı olacaktır.

Aşağıda görülen listede hem Mastır ve hem de İslam İlahiyatı Lisans seviyesinde sadece İUR’nin bulunduğu görülmektedir

İUR, Diyanet İşleri başkanlığı ile de İşbirliği Sözleşmesi imzalamış bulunmaktadır.

Islamitische Universiteit Rotterdam

Bergsingel 135, 3037 GC Rotterdam

T +31 (0)10 485 47 21; F +31 (0)10 484 31 47

E info@iur.nl; info@iurpress.nl; I www.iurpress.nl

İhvan-ı Müslimin ile Nurcuların görüşme notları

Mehmet Kırkıncı Hocaefendi, İhvan-ı Müslimin temsilcileri ile Nur talebelerinin 1996 yılında gerçekleşen görüşmelerini anlattı. Görüşmede Bediüzzaman Hazretlerinin talebelerinden Mustafa Sungur Ağabey, Mehmet Kırkıncı Hocaefendi, İbrahim Canan, Osman Demirci Hoca, Ahmet Akgündüz ve Akın Kuralkan hazır bulundu:

1996 genel seçimlerine bir iki ay kala İstanbul’a gitmiştim. Mustafa Kuralkan:

Hocam Mısır’dan İhvan-ı Müslimin’in reisi Mustafa Meşhur ile beş arkadaşı İstanbul’a gelmişler, sizinle görüşmek istiyorlar. Arzu ederseniz bir akşam onları sizinle görüştüreyim.” dedi. Ben de Sungur Ağabey, İbrahim Canan, Osman Demirci Hoca, Ahmet Akgündüz ve başka birkaç kardeş ile Akın Kuralkan Bey’ın evinde dersten sonra odaya geçerek görüştük.. Mustafa Meşhur ve yanındakileri bize tanıttı. Bunlardan birisi 1928 yılında İhvan-ı Müslimin cemiyetini kuran Hasan el-Bennâ’nın oğlu idi. Bir diğeri bakan, birisi de Türkiye’de elçilik yapmış bir zattı. Dersten sonra Mustafa Kuralkan Bey geldi.

İLK ÖNCE MISIRLI MİSAFİRLER KONUŞTU

Mustafa Meşhur Bey konuşmaya şöyle başladı:

“Hocam, memleketinizin afakında siyasî rüzgarlar esmeye başladı. Siz de bu memlekette milletin teveccüh ettiği en itibarlı cemaatsiniz. Sizin bu durumdan istifade etmeniz çok kolay olacaktır. Bence sizin gayenize en uygun siyasi parti Refah Partisi ve en uygun lider de Necmettin Erbakan’dır. Sizin için necat yolu buradadır. Size hücum eden ve yolunuzu kesmek isteyenlere karşı varlığınızı muhafaza edebilmeniz için mutlaka bu partinin içine girmeniz lazım. Zaten bu partiyi idare edenlerle sizin aranızda fikir olarak ayrılık görülmüyor. Fakat hedefinize giderken kullandığınız metotlarınız farklı. Memleketin mukadderatına hakim olmak siyaset ile olur. Böylece yolunuz kısalmış olacaktır. Siz insanları fert fert irşat etmeye çalışıyorsunuz. Fakat bunun sonu gelmez. Gayenize ulaşmak için memleketin mukadderatına fiilen hakim olmanız lazım. Bunu gerçekleştirmek için iki yol var. Birisi siyasi bir cereyana mensup olmak, diğeri örgütlenerek silahlanmaktır.

O sırada Sungur Ağabey’e baktım. Sungur Ağabey’in asabı hayli bozulmuştu. Can sıkıntısından önündeki kalem ile oynuyor, dudaklarını ısırıyordu.

Meşhur devam etti:

“Biz Türkiye’de halkın itimadını ve teveccühünü kazanan en büyük cemaat olarak Nur Cemaatini görüyoruz. Sizden beklediğimiz, münasip olan Nur talebelerini bu partiden milletvekili adaylığına teşvik etmeniz ve bu partiye oylarınızla destek vermenizdir. Bu sayede daha rahat bir şekilde örgütlenir ve gayenize daha çabuk ulaşırsınız. Elbette ki bu süre içinde bazı kayıplar vereceksiniz. Zaten Peygamberimiz de İslamiyet’i yaymak için en güzide sahabelerini feda etmemiş miydi? Sizin ecdadınız bu uğurda canını vermemişler miydi? İşte sizin de bu uğurda cihat edebilmeniz için tek çıkar yol budur. Sizin rehberiniz olan Bediüzzaman bu cihadın en büyük mümessili oldu. Hayatı ıstıraplar, sıkıntılar içinde geçti. Bütün bu meşakkatlere sadece şeriat-ı Muhammediye’yi hakim kılmak için katlanmıştır. Malumunuzdur ki, İhvan-ı Müslimin olarak biz de şiddetli zulümlere maruz kaldık. Çok felaketli günler geçirdiğimiz sizlerin de malumunuzdur. Başta Hasan el-Bennâ ve Seyyid Kutup olmak üzere bir çok gençlerimizi şehit verdik. Hapishaneler ağzına kadar cemiyetimizin mensuplarıyla doldu. Fakat bu zulümler bizi hiçbir zaman yıldıramadı ve ye’se düşüremedi. Bu gün bile hedefimize ulaşabilmek için canla başla çalışıyoruz.” dedi. Konuşması bu şekilde yaklaşık bir buçuk saat kadar sürdü.

CEVABI BEDİÜZZAMAN’IN SÖZLERİ İLE VERDİK

Mustafa Meşhur konuşmasını bitirince kendisine:

“Sizin Mısır’dan buraya kadar bizi tenvir etmek için gelmeniz büyük bir fedakarlık. Bu hamiyetperverliğiniz için size çok teşekkür ederim” dedim ve şunları ilave ettim:

“Fakat keşke bu meseleye bu şekilde değil de, şöyle yaklaşsaydınız, “Siz de Kur’an’ın hadimleri olan İslamî bir cemaatsiniz. Biz de Mısır’da bu hizmet ile meşgul olan bir cemiyetiz. Bizim Mısır’daki hizmet metodumuz şu şekildedir. Sizlerin metodu nedir? Üstad Hazretleri size hizmetinize ait ne gibi prensipler bıraktı?” deseydiniz.

“Siyaset ile hizmet etmemiz gerektiğini, bir parti içine girmekle hedefimize daha çabuk ulaşacağımızı söylediniz. Fakat Üstadımızın en sevmediği şey siyasettir. Tâ hicri 1335 yılında, Üstadı siyaset ile hizmete davet edenlere karşı “Euzübillahimineş şeytani ve’s-siyaset” demişti. Siyasetle ilgili bu fikirlerin bizim şahsî düşüncemiz olmayıp bizzat Üstadın görüşü olduğuna tam kanaat getirmeniz için mevzuyu bizzat Üstaddan dinlememiz daha iyi olur.” dedim ve kendisine Üstad’ın Sünuhat adlı eserinden şu parçayı okuduk:

“Dediler:
–Dinsizliği görmüyorsun, meydan alıyor. Din namına meydana çıkmak lâzım.
–Evet lâzımdır. Fakat kat’î bir şart ile ki, muharriki aşk-ı İslâmiyet ve hamiyet-i diniye olmalı. Eğer muharrik veya müreccih, siyasetçilik veya tarafgirlik ise, tehlikedir. Birincisi hata da etse, belki ma’fuvdur. İkincisi isabet de etse, mes’uldür.” buyurur.

BU ASIR FİKİR VE NUR ASRIDIR, KILIÇ VE SİLAH ASRI DEĞİLDİR

Daha sonra Lem’alar’dan şu dersi de kendisine okuduk:

“Bu zamanda ehl-i İslâmın en mühim tehlikesi, fen ve felsefeden gelen bir dalaletle kalplerin bozulması ve imanın zedelenmesidir. Bunun çare-i yegânesi: Nurdur, nur göstermektir ki, kalpler ıslah olsun, imanlar kurtulsun. Eğer siyaset topuzuyla hareket edilse, galebe çalınsa, o kâfirler münafık derecesine iner. Münafık, kâfirden daha fenadır. Demek, topuz böyle bir zamanda kalbi ıslah etmez. O vakit küfür kalbe girer, saklanır: nifaka inkılap eder. Hem nur, hem topuz.. ikisini, bu zamanda benim gibi bir âciz yapamaz. Onun için bütün kuvvetimle nura sarılmağa mecbur olduğumdan, siyaset topuzu ne şekilde olursa olsun bakmamak lâzım geliyor. Amma maddî cihadın muktezası ise: o vazife şimdilik bizde değildir. Evet ehline göre kâfirin veya mürtedin tecavüzatına set çekmek için topuz lâzımdır. Fakat iki elimiz var. Eğer yüz elimiz de olsa, ancak nura kâfi gelir. Topuzu tutacak elimiz yok!”

İşte bu yüzden bu asır fikir ve nur asrıdır, kılıç ve silah asrı değildir.

Silahlanmaya gelince, Üstadımız, silahlanmanın haricî düşmana karşı olacağını, dahildeki cihadın manevî olacağını söylüyor. Son mektubunda da müsbet hareket etmemizi vasiyet ediyor. Müsbet hareket ise vazifemizin iman hizmeti olduğunu bilmek ve bu uğurda gayret göstermektir. Siz de bilirsiniz ki, şeriatta devlete isyan edilmez. İsyan edenlere baği denilir. Kendileri ikaz edilir, dinlemezlerse öldürülürler. Demek ki, İslamiyette anarşi ve teröre meydan verecek harekette bulunmak yasaktır.

Peygamberimizin cihadını nazara verdiniz ve bu uğurda birçok sahabelerini de feda ettiğini söylediniz. Fakat Peygamberimiz, Mekke’den zorla çıkarılırken, Kureyş’in en güzide delikanlıları, en hamiyetli gençleri yanında olduğu halde, ayrıca o gün için Mekke’de müşriklerin bir devlet gücü de olmadığı halde düşmanlarını tek tek yok edip Mekke’ye hakim olmak yerine, hicreti tercih etti. Çünkü İslâmiyet’e hizmetin yolu anarşi ve terör değildir, nasihattır irşattır. Peygamberimizin şehit olan sahabeleri sadece mütecavizlere karşı cihat ederken şehit olmuşlardır.

Bizim ecdadımız da hariçteki gayr-i müslim devletlere karşı cihat etmişlerdir. Hiçbir zaman dahilde birbirleriyle mücadele etmemişler, kan dökmemişlerdir.” dedim ve şu önemli noktayı nazarlarına arz ettim:

Acaba bu zamana kadar İhvan-ı Müslimin hareketi mi daha başarılı olmuştur, yoksa Nur hizmeti mi? İhvan-ı Müslimin hareketinin faaliyetlerinin neticesinde başta Hasan-ı Bennan ve Seyyid Kutup olmak üzere binlerce insanın kanı döküldü, on binlerce insan hapislere girdi. Buna karşılık nur hizmetinde bir tek talebenin burnu kanamadı ve yapılan bu manevî cihat ile yüz binlerce insanın imanının kurtulmasına vesile olundu. Zaten bizim gayemiz de asayişi muhafaza ederek insanlığın imanının kurtuluşuna hizmet etmektir. Nitekim bütün müceddidler cihatlarında silahlı mücadeleye girmemişler, insanları irşat ve ikaz yoluyla iyiliğe emir ve kötülükten nehy etmişlerdir. Nitekim Üstadımız: “Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfî hareket değildir. Rıza-yı İlahîye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmaktır, vazife-i İlahiyeye karışmamaktır.” diye başlayan son mektubunda, “Hariçteki cihad başka, dâhildeki cihad başkadır.” buyurur ve silahla cihadın ancak haricî düşmanlara karşı yapılabileceğine dikkat çeker.

Eğer Üstadın gayesi sizin dediğiniz gibi şer’i bir hükümet kurmak olsaydı, eline geçen iki önemli fırsatı çok güzel değerlendirebilirdi. Bunlardan biri 31 Mart hadisesi, diğeri Şeyh Sait hadisesidir. Halbuki o, Şeyh Sait hareketine iştirak etmediği gibi iştirak etmek isteyen aşiretleri de engelledi. 31 Mart hadisesinde de isyan eden sekiz taburu bir nutukla isyandan vazgeçirdi.

Bütün bunlar Üstadın cihadının manevî olduğunu gösteren delillerdir. Biz Nurcular da Üstad’ın yolunda gideceğiz. Eğer biz bu yoldan ayrılarak menfî bir harekete kalkışırsak bütün milletin itimadını kazanmışken, herkesi kendimize düşman etmiş olacağız. Bizim için en büyük tehlike, milletin Nur Talebelerine karşı olan samimi itimadının sarsılmasıdır. Bu itimadın kaybolması hizmetimize en büyük zararı verecektir.” dedim.

HASAN EL-BENNAN’IN OĞLU: BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİNİN METODUNUN DOĞRU

Ben bunları söyleyince Hasan el-Bennan’ın oğlu elini kaldırarak:

“Ben Bediüzzaman Hazretlerinin metodunun doğru olduğuna kanaat ettim.” dedi ve defalarca teşekkür etti.

Mustafa Meşhur haricindeki diğer Mısırlılar da onu tasdik ettiler. Bu arada Sungur Ağabey son derece sevinmişti ve önceki asabi halinden hiç eser kalmamıştı.

Kaynak: Risalehaber

Dünyanız Nurlansın.

Exit mobile version