Etiket arşivi: abdulkadir haktanır

Münafık’ın Sözü Başka İşi Başkadır

Kur’an ve imanın hunhar ve müstebid zalim düşmanları; Kur’an ve İslâmiyet’i ve dini Risale-i Nur’la küfr-ü mutlaka karşı müdafaa ve muhafaza hizmetini yapan Bediüzzaman aleyhtarlığında, mütemadiyen uydurmalarla seslerini yükseltsinler de, biz hak ve hakikatı beyan ve ilân etmekte sükût edelim, susalım veya “Biraz susun” gibi birşeyle, paravanalar, perdeler arkasında icra-i faaliyet yapan o gizli dinsizlere bir nevi yardım etmiş veya desteklemiş olalım? Aslâ ve kellâ, kat’â ve aslâ susmayacağız ve hem susturamıyacaklardır. Durmayacağız ve hem durduramıyacaklardır. Bu can bu kafesten çıkıncaya kadar, bu ruh bu cesedden ayrılıncaya kadar, bu nefes, bu bedenden gidinceye kadar; Risale-i Nur’u okuyacağız, neşredeceğiz.. S: 769

Risale-i Nur’un gizli düşmanları fütuhat-ı Nuriyeyi çekemediler. Hükûmeti aleyhimize sevkettiler. Yine hayat bana ağır gelmeye başladı. Birden inayet-i Rabbaniye tecelli etti. En ziyade Nurlara muhtaç olan alâkadar memurlar, vazifeleri itibariyle müsadere edilen Nur Risalelerini kemal-i merak ve dikkatle mütalaa ettiler. Fakat Nurlar onların kalblerini kendine tarafdar eyledi. Tenkid yerinde takdire başlamalarıyla, Nur Dershanesi çok genişlendi; maddî zararımızdan yüz derece ziyade menfaat verdi, sıkıntılı telaşlarımızı hiçe indirdi. Sonra gizli düşman münafıklar, hükûmetin nazar-ı dikkatini benim şahsıma çevirdiler. Eski siyasî hayatımı hatırlattırdılar. Hem adliyeyi, hem maarif dairesini, hem zabıtayı, hem dâhiliye vekaletini evhamlandırdılar. 26.L: 258

Hem gizli düşmanların desiseleriyle bazı safdil ve vehham memurları iğfal ile o zulme sevketmek cihetiyle, onların da bir hissesi var. Ona karşı Risale-i Nur’un o münafıklara vurduğu dehşetli manevî tokatlar, senin intikamını tamamen onlardan almış. O, onlara yeter. En son hisse, bilfiil vasıta olan resmî memurlardır. Bu hisseye karşı, onların Nurlara tenkid niyetiyle bakmalarında, ister istemez şübhesiz iman cihetinde istifadelerinin hatırı için … düsturuyla; onları afvetmek, bir ulüvvücenablıktır.” 26.L: 260

Benim ve Nurların gizli düşmanlarımız, benim istemediğim halde hakkımdaki teveccüh-ü âmmeyi kırmak ile Nur’un fütuhatına sed çekilir diye, bazı safdil resmî memurları kandırıp, şahsımı millet nazarında çürütmek fikriyle, ihanetkârane böyle muameleye sevketmişler. 26.L: 261

Maatteessüf gizli münafık düşmanlarımız, bu dindar milletin yüzer milyon veli makamında olan şehidlerinin, kahraman gazilerinin kanıyla ve kılıncıyla kazanılan ve muhafaza edilen hakikat-ı İslâmiyete bazan “tarîkat” namını takıp ve o güneşin tek bir şuaı olan tarîkat meşrebini, o güneşin aynı gösterip, hükûmetin bazı dikkatsiz memurlarını aldatıp, hakikat-ı Kur’aniyeye ve hakaik-i imaniyeye tesirli bir surette çalışan Nur talebelerine “tarîkatçı” ve “siyasî cem’iyetçi” namını vererek aleyhimize sevketmek istiyorlar. 26.L: 262

Sonra gizli düşmanlarımız bazı memurları ve bir kısım enaniyetli hocalar ve şeyhleri aleyhimize evhamlandırdılar. Bizi, Denizli Hapsine beş altı vilayetlerden gelen Nur talebelerini, o Medrese-i Yusufiyede toplanmağa vesile oldular. 26.L: 263

Sonra gizli düşmanlar beni zehirlediler ve Nur’un şehid kahramanı merhum Hâfız Ali benim bedelime hastahaneye gitti ve benim yerimde berzah âlemine seyahat eyledi, bizi me’yusane ağlattırdı. 26.L: 265

Denizli hapsinden sonra, Nurların teksirle basılarak intişarı üzerine, fütuhat-ı Nuriyeyi çekemeyen gizli düşman münafıklar; türlü desise ve iftiralarla, hükûmeti aleyhe çevirerek, Nur Risalelerini müsadere ettirip, tedkik edilmesi neticesinde; değil tenkid edip düşmanlık göstermek, belki tedkik eden memurların kalblerini de fethederek, tenkid yerine takdir ettirdiğini.. ve bu hâdise Nur dershanelerinin genişlemesine sebeb olduğunu.. ve bir müddet sonra gizli din düşmanları, pek âdi bahanelerle, zemheririn en şiddetli günlerinde Üstadımızı tevkif ettirerek; büyük, gayet soğuk, sobasız bir koğuşta hapsettiklerini ve bu hapiste inayet-i İlahiye ile bir hakikat inkişaf ederek, Nurların hapishane dâhilinde ve haricinde intişar ve fütuhatından dolayı binlerce şükrettiğini ve ruhuna “Sen onların zulmü yüzünden hem sevab, hem fâni saatlerini bâkileştirmeyi, hem manevî lezzetleri, hem vazife-i ilmiye ve diniyeyi ihlas ile yapmasını kazanıyorsun” diye ihtar edilmesi üzerine, bütün kuvvetiyle “Elhamdülillah” diye dua ettiğini gayet güzel beyan etmektedir. 26.L: 424-424

            Efendiler! Otuz-kırk seneden beri ecnebi hesabına ve küfür ve ilhad namına bu milleti ifsad ve bu vatanı parçalamak fikriyle, Kur’an hakikatına ve iman hakikatlarına her vesile ile hücum eden ve çok şekillere giren bir gizli ifsad komitesine karşı, bu mes’elemizde kendilerine perde yaptıkları insafsız ve dikkatsiz memurlara ve bu mahkemeyi şaşırtan onların Müslüman kisvesindeki propagandacılarına hitaben, fakat sizin huzurunuzda zâhiren sizin ile birkaç söz konuşacağıma müsaade ediniz. (Fakat ikinci gün beraet kararı, o dehşetli konuşmayı geriye bıraktı.) 12.Ş: 289

            Dünyada hiçbir hükûmetin müdafaa edemediği ve aklı başında hiçbir insanın hoşlanmadığı küfr-ü mutlak ve dehşetli bir taun-u beşerî ve maddiyyunluktan gelen zendekanın taassubuyla, bir kısım gizli zındıklar şeytanetiyle bazı resmî memurları aldatarak evhamlandırıp, aleyhimize sevketmek var. 12.Ş: 292

            Plânlarını gizlemek için gayet âdi bahaneleri aramağa başladılar. Fakat hükûmetin bazı erkânını iğfal edip aleyhimize çeviren dehşetli ve gizli bir zendeka komitesi şimdi doğrudan doğruya küfr-ü mutlak hesabına bize hücum etmek ihtimaline karşı, güneş gibi zâhir ve şübhe bırakmaz ve dağ gibi metin, sarsılmaz olan Meyve Risalesi onlara karşı en kuvvetli bir müdafaa olup onları susturacak diye bize yazdırıldı zannediyorum. 13.Ş: 309

            Hükûmetin bazı erkânını iğfal edip aleyhimize sevkeden gizli zındıkların plânları akîm kalıp yalan çıktı; şimdi bahane olarak cem’iyetçilik ve komitecilik isnadıyla yalanlarını setre çalışıyorlar ve bunun bir eseri olarak benimle kimseyi temas ettirmiyorlar. Güya temas eden birden bizden olur. 13.Ş: 312

            Dikkat ediniz, küfr-ü mutlakı müdafaa eden gizli komite içinize parmak sokmasın. Benim komşudaki koğuşa parmağını soktu, beni azab içinde bıraktı. Şimdi siz, mabeyninizde münakaşasız bir meşveret ediniz. 13.Ş: 327

Mahremlerin şedid ifadeleri ve müdafaatın dokunaklı meydan okumaları ve Maarif Vekilinin dehşetli hücumu ve ehl-i vukufun heyetinde maarif dairesine mensub ehemmiyetli iki maddî feylesofların ve yeni icadlara tarafdar büyük bir âlimin bulunması ve bir seneden beri gizli zendeka komitesi aleyhimize Halk Fırkası’nı ve Maarif’i sevketmesi cihetiyle, ehl-i vukufun pek şiddetli itirazları ve bizi ağır cezalarla ittiham etmelerini beklerken, himayet ve inayet-i Rahmaniye imdada yetişip onlara Risale-i Nur’un yüksek makamını göstererek, şiddetli tenkidlerden vazgeçirmiş..

13.Ş: 342

            Risale-i Nur’a karşı gizli düşmanlarımızdan bazı zındıkların şeytanetiyle çevrilen plânlar ve hücumlar inşâallah bozulacaklar, onun şakirdleri başkalara kıyas edilmez, dağıttırılmaz, vazgeçirilmez. 14.Ş: 362

            Ben Risale-i Nur’un keşf-i kat’îsiyle idam olmuyorum, belki terhis edilip, nur ve saadet âlemine gidiyorum ve sizi, ey gizli düşmanlarımız ve dalalet hesabına bizi ezen bedbahtlar! İdam-ı ebedî ile ve daimî haps-i münferid ile mahkûm bildiğimden ve gördüğümden tamamıyla intikamımı sizden alarak kemal-i rahat-ı kalb ile teslim-i ruh etmeye hazırım! Onlara demiştim. 14.Ş: 364

            Siz ey gizli düşmanlar ve zendeka hesabına adliyeyi şaşırtan ve hükûmeti bizimle sebebsiz meşgul eden insafsızlar! Kat’î biliniz ve titreyiniz ki; siz idam-ı ebedî ile ve ebedî haps-i münferid ile mahkûm oluyorsunuz. İntikamımız sizden pekçok muzaaf bir surette alınıyor görüyoruz. 14.Ş: 369

            Hem gizli münafıklar hakikat-ı İslâmiyete tarîkat namını takıp, bu milletin dinine taarruz ettiklerine karşı galibane mukabele edenler, tarîkatla ittiham edilmezler. Cem’iyet ise, uhuvvet-i İslâmiye cihetinde bir uhrevî kardeşliktir. Yoksa siyasî cem’iyet olmadığına, üç mahkeme hüküm vermişler. O cihette beraet ettirmişler. 14.Ş: 272

            Sâbık mahkemelerde dava ettiğim ve hüccetlerini gösterdiğimiz gibi; bizim gizli düşmanlarımız ve hükûmeti iğfal ve bir kısım erkânını evhamlandıran ve adliyeleri aleyhimize sevkeden resmî ve gayr-ı resmî muarızlarımız, ya gayet fena bir surette aldanmış veya aldatılmış veya anarşilik hesabına gayet gaddar bir ihtilâlcidir veya

İslâmiyete ve hakikat-ı Kur’an’a karşı mürtedane mücadele eden bir dessas zındıktır ki; bize hücum etmek için istibdad-ı mutlaka cumhuriyet namını vermekle, irtidad-ı mutlakı rejim altına almakla, sefahet-i mutlaka medeniyet namını takmakla, cebr-i keyfî-i küfrîye kanun namını vermekle; hem bizi perişan, hem hükûmeti iğfal, hem adliyeyi bizimle manasız meşgul eylediler. Onları Kahhar-ı Zülcelal’in kahrına havale edip, kendimizi onların şerrinden muhafaza için “Hasbünallahü ve ni’melvekil” kal’asına iltica ederiz. 14.Ş: 377-378

            Hükûmet beni tam himaye ve bana yardım etmek, milletin maslahatına ve vatanın menfaatına çok lüzumu varken, beni sıkması îma eder ki; kırk seneden beri benim ile mücadele eden gizli zendeka komitesiyle şimdi onlara iltihak eden komünist komitesinden bir kısmı, ehemmiyetli birer resmî makam elde ederek karşıma çıkıyorlar. Hükûmet ise, ya bilmiyor veya müsaade ediyor diye çok emareler bana endişe veriyor… Reis Bey! Müsaadenizle çok hayret ettiğim bir şeyi soracağım. Neden hiç siyasete karışmadığım halde, ehl-i siyaset beni bütün hukuk-u medeniyeden ve hukuk-u hürriyetten belki hukuk-u hayattan iskat ediyorlar? Hattâ yüz cinayeti bulunan gibi, beni üçbuçuk ay tecrid-i mutlak içinde hayatıma suikasd edenler; onbir defa zehirleyen gizli düşmanlarımın şerrinden beni muhafazaya çalışan çok dikkatli kardeşlerimin ve sadık hizmetçilerimin de benim ile temaslarını yasak etmişler ve ihtiyarlık ve gurbet ve hastalık içinde, yalnızlığımdan daimî ünsiyet ettiğim mübarek ve zararsız kitablarımın mütalaasından dahi beni mahrum etmişler? 14.Ş: 382

            Gizli düşmanlar yanlış mana verdirmesin. Yoksa siyasete ve dünya asayişine temas cihetiyle değildir. Hem eski harf ile teksir makinesini bir bahane bulmasınlar. Mustafa Kemal’e karşı Nur’un tokadı ise (Haşiye) altı mahkeme ve Ankara makamatı bilmiş, ilişmemişler ve bize beraet verdiler ve Beşinci Şua ile beraber bütün kitablarımızı iade ettiler. Hem onun fenalığını göstermek, ordunun kıymetini muhafaza etmek içindir. Bir şahsı sevmemesi, orduyu muhabbetkârane sena içindir. 14.Ş: 384

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

Ayetler Işığında, Cennet Nasıl Bir Yerdir?

“Cennet, mü’min ve muttakiler için mükâfat olarak hazırlanmış ebedi kalacakları bir meskendir.” Tevbe 72, Furkan 15

“Genişliği göklerle yer kadardır.” Âl-i İmran 133, Hadid 21

“Orası güvenilir bir makamdır.” Duhan 51

“Altından ırmaklar akar.” Bakara 25, Âl-i İmran 15, 136, Nisa 57

“Cennette elbiseler ipek ve atlastan olup yeşil renkli, altın ve incilerle bezenmiş haldedir.” Hac 23, Fatır 33, Duhan 53

“Cennette altın ve gümüş bilezikler takılacaktır.” Kehf 31, Fatır 33, İnsan 21

“Cennet  ehli oraya babalarından, eşlerinden ve çocuklarından iyi olanlarla birlikte girer.” Ra’d 23, Yasin 56

“Cennette hurilerden eşler vardır. O huriler ki yeni bir yaratılışla yaratılmış, bakire, göğüsleri tomurcuklaşmış, yalnızca kocalarına bakan ve onlara âşık, saklı inciler gibi iri gözlü, gün yüzü görmemiş yumurta gibi bembeyaz, otağlar içinde ve tertemiz, yaşıt sevgililer halinde olcaktır.” Vakıa 22, 23, 35, 37, Nebe 33, Saffat 48, 49, Rahman 72, Nisa 57

“Oranın yemişi ve gölgesi süreklidir.” Ra’d 35

“Berrak, içene lezzet veren, sersemletmeyen ve sarhoş etmeyen içkileri vardır.” Saffat 46, 47

“Çeşitli meyveler vardır.” Yasin 57, Zuhruf 73

“Cennet ehlinin canlarının istediği kuş etleri vardır.” Vakıa 21

“Cennette acıkmak ve susamak yoktur.” Ta-Ha 118, 119

“Orada ehlinin canlarının istediği ve gözlerinin hoşlandığı her şey vardır.” Zuhruf 71

“Bahçeler ve üzüm bağları vardır.” Nebe 32

 “Orada boş laf ve kötü söz işitilmez, sadece selam işitilir.” Vakıa 25, 26, Meryem 62

“Orada yorulmak yoktur.” Hicr 48, Fatır 35

“Orada ölmek de, azap da yoktur.” Saffat 58, 59, Duhan 56

“Orada korkmak ve üzülmek yok, sevinmek vardır.” Fussilet 30

“Çağlayarak akan sular vardır.” Vakıa 31

“Yükseklerde kurulmuş döşekler ve mücevherlerle süslenmiş tahtlar vardır.” Vakıa 15, 34, Ğaşiye 13

“Tertemiz hizmetçiler, saçılmış inci gibi vildanlar vardır.” Tur 24, Vakıa 17

“Kalplerden kin sökülüp atılmıştır.” A’raf 43

“Yiyecek ve içecekler altın tepsi ve kadehlerle sunulur.” Zuhruf 71

“Sıra sıra dizilmiş yastıklar ve serilmiş halılar vardır.” Ğaşiye 15, 16

“Cennetin neresine bakılsa bir nimet ve büyük bir mülk vardır.” İnsan 20

 “Muttakilere vaadolunan cennetin durumu şöyledir: İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır…” Muhammed 15

 “…Yemişleri ve gölgesi süreklidir…” Ra’d 35

“Onlara altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır…” Zuhruf 71

“Orada sizin için bol bol meyveler vardır, ondan yersiniz, denilir.” Zuhruf 73

“Orada canlarının istediği meyve ve etten bol bol verdik.” Tur 22

“Beğendikleri meyveler, canlarının çektiği kuş etleri, yaptıklarına karşılık olarak verilir.” Vakıa 20, 21

“…Orada canlarının istediği, gözlerinin hoşlandığı herşey vardır…” Zuhruf 71

“…Onlar Adn cennetlerinde tahtlar üzerine kurularak orada altın bileziklerle bezenecekler…” Kehf 31

“…İncilerle süslenirler ve orada giyecekleri elbiseler de ince ipek ve parlak atlastandır.” Hac 23, Fatır 33, Duhan 53

“…Ne yakıcı sıcak görülür orada, ne de dondurucu soğuk. Gölgeleri üzerlerine sarkar, kolayca koparılabilen meyveleri istifadelerine sunulur.” İnsan 13, 14

“Gerçekten biz hurileri apayrı bir biçimde yeniden yarattık. Onları eşlerine düşkün ve yaşıt bakireler kıldık.” Vakıa 35, 37

“Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar vardır.” Nebe 33

“Çadırlar içinde sahiplerine tahsis edilmiş huriler vardır.” Rahman 72

“Saklı inciler gibi, iri gözlü huriler yaptıklarına karşılık olarak verilir.” Vakıa 22, 24

“Çevrelerinde, Main çeşmelerinden doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle hizmet için ölümsüz gençler dolaşır.” Vakıa 17, 18

 “O insanların etrafında öyle ölümsüz genç nedimler dolaşır ki, onları gördüğünde etrafa saçılıp dağılmış inciler sanırsın.” İnsan 19, Tur 24

“Onlar orada ne boş bir lakırtı, ne de yalan işitirler.” Nebe 35, Ğaşiye 11, Meryem 19

“…Artık orada bize ne bir yorgunluk dokunacak, ne de orada bize bir usanç gelecektir.” Fatır 35, Hicr 48

“İlk tattıkları ölüm dışında, orada artık ölüm tatmazlar…” Duhan 56, Saffat 58, 59

“…Ve onlar oradan ebedi olarak çıkarılmayacaklardır.” Hicr 48, Tevbe 72

“Ne yana bakarsan bak, yığınla nimet ve büyük bir mülk görürsün.” İnsan 20

“…Ve onlar pınar başlarındadırlar.” Zariyat 15

“Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara, içinde ebedi kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vaadetti. ALLAH’IN RIZASI İSE HEPSİNDEN BÜYÜKTÜR…” Tevbe 72

Ayetlerle Cennet Kimler İçin Hazırlanmıştır?

“İman edip salih amel işleyenler.”Nisa 57, Yunus 9

-“Allah’a ve Rasulüne itaat edenler.” Nisa 13 – “Muttakiler takva sahipleri.” Âl-i İmran 133, Rad 35 – “Görmediği halde Rahman’dan korkanlar.” Kaf 33 – “Allah’a yönelmiş bir kalp ile gelenler.” Kaf 33 – “Namazlarında huşu içinde devamlı olanlar.” Mü’minun 2, 9

 -“Boş ve yararsız şeylerden yüz çevirenler.” Mü’minun 3 – “Zekâtı verenler.” Mü’minun 4 – “İffetini koruyanlar.” Mü’minun 5 – “Emanet ve ahidlerine riayet edenler.” Mü’minun 8 – “Günahlarından sonra tevbe edip salih ameller işleyenler.” Meryem 60 – “Mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler.” Saff 11 – “Rabbimiz Allah’tır deyip sonra dosdoğru olanlar.” Fussilet 30 – “Allah’ın gözetilmesini emrettiği şeyleri akrabalık bağlarını gözetenler.” Ra’d 21 – “Rablerinden ve kötü hesaptan korkanlar.” Ra’d 21 – “Rablerinin vechini istemeleri sebebiyle sabredenler.” Ra’d 22 – “Kendilerine verilen rızıktan gizli ve açık infak edenler.” Ra’d 22

Cennette hiç kimsenin görmediği, işitmediği ve hayal bile edemediği ni’metler vardır  Hadis-i Şerif

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

İlme Ait Kırk Hadis

  1. İlimlerin en faziletlisi “İman ilmidir.” Allah’ı bilen ve tanıyan birinin ameli bu ilimle ona fayda verir. İmandan ve Allah’tan gafil bir âminin çok ameli kendisine fayda vermez.
  2. Kur’an ve hadis ilmini öğrenmeye koşun. Dinden öğrenmiş olduğunuz bir ilim dünya ve içindekilerden, altın ve gümüşten daha hayırlıdır.
  3. Kim ilim öğrenme niyeti ile yola çıkarsa Allah onlara cennet yolunu kolaylaştırır.
  4. Allah kime mal vermişse malından tasadduk etsin, kime de ilim vermişse ilmini başkalarına öğretsin.
  5. İbadetlerin en faziletlisi ilim öğrenmektir.
  6. Cahiller arasında ilme talip olan ölüler arasında diri gibidir.
  7. Allah cahili asla izzetli kılmadığı gibi, âlimi de asla zelil kılmaz.
  8. Allah ilim ile hilmi cemettiği gibi güzel iki şeyi cemetmemiştir. Yani ( Hem dünya hem de ahiret hayatını mutlu yaşamak gibi)
  9. Ya öğrenen ol veya öğreten ol veya onları seven ol; dördüncüsü olma helak olursun.
  10. Allah bir kulunu zelil ve rezil etmek isterse onu ilimden mahrum bırakır.
  11. Bir hikmet kelimesini (Hadis-i Şerifi) öğrenip bir başkasına öğretmek bir sene ibadetten hayırlıdır. İlim müzakeresi yapılan bir mecliste bir saat bulunmak bir köle azat etmekten daha hayırlıdır.
  12. Âlimin bir günahı birdir; cahilin bir günahı iki günahtır. Birisi de öğrenmemektir.
  13. Din ilmini öğrenmek gibi faziletli ve değerli bir şekilde Allah’a ibadet edilmemiştir. Bir din bilgini şeytana bin abidten daha şedittir. Her şeyin bir direği vardır; bu dinin direği de ilimdir.
  14. Âlimin abide üstünlüğü, benim size üstünlüğüm gibidir.
  15. İlim talibi cennetin talibidir; günaha talip olan da cehenneme talip olmuştur.
  16. İlim öğrenmek kadın erkek bütün Müslümanlara farzdır.
  17. “Fıkıh” ilmini öğrenmek bütün Müslümanlara vaciptir.
  18. Kim ilim talebesi olduğu halde vefat ederse onun ile nebiler arasında bir derece farkı kalır ki o da şahadettir. (Yani ilim talebesi ölürse şehit olarak vefat eder.)
  19. Ulema ile oturun ve onların ilimlerinden istifade edin. Allah ölmüş olan yeryüzünü rahmeti olan yağmur ile dirilttiği gibi, ölmüş kalpleri de ulemanın ilimi sohbetleri ile diriltir.
  20. İlim öğrenen ilim talebesine ve ilmi öğreten âlimlere saygı gösterin.
  21. Ümmetimin en hayırlıları âlimlerdir. Âlimlerin en hayırlıları da ümmetime merhametle muamele edenlerdir. Dikkat edin! Uyanık olun! Allah cahilin bir günahını affetmeden önce âlimin kırk günahını affeder. Dikkatli ve uyanık olun ve şunu da bilin ki, âlimler kıyamet gününde yıldızlar gibi nurları doğu ile batıyı aydınlatarak gelirler.
  22. İlmi ehli olmayana öğretmek eşeğin boynuna inci ve mercan takmaya benzer.
  23. Ey insanlar! Allah ilmi aranızdan âlimlerin ölümü ile kaldırmadan önce ilim öğrenmeye koşun… Âlim ile talebe sevapta ortaktırlar. Bunların dışındaki insanlarda hayır yoktur.
  24. İlmin üstünlüğü ibadetin üstünlüğünden bana daha sevimlidir. Dinin hayırlısı ise haramlardan kaçınmaktır.
  25. Az ilim, çok ibadetten daha hayırlıdır. Kişiye ilim olarak kul olduğunu bilmek, aczini ve fakrın hissetmek yeterlidir. Kişiye cehalet olarak da kendi görüşünü beğenmek yeterlidir.
  26. İlim sahibine bütün varlıklar dua ve istiğfarda bulunurlar; hatta deniz dibindeki balık dahi rızkımızın artmasına sebep oldu diye ilim sahibine dua eder.
  27. İlmin afeti unutmaktır. Unutmak ise isyandan kaynaklanır. İlmin zayi edilmesi ise ehli olmayana öğretmektir.
  28. Âlimin yanılmasından korkun ve hatasını görmesini de bekleyin. (Hatasını görür de dönerse bilin ki o gerçekten bilgindir.)
  29. Âlimlere saygı gösterin; bilin ki onlar peygamberlerin varisleridirler. Kim âlimlere saygı gösterirse Allah’a ve peygamberine saygı göstermiştir.
  30. Âlimlerin arkasına takılın ve yolundan gidin. Biliniz ki âlimler dünyanın kandilleri ve ahretin de yol gösteren ışıklarıdırlar.
  31. Sadakanın en hayırlısı bir kimsenin öğrendiği bir ilmi meseleyi bir başkasına öğretmesidir.
  32. Ahirette en çok pişman olan kimseler dünyada öğrendiği ilminden istifade etmeyen bilginlerdir.
  33. İlminden istifade edilen bir âlim bin abidten daha hayırlıdır.
  34. Fitneler sel gibi üzerinize gelecek ve bütün abidleri yutacaktır. Ondan kurtulacak olan ancak ilimi ile amel eden âlimlerdir.
  35. İlim ve hikmet mü’minin kaybolmuş malıdır; nerede bulursa sahip çıkıp almalıdır.
  36. İlim Çin’de de olsa gidin ve onu alın.
  37. Beşikten mezara kadar ilim öğrenin.
  38. İlim bir hazinedir; onun anahtarı da sormaktır. Sual sorun ki ilmi ortaya çıkarasınız ve Allah’ın rahmetine eresiniz. Bir soru dört kişiye sevap kazandırır: Soruyu sorana, cevap verene, işitip istifade edene ve gereğince amel işleyene…
  39. Bir zaman gelecek fitnelerin dehşetinden kişi akşam mü’min olarak yatacak sabah kâfir olarak kalkacak, kâfir olarak sabahlayacak, akşama mü’min olarak dönecektir. Bu durumdan ancak Allah’ın kendisini ilim ile ihya ettiği kimse kurtulabilecektir.
  40. Kim bildiği ile amel ederse Allah ona bilmediğini öğretir. İlim amel edildikçe artar.

Peygamberimiz a.s.mın bu mübarek süzlerini sizinle paylaşan:

Abdülkadir Haktanır

 

Risale-i Nurlar Dünyaya Yayılmak İçin İnsanları İstihdam Ediyor

Esselamu aleyküm ve rahmetullah.

Muhterem kardeşlerim Risale-i Nurlarda manevi bir istihdam var. Bu katiyen inkar edilmez. Nasılki bu fakiri 1995 te yanıma iki genç vererek 2 aylığına Makedonyaya gönderme kararı almışlar. Bende yok demeyip, o zaman çalıştırdığım dükkanımı kapayarak gittim. Orada kaldığımız müddet esnasında baktım ki orada %5 Türk var Makedonyada, Kosovada Arnavut diğer ve biraz da Sırbistan’da olmak üzere, Müslümanların % 90 Arnavut % 5 şi de Pomak. Döndükten sonra hemen Sozlük toplayıp tercümeye başladım. Çünkü nasıl ki bizim dilimizi bozmuşlar aynen onlarınkini de o kadar bozmuşlar ki bir Arnavut Haberleri dinlerken Makedonca ve Sırpçayı Arnavutçadan daha iyi anlıyor. Evet bu fakir yaşım 78 olduğu halde, işte 20 senedir bilgisayarın başındayım. Ve her sene ikişer sefer 1 aylığına hizmet için bazen hanımla olmak üzere balkanlarda Arnavut Müslümanların yaşadığı o dört devlete gidiyorum ve bügüne kadar benim tercüme ettiğim kitaplardan 100.000 adet oralarda parasız dağıldı 4.500 e-mail adresim var Arnavutça www.albnur.com sitemizi 56.000 kişi ziyaret etmiş. İşte Nurnet.org sitesine dahi ağabeylerin zorlaması ile bu sitede dahi hizmet etmeye çalışıyoruz.

İşte aşağıdaki yazıda bizden 14.000 km uzak yer olan Arjantin’e Risaleler nasıl ulaştığını hayretle görün.

www.nurnet.org/arjantin-risale-i-nura-sahip-cikiyor

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

Gençken Yapılacak 100 Şey

VARLIĞINIZIN VE HAYATINIZIN AMACINI SORGULAYIN…
1. Nasıl yaratıldığını ve seni kimin yarattığını bir düşün.
2. Varlığının ve hayatın amacını sorgula.
3. Dünya hayatının kısalığını anla.
4. Ölüm gerçeği ile yüzleş.
5. Ölümün yaşının olmadığını bil. Gençliğine güvenme.
6. Ölüm sonrasında ne olacağını düşün.
7. Sana verilen sınırlı ömrü nasıl kullanacağın ile ilgili seçimini yap.
8. Dinini öğren.
9. Dinî ve insanî sorumluluklarının bilincinde ol.
10. İbadetlerinde gönülden ve titiz ol.
11. Allah’ı çok an.
12. Dua et.
13. Sadece kendin için değil tüm insanlar için de dua et.
14. Tövbe et.
15. Hatalarından pişmanlık duy.
16. Ahlaklı ve faziletli ol.
17. Aklını işlet.
18. İhlâslı ol.
19. Güvenilir ol.
20. Fedakâr ol.
21. Çalışkan ol.
22. Öldürme.
23. Çalma.
24. Faiz yeme.
25. Yalan ve hileden uzak dur.
26. Zarafet sahibi ol.
27. Gıybet etme.
28. İnsanların kusurlarını arama.
29. Hüsnü zanda bulun.
30. Hataları örtücü ol.
31. Hakkı ve adaleti gözet.
32. İnsaflı ol.
33. Şahitlikten kaçınma.
34. Çirkin işlerden ve fenalıklardan uzak dur.
35. Nefsine hâkim ol.
36. Namuslu ve şerefli ol.
37. Hayâ sahibi ol.
38. Tevazu sahibi ol.
39. Güzel düşünüp güzel davran.
40. Helal ve Haramı gözet.
41. Boş ve lüzumsuz söz ve davranışlardan uzak dur.
42. Hayırlı işlerde yarış.
43. Güzel söz konuş.
44. Güler yüzlü ol.
45. Hayrı, iyiyi ve güzeli tavsiye et.
46. Sev.
47. Sevil.
48. Kin gütme.
49. Özrü kabul et.
50. Öfkelenme.
51. Kibirlenme.
52. Affet.
53. Şefkatli ol.
54. Barışı esas al.
55. Hoşgörülü ol.
56. Sabret.
57. Tevekkül et.
58. Kanaatkâr ol.
59. Sözüne sadık ol.
60. Dünya hayatının geçici zevklerine kapılma.
61. Yetimi, öksüzü, ihtiyaç sahibini gözet.
62. Yaptığın iyilikleri başa kakma.
63. Darlık anında dahi malından hayır yolunda harca.
64. Cömert ol.
65. Paylaş.
66. Yardımlaş.
67. Cesur ol.
68. Tedbirli ol.
69. İsraf etme.
70. Ailen ve akrabalarını gözet.
71. Komşularınla iyi ilişkiler kur.
72. Kadir-Kıymet bil.
73. Vefakâr ol.
74. Dinine, vatanına, milletine hayırlı bir insan ol.
75. Kendini geliştir, yetiştir.
76. İnsanlık meselelerine karşı duyarlı ol.
77. Müslüman kardeşinin derdini kendine dert edin.
78. Sadece kendin için değil, tüm insanlık için faydalı işler yapmaya
çalış.
79. Varlığı zorunlu ve her türlü övgüye lâyık olan,
80. Eşi ve benzeri olmayan,
81. Mülk ve yönetimin sahibi olan,
82. Her şeye gücü yeten,
83. Yaratan, var eden,
84. Rahman ve Rahim Olan,
85. Affeden ve hataları bağışlayan, tövbeleri kabul eden,
86. Her şeyi gereğince bilen,
87. Her şeyi gereğince gören, işiten,
88. Her şeyi çepeçevre kuşatan,
89. İyilik ve lutfu sonsuz olan,
90. Böylesi yaşamaya elverişli bir dünya ve içinde çeşit çeşit canlılar
yaratan,
91. Her sabah yeni bir günü yaratan ve seni yaşatan,
92. Görmeni, işitmeni, hissetmeni nasip eden,
93. Yürüyecek ayaklarını, iş görecek ellerini yaratan,
94. Barınacak bir yuva, yiyip içilecek rızıklar veren,
95. Hastalandığında sana şifa ulaştıran,
96. Dertlendiğinde deva ulaştıran,
97. Dualarına karşılık vererek kulu için en hayırlısını dileyen,
98. İyi ile kötüyü ayıracak akıl veren,
99. Sevmeyi, sevilmeyi mümkün kılacak kalp veren,
100. Rabbine şükret.

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org