Etiket arşivi: abdulkadir haktanır

Görün, Nasıl Müthiş Bir Zamanda Yaşıyoruz?

Bu Zaman imanı kurtarmak zamanıdır. E: 242

Bu Zaman şahsi ma’nevi zamanıdır.E: 267

Bu Zaman adeta fetret devri denmeye seza dır.B: 375

Bu Zaman cemâat zamanıdır, cemâatın ruhu olan şahsı ma’nevi daha metindir. Ms: 102

Bu Zaman cemâat zamanıdır, şahıs zamanı değil. Şahıs dâhî ve hattâ yüz dâhî derecesinde olsa, bir cemâtın mümessili olmazsa, bir cemâatin şahs- ma’nevîsini temsil etmezse? Muhâlif bir cemâatın şahsi ma’nevisîne karşi mağlubdur. 29. M:439

Bu zaman ehli hakikat için, şahsiyet ve enâniyet zamânı değil. Zaman cemâat zamanıdır. Cemâatten çıkan bir şahs-ı ma’nevi, hükmeder ve dayanabilir.K:143

Bu Zaman hem İmân ve din için, hem hayat-ı içtimâîye ve şeriat için hem hukuk-u âmme ve siyaset-i islamiye için, gayet ehemmiyetli birer mü-ceddid ister. K: 189

Bu Zaman tarika zamanı değil, belki iman kurtarma zamanıdır.E:29 E:67

Bu Zaman cemâat zamanıdır, ferdi şahıslar dehâsı, ne kadar harika da olsa, cemâatın şahsi ma’nevîsinden gelen dehâsına karşı mağlûb düşebilir.E:71

Bu Zaman eskizaman gibi değildir. Eski zamanda imanı kurtaran on el varsa, şimdi bire inmiş. İmansızlığa sevk eden sebepler eskiden on ise şimdi yüze çıkmiştır. S:760

Bu Zamanda en rağbetli en iftiharlı (şey maalesef) siyasetle iştigal ve dünya hayatını te’min etmektir.Ms:91

Bu Zamanda ehl-i islamın en büyük tehlikesi, fen ve felsefeden gelen bir daleletle kalplerin bozulması ve imanın zedelenmesidir. 16.L:104

Bu Zaman âile hayatının dünyevi ve uhrevi saâdetinin ve kadınlarda ulvi seciyelerinin inkişâfının sebebi, yalınız daire-i şeriâttaki âdab-ı islamiyetle olabilir.24.L: 202

Bu Zamanda Risale-i Nura ekmekten ziyada işhtiyâç vardır.K:121.E:65

Bu Zamanda mimsız medeniyetin icabatından olarak hacatı zaruriye dörtten yirmiye çıkmış Em.2: 242

Bu Zamanda tiryakilikle görenekle ve itiyadla hacat-ı gayri zaruriye, hacat-ı zaruriye hükmüne geçmiş. Âhirete iman ettiği halde, zaruret var diye ve zâruret zannıyla, dünya menfaâtı ve maişet derdi için dünyayı ahrete tercih ediyor. Em.2: 242

Bu Zamanda öyle günahlar, zulumlar oluyor ki rahmet istemeye yüzümüz kalmıyor, ma’sum hayvanlar da azap çekerler.E: 33

Bu Zamanda en büyük bir ihsan, bir vazife imanı kurtarmaktır, başkasının imanına kuvvet verecek bir surette çalışmaktır.E: 63

Bu Zamanda dalalet fenden ilimden geldiği için, ancak onları izale etmeye ve nesli atiden o belaya düşen kısmını kurtarmağa,karşılarına dayanmağa Risale-i Nur gibi her cihette mükemmel bir eser lazımdır. E: 22

Bu Zamanda enaniyet çok ileri gitmiş. Herkes kameti miktarınca bir buz parçası olan enâniyetini eritmeyip, bozmuyor, kendini mazur biliyor. Ehli hak zarar eder. Ehli ilhad istifade ediyor. K: 196

Bu Zamanda efkâr, bizzat saâdeti dünyaya müteveccihtir. Mn:91

Bu Zamanda israfata medar olacak para, çok pahalıdır. Mukabilinda bâzen haysiyet, nâmûs rüşvet alınıyor. Bâzan mukaddesat-ı diniye mukabil alınıyor, sonra menhus bir para verıliyor.19.L: 141

Bu Zamanda Nurlarla hizmeti imaniye, her tarafa ilanatla ve muhtaç olanların nazarlar-ı dikkatlerini celbetmekle olur.26.L:266

Bu Zamanda siyaset kalpleri ifsâd eder ve asabi ruhları azab içinde bırakır. Selamet-i kalb ve istirahatı ruh isteyen adam siyaseti bırakmalıdır. K: 123

 

Bu Zamanda şüpheli mallarda, zaruret derecede iktifa etmek lazımdır.19. L: 142

Bu Zamanımız münkêrat ve bid’alar seylinin ihatası zamanıdır.Ms: 181

Bu Zamanımızın ceryanı (benim gibi) çokların vehmıni tehlikelere atmıştır. Allahın izniyle Mesnevi Nuriye onları kurtaracaktır ümidindeyim (Bediüzzaman) Ms: 50

Bu Zamanın hastalığı benlik, enaniyet, hotfuruşluk ve hayatını güzelce medeniyet fantaziyeleri ile geçirmek iştihası, tiryaki gibi hastalıklardır. Em.2: 246

Bu Zamanın marazı akibeti görmeyen kör hissiyatın hükmüyle, hazır bir dirhem zehirli lezzeti, ileride bir batman safi lezzete tercih etmektir.K:197

Zamanımızda beşerin nazarı dikkatı başka maksatlara müteveccihtir.27.S : 492

Zamanımızda saâdeti ebediyeye bedel, saâdeti dünyeviyeye medarı nazardır.27,S: 492

Zamanımızda tevekkülsüzlük içinde derd-i maîşet rûha sersemlik ve felsefe-i tabiye ve maddiye akla körlük vermiştir.28.S 515

Zamanımızda yalanın müdhiş çirkinliği gizlenip, doğruluğun parlak güzelliği görünmemeye başlamıştır.27.S:490

Zamanımızda mergûb siyaset metâ-ı ve hayat-ı dünyeviyenin te’mini ve felsefenin revaçlarıdır.27.S: 481

Zamanımızın fitnesi en büyük bir fitne olduğundan, hem müteaddid hadisler, hem çok işarat-ı Kur’aniye ayni tarihiyle haber veriyorlar.13.Ş: 332

Zamanımızın nazarı, saâdeti dünyeviyeye bakıyor, ahkâmları ona tevcih ediyor, ruhu şeriattan yabânidir, şeriat nâmına içtihad edemez.27S:482

 

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

Ahirzamanda Değilmiyiz?

Ne dersiniz, Peygamberimiz Aleyhissatu vesselamın haber verdiği o müthiş âhır zaman, çıkmadımıki?

1-  Dedikodu yaygın bir hal alacak.

2-  Gönüller bir birini sevmez olacak. Din ve dünyalık işlerde muhtelif görüşler belirecek, kardeşler bile dinde ve muhtelif mezhebte ihtilaf edecekler.

3-  İmar edilen şeyler harap edilecek, harap olanlar ise imar edilecek.

4-  Yalancı şahitler ve boşanmalar artacak, ani ölümler sık  görülecek.

5-  Mal çoğalıp sel gibi akacak, mal sahibi olan malına tapacak ve tüccarların çoğu hilekâr olacak.

6-  Kişi karısına itaat edip anasına asi olacak ve arkadaşına yaklaşıp, babasına asi olacak.

7-  İnsanların başına öyle bir zaman gelecek ki, onlardan faiz yemeyen kalmayacak, yemese bile tozu onlara bulaşacaktır.

8-  İlim azalacak, cehalet, anarşi ve cinayetler artacak, adam öldürmek hafif bir suç sayılacak.

9-  Hilesiz iş yapılmayacak, tâcirler ve yazarlar artacak kalem bollaşacak.

10-         Zenginler-ticaret için, hafızlar riya ve gösteriş için hacca gidecekler.

11-         Büyükleri  merhametsiz, küçükler hürmetsiz olacak, çocukları terbiye etmek, köpekleri terbiyeden daha zor olacak.

12-         Bir Müslüman, koyundan daha âciz olacak, hor ve hakir görülecek. Bir düzine Hadis sıraladıktan sonra, “Acaba ne haldeyiz?”Diye kendimize bir soru tevdi ettikten sonra, diğerlerini de sıralamak istiyorum diyeceyiz.

13-         İçkiyi devletler teşvik edecekler ve muhtelif isimler altına içilecek…

14-         Akrabalık bağları kopacak ve selam sadece tanıdık olanlara verilecek.

15-         Zenginlere itibar edilecek, cimrilik artacak, zekât ağır bir borç olarak kabul edilecek.

16-         Din için değil, dünyalık için öğrenim yapılacak.

17-         Erkekler kendilerini kadınlara, kadınlarda erkeklere benzetecekler.

18-         Yırtıcı hayvanların derileri tabaklanarak çeşitli giyim eşyası yapılacak (Küçük manto ve benzerleri…)

19-         Ümmetimin erkekleri şişmanlaşacak ve semizlenecekler…

20-         Faiz alış/veriş, rüşvete hediye denilecek, tefecilik artacak, para gelsin de nereden gelirse gelsin denilecek.

21-         Kazanç belirli kişiler arasında dolaşacak, dar gelirliler açlık ve sıkıntıya düşecek.

22-         Bir çok kişi az bir dünyalık karşılığında dinini feda edecek.

23-         Fasıklar başa geçecek ve konuşmasını bilmeyenler halka hitap edecek.

24-         Kabirler süslenecek ve Kur’an kazanç getiren bir meta haline gelecek.

25-         Fitne her eve girecek ve tecrübesiz gençler başa geçecekler…

26-         Kur’andan bir resim, İslamdan bir isim, Müslümandan bir cisim kalacak,

27-         Üç şey çok kıymetlenecek; helal para, kendisiyle amel edilen bir sünnet ve candan bir dost.

28-         Sonradan gelen nesiller önceden nesillere süğüp sayacaklar.

29-         Mihnet, bela, musibet olacak, rahat ve huzur kalmayacak, kimse eliyle bunları önleyemeyecek.

30-         Kişi elbisesini koruduğu kadar dinini korumayacak ve fakirlerde namaz kılmayacak.

31-         Zaman kısalacak. Bir sene bir ay gibi, bir ay bir hafta gibi, bir hafta bir gün gibi geçecek,bir günün geçmesi ise bir yaprağın yanması kadar çabuklaşacak, hiçbir şeyde bereket kalmayacak…

32-         Minareler çoğalacak camiler süslenip ziynetlenecek. (Kilise ve havralar gibi) ve içlerinden yüksek sesler yükselecek.

33-         Hâinlere emin, emin olanlara hain denilecek ve “Şurada emin bir insan vardır” denilecek kadar emin insanlar azalacak.

34-         Cemaatin inancı zayıf, ibadeti taklit olacak; hâfızlar çok ama âlim bulunmayacak.

35-         Erkekler erkeklerle, kadınlar kadınlarla münasebetsiz alaka kuracak.

36-         Her tarafta şarkıcı ve çalgıci kadınlar zuhur edecek.

37-         Söz kadınlarda olacak zina yaygınlaşacak.

38-         Haram işlemeyi kolaylaştıran imkânlar artacak, gençler günah işlemeye ve kötülük yapmaya çok meyledecekler.

39-         İmanı kalpte tutmak kor ateşi elde tutmak kadar zor olacak, kişi gece mü’min sabah kâfir olarak kalkacak, veya bunun tersi…

40-         Dünya işlerine dalınıp ahiret unutulacak,Allahın kitabıyla amel etmek ayıp olacak.

41-         Büyük ve gösterişli binalar yapılacak ve bunlardan dolayı sokaklar daralacak.

42-         Herkes “kazanamadığından ve geçinemediğinden” şikâyetçi olacak.

43-         Kişiye şerrinden korkulduğu için ikramda bulunulacak. Görünüşte dost fakat esasta düşman insan sayısı artacak. Sözler hep yalan ve birbirine muhalif olacak, amir ve memur çok, fakat doğru iş yapan az olacak.

44-         Hayırlar ve yağmurlar azalacak, depremler ve taşkınlıklar artacak.

45-         Âlimler, para ve dünya karşılığında ilim öğretecek, ahret ameli ile dünyalık talep edecekler.

46-         Allahu teâla (celle celalühü) yu apaçık inkâr edilecek.

47-         Âlicenaplık izzet ikram ve cömertlik duyguları kaybolacak ve haklar para karşılığı satılır hale gelecek.

48-         Sabah giyilen elbise başka, akşam giyilen elbise başka olacak. Önümüze yemeklerden birisi gelip diğeri gidecek ve Kâbenin Örtüldüğü gibi, evlerinizi duvarları da halılarla örtülecek.

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

Bu Yazı Hanımların Çok Mühim Meselelerini İhtiva Eder

Daha aşağıda göreceksiniz ki, Üstad Bediüzzaman hazretleri dahi bu mevzuumuzu tasdik eder. Evet iç ve dış düşmanlarımız hanımlarımızı soyup soğana çevirmekle bizlere en büyük darbeyi vurarak hedeflerine ulaşmışlardır. Hanım nazik bir yaratık olduğu için onu her işte çalıştıramazsın. Ağır işlerde, erkekler gibi madenlerde çalıştıramazsın. Ona da askerlik yaptıramazsın. Hanımı geceyle olur olmaz, tenha yerlerde yalnız terk edemezsin. Araba sürme ehliyeti olsa bile, şehirler arası şoförlük asla yapamamakla beraber, şehir içi bile onun gece şoförlük yapması, onu tehlikeye terk etmekten başka manaya gelmez. Hatta erkeklerle beraber çalışan hanım, kendisini ve beraber çalıştığı erkek arkadaşlarını günaha sokmaktan kurtulamaz.

Hanım kızlarımızı işçi veya memure yapmak için, zavallı anneler ile babalar  kızını bir diploma sahibi yapmak için gece gün uğraşırlar. Öte yandan hanım kızın arkadaşları birer fakülte bitirmişler ya, kendi kendine, aman ben onlardan geri kalmayayım der. Bu diplomalı kızımız, bir taraftan nişanlanmak için erkeklere diploma ile hava atar, öte yandan evlenince maaşıyla beyine kafa tutar.

Kardeşlerim zaruret insana çok ağır şeyleri yaptırır. Fakat siz söyleyin? Çalışan hanım aç kalmamak için mi çalışıyor, yoksa insanın gözü doymadığı için mi hanım çalışıyor, veya çalıştırılıyor. Bunu da sizden soruyorum? Çalışan hanımlarımızın % kaçı tesettürün hakkını verebiliyor? Kardeşlerim mahşerde ki hesap günümüz bizi bekliyor. Onun adı “Pişmanlık günü”dür. Yapıp ne yapıp az pişmanlıkla kurtulmaya gayret edelim, yoksa sonraki pişmanlık fayda vermez!

Bu sebepten dinimiz hanımı, içişleri bakanı erkeği ise dışişleri bakanı tayin etmiştir. Kadın evde vazifesini yapmaya çalışır onun vazifesi olan evin iç işlerini yapmaya gayret ederek beyinin dış işlerine fazla karışmadığı takdirde iş düzgün gider. Ailede huzur olur.  Siz söyleyin dışarıda çalışan hanımlardan hangisi memnundur. Bir taraf yavrusu çocuk yuvasında büyüyen yavru, anne hasretliği çekerek büyür, öbür taraftan zavallı anne yavrusuna karşı en çok muhabbet beslediği halde ondan uzak yaşaması, anne için ondan daha acı hiçbir şey yoktur.

 

Siz söyleyin? Çalışan hanımların bir, en çok iki evladı olabilir. Çalışan hanımların, ikiden fazla evlada kaç tane hanım sahiptir. Öte yandan,  hanım işten yorgun gelince beyi de yorgun gelmiş, beyi yemek ister, öbür yandan yavrusu çocuk yuvasından getirilmiş ağlar. Bu vaziyette olan zavallı hanım kendisini rahat his edebilir mi, size soruyorum, ne dersiniz? Buna, Üstadın Lemaatta ki  ifadelerinden daha iyi  öğreneceğiz:

“Kadınlar yuvalarından çıkıp beşeri yoldan çıkarmış, yuvalarına dönmeli

“İza te’enneserricalu-ssufehau bil-hevesati +

İzen tereccelennisau’nnaşizatu bil’vekahati.” (*)

Mimsiz medeniyet, taifeyi nisayi (hanımları) yuvalarından uçurmuş, hürmetlerini kırmış, mebzul meta yapmış. Şer’i İslam onları rahmeten (Rahmeti ile) da’vet eder eski yuvalarına. (Onların) hürmetleri orada, rahatları evlerinde, hayat âilede. Temizlik zinetleri.

Haşmetleri (izzet ve şerefleri), Hüsni hulk (Güzel ahlak); Lutfi cemali, (güzelliği), Ismet (günahtan uzak olması); hüsni kemali (olgunluğu), Şefkat (merhamet); eğlencesi, evladı. Bunca esbabı ifsat (bu kadar sebepleri yok etmek), demir sebat kararı lazımdır ta dayansın. Bir meclisi ihvana (bir erkek topluluğa), güzel karı girince riya ile rekabet, haset ile hodğamlık depretir damarlari!

Yatmış olan hevesat (şehevi duygular), birden bire uyanır. Taife-i nisada serbesti inkişafi (hanımların sınırsız hürriyeti), sebep olmuş beşerde ahlaki seyyienin (insanların kötü ahlakına sebep olmuş). Şu medeni beşerin hırçinlaşmış ruhunda, şu suretler delilen (yarı çıplak kadın fotografları) küçük cenazelerin, mütebessim meyyitlerin rolleri pek azimdir (gülümseyen yarı çıplak hanımların rolleri büyüktür);

Hem  müthiştir te’siri (**)

Memnu’heykel, suretler (dinen yasak olan heykeller ve resimler): Ya zumlu mütehaccir (ya taşlanmış zulum), ya mütecessit riya (ya vucut halinde bir gösteriş), ya müncemid hevestir (ya donuk bir histir). Ya tılsımdır (ya herkesin çüzemedi bir tılsımdır): Celbeder o habis ervahları (kendine çeker o pis ruhları).”

Tarih ve hadiseler bize inkar edilmeyecek bir gerçeği önümüze serip gösteriyor ki: İslam ahlakına sahip olanlar, hadlerini bilirler. Kendi hatalarını kabul ederek ona göre davranırlar. Fakat bunu da unutmayalım ki İslam ahlakı da ilimsiz elde edilmez.

Şimdi çok kimse bu soruyu benden soruyor? Dinimizce gelin, kaynata ile kaynanasına hizmet edip onlara bakmaya mecbur mudur? Hayır, dinimiz onlara bakmaya gelini mecbur etmez. Onlara bakıp onların her türlü ihtiyaçlarını giderme işini oğlana yükler. Fakat onlara bakmak gelin için bir fazilettir, şereftir, sevaptır. Nasıl ki yarın, öbür gün, Allah o geline hanıma herhangi evlat bağışlarsa, doğacak evlatları, kaynana beşikte sallayıp bakar, gelin herhangi yere giderken, oh be yavrumu sağlam yere bırakıyorum der. Hiç çekinmeden kaynanasına: Anne çocuğa bakar misin! Ben gidiyorum diyerek rahat ve hiç dertsiz gider! O da bakarım evladım kızım size güle güle der onları uğurlar. Çünkü onun öz torunu olduğu için seve seve bakar, gelin hanım da rahat rahat ziyarete veya  işini görmeye gider, böylece fazla zahmet görmeden ikisi de mutlu yaşarlar.

Evet, aklı başında olanlar bunu hiç inkâr edemezler ki: Herkes âile hayatında bu gibi yardımlara muhtaçtır. Hele yeni evlenen gençler ailede karşılaşacakları çok çeşitli problemlerin çözümünü bilemezler. Anne baba gibi, hem en yakın akraba hem de tecrübeli kimselerin tecrübelerinden istifade etmeye onlar çok muhtaçtırlar. İnsan hayatında başına neler geleceğini bilemez. Bunun için, yalnızlık, yalınız Allaha mahsus olduğunu bilmeliyiz.

Geçen gün bir hoca efendi televizyonda dini program yaparken,  bir hanımefendi, telefonda hocaya: Hocam değil mi dinimiz kadını kendi doğurduğu evladına bile bakmakla yükümlü tutmuyor demişti? Hoca  efendi de ona: Evet, dinimiz kadının hakkını tam verdiğini buradan anlıyoruz ki, kendi doğurduğu evladını de bakmaya hanımı zorlamıyor. Fakat kendi evladına bakmayan hanımdan hayır beklenmez ve kendi evladını bakmak istemeyene asla sözüm yoktur demekle, hoca efendi, hanımefendiye lazım olan cevabı verdi.

Şimdi kandırılmış bazı zavallılar bilmeden İslamiyet kadınların haklarını vermemiş diyorlar. Halbuki dinimiz hanıma noksansız rahatını vermiş. Erkeği hanımdan ayırmadan meşru yollarla ikisine farz olan ilmi onlara farz kılmıştır. Fen ve dini bilgileri erkek öğrense çok iyi olur. Hanım ise para kazanma ilmi değil yaradılış sırrını iman hakikatlerini bilmesi lazımdır. Zaruri ihtiyacı olursa, kadın Allahın emirlerine isyan etmeden geçimini temin etmek için çalışabilir.

Bu mühim meseleyi dahi buraya ilave edeyim:

Hanımlardan bazıları: Adalet mi bu? İslam dini erkeğe dört kadınla evlenmeye müsaade etmiş, kadın buna nasıl dayansın, biz kadınlar da erkekler gibi insan değil miyiz ki? Bu kelimenin altında şu yatıyor. Niye Allah erkekleri kadın yaratmamış ta bizi erkek? Bütün bu yanlış düşünce ve sorular anne ve babalarından âile terbiyesi alamayanlardan geliyor.

Biz de, hem onları, hem de, din bilgilerinden mahrum kalan diğer Müslümanları nazara alarak dört kadınla ne için evlenmeyi Allah müsaade etti meselesini öğrenmeleri için, birkaç noktaya işaret ederek, onların bilmedikleri yönleri izah etmeye çalışacağız.

1- İslamiyet bir kadından dörde çıkarmamıştır. Belki, İslamiyet geldiği zaman 40 kadınla evlenenler oluyordu. İslamiyet onlara yalınız dört kadınla nikâhlanabilirsiniz emredince, İslam dinini kabul edenler fazlasını boşamaya mecbur kalarak dörde razı oldular.

2-   İslam dini yalınız bir şehre, bir vilayete veya bir kıt’aya gelmemiştir. Bir asra da münhasır değildir. Belki Allah tarafından nazil olan Kur’ânı Kerim, öyle bir kanundur ki , hiç kimse onun bir noktasını silmek için el uzatamamıştır. Mademki öyledir, elbette hükmü her hangi bir zamana ve herhangi bir yerle sınırlanmayan böyle bir kanun, zayıf olan dindar bir fakiri de, şehevi duyguların baskısı altında yaşayan bir zengini de idare edebilecektir. Bu sebepten ötürü erkeklere ağır şartlarla, yani erkek: Dört bile kadına haklarını noksansız vererebilirse, dört kadınla evlenmeyi  müsaade etmiştir.

3- İslam dini Müslüman’lara dört kadınla evlenmeyi müsaade etmiştir. Sebebine gelince, düşmanlarla savaşmaya kadınlar değil erkekler gider, savaşta şehit olan o erkeklerin  yetim kalan yavruları ile beraber dul kalan o gencecik hanımlarına sahip çıkmak amacıyla, dört hanımla evlenmeyi müsaade etmiştir.

4-İslam dini dört kadınla evlenmeyi emretmemiştir, belki erkeğin vaziyetine göre, ihtiyacına göre, alacağı kadının ihtiyaçlarını noksansız gidermek ve adaletle davranmak şartı ile ve onlardan doğacak yavruları giydirmek beslemek şöyle dursun, onlara hem din hem de dünya için lazım olan eğitimi ve geçimini temin etmek şartı ile birden dörde kadar kadınla evlenmeyi  müsaade etmiştir. Ayet-i Kerime’de:”Eğer adaletli davranacağınızdan endişeli iseniz o zaman size bir tane kâfidir” buyrulmuştur.( Nisa ayet 3)

5- İslam dini birden dörde kadar kadınla evlenmeyi, erkekleri haramdan muhafaza etmek için, müsaade etmiştir. Çünkü, her erkek şehevi duyguları tarafından farklı baskı hisseder. Bu baskıyı taşıyanların, hanımları hayız ve nifas hallerinde, yani kadınların adet görme müddeti 7 gün,  çocuk doğurmadan sonra 40 gün içinde kadınlara yaklaşma yasağı zamanında, hali müsait olanları haramdan kurtarmak için, ağır şartlarla, yani alacakları hanımlara eşit muamele etmek şartı ile, dörde kadar kadınla evlenmeyi müsaade etmiştir.

6- Evlenmekten ana maksat, neslin çoğalmasıdır. O esnada ki keyif ise, Halik tarafından nesli devam ettirmek için çiftlere verilen peşin bir ücrettir. Bu dünyada insanlar ücretsiz iş yapmadıklarını bilen Allah, onlara ücretlerini verip nesli çoğaltmak için evlenmeye sevk etmiştir. Kadınların evlat doğurma dönemi erken tükendiği için, erkeklerin birden fazla hanımla evlenmelerine müsaade edilmiştir.

7- Dört kadınla evlenme tenkidi, Müslümanlardan değil, yolunu sapmış olanlarla imansızlardan geliyor.  Halbuki bunlar her gün gayrimeşru yollarla kendilerini tatmine çalışırlar. Hatta bunlar kendilerine hanımın derdini ve doğacak çocuk yükünü üzerlerini almamak için bir hanımla bile evlenmiyorlar. Belki boğazlarına kadar harama batık bir hayat sürüyorlar. İşte bu tenkit fikri, batılılardan bizi lekelemek için gelmiştir. “Aids” hastalığı, dinini yaşayan  Müslüman devletlerde değil, ecnebilerde çoğalıyor. “Aids” hastalığından korkan bizim zavallıların şikayeti de dört hanımla evlenenlerden değil gayri meşru zevklerin peşine koşanlardan geliyor. Bu sebeptendir ki  Dispanserlerde büyük büyük yazılarla aman kendi hanımınızı yeterli bulup dışarı çıkmayın, yazıları çekinmeden bir tedbir olsun diye yazıyorlar.

8- Bugüne kadar hiçbir anayasa veya kanun, insanların tamamına faydalı olamamıştır. Çıkan kanunlara bakılır, çoğunluğa faydalı ise o iyidir. Bu itibarla mademki İslam dininin hükmü kıyamete kadar devam edecektir. O zaman bir tarafı tamir ederken diğer tarafı harap etmemeğe dikkat ederek, toleranslı olmayı elden bırakmamıştır. Madem böyledir, Allah’ın Kanunu olan Kur’an-ı Kerim’in hükmü her zaman ve dünyanın her yerinde yaşayan insanlar için geçerlidir ve geçerli olacaktır.

9- Bunu herkes bilmesi lazım ki, bir mucidin, veya bir san’atkârın yaptığı  san’atta, ancak o eseri yapanın kanunları geçerlidir. Yani bir mucit icat ettiği makineye bağladığı katalog-kullanma  kılavuzu  geçerlidir. Bunun haricinde mevzuun dışında  herhangi dalda çok mahir biri de olsa onun sözü  o makinede geçerli olamaz. Başkasının yapısı olan, bu aciz insanın yaptığı kanun hakkında hüküm böyle olursa? Ezelden ebede kadar her şey kabza-i tasarrufunda bulunan Şanı yüce Allah’ın yaptığı işlerde Allah’tan başka kimin hükmü geçebilir. İnsanın faydası için yapılan kanunlardan hangisi Allahın kanunundan daha doğrudur veya doğru olabilir? Onun yaptığı işi O’ndan daha iyi kim bilebilir? İsterseniz deneyin? Mercedes’i yapan mühendisin arabaya astığı kullanma kılavuzunu hükümsüz sayın. Sonra arabayı sürerken, frene basacak yerde gaza basın de görelim halinizi. Sanırım bu kadarla, bu sorunun cevabını aldınız..

İşte bu mevzuda son sözüm. Dinimizde müsaade olunduğu halde Allahın en sevmediği şey boşanmak olduğunu nazara alarak evliler biri diğerini kırmamak için dikkatli olacaklar. Bundan ötürüdür ki, yukarıda dediğim gibi: İslam ölçülerine göre nikâh  sözleşmesi yapılırken ömrün sonuna kadar desen kabul olmaz. Peki nasıl olacak?  Sonu olmayan bir hayata göre dini nikâh olunur. Onun için, dini bütün olan Müslümanlar, aman o uzun hayatta arkadaşımı kaybetmeyeyim diyerek bir diğerinin ufak tefek söz ve davranışlarına  tepki göstermesinler.

____________________________________________

(*) Tesettür Risalesinin esasi dir. Yirmi sene sonra Müellifinin mahkûmiyetine sebep gösteren bir Mahkeme, kendini ve hakimlerini ebedi mahkum ve mahcup eylemiş.

(**) Nasıl meyyite (ölü) bir karıya nefsanî nazarla bakmak nefsin dehşetle alçaklığını gösterir. Öyle de rahmete muhtaç bir biçare meyyitenin (ölünün) güzel tasvirine (suretine) müştehiyane bir nazarla (şehvet iştahıyla) bakmak, ruhun hissiyati ulviyesini (ruhun ulvi hislerini) söndürür.

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

Müslüman Hanım Ve Erkekleri İmansız Bırakan Husus

Nasıl ki camiden çıkanlara, rahat rahat  selam verebilirsin. Onlardan birine: Sen Müslüman mısın? Sorman mahcup olmaktan başka bir şey kazandırmadığı gibi, Noksansız İslam tesettürüne bürünen bir hanımı görünce de, ona şüphe ile bakıp bu acaba Yahudi hanımımıdır yoksa Hıristiyan hanımımıdır demen, kafanda bir noksanlık, bir sakatlık olduğunu meydana çıkmış olur. Hatta bu iki hususu başkasına sorman, mahcubiyetten başka bir şey insana kazandırmaz.

Aynen bunun gibi: Sosyete bir Türk kızıyla, bir Alman kızını, bir İtalyan kızını ve yahut İngiliz kızını yan yana getirsen, hangisi Türk kızıdır tanıya bilirmisin? Ve yahut Fötrlü bir Türk erini birkaç fötrlü batı devletinin erleri ile yan yana getirsen hangisi Türk tür tanıman imkân olur mu? Öbür alemde onlarla aynı cehennemde yanmak istemeyenler kendilerine çeki düzen verip dikkatli olmaları lazım değil mi?

Evet, bakın  Ayeti kerimenin mealine: “Ey iman edenler, Yahudiler ile Hıristiyanları dost edinmeyin! Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. İçinizden her kim onlara yardaklık ederse, muhakkak o da onlardandır. (Mâide, Sh.51)

Hadisi Şerif ise “”Men teşebbehe bi kavmin, fehüve minhüm” (Kim bir kavme benzerse o da onlardandır) (Ebû Davud, Libas, 4; Müsned, 2/50) Yani:

İşte bu Ayeti Kerime ile Hadisi Şerifin ma’nasını açıklayan kitabı İsklipli Atuf Efendinin Şehid olmasına  sebeptir.

Yalnız O zat değil,  Bosna’da Seyfullah Efendi ile, Arnavutluğun İşkodra kentinden İbrahim Kadu Efendi dahi, ayni Ayet ile Hadisi Şerifleri açıklayarak kitap yazmışlardır.

Bakın ne demiş Şeyhül İslam: Evet Şeyhül İslam demek, bütün dünya Müslümanlarının Müftüsü demektir. “Ve kırk sene evvel bir hadisin harika tevilini beyan ederken, cin ve insin Şeyhülislamı Zembilli Ali efendinin “şapkayı şaka ile dahi başa koymaya hiç bir cevaz yok” demesiyle beraber, bütün şeyhülislamlar ve bütün ulema-i İslâm cevazına müsaade etmedikleri halde, avâm-ı ehl-i İmân onu giymeye mecbur olduğu zaman, o büyük allâmelerin adem-i müsaadeleri ile, onlar tehlikede, yani ya dinini bırakmak, ya isyan etmek vaziyetinde iken, kırk sene evvel Beşinci Şuanın bir fıkrası, “Şapka başa gelecek, secdeye gitme diyecek.  (Şualar,Sh: 385)

Bediüzzaman Hazretleri ise tesettür hakkında ne diyor: «Risale-i Nur’un ehemmiyetli bir esası olan tesettür şiarı…» (Kastamonu Lahikası sh:262) demekle füruat değil, aksine ehemmiyetli bir esas olduğunu nazara veriyor. Evet âhirzaman fitnesi­nin açık-saçıklıkla hayasızlaşan kadınlardan çıktığına dikkat çeken Bediüz­zaman Hazretleri diyor ki:

«Ahirzamanın fitnesinde en dehşetli rolü oynayan, taife-i nisa­iye ve onların fitnesi olduğu hadîsin rivayetlerinden anlaşılıyor. … Bu zamanda zındıka dalaleti, îslâmiyete karşı muharebe­sinde, nefs-i emmarenin planıyla, Şeytan kumandasına verilen fırkalardan en dehşetlisi; yarım çıplak hanımlardır ki, açık ba­cağıyla dehşetli bıçaklarla ehl-i imana taarruz edip saldırıyorlar.» (Gençlik Rehberi sh:23)

Yine Bediüzzaman Hazretleri diyor:

«Fitne-i âhirzamanın mahiyeti bana göründü ki; o fitnenin en dehşetlisi ve cazibedar, kadınların yüzsüz yüzünden çıkıyor.» (Gençlik Rehberi sh:16)

Demek tesettür mes’elesinin füruat olması şöyle dursun, ahkâm-ı kat’iye-i Kur’aniye arasında hayatî bir ehemmiyeti haizdir. Bu sebebledir ki: «O fitneyi ateşlendiren ve talim eden irtidatkâr bir şahs-ı manevî» (Gençlik Rehberi sh:17)

Ayeti Kerimede: “Ey peygamber, hanımlarına, kızlarına  ve mü’minlerin hanımlarına söyle, dış elbiselerinden (cilbablarından) üzerlerini sıkıca örtsünler! Bu onların tanınmamalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. (Ahzab, Sh: 59)

Diğer Ayeti Kerime:  Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar, ırzlarını korusunlar: Görünmesi zaruri olanların dışında  kimselere zinetlerini açmasınlar ve baş örtülerini yakalarının üzerine uzatsınlar. Kocalarından ve yakın akrabalarının dışında hiç kimseye haram olan yerlerini göstermesinler ve yürürken, gizledikleri  zinetleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. (Nur,Sh: 31)

Diğer Ayette: Mü’minlerin anneleri makamında olan Peygamberimizin a.s.m. hanımları.  … “Peygabberin Hanimlarina gerekli bir şey soracağınız zaman (Yüzyüze değil) perde arkasından sorun…. Buyuruyor.(Ahzab, Sh: 53)

Yukarıda yazılan yazılardan ders alan Müslümanlığı yaşamaya gayret etmeyen hanımlar ve erkekler, Allahın kanunlarına kendilerine uydurmaya gayret etmezlerse: Önümüzde bizleri bekleyen o hesap gönü onlar için çetin olacak. Hanımlarımız: Dandik tesettür ile İslam kanununa uydum demekle kendilerini aldatmamalı. Bilmeliler ki: Tesettür kanununda vücutlarının azalarının kalınlıklarını belli etmemeleri zaruridir

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

Nurcularda Sım Sıkı İrtibat

Düşman, müthiş saldıran devreyi yaşıyoruz,

Kurtulma çarsinin, aramaya koşuyoruz,

Bundan halas yolunu, Nurlarda arıyoruz,

Necatını, ma’nevi şirkette arıyoruz.

 

Uhuvveti tesis etmek, mühim vazifemiz,

Nur kardeşin derdini sırtımıza yükleriz,

Acı ve tatlı günlerine koşar gideriz,

Çünkü kendimizi ma’nevi şirketten biliriz.

 

Müslümanın kardeşliği, ehemmiyetlidir,

Onlarla beraber olmak, kulun şerefidir,

Kendisini kardeşlere katan, kuvvetlidir

Çünkü, kardeşlerle düşüp kalkmak, zenginliktir.

 

Bizler, bazan onların evlerinde yatarız,

Allaha yalvarırken onları da katarız,

Nurcuları çoğaltmak için kardeş ararız,

Çünkü ücrette olmasakta hizmette varız.

 

Sevaplarda yek diğerğimize, hissedarız,

Görüşmek için, müsait zaman ararız,

Görüşünce, biri diğerimize sarılırız,

Bunla, ma’na ortaklığımızı ispatlarız.

 

Mevladan isteklerde, onlarada ararız,

Ma’nevi kazançlarımıza beraber varız,

Onlarla tüm hayatımızda, can ciğer yarız,

Namaz tespihatına, onları da katarız.

 

Allahım, Sen kardeşlerimden beni ayırma,

Bu davada sadik kıl, ayağımı kaydırma,

Kur’anın hakikatlerinden beni, caydırma,

Bu fakiri Sen koru, günaha aldattırma.

Rabbim sadık kardeşler ile, beni haşret,

Hayatımda yaptığım tüm günahları afet,

Fitne fesat şebekesini, yanımdan defet,

Bu ăcizu fakiri, meleklerle Sen hıfzet,

 

Bu acizi  şirketi ma’neviyeden ayırma,

Son nefesime kadar, ayağımı kaydırma,

Rabbim bu Nurlu yoldan, beni asla caydırma,

İhvanlarla cem et, Rahmanu Rahim Adına.

 

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org