Etiket arşivi: abdulkadir haktanır

Ey Mazlumların Ahını İşiten Allah’ım!

Ey mazlumların ahını işiten Allah’ım! Filistin’e ve tüm İslam âlemine dua için ellerimizi Sana açtık! Dualarımızı kabul buyur Allah’ım!  Filistinli kardeşlerimize yardım eyle, onlara muzafferiyet nasib eyle…Mübarek kıldığın Mescidi Aksa’yı ve mazlumları koru Ya Rabbi…Yalnız sana ibadet ederiz yalnız senden yardım isteriz.

Cebbar ismini Filistin’in imdadına ver. Kardeşlerimize kafir topluluk karşısında dirayet nasib eyle. Kahhar isminle de İsrail terör devletinin altını üstüne getir. Ordularının düzenini dağıt! Sinsi oyunlarına fırsat verme! Kan içicilerin şerrinden kardeşlerimizi koru!… Kâbe’ni yıkmaya gelen Ebrehe ordularını yerle bir eden Ebabil kuşlarını, Mescid-i Aksâ’nı yıkmaya çalışan katil İsrail ordusunun üzerine de gönder Allah’ım! Ey Hayr’ül-Mâkirîn; Planı/tuzağı en üstün/hayırlı olan! Siyonist katillerin Filistinli müminler için kurdukları tuzakları boşa çıkar! Zalimlerin hazırladıkları sinsi tuzakları kendi başlarına geçir Allahım! İslam’a zafer ver ya Rabbi!…

Ya Allah, Ya Rahman, Ya Rahim, Ya Ferd, Ya Hayy, Ya Kayyum, Ya Hakem,Ya Adl, Ya Kuddüs

İsm-i Azamın hürmetine, güzel isimlerin hürmetine, görünmeyen ordularınla Filistin’e ve tüm âlem-i İslama yardım eyle.  Dualarımızı kabul eyle, Ey bütün duaları işiten ve cevap veren Mücib!

Âmin Âmin Âmin

Abdülkadir  Haktanır

www.NurNet.org

Moralin Mi Bozuk?

Moralin niye bozuk?
Hz. Adem (a.s.) gibi 200 sene tevbe mi ettin…?

Moralin niye bozuk?
Hz.İbrahim (a.s) gibi ateşe mi atıldın…?

Moralin niye bozuk?
Hz.Zekirya (a.s) gibi seni testereyle mi kestiler…?

Moralin niye bozuk?
Hz.Yusuf (a.s) gibi kuyuya mı attılar…?

Moralin niye bozuk?
Hz..Muhammed (s.a.v.) gibi Taif’te taşlandın m?

Başına işkembe mi konuldu?

Namaz kılarken dişin mi kırıldı?

Yüzüne tükürük mü atıldı?

Hicrete     mi zorlandın?

Sevdiklerinden mi ayrıldın…?
Moralin niye bozuk?

Hz. Hamza  (r.a)  gibi burnun kulağın mı kesildi…?
Moralin niye bozuk?
Musab bin umeyr gibi kolların mı kesildi?

Moralin niye bozuk?
Cafer bin ebu Talib gibi ok, mızrak ve kılıç darbeleriyle mi yaralandın…?

Moralin niye bozuk?
Ammar, Sümeyye, Yasir gibi işkence mi gördün…?

Moralin niye bozuk?
Bilal Habeşi gibi kızgın kumlara yatırılıp, üzerine taşlar mı kondu…?

Moralin niye bozuk?

Yunus Peygamber (a.s) gibi denize mi atıldın?

Moralin niye bozuk?
Eyup Peygamber (a.s) gibi vücudunu yaralar mı kapladı…?

Moralin niye bozuk?
Hz. İsa (a.s) gibi çarmıha mı gerilmek istendin…?

Moralin niye bozuk?
İmamı Azam Ebu Hanife gibi zindana mı atıldın…?

Hala Moralin niye bozuk?
Ne düşünüyorsun dünyalık işlerin mi bozuk?
Bırak o geçici yalan dünyada ki zevk ve lezzetleri.

Silkinelim artık kendimize gelelim…?

Üzüleceksen Namazını kazaya bıraktığın için üzül…!

Teheccüde kalkamadı isen üzül…!

Eğer birinin kalbini kırdi isen üzül…!

Pazartesi Perşembe oruç tutamadı isen üzülebilirsin…!

Üzüleceksen, bugün Allah için bir şey yapmadı isen üzül…!

Allahı Ve Resülünü (s.a.v) mı memnun etmediğin için üzül…!

Dünyanın çok yerinde  zülüm gören, işkence edilen din kardeşlerin için Üzül…!

Üzülürsen bir fakire yardım edemediğin için üzül…!

Yetimin elinden tutamadığın için üzül…!

Üzülürsen, Afrika’da ve diğer ülkelerde bir lokma ekmek bulamayan, Hastalıklarla mücadele eden din kardeşlerini acı ve onlar için üzül…!

Ecelin gelip, eğer ölürsen Kur’anı yeterince okuyup,

hayatında hükümlerini tatbik edemediğin için üzül…!

Üzülürsen, Peygamberimiz aleyhissalatu vesselam Efendimiz’i, canından, malından, âile efradından ve her şeyden daha çok sevmediğin için üzül…!

Üzülürsen, hakiki ma’nada Allaha kul,

Aleyhissalatu vesselama hakiki ümmet olmadığın için üzül…!

Üzülürsen, Efendimiz’in şefaatine nail olamama korkusuyla üzül…!

Evet, Kız ve Erkek Kardeşlerim! Üzülmemiz gerekenler için  üzülme dileği ile.

Selam ve dua ile.

Ya RABBİ…
KAHHAR İsmi Şerif’in Hakkı İçin, İçte ve dışta yaşayan din düşmanlarını
ve Onlara Destek Veren Tüm Kâfir Ve Münafıkları Kahr-u Perişan Et…
Sen KADİR’sin Senin Gücün Herşeye Yeter…AMİN…

Ya RABBİ …
Mazlumları Yetimleri Açları,
Zulüm Görenleri Ve Acı Çekenleri..
Irak’ın Afganistan’ın, Doğu Türkistan’ın
Çeçenistan’ın Tunus’un,
Cezayir’in, Sudan’ın ve bütün Müslüman Halklarını Koru…
Nasıl ki Resul’ün Hazreti MUHAMMED MUSTAFA’ya
Bedir’de Hendek’te Mekke de,  Fetih İhsan Ettiysen
O Resul’ün Bugünümüzdeki Ümmetine de Zafer Ve Fetih İhsan Et…
Sen Müslümanlara RAHMAN RAHİM ĞAFUR KERİM İsimlerin Hürmetine Rahmet Et…
Sen Rahmet Edenlerin En Güzelisin…
Muhakkak ki Sen Her şeyi Hakkı İle En İyi gören sin, Her şeyin iç ve dışını Bilensin ve Her şeye Gücü Yetensin…
…AMİN…AMİN…AMİN…

Tüm Ümmet-i Muhammed’i(a.s.v.) Dua’larımızda Unutmamak dileği İle
ALLAH-U TEALA’ya Emanet Olunuz, Amin Sümme Amin ….

 

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

Abdulkadir Geylani Hazretlerinin Güzel Sözleri

Sakın yaptığın işlerde ve bulduğun manevi halde kendi gücünü görmeyesin. Bu hal kişiyi azdırır ve YARATAN’ın rahmet nazarından uzak kılar. Sakın sözünü dinletme ve kabul ettirme hevesine de kapılmayasın. Önce temeli at sonra üzerine binayı çık. Kalbini derin kaz ki oradan hikmet pınarları fışkırsın sonra ihlas ve iyi işlerle o binayı yükselt. Bu işlerden sonra halkı o köşke davet et.
***

Başkasında bulunan bir hatayı defetmek istersen nefsinle yapma imanınla yap. Kötülükleri ancak İMAN yıkar. Bu durumda RABB’in sana işlerinde yardımcı olur. O kötülüğü yok etmek için arkadaş olur, O kötülüğü ezer ortadan kaldırır. Eğer bir kötülüğü nefsin için, halkın seni tanıması için ortadan kaldırmaya niyet edersen rezil olursun. Her işte HAKK’ın rızası aranmalıdır.
***

İSLAM gömleğin yırtık, İMAN elbisen pis, kalbin cahil, için kederle dolu. Gönlün İSLAMİYET’e açık değil. İç alemin harap, dışın mamur, bütün sayfaların günah karası. Sevdiğin ve arzuladığın yalnızca dünya.

Kabir kapısı açık ve ahiret sana doğru gelmekte. En kısa zamanda aklını başına topla, yalnız dünya azığı toplamaktan vazgeç, ahiret azığını toplamakta acele et…

Sabırlı kulların bu dünyada çektiği cefa, Yüce Allah’ın (C.C) gözünden kaçmaz. Siz bir an olsun O’nun uğruna sabır yolunu tutun, yıllarca ecrini alırsınız. Ömrü boyunca “Kahraman” lakâbıyla gezen onu bir anlık cesareti sonunda kazanmıştır.
***
Ey evlad, önce nefsine öğüt ver, onu yola getir, sonra da başkalarını… Senin henüz ıslaha muhtaç hallerin var, bunu sen de biliyorsun. Bunu bildiğin halde başkalarının islâhı ile uğraşma yolunda nasıl başarılı olabilirsin? Gözlerin bir adım öteyi görmüyorken körleri neyle yola getirme sevdasındasın?
***
Size gereken, Yüce Yaratanı sevmek ve O’ndan başka kimseden korkmamaktır. Ve bütün işleri onun rızasını gözeterek yapmak… Bunlar “Kalp” le olur, dil gürültüsüne getirip söze boğmakla olmaz. Sonra mihenk taşına vurulunca utanırsın. Kuru davaya kimse inanmaz. Halk arasında söylediğin sözleri yalnız kaldığında söylüyormusun?… Aynı duyguları tek başına kaldığın zaman da duyman mümkün oluyor mu?… İşte bunları yapabiliyorsan mesele yok… Kapı önünde “TEVHİD”, içeriye girince “ŞİRK”, yakışır mı? Bu, nifak, ikiyüzlülük alametidir, içi bozuk olmanın ta kendisidir. Acırım sana, sözün kötülükten sakınma hakkın iken, kalbin ise fitne çıkarmaya istekli. Şükrü dilinden bırakmıyorsun, ama kalbin daima itiraz halinde.
***
Geliniz aşırı, uygun olmayan arzularımızı bir yana atıp YARATANIMIZA koşalım. Bu yolda biraz perişanlık çekelim. Ne olur sanki biraz zahmet çeksek te? O’na vardıktan sonra bütün çekilen sıkıntılar unutulur. İçimize ve dışımıza hükmeden nefsimizi HAK yoluna çevirelim, Rabbimizin Elçisine, Sevgilisine başvuralım, O’nun eteğini bırakmayalım.
***
Bütün amacın yemek, içmek ve arzularının tatmini olmasın. Bunların hepsi amaç değil Yüce ALLAH’a (C.C.) ulaşmak için birer araçtır. Bütün hedefin sana en çok gerekli olana ulaşmak olmalı. Sana en gerekli olan ise YARATAN’ındır. O’nu ara. Her şeyin bir bedeli olur. Dünyaya AHİRET, yaratılmışlara ise bedel YARATAN’dır. Dünyayı kalbinden atarsan yerini HAK alır.
Yaşadığın günü ömrünün son günü bil, işlerini ona göre ayarla. Bu duygu sana yeter.
***
“ALLAH’tan (C.C) başka ilah yoktur,” dediğinde bir “DAVA” peşine düştün demektir. Her davada şahit isterler, şahidi olmayan davasını kaybeder. Ayrıca bu uğurda gelecek her türlü sıkıntıya göğüs gerip, sabır göstermek de birer şahid sayılır. Bunları yaparken İHLAS’lı olmak gerekir.
***
Hiçbir söz amelsiz ve ihlassız kabul edilmez. Kainatın Efendisinin (S.A.V) yolu İHLAS’tan ibarettir.
***
Dünyalık toplarken dikkatli ol. Gece odun toplayan gibi olma. Elini uzattığında neyi alacağını önceden kestirmelisin.
Gece odun toplayan eline geçeceğini bilemez, seni de ona benzetiyorum. Ayık ol, sonra felaket büyük olur.
***
HAK’la çekişme, nefsin için O’nu kötüleme, malın azaldı diye O’nu itham etme, insanlar sana yüz vermiyor diye O’nu suçlama. Suçu kendinde ara. Her işin kendi keyfine uygun olmasını istiyorsun, en büyük hüküm, senin mi yoksa O’nun mu? Sen mi fazla biliyorsun yoksa O’ mu? Merhametin O’nunkinden fazla mı?
Sen ve bütün yaratıklar O’nun kuludur. Her şeyde yalnız O’nun hükmü geçer bunu sakın unutma.
***
YARATAN’ın rızasına erme yolunda yapmacık hareketler fayda getirmez, bu yolda yersiz arzu ve boş temenni ile yürünmez. Hele içi başka dışı başka birinin eline hiçbir şey geçmez. Bir de yalancılık ortaya çıkarsa felaket o zaman başlar. Eğer bu hallerin azı sende varsa hemen tevbe et ve tevbeni bozma. Tevbe etmekten ziyade, tevbeyi bozmamak esas hünerdir.
***
Böbürlenmeyi bırakın, Yüce ALLAH’a (C.C) karşı büyüklüksatmakta neymiş? Kullara da kibirli davranmayın, haddinizi bilin. Varlığınıza tevazuyu yerleştirin. Neden yaratıldığınızı düşünün; bir damla sudan.

Sonrası ne olacak malum…Bir hendeğe yuvarlanacak bir ağırlık. Hali böyle olana büyüklük taslamak yaraşır mı?

Hırsa kapılmayın, kötü arzular sizi esir etmesin. Dünyalık adamların kapısını aşındırmayın. Ezilip büzülerek onlardan dünyalık dilenmek size yakışmaz sabırla doğru yoldan nasibini arasan daha iyi olmaz mı? Ya bir de yaptığın dilenciliğin sonu boşa çıkarsa… Sevgili Peygamberimizin: (S.A.V) “En büyük belâ, nasibte olmayanı aramaktır.” Buyruğunu hiç duymadın mı? Nasibte olmayanı kullar hiçbir zaman veremez. Dünya oğullarının buna hiçbir zaman gücü yetmez.
***
Ey ilim iddiasında bulunan, hani? Yüce ALLAH’ın (C.C) korkusundan gözlerin yaşarıyor mu? O’ndan korkman ve günahları itirafın nerede? Nefsinle cenk etmek ve onu terbiye etmek yok mu? O’nu HAK tarafına çağırman nerede?
Bunların hiçbiri sende yok. Bütün derdin kasa, masa, yemek ve eğlenmek. Aklını başına al. Dünyadaki nimetlerden sana gelecek bir kısmetin varsa gelir, üzülme içini ferah tut. Bekleme yükünden kurtulursun hırsın ağırlığı seni yormaz. Eğer bu şekilde davranmazsan, bütün bu uğraşmalarından sana ne kalacak dersin? Sadece bir yorgunluk ve ağır bir hesap…
***
Doğruluk olmadan bilginin sana ne yararı dokunur? Doğruluğun olmadığı için bilgi sana bela olur. Öğrendin, namaz kıldın, oruç tuttun sebebi sana mal versinler, iyiliğini görsünler, seni öğsünler oldu. Sana yakışır mı bu düşünceler?

Farzet ki halkın sana ilgisi arttı, bunun ölüm anındaki sıkıntıya faydası olur mu acaba? Seni sevenlerle aranda uçurumlar olacak o anda. Topladığın malları başkaları paylaşacak, hesabı ve cezası da sana kalacak.
***
Yazık sana! Cehennemlik işleri yaparken cenneti umuyorsun. Geçici şeylerle avunuyor onları seviyor ve senin sanıyorsun. Ama yakında elinden alacaklar.

Yaratan hayatı sana emanet olarak verdi, O’nun rızası yolunda yaşamanı emretti. Sen ise kendi isteğin, heveslerinin peşinde hayatını tükettin. Sana verilen zenginlik, makam, sıhhat birer emanettir. Bütün bunları YARATICININ rızasına uygun yolda kullan.
***
Ey evlad ana rahminde seni kim besledi. O halde iken ne kadar acizdin bu hale seni getiren kim? Sen ise kendi varlığına ve halka dayanmaktasın, parana, mevkine, bilgine güveniyorsun. Güvendiklerin bugün var yarın yok olabilirler. Yüce ALLAH’tan (C.C) başka her kime güveniyor veya kimden korkuyorsan o senin ilahındır. Yakında bütün güvendiklerin yok olur kullarla aran açılır, sana karşı kalpleri katılaşır, kapıları yüzüne vururlar seni kapı kapı dolaştırırlar. Çağırsan yardımına koşan olmaz.
Bütün bunlara sebeb Hak’tan başkasına güvenmiş olman O’nun nimetlerini başkalarından bilmiş olmandır.
***
Yüce ALLAH’ın (C.C) dininde olmayan şeyleri yapmaya çalışma. Elinde iki şahit olsun; biri KUTSAL KİTABIMIZ diğeri SÜNNET-İ RESULALLAH. Bunlar seni RABBİNE ulaştırır. Ama sen bu şahitleri bırakıp nefsinin peşinden gitmeye devam ediyorsun. Elinde iki şahidin var; biri zayıf aklın, diğeri de şahsi arzun. Şüphesiz bunlar seni ateşe iter. Firavun gibilerin arasına katar.
***
Ey içi bozuk, yakında öleceksin, öldükten sonra yaptıklarına çok pişman olacaksın ama çok geç…Dilin güzel söze alıştığı için konuştu ve aldandı, ama kalbin hiçbir şeyden anlamaz bir halde. Bu durum seni kurtarmaz. Güzel konuşmayı kalb yapmalı, yalnızca dilin iyi söz söylemesi faydasızdır.

Derleyen:Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

Biz de Dahiliz Bu Meydan Savaşlarının En Büyüğüne

Küçük cihaddan büyük cihada döndünüz. O, kulun nefsani arzularına karşı yaptığı cihaddır.

Bu yazımızda size bir meydan savaşından bahsedeceğiz. Bu savaş, Çeçenistan’da, Filistin’de, Irak’ta, Afganistan’da ve dünyanın başka yerlerinde süren mücadelelerden fazla bizi  ilgilendirmesi lazım. Evet bizim için en büyük savaş (cihad-ı ekber) bu savaştır.

Bu savaş Vücut memleketinde ve Göğüs meydanında, Nefis ordusuyla Kalp ordusu arasındaki meydan savaşıdır.

Nefis ve Kalp arasında vuku bulan savaşlar,bizi en çok ilgilendirmesi gereken savaşlardır. Bir tarafta aklın hakîmiyeti ile kalp ve vicdan, diğer taraftan nefis, şeytan ordusu ve iki ayaklı şeytanlar ordularıdır. Bu savaş Hazreti Ademden başlayarak , kıyamet kopuncaya kadar devam edecek olan mücadele ve eşi olmayan savaştır.

Nefisin cenahında zulmüyle meşhur “Kuvve-i Gadabiye, ahlâksızlığı içeren “Kuvve-i Şeheviye” vardır. Nefis, savaşı kazanacaklarına kesin gözüyle bakar. Öte yandan Kalp var. Kalbin iki veziri Akıl ve vicdandır . onların sancaklarını  İhlâs taşır,  Kalp, sağ cenahın komutasını ‘Takva’ya, sol cenahın komutasını ise Sabr’a vermiştır.

Nefse galip gelmek için, Himmet’in imdadına İhlâs yetişir, “Allah için olunuz!” düsturu onu ikaz etti. Unutmayalım ki, yukarıda saydığım o üç düşmanı mağlup etmek için ilim lazım, Müslüman bu üç düşmanı mağlup etmek için manevi kuvvetini ilimden alıp terakki etmesi şarttır. Bu zamanda da manevi sahada geçerli para Risale-i Nur eserleridir . Çünkü fen hakim olduğu devirde ispat konuşur. Bugün iman hakikatlerini ispatlı izah eden Risale-i Nur eserleridir. Bu eserlerden yeteri kadar hisse alanlar. Namazı terk etmemekten başla, Allahın emirlerinin tamamını yerine getirmeye himmet göstererek, Yasaklarından da nefretkârane uzaklaşmaya gayret gösterirler. Cesaret de sabır hasleti de Nurlardan yeteri kadar hisse alan kardeşlerde mevcuttur  . Bu hususlarda, yani Allahın emir ve yasaklarını samimi olarak yerine getirmek ve aralarında dayanışmayı te’min edip bir diğerini sevmekte ilerlerler bu kardeşler. “Emir ma’ruf ve nehyi anilmünkere” yani (Allahın emirlerini yerine getirmekte ve yasaklarından kaçınmakta) sadık kalmaya gayret ederler. Netice İhlaslı olmayı ana prensip edinmek Mü’minin en büyük işidir. Zaten bu haslet biz Nur talebelerinin ana gaye-i maksadımızdır. Çünkü Üstad Bediüzzaman hazretleri İhlas Risalesini en azından on beş günde bir defa okumayı tavsiye etmiştir.

Evet, şeytanların da akılları vardır, fakat onlar sevap yapamazlar, yalınız günah yaparlar ve yaptırırlar. Melaikelerin da akılları vardır, onlarda terakki ve tedenni yoktur. Onlara Allah ne emretti ise onu yaparlar. kimine devamlı secde yapmasını, kimine rukû yapmasını Allah emretmiştir, onlar o vaziyette devam ederler. İnsan ise bu üç düşmanın sayesinde, dini gayretini ve sonsuz kabiliyetini Allah yolunda kullanabilirse  meleklerden de üstün bir dereceye yükselebildiği gibi, nefsin ve şeytanın emirlerine uyarsa, vahşi hayvanların altına da düşebilir.

İnsan âilesinden veya başka yerden alabildiği dini kültürün yardımı ile, kendine verilen o en büyük ni’met olan aklını kullanması neticesinde ma’na aleminde terakki edebilir. İnsanı imtihana tabi tutmak için Allah tarafından kendisine verilen o nefsani duyguları ve vücuduna yerleştirilen kötülük yapma kabiliyetini kullanarak, yani, nefis devamlı kötülüğü emrederek, insanı cehenneme bir odun parçası yapmak için durmadan çalışır. Bunun şerlerinden kurtulmak için,  imanın  öteki şartları ile birlikte, Allahın varlığına inanıp ve ahret gönünde amellerin hesabını firade firade vereceğine inanan insan kurtulur.

O ahiret hayatında mü’minlere cennette verilecek sonu olmayan  mutlu bir hayatın varlığına inanmak,  günahkârlar için günahlarını temizleyinceye kadar,  İmansızlara ise  cehennem de sonu olmayan muzdarip bir hayata düçar olacaklarına inanan kimse nefis ve şeytana uyup günah yapabilir mi? O insan öteki insanlara hiç benzeyebilir mi? O başka bir insandır. Yani bu sebeptendir ki bu dünyada imansızdan iyilik beklemek aptallıktır. İnsan menfaatsiz iş yapmadığına göre, imansızlar da burada yaptıklarının mükâfatını ahirette alacaklarına inanmadıkları için, onlar yalınız şehevi duygularını tatmin ve maddi menfaatlerini te’min den başka  düşünmezler.

İnsanın ikinci düşmanı de bir ayaklı cinni şeytanlardır. Bunların insandaki te’siri evham vermekle olur. Peygamberimiz aleyhissalatu vesselam Hadisi şerifinde “Nasıl insanın kanı vücudunda devreder, aynı onun gibi şeytanın evhamları de insanın vücudundunda devridaimdedirler. Bu sebepten Allah-u azimüşşan Kur’anı Keriminde, çok yerde: “Festeiz bil-lahi mineşşeytanirracim. ”(Şeytanın şerrinden Allaha sığının) buyuruyor.

İnsanın üçüncü düşmanı ise Allahın yolundan sapmış bizim gibi iki ayaklı insanlardır. Bazı ulema kitaplarında, insan şeytanının te’siri insanda, yetmiş şeytan kadar te’sirlidir çünkü öteki şeytan bunun gibi konuşmaz yalınız evham verir. Bu ise türlü türlü laflar zırvalar “ Bırak more namazi, sen daha gençsin, yok görmediğine nasıl inanırsın, yok mademki din birdir diyorsunuz, bu dört mezhep nereden çıktı.” Bu gibi olumsuz kelimeleri devamlı zırvalarlar Bu sebepten Kur’anı Kerimde: “Ahiret gününde arkadaşlar biri diğeri ile düşman olacaklar, Allahtan korkanlar hariç.”buyuruyor. (Zuhruf: 67)

Sayıca az nice topluluklar, sayıca çok olan topluluklara Allah’ın izniyle galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir       Bakara, 249

Bu savaşı kazanmak için menfi hasletlerin önüne  Allah indinde makbul hasletlerle çıkacağız, Mesela:

1-  Hubbu dünyaya karşı—Zühdü Çıkaracağız

2-  Aculiyete  karşı———-Sabırı  Çıkaracağız

3-  Gösterişe karşı———-İhlası   Çıkaracağız

4-  Cerbezeye  karşı— Hikme’ti……. Çıkaracağız

5-  Vesveseye karşı — Tefekkür ile… Çıkaracağız

6-  Tul-u emele karşı–Rabita-i mev’ti Çıkaracağız

7-  Kibir,Gurır ve Ucuba karşı –Tevazu’yu.Çıkaracağız

8-  Cerbeze ye karşı —- Hikme’ti Çıkaracağız

9-  Zina ve fücura karş–Iffet’i …. Çıkaracağız

10-      Kizbe  karşı ———-Sıdk’ı.. .Çıkaracağız

11-      Gadaba karşı —– Hilm’ı .… Çıkaracağız

12-      Tehevvüre karşı—Şecaat’ı. Çıkaracağız

13-      Zulme karşı —- Adalet ile… Çıkaracağız

14-      Hırsa karşı—– Kanaat’ı ….. Çıkaracağız

15-      İsrafa karşı  —İktisad’ı ……Çıkaracağız

Bilerek bunları yaptıkmı çok şey başarmış olacağız. Ve Allaha karşi dualarımızı eksik etmeyeceğiz. “Allahümmeh fizna min şerrinnefsi veşşeytan ve min şerril cini vel-insan ve min şerril bid-ati veddalati vel ilhadi vettugyan birahmetike ya Erhamerrahimin.

Evet Aleyhissalatu vesselam Bedir Savaşından dönerken boşa dememiş: “Küçük savaştan dönüp, büyük savaşa gidiyoruz” Sahabeler: Ya Resulallah nerede o savaş?” “İçimizde görünmeyen o nefsi ve şeytani vesveselerdir.” Buyurmuşlardır.

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

Aleyhissalatu Vesselama Karşi Ecnebilerin Takdiri

“Tarihteki Yüz Büyük İnsan” adlı kitabıyla bütün dünyada yankılar uyandıran Amerikalı bilim adamı Prof. Michael Hart’a kitabın ilk yayınlandığı tarihten on yıl sonra, Kahire’de çağırıldığı bir ödül töreninde, El-Ahram Gazetesi muhabirlerince sorulan; “kitabınızın yayınlanmasının üzerinden 10 yıl geçti neredeyse. ‘100 ünlü Adam’ adlı kitabınızda birinci yeri Hz. Muhammed’e (s.a.v.) ayırmıştınız, hâlâ bu görüşünüzde ısrarlı mısınız?” şeklindeki soruya şu cevabı vermişti:

“Bu ünlülerin ilk listesi. Bu sayı 200-300’e bile çıkarılsa Hz. Muhammed’in (s.a.v.) listenin başındaki yeri sabittir.

Ben ünlüleri incelerken bazı sabit kriterler ortaya koydum. Bunlardan biri de, ünlülerin insanlık tarihinde bıraktıkları geniş ve derinlemesine izlerdir. Benim, ünlülerin en ünlüsü olarak Hz. Muhammed’i (s.a.v.) tercihim ise, O’nun hem peygamberliği, hem de dinî ve dünyevî seviyede fevkâlâde başarılı olmasıdır. İnsanlık ahlâkı, felsefî ve hukukî olarak İslâm’dan daha mükemmel bir din görmemiştir. Hz. Muhammed (s.a.v.)’in vefatından sonra da İslâm, dünyanın doğusunda ve batısında yayılmaya devam etti. Dünyada hâlâ bir çok insan kalpleriyle ve akıllarıyla İslâm’a yöneliyor. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) davet ettiği din, 14 yüzyıl önce medeniyetin ve kültür merkezlerinin dışındaki bir bölgede doğmuştu. Ve zor şartlar altında yol aldı. Buna rağmen İslâm, dünyanın her yönüne yol buldu. Ve inanıyorum ki Hz. Muhammed (s.a.v.) gibi, her yönüyle mükemmel bir insan, bir daha gelmez.”
Prof. Dr. Michael Hart

“Kral ve vezirler gibi azamet ve debdebe perdeleriyle gizlenmiş değildi. Kendi hırkasını kendi yamalar, kendi ayakkabısını kendi tamir ederdi. Harbe gider, ashabı ile istişare eder, emirlerini onlarla beraber verirdi.

Nasıl bir insan olduğunu her yönü ile kavminin bilmesi için böyle yaptı. Ona artık, siz ne isterseniz öyle deyiniz. Dünya’da taç ve ihtişam sahibi hiçbir imparatora, yamalı bir hırka içindeki bu insan kadar hürmet ve itaat edilmemiştir. Yirmiüç yıllık dünya imtihanı, gerçek bir kahraman için lüzumlu bütün unsurları taşımaktadır.”
Thomas Carlyle (Meşhur İngiliz Düşünür)

“Daha eski dinler, insanların ruhları üzerindeki hakimiyetlerini günden güne kaybetmekte oldukları halde, Hz. Muhammed’in dini bütün kudret ve hakimiyetini muhafaza etmektedir.”
Dr. Gustave le Bon (Fransız sosyolog ve amatör fizikçi)  

Derleyen Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org