Etiket arşivi: abdulkadir haktanır

Ahir Zaman, Hayat, Ölüm ve Risale-i Nur

Biz Nur talebeleri Allah’ımıza ne kadar şükretsek azdır. Bu eserleri okuduğunuz için matemli yaslı günlerden kurtuluyoruz. Sevinçli günlerimizde de fazla sevinmeye ihtiyaç hissetmiyoruz. Risalelerden aldığınız kuvvetle, Allahın emirlerine ve kâinatın efendisi, Hazreti Peygamberimiz (a.s.m.) ın Sünetlerine göre amel etmeye çalışiyoruz. Bu eserlerden ne kadar fazla hisse alırsak o kadar mutlu olacağımdan şüphe etmiyorum. Onun yolundan sapmadan yürüyelim ve ilerleyelim ki, kurtuluşa erelim. Sakın unutmayalım bugün yaşadığımız bu saat bir daha geri gelmeyecektir. Her gün azar azar ilerlemek sureti ile ”Yevmünnedameh” (pişmanlık günü) isimli müsemma olan o  hesap gününe yaklaşıyoruz. Orada, hiç olmazsa az pişman olanlardan olmak için çabalayalım, koşalım, didinelim ve bu gayretler bizim menfaatimize olacağından  kat’iyyen şüphe etmeyin.

Son sözüm: Bir yandan, bakılırsa; hayat devam ediyor ama, mezar kapısı kapanmıyor. İnsan için ölüm devri değişmemiştir devir ayni devirdir, her doğan ölüp hayatının hesabını vermek için Allah’ın huzuruna gidecektir. Öbür yandan devir değişti, zaman başkalaştı, eski kaide ve usuller gitti. Yerlerine başkaları geldi önümüze konuldu. Taklit devri bitti. Pozitivizm denilen ispat iyeciliğin hükmü geçen bir devirdeyiz. Sen kendini ve sevdiklerini ciddi seviyorsan? dünyanı ve âhiret’ini cennet yapmak istiyorsan? Allah tarafından senin için gönderilen İslam dinine ciddi sahip çıkmak istiyorsan? Allah’ın lutfu ihsanı ile, memleketimizde yetişen  Bediüzzaman Hazretleri tarafından meydana gelen Risale-i Nur eserlerini oku! Çünkü o eserler, onun bunun eserinden nakil değil, Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerden alınan ilhamla  yazdırılan eserlerdir. Dünya ilim adamları onların çok makbul  eserler olduğunu tasdik etmişlerdir. Bu Risale-i Nur Külliyatı eserlerini sen de oku. Oku ki kurtulasın. Ondan sonra başkasını da kurtarmaya malzeme elde etmiş olasın  (1)

(1)Diyeceksiniz ki, Devamlı Risale-i Nurları okumamızı teşvik ediyorsun. Acaba şimdiye kadar yazılan dini eserleri inkâr mı edeceğiz, Hayır haşa! Onlar Müslümanlar için büyük bir hazinedir. Fakat maalesef  bugün o hazine kapalıdır onu açmak için anahtar lazım. O anahtar da imandır. Bugün öyle bir devirde yaşıyoruz ki, dıştan düşman bize ilimle saldırıyor. Bediüzzaman Hazretleri de bütün fen bilgilerini bildiği için, onun kitapları bu zamanın sorularına iyi geliyor. Onun için bizim mesleğimiz ne olursa olsun, kendimizi mantık harici şeylerden kurtarmak için, bu eserleri okumaya gayret edeceğiz. Böylece bu eserler penceresinden bakarak vücudumuzu, sağır kör ve şuursuz tabiat değil, ancak, kâinatın Sahibi olan Allahın yarattığını göreceğiz. Biz Allah’ın en sevgili kulları için bu alemi çeşit çeşit ni’metlerle donatan o yüce Yaratıcıya karşı minnettarlık his edeceğiz. Ancak ondan sonra O’nun yasak ettikleri şeylerden uzak duracğız, şükrümüzü O’nun emrettiği şekilde eda etmeye çalışacağız İnşaAllahurrahman.

Hulasa kurtuluş çaremiz kendimizi ümit ve korku  arasında muhafaza etmeye çalışmaktır. Biz tespihatımızı zamanında Yapamadı isek tespihati kaza edeceyiz ki O mübareklerin dualarından mahrum kalmayalım.

Peygamberimiz a.s.m. Sahabelere günahsız ağızla dua edin. Sahabeler Ya Resulallah biz günahkârız değiliz ki, nasıl günahsız ağızla yapacağız? Onlara cavaben Peygamberimiz a.s.m.: Kişi arkadaşı için günah yapmadığı için, arkadaşının duası onun için kabul olur Buyurmuşlardır. Buna dayanarak  Üstadımız bize Tespihatı emrederken büyük bir hazine hediye etmiş bulunuyor. Biz yapıp ne yapıp Namazdan sonra okunan Tespihatlarımızı terk etmeyeceğiz. Çünkü tahminimize göre en az 20.000.000 Nur talebesi var. Bu mübareklerin dualarından istifade etmek için o dua havuzuna bizde atmamız lazım. İşimiz engel olup ta zamanında Tespihati okuyamadi isek onu boş zamanımız da kaza edeceğiz.

Türkiye’mizde cemaatimizden çok ilerlemiş zatlar var. Hatta kendini evliya olduğunu bilmeyen evliyalar var. Bir habere göre bir Nur talebesi vefat etmiş Onu sorgulamak için sual melekleri gelmiş ona Rabbin kim? Diye sorunca o da ben daha ölmemişim diyor Yalınız günah cihetinde ölmüşüm diyor. Zaten İhlas Risalesinin bir haşiyesinde  Üstad bunu tasdik ediyor.

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

Bu Zamanda Hakkı Bulmak İçin Geçerli Sebepler

Evet, ilim bilmek demek ama, ilk önce öğrenmemiz gereken ilimler arasında bir sınıflama yapmalıyız. İnsan ilk önce ona verilen akıl cevheri ile düşünürken, Allahın mu’cize olarak yarattığı eşyaya bakacak; acaba nasıldır diye bakmayıp, onları yapan usta kimdir diye bakmalı? O’nun Yüce Kudretine hayran olmak için, eşyadaki harikulade ince yapılışları görmeli. Çünkü insanın yaptığı her şey, daha adi de, daha iyi de olabilir amma Allahın yaptığı her eşya en iyi şekilde yapılmış bir varlık. Bülbülün güzelliğine bak sesine bak, kusur bulabilecek misin. Bal arısına bak, onda bal yapabilecek bir kudret mi görüyorsun, fire vermeden peteklerin gözlerine nasıl yaptılar. Hangi otun neresinden bal olur ona kim öğretti. Çekinmeden yarım kilo bal için 38.000 km yol alıyor. Bir taraftan bal gibi balı taşıyor diğer taraftan zehir taşıyor. Onları hiç karıştırmıyor. Araştırıp bu gibi delillere dayandırdıktan sonra, şüphesiz bir yakini imana sahip olabiliyorsun. O imanla O’nun varlığına ve Peygamberi ile (a.s.m.) gönderdiği prensiplere alternatifsiz sağlam bir inanç ile inanmak lazım olduğu kararına varmalıyız.

İşte böyle bir imana “Marifetullah”(sıfatlariyle Allahı tanımak demektir) deniliyor. Yani taklidi inanmak değil, araştırıp inceleyerek Allahın varlığını bulup Ona iman etmek demektir. Bu çeşit bir imana sahip olan kimse, bütün sırları çözer. Onun için bütün kilitli hazineler açılır. Onunla bütün dertler derman olmaya hazır duruma gelir. Yokluklar var olur, sıkletler sekineye (kalp rahatlığına) kavuşur. Böyle bir inançla insan, Esfel-i safiline ( cehennemin en alt derecesine) düşmeğe değil, Âla-i İlliyyin olan (cennetin en yükseğine) çıkıp meleklerden daha üst bir seviyeye erebilir. Evet Marifetullah ta ilerleyenin, bütün hayatı nurla ve sevinçle doludur. Onunla insan, şüphelerden kurtularak huzura kavuşur. Bu inançla insan hakiki insan olur. Aradığını bulur. Marifetullah insan için, eşyanın mahiyetini öğrenmeye, hak yolda ilerlemeye,  ağlamayı gülmeye, kalp pasını silmeye, hakikati bilmeye, engelleri itmeye, inkarları dürmeye, bağlı olan düğümleri çözmeye, cennetlere girmeye, Allahı görmeye, baş sebeptir.

Bu zamanda Marifetullah cevheri nasıl elde ederiz sorusuna cevaben deriz ki: Siz eğer kendinizi seviyorsanız Nur Risalelerini bol bol okuyun. Onları arayın, bulun. çok çok okuyun. Okumaktan mahrum kaldığınız günler için, kendinizi hesaba çekebildikten sonra, hazine arar gibi onları arayın bulun. Okuyun. Çoluk çocuk, eş dost ve akrabaya da okutun. Yollarını bulmaları için onlara da ışık tutun. Onları da cehennem ateşinden kurtarmaya sebep olun. Kurtarın. O eserleri okuduğunuz zaman, unutmayın ki, zamanınızı imanınızı kurtarmak gibi en faydalı yerde değerlendirmiş oluyorsunuz. Onları okumakla Allahın varlığını bilip tasdik etmenizin alameti olan ibadetinize muvaffak olduğunuz için Allah’a çok hamd edin şükredin ve ibadetlerinizi yaptığınız için onları sevin ve bilin ki, siz dünyanın en zenginlerinden biri sizsiniz.

Çünkü insan nasıl bir devirde yaşadığını bilemezse, çok şeyi tersinden görür. Kütübü Sitte de geçen bir Hadis-i şerifi İbn-i Abbas mealen şöyle rivayet ediyor: “Peygamberimiz (a.s.m.) Kur’ani Kerimi dikkatle ve hatasız okumayı tavsiye ve tembih ederken, bu duayı de bize unutmadan okumayı tavsiye ve tembih ederdi diyor, o  dua şudur: “Allah’ım bizi   âhir zaman fitnesinden, mesih, deccal ve süfyan şerrinden koru.” Yani bundan anlaşılıyor ki 1400 kûsur seneden bu yana Allah’ın Salih kulları yaşadığımız devir olan  âhir zaman  şerrinden Allah’a sığınmışlar.” Bir başka rivayete göre de, “Hazreti Ademden maada bütün Peygamberler ahirzaman fitnesinden Allaha sığınmışlar.” Bunlardan anlıyoruz ki, çok kötü bir zamanda yaşadığımız ortaya çıkmış olur ve bu zamanın fitnesinden kurtulmak için çarelerine başvurma ihtiyacını bütün duygularımızla hissedeceğiz.

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

Nimete Karşı Lazım Şükür (Şiir)

Ey insan! unutma ki, ni’met şükür ister ,

Hangi ni’met şükür istemez, bana göster,

Şükre engel olanın önüne, engel ser,

De, Rabbim, beni insan yaptın, çok şükür.

 

Allahım Sen bizi, hiçlikte bırakmadın,

Dağda bir yılan yapabilirdin, yapmadın,

Kerimsin, bizleri duygularla donattın,

Bundandır, benim Rabbime binlerce şükür.

 

Allah yokluktan alıp, bizi insan yapmış

En şerefli mahluklar arasına katmış

Rabbimiz, bizleri akılsız yaratmamış,

Bunun için, Rabbımıza binlerce şükür.

 

Allah’ım, Sen bizi inanan biri yaptın,

Tüm mahlukatı, bizlerden geri bıraktın,

Sen sahibisin, bizdeki tüm cihazatın,

Bu ni’metlerin tümüne, binlerce şükür.

 

Üzerimizden, koyu gafleti Sen attın,

Aciz olan bizlere Nurları tanıttın,

Mahlukatın en şereflilerine kattın,

Bundan, Allaha şükür üstüne bin şükür.

 

Allah’ımız, bizleri ayaksız yapmamış,

Gözlersiz ve kulaklarsız de yaratmamış,

Vücudumuzu, çok cihazlarla donatmış

Bütün bu cihazlar için, Allaha şükür.

 

Rabbim sonsuz ni’metleri, önümüze serdi,

İnsana ne lazımdıysa, hepsini verdi,

Bizim vücudumuza, has bir deri gerdi,

Eşsiz bu ni’metleri, verene çok şükür.

 

Güneş, ışık ile rengi sunar oradan,

Gezegenleri, O döndürür hiç durmadan ,

Takvimcilik yapan  Ay da, nur alır ondan,

Bütün bunlar için, Allahımıza şükür?

 

Birde, dünyamız kendi çevresinde döner,

Ondan gün olur, işçiler işine gider,

Gece, dinlenmek için dinlenmeyi güder ,

Bunlara da lazım, şükür üstüne şükür.

 

Annemizi, şefkat kahramanı O yapmış,

Oğlu için, uykusunu bozar kalkarmış,

Ciğer paresi içim, can feda edermiş,

Anneye o şefkatı verene, çok şükür.

 

Çok basit topraktan, ni’metleri verene,

Buyurun deyerek, önümüze serene,

Bahar faslında, dünyamızı giydirene,

Biz canu gönülden, etmeyelim mi şükür?

 

Dinimizi yaşamaya çalışıyoruz,

Allah rızası için, secdeye varıyoruz.

Rabbimizin emirlerine uyuyoruz,

Bunlar, Rabbin yardımıyla oluyor, şükür.

 

Her eserde, Allahımızı görüyoruz,

Biz Nurlarla, kalbimizi güldürüyoruz,

Sonra  ümitlenip, geleceği bekliyoruz,

Rabbimiz, tüm zerratımızla sana şükür.

 

Çünkü, bir acı kahvenin kırk yıl hatrı var,

Allah bu ni’metler için, bizden ne arar,

Akıllı bilir ki, Allaha çok borcu var,

Bunlar için, her şükrüne binlerce şükür.           

 

Abdülkadir HAKTANIR

www.NurNet.org

Müslüman: Yalan, Hile ve Aldatmaktan Uzak Olmalı

Sağlam iman sahibi olan Müslüman; Yalan, hile ve aldatmak gibi kötü hasletlerden üzak olmalı. Onda bu işler çok farklı olarak kendini göstermeli. Diyelim ki sanatkârdır. Birine bir iş yaparken, yaptığı işi kendisi beğenmeden müşteriye teslim etmeyecek. Bir yerden bir para mı isteyecek, ödeyebileceği günden daha geç bir tarih verir ki, sonra mahcup olmasın. Parayı harcarken de, çok   dikkatli davranır. Çünkü Allah (… İsraf etmeyin, çünkü O (Allah) israf edenleri sevmez) (A’raf 31) İşte bu Ayet-i Kerime bize iktisadı emredip İsraf yapmayı yasaklıyor. Bundan ötürü, sağlam imana sahip olan  zat, evinde azami iktisatla yaşamaya çalışır. Hele borçlu iken ekmeğini tuzla, pul bibere banarak yer ve bunu yaparken yaptığından eziklik hissetmek şöyle dursun zevk alır ve şeref duyar. Bunda şeref mi olur dersen:

Tabii ki şereftir.  Çünkü Müslüman kendisi için yaşamaz dini için yaşar. O yemek için yaşamaz, yaşamak için yer. Hatta: İnsanın en kıymetli malı olan canını bile, dini uğruna verirken, o dininin şerefini korumakla her zaman kendini mükellef hisseder. Nasıl ki, onun kardeşleri olan diğer Mü’minlerin sevinçleri ile de sevinir müferrah olur,  onlara herhangi bir keder isabet etse, kederlerinden de hisse almaya kendini alıştırır ; Afrika da o kadar Müslüman aç dururken biz çok çeşit yemek yiyerek karnımızı tıka basa dolduramayız.  Aynen bunun gibi müminin yaptığı bütün hareketler, ister iyilik olsun ister kötülük, beraber yaşadığı Müslüman cemaate de mal olacağını bilir. Ona göre davranır. Hatta farkında olmayarak da olsa, yaptığı herhangi hata cemaate mal olacağını bildiği için çok rahatsız olur. Hele yalana kat’iyyen tenezzül etmez . Çünkü, İşaratül İcazda, bak nasıl mükemmel bir ifade var :

“Mü’min için: Yol iki görünüyor: Ya sükût etmektir: Çünkü söylenilen her sözün doğru olması lazımdır. Veya sıdktır. Yani: (Ya susmalı, veya konuşursan, doğruyu konuşmalı)

Çünkü İslamiyet’in esası, sıdktır. (doğruluktur)

İmanın esası, sıdktır.

Bütün kemalâta isal edici,(ulaştırıcı) sıdktır.

Terakkiyatın(ilerlmenin) mihveri, sıdktır.

Ahlak-ı âliyenin (yüksek ahlakın) hayatı, sıdktır.

Âlem-i İslam’ın nizamı, sıdktır.

Nev-i beşeri kâbe-i kamalata isal ( en yükseğe ulaştıran) eden, sıdktır.

Ashabı kiram’ı bütün insanlara üstüne çıkaran , sıdktır.

Muhammed-i Hâşimi Peygamberimiz Aleyhissalatu Vesselam’ı mertebe-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır. (doğruluktur)

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

Tefekkür (Şiir)

Tefekkür edebildiğimizden,  insan olduk,

Bundan, yaratıkların zirvesinde yer bulduk.

 

Ancak bu akıl dır ki, insanları yükseltti,

Yaradılışta, herşeyin önüne geçti .

 

Behaimden insanı ayıran, odur sebep,

Yeter ki, bunu takviye edebilse edep.

 

Mutludur o kimse ki, tefekkürü bırakmaz,

İnsanlığını, nahoş işleri ile yakmaz.

 

O akıl, insanı zirvelere ulaştırır,

Allahın yolunda, yürümeğe alıştırır.

 

Bizi odur, hayvanlıktan kurtaran alet,

Onun emrine uyamazsan, sonun dalalet.

 

Tefekkür, insani melekten üstün çıkarır,

Bu sayede, canlılarla yarışı kazanır.

 

Bu insane, nefsinin şerrinden kurtulabilse,

Mantığın istikametine, kendini verse.

 

O zaman, o şerefli necata  ermiş olur,

Her iki hayatta kurtuluşu, bulmuş olur.

 

Aklını çalıştırmayanın, ne olur hali,

Düşmanlardan kurtulmaya, yetermi mecali.

 

Çünkü her yanı, şer ve şerirlerle sarılmış ,

Nefsinin de yutmak için, ağzı açık kalmış.

 

Ey akıllı! Düşünerek, oyunlarına gelme,

Dikkat et, sakın her dost görünene güvenme.

 

Unutma! Bu imtihan ötekilere benzemez,

Asla gafil davranmaya,  işimize gelmez.

 

Sen ancak tefekkür ile, doldurursun sepet ,

Bunu her zaman, kendine etmelisin dert.

 

Senin tefekkürün, dertlerine derman olur,

Ondan sonra, bu vücudun ateşten kurtulur.

 

Düşünerek, Allahın emrine harfiyyen uy

Kulaklarını kapama, Rabbin emrini duy.

 

Duy ki, Rabbine karşı vazifeni yapasın,

Sonra Allahın azabından, necat bulasın.

 

Ondan sonra, cennetlerde tayeran edersin,

Orada ki ni’metlerden, telezzüz edersin.

 

Nihayet Rabbi Rahimle, mülaki olursun,

Bununla kendini, mutluluklarda bulursun.

 

Abdülkadir HAKTANIR

www.NurNet.org