Etiket arşivi: Ahmet Battal

Bediüzzaman Said Nursi’nin milliyetçilik anlayışı anlatıldı

sanliurfa bediuzzamanŞanlıurfa’da Bediüzzaman Said Nursi’nin ‘Milliyetçilik Anlayışı‘ masaya yatırıldı. Konferansta insanlık ve dünya barışı konusunda insanların üzerine düşen görevlere dikkat çekildi. Milliyetçilik anlayışının irdelendiği konferansta, insanlık ve dünya barışının birlik ve bütünlüğe bağlı olduğuna vurgu yapıldı.

Şanlıurfa Risale-i Nur ve Bediüzzaman Vakfı tarafından Mozaik AVM Konferans Salonu’nda organize edilen konferansta Bediüzzaman Said Nursi’nin hayat felsefesi katılımcıları anlatıldı. Özellikle son dönemlerde yaşanan milliyetçilik konularına dikkat çekildi. Ayrımcılığı reddeden, milli ve menfi ırkçılığın olmadığı, Kur’an’ın ışığında hayatımızı şekillendirmemiz gerektiği konusunda salondaki katılımcılar bilgilendirildi. Bediüzzaman’ın İslâmî inançların hem gündelik hayatla ilişkisi olduğunun anlaşılmasına ve hem de İslâm’ın bunu bir kitle problemi olarak çözülmesine elverişli olduğunun belirtilmesine bağlı olduğuna dikkat çekildi.

Konferansa konuşmacı olarak katılan Turgut Özal Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Turgut Battal, ırkçılık ve ayrımcılığa insanlığın itibar etmemesi gerektiğine dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. Battal, insanlık ve dünya barışının birlik ve bütünlüğe bağlı olduğunu kaydetti. Konferansta milliyetçilik ve terör konusuyla ilgili de konuşan Prof. Dr. Ahmet Battal, şunları kaydetti: “Milliyetçilik, bünyeye göre değişiklik gösteriyor. Şanlıurfa terör meselesinden kendini kurtardı.” Battal, Şanlıurfa’nın vatanperver ve milliyetçi insanlar oldukları için terörü memleketlerine sokmadıklarını vurguladı.

Konferansta milliyetçilik konusuyla ilgili konuşan Prof. Dr. Ahmet Battal, “Milliyetçilik nasıl bir şey? İyi mi? Kötü mü? Milliyetçilik, bünyeye göre değişiyor. Konferans başlamadan önce, belediye başkan vekilimize şunu sordum, nasıl oldu da bu memleket terör meselesinden kendini kurtardı. Başkan vekilimiz ise şunu söyledi; biz vatanperver ve milliyetçi insanlarız terörü memleketimize sokmadık. Milliyetçilik, kötü bir şey diyenlere; bakın milliyetçilik, terörü önlemiştir. İlk milliyetçinin kim olduğunu merak edenlere şunu söylüyorum; ilk milliyetçi şeytandır. şeytan demiştir ki benim ırkım başka, âdem’in ırkı başka ve üstelik onun ırkı benden daha kalitesiz, bu kalitesiz ırka neden itiyat edeyim deyip ilk milliyetçiliği o yapmış” dedi.

“MİLLİYETÇİLİK TARİH BOYUNCA ÇOK ZARAR VERDİ”

Milliyetçilik fikrinin tarih boyunca işe yaramadığını ve çok zarar verdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Battal, milliyetçilik fikrinin ilk büyük zararı hepinizin de bildiği üzere hilafetin saltanata dönmesidir diye konuşmasına devam etti. Battal, “Ne zaman hilafet saltanata dönmüş 4 halifeden sonra. Gerekçe ne? Saltanat, yani iktidar arayışı. İktidarda, sürekli kalmak arzusu. Bu düşünce maalesef saltanatı doğurmuştur. Bugün batıya karşı boynumuzun eğik olmasının, insan hakları konusunda eksik olmamızın en büyük sebebi cumhuriyeti ve hilafeti terk edip milliyetçi saltanat anlayışına dönmüş olmamızdır. Eğer saltanattan kurtulabilseydik hem İslam dünyasının hem de tüm dünyanın önü açılmış olacaktı.” dedi.

“KÜRT MESELESİ ANCAK BİR YOLLA ÇÖZÜLÜR”

Kürt meselesini de konuşan Prof. Ahmet Battal, Kürt meselesinin hangi yolla çözüleceğini anlattı. Battal, “Kürt meselesi nasıl çözülür sorusuna şu cevabı verdim; her bir Türkün bir Kürt kankası olmadıkça bu mesele çözülmez. Cevabımın çok geçmeden yanlış olduğunu anladım. Koyu ırkçı biri bana aşırı milliyetçi olduğunu ve aynı zamanda Kürt arkadaşlarının olduğunu söyleyince, biraz düşündüm. Böyle bir insanın nasıl Kürt arkadaşı olur diye kafamı yoklarken, Kürt arkadaşlarının hepsinin tıraşlandığını fark ettim. Bunun üzerine röportajdaki sözümü değiştirdim. Bu memlekette bu meseleyi çözmemiz için, her bir Türk milliyetçisinin, Kürt milliyetçisi bir kankasının olması lazım.” şeklinde konuştu.

“TERÖR, MASUMUN HAKKINI İHLAL ETMEKTİR”

Konuşmasında son olarak terör meselesine değinen Prof. Battal, ” Muhalefet için gerekirse sivil itaatsizlik yapın. Ama sivil itaatsizliğin bir adım ötesi terördür ve terör, masumun hakkını ihlal etmektir. Hak arayayım derken, başkalarının hakkını gasp etmektir. Elbette biz bunları biliyoruz, ya dağa çıkan bu zavallılara bunu kim öğretecek ve anlatacak. Bediüzzaman ve talebeleri bunu anlattı. Ve onların dersinin öğrenildiği dönemde hiçbir isyan olmadı. Onların dersinin tutulmadığı, 12 Eylül darbesinden sonra darbecilerin zihniyeti PKK’yı büyüttü, dağa çıkarttı. Ve başımıza en büyük bela haline geldi. O gün, mücadele edenler sizlersiniz. Sizler bu mücadeleye, devam ve gayret etmelisiniz. Bu milletin yeni bir kardeşlik projesine şiddetle ihtiyacı var.” ifadelerini kullandı.

(CİHAN)

Bediüzzaman’ın reçetesi terörü de önleyecek.

Risale Akademi’nin, Akademik Araştırmalar Vakfı (AKAV) ile birlikte düzenlediği “Münazarat Ekseninde Milliyet Fikri ve Demokrasi” konulu konferans 1 Ekim 2011 tarihinde yapılacak.

 Akademisyenler, yazarlar ve gazeteciler Münazarat sorularını cevapladılar:

İşte 4. soru ve özetlenen cevaplar:

 4-Münazarat bağlamında sarfettiği: “Şu eserin nağamâtını dinlemek için, bir Kürt cesedini giymek, bir vahşi hayâlini başına takmak gerektir. Yoksa ne istimâ helâl, ne semâ tatlı olur.

 Bugün Kürtlerle empati kurabilmenin vesileleri neler olabilir?

Doç. Dr. Kenan Ören:

 Bediüzzaman Hazretleri burada Kürtleri anlamak ve onların duygularını kavrayabilmek için kendimizi onların yerine koymamız gerektiğini vurguluyor.

Kürtlerin hayat tarzları, hayal dünyaları, yaşadıkları coğrafik alanların üzerlerindeki etkileri, geçmişte kendilerine reva görülen aşağılama, sürgün gibi işlemlerin dünyalarında oluşturan yıkımları iyi anlamak gerekiyor.

Ancak burada şunu vurgulamakta da fayda vardır. Türkiye tarihinde sadece Kürtler mağdur duruma düşmemişlerdir. Dersim hadisesi, Kubilay hadisesi gibi vakalar, Bediüzzaman’a reva görülen zulümler, Necip Fazıl, Osman Yüksel gibi inançlı insanlara “İrtica” adıyla uygulanan haksızlıklar ve işkenceler ve hatta bütün bunların dışında sağ-sol ayrımı yapmadan 12 Eylül hadisesinde uygulanan yargısız infazlar ve bunların taraflarında meydana getirdiği yıkımlar gösteriyor ki, geçmişte her kesim bu zulümlerden payını almıştır. Ancak bu kesimlerin içinde en sert tepkiyi PKK gibi oluşumlarla yansıtan Kürtler olmuştur.

Bir yanlış başka bir yanlışla düzeltilmeye çalışılamaz. Önceki haksızlıklar bu haksızlıka düzeltilemez. Bu yüzden, Bediüzzaman’ın reçeteleriyle bu haksızlıkların giderilmesine çalışılmalıdır.

Erkan Okur:

Çalışmalarınızda başarılar dilerim. Gündemi yakalayıp bizim Münazarat’ı baştan sona okumamıza güzel bir teşvik edici oldunuz. Bu gerçekten güzel bir akademi okulu maşallah, elhamdulillah.

Eski hal yerine yeni hal ile bakıp empati kurulduğu zaman hasenatı seyyiatına, sevabı hayrına galebe eden kazanıyor diye düşünüyorum.

Prof. Dr. Ahmet Battal:

Sizin, sorunuzda Kürt sorununda çözümün taraflarından biri olarak Kürtler diye tarif ettiğiniz ve bugün derdi gücü Kürt hakları olan -bir kısım- Kürtlerin empatiye değil ıslaha ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Sadece ıslahlarına katkı için “ne oldu da böyle oldular” sorusunu sormak lazım ki buna empati denebilir mi? Sanmam. Elbette sorunun Türk milliyetçilerinden kaynaklanan boyutu ayrı mesele. Orada da ıslahtan başka çare yok. Bize dua düşer, fiilî ve kavlî.

Yazının tamamı için tıklayınız

www.RisaleAkademi.com