Etiket arşivi: darbe

Ey Fetö! Sizleri Ebediyyen Din ve Millet Düşmanı Vatan Haini Olarak ilan Ediyoruz!

“Darbe”

“15 Temmuz Millete Darbe” vak’a-i ciğersûz vukua geleli birkaç gün oldu. Lakin öyle anlar geliyor ki, hayat çok alçalıyor. Saatler gün, günler yıl oluyor. İşte böylesi uzun yıllara bedel birkaç gün geçirdik. Menhus ve mülevves eller, vatanımın namusuna el atma cür’etini gösterecek derece de sabır taşını çatlatacak kadar müellim bir hale giriftar etti ümmeti merhumenin mazlum evlatlarını..

Tahribatın en müdhiş zamanında hastalanan insaniyeti, manevî ilâçlarla tedavi etmeye çalışırken; bize musallat olan bu vatan hainlerine mukabele etmek, acaba zavallı bir milletin sürükleneceği uçuruma sed çekmek için çekilecek mezahim ve meşakkat-ı hayatın ind-i İlahîde makbuliyeti için maddi ve manevi bir mücahede içinde olmak üzere sabır ve tevvekkül etmek ve son dereceye kadar tahammül etmeyi vazife-i asliye ve boynumuzun borcu bilmişiz.

Şu günleri, malum üç-beş dinsiz ile bir takım cehennem yolcularının çılgınlığı vesilesi ile vukua getirilen menfur “darbe” hadisesinin, dehşet ve vahşetinden aldığımız kalbi ve ruhi yaralardan çokça düşünceler ve şiddetli elemler içerisinde; sevinci yüzünde lakin hüznü kalbinde olarak geçiriyoruz. Zira âlem-i islama indirilen darbeleri en evvel ruhunda yaşamayı vaktiyle ders almıştık büyük üstad Bediüzzaman hazretlerinden.

Vatan ve memleket sathını aşarak umum bir âlemi insaniyeti alakadar eden dünyadaki bilumum mazlumların umudu ve kurtarıcısı olan/olacak büyük Türkiye’nin mukadderatına kast ederek cinnî şeytandan ders alan insan şeytanları hükmündeki vatan hainlerinin şerrinden beşeriyetin maddi ve manevi hukunu muhafaza etmek ile beraber, bu şerirlerin meydana getirdikleri zararlı olan tahribat ve âfâtın önünü almak için, gece gündüz çalıştık, çalışıyoruz ve çalışacağız.

Allah’ım..! Bu ne çetin bir zaman ve zemin ki, en yakın dostunuz yahut kardeşiniz size çelme takmak suretiyle, asırlardır din-i Mübin’i İslam’a bayraktarlık yapan ve daha da yapacak bir kahraman milletin bahtiyar evlatlarına hizmet etme amaç ve gayesinden alıkoyma alçaklık ve gafletine düşüyor.

Mezardaki emvatı bile ağlatan böyle dehşetli bir süreçte; “münafık, kâfirden eşeddir” kaidesine binaen, münafıklar asrı olan malum asr-ı hazırın münafık ve fasıklarıyla yahut körü körüne bunların kuyruğuna takılan bedbaht cahil ahmaklarla bir parça hasbihal etmeyi zaman ve zemin icab ediyor.

***

 

“İtaat..!”

Şeriatla, Kur’anla, hadîsle, hikmetle, tecrübeyle sabittir ki: Sağlam dindar, hakperest ulü-l emre itaat farzdır. Sizin ulü-l emriniz, üstadınız; mehdiy-i siyasiyyun Recep Tayyip Erdoğan ve mehdi-yi a’zam Bediüzzaman hazretlerinin mutlak vekili olan Hüsnü Bayram ağabey olduğu halde.. Neden kalben ve ruhen severek tabi olup itaat etmiyorsunuz; bu manen vazifeli zevat-ı muhtereme..?

Sizleri itaattan alıkoyan, Avrupa kâfir zalimleri ile Asya münafıklarının menhus fikr-i siyasinize uygun gaddar propaganda, cerbeze, yalan ve iftiraları olabilir mi..?

Yahut türlü enva’daki fasıklar topluluğuna dehaletinizden dolayı, Rabbimizin “şüphesiz ben fasıklar topluluğuna hidayet vermem.” şiddetli emri kur’anisine mukabil olarak yediğiniz zecr tokadının bir neticesi olarak, dünya ve ahirette kalbi ve ruhi azabı netice verecek nasipsizliğiniz olabilir mi acaba..?

Veyahut “Allah için sevmek, Allah için nefret etmek.” emr-i nebevisine binaen, sizleri bu iki kahramanı İslam’ı sevmekten alıkoyan; türlü kılıklardaki münafık, zalim ve fasıklara olan muhabbetiniz olmasın mı..!

“akla kapı açıp, ihtiyarı elden almamak” emr-i üstadı mucibince işte size iki yol; neticesine katlanmak üzere yapacağınız tercih size kalmış.. Zira dinde zorlama yoktur.

Ve illaki zarara rızasıyla girene, merhamet edip acınarak lehinde bakılmaz; bilesiniz..

***

 

“Müsbet Hareket”

İttihad-ı islamın, islamiyeti dünyaya hükümran kılmak suretiyle, 80 yıl sürecek maddi ve manevi bayramının mukaddimelerinin yaşandığı şu günlerde, bizlere “müsbet hareket” dersi verenlere, üstadımızın bir çift lafı olacak, benim değil..

 

“iktiza-i hale mutabık hareket etmek.” demek olan müsbet hareket, cadde-i kübrayı kur’aniye olan istikamet içinde insanlığı her iki cihan saadetine isal edecek bir geniş yoldur, hüdaya tabi olanlara..

Gün gelir birinci cihan harbinde, cihad meydanlarında en ön saflarda düşmana karşı talebeleriyle beraber savaşmakla birlikte, aynı zamanda kur’anın emsalsiz manevi bir tefsiri olan işaret-ül i’caz kitabını yazmaktır müsbet hareket..

Gün gelir, devran döner başka bir gün olur ki, tarihteki meşhur otuz bir mart hadisesinde isyan eden sekiz taburu, itaat ettirmek için müessir bir nutuk vermektir müsbet hareket bediüzzamanca..

Sizlere anlatmaya çalıştığım bu iki tarihi hadise, zihinlerinize uzak geldiyse yakın tarihimize bakalım.. malum her şeyi maddede arayan gözler, maneviyatta kör olurdu zaten..

Birkaç çapulcu ve fasık güruhun kalkışması olarak tarihe geçen “gezi olaylarında” evde oturup dua ve niyazda bulunmaktır yaradana müsbet hareket.. Yani pencerelerden seyredip, içlerine girmemektir.

Ve işte günümüzde yaşamakta berdevam olunan menfur “15 Temmuz” darbesini, topyekun bir milletin maddi ve manevi olarak, ani ve def’i bir mukabele ile def-ü ref eden bu ümmet-i merhumenin saflarına dahil olarak meydanlarda kur’an, cevşen ve risale-i nur okumaktır; istikameti netice veren müsbet hareket..

 

İslamiyetin ikinci bir var oluş yahut yok oluş mücadelesinin bütün bir yeryüzü sathında maddi ve manevi mücahedesinin verildiği şu vaad edilen günlerde, meydanlarda süfyaniyet komitesinin son rüknü olan fetö ve bilumum şer örgütleri ile bunları besleyen üst akıl gizli zındıka komitelerine mukabil olarak; evlerimizde, camilerimizde, medreselerimiz yahut meydanlar da kur’an ve risale-i nur okuyarak; ayrıca cevşen gibi müessir dualarla yüce Rabbimize niyazda bulunmaktır müsbet hareket..

***

“Vatana İhanet..!”

Bir ehemmiyetli konu olan “affetmek” meselesinde evvela bediüzzamanı dinleyelim..

Bu asrın acib bir hâssasıdır. Yani elması elmas bildiği halde, camı ona tercih eder.

Bu asırdaki ehl-i İslâm’ın fevkalâde safderunluğu ve dehşetli cânileri de âlîcenabane afvetmesi; ve bir tek haseneyi ve binler seyyiatı işleyen ve binler manevî ve maddî hukuk-u ibadı mahveden adamdan bir tek haseneyi görse, ona bir nevi tarafdar çıkmasıdır.

Bu suretle ekall-i kalil olan ehl-i dalalet ve tuğyan; safdil tarafdar ile ekseriyet teşkil ederek, ekseriyetin hatasına terettüb eden musibet-i âmmenin devamına ve idamesine belki teşdidine kader-i İlahiyeye fetva verirler; biz buna müstehakız derler.

Hem âlîcenabane afvetmek ise, yalnız kendine karşı cinayetini afvedebilir. Kendi hakkından vazgeçse hakkı var; yoksa başkalarının hukukunu çiğneyen cânilere afuvkârane bakmağa hakkı yoktur, zulme şerik olur. (Kastamonu Lahikası 25)

Evet, otuz kırk yıldır memleketimizin maddi ve manevi neredeyse bütün mahsulat ve meyvesine gözünü dikmek ve hırsla talep edip sahip olmaya çalışmak suretiyle; bu amaca hizmet edecek her türlü gayri meşru ve haram yollara başvurarak türlü yalan, iftira ve hilelerle liyakat, ehliyet ve salahiyet gasbı yapan bu menfur münafıkane fetö örgütünü masum görüp, göstermek yahut cürümlerini hafife almakla afüvkarane bir nazara sahip olmanın vebalinin dünya ahiret hesabını veremezsiniz; ey akıl sahipleri mü’min kardeşlerim..!

Varsa kendi hususi ve şahsi hakkını helal edip affedebilirsiniz..

Lakin arş-ı azamı bile titretecek münafıkane maddi ve manevi hukukları payimal ederek bütün bir islam ümmetinin ahını alan, günümüzün en büyük bir cemaat-i menfaat teşekkülü olan fetö’nün cinayet ve cürümlerini küçük gösterip unutturmaya çalışmanız beyhudedir.

Bediüzzaman hazretlerinin gayb aşina nazarıyla, içerisinde bulunduğumuz 2016 senesi içinde, “kıyamete kadar unutulmayacak, semavi tokatlar yiyecekler” diyerek müjdelediği fetö ve diğer şer odaklarının cinayetlerini görmezden gelmiyoruz, istikamet üzere her akıl sahibi gibi..

İbret almak ve üzerimize düşen farz vazifelerimizde tekasül göstermeden bihakkın icray-ı vazife etmek için.. Unutmayacağız ve dahi unutturmayacağız kıyamete dek..

Kuvve-i akliyenin tefrit mertebesi olan “hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi” yahut meydana gelmekte berdevam olan ciğersuz menfur hadiselere karşı, güya sinema filmi seyrediyor gibi lakayd ve laubali bir duruş ile hareket etmeyeceğiz; aklını kullanmayan beyinsizler misali..

Yahut “hakkı batıl, batılı hak suretinde göstermek” demek olan kuvve-i akliyenin ifrat mertebesinin esiri olmakla cerbeze hastalığına mübtela olanlar misali, cereyan etmekte olan kanlı zalimane hadiseleri hafif gösterip “tiyatro” oynanıyor yahut “bu olay bir senaryonun parçasıdır” gibi iftira ve yalanlara müracaat etmeden; ne aldanacağız, ne de aldatacağız hakiki bir imanın gereği olarak..

Beş-on senelik dünya hayatının makam, mevki yahut maddi menfaatinin gayr-ı meşru zevki için memleketimizi ateşe atmakla milyonlarca insanımızın maddi ve manevi hukunu çiğneyen din ve millet düşmanı ey vatan hainleri..!

Dünyada çok seneler gam ve keder ve berzahta azab ve zarar ve âhirette cehennem ve sakar belasını çekeceğinize iman ettiğimiz ve böylece en acınacak bir hale giriftar olduğunuz ve inşaallah daha da perişan olacağınız halde; اَلرَّاضِى بِالضَّرَرِ لاَ يُنْظَرُ لَهُ sırrıyla hiç acınmaya müstehak değilsiniz.

Zira zarara rızasıyla girene merhamet edilmez ve lâyık değildir.

Bilerek zarara razı olana şefkat edip lehinde bakılmaz.

Hem zalimsiniz..

Menfur darbe hadisesinde, onlarca mazlumun katili olan siz fetö münafıklarının; “Zulme ve zalime azıcık dahi meyletmeyin..!” diyen yüce Rabbimizin emrine ittibaen, sizlerle en ufak bir kalbi gönül bağımız olmadığı gibi, zerre meyil dahi yoktur cemaat-i menfaat olan menfur fetö örgütünün en ufak bir faaliyetine..

Hem de hainsiniz..

Asrın süfyaniyet komitesinin birinci rüknüne hitaben, “Hainin hükmü merduttur..!” diye haykıran bediüzzaman hazretlerinin emrine imtisalen, sizleri ebediyyen din ve millet düşmanı vatan haini olarak ilan ediyoruz..

Neyse o.. Kalbe ilka edilen bir nur olan “hidayet” misali..

Hakkı hak bilip imtisal edeceğiz.. Batılı batıl bilip içtinab edeceğiz.

***

  

“Bir Hitabe..!”

Ulu-l emirimiz Recep Tayyip Erdoğan ve mehdiyi ahirzamanın mutlak vekili Hüsnü Bayram ağabeye;

Sizler, aslâ ve kat’â müteessir olmayınız.

Başta siz çok değerli zat-ı alileriniz olmak üzere, memleketimin her bir ferdine azm-u kasd eden bu hainlerin işledikleri cürümler, ne kadar vahşiyane ve zalimane olursa da olsun, dönüp arkanıza bakmayın.

Sizlerin, yatağından fırlayan bir aslan misali ahirzamanın fırtınalarına karşı göğüs gererek gösterdiğiniz azm-ü gayretiniz vesilesi ile açılan maddi ve manevî âlemlerin kapılarına doğru ilerleyin.

 

Yürüyün, yürüyün, tâ nâmütenahî olarak bütün bir ümmet-i muhammed olarak biz de yürüyelim.

Gittiğiniz, ulaştığınız âlemlerde bizim gibi yaralı, âciz, zaîf, pür-kusur, kemter bîçareler için de, müebbed bir istirahat ve saadet yatağını hazırlayın nesl-i atiye..

 

Yaşasın sıdk!

Ölsün yeis!

Muhabbet devam etsin!.

Şûra kuvvet bulsun!.

 

Bütün levm ve itab ve nefret, heva hevese tâbi olanlara olsun.

Selâm ve selâmet Hüda’ya tâbi olanların üstüne olsun. Âmîn…

İslamiyetin, yeryüzünde 80 yıllık galibane hüküm süreceği günlerin ayak seslerini işittiğimiz şu günlerde; süfyaniyet komitesinin dördüncü bir rüknü olan fetö ile arkasındaki gizli zındıka komitelerinin, hazreti mehdinin maddi ve manevi ordularına yenik düştüğüne şahitlik yapacağız biiznillah..

Yaşamakta olduğumuz elîm acılar, memlektimin tek bir ferdini dahi asla ye’se düşürmemeli..

Bilakis mezkûr hadisat-ı ahirzaman, öyle küllî ve umumî bir dinî cihada ve dua ve ubudiyete sevk etmelidir ki: “Kurtuluşun çare-i yegânesi, Kur’ana sarılmaktır.” hakikatını, birbirimize sabır üzere tavsiye etmeliyiz.

 

Gevşemeyin..Üzülmeyin..

Eğer inanıyorsanız, mutlaka üstün gelecek olan sizlersiniz..

 

Me’yus olmayınız.. Hem merak ve telaş etmeyiniz..

İnayet-i Rabbaniye inşallah imdadımıza yetişir..

Bu Millete Silah Çeken Haindir

3 Ocak 2014 de “Yangının külü üstümüze yapışmadan”( http://www.nurnet.org/yanginin-kulu-ustumuze-yapismadan/) isimli bir makalede, Gülen hareketiyle hükümet arasında başlayan mücadeleden Türkiye’nin zarar göreceğini yazmıştım. Kimsenin bizi dinleyeceğini düşünmemiştim ama, o yazıyla tarihe bir kayıt düşmüştüm.

Gülen hareketi 70 li yıllarda Nurculuk hareketinden kopmuş, Risale-i Nur’u esas alan kitap eksenli hareketten ayrılmış, şahıs eksenli(F.Gülen) bir harekete geçmişti. Fethullah Gülen defalarca nurcu olmadığını basına beyanat vererek bunu deklare etmişti. Mesela 1971 İzmir askeri mahkemesinde nurcu olmadığını ifade eden beyanı, 6 Haziran 1998 tarihli Aksiyon dergisinde de ifade etmişti. Yeni Asya gazetesi de aynı haberi 11 Haziran 1998 tarihli sayısında yazmıştı.

Dini bir hareket olarak başlayan, eğitim faaliyetlerine önem vererek Özal’dan, Demirel’e, Ecevit’den Tayyip Erdoğan’a kadar siyasetçilerin de ilgi ve takdirini kazanan bu hareket hiç kimsenin tahmin edemeyeceği bir başarısız darbeye kadar evrildi ve sonunda intihar ettiler. Artık bu millete kimse onların iyi niyetli olduklarına inandıramaz.

40 yıldan beri devlet içinde askeriye, mülkiye ve adliyeyi ele geçirme işleminin artık tamamlandığına karar verdikten sonra hükümetle olan ortaklığı bitirmeye karar verdiler.

Gülen hareketi olarak bilinen hizmet hareketi önceleri AKP ile işbirliği yaptı, kadrolarını daha da sağlamlaştırdılar, önce Ergenekon ve Balyoz davaları gibi davalarla, sahte belge ve CD lerle Türk silahlı kuvvetlerini felç ettiler, yerlerine kendi adamalarını doldurdular. Ama sonra ne olduysa iktidarla araları açıldı, yürütülen bu davalarda birçok sahtecilik ve haksızlıklar yaptıkları belli oldu iktidar da bunlara isyan etti ve yollar ayrıldı, düşman kardeş oldular.

2010 lu yıllara gelince artık dini bir cemaat görünme süreci tamamlanmış kafalarında kurdukları rejim ne ise onu gerçekleştirmek için harekete geçmeye karar verdiler, Pensilvanya’dan yürütülen bir savaşa girişti.

Ülke içinde iktidara muhalif bütün kanatlarla en geniş seçim ttifakı yapmalarına rağmen başarılı olamadılar. Tek yol kaldı, o da darbeyle milli iradeyi alaşağı etmek.   Ama bu rejim asla demokratik bir rejim değildi,

Silahlı kuvvetlerden başlayan darbe hangi gün, hangi saatte yapılacaktı, karar niye değişti bunlar üzerinde uzun zaman konuşulabilir ama tek gerçek 15 Temmuz 2016 Cuma günü erken saatlerde “Yurtta sulh hareketi” adını verdikleri bir eylem zinciriyle darbeye teşebbüs ettiler. Hükümete göre bu bir terör eylemiydi ve ve adı da FETÖ idi.

Bu terör örgütü milletin evlatlarını yine bu milletin evlatlarıyla karşı karşıya getirdi, darbeye katılanlara dünyevi makamlar vaat etti, kimisi cumhurbaşkanı olacaktı kimisi başbakan kimileri de diğer bütün dünyevi makamlara getirilecekti. İstanbul’da köprüden geçişler tanklarla durduruldu. Genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları etkisiz hale getirildiler. TRT işgal edildi, zorla darbe bildirisi okutuldu, diğer gazete merkezleri ve Türksat merkezi de işgale başlandı.

Darbeciler, özel eğitimli ekiplerinden oluşan en acımasız çeteyi, Cumhurbaşkanına suikast için görevlendirdi. Birileri uçaklarla, helikopterlerle polislere saldırıldı, birileri TBMM’ni bombaladı, birileri de sivil halkın üzerine ateş açtı.

Cumhurbaşkanına yapılan suikast başarısız oldu, Cumhurbaşkanı cep telefonuyla bağlandığı özel bir tv kanalından halka seslendi, “milleti sokağa çıkmaya, demokrasiyi savunmaya ve milli iradeye sahip çıkmaya davet etti”. İşler o andan sonra tamamen değişti, halk ölümüne sokaklara çıktı, tankların önüne yattı, üstüne çıktı, köprüye koştu,  TRT binasına gitti, Cumhurbaşkanlık sarayının önüne gitti. Milletvekilleri de parti gözetmeksizin bombalanmaya rağmen meclisi terk etmedi. Sonuç olarak yangın o günden bugüne o kadar çok büyüdü ki artık değil külleri ateşi yüreklerimizi dağladı, en son darbe teşebbüsüyle 246 şehit verdik, darbe başarısız oldu ve milli irade kurtarıldı. Şimdi de halk 10 gündür gündüz işinde gece sokaklarda demokrasi mitingleri yapıyor.

Bu olaylara baktığımızda sanki bakara suresinin 251. ayeti bugün tekrar nazil oluyordu:

*Eğer Allah’ın insanlardan bir kısmının kötülüğünü diğerleriyle savması olmasaydı elbette yeryüzü alt üst olurdu. Lakin Allah bütün insanlığa karşı lütuf ve kerem sahibidir(Bakara,251)

Darbeye teşebbüs edenleri şimdi büyük bir zillet bekliyor. Bundan öncede bu ülkede darbeler oldu, iktidarlar devrildi, seçilmiş başbakanlar ve bakanlar asıldı, seçilmişler görevlerinden alındı, askeri vesayet ülkeye hakim oldu. Ama hiçbiri bu kadar zalim olmadı.

Hükümet FETÖ ile irtibatlı ne kadar Üniversite, sağlık kuruluşu, sendika ve dernek, devlet memuru, yargı mensubu, büyük elçi, idareci, asker, polis personel varsa onların devletle olan irtibatlarını kesmek ve onları ayırmak istiyor. Geçmişte bunların hiçbirini yapmaya kimse cesaret edemezken bugün muhalefet bile artık bunları normal görüyor.

Bir olaya bir eyleme karışmadan onun varabileceği sonuçları önceden görebilmek, feraset sahibi olmak ve dik durmak gerekir. Yoksa olaylar ortaya çıktıktan sonra, kötü sonuçları herkes gördükten sonra birilerine “sen haklıymışsın” demek bir anlam taşımaz. Tarihte buna en güzel örnek 13 Şubat 1925 de devlete baş kaldıran Şeyh Said’in adamlarına Bediüzzaman’n söyledikleri şu sözlerdir:

“Yaptığınız mücadele kardeşi kardeşe öldürtmektir ve neticesizdir. Türk milleti İslâmiyete bayraktarlık etmiş, dini uğrunda yüz binlerle, milyonlarla şehid vermiş ve milyonlar veli yetiştirmiştir. Binaenaleyh kahraman ve fedakar İslam müdafiilerinin torunlarına, yani Türk milletine kılınç çekilmez ve ben de çekmem”

Bu milletin evlatlarına silah çekmek hainliktir, çekenler kim olursa olsun. İsterse kendini dini bir hareketmiş gibi göstersin. Hepsi zalimdir.

15 Temmuz da ülkemizde FETÖ tarafından yapılan başarısız darbe için şimdi bir şeyler söylemek anlamını yitiriyor, olaydan önce gerçeği görüp öyle davranmak gerekir. Mesela Anayasa mahkemesinin eski başkanı Haşim Kılıç şimdi şöyle söylüyor:

“Darbe girişiminden çok önce, paralel devlet yapılanmasını “silahlı terör örgütü” şeklinde tanımlayan Sayın Cumhurbaşkanı’nın haklılığı ortaya çıkmıştır. Bu tanımlamaya ihtiyatla yaklaşanların, 15 Temmuz gecesinden sonra söyleyecek sözü kalmamıştır”.

ba’de harabi’l-basra yani Basra harap olduktan sonra gerçeği görmek bu millete çok pahalıya mal oldu. Şimdi her kes, siyasetçisinden cemaatle hala irtibatını kesmemiş kişilere kadar, günaha çıkarıyor. İradelerini yanlış kullananları Allah affeder mi affetmez mi bilinmez ama Gülen hareketi ülkemize çok pahalıya mal oldu.

Dr.Selçuk Eskiçubuk – nurnet.org

Darbeye yeltenenler Hamiyet-i Aliyeyi tahrik etti

Çokça duyulan ve herkesin bildiği hamiyet kavramının lügatmanasına bakmakla başlayalım.

“Hamiyet: Gayret. * Nâmustan gelen gayretle utanma veya kızma. * İstinkâf etmek. * Mukaddesatı ve milletin haklarını, mâmus ve haysiyeti korumak hususlarında gösterilen gayret ve ihtimam hasleti. İman ve İslâmiyeti ve Hz. Peygamber’in (A.S.M.) Sünnet-i Seniyyesini ve din ve mücahede kardeşlerini muhafaza ve müdafaa etmek gayreti.” [1]

Bu manalar çerçevesinde bakılınca insanlarda mukaddesatı ve vatanı muhafaza için kabaran bir “hamiyet-i aliye” [2]  feverana başladı ve fitil artık tutuştu bu tutuşma ile tüm satıhta bir merdane vaziyet başladı. Bu kahramancasına fiiliyat ise bazı mühim şeylerin habercisi olabilir.

Bugünlerde Sikke-i Tastik-i Gaybi eserini okurken nazarımı kendisi ile meşgul eden yer ise şurası oldu.

O sema-yı maneviyeyi bazan ve zahiren bihasb-il hikmeti âfâkî bir bulut kütlesi kaplar.

O celalli semadan öyle bir baran-ı feyz ve rahmet takattur eder ki istidadlar; tohumlar, çekirdekler, habbeler gibi o sıkıcı ve o dar âlemde gerçi biraz muzdarib olurlar; fakat tâ o sıkılmaktan üzerlerindeki kışırları çatlar ve yırtılır; o anda bulutlar da ufuklara çekilip nöbetçi vaziyetinde beklemesi, bir imtihan-ı Rabbanî ve bir inkişaf-ı feyezanî ve bir rahmet-i nuranîdir ki; evvelce bir habbe, bir çekirdek yeniden taze bir hayata atılır, iştiyakla ve neş’e-i inkişafla meyvedar koca bir ağaç suretini alır ve يُبَدِّلُ اللّٰهُ سَيِّئَاتِهِمْ حَسَنَاتٍ sırrına mazhar olurlar.”[3]

Bugünlerde Türkiye’mde yaşanan darbe yeltenmesi neticesinde tüm ülkede bir birlik ve beraberlik manzaraları tezahür etti. Bu darbe-perest kimselerin yeltenmesiyle milletinde içinde bir hüve, tohum, çekirdek gibi duran ve bir araya gelemeyen hamiyetli gayretli kimseler aynı meydanlarda bir araya geldi. Sağcısı Solcusu, çeşitli partilileri herbiri bir arada ortak manzara ve tablo teşkil ettiler.

Bu darbe teşebbüsü insanların aleminde bir bulut kütlesi oluşturdu ve psikolojisi bozulan insanların moral bozukluğu da başka insanlara da sirayet etti. Bunun sebebi ise celali isimlerin tecellisidir. “Sabra, mücahedeye alıştırmak için Rabbanî bir kamçıdır. Çünkü emn ü ye’sin vartasına düşmemek hikmetiyle havf u reca müvazenesinde, sabır ve şükürde bulunmak için kabz-bast haletleri, celal ve cemal tecellisinden intibah ehline gelmesi; ehl-i hakikatça medar-ı terakki bir düstur-u meşhurdur.” [4]

Alem-i insaniyet hassaten müslamanlık aleminde ihtilaflar sebebiyle birbirisini tutmaması harici düşmanları celb ve cezb etmiştir. Saldırmak için iştihasını açmıştır. Türkiye’mde yaşanan bu hadise ise birlik ve beraberlik duygu ve düşüncelerini perçinlemiştir.

Meydanlarda tekbir seslerini marşlar takip ediyor tevhid sesleri arşa çıkıyor.

Celali isimlerin tecellisi bitmesiyle ardında cemali isimler tezahür edecektir ve ediyorda.

Teşekkül eden bu ittihad ve ittifak düşünceleri ve hisleri ise inşaallah devam eder ve kurumuş toprağı sulayan rahmet yağmuru gibi.. rahmetten önce çoraklaşmış ve çatlamış olan toprak rahmet sonrasında yeşermeye başlar suya hasret toprak kendisine gelir.

Topraktaki tohumlar ise bu ittihad zemininde inşallah neşvünema verip sümbüllenecektir.

“Böyle bir cemaat-ı azîme içindeki mukaddes kuvveti tehyic edecek ve uyandıracak hâdisat-ı azîme vücuda geliyor.” [5] Ve gayrete gelmiş olan millet-i islamiyede hamiyet-i aliye ile insanlar istikametli bir şekilde hareket edecektir. “Vatan, millet, gençlik ve Âlem-i İslâm çapında..” [6] bir uyanmaya sebep olacaktır inşallah. Mühim inkılaplarında dümdarı olabilir. “Güzel Ahlâklı Güzel Düşünür.” [7]“Güzel Gören, Güzel Düşünür.” [8]

Bu manalar alemimde tezahür etti. Sizlere de yazmak istedim.

Selam ve dua ile


[1] Bkz: Hizmet Vakfı Lügatı

[2] Mektubat ( 441 )

[3] Sikke-i Tasdik-i Gaybi ( 267 ) / Emirdağ Lahikası-1 ( 98 )

[4] Kastamonu Lahikası ( 8 )

[5] Mektubat ( 441 )

[6] Asa-yı Musa ( 250 )

[7] Mektubat ( 349 )

[8] Mektubat ( 473 )

www.NurNet.Org

Darbeye Hayır Diyoruz

MİLLİ İRADEYE YAPILAN ASKERİ KALKIŞMA GİRİŞİMİNE KARŞI MEŞVERET HEYETİNİN BEYANATI

Bu mukaddes vatanımıza, aziz devletimize, faal ve gayretli, fedakar hükümetimize karşı gerçekleştirilen bu menfur faaliyeti, bu alçak ve hain başkaldırışı şiddet ve nefretle kınıyor ve tel’in ediyoruz.

Umum Nur talebeleri olarak milletimizin, devletimizin ve hükümetimizin yanındayız.
Bir dua ordusu gibi gece boyunca yüzbinlerce lisanla yalvarış ve yakarış ile bu bela ve fitnenin izalesi için dualar edilerek kudret-i ilahiyeye iltica edilmiş ve meydanlarda milletin iradesine sahib çıkılmıştır.

Vatan, millet, Kur’an, İslamiyet ve insaniyet namına mevcut hükümeti iktidarda tutmayı ve onları bu hizmetlerinde desteklemeyi bir vazife biliyoruz.

Memleketimizdeki bu zulmani bulutun en kısa zamanda def ve izalesini Cenab-ı Erhamurrahiminden niyaz ediyoruz.

Bu vesile ile şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz.
Kahhar-ı zülcelal bu zalimleri ve vatan hainlerini kahr-u perişan etsin. Memleketimizi ve milletimizi korusun. Binbir ismiyle hıfz ve muhafaza eylesin. Amin

Umum Nur Talebeleri namına Meşveret Divan Heyeti

Ezher Şeyhi ve Kötü Ulema

ezher.universitesiEzher Şeyhinin ve eski Mısır Müftüsü Ali Cuma’nın darbecilere karşı eğilmeleri ve bir İslam alimine yakışmayacak tavra girmeleri, samimi Müslümanları üzdü. Ancak ben meseleye bir başka farklı açıdan daha bakıyorum.

Hz. Peygamber’in elliye yakın Ahirzamanda sayıları çoğalacak olan Ulem-i Su’ yani ilmini kötüye kullanan alimlerle alakalı hadisler ve hatta ayet var. Bu tip insanların ortaya çıkması, Hz. Peygamber’in ve Kur’an’ın verdiği gaybi haberlerin tasdikidir ve mu’cizenin isbatıdır.

Ulema-i sû’ konusunda en çarpıcı teşbih ve tehdidin şu âyetin olduğuna inanmaktayız:

Onlara o herifin kıssasını anlat ki, ona âyetlerimizi vermiştik, ama o, onlardan sıyrılıp çıktı, derken onu, şeytan arkasına taktı da yolunu şaşırmışlardan oldu. Eğer dileseydik biz onu o âyetlerle yükseltirdik, fakat o, yere alçaklığa saplandı ve hevasının ardına düştü. Artık onun hali, o köpeğin haline benzer ki, üzerine varsan dilini sarkıtıp solur, bıraksan da yine dilini sarkıtıp solur! İşte böyledir âyetlerimizi inkâr eden o kimselerin durumu; kıssayı kendilerine bir naklet, belki de biraz düşünürler.” (A’raf, 7/175-176).

Hz. Peygamber de ulema-i sû’ ile ilgili çarpıcı beyanlarda bulunmuştur şöyle ki:

Ahirete yakın bir zamanda din ile dünyalık elde edecek bir zümre türeyecek. Onlar kuzu postundaki kurt gibidirler. Sözleri baldan tatlı, kalpleri ise kurt kalbidir. Allah Teâla onlar hakkında şöyle der: Dinimi kullanarak insanları mı aldatıyorsunuz? Bana baş kaldırmaya mı cüret ediyorsunuz? Zatıma yemin olsun ki başlarına, masum insanları bile şaşkına çevirecek bir musibet getireceğim.”

Dua ile

Prof. Dr. Ahmed Akgunduz