Etiket arşivi: Hadis

Kabir kapısını kapamak çaresi varsa, söyle; dinleyelim. Yoksa sus!

Günün Ayet-i Kerime meali…

Bismillahirrahmanirrahim

Hiçbir konuda: Allah’ın dilemesine bağlamaksızın, “Ben yarın mutlaka şöyle şöyle yapacağım” deme!

Bunu unuttuğun takdirde Allah’ı zikret ve: “Umarım ki Rabbim, doğru olma yönünden beni daha isabetli davranışa muvaffak kılar” de.

[Kehf Suresi 18,23-24]

..…….

Günün Hadis-i Şerif’i…

Bismillahirrahmanirrahim

Peygamber Efendimiz (A.S.M) buyurdu ki:

İnsanlar, ilim neşrinden daha faziletli bir sadaka vermemişlerdir.

(Taberani, Kebir)

.…….

Risale-i Nur’dan;

Eğer ölümü öldürüp, zevâli dünyadan izâle etmek ve aczi (insanın her istediğine gücünün yetmemesi) ve fakrı (istediği şeylerin elinde olmamasını) beşerden (insanlık aleminden) kaldırıp kabir kapısını kapamak çaresi varsa, söyle; dinleyelim.

Yoksa sus! Kâinat mescid-i kebîrinde, Kur’ân, kâinatı okuyor. Onu dinleyelim. O nur ile nurlanalım.

(7. Söz’den)

…….

Cevşen’den ;

18-
1-Ey mülkünde daim olan,
2-Ey celalinde azim olan,
3-Ey saltanatında kadim olan,
4-Ey kullarına rahmet eden,
5-Ey her şeyi bilen,
6-Ey emirlerine uymayana halim olan,
7-Ey kendisine ümit bağlayana kerim olan,
8-Ey ölçülerinde hikmetli olan,
9-Ey hükmünde lütuf sahibi olan,
10-Ey lütfunda kadir olan

En Sevgiliyi Tanımalıyız

Efendimizi.. (s.a.v) çok sevmek  tanımakla mümkün….!

Aziz kardeşlerim herkes sevgiliyi anlatır. Ama Leyla’ya Mecnun’un gözü ile bakmayanlar onda bir şey göremezler.
Sözlerine  “Aişe binti Ebubekir Habibetü Habîbullah” (Ebubekir Kızı Aişe, Habibullahın Sevgilisi) diye başlayan mü’minlerin annesinden “En Sevgiliyi” dinleyelim. (1)

Yusuf’u gördüklerinde bu bir melektir diyen kadınlar
Benim efendimi görselerdi hançerlerini kalplerine saplardı.
” (2)

Bahar bahçelerine doğan güneşle, her bir parça toprakta ayrı ayrı renk ve kokularda çiçekler açar. Bu çeşitlilik güneşle toprak arasındaki cilveleşmenin dışa vuran yansımalarıdır.

Vefatında yüz bini aşkın sahabe bırakan kainat güneşi, her birinde ayrı bir renk, ayrı bir şahsiyet bırakıp gitti. Hz. Aişe’de O’nun cemalini görmek, kemalata aşık ruhlar için, bir ayrı bir saadet olsa gerektir:

Allah Rasülü (sav) çok yakışıklı ve alımlı idi. Mübarek yüzü ayın ondördündeki dolunay gibi parlardı. Orta boydan daha uzunca, uzun boydan biraz kısaca, başı büyük saçı dalgalıydı. Saçları kendiliğinden iki yana ayrılırsa öylece bırakır toplamaz, bir tarafa meylederse de olduğu gibi bırakırdı. Saçlarını uzattığı zaman kulak memelerini geçerdi. Beyaz renkli ve geniş alınlıydı. Gür kaşlarının arasında öfkelendiği zaman kabaran bir damar vardı. Gayet güzel burunluydu ve kaşlarına yakın kısmında hafif bir yükseklik, parlayan bir nur vardı. Dikkatli bakmayan kimse O’nu hafifçe kıvrık burunlu zannederdi. Gür sakallı, iri gözlü, düz yanaklı, geniş ağızlıydı ve gülümsediği zaman inciler gibi parlayan dişleri vardı. Boynu sanki gümüşten bir huzmeydi. Endamı ve azaları uyumlu olduğu gibi etleri asla sarkık değildi. Karnı ile göğsü aynı hizadaydı. İki omuz arası geniş omuz kemikleri kalın idi. Genel olarak kılsız beyaz tenliydi. Ancak boğazın bittiği yerden göbeğe kadar iplik gibi uzanan kılları vardı. Göbek kılları da inceydi. İki memesi ve karnı kılsız, kolları, omuzları ve göğsü hafif kıllıydı. Bilekleri uzun, el ayası geniş, el ve ayak parmakları kalıncaydı. Ayak altı çukur, üst kısmı düzdü. Üzerine bastığı zaman hafifçe yayılırdı. Ölçülü ve dengeli bir yürüyüşe sahipti. Acelesiz, vakur fakat süratli, sanki yokuş aşağı iniyormuş gibi rahat yürürdü.

Dönerken tüm vücuduyla dönerdi. Gözleri yere bakar bir durumda olurdu. Yere bakışı göğe bakışından daha uzun olurdu. Anlamlı bakardı. Yürürken ashabını önüne alır, rastladığı insana ilk selamı o verirdi.

Hüzünlü bir hali vardı, daima düşünceli olur, rahat yüzü görmezdi. Uzunca sessiz durur, gereksiz yere konuşmazdı. Konuşurken kelimeler ağzının içini doldururdu. (konuşmasına önem verir yarım ağızla konuşmazdı) kelamında fazlalık ya da noksanlık bulunmazdı. Özlü söyler, veciz konuşurdu. Haşin değildi hiç kimseyi küçümsemezdi. Az da olsa nimete önem verirdi.” (3)

Resulullah yüz olarak insanların en güzeli idi. Renk olarak en nurlusu idi. Hiç kimse onun güzelliğini anlatamaz, ancak O’nun yüzü Bedir gecesinde aya benzetilebilirdi. Yüzünde inci taneleri gibi terler birikirdi. Bunlar miskten daha güzel kokardı.” (4)

O aşırı uzun değildi. Kısa boylu da değildi. Yalnız başına yürüdüğü zaman orta boylu olarak nitelenebilirdi.

İnsanlar O’nunla beraber yürüdüklerinde ancak omuz hizasında kalırlardı. O’ndan ayrıldıklarında yine uzun görünürlerdi.

İnsanlar arasında bir yere oturduğunda, O’nun omuzları diğer bütün oturanların omuzlarından daha yüksek görünürdü.

Sevinçli olduğunda yüzünün kıvrımları ışıl ışıl nur saçardı.

O’nun saçları kulaklarının yarısına kadar inerdi. Kulaklarını aşmayan gür saçları vardı. (5)

Ayakta ip eğiriyordum. Nebi nalinini dikmek için çabalıyordu. Baktım mübarek alnında terler toplanmış yanaklarından süzülüyor, ter damlalarından nurlar saçılıyordu. Cemalinin güzelliği karşısında şaşırıp kalmışım. Bana baktı, “ne oldu sana” dedi.

Dedim, “Alnın terlemiş, damlaları nurlar saçıyor. Şayet Ebu Kebir el-Huzelî, seni görseydi; ‘Aydınlık yüzünün gülümsemelerinde ortaya çıkan nurların izlerine baktığım zaman: O’nu emzirenin her türlü hayız lekelerinden, fesattan ve emzirme ayıplarından uzak olduğu görünüyordu’ beytine senin daha layık olduğunu anlardı dedim.

Rasullullah ellerindekileri yere bıraktı. Ayağa kalkıp yanıma geldi. İki gözümün arasından öptü ve “Allah sana hayırla karşılık versin ya Aişe! Senin bu sözüne sevindiğim gibi daha önce hiç bu kadar sevindiğimi hatırlamıyorum” dedi. (6)

Onu kahkaha ile gülerken hiç görmedim, hoşlandığı bir şey karşısında ancak tebessüm ederdi. (7) Öfkelendiğinde ekseri sakalını sıvazlardı. (8)

Geceleri de gündüz gördüğü gibi görürdü. (9) “Benim gözlerim uyur kalbim uyumaz ey Aişe” derdi. (10) Işıkta gördüğü gibi karanlıkta, gündüzde gördüğü gibi gece de görürdü. (11)

Az da olsa devamlı yapılan ibadet O’na sevimliydi. (12) Ramazan’ın son on günü girince ehlini uyandırır, geceleri ihya eder (uyanık kalır), gömleğini bağlardı.
Hz. Peygamber cemaatin huzuruna çıkacağı zaman saçlarını, sakalını tarardı. ‘Ya Rasulallah niye böyle yapıyorsun’ derdim. ‘Allah kullarından kardeşinin yanına çıkarken güzelleşenleri sever’ buyururdu.

Resulullah, yanında oturan bir kimse onları ezberleyecek şekilde tane tane konuşurdu. (13)

Resulullah kötü söz söylemez çirkin iş yapmazdı. Sokakta bağırmaz, kötülüğe kötülükle karşılık vermezdi. Ancak affeder, vazgeçer ve genişlik verirdi. (14) Resulullah duada kısa fakat cami’ manalar ifade eden sözleri severdi. (15) “Bazen mizah yapar ancak yine de gerçeği söylerdi.” (16)

Resulullah’ı hiçbir zalime yardım ederken görmedim. Bir haddin uygulanmasında, Allah’ın koyduğu hudut çiğnendiğinde insanların en şiddetlisi idi. Bunun dışında iki emir arasında serbest bırakılmışsa kolay olanı tercih ederdi. (17)

Hiçbir ferdin ahlakı Resulullah’tan daha güzel değildi. Ashabından ya da ailesinden birisi O’nu çağırmaya görsün O hemen “Lebbeyk” buyurun derdi. Bunun için Kur’an (Allah Azze ve Celle) O’nun şanına “Muhakkak ki sen büyük bir ahlak üzere yaratıldın” buyurmuştur. (18)

(Ona ‘Ey Mü’minlerin annesi Rasulullah’ın ahlakı nasıldı’ diye soruldu)

O’nun ahlakı Kur’andı. Siz Mü’minîn suresini okumuyor musunuz? (19)

Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir; Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler; Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler; Onlar ki, zekâtı verirler; Ve onlar ki, iffetlerini korurlar; …. onlar ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler; Ve onlar ki, namazlarına devam ederler. İşte, asıl bunlar Firdevs’e vâris olacaklar ve bu kimseler, orada ebedî kalıcıdırlar.( Mü’min, 1-12)

O Tevrat’ta “Muhammed Allah’ın Resulüdür. O’nun ismi Mütevekkildir. Kötü kalpli, sert ve sokakta bağırıcı değildir; İncil’de ise: Kötü kalpli, sert ve sokakta çığırtkan değildir. Kötülüğe O’nun benzeri ile karşılık vermez bilakis affedici ve bağışlayıcıdır” şeklinde tarif edilmiştir. (20)

İki emir arasında muhayyer kalınca, günah olmadıkça kolay olanı tercih ederdi. O iş günah olursa O’na karşı insanların en uzağı Resulullah idi. O nefsi için intikam almaz ancak Allah’ın koyduğu hududun çiğnenmesi durumunda O’ndan Allah için intikam alırdı. (21)

Resulullah gecelerde içi kuru otla doldurulmuş, deriden bir yatak üzerinde uyurdu. (22)

Rasulullah (S.A.V) arkadaşlarının yanına kötü kokular saçarak çıkmaktan hoşlanmazdı. Gecenin sonu da olsa güzel bir koku sürünür, öyle çıkardı. (23)

Rasullullah için en güzel koku öd ağacı kokusu idi. (24)

O’nun bir sürme tası vardı. Uyumadan önce her iki gözüne sürme çekerdi. (25)

Başını sidr ile yıkar ve hafif kokulu misk sürünürdü. (26)

Başını evin sakfına (ya da gök kubbeye) kaldırdığında “Allah’ım seni tesbih ederim, hamd Sanadır ve Senden bağışlanma diler, affına sığınırım” derdi:

Bunlar nedir’ derdim.

Ben bununla emrolundum’ derdi. (27)

Gecenin evvelinde uyur; ahirinde uyanık olurdu. (28)

Onun iki elbisesi vardı. Cuma günleri giyinirdi. Sonra çıkarır beraber katlardık. (29)

Allah bana farzların ikamesini emrettiği gibi insanlara karşı müdarayı da emretti derdi. (30)

O’nun hastalıktan çektiği elemden daha şiddetli bir elem görmedim. (31)

O, taze kavunu severdi. (32)

O’ndan daha çok istişare eden bir kimse görmedim. (33)

Şiddetli bir kış O’na vahiy inerken gördüm: Vahyin ağırlığı ile, alnından terler boşanmak için sanki anlı çatlayacaktı. (34)

Rasulullah her yıl bir defa Kur’an’ı Cibril’e okurdu. Vefat edeceği yıl iki defa okudu.

O’ndan bir şey istendiğinde O’nu asla geri çevirmezdi. (35)

Ya Rasulallah sana feda olayım. Bir yere dayanarak (yaslanarak) yesen ya? Böylesi senin için daha kolaydır” dedim. O alnı yere değecek kadar başını yere eğdikten sonra, bana:
Hayır belki bir kul gibi yiyecek ve bir kul gibi oturacağım, dedi. (36)

Sevdiği bir şeyi gördüğü zaman ‘verdiği nimetlerle güzellikleri tamamlayan Allah’a hamd olsun’ derdi.” (37)

O’nun sözleri tane tane idi. Dinleyen herkes anlardı. Aynaya baktığında “Allah’ım yaratılışımı güzelleştirdiğin gibi ahlakımı da güzelleştir” derdi. (38)

Uyumak istediğinde Muavizeteyn surelerini okur, avucuna üfler sonra vücuduna sürerdi.

Hayra yormaktan ve tefe’ülden hoşlanırdı. (39)

Her şeye sağdan başlamayı severdi. -Hatta adımını atarken ve bir yere girerken- (40)

Rasulullah bir hastayı ziyaret ettiğinde elini ağrıyan yere koyar “Bismillah bir şey yok” derdi. (41)

O, hediyeleri kabul eder ve onlara karşılık verirdi. (42)

Takvadan başka hiçbir şey O’nun yanında insanın şerefini ne azaltır ne de eksiltirdi. (43)

O’na hoşlanmadığı bir söz ulaştığı zaman ‘sen şöyle şöyle söylemişsin’ demezdi. ‘Bazılarına ne oluyor ki şöyle şöyle söylüyorlar’ derdi. (44)

İki öğün yemek yese bunlardan biri mutlaka hurma olurdu. (45)

O’nun en çok sevdiği içecekler, soğuk ve tatlı olan içeceklerdi. (46)

Ben ay hali olduğum halde Resulullah başını kucağıma kor Kur’an okurdu. (47)

Vefat hastalığında bana şöyle dedi:

Ya Aişe Hayber’de yediğim yemeğin acısı kaybolmadı. O anda zehrin şiddetinden kalp damarlarımın koptuğunu hissettim.” (48)

DİPNOTLAR:
1-Et-Teratibü’l-İdariyye c.1, s.52
2-la edrî
3-Cem’ul-Fevaid, no. 8425 (sadece bu kısmı Hz. Hasan iyi bir vassaf olan dayısından nakletmiştir.)
4-Hasais’ül – Kübra C.1S.115
5-Şemail’ül  Muhammediyye, c.1, s.47
6-Hasais’ül Kübra, c.1 s.115
7-Ahlak’un- Nebi, c.1, s.503
8-Ahlak’un- Nebi, c.1, s.425
9-Hasais’ül Kübra, c.1, s.118
10-Hassais ’ül Kübra, c.1, s.120
11-Hasais’ ül Kübra, c.1, s.104
12-Şemail’ül Muhammediyye, c.1 s.203
13-Şemail’ül Muhammediyye, c.1 s.200
14-Şemail’ül Muhammediyye, c.1 s.287
15-Mevaridü’z -Zam’an, c.1, s.598
16-Ahlaku’n- Nebi, c.1 s.485
17-Ahlaku’n- Nebi, c.1, s.175
18-Ahlaku’n- Nebi, c.1, s.75
19-Ahlaku’n- Nebi, c.1, s.124;  Musannef-u İbn-i Ebi Şeybe, c.5, s.300
20-(Buhari ve Ebu Naim’den)   El-Hasais’ül Kübra, c.1, s.20
Gayetü’s-seûl Fi Hasais’ir-Rasul c.1 s.223
21-Gayetü’s- Seûl fî Hasais’ir-Rasul, c.ı, s. 102
22-Ahlaku’n Nebi, c2, s.495
23-Ahlaku’n-Nebi, c.2, s.61
24-Ahlaku’n- Nebi, c.2, s.68
25Ahlaku’n-Nebi, c.3, s.77
26-Ahlaku’n- Nebi, c.3,s.109
27-El-Mu’cemül – Evsat, c.7, s.166
28-Ahlaku’n-Nebi, c.3, s.124
29-Mecma’üz-Zevaid, c.2, s.176
30Hasais’ül Kübra, c.2, s.398
31-Hasais’ül –Kübra, c.2, s.475
32-Ahlaku’n- Nevebi, c.3, s.355
33-Ahlaku’n- Nebi, c.4, s.18
34-Hassais’ül Kübra c.1 s.198
35-Ahlaku’n-Nebi, c.1, s.295
36-Ahlaku’n- Nebi, c.1, s.391
37-Misbahü’z- Zücace, c.4, s.131
38-Ahlaku’n-Nebi, c.3, s.88
39-Ahlaku’n-Nebi, c.4 s.78
40-Ahlaku’n- Nebi, c.4, s.130
41-Mecma’üz – Zevaid, c.2, s.299; Musannefü İbn-i Ebi Şeybe, c.6, s. 154
42-Ahlak u’n –Nebi, c.3, s.467
43-Mecma’uz- Zevaid, c.10, s. 269
44-Et-Tedvi fi Ahbar-ı Kazvin c.12 s.121
45-Ahlaku’n- Nebi, c.3, s.276
46-Ahlaku’n- Nebi, c.3, s.308-434
47-Müsnedi Ebu Avane, c.1, s.261
48-Şerh-i Sünen-i İbni Mace, c.1, s.254 (Böylece Resulullah (s.a.v)’de Nübüvvet şerefi ile birlikte şehadet

Kaynak: Ramazan Balcı / Risale Haber

Şu kısa, fani ömrünü fani şeylere sarfetme ki, fani olmasın

Günün Ayet-i Kerime meali…

Bismillahirrahmanirrahim

Biz, dünyada bulunan her şeyi ona bir zinet kıldık. Böylece insanlardan kimin daha iyi iş gerçekleştireceğini ortaya koymak istedik.

Ve elbette Biz onun üstünde ne varsa hepsini, kupkuru yapıp dümdüz edeceğiz.

[Kehf Suresi 18,7-8]

..…….

Günün Hadis-i Şerif’i…

Bismillahirrahmanirrahim

Resûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem buyurdular ki:

“Kim müslüman bir kişinin hakkını yalan yemin ile alırsa, Allah ona Cehennemi vacib, Cenneti ise haram kılar.”

Bir adam dedi ki: “Ya Resulallah bu az bir şey olsa da mı?”

Buyurdu ki: “Misvak ağacından bir dal parçası olsa bile…

(Müslim)

.…….

Risale-i Nur’dan;

İ’lem Eyyühel Aziz! (Ey Aziz kardeşim bil ki)

Senin iktidarın kısa (gücün az), bekan az, hayatın mahdud (sınırlı), ömrünün günleri ma’dud (adetli, sayılı) ve her şeyin fanidir.

Öyle ise, şu kısa, fani ömrünü fani şeylere sarfetme ki, fani olmasın. Baki şeylere sarfet ki baki kalsın.

(Mesnevi-i Nuriye’den)

…….

Cevşen’den ;

17-
1-Ey kalplerde iman nurunu yakan ve kullarına huzur ve güven veren mümin
2-Ey bütün varlıkları ilim ve kontrolü altında tutan Müheymin,
3-Ey bütün mahlukatı yoktan meydana getiren Mükevvin,
4-Ey bütün yaratıklarına dünyadaki vazifelerini öğretip telkin eden Mülakkin,
5-Ey kulları için açıklanması gereken her şeyi beyan eden Mübeyyin,
6-Ey musibetleri hafifleten ve zorlukları kolaylaştıran Mühevvin,
7-Ey her şeyi münasip şekilde süsleyen Müzeyyin,
8-Ey dilediğini yücelten ve kullarına büyüklüğünü gösteren Muazzim,
9-Ey muhtaçların yardımına koşan Muavvin,
10-Ey her şeyi çeşit çeşit renklerle bezeyen Mülevvin,

Ebediyen içinde kalacakları güzel bir mükâfatla müjdelesin.

Günün Ayet-i Kerime meali…

Bismillahirrahmanirrahim

Hamd O Allah’a mahsustur ki kuluna kitabı indirdi ve onun içine tutarsız hiçbir şey koymadı. Dosdoğru bir kitap olarak gönderdi.

Ta ki Kendi nezdinde inkârcılar için hazırladığı şiddetli azabı bildirerek onları uyarsın.

Makbul ve güzel işler yapan müminleri de ebediyyen içinde kalacakları güzel bir mükâfatla müjdelesin ve ta ki “Allah evlat edindi” diyenleri uyarsın.

[Kehf Suresi 18,1-4]

..…….

Günün Hadis-i Şerif’i…

Bismillahirrahmanirrahim

Resûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem buyurdular ki:

Bir kul Allah katında, Allah rızası için yuttuğu bir öfkeden daha faziletli bir yudum yutmamıştır.

(İbni Mace, Zühd)

.…….

Risale-i Nur’dan;

Ancak O’nun kudretiyle, iradesiyle her müşkil(problem) hallolur ve kapalı kapılar açılır. Ve O’nun zikriyle kalbler mutmain(tatmin) olur. Binaenaleyh, necat  ve halas(kurtuluş) Allah’a iltica ile olur.

…….

Cevşen’den ;

16-
1-Ey her şeyin Rabbi,
2-Ey her şeyin İlahı,
3-Ey her şeyin yaratıcısı,
4-Ey her şeyin üzerinde olan,
5-Ey her şeyden önce olan,
6-Ey her şeyden sonra olan
7-Ey her şeyi bilen,
8-Ey her şeye gücü yeten
9-Ey her şeyin Sanii
10-Ey her şey fenâ bulup, Kendisi bâkî kalan

www.nurnet.org

Dönüp hesap vermeyeceğinizi mi sandınız?

Günün Ayet-i Kerime meali…

Bismillahirrahmanirrahim

Bizim sizi boşuna yarattığımızı, Bizim huzurumuza dönüp hesap vermeyeceğinizi mi sandınız?

[Mu’minun Suresi 23,115]

..…….

Günün Hadis-i Şerif’i…

Bismillahirrahmanirrahim

Resûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem buyurdular ki:

Kim müslüman bir kişinin hakkını yalan yemin ile alırsa, Allah ona Cehennemi vacib, Cenneti ise haram kılar.”

Bir adam dedi ki: “Ya Resulallah bu az bir şey olsa da mı?”

Buyurdu ki: “Misvak ağacından bir dal parçası olsa bile…

(Müslim)

.…….

Risale-i Nur’dan;

İ’lem eyyühe’l-aziz!  (Bil ey Aziz Kardeşim)

Kabir, âlem-i âhirete açılmış bir kapıdır. Arka ciheti(yüzü) rahmettir, ön ciheti ise azaptır.

Bütün dost ve sevgililer o kapının arka cihetinde(arka tarafında) duruyorlar.

Senin de onlara iltihak(katılma) zamanın gelmedi mi? Ve onlara gidip onları ziyaret etmeye iştiyakın(şevkin, isteğin) yok mudur?

Evet, vakit yaklaştı.

(Mesnevi-i Nuriye’den)

…….

Cevşen’den ;

15-
1-Ey cömertlik ve ihsan sahibi,
2-Ey fazl ve iyilik sahibi,
3-Ey emniyet ve eman sahibi,
4-Ey kudsiyet ve kemalat sahibi
5-Ey hikmet ve bayan sahibi
6-Ey rahmet ve rıdvan sahibi,
7-Ey kesin delil ve bürhan sahibi,
8-Ey azamet ve saltanat sahibi,
9-Ey af ve mağfiret sahibi,
10-Ey kendisinden yardim istenen şefkat sahibi,