Etiket arşivi: insan mucizesi

4 Mutfak, 4 Süzgeç Nedir?

İnsan vücudunda çeşitli elementler bulunur. Bunların bir kısmı kg ile ölçülürken bir kısmı da gr ve mikrogram ile ölçülür. En çok bulunan 6 element şunlardır.1-Oksijen(65%) 2-Karbon (18%) 3-Hidrojen (10%) 4-Nitrojen (3%) 5- Kalsiyum (1,5%) 6-Fosfor (1,0%)

*Zâten eşyanın asıl menşe’leri, şu dört maddedir. Yeni hikmetle, müvellidü’l-mâ, müvellidü’l-humuza, karbon, azot’tur ki, bu anâsır, evvelki unsurların eczâlarıdır. (SÖZLER, 22.Söz)

İnsan vücudunun çalışabilmesi için proteinler, şekerler ve yağlara belli oranlarda gereksinim vardır.  Vücudumuzun yapı taşları olan Proteinler; yaklaşık olarak %50 C, %23 O, %7 H, %16 N ve çok az miktarlarda olmak üzere de S, Cu, Fe, Zn, Mn moleküllerinden meydana getirilmişlerdir.

İnsanlarda proteinleri yapan 12 çeşit aminoasit vücutta sentezlenebilir. Geriye kalan 8 çeşit aminoasit temel aminoasittir, dışarıdan alınmak zorunluluğu vardır. 20 farklı aminoasitten insan vücudunda farklı proteinler meydana getirilir.

Karbonhidratlar ve Lipitler ise; C,H ve O’den meydana getirilmiş bileşiklerdir. İlaveten lipitlerde N, P, S da bulunur.

*insanın, zerre vaziyetinden, insan-ı mü’min suretine gelinceye kadar camidiyet, nebatiyet, hayvaniyet, insaniyet gibi geçirdiği etvar ve ahvaline (M.NURİYE, Zeyl’ül Habbe)

Toprakta iken cansız, inorganik olan moleküller; bitkiler ve hayvanlar dünyasında birden hayat kazanır ve organik hale getirilirler. Bitki ve hayvanlardan insan vücuduna gelen moleküller, bu sefer de her insana özel organik bir yapılanma gösterirler. İnsan vücudu içindeki atomlar, görevli memurlar gibi işlerine hiç durmadan devam ederler. Alınan gıdalar ağızda parçalanır, midede bulamaç olur, ince bağırsaklardan emilir, kalın bağırsaktan da suyu emilir ve sonunda vücuda girer, karaciğere gelir orada yeniden kişiye özel olarak şekillenirler. Oradan damarlar vasıtasıyla kalbe gelir, dolaşıma geçer. Bütün vücudu dolaşır, hücrelere uğrarlar. Akciğere,  böbreklere ve cilde gelirler. Dışarı atılacaklar buradan atılır.

*Şimdi, o Rezzâk-ı Hakîmin gönderdiği o madde-i latîfenin etvârına bak; göreceksin ki, o maddenin zerrâtı bir kafile gibi küre-i havada, toprakta, suda dağılmış iken, birden hareket emrini almışlar gibi bir hareket-i kasdîyi işmâm eden bir keyfiyet ile toplanıyorlar. Güyâ onlardan herbir zerre bir vazife ile, bir muayyen mekâna gitmek için memurdur gibi gayet muntazam toplanıyorlar. Hem, gidişâtından görünüyor ki, bir Fâil-i Muhtarın bir kanun-u mahsusu ile sevk edilip, cemâdât âleminde mevâlide, yani zîhayat âlemine girerler.

Sonra, nizâmât-ı muayyene ve harekât-ı muttarıda ile ve desâtir-i mahsusa ile rızık olarak bir bedene girip, o beden içinde dört matbahta pişirildikten sonra ve dört inkılâbât-ı acîbeyi geçirdikten sonra ve dört süzgeçten süzüldükten sonra bedenin aktârına yayılarak, bütün muhtaç olan âzâların muhtelif ve ayrı ayrı derece-i ihtiyaçlarına göre, Rezzâk-ı Hakikikin inâyetiyle ve muntazam kanunları ile inkısam ederler.

İşte o zerrâttan hangi zerreye bir nazar-ı hikmetle baksan, göreceksin ki, basîrâne, muntazamâne, semîâne, alîmâne sevk olunan o zerreye, kör ittifak, kanunsuz tesadüf, sağır tabiat, şuursuz esbâb, hiç ona karışamaz. Çünkü, herbirisi unsur-u muhîtten tut, tâ beden hüceyresine kadar hangi tavra girmiş ise, o tavrın kavânîn-i muayyenesi ile güyâ ihtiyâren amel ediyor, muntazaman giriyor. Hangi tabakaya sefer etmiş ise, öyle muntazam adım atıyor ki, bilbedâhe bir Sâik-i Hakîmin emri ile gidiyor gibi görünüyor.

İşte, böyle muntazam tavırdan tavıra, tabakadan tabakaya, git gide hedef-i maksadından ayrılmayarak, tâ makam-ı lâyıkına, meselâ Tevfik’in gözbebeğine emr-i Rabbânî ile girer, oturur, çalışır. İşte bu halde, yani erzaktaki tecellî-i rubûbiyet gösteriyor ki, ibtidâ o zerreler muayyen idiler, muvazzaf idiler, o makamlar için namzed idiler. Güyâ herbirisinin alnında ve cephesinde “Filân hüceyrenin rızkı olacak” yazılı gibi bir intizamın vücudu, her adamın alnında kalem-i kader ile rızkı yazılı olduğuna ve rızkı üstünde isminin yazılı olmasına işaret eder. (SÖZLER, 29.SÖZ)

1-Ağız, 2-Yemek borusu ve mide, 3-İnce ve kalın bağırsaklar, 4-Karaciğer gıdaların değişime uğradığı, pişirildiği 4 farklı mutfağa benzer.

İnsan vücudundaki 4 farklı süzgeç ise:

 1- Bağışıklık sistemi hücresel elemanları 2- Böbrek, 3- Akciğer, 4-Deri dir.

Bağışıklık sistemi; Monositler, Nötrofiller, Basofiller, Eozinofiller, Makrofajlar, Dentritik hücreler, Langerhans hücreleri, T ve B lenfositler, Doğal katil hücreler,  vb gibi hücrelerden meydana gelmiş bir yapıdır. Kanda ve bazı organlarda(Karaciğer, dalak, lenfoid doku gibi) bulunur. Hastalık yapan mikroorganizmalar yanında mikrobik olmayan yabancı maddelere karşı da savunma amacıyla, bazı hücreler, moleküller ve organlarca oluşturulmuş karmaşık bir yapıdır.

Böbrek, akciğer ve deri; vücuttan kimyasal atıkları dışarı atarlar. Böbrekler kanda fazla miktarlarda bulunması zararlı olan maddeleri kandan süzerek idrarla vücut dışına atar. Akciğerler ise vücuda zararlı bazı maddeleri, mesela karbon dioksit gibi nefesle dışarı atar. Cilt de terleme yoluyla aynı görevi yapar.

Gıdalar arasında bulunan meyve, salata ve yaş sebze gibi yiyeceklere mikroplar, yabancı cisimler bulaşmış olabilir. Vücutta çeşitli yerlerde bulunan zararlı ve yabancı maddeleri yiyen fagositik hücreler, bağışıklık sistem hücreleri vücuttan zararlı maddeleri, yabancı cisimleri, ölü hücreleri ve mikropları yakalayıp süzerler. Bu hücreler topluluğu; insan vücudunda ince bir süzgeç görevi yaptırılan çok özel görevli hücrelerdir. Bu hücrelerin en önemlileri kanın içinde bulunan beyaz küreciklerdir.

4 mutfak 4 süzgec bagisiklik sistemi

Bağışıklık sistemi hücreleri

*Diğer kısmı küreyvât-ı beyzâdırlar ki, ötekilere nisbeten ekalliyettedirler. Vazifeleri, hastalık gibi düşmanlara karşı asker gibi müdâfaadır ki, ne vakit müdâfaaya girseler, Mevlevî gibi iki hareket-i devriye ile, süratli bir vaziyet-i acîbe alırlar. (SÖZLER, 32.Söz)

Dr.Selçuk Eskiçubuk

www.NurNet.Org

3 Karanlığın Mucize Hikayesi

Annelerinizin karnında sizi üç karanlık içinde, bir yaratılıştan diğerine çevirerek yaratıyor. İşte Rabbiniz olan Allah Odur; bütün mülk Ona âittir. Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde yüzünüz nasıl haktan çevrilir?” (Zümer, 39/6)

Kızlarda bulunan yumurtalıklar içinde başlangıçta yaratılmış olan dişi yumurta hücreleri, ergenlik çağına kadar olgunlaşmaz. Ergenlik çağında her ay bir tanesi olgunlaşarak yumurtalıktan dışarı atılır. Eğer bu hücre, erkek yumurta hücresiyle birleşirse işte o zaman yeni bir canlı yaratılmaya başlar. Ve birbirinden farklı, ama birbiriyle uyumlu olaylar ile gelişim ve değişim zinciri, doğuma kadar rahim içinde devam eder.

*Evet, meselâ mezkûr âyetlerin ferman ettikleri gibi üç karanlık içinde bütün validelerin erhamında insanların suretlerini ayrı ayrı, mizanlı, imtiyazlı, ziynetli ve intizamlı olarak, hem şaşırmadan, yanlış etmeden, karıştırmadan, basit bir maddeden açmak ve yaratmak olan fettâhiyet; ve umum rû-yi zeminde aynı kudret, aynı hikmet, aynı san’atla umum insanları ve hayvanları ve nebatları ihata eden bu feth-i suver hakikatı, vahdâniyetin en kuvvetli bir burhanıdır. Çünkü, ihata etmek bir vahdettir; şirke yer bırakmaz. Ve Birinci Bab’da vücub-u vücuda şehadet eden on dokuz hakikat, nasıl ki vücutlarıyla Hâlık’ın vücuduna delâlet ederler; öyle de ihatalarıyla da vahdete şehadet ederler.”(ŞUALAR, 7. Şua)

Anne karnındaki bu 3 karanlık yer acaba neresidir? Bu konuda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bize göre; 1.Karanlık yer: Yumurtalıklar, 2.karanlık yer: Tüp adı verilen borular, 3.karanlık yer ise ana rahmidir.

1. Karanlık: Yumurtalıklar, her kadında rahmin iki yanında yer alırlar ve 2 adettirler. İçlerinde, doğumla beraber 700 bin- 2 milyon kadar olan olgun olmayan yumurta hücreleri bulunur. Ergenlik çağına kadar bunların sayıları gittikçe azalır, 400 bine düşer ve hayat boyu bunlardan en çok 500 tanesi olgunlaşır. Her ay bir tanesi yumurtalıktan dışarı atılır. Ve bu olay 28 günlük dönemler halinde, ergenlikten menopoza kadar devam eder. Bu dönemin 0-14 günlük aralığı ile 14-28. günlük ikinci aralıkta çok farklı yaratılışlar yaşanır. Ama hamilelik olursa ana rahminde bu sefer de bambaşka bir yaratılış süreci başlar.

2. Karanlık: Tüp adı verilen boru şeklindeki oluşumlarda 2 adet olup yumurtalıkla rahim arasında bulunur ve onlar arasında bir köprü gibi vazife görür. Yumurtalıktan dışarı atılan bu olgun yumurta hücresini yakalar ve içine alır, sperm ile birleşeme bu kanal içinde gerçekleşir. Döllenmiş yumurtaya Zigot denir. Bundan sonra artık hücre bölünmesi başlar. 2-4-8-16-32 şeklinde katlanarak çoğalır. Bu hücreler ise Blastomer adını alır. 12 veya daha fazla hücreden tüp içinde meydana gelen ve duta benzeyen hücrelerden meydana getirilen yeni oluşum Marula adını alır.

Tüpden anarahmine gelen Marula hücreleri bölünerek çoğalmaya devam eder. 5-6 gün sonunda ise 100 hücreli bir yapıdırve Blastokist adını alır. Bu oluşum olan ana rahminin iç duvarına yapışır. Bu hücre yumağı bir kese içinde doğuma kadar birçok kez bölünerek gelişir ve değişerek bebek halini alır. Bize göre 3. karanlık oda da burasıdır.

Her 3 odada da farklı zamanlarda, birbirinden harika ve farklı yaratılışlar yaşanır. Bu değişimler günümüzde Embriyoloji adı verilen bir bilim dalının konuları olarak incelenir.

Dr. Selçuk Eskiçubuk

NurNet.Org