Etiket arşivi: Karı Koca İlişkileri

Tarihin Eskitemediği Hürrem Mektupları

Evlilik ilişkisinde erkek sorgulanamaz ama kadın da sorgulanamaz. Bakın; sormak başkadır, sorgulamak başkadır. Fikrini söylemek başkadır, yargılamak başkadır.

Yargılama ve sorgulama içeren sözlerden seçmeler sunuyorum size: (tavırlı ve buyurgan ses tonuyla) “Saat kaç oldu, nerede kaldın bu saate kadar?” “Telefonla o kadar kiminle görüşüyorsun sen bakayım?” “Bu kadar parayı kime harcadın?” vs.

Bu cümleleri erkek nasıl algılıyor diye hiç düşündünüz mü? Erkeğin bir sözünü kadın nasıl algılıyor diye tüm bunları açıklarken, bir de kadının sözleri erkek tarafından nasıl algılanıyor, buna bakalım şimdi.

Kadın erkeğe bağırıp kızdığında, kadın erkeği yargılayıp suçladığında erkek bilinçaltı sistemi yerle bir oluyor. Ana Yazılım sistemi çöküyor. Erkek ne yapacağını şaşırıyor. Çünkü yukarıdaki ve benzeri kadın sözleri erkek tarafından; “Sen güvenilmez, geri zekâlının birisin”, “Sana güvenmiyorum, her türlü kötülüğü yapacak alçağın tekisin!”, “Senden adam olmaz, zaten adam değilsin”, “Sen kadın düşkünü, sapığın tekisin!”, “Sende aile sorumluluğu diye bir şey yok!” şeklinde algılanıyor ne yazık ki.

Böylesine yargılanan, suçlanan, ötelenen erkekten artık hayır gelmeyecektir. Çünkü müdahale doğrudan Erkeklik Ana Yazılımını hedef almıştır. Ve saldırı başarıyla sonuçlanır: Erkeğin sistemi çöker.

İşte eşlerimizi bu şekilde biz kendi ellerimizle, kendi dillerimizle patolojik yapıyoruz. Hasta ediyoruz. Oysa şifa veren sözleri söylemek de elimizdeyken…

Tüm bunların aksine, erkek özerktir dedik. Özerklik duygusunu erkeğe yaşatacak olan yeryüzündeki tek varlık sadece ve sadece kadındır, kadınıdır, eşidir, sevdiği kadınıdır. Evlilik bu yüzden vardır. Yukarıda örneklerini verdiğim olumsuz kadın sözleri, erkeğin özerklik duygusunu çok zedeler. Hatta erkek, özerkliğinin tehlikeye düştüğü algısıyla evden uzaklaşmak ister. Al sana evden soğutulan erkek modeli. Hayırlı olsun…

Özerklik duygusu onaylanan erkek, evini çok sevecektir. Çünkü iş yerinde ve sosyal yaşamda ne kadar sorun yaşarsa yaşasın, evinde bir nevi yarı imparatordur. Her imparator da en çok sarayında mutludur. Kadın okurlarım özellikle buraya çok dikkat etsinler ki; evini seven erkek karısını da seviyor demektir. Tersini de siz düşünün, olmaz mı?

Kadınların Ana Yazılımında var olan “oyun kabiliyeti” bu maslahat için verilmiştir. Bu ne demek şimdi?

 

Tarihimizden Bir Aşk Manzarası

Tarihimizde oyun, entrika, zekâ, cesaret ve ihtirasıyla nam salmış bir Hürrem Sultanımız var. Padişah Kanuni, Hürrem Sultan’dan olma oğullarından olan Beyazıt’ı bir iç karışıklık nedeniyle öldürmeye karar verir. Hürrem Sultan, oğlunu kurtarmak için Kanuni’ye “Sen ne biçim babasın, nasıl olur da oğlunu öldürmeyi düşünürsün?” demek yerine, “Yüksek ruhlarda kin barınmaz, sen yüksek ruhlu bir insansın. Affet oğlunu,” der.
Kanuni de bu sözlerden etkilenerek Beyazıt’ı affeder. Yani Hürrem Sultan, Kanuni’nin olumlu özelliklerini ön plana çıkararak, beklenmedik bir şekilde onun kararını değiştirmeyi başarır. Aslında Hürrem’in yaptığı, Kanuni’nin özerklik duygularını okşamasıydı.

Hürrem Sultan, bildiğiniz üzere, Osmanlı tarihinde inanılmaz derecede etkili bir kadındır. Bu etkisinin nedeni ise Kanuni’yi kendisine âşık etmeyi başarmasıdır. Koskoca Kanuni, Hürrem karşısında basireti bağlanmış, sıradan bir insan olmuştur bazı zamanlarda. Şehzade Mustafa ve Pargalı İbrahim Paşa’nın öldürülmesinde baş aktör kuşkusuz Hürrem’dir. Bırakın Kanuni’yi, Osmanlı İmparatorluğu’nu ve tüm siyasetini derinden etkileyen bu kadının aslında kendisi de Kanuni’ye âşıktır. Ve aslında aşkını hatta hayat-ı bekasını korumak için inanılmaz entrikaları sahneye koyan çok güçlü bir kadındır. Tarihi kaynaklarına göre güzel bir kadın dahi olmayan, hatta çirkin bir kadın olan Hürrem Sultan tüm bunları nasıl başarmıştı?

Kanuni sefere gittiğinde hâliyle birbirlerinden aylarca uzak kalırlardı. Bu uzun ayrılıklarda mektuplaşırlardı. Yine uzun bir sefer sırasında Hürrem, seferdeki Kanuni’ye mektup yazar. İşte bu mektuptan bir kesit:

“(…) Sana kavuşabilmek için sabahlara kadar dua etmekteyim. Biliyorum, şu an Allah adına seferdesin. Zafer kazanmak ve cihadı yüceltmek için yollardasın. Muvaffak olmanı dilerim. Fakat sana kavuşmak en büyük dileğimdir. Sen; gamlı, kederli yüreğimin tek ilacısın. (…)

(…) Yüzümü yere koyup kutsal ayağınızın bastığı toprağı öptükten sonra, benim devletimin güneşi ve sermayesi sultanım, eğer bu ayrılığın ateşine yanmış ciğeri kebap, göğsü harap, gözü yaş dolu, gecesini gündüzünden ayırt edemeyen, özlem denizine düşmüş, çaresiz, aşkınız ile divane, Ferhat ile Mecnun’dan beter tutkun kölenizi sorarsanız, ne ki sultanımdan ayrıyım. Bülbül gibi ah ve feryadımı dinmeyip ayrılığından (öyle) bir hâlim var ki, Hak kâfir olan kullarına dahi vermesin. (…)”

Bu mektupta Hürrem, Kanuni’ye özerklik duygusunu muhteşem bir şekilde yaşatmayı başarmıştır. Oysa Kanuni, bırakın özerk olmayı, bir Cihan Padişahıydı. Ama Osmanlı padişahıydı. Osmanlı padişahı olmak başka, Hürrem’in yaşattığı padişahlık duygusu bambaşkaydı.

Kadınlara sır veriyorum, hadi toplanın, işte söylüyorum:

“Erkeklere özerklik duygusunu yaşattığınızda kendisini, yarı padişah hissedecektir. Erkekler, kendisini yarı padişah olarak gören kadına sırılsıklam âşık olurlar.”

Selahattin Yaylamaz

cocukaile.net

Kadının Kocasına ve Ailesine Karşı Görevleri Nelerdir?

Kadının Kocasına Karşı Vazifeleri: 

1. Kanaat. Çünkü kanaatkar olmak kalp rahatlığının sebebidir. Bir kadın arsızlık ve açgözlülük ederek efendisini, kendisinden ve evinden soğutmaktan sakınmalıdır. Kanaat; kafi gelecek miktar ile yetinmek, tamahkarlık etmemek demektir.

2. Kocaya itaat. Peygamberimiz (a.s.m.) 

“Bir kadın kocası kendisinden memnun olarak ölürse cennete girer.” (İbn Mace, Nikah, 4)

buyurmuşlardır.

3. Temiz olma. Kocanın göreceği yerlere itina ile dikkat etmek ve temizlemek. Bilinmelidir ki, güzellik ve temizliği getiren şeylerin en güzeli sudur. Daima güzel kokular sürünmeli.

4. İhtiyaçların karşılanması. Kocanın yemek yiyeceği vakte dikkat etmek, uyku saatini geçirmeme. Kocanın adeti nasılsa o zamanlarda yemek ve yatağını hazırlamak

5. Malın korunması. Kocanın mal ve eşyasını korumak, çünkü mal ve eşyayı korumak iş bilmekten geçer.

6. Akrabaya saygı. Kocanın akrabasına ve yakınlarına hürmet etmek. Çünkü kadının kocanın akrabasına ve yakınlarına hürmet etmesi, güzel idare ve tedbirden ileri gelmektedir.

7. Sır saklanması. Kadın kocasından edindiği sırrını hiç kimseye duyurmaması. Eğer duyuracak olursa kocasının itimadını kaybeder. Kadında ondan emin olamaz.

8. Saygı ve hürmet. Kocanın emrini yerine getirmek. Ona karşı çıkmama ve asi olmamak. Eğer ona karşı gelecek olunursa onu kendine kinlendirip düşman yapma ihtimali yüksektir.

Ayrıca bir koca hanımını istediği şeye zorlaması da caiz değildir ve kadın bu gibi şeyleri dinen yapmak zorunda değildir. Mesela, bir kadın yemek yapmak veya kendi çocuğuna bakmak zorunda değildir. Ama ailenin huzuru ve selameti için, aile fertleri arasında karşılıklı hürmetin tesisi için kadının meşru ve müspet olan (kendi hoşuna gitmese de) yapması elbette güzeldir.

Aile İçinde Karı Kocanın Görev Paylaşması 

İslam’da aile, korunması gereken kutsalların başında yer alır. Bu sebeple aile başı boş bırakılmamış, bireylerini koruyacak biri aile reisi olarak en başta sorumlu tutulmuştur. Bu sorumlu kimse, sözünü dinletecek güç ve kuvvette olmalı ki, ailede haddi aşanları meşruluk çizgisinde muhafaza edip sözünü dinletebilsin. Bu da aile içinde etkisini herkese kabul ettirecek güçte olan baba ve koca olacaktır.

İslam’da ailenin bu reisi, başına buyruk kimse değildir. Tam aksine reisi olduğu ailenin sorumluluklarını olanca ağırlığıyla yüklenen, geçimini temin etme görevini de omuzlarına alan kimse demektir; yani baba ve kocanındır dışarıda çalışıp ailenin geçimini temin etme sorumluluğu. Hanım aile reisi gibi dış işlerinde çalışarak, geçim temin etme zorunda değildir.

Efendimiz (asm) Hazretleri, kızı Fatıma (ra) ile damadı Ali (ra)’yi evlendirdiği sırada, evin iç işlerini kızı Fatıma’ya, dış işlerini de damadı Ali’ye verirken şu tavsiyede bulunmuştur:

“Çeşmeden su getirmek, hamur yoğurup ekmek yapmak, evin temizliğini yapıp iç işlerini düzenlemek Fatıma’ya aittir. Dış işleri de Ali’nin sorumluluğundadır!.”

Bununla beraber, bey ev işlerine de yardım edebileceği gibi, hanımın da dış ilerinde beye destek olması da caiz görülmüştür. Nitekim Efendimiz (sav) Hazretleri ev işlerinde ailesine yardım etmiş, hatta evdeki bu yardımın ümmetine de sünnet olduğu kitaplarımızda ifadesini de bulmuştur.

Kadın Kocasına Yemek Yapmak Zorunda mıdır?

Kadının yiyecekleri, elbisesi, oturacağı yerden ibaret olan nafakası, meşrû şartlar dâhilinde kadının nikâhlı kocasına aittir. İsraftan sakınmak gerekir. Zira Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, “Kocanın malından, iyilikle sana ve çocuğuna yetecek kadar al.” buyurmuşlardır.

Hanımların yemek ve ekmek pişirmesi, elbise yıkaması, oda süpürmesi, ev işlerini tertip ve düzenlemesi, kocasının yükünü hafifletmeye çalışması ahlaki birer görevdir ve şerefli bir hizmettir. (Hukuku İslamiyye Ö. N. Bilmen 2/483)

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem kızı Fatıma’ya: “Kızım sen ev işlerini, Ali de dış işleri görsün.” buyurdu.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem her şeyde olduğu gibi aile hayatında bize en güzel örnektir. Bu günkü aile sıkıntılarımızın başında Kur’an ve sünnetten ayrılmamız gelir.

Anne Çocuğu Emzirmeye Zorlanır mı?

“Çocukların, annelerinin nafakaları ve elbiseleri kendileri için çocuk doğurdukları (kocaları) üzerinedir.” (Bakara, 2/233)

Bir anneye doğurduğun çocuğu emzir diye cebrolunmaz. Ancak çocuk anasından başka kadınları emmez ise cebrolunur. Allah Teala Kur’an-ı Kerim’de:

“Anneler çocuklarını tam iki sene emzirirler.” (Bakara, 2/233) ayet-i kerimesi, kadınların çocuklarını emzirmelerine delildir.

Annesi çocuğunu emzirmediği müddetçe babası ücretle bir sütanne tutup, annesinin yanında çocuğu emzirir. Zira çocuğu koruma ve terbiye etme hakkı annenindir.

Çocuğunu emzirmek, anne üzerine diyaneten lazımdır. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de geçen, “Anneler çocuklarını tam iki sene emzirirler.” ifadesi haber sigası ile tekitli emirdir.(Mevkufat 1/597)

Kadın Eşinin Ailesine İyi Davranmalı

Müslüman bir hanımın eşine iyi davranmasının bir diğer yönü de, eşinin anne ve babasına karşı iyi davranması, onlara hürmeti ve takdiri elden bırakmamasıdır. Kadın, kayınvalidesine yardımcı olarak kocasına ikram ve iyilikte bulunur. Dolayısı ile koca da bu durumu göz önünde bulundurarak hanımına ve onun annesine karşı iyi davranır. Kadın bunu yapmakla aslında kendine iyilik yapmış olur. Zira Allah Teâlâ, “İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir?” (Rahman, 55/60) buyuruyor.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor:

“İnsanların hayırlısı, insanlar için hayırlı olandır.”

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetine öğrettiği merhamet, sadece yakınlarını değil bütün insanlığı kucaklamaktadır. Bir hadis-i şerifte şöyle ifade edilmiştir:

“İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.” (Müslim)

“Merhamet edenlere Allah da merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin.” (Tirmizî)

Merhamet bazı kimselerin sandığı gibi, sadece bir acıma duygusu değildir. Sevgiyle gelişen yardım ve fedakârlıkla büyüyen şümullü bir histir. Eğer bir kalpte merhamet duygusu yoksa o kalp hastadır.

Zamanımızda bazı kişiler “Kadın, erkeğinin çamaşırını yıkamak zorunda değildir, çocuğunu emzirmek mecburiyeti yoktur.” diyerek, aile hayatının yaşanmaz hale gelmesine vesile oluyorlar. Her ne kadar kazaen mecbur değilse de işin bir de dinî yönü, insanî yönü, merhamet boyutu vardır.

Memure kadın, alacağı para karşılığında tanıdığı, tanımadığı insanlara günlük en az sekiz saat hizmet ederken kocasına, çocuğuna, kocasının anne, babasına neden itaat etmesin. Bu garip düşünceler ve benzeri yanlışlar nice ailelerin çözülmesine ve huzursuzluğa vesile oluyor. Aileler her şeyden fazla muhabbete muhtaçtırlar.

Ailelerin dünya ve ahiret saadeti için önce Allah ve Rasulü’ne itaat etmesi birbirlerine meşrû zeminlerde itaatleri gerekir. Masiyette hiç kimseye itaat gerekmez.

Diğer taraftan, herkesin birbirlerine karşı sorumluluklarını yerine getirmeleri ailenin mutluluğunu sağlar. Aksi halde aile hayatı yaşanmaz hale gelir. Bir diğer yönü ise, hayat sadece bu dünya ile sınırlı değil, bir de asıl hayat olan ahiret hayatı vardır. Biz öyle bir aile ortamı oluşturalım ki haramlrdan uzak, Kur’an ve sünnet ikliminde, cennetî bir hayat yaşanan aklıselim sahibi insanların hayatı olsun. Zira Allah Teala güzel davranışta bulunanları sever.

Sorularlaİslamiyet