Etiket arşivi: la ilahe illallah

“La ilahe illallah” demek kolay mı?

Malum hak ve batıl mücadelesi insanlık tarihiyle birlikte başlamıştır. Ancak hak hukuk mücadelesine başta vahiyle müdahale edilmiş, sonra peygamberler insan olarak bu konuda örnek mücadeleler vermişler. Allah peygamberlerine şahitlik ederken,  peygamberler de vahye rol, model olmuşlardır.

Peki hal böyleyken bu günün Müslümanlarına ne demeli? Bu nemelazım, duyarsız toplum nasıl oluştu? Böyle bir toplum İslami bir toplum vasfını taşıyor mu? İşte bu sorulara “evet” cevabını vermek çok zor, hem de çok çok zor..

İslami usule göre ortada bir haksızlık,  bir münkir varsa;  Müminim diyen kimse ya eliyle,  ya diliyle ortadan kaldırmalı, kişinin gücü yetmiyorsa kalben buğz etmeli, bu kadar bile rahatsız olmuyorsa hardal tanesi kadar bile kalbinde iman yoktur. Peki Hadisi şerifin dolaylı bir manası olan bu düstura göre, etliye sütlüye dokunmayan, bana dokunmayan bir yılan bin yaşasın, başkasının sorunundan bana ne? Demek, bir mümine yakışır mı? Bu sorunun cevabını iki kesim insan iyi düşünmeli; Ben ehli imanım diyen kimseler ile İslam’ın yüzünden bu hallere düştük diyen kimseler…

Ayrıca Ayetin ifadesiyle müminler arasında bir niza’ bir anlaşmazlık varsa kardeşçe barıştırmak diğer müminlerin görevidir, eğer biri barışa yaklaşmıyorsa mağdurun yanında yer almak Allah’ın emridir. Karşı taraftan selamını kesmek, ticari ilişkilerini dondurmak, mağdura bir saldırı esnasında ona katkı vermek… vs. Müminim diyen kimsenin boyun borcudur.

Resul-i Ekrem zamanında, “Ben, Ebu cehlin gaspına; gazabına uğradım” diyen gayri Müslim bir kimsenin Hz. Peygamber aidiyetinin, kimliğini sormadan ona katkı vermiştir.

Ne acıdır ki Türkler, Araplar ve Farslar’ın çoğu Kürt hakları ve Kürtlere vermeleri gereken katkı konusunda İmani ve İslami bir sınavdan geçiriyorlar. Ancak bir kısım Kürtlerin bir hatası da İslami ve Müslümanları hedefine alarak düzeltilmeleri gereken kaba bir kabahat işliyorlar. Allah ile problem yaşıyorsanız yeryüzünde huzur bulmanız çok çok zor. Ben acizane bir kardeşiniz olarak bu konuda her iki tarafı da hakkaniyete davet ediyor ve bu iki kesimi kendine gelmelerini bekliyorum.

Öncelikle ve özellikle Lailahe illellah demek öyle kolay olmadığına inanmamız lazım,  yoksa peşinen bunu kabul etmezsek, bu sıkıntı zor giderilir. Eğer bu kelimeyi getirmek o kadar kolay olsaydı, Resul-i Ekrem aleyhisselatu vesselam “ Kim ki son sözü lailaheillellah olsa cennete gider” buyurmazdı.

Lailahe illellah;

Zulme karşı duruştur,

Komşularıyla barıştır,

Akrabalarıyla işbirliğidir,

Namus, şeref ve onurdur,

Elindeki ekmeği yanındakiyle paylaşmaktır,

Mert ve delikanlı olmaktır,

Yüce Allah’ın “Hüvel Hak” dediğinin arkasına durmaktır,

Zikir; ibadet ve tefekkürdür,

İbadeti namaz, oruçla sınırlı tutmaktansa Rızayı ilahi için yaşayarak adatını ibadete dönüştürmektir.

Dünya menfaati ve şeytanın oyunları yüzünde insanı değerden düşürmemektir,

Kanaattir, israftan uzak durmaktır.

Kısacası insanca yaşayıp, adam gibi ölmektir.

Kimin buna itirazı varsa bana gözükmesin, çünkü kelimeyi tevhide ihanet ediyor, bunu bilerek söylüyorum.

Sevgili dostlar bu geçici dünyada galiba en büyük günah, kaba kusur insana sıkıntı vermektir. Gelin insanların huzur ve mutluluğu için çaba harcayalım.

Hz.Muhammed(a.s)’ın, “İnsanların hayırlısı, insanlara menfaati dokunandır” hadisinden bizim de bir nasibimiz olsun ne dersiniz?

İnsanca yaşamak dileğiyle…

Eyüphan Kaya

www.NurNet.org

Yaşamaya Ve Ölmeye Değer Söz

la.ilahe.illallahAnlamını anlamak, o anlamla dolmak ve doymak için Tevhid kelimesi ne kadar tekrar edilmeli? Bir kere, milyon kere, nefesler sayısınca, kâinat zerratı adedince?

Saf tevhide ulaşıp safileşinceye, Tevhid bayrağını kâinatın en yüksek burcuna dikinceye dek?

Ondan büyük kelâm var mı ki? Kâinat o kelâmın karşısında küçülür bir zerreye dönüşür; zerre de o sözün cezbesinden büyür, kâinat olur. O anahtar olmadan hangi kapı açılır veya o kelâmın açmayacağı kapı var mı? Kalp goncası onsuz açar, hakikat bülbülü onsuz öter mi? Arşa başka nasıl erişilir, hakikat miracına başka nasıl çıkılır?

Zerrenin cezbesi, elektronun aşkı, atomun şevki, moleküllerin sevdası, hayatın bestesinde hep O var. Varlık, O’nsuz varlık değil. Kâinatın künhü o kelâmı tekrar be tekrar ediyor. Zerrelerden galaksilere o cezbe ile raks ediyorlar.

Hakikatin gözbebeği, gönlün gözü o kelâm. Hakikatiyle bir defa söylenmesi kâinat kadar bir inbisat verir; aklı şenlendirir, kalbi cezbeye, vicdanı ihtizaza getirir, ruhu kanatlandırır.

Bütün sahte ve sanal ilâhların kökünü kazır, putları devirir, sebepleri susturur. Kederleri kar gibi eritir, elemleri rüzgâr gibi savurur, üzüntüleri söndürür. Bir “ân”ı ömre tebdil ettirir, ömrü ebediyete dönüştürür.

Ay sönük, güneş sönük, Kehkeşanlar sönük, yıldız böceği sönük, akıl feneri sönüktür; o hakikat nuru kelâm karşısında. O’nsuz; sevinçler sevindirmez, hazlar haz vermez, mutluluklar mutluluk vermez; kederler keder, elemler de elem değildir O’nunla.

En kritik anlarda en keskin yol göstericidir o kelâm. Kelâmdan düşülünce de düşmelerin en düşmesi yaşanır, kemâlât adına hiçbir şey bırakmaz; sükût sonsuz sükût.

Gaflet ve ülfetin ilacı, intibahın can suyu, edebin elbisesi, hayânın örtüsüdür o kelâm. O’nsuz kemalât, hayır, güzellik, ahlâk olmaz. Hayat anarşizme dönüşür, mânâsızlıkta boğulur, karanlıkta kaybolur, kalp katılaşır, akıl kötülüğe çalışır.

Dilde O’nu zikretmek, akılda fikretmek, hissiyâtta hissetmek, vicdanda işlettirmek, ruha ruh etmek ve kâinat zerreleriyle yıldızları tesbih tanesi yaparak O sözü söylemek… Belki bir defa söylemek, belki bin, milyon, rakamlara sığmayan adetlerce söylemek… O söz için yaşamaya ve ölmeye değer: Lâ ilâhe illallah.

Hüseyin Eren / Nur Postası