Etiket arşivi: sevgililer günü

Önceki Peygamberlere İnanıyorsak Onların Dinine Ait Noel, Şükran Günü Gibi Adetler Neden Günah Olsun?

Benim çocukluğumda bize okullarda ülkemizin kendi kendine yetebilen ender ülkelerden biri olduğu öğretilir, bununla da gurur duymamız sağlanırdı. Aynı dönemde İç Anadolu Bölgesi’nin ülkemizin tahıl ambarı olduğunu da öğrenmiştik.

Sonra aradan yıllar geçti ve “kendi kendine yetme” sözüyle sadece buğdayın kastedildiğini öğrendik. Meğer en çok övünülen yerlerdeki bayrak direklerinin iplerini bile dışarıdan getiriyormuşuz o zamanlar.

Aslında o günlerden çok öncelerde de dışarıdan pek çok şeyler almışız. Zaten dışarıdan bir şeyler almak çok da kötü bir şey değildir. Sonuçta kimde bir şey fazla varsa onunla sizde fazla olanı değiş tokuş edersiniz. Böylece iki taraf da bir ihtiyacını gidermiş olur. Aynen bunun gibi teknolojisi ileri olan da teknolojisini veya bu teknoloji ile elde ettiği ürünleri satarak gelir elde eder.

Ancak birileri size ürününü, malını verirken yanında kültürünü ve inancını da veriyorsa sıkıntı o zaman başlar. Birilerinin teknolojide ileri olması, onların kültür, sanat ve inançta da ileri olacaklarına delil olamaz. Fakat maalesef toplumumuzda, teknolojisi gelişmiş olan ülkelerin inanç alanında da en ileri ülkeler olduğu düşüncesi yerleştirilmiştir.

Bu düşünce zaman zaman tartışmalara da sebep olmaktadır. Bazı ayetleri ve İslâmî konuları kafalarına göre yorumlayıp, kendilerine delil oluşturma gayretine giren kimileri, yaptıklarını böylece İslâm sınırlarına dâhil etmeye çalışırlar. Bunlar aslında Hristiyanlığın hatta paganlığın nimetlerinden(!) faydalanırken İslâm’dan da çıkmamış olma kurnazlığının peşindedirler.

Derler ki; Kur’an’da Hz. Muhammed’den önceki peygamberleri kabul etmenin şart olduğu söyleniyor. Ayrıca İslâm’ın şartlarından bir tanesi de Peygamberlere inanmaktır. Hal böyle olunca Hz. İsa’nın doğum gününü kutlamak neden günah olsun? Onun getirdiklerini uygulamak neden günah olsun?

Özellikle yılbaşı dönemlerinde alevlenen bu durumu açıklamaya çalışalım:

Noel, Hıristiyanların Hz. İsa’nın (as.) doğum günü olarak kutladıkları bir bayramlarıdır. Bizim de kullandığımız güneş takvimine göre senenin bitmesine birkaç gün kala kutlanır. Ülkemizdeki Müslümanların çoğu bu bayramı, bu tarihte kutlamaz. Böyle bir bayramdan haberleri bile yoktur. Çam süslemek ve Noel Baba bu bayrama ait simgelerdir. Kutlamalar daha çok Hz. İsa’nın doğum günü değil de Noel Baba’nın hediye dağıtma günü havasında geçer. –Son söylediğimden, Kiliselerde yapılan törenler hariçtir.– Alışveriş çılgınlığının tavan yaptığı dönemdir. Mağazaların yıl boyu satamadığı malları tüketmeleri için iyi bir fırsattır.

Şükran Günü de yine Hristiyanların kutladığı bir gündür ama Hz. İsa ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. Hatta ilk ortaya çıktığında Fatih İstanbul fethedeli yüz elli yıl olmuştur. Yani bu bayramın ilk ortaya çıktığı zamanın Hz. İsa’nın hayatta olduğu zamanla arasında, bizimle Efendimizin (sav.) arasındakinden daha uzun bir zaman vardır.

Şükran Günü’nün ortaya çıkması, Avrupa’dan Amerika ve Kanada’ya göçen insanların hasat zamanı Allah’a şükretmek için bir ritüel icat etmeleriyle olmuştur. Bölgesine göre Ekim, Kasım aylarında kutlanır. Ayırt edici etkinliği Hindi pişirilmesidir. Ülkemizdeki Müslümanlar tarafından bu bayram da bu tarihlerde kutlanmaz. Hatta kimsenin haberi bile olmaz.

Cadılar Bayramı: Aslen Hristiyan âdeti de değildir. Pagan âdetidir. Hristiyanlığa yedinci yüzyılda girmiştir. Ekimin son gününde kutlanır. Ayırt edici etkinliği korkunç kıyafetler giymek ve oyulmuş kabaklardır.

Sevgililer gününün ortaya çıkmasının da bir Hristiyan din adamına dayandığı söylenir. Hz. İsa ile hiçbir ilgisi yoktur. Yılbaşından sonra ikinci büyük “çılgın alışveriş” zamanıdır.

Görüldüğü gibi bu bayramlardan Hz. İsa ile ilgisi olan tek bayram Noel’dir. Onu da topu topu üç yıl süren peygamberlik hayatında Hz. İsa’nın kutlayıp kutlamadığını bilmiyoruz. Diyelim ki kendisi kutlamasa bile bir peygamberin doğum günü kutlanmak isteniyor. Acaba bir peygamberin doğum günü dans edip sarhoş olarak mı kutlanır?–ki Hristiyanlar bile öyle yapmıyor–

Son olarak bu iddialardan en masumu olan “Noel’i değil yılbaşını kutladığını söyleyenlere” cevap verelim:
Bir defa “Bir takvim yılının değişmesinde kutlanacak ne olabilir?” sorusu cebimizde dursun. Bunun mantıklı bir açıklaması zaten olamaz. Yıl bittiği, ömrümüzden bir yıl daha gittiği için ancak üzülmek gerekir.

Yılbaşı kutlaması da bize Hristiyan âleminden geçmiştir. Yani bir Hristiyan âdeti diyebiliriz. Fakat dini bir temeli yoktur. Onların Noel tatillerinin içine rast geldiğinden, Noel’e ait bazı simgeler Yılbaşı kutlamalarına da karışmıştır.

Sadece bu kadarı bile Yılbaşı kutlamanın, Hristiyan ve Yahudilere benzememek için en basit bir günlük uygulamasını bile değiştiren Hz. Peygamber’in talimatlarına aykırı olduğunu göstermeye yeter.

Bununla birlikte:
– Yılbaşı gecesi Noel Baba kıyafetleri giyip Noel Baba şapkaları takmak,
– Birbirine Noel Baba figürlü hediyeler almak,
– Evinde Noel ağaçları süslemek,
– Yılbaşında Hindi pişirmek,
– Yılbaşında kabak pişirmek, Hristiyanlara benzemektir. Hem de onların farklı farklı zamanlarda yaptıkları ritüelleri bir geceye sığdırmaktır.

Üstelik bunların tamamı Hristiyanlığa Hz. İsa’dan yüzlerce yıl sonra girmiş adetlerdir. Dolayısıyla bunları yapmakla Kur’an’da ve İslâm’ın şartları arasındaki geçmiş peygamberleri kabul etme emri arasında hiçbir bağlantı yoktur.

Kaldı ki, Hz. Peygamber’in gelişiyle önceki Peygamberlerin getirdiklerinin tümü hükümsüz olmuştur.

Ya da o getirilenler sonradan gelenler tarafından bozulup hükümsüz kaldığı için Hz. Muhammed (sav.) gönderilmiştir.

Muhiddin Yenigün

14 Şubat

14 Şubat birçok ülkede sevgililer günü olarak kutlanan, kökeni Hristiyan inancına dayanan bir gündür. Valentine ismindeki Hristiyan bir din adamı adına kutlanan bir bayram olarak ortaya çıkmıştır hatta bazı toplumlarda “Aziz Valentin Günü (İngilizce: St. Valentine’s Day) olarak tanımlanır.

Uzun süren tarihsel sürecin Kapitalizm ve Global dünya etkisi altına girerek bugün İslam coğrafyasında da kabul göremesi talihsiz bir gerçektir.

Zaman içerisinde insanların bu tarz özü islamla bağdaşmayan gelenekleri toplum içerisinde meşru görmesi , daha doğrusu maddiyatta avrupalaşma ve maneviyattaki kararsızlığı sosyokültürel etkiler tamamen tezatlıklar muammasıdır.Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Kim bir kavme benzerse, o da onlardandır.” buyurmuşlardır.

Withered_Rose_by_BrinaBugün çevremizde birbirleriyle hediyeleşen 14 şubat girdabına yakalanmış birçok insan bulunmaktadır 14 Şubat bir tuzaktır , modern dünyanın masumiyet ve sevgi  arkasına sakladığı,  geçici lezzetlerin neticesini firak  ve hüsrana bırakacağı zehirli  bir bal hükmünde , çoğunlukla genç insanlara kurulmuş bir tuzaktır.

Gençlik Rehberinde izah edildiği gibi, gençlik hiç şüphe yok ki gidecek. Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat’iyetinde, gençlik dahi  ihtiyarlığa ve ölüme değişecek. Eğer o fâni ve geçici gençliğini iffetle hayrata istikamet dairesinde sarf etse,

onunla ebedî, bâki bir gençliği kazanacağını bütün semâvî fermanlar müjde veriyorlar.

Eğer sefahete sarf etse, nasıl ki bir dakika hiddet yüzünden bir katl, milyonlar dakika hapis cezasını çektirir;

öyle de, gayr-ı meşru dairedeki gençlik keyifleri ve lezzetleri, âhiret mes’uliyetinden ve kabir azabından ve zevâlinden gelen teessüflerden ve günahlardan ve dünyevî mücazatlarından başka, aynı lezzet içinde o lezzetten ziyade elemler olduğunu aklı başında her genç tecrübeyle tasdik eder.

Bugün haberlerde , çevrenizde ve daha birçok yerde insanların sevgililer günü bahanesiyle hediyeleşmesini görebilirsiniz belki bu durum insana gıpta ettirebilir fakat, Hz. Peygamber (s.a.v.) “Sadece iki haslet  imrenmeye değer: Birincisi, Allah’ın verdiği malı   hak yolda harcamayı başaran kişinin bu hali. İkincisi, Allah’ın kendisine verdiği hikmet (ilim) ile yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına öğreten   kimsenin durumu” buyurmaktadır.

www.NurNet.Org

Evliler günü yok, nişanlılar günü yok, fakat!

Evliler günü yok, nişanlılar günü yok; fakat sevgililer günü var. Her ne kadar evliler de sevgililer gününü kutluyorsa da boş yere kendilerini aldatmasınlar, gün sevgililerin günü; sevenlerin günü değil. Yani nikahsız birlikteliklerin günü. Evliliğin sorumluluğundan kaçan, fıtratındaki karşı cins arzusunu sorumluluk almadan, her an bırakabilme keyfiyeti ile yaşayanların günü. “Evlilik aşkı öldürür.” sloganının ardına sığınıp, sevdiğinin yanında olmayışını şiirsel anlatımla maskelemeye çalışanların günü. Zinaya niyet edenlerin günü. Evlilik yerine zinayı tercih edenlerin günü.

Peki bizim gibi Müslüman toplumların böyle günlere ihtiyacı var mıdır? Yoktur tabii ki; fakat galiba artık olacak. Neden? Batıyı bu kadar taklit ettiğimiz için günlerini de mecburen almamız gerekecek. “Daha modern olalım” diye batıdan aldığımız, evliliğin köküne kibrit suyu dökecek kanunlar olduğu sürece, daha çok ihtiyacımız olacak bu günlere. Gittikçe bu sorumsuzluk günü, zaruret gününe dönüşecek gibi. Neden mi?

Okurum Bilal bey batının bize sirayet etmeye başlayan durumunu çok iyi anlatmış:

“Amerika birleşik devletlerine staj yapmak için gitmiştim. Beraber çalıştığım 35-36 yaşlarında bir siyah arkadaşım, bir ara iki çocuğu olduğundan bahsetmişti. Sonra ben ona evliliklerle ilgili bir şey sorduğumda ‘ben evli değilim’ demişti. ‘Bana iki çocuğum var, demiştin boşandın mı?’ diye sorduğumda ‘hayır’ dedi. Sonra da ‘Biz birlikte yaşıyoruz, evlenmek burada zengin insanların işi’ dedi. İlk önceleri anlayamamıştım; ama beyaz boşanmış bir Amerikalının karısına nafaka ödememek için çalışmadığını, bunun içinde haftada iki kez iş bulma kurumuna gittiğini görünce anladım.

Sonuç olarak Amerika da zenginler evlenip düzenli bir hayat kurarken, fakirler birlikte yaşıyorlardı. Eskiden Türkiye’de fakirler evlenir, düzenli hayat kurarken, bazı zenginler böyle birliktelikler yaşarlardı.

Ama artık Türkiye’ de de ekonomiyle ahlak birbirine linklenmeye başladı. Bakın mesela evlenmek gibi meşru bir şey ne kadar zor artık ülkemizde. Güzel bir ev tutacaksınız, iyi bir işiniz, iyi bir arabanız, düğün ve balayı paranız olacak. Eşiniz sizden ayrılınca maddi manevi bitmeyi göze alacaksınız…Diye gidiyor. Fakat gayri meşru ilişkilerde nedense bunlar aranmıyor. Bir çay bahçesi, bir-iki güzel muhabbet yetiyor. Bir medeniyetin batmak üzere olduğunu tam buradan anlarsınız. Meşru olan gayrimeşrudan kat kat zorsa, o medeniyet çöküyordur.

Bilal beyin anlattığı gibi, bu evlenme ve boşanma işi batıdan gelen kanunlarla erkek açısından bu kadar külfet haline gelmeye başlayınca erkekler evlenmek istemeyecekler; kızlar istedikleri halde evlenemeyecekler.

Sevgililik ayaklarına zina yaygınlaşacak. Artık küçücük cocukların bile sevgilileri var. Sevgilisi olmayan gençler utanıyorlar, tercih edilmeyen kişi olduklarını düşünüp. Sevmeyi bilmeyenler, sevgili olmayı öğreniyorlar.

Magazin programları hangi ünlü, kaçıncı kez sevgili değiştiriyor, artık yetişemiyor. Gençler ekran başında evliliğin sadece bir imza olduğunu ve nikahsız birliktelikler yaşayanların daha mutlu olduklarını anlatanları saf saf dinliyorlar. “Evlilik zaten zorlaştı, madem böyle de iyiymiş, evlenmeye ne gerek var.” diye gençler evlilikten iyice soğuyorlar.

İşte bu durumda bize tek bir gün yetmez; sevgililer günü sayısını artırmak lâzım! Hükümetimizin yetkililerine buradan sesleniyorum! Ya boşanma ile ilgili kanunları düzeltin, evliliği kolaylaştırın, teşvik edecek çalışmalar yapın ya da sevgililer günü sayısını artırın, resmi bayram ilan edin! Belki daha modern görünürüz dışarıya karşı. İçeri mi ne olacak? Kimin umurunda?

Sema Maraşlı – Haber 7