Etiket arşivi: Allah’ı Sevmek

“El – Mümin” (Esma’ül Hüsna – Allah’ın Güzel İsimleri) (Video)

Bu ismin 4 manası vardır.

1. manası; mahlukatını korkulardan emin kılması ve onları güven içinde yaşatması.

2. manası; kullarına iman nurunu vermesi ve onları mümin yapması.

3. manası ; Allah’ın emin olması, sözünde sadık olup vaadinden dönmemesi.

4. manası ise: Kullarının emin olup, sözlerinde sadık ve güvenilir olmasıdır.

1- Yarattıklarını korkulardan emin kılması ve onları güven içinde yaşatması

Şimdi başınızdan geçmiş en korkunç hadiseyi düşünün. Bu bir deprem korkusu, yangın korkusu, kaza korkusu, veya ölüm korkusu gibi bir korku olabilir. Hayalinizle o ana gidin ve o korkuyu kalbinizde bir daha hissetmeye çalışın. Ve şimdi şunu düşünün: Bir ömür boyu bu korku ile yaşamak zorunda olsaydınız ne yapardınız? Ve hayat sizin için ne kadar zor ve çekilmez olurdu….?

Hal böyle iken acaba şimdiye kadar kalbimize yerleştirilen bu emniyet duygusu için hiç şükür ettik mi?

Ve bu halin, Allah’ın hangi isminin tecellisi olduğunu hiç düşündük mü? Halbuki Allah, “her şey zıddıyla bilinir” kaidesiyle, bu nimetin farkına varabilmemiz için bazı insanları bu nimetten mahrum ediyor. Tıp diliyle panik atak, depresyon, ve benzeri hastalıklarla, güven ve emniyet duygusunu onlardan alıyor, yani mümin ismiyle onlara tecelli etmiyor. Ta ki bizler bu nimetin farkına varalım ve Mümin olan Allah’a şükür secdesi yapalım…

İşte Allah mümin ismiyle kuluna tecelli ettiğinde, kalbine korku ve endişelerine karşı bir emniyet duygusu koyar. Eğer bu ismin tecellisi bir an bizden çekilseydi, korku ve endişelerin hücumuyla aklımız başımızdan gidecek ve dünya bize manevi bir cehennem olacaktı. O halde emniyet duygusu büyük bir nimettir , ve Allah’ın mümin isminin bir tecellisidir. Bu isim, insanlarda tecelli ettiği ve İnsanlar bu isme mahzar olarak emniyet içinde yaşadıkları gibi, hayvanlarda da bu isim tecelli eder ve onlarda bu ismin tecellisiyle güven içinde hayatlarını sürdürürler. Bizlere mümin ismiyle tecelli edip, kalplerimizi korku ve endişelerden emin kılan ve bizi bu nimetten mahrum etmeyen, rabbimize sonsuz şükürler olsun.

2- Kullarına iman nurunu vermesi ve onları mümin yapması

Allah mümindir. Bu ismiyle kuluna tecelli ettiğinde kalbinde iman ışığını yakar. Allah’a iman eden her kul bu isme aynadır. Bu ismin tecellisiyle insan ateşe tapmaktan, puta tapmaktan, güneşe ve diğer fanilere kulluk etmekten kurtulur, sahibini, malikini sultanını tanır. Evet iman insanı insan eder, belki insanı sultan eder. İmanda binlerce mertebe vardır. Nasıl ki, güneşin ışığından bir su damlası ile bir denizin hissesi bir olmadığı gibi, mümin isminin Hz. Ebubekir-i sıddıktaki tecellisi ile bizlerdeki tecellisi elbette bir değildir. Bize düşen iman hakikatlerini çok tefekkür ile taklidi olan imanımızı tahkike çıkartmak ve bu ismin tecellisinden hissemizi ziyadeleştirmektir.

3- Allah’ın emin olması, sözünde sadık olup vaadinden dönmemesi

Allah mümindir. Yani emindir, sözünde sadıktır. Vaadinden asla dönmez. Çünkü sözünde durmamak, vaadinden dönmek asla izzetine yakışmaz. İşte bu manada Allah, sözünden asla şüphe edilmeyendir. O halde madem Allah mümindir , vaad ettiklerini yerine getirecektir, ve madem günahkarlara cehennemi vaat ettiği gibi müminlere cenneti ve rızasını vaat etmiştir. O halde bize düşen; vaadine itimat ederek, ona hakkıyla kulluk etmektir.

4- Kullarının emin olup, sözlerinde sadık ve güvenilir olması

İnsanların emin olup sözlerinde güvenilir ve sadık olması da bu ismin bir tecellisidir. Bu isim bu mana ile azami mertebede Efendimiz (s.a.v) de tecelli etmiş, dost ve düşmanlarının ittifakıyla Muhammedü-l emin ismini almıştır. Bize düşen Cenab-ı Hakkın bu ismiyle ahlaklanıp sözünde ve özünde doğru ve emin bir mümin olmak ve şu hadisi kulağımıza küpe yapmaktır:

“Doğruluğa yapışın, ondan ayrılmayın. Zira doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete iletir.. kişi doğru söyledikçe ve doğruyu araştırdıkça Allah katında doğru yazılır. Yalandan kaçının, zira yalan kötülüğe götürür. Kötülük de cehenneme iletir. Kişi yalan söyledikçe ve yalan peşinde koştukça Allah katında yalancı yazılır”

Seyrangah.Tv

Rabbim, Seni sevdikçe sevelim…

Ey Rahman olan, dünyada Müslüman-kâfir ayrımı yapmadan bütün kullarına rahmet, lütuf ve ihsanla muamele eden Allah’ım! Senin hazinelerin, bitmez, eksilmez ve Sen herkese lütuflarından bol bol vermeyi seversin.

Sen lütufları sınırsız İkram Güneşi, cömertliğin kaynağı Rahman’sın.

O Allah ki, O’ndan başka ilah yoktur. Gaybı da, müşahede edileni de bilendir. Rahman, Rahim olan O’dur.” (Haşr Suresi, 22)

Senin “Allah” isminden sonra en büyük ismin olarak bilinen “Rahman” ismin ezelden ebede bütün mahlûkatını kuşatır. Sen dünyaya gelen her mahlûkunun imdadına rahmetinle yetişirsin. Anne karnında bebeğe en güzel bir şekilde rahmetinle bakan Sen, dünyaya gelince Rahman isminin tecellisi, rahmet hazinesi olan süt verir, anne babayı evladına hizmetçi kılarsın.

Annelerdeki şefkat Senin Rahman ismin tecellisidir.

Ölünceye kadar ayrım yapmadan bütün kullarına bol bol rahmet, bereket ve ihsanda bulunursun. Öldükten sonra kabirde, mahşerde ve cennette Rahim isminin muhteşem tecellileri devam eder.

Hücre için hücre zarı rahmet, insanlar ve dünya için atmosfer rahmettir.

Senin Habibin, merhamet ve muhabbet kaynağı Muhammed’in (a.s.m.) bütün insanlara bir Rahmet Güneşi olarak gelmiştir. Senin Rahman isminin ve merhametinin en görkemli tecellisidir. On sekiz bin âleme rahmettir.

Senin rahmetin her zaman gazabının önündedir. Bizler Ümmet-i Habibullahız. Bizlere rahmetin ve muhabbetinle tecelli et. Senin Rahman ismin bir merhamet güneşi gibi cehennemin nârını da söndürebilir. Ne olur Habibin aşkına bizlere Rahmaniyetinle tecelli et. Bizleri aşkına kilitle. Arttıkça artan aşkını, Rahmaniyetin hürmetine kullarına nasip eyle.

Senin Rahmaniyetin şümullü bir rahmettir. Hak edeni ve etmeyeni kuşatan, herkese, lütuflar, ihsanlar, rızıklar ve nimetler verensin.

Sen ikramları saymakla asla bitmeyen Merhamet Güneşisin. Merhametin mevcudatı kuşatmış ve selim aklı sana meftun etmiştir.

Sen sınırsız merhamet, rızık, ikram, cömertlik, muhabbet ve bütün kemal sıfatların kaynağı Rahman’sın.

Sen rahmet hazineleri sınırsız Rahman’sın. Sen kullarına rahmetinden bol bol vermeyi, alamayacağı kadar çok verip, kullarını nimetlerine ve rahmetine gark eden, Rahman ve Gani’sin.

Senin şümullü Rahmaniyetinin büyüklüğü karşısında, kullarının şirk dışındaki bütün günahları çok ama çok küçük kalır. Ancak her kulun, sana yakınlığının daha da artması için dua ve ibadet etmek zorundadır.

Ya Rahman, ya Rahim, ya Erhamerrahimin ve ya Ekrame’l-Ekramin! Bütün mevcudatı kuşatan ve her şeye şamil olan engin rahmetinden diliyor ve dileniyoruz. Bizleri mahrum etme, bizleri rahmetinle kuşat ve günahlara kapalı yaşat. Bizlere Habibin gibi şümullü ve cami işler yaptır.

Sen bütün kullarına merhamet ve sevgiyle bakmayı bizlere lütfeyle. Bizleri, Rahman ismin hürmetine önce Zat’ına, sonra esmalarının tecellileri olan yaratılmışa âşık, vurgun ve tutkun eyle. “Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ı tesbih eder. Mülk O’nundur, hamd O’nadır. O her şeye kadirdir.” (Teğabûn Suresi, 1) Seni tesbih edenlere nasıl meftun olmayalım.

Baktığımız her yerde Senin esmalarının ve Rahman isminin tecellilerini görelim. Seni ve sanatlarını sevelim. Bizlere şümullü bir sevgi lütfeyle. Seni ve esmalarını sevdikçe sevelim. Aşkınla Sana erelim. (Âmin)

İsmail Kılınç

MoralDunyasi.com

Allah’ımı Tanımak İstiyorum!

allahimi.tanimak.istiyorumİnsanların asıl vazifesi Allah’ı (cc) isim ve sıfatlarıyla tanımaktır. Cenab-i Allah Kur’an’ı Kerim’de  “Ben cinleri ve insanları sırf beni tanıyıp yalnız bana ibadet etsinler diye yarattım.”1 her mü’min Halik-ı Zülcelâl’ı bir şekilde tanıyor. Kimi ebeveyninden nakli, kimi de tahkiki bir iman gücü ile…

Bir gün askıda asılı bir şeyi almak isteyen dört yaşındaki kızım, elini yukarıya uzatıyordu, eli yetişmeyince “Ya uzakta olan Allah’ım” bana yardım et, İşte, Allah’ı, ebeveyninden öğrenen samimi bir çocuk…

Kimi, eşyanın varlık mertebesini inkâr ederek “Allah’tan başka, varlığı olan hiçbir şey yoktur” ifrat eden Muhyyiddin-i Arabî Hazretleri gibi. Kimi her şeyi Allah halk etmiş, mevcudat O’nun eseri ve sanatıdır, diyen. Bediüzzaman…

Demek ki her bir mü’min iman ve itikadı nispetinde Allah’ı bir şekilde tanıyor. Rivayet ediliyor ki: Hz. Musa Aleyhisselamın zamanında bir çoban “Ya Musa! Allah’a söyle ara sıra yanımıza gelsin, onun başını güzel tarar, çarığını diker, O’na hizmet ederim.” demiş. Hz. Musa,  “sen kim oluyorsun da Allah senin yanına gelsin.”  Çobanı azarlamış. Allah, (cc) Hz. Musa’ya, “ sen benimle kulum arasına girme, kulum beni nasıl tanıyorsa öyle tanısın.”buyurmuş. İşte kimi taklidi; kimi de tahkiki… Önemli olan O’ Zat-i Zülcelâl’ı tanımak ve ona iman etmektir.

Bediüzzaman şöyle buyurmuş: “İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gayesi; Hâlık-ı Kâinat’ı tanımak ve ona iman edip ibadet etmektir. Ve o insanın vazife-i fıtratı ve fariza-i zimmeti, marifetullah ve iman-ı billâhtır ve iz’an ve yakin ile vücudunu ve vahdetini tasdik etmektir.” 2

Keza, “…Nihayet kemalde bir Cemal ve nihayet cemalde bir Kemal, elbette kendini görmek ve göstermek, teşhir etmek istemesi en esaslı bir kaidedir.”

Allah, (c.c)  kâinatı yaratmanın sebebi zatını tanıttırmak içindir. Bir Hadis-i Kutside, “Ben gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim, mahlûkatı yarattım” buyurur. 3

Dolayısıyla, Allah (cc) hakkında doğru bilgiler edinmesi için, peygamberlere (a.s) ihtiyaç vardır. Her bir peygamber doğru istikameti insanlara göstermiştir. Hz. İsa (as) dünyaya ilk teşriflerinde Hz. Muhammed’i ( a.s.m ) müjdelemiş.

Hazreti Muhammed (asm) yaratılış muammasının ve kâinat tılsımı’nın anahtarı, Esma-i İlahiye’nin sırlarının keşşafı ve Kâinat Kitabının ayetlerinin tercümanıdır.

Peygamberimiz (a.s.m) zatınden önce gelen tüm peygamberlerin ilim ve ibadetlerine mutlak varis olduğu gibi, kendisinden sonra kıyamete kadar gelecek olan tüm insanlara bir rehber-i ekmel ve bir muallim-i ekberdir. Bu nedenle Allah, (c.c) Kâinatın Efendisine ( a.s.m ) bütün kâinatın sırlarını hem Kur’an ile ve hem de Miraç ile bildirdi.
 
Vahdaniyet sıfatlarının doğru keşşafı Kur’an ve onun mübelliği Fahr-i Kainat (a.s.m)’ dır. Kâinat bir kitaptır. Rabbimizi bize tanıttırıyor. Kur’an ise en büyük mucizedir. Hz. Muhammed (a.s.m )  gösterdiği her bir mucizesiyle, bize Allah’ı (c.c) tanıttırıyor.

Rüstem Garzanlı/Diyarbakır

10.9.2013

www.NurNet.org

Alıntı:

 1-Zariyat suresi, 56

2-Şualar

3-Acluni, II, 132,

Allah’ı (C.C. Daha İyi TANIMAK İçin Lütfen Tıklayınız