Etiket arşivi: ihtida

Müslüman Olan Sırp Müzisyen İgor Rajnatoviç: “Yanıtları İslamiyet’te buldum!”

Bosna Hersek’in ünlü müzisyenlerinden Sırp asıllı İgor Rajnatoviç, ölüm ve insanın doğasına dair varoluşsal sorularına İslamiyet’te yanıt bulduğunu belirterek Müslüman oldu.

Müslüman olduktan sonra müzik kariyerini de İslamiyet’e adayan Rajnatoviç, yazdığı ve seslendirdiği şarkılarla dinleyenlerine İslami mesajlar veriyor.

Rajnatoviç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Bosna savaşında, yakın arkadaşı Kenan Şahinoviç’i kaybettiğini ve bu olayın ruhunda derin izler açtığını belirtti.

Arkadaşının şehit edilmesinin ardından evrene, ölüme, yaşama ve insanın doğasına dair pek çok şeyi sorgulamaya, varoluşa dair yanıtların peşinde koşmaya başladığını ifade eden Rajnatoviç, şöyle konuştu:

”Benim İslamiyet’i seçmem, birkaç parçanın bir mozaiği oluşturması gibi. Bazı soruların cevaplarını aramam, bu hayattan gerçekten ne istediğimi sorgulamaya başlamam etkili oldu. Gerçeği ve insandan daha yüce varlığı ararken dini kitaplar okumaya başladım. Bosna Hersekli bir ailenin çocuğu olarak yetiştiğim için her türlü düşünceye açıktım. Kendi yolumu ararken, dini kitaplar okumaya devam ediyordum. Tevrat’ı ve İncil’i okuduğumda benim tam manasıyla memnun etmediklerini gördüm. Tevrat’ta ve İncil’de gördüğüm bazı noktaları din adamlarına sordum, ancak aklıma yatan cevapları alamadım. Daha sonra, İslamiyet’i araştırmaya başladım. Kuran-ı Kerim’i okudum, çok şükür aklımda hiçbir şüphe kalmadı ve bir süre önce Müslüman olmaya karar verdim. Hamza ismini aldım.

Müslüman olduktan sonra hissettiklerimi kimseye açıklayamam, onu sadece yaşayanlar bilir. Kendimi tamamen temizlenmiş ve özgür hissediyordum. Daha öncesinde, bir sürü saçmalıkla hayatımı geçiriyormuşum. Ancak, şeytan hala çalışmaya ve hatalar yapmamızı sağlamaya devam ediyor. Ancak, geçmişteki hataları şimdi daha iyi görebiliyor ve onlardan uzak durabiliyorum.”

“Bir hiçmişim meğer”

Müslüman olmadan önceki yaşamını ”bir hiç” olarak tanımlayan Rajnatoviç, Müslüman olmasına ailesinin olumsuz yaklaşmadığını söyledi.

Rajnatoviç, ”O kadar bitik bir haldeydim ki ailem benimle ilgili, ‘Bir şeyler değişse de kutlasak’ diye düşünüyordu, Çünkü, Bosna Hersek’te adettir, her şey için kutlama yapılır. Müslüman olduktan sonra herkes bunu kabul etti. Ben o dönemde ne kendim ne de çevremdekiler için iyi değildim. Yeniden dine dönmem, çevremdekiler için de umut oldu” diye konuştu.

Müslüman olmasının ardından müzik kariyerini İslamiyet’e adadığını ifade eden Rajnatoviç, bunu Allah’a borç bildiğini söyledi. Rajnatoviç, “Eğer Allah benim Müslüman olmamı sağladıysa, benim de bunu başkalarına aktarma yükümlülüğüm bulunuyor. Eğer size bir şeyler yapmanız için zaman veriliyorsa, bunu başkalarına da faydalı olabilecek işler yaparak değerlendirmelisiniz. Din, benim için çok güzel birşey ve ben bu güzelliği yaymak ve tanıtmak için çalışıyorum” ifadelerini kullandı.

“Avrupa’daki İslam korkusu her geçen gün büyüyor”

Avrupa ülkelerinde, İslamofobianın her geçen gün daha da büyüdüğünü ancak aynı zamanda İslam’ı seçenlerin sayısının da arttığını belirten Rajnatoviç, ”Onlar, istedikleri kadar İslam anlayışına ve İslami fikirlere karşı çıkmak ve bunları engellemek istesinler, Kur’an-ı Kerim her konuda son derece açıktır ve neyin gerçek olduğunu gösterecektir. Müslümanların, radikal ya da terörist olduklarını söylemeleri için doğru gerekçeleri yok. Ancak onlar sorun bulmak istiyorlar. Sorun bulamayınca da dindarları dışlama yoluna başvuruyorlar” dedi.

Arap ülkelerinde son dönemde sıkça gündeme gelen Sünni-Şii çatışmalarına da değinen Rajnatoviç, bunların siyasi çatışmalar olduğunu, Müslümanların birbirini sevmesi ve birbirini kucaklaması gerektiğini kaydetti.

Kaynak: AA

Ateist Aile Kur’an’ı Duydu Müslüman Oldu

ateist.aile.musluman.olduFredrikstad şehrinde yaşayan Linda Wastrup Nyman (34) ile Frode Sigvartsen (31) çifti, çocukları Tuva (9), Mathies (9) ve Frida (6) ile tatil için Marmaris’e geldi. Şehir turu attıkları sırada Merkez Camisi’nin avlusuna giren aile, okunan Kur’ân’dan etkilenerek caminin içine de girdi. 20 dakika boyunca müezzin Hamdullah Durdu’yu gözyaşları içinde dinleyen aile, ardından kendilerine İslamiyet’i anlatmasını istediler.

Müslüman olmaya o anda karar verdiğini söyleyen Linda Wastrup Nyman, “O kadar güzel okuyordu ki kendimizi caminin içinde bulduk. Ailece oturarak 20 dakika boyunca sadece dinledik ve gözlerimizden yaşlar akmaya başladı. Dinledikçe üzerimden bir ağırlığın kalktığını hissettim. Adeta hafifledim ve huzur buldum. Kendimi gerçekten çok özgür hissettim. İslâmiyet’i seçtiğim için çok mutluyum.” dedi.

Ailenin camide ağlayarak kendisine İslâmiyet’i öğrenmek istediğini söylediğini aktaran müezzin Durdu ise, “Kur’ân okuduğum esnada ailenin dinlediğine şahit olduk. Gözyaşları içindeydi, ellerini açıp dua ettiğini gördüm. Belki de neye dua ettiğini bilmiyordu. Eşiyle sarılıp ağladıklarına şahit oldum. Sonra bize gelerek ateist olduklarını ifade ettiler. Okunan Kur’ân-ı Kerîm’den etkilenerek İslâm dinini tercih ettiklerini söylediler.” şeklinde konuştu.

Norveçli ailenin talebi üzerine Muğla İl Müftülüğü’ne gittiklerini anlatan Marmaris İlçe Müftü Yardımcısı Hüseyin Küçük ise, “Marmaris’te tatil yapan aile, Merkez Camisi’ni ziyaret ettiği esnada Kur’ân sedasından etkilenerek İslâm dinini kabul etmeyi ve Müslüman olmayı istediklerini ifade ettiler. Müftülüğümüze gelerek İslâm dinini seçtiklerini söyleyerek, şehadet kelimesini getirmek suretiyle Müslümanlığı kabul ettiler.” dedi.

İhtida merasiminin ardından Linda Wastrup Nyman “Ayşe”, Frode Andre Sigvartsen “Ali”, Mathies “Ayhan”, Tuva ‘”Esma”, Frida ise “Elif” isimlerini aldı. Norveçli aileye, Müftü Yardımcısı Küçük tarafından mushaf hediye edildi.

Cihan

Risale-i Nur ile Müslüman olan Arjantinli Gustavo-Video

22 yıl önce Müslüman bir öğrenci ile tanışan ve kalbi İslamiyete ısınan 42 yaşındaki Arjantinli Gustavo, Risale-i Nur okuyunca Müslüman olmaya karar verdi.

Mayıs ayında, Latin Amerika’nın en büyük ve en çok ziyaretçi alan uluslararası 39. Buenos Aires Kitap Fuarına gelen Gustavo, Risale-i Nur standına da uğradı. Standdaki görevlilerin ilgisinden etkilenen Gustavo, ahiretin ispat edildiği Haşir Risalesini aldı. Bir süre kitabı okuayn Gustavo “Ben Müslüman olmak istiyorum ne yapabilirim?” dedi.

Nur talebelerini evine çağıran Gustavo, İslamiyet için kendisini hazır hissedip hissetmediği sorusuna “22 yıl kaybettiğini ve daha fazla beklemek istemediği” şeklinde cevap verdi. Üç kere Kelime-i Şehadet getiren Gustavo, akşam namazı vakti girince “madem Müslüman oldum ne gerekirse yapmalıyım” diyerek ilk abdestini aldı ve akşam namazını Nur talebeleleri ile birlikte kıldı.

İşte Gustavo’nun Kelime-i Şehadet getirdiği o anlar:

risale haber

Arjantin’den Gelen Müjdeli Risale-i Nur Haberleri

Esselamu Aleykum Ve Rahmetullahi Ve Berekatuhu
Aziz, Sıddık Ağabey ve Kardeşlerimiz,

Evvelen; seksen sene bir manevi ömr-ü baki kazandıran şuhur-u selasenizi ve mübarek kudsi gecelerinizi tebrik eder, dualarınızı istirham ederiz.

Saniyen; Mayıs ayında, Latin Amerika’nın en büyük ve en çok ziyaretçi alan uluslararası 39.Buenos Aires Kitap Fuarına büyük bir heyecanla ilk defa katıldık. Bir milyondan fazla ziyaretçi alan ve yirmi gün boyunca devam eden bu fuarda, İslamiyeti,  Kur’an ve iman hakikatlerini muhtaçlara yetiştirmek gayesiyle,  Türkiye’den katılan tek yayınevi olan Sözler neşriyat adına, Risale-i Nur Külliyatı’nın başta İspanyolca olmak üzere muhtelif lisanlardaki tercümelerini sergiledik.

Risale-i Nurları İspanyolcaya tercüme eden Lorena Ablamızla, Arjantin, Brezilya, Şili nur talebeleri ve ehl-i hizmet kardeşlerimizin gayretleri ile İslamiyeti, Kur’an-ı Kerim’i ve hakikatlerini anlattık.

KUR’AN-I KERİM ADETA MIKNATIS GİBİ İNSANLARI KENDİSİNE ÇEKİYORDU

Standımızın en güzel yerine koyduğumuz  bir metreye yetmiş santim büyüklüğündeki tevafuklu Kur’an-ı Kerim adeta mıknatıs gibi insanları kendisine çekiyordu. Hayatlarında ilk defa Kur’anı Kerimi gören yüzlerce kişi merakla Kur’an-ı Kerim hakkında sorular soruyor,  hayran hayran bakıyor, fotoğraf çekiyor ve dokunmak için bizden izin isteyip ellerini sürüyor ve dinledikerinde gözleri doluyordu.

Risale-i Nurları en iyi şekilde tanıtabilmek ve nazar-ı dikkatleri celbedebilmek için kurduğumuz projektör ve ses düzeni ile Risale-i Nurlardan derlenen vecizeleri videoları slayt olarak de ekrana yansıtıyorduk, slayt gösterilerini izlemek için standın önünde büyük kalabalıklar oluşuyordu. Bu vesile ile de bir çoklarıyla tanışıp iman hakikatlarını anlatmak ve isteyenlere kitap vermek nasib oluyordu.

45 YILDIR BU SORULARA CEVAP ARIYORDUM

Risale-i Nur Külliyatı’ndan “Frases Para Pensar” yani “tefekkür cümleleri” diye başlayan ve çok etkili vecizelerden oluşan 50 bin adet bastığımız broşürün fuarda nurların tanıtılmasında çok faydası oluyordu. Hatta broşürleri yürürken alıp okuyanlar, birkaç adım attıktan sonra adeta olduğu yerde çakılmış gibi duruyor hemen dönüp standımıza bakıyorlardı. Yediden yetmişe her kesimden ziyaretçiler hayretler içinde kalıyor ve heyecanla standımıza yaklaşıyor ve bize “Bu cümlelerin geçtiği kitabı almak istiyorum” diyorlardı. Çok değil daha iki yıl önce fuar kapısında girip çıkanlara broşür dağıtırken bu yıl tam 15 farklı İspanyolca Nur risalelerini sunuyor olmak bizim için de ayrı bir sürur ve  şükür vesilesi idi.

Hatta 53 yaşında bir hanım ablamız, bu broşürleri okuduktan sonra 45 yıl öncesinde daha 8 yaşında iken annesine “Neden bu dünyaya geldik, burada ne işimiz var” manasında çok sorular sorduğunu ve yıllardan beri bulamadığı cevapları bu broşürde bulduğunu söyledi. Daha sonra standımızın okuma bölümüne geçen bu bayan fuarın kapanış saatine kadar risalelerden okudu… Ve çok etkilendiğini söyleyerek bir çok Nur eserlerinden aldı, Rabbim hidayet nasib eylesin. Amin!

DERSLERDEN ETKİLENEN DÖRT KİŞİ MÜSLÜMAN OLMAK İSTEDİ

Standımıza olan yoğun ilgiden çok memnun olmamıza rağmen bizler on kişi olduğumuz halde kalabalıktan ilgilenemediğimiz insanlar da oluyordu. Onlar da stand girişine koyduğumuz broşürleri kendileri alıyor kitaplarımızı inceliyorlardı hatta bazılarına kitabı uzatıp bir parça okumasını istediğimizde kitaba kendini kaptırarak sayfalarca okuyanlar oluyordu ve okuduklarına lakayt kalamıyor kitabı almak istiyorlardı. Bununla beraber standımızdaki derslerden sohbetlerden çok etkilenen dört kişi Müslüman olmak istediklerini söylüyorlardı onlardan birkaç misal…

EZANI DUYAN İNSANLAR ADETA ÇAKILIYORLARDI

Standımızda her namaz vakti girdiğinde bilgisayardaki kurulu program otomatik olarak ezan okumaya başlıyordu. Bilhassa hicaz, rast gibi enfes makamlarda okunan ezanlarda, “Allahu Ekber, Allahu Ekber” nidaları fuarda yankılanıyordu ve o anda standın önünden geçmekte olan insanlar adeta çakılıyorlardı ve pür dikkat dinliyorlardı. Ruhlarında manevi bir haz yaşıyorlar fakat bu lezzetin adını koyamıyorlardı, bir çok vatandaş da standımızda halkalar oluşturuyor ve bitene kadar hayret ifadeleri ile müteveccih oluyorlardı.

EZANIN HİTAMINDA “BEN MÜSLÜMAN OLMAK İSTİYORUM” DEDİ

Bir akşam vakti fuarın kapanmasına yakın bizden biraz uzakta başka bir standda çalışan bir kardeşimiz standımıza koşa koşa geldi ve bize burada duyduğu şarkıyı dinlemek istediğini söyledi. Biz de ona duyduğunun şarkı değil, Müslümanları namaza davet eden Ezan olduğunu ifade ettik. Bilgisayardan ezan açmaya çalıştık. Tam o esnada elektrikler kesildi. Ezan dinlemek isteyen bu meraklı kardeşimizi boş göndermek olmazdı. Hafız Enes de “öyleyse ben okuyayım” diyerek ezan okumaya başladı… Ezanı dinleyen kardeşimiz gözyaşlarını tutamamış ağlamaya başlamıştı. O esnada stantta bulunan Nur Risalelerini İspanyolca’ya tercüme eden Lorena Vacide ablamız ve onun iki gayri Müslim arkadaşı da ezandan etkilenerek göz yaşlarına hakim olamamıştı ve nihayet Hafız Enes Kardeşimiz de gözyaşları içinde ezanı tamamlamaya çalışıyordu… Ve bu kardeşimiz, ezanın hitamında “Ben Müslüman olmak istiyorum fakat bazı suallerim var” dedi.  Şu an Nurları okuyor. Bize “Ben öyle körü körüne bağlanmak istemiyorum ve ne yaptığımın farkındayım. Ben İslama tam manasıyla girmek istiyorum” dedi… Rabbim hidayetini artırsın inşallah!

Ayrıca İslamiyete ilgisi olan Rocio Bravo adında bir ablamız çocuğuyla birlikte öğle vakti standımızı ziyaret etti. Nurlarla alakalı sohbetten sonra ayrıldı fakat akşama doğru tekrar standımıza geldi. Birkaç soru cevap ve dersten sonra bizlere “nasıl Müslüman olabilirim ne yapmalıyım” diyerek bizi şaşırttı. Akabinde Asa-yı Musa kitabını aldı. O günün gecesinde bize telefondan attığı mesajında şunları yazıyor: “Bu olanlar gerçekten çok hayret verici, çünkü ben bugün fuara gitmeyi planlamıyordum, sanki bir güç beni oraya sevk etti demek Risale-i Nur’u tanımam lazımmış. Ben inanıyorum ki bütün bunlar kaderimde yazılıymış…”

22 SENE SONRA İSLAM’I BULAN GUSTAVO

Bir başkası da 42 yaşındaki Gustavo!… Bundan yaklaşık 22 sene önce Müslüman bir öğrenci ile tanışıyor ve kalbi İslamiyete ısınıyor. Daha sonra o öğrenci ile irtibatı kopuyor ve daha fazla ileriye gidemiyor. Son 3 yıldır ise hanımıyla beraber kitap fuarını ziyaret etmek istiyor,  fakat maddi imkansızlıklardan dolayı bir türlü nasip olmuyor. Bu yıl da trendeki bir koltukta iki kişilik fuar giriş bileti buluyor. Bu Kardeşimiz, fuarın son günlerinde ve günün son saatlerinde hanımı ve bir çocuğuyla standımıza geldi. Oradaki muhabbet ve samimiyetten çok etkilenen adeta büyülendiğini söyleyen Gustavo Haşir Risalesini aldı. Biraz okuduktan sonra bizi hayrette bırakan ve bir o kadar da mutlu eden şu sözleri söyledi. “Ben Müslüman olmak istiyorum ne yapabilirim?” Ve bizimle mutlaka görüşmek istediğini ifade edip evine davet etti. Daha sonra bu abimizin evine misafir olduk, ailesi çocuklarının da olduğu bir ortamda Nurlardan uzun uzun okuduk ve sohbet ettik. Nurları okudukça gözleri parlıyor adeta ışık saçıyordu, kendisini hazır hissedip hissetmediğini sorduğumuzda, 22 yıl kaybettiğini ve daha fazla beklemek istemediğini, hemen orada kendi evinde Müslüman olmak istediğini söyledi. Gözleri dolaraktan kelime-i şahadet getirdi ve İslamiyet ile müşerref oldu. Akşam namazı vakti girmişti. Namaz kılmamız gerektiğini kendisine de bizimle beraber kılmak isteyip istemediğini sorduk. O da bize “madem Müslüman oldum ne gerekirse yapmalıyım” diyerek ilk abdestini aldı ve akşam namazını beraber kıldık. Ona “kendini nasıl hissediyorsun” diye sorduğumuzda ise gözleri dolu bir halde çok hafiflediğini ve çok mutlu olduğunu ifade etti. Dua ediniz diğer aile fertleri de İslamiyet’e gayet sıcak baktılar, hediye ettiğimiz kitaplarla inşallah onlar da ism-i Hadi’ye mazhar olsunlar.

MEDİTASYON KİTABI İSTEDİ, AYETÜL KÜBRA’YI GÖSTERDİK

Ayrıca Cecilia isminde bir kardeşimiz bizden meditasyon ile alakalı kitap istedi, kendisine Ayetül Kübra’yı gösterdik. Alıp almamakta kararsızdı. Biz de ona “bu kitabı al oku beğenmez isen getir ücretini iade edeceğiz” dedik. Ayetül Kübra’yı alan bu kardeşimiz de ertesi günün akşamında standı kapatmak üzereyken iken heyecanla yanımıza gelip şöyle dedi “ben bu verdiğiniz kitaptan dün 4 sahife okudum ve çok etkilendim. Ben ateist idim ama şu an dünyaya bakış açım tamamen değişti. Bir Allahın varlığına inanıyorum.” Ayaküstü yarım saati aşan bir sohbetin ardından: “Ben diğer kitaplardan da almak için geldim ne olur ne olmaz belki diğer kitaplara sonradan ulaşamam diye işlerimi bitirip ancak yetişebildim” dedi. Biz de elimizdeki tercümelerden kendisine istediği eserleri vermiş olduk elhamdülillah.

Standımızdaki Başka bir ziyaretçi de Asa-yı Musa kitabını eline aldı, kitabın bir önüne bir arkasına baktı, içini açtı bir iki cümle okudu-okumadı ve dedi ki; “Bunu satın almak istiyorum.” Biz kitabı poşete koyarken sorduk, “kitaba yalnızca baktınız belki birkaç cümle ancak okudunuz, kitabın neden bahsettiğini sormadınız ve bilmediğiniz halde neden onu almak istediniz, yani bu kitabı size aldıran nedir?” O da durumun farkındaydı, “bilmiyorum” dedi, “kitabın kapağı, rengi, yazısı beni cezp etti ve içimden bir ses dedi ki; “bu kitabı almalısın” diyerek kitabı satın aldı…

Bütün bunlara bizzat şahit olan İspanyolca risalelerin tercümesini yapan Lorena ablamız bize daha sonra şunları söyledi. “Ben evimin bir odasında, masanın başında bu tercümeleri yapıyorum, fakat Risalelere bu kadar alakanın olduğunun farkında değildim. Biz ne yaptığımızın, neye hizmet ettiğimizin gerçek manada farkında değiliz.”

Hülasaten bizim bu fuarda müşahede ettiğimiz şu ki, buranın insanları iman hakikatlerine aç olmakla birlikte Nurları okuduklarında da kesinlikle lakayt kalamıyorlar. Bize sadece Nurları kendilerine ulaştırmak kalıyor. Latin Amerika’nın hizmetinin mebdeinde bizi buraya teşvik eden ve halen de himmetini hissettiğimiz Sungur Ağabeyimiz son röportajlarından birinde Üstadın vefat günü ile alakalı neler söylemek istersiniz sualine; “Üstad vefat etmemiş ki hala gidiyor, bugün Risale-i Nur hala yayılıyor, daha İspanyolcaya tercüme olmadı iyice böyle, 400 milyon İspanyol var diyorlar Amerika’da, Üstad hayatta, hayatta gibi manen…”  diye cevap veriyordu.

İnşaAllah Risale-i Nurların da İspanyolca tercümeleri hızla devam ediyor. Daha önce basımına muvaffak olduğumuz dokuz kitaba ilaveten, Büyük Sözler, Mucizat-ı Ahmediye (SAV), Ayet-ül Kübra, Haşir Risalesi, Münacat ve Gençlik Rehberi risaleleri de hamdolsun basıldı. Şimdi bir taraftan tercümesi biten Şualar’ın kontrolleri yapılırken bir taraftan da Mektubat’ın tercümesi devam ediyor, inşallah yakın zamanlarda bu kitapların da basımına maddi, manevi dualarınızla muvaffak oluruz. Zira rahmetli Zübeyr Gündüzalp Ağabeyin de dediği gibi, “Okumak bir şey fakat her şey o “bir şey”den çıkıyor.” Çünkü, burada hediye edilen bir tek kitap bir çok insanın hidayetine vesile olup hem dünya hem de ahiret hayatlarını kurtarıyor. Bize düşen, ellerine risaleleri verip, “birazcık okuyunuz” demek kalıyor…

Son olarak da, İnşallah anlaştığımız bir yayın evi vesilesi ile Başkent Buenos Aires’de bir kitap mağazasında ve internet üzerinden satış imkanı ile bütün Arjantin ve Latin Amerika’ya posta yolu ile isteyen herkese İspanyolca Risale-i Nurlar ulaşabilecek.

Vaktinizi almamak için yirmi gün boyunca fuarda yaşadığımız bir çok hadiseden birkaç misal zikrettik. Doktorundan esnafına, öğretim üyesinden hemşiresine, öğretmeninden polisine, üniversite öğrencisinden küçük bir çocuğa kadar herkesimden insana yüzlerce kitap ve binlerce broşür vesilesi ile, Kur’an ve İman hakikatleri ulaştı… Ve şu anda da Nurları okuyanların tebrik, teşekkür yazıları ve daha fazla nasıl kitap elde edebiliriz diye mesajlar gelmeye başladı.

Bu mübarek şuhur-u selasede hassaten dualarınızı istirham ediyoruz.

Latin Amerika, Brezilya, Şili, Arjantin Nur Talebeleri

risale haber

Romanya’da yaşanan bir ihtida hikayesi!

İlan edilmiş ancak yaşanmamış bir sevdanın hikayesidir Victor’un hayatı.

UNESCO Romanya Temsilcisi Victor Nitelea Romanya’da Kültür merkezi açan Türklerle irtibata geçer. Bunda Osmanlı’ya doğru bir yerden bakmasının ve Türklere karşı sempati duymasının etkisi de vardır. Bir zaman sonra Türk kültürüyle tanışan Nitelea, vakfın faaliyetlerine aktif destek verir. Vakfın Kurban faaliyetlerinde ve iftar proğramlarında hep vakıf üyelerinin yanında bulunur. Victor Nitelea vakıf temsilcilerinin samimiyetinden ve dostluklarından etkilenmiştir.

Romanya’daki Türklerle gönül bağı kuran Victor Nitelea bir zaman sonra kanser olur. İyi ilişkiler kurduğu Türkiyeli Mustafa o ara vefat edince Victor buna çok üzülür. Hastalığı günbegün ilerler. Ziyaretine gelen Türk dostlarına ‘’Mustafa beni çağırıyor bunu hissediyorum” der. Victor geri dönüşü olmayan bir sürece girer. Ayağa kalkamaz. Vücut fonksiyonları devre dışı kalır. Konuşmada dahi sıkıntı yaşar. Sürekli ziyaretine giden Türk kültür vakfının temsilcisi Victor’un geri dönülmez bir sürece girdiğini görünce ona açıkça tebliğde bulunur. Aralarında şöyle bir diyalog geçer:

‘’Victor, gel İslam ol!”

‘’Ben zaten bir olan Allah’a inanıyorum!”

‘’ Öyle değil! Seni çağırdığını söylediğin Mustafa ile ve bizlerle diğer alemde de birlikte olmak istemez misin?”

‘’Tabi ki sizlerle birlikte olmak isterim!”

‘’Bizimle birlikte olman için, kelime-i şehadet getirerek, İslam dinine girmen gerek, bu şart” der, vakfın temsilcisi.

‘’Peki ne yapmam gerekiyor”

Victor, hiç tereddüt etmeden söylenen kelime-i şehadeti tekrarlar.

‘’Hepsi bu kadar mı?” der Victor.

‘’Hayır, İslam’ın beş şartı vardır. Bunlardan birisini şimdi yerine getirdin. İkincisi oruç tutmaktır. Senin durumun bu şartı yerine getirmeye müsait değil. Dolayısıyla bu şarttan muafsın. Üçüncüsü zekat vermektir. Sen şimdi muhtaç durumdasın. Bu şarttan da muafsın. Dördüncüsü hacca gitmektir. Bu vaziyette bu şartı da yerine getirmen mümkün değil, bundan da muafsın. Beşinci şart namazdır ki bu konuda yapacak bir şey yoktur. Ancak şu anda yatalak vaziyetteyken bunu tam olarak yerine getiremezsin. Fakat namazını gözünle dahi kılabilirsin. Bu durumda sureleri ezberlemen de mümkün gözükmüyor. Şimdi sen şu kağıda yazdıklarımı, namaz vakitlerinde tekrar et inşallah namaz da yerine gelmiş olur. Allah’ın rahmeti boldur.”

Victor’un eline uzatılan kağıtta; ‘’Sübhanallah, elhamdülillah, Allahu Ekber” yazmaktadır.

Türk vakfının temsilcisi orada namazın nasıl, hangi vakitlerde kılınacağını anlatır.

Vakıf başkanı ve arkadaşları Victor ölmeden önce yine ziyaretine gelir. Artık kımıldayamaz ve konuşamaz vaziyettedir Victor. Başucunda dua okuyup kalkarlar. Tam kapıdan çıkarlarken, elindeki kağıdı kaldırır ve ‘’Sübhanallah, Elhamdülillah, Allahu Ekber!” der Victor.

Victor birkaç gün sonra Hakk’a yürür. Romanya geleneklerine göre ölen biri bazı değer verdiği eşyalarıyla gömülür. Mezarlıkta vakıf temsilcilerini gören hanımı, Victor’un cebinden kağıdı çıkarır gösterir ve tekrar cebine koyar. Victor öylece gömülür.

Büyük çoğunluğu komünizm döneminde geçen Victor’un hayatı; yeşili yorulmuş yabani otların arasından boy veren kırmızı bir gül olur, ilan edilmiş ancak yaşanmamış bir sevda olur.

Arif Akpınar

Arifakpinar1@twitter.com

arifhanakpinar@hotmail.com