Etiket arşivi: Tanzanya

Risale-i Nur Mütercimlerinin Isparta Ziyareti

1. Uluslararası Risale-i Nur Mütercimleri Toplantısı Isparta ziyareti ile son buldu.

Ruba Vakfının organize ettiği, yaklaşık 50 değişik ülkeden misafirlerin geldiği programın son iki günü Bediüzzaman’ın Risale-i Nurları ilk defa yazmaya başlamış olduğu ve nurun ilk medresesi olan Barla ve Isparta ziyaretleri ile son buldu.

Cumartesi sabah namazından sonra programın düzenlendiği Topkapı’da bulunan, Hamidiye Vakfının Nusret hizmet binasında misafir olarak kalan bazı mütercimler ve İİKV’de misafir olan mütercimler alınarak yola çıkıldı.

Isparta Valisi Ziyaret Edildi

Isparta’ya varıldığı zaman ilk ziyaret edilen mekân Isparta Valiliği oldu. Isparta Valisi Memduh Oğuz, Isparta Kültür Eğitim Vakfı’nın misafirleri olarak gelen Risale-i Nur Mütercimlerini ve Ruba Vakfı heyetini makamında ağırladı.

Vali Oğuz, öncelikle 5 dakikalık zaman zarfı içerisinde Isparta’yı anlattı, akabinde gelen yabancı misafirlerin niçin geldiklerini ve Isparta hakkındaki düşüncelerini sordu.

Dünya Barla’ya Bakacak

Isparta şehri dünyada ki gül üretiminin yüzde 65 karşılamaktadır. Malumunuz gül İslamiyette Hz. Peygamberimiz ile ilişkilendirilmiştir. Peygamberle ilişkilendirilen bir çiçeğin Isparta’da yetiştirilmesinde elbette bir işaret vardır. Bunun dışında Isparta’da enva-i çeşit meyve yetişmektedir, bereketli topraklara da haizdir. Bununla beraber Anadolu’da yetişen birçok âlim Isparta’da ki medreselerde eğitim görmüş ve yetişmiştir… Şeklinde beyanatlarından sonra Vali Bey “Ben inanıyorum ki, ileride bir makine çıkacak ve Isparta’nın en çok ilhama mazhar olunan yer olduğu anlaşılacak. Nasıl cep telefonları bazı yerlerde çekiyor, bazı yerlerde çekmiyor aynen öylede Bediüzzaman’ın Çam dağında katran ağacının başına çıkması boşuna değil, ilhama en çok mazhar olduğu yer orasıdır.” “Isparta Mekke, Medine ve Kudüs’ten sonra gelmektedir. İlk üç şehir müşerref, Isparta ise muvazzaf şehirdir.” “Bizim temennimiz, nasıl dünyanın ilim merkezi Türkiye’dir aynı şekilde Türkiye’nin merkezi Isparta, Isparta’nın da merkezi Barla olacak ve dünya Barla’ya bakacaktır.” “Muvazzaf şehir derken, nasıl bir şehrin kaynakları bakır ise, o şehrin görevi bakırı çıkarmaktır. Isparta’nın da kaynağı ilim olduğu için vazifesi ilimleri ortaya çıkarmaktır.”

Memduh Oğuz: Isparta Kahramanlarını Biz Bastıralım

Vali Bey konuşmasından sonra gelen heyetin düşüncelerini aldı. Tanzanya, Malawi, Irak, Hindistan, Malezya, Endonezya vb. ülkelerden gelen mütercimleri dinledi. Birçok misafir “Biz kendi ülkemizde bir devlet görevlisiyle bu kadar rahat görüşmüşlüğümüz yok ve sizinle böyle görüşmemiz bizi gerçekten çok etkiledi. 5 dakika içerisinde Isparta’yı bize anlatmanızda ayrıca tebrike şayan bir hareketti. Bizler Bediüzzaman’ın yaşamış olduğu bu mekânları görmek için geldik ve sizinle tanışıp ayrıca bilgi aldığımız için gerçekten kendimizi fazlasıyla minnettar hissediyoruz.”

Kerkükten gelen bir misafirimizin “Benim Arapça olarak hazırlayıp bastığım Isparta Kahramanları isimli, Bediüzzaman’ı ve talebelerini anlatan kitabım var. Birçok ülkede de neşredildi” demesi üzerine Vali Bey “O kitabı Türkçeye çevirip bize gönderiniz bizde Isparta Valiliği olarak o kitabı basalım” dedi.

Isparta İlim ve Kültür Vakfı’nda görevli olan Turhan Örnekçi’ye dönerek “Turhan abi, yaşça benden küçük ama kendisine abi diyorum ben ve benim yerime kendisini sizlere Isparta’yı gezdirmek üzere tevkil ediyorum, keşke ben müsait olsaydım da ben gezseydik” dedi.

Son olarak Vali Bey’e Ulegder ve Ruba Vakfı işbirliğiyle basılan “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” kitabı ile “Islam in Modern Turkey” kitabı hediye edildi.

Bediüzzaman’ın Evi

Valilikten çıktıktan sonra ki durak Bediüzzaman’ın hayatının son döneminde kalmış olduğu evdi. Üstadın evini ziyaret esnasında Üstad’ın odası, eşyaları tek tek anlatıldı ve hayatının son dönemi nasıl geçtiğine dair bilgiler verildi.

“Bediüzzaman varisim olarak ifade ettiği altı talebesiyle bu evde kalıyordu. Evin önünden geçenler, evin kapısına gelip zile basanlar, evi ziyaret edenler falakaya yatırılıyor ve bir daha gitmeyeceğim dedirttirilene kadar dövülüyordu ve bu dönem Bediüzzaman’ın sürgün hayatı içerisindeki en rahat dönemiydi.”

Cumartesi Dersi

Akşam ve yatsı namazları Bediüzzaman’ın evinden kılındıktan sonra istikamet Isparta Kültür ve Eğitim Vakfının mekânına olacaktı.

Bu sefer yüzlerce kişinin doldurmuş olduğu salonda, gelen misafirler hem Risale-i Nurlardan bahsedecek hem de bulundukları ülkelerden hizmetleri anlatacaklardı.

Afrika’da Risale-i Nurlar Parlıyor

Güney Afrika’da hizmetlerin hızla inkişaf ettiğini ve yeni bir mülk bina aldıklarını ve burada 120 bin tane Risale-i Nur dağıtıldığını ve çevre ülkelere Risale-i Nurların gönderilerek insanların kalplerinin İslamiyet’e daha fazla ısındırıldığından bahsedildi.

Malawi, elektrik yok, su yok, millet aç, fakir bir ülke. Elektrik olmadığı için geceleri erkenden yatan bir ülke. Avrupa ülkelerinin burayı sömürdükten sonra Hanefi ve Şafiileri adeta bir birlerine düşmanmış gibi gösterip aralarına nifak ve adavet tohumunu ekip gittikleri bir ülke. Yapılan Risale-i Nur sohbetleri ile İslam kardeşliğinin gözler önüne serildiği bir ülke. Bu hafta bu kadar yokluk içinde karanlıkta sohbet yaptık, haftaya kesin gelmezler diye kardeşlerin ümitsizlik içerisinde gittiği ama bu hafta 20 ise ertesi hafta 40 ondan sonraki hafta 80 kişinin iştiyakla sohbetlere katıldığı, mum altında Risale-i Nurların okunduğu, kardeşliğin yeniden ve İslam’a uygun bir şekilde tesis edildiği mekân haline gelmeye başladı yer.

Nijerya’da okullar öğleden önce bittiği için genel olarak öğleden sonra özel kurslara talebelerin gönderildiği ve bu talebeler için ufakta olsa Risale-i Nurları anlatan bir kursun yapıldığının müjdesini aldık.

Endonezya’da eskiden bazı köylerde Osmanlı padişahlarının isimlerinin hutbede zikredildiğini ve Risale-i Nurlar vasıtasıyla Türkiye ile Endonezya’nın tekrardan birbirine yakınlaşmaya başladığını işittik.

Barla Ziyareti

Pazar günü sabah ilk Sav’a akabinden Barla’ya geçiyoruz.

Barla, ehl-i imanın manevi imdadına gönderilen Risale-i Nur Külliyatının telif edilmeye başlandığı ilk merkezdir. Barla, millet-i İslâmiyenin, hususan Anadolu halkının başına gelen dehşetli bir dalâlet ve dinsizlik cereyanına karşı, Kur’an’dan gelen bir hidayet nurunun, bir saadet güneşinin tulû ettiği beldedir. Barla, rahmet-i İlâhiyenin ve ihsan-ı Rabbanînin ve lûtf-u Yezdânînin bu mübarek Anadolu hakkında, bu kahraman İslâm milletinin evlâtları ve âlem-i İslâm hakkında, hayat ve mematlarının, ebedî saadetlerinin medarı olan eserlerin lemean ettiği bahtiyar yerdir.” Tarihçe-i Hayat

Bayram Yüksek ağabey bir gün içinden “Ya ne işimiz var burada, su yok, ekmek yok, elektrik yok vs. vs. Isparta’da her şey var Üstadımız neden buraya bizi getirir ki” diye içinden geçirdikten sonra Üstadın yanına varınca “Kardeşim bir gün gelecek Barla’yı duymayan kalmayacak, Isparta’yı duymayan Barla’yı duyacak. Barla Risale-i Nurların merkezi olacak.” mealinde müjdeli sözlerini söyler.

Hakikaten de Üstadımızın ifadelerinin fazlasıyla doğru çıktığını gözümüzle müşahede ediyoruz. Sadece bu sene 19 Mayısta Barla’yı 20 bin kişi ziyaret etmiş. Hangi köy bu kadar ziyaret edilebilir ki. Isparta Valisi’de yazın burada yüzlerce kamp oluyor demişti.

Bediüzzaman Valinin Yanına Oturur

Vali Bey’in Barla’yı sıkça ziyaret ettiğini anlatırlar. Geçen sene Vali, SDÜ Rektörünü de alarak Barla’ya Üstadın evini ziyarete giderler. Caminin imamı Abdullah hoca Vali ve Rektöre eşlik ederken hanımı da Valinin ve Rektörün hanımına eşlik eder.

Vali Bey eline Risale-i Nur’u alır ve orada Rektör’e ve Abdullah hocaya ders okur,  yan oda da hanımlar dersi dinlemektedir. Ders bittikten sonra Abdullah hocanın hanımı “Vali Bey eline Risale-i Nurları alıp okumaya başlayınca yakazaten gördümki Bediüzzaman geldi ve Valinin yanına oturdu, okuma bittikten sonrada kalkıp gitti.” der. Anlatılanlar rüya değildir, gerçeğin ta kendisidir.

Çam Dağı

Son durağımız Çam Dağıdır. Arabayla Çam Dağına kadar çıktık. Üstad “Bir gün gelecek benim talebelerim benim bu gittiğim dağın yolunu yapacaklar” demiş. Evet, bizde talebelerinin yapmış olduğu o yoldan arabalarımızla Çam Dağına çıkıyoruz ve çıktık. Çam Dağının eşsiz manzarası ve kesilen katran ağacının yanına dikilen fidanı gördükten sonra, Zarif Ahmet abimiz Üstadın Çam Dağı ile alakalı hatıralarını da dinledikten sonra tekrar İstanbul’a doğru yola çıktık.

Uzun olması gerekirken kısa ve özet olarak anlatmaya çalıştık sürçü lisan ettiysek affola.

Said / NurNet.Org

Güney Afrika-Zimbabwe:”70 Yıllık Hayatımda Böyle Bir İlaç Görmedim”

Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuhu ebeden daima.

Aziz, Sıddık Ağabeylerimiz ve Kıymetli ve Gayretli Kardeşlerimiz.

Zahiri kara, batını mazlum ve istikbali inşallah ve biiznillah Nur olan Afrika kıtasından, hususan Güney Afrika Cumhuriyetinden hürmet ve muhabbetlerimizi arz ederiz.

Evvela: Rivayat-ı sahiha ile “Leyle-i Kadri; nısf-ı ahirde, hususan aşr-ı ahirde arayınız” ferman etmesiyle, bu gelecek geceler, seksen kusur sene bir ibadet ömrünü kazandıran Leyle-i Kadrin gelecek gecelerde ihtimali pek kavi olmasından istifadeye çalışmak, böyle sevaplı yerlerde bir saadettir.

Hem Mübarek Ramazan- Şerifinizi, hem bu Leyle-i Kadrinizi, hem de gelen Bayramınızı bütün ruh-u canımızla tebrik ediyoruz. Cenab-ı Hak ve Feyyaz-ı Mutlak Hazretleri bu Ramazan-ı şerifin başını hakkımızda rahmet, ortasını mağfiret eylemiş ve sonunu da cehennemden azat edilmiş olmayı nasip eylesin ve Leyle-i Kadrini umumunuza bin aydan hayırlı eylesin. Ve seksen sene bir ömr-ü makbul hükmünde  hakkınızda kabul eylesin, amin…

Çok muhterem Ağabeylerimiz; sizlerle hasbihal etmeyeli uzun zaman oldu. Bu ramazanın hürmetine hem kusurumuzun affı hem dualarınızda dahil olmak için  bir kaç cümle sizinle konuşalım arzu ettik. Malumunuz Güney Afrika’da Nur hizmetleri 10 yılını doldurdu. Elhamdulillahi heza min fadli rabbi. Çok güzel hizmetler oldu ve oluyor. İnşallah dualarınız bereketiyle kıyamete  kadar olacaktır. Burada dershanemizde dersler, programlar, teravihler, talebeler aynen Türkiye’deki gibi devam etmektedir. Hamdolsun günden güne Risale-i Nurlar Kur’andan aldığı nurlarını Dünyanın her tarafına dağıttığı gibi Afrika’nında etraf-ı erbaasına dağıtmaktadır.

Bizler Güney Afrikada dershanemizdeki programların yanında, ramazan münasebetiyle, bulunduğumuz şehir olan Johannesburg’un varoşları denilen fakir semtlerinde günlük iftarlar ve teravihler ve derslerle iştigal ediyoruz. Her gün  buradaki ağabeylerin iştiraki ve Çare Derneğinin katkılarıyla yüzlerce muhtaç insana iftarlar veriyoruz. Onlarla okuma programları yapıyoruz. Ülke genelinde ondan fazla hatim ve cevşen-ul kebir dağıtıldı, günlük okunuyor. Televizyon ve gazetelerde Risale-i Nur program ve makaleleri yayınlanıyor. Ramazan ve iktisat Risalesi binlerce basıldı ve dağıtılıyor. Yüz bin şükür burada hizmetler yoğun bir şekilde devam ediyor, ehl-i hizmet ve himmet ağabey ve kardeşlere çok ihtiyaç var dua buyurun.

Sizinle komşu ülkelerle olan hizmetleri de özetle paylaşalım, inşallah hamiyetli ağabeyleri teşvike medar olur. Çünkü o ülkelerde Nur dershanelerimiz hali hazırda teşekkül etmedi. Bu ülkelerden birisine geçen hafta bir hizmet seyahatimiz gerçekleşti şöyleki:

Bu ülkemiz Zimbabwe. İki yıldır irtibatımızın davam ettiği bu ülkeye ilk defa ziyaret gerçekleştirdik. Bundan önce değişik vesilelerle Risaleleri göndermiştik, kendileri de gelip Kitap fuarımızdan Nurları alıp gitmişlerdi. Risaleleri okuyanlardan Zimbabwe Müslüman Gençlik Derneği yönetim kurulu bizimle irtibata geçerek davet ettiler. Uzun sure gitme fırsatımız olmadı, nihayetinde kendiler Johannesburg’taki dershanemize geldiler. Uzun süren istişare ve görüşmelerimiz akabinde Zimbabwe’deki kitap fuarına katılmayı karalaştırdık. Geçtiğimiz hafta bir haftalık programla Zimbabwe’nin Harare başkentine gittik. Kitap fuarından tutmuş olduğumuz standda Nurları teşhir ettik. Fuarın yani sıra bir hafta boyunca iki konferans organize edildi. Şehirdeki vakıf ve dernek yöneticileriyle toplantılar yapılıp Risaleler ve hizmetimiz tanıtıldı. Her gün teravihler farklı bölgelerde kılındı ve teravihlerden sonra bir saat civarında Nurlu bir ders yapıldı. Bu derslerden birinde Namazdan bahsedilip dördüncü söz okundu. Şuan insanların ağzında dolaşan bir şey var o da, 24 altın, unutma günlük yirmi dört altının var nasıl harcadığına dikkat et diye birbirlerine hatırlatmaya başladılar. Gittiğimiz kenar semtlerdeki çok fakir bölgelerde Çare Derneğinin de katkılarıyla iftarlar organize edildi. Bu iftarlarda bu yılki Ramazan ayında ilk defa etli ve çeşitli bir menüyle iftar açılmış oldu. Bunun sevinci ve dünyanın üzerinde yerini dahi bilmediği bir ülkeden Müslüman kardeşlerinin kendilerini unutmayıp yardımına koşmaları  Zimbabwe Müslüman kardeşleri duygulandırdı ve gözyaşlarını tutamayanlar oldu.

Bu ülkelerde özellikle Müslümanlar çok fakir durumda. İftar verdiğimiz bölgelerde elektrik, su ve yol yok. 250-300 kişilik bir toplulukta yüzlerini bile görmediğiniz insanlarla iftar açmak başka bir duygu, tarifi imkansız. Vesile olanlardan Rabbim yüz binlerce razı ve hoşnut olsun. Bu insanların bir gün de olsa gönlünü hoşnut edenlerin, Allah-u Zül-Cemal hazretleri ebediyen onları hoşnut eylesin. Amin.

Bu bir haftalık programızda devlet erkanından yetkililerle görüşmeler oldu, Nurlardan ve hizmetlerimizden, amaç ve gayemizden bahsedildi. Özellikle Gençlik Bakanıyla görüşmemiz çok verimli oldu. Sağlık bakanı ve Eğitim bakanıyla da görüşmeler yapıldı. Nurlardan hediye edildi.

4 günlük Kitap fuarında çok güzel gelişmeler ve kaynaşmalar yaşandı. Şunu da belirtmekte yarar var, Afrika kıtasında eğitim düzeyi en yüksek olan ülke Zimbabwe, yani 1 milyar 400 milyon kişilik kıtanın içinde bu 20 milyonluk ülkenin eğitim durumu çok iyi. Okumayı 7’sinden 70’ine herkes seviyor. İngilizce diline çok hakimler. Fuarda standımız binlerce kişinin ziyaretine şahit oldu. Gelenler; öğrenciler, öğretmenler, papazlar ve hanımlardı. Hepsinin farklı bir ilgi ve merak alanı vardı.

Öğrenciler gençlik rehberine, öğretmenler tabiat risalesine, papazlar 23. Söze, bayanlar da hanımlar rehberine odaklandı, sanki her gelen anlaşmalıymış gibi bu risaleleri eline alıp bizi soru yağmuruna tutuyordu. Bizlerde saatlerce anlatıyor ve onlar bıkmadan pür dikkat dinliyordu. Maddi durumu iyi olmayanlar kitapların fiyatını soruyor ve parasının olmadığını söylüyordu, bizler bu eserler öyle bir fiyat istiyorki deyip eğer en az üç defa okumaya ve üç kişiye okutmaya söz verirse kitabı alabileceğini söylediğimizde hem çok şaşırıyor hem çok düşünüyorlardı. Neden düşündüklerini sorduğumuzda hep aynı cevabı alıyorduk, “şimdi söz versem okumasam kesinlikle olmaz onun için kendimden iyice emin olmak için” diyorlardı. Bir iki tanesi “bu kitabı alamam eğer okumazsam sözümde duramam” diyerek dürüstlüğünü ortaya koyuyordu, ama ertesi güne kadar dayanamayıp gelip söz vererek alıyordu. Bu anlattığımız kişilerin %90’i gayr-i müslimdi.

Okul müdürleri ve öğretmenleri eserleri tanıttığımızda hepsinden birer tane alıp okulun kütüphanesine koymak istiyorlar ve vermemiz için adete yalvarıyorlardı. Elimizdeki kitapların az olması bizleri düşündürdüğünden hemen hepsini vermek istemiyorduk. Bizi okullarına davet edenler oluyor öğrencilere nasihatte bulunmamızı istiyorlardı.

Bir gün bir yaşlı amca geldi iki eli de dirseğine kadar alçıda, kolunda ve parmaklarında  kırıklar varmış. Biz diğer misafirlere nurlardan farklı eserleri tanıtırken 20 dk bekledi ve sonunda kendisiyle konuştuk, hastalar risalesini göstererek “bu kitap nedir bana faydası olur mu? Durumum çok kötü, bu kitap beni iyi edermi” dedi. Biz de şifa Yaratıcıdan, hastalığı veren O olduğu gibi şifayı verende O’dur dedik.

Peki bu kitap nedir” dedi. Biz de bu kitapçık, hastalığın batını veçhesinden bahsediyor, hikmetlerini anlatıyor, bize kazandırdığı faydalardan bahsediyor, hastalık nasıl rahmet ve merhamet olur  vs, bahsediyor dedik. Durumu fakir olduğundan bu zata da en az 3 defa okuması sözünü vermesi karşılığı vereceğimizi söyledik ve okumayı çok sevdiğini söyleyip risaleyi alçısız olan parmaklarıyla aldı. Ertesi gün öğleden sonra geldi, biz masanın arkasındaydık, kendisi de masanın arkasına geçip üzerimize yürüdü elleri tam çalışmadığından başıyla elimize doru eğiliyordu önce anlamadık ne oluyor, sonra;  hem eğiliyor hem konuşuyordu, diyordu ki;

verin elinizi öpeceğim, siz bana öyle bir ilaç verdiniz ki 70 yıllık hayatımda böyle bir ilaç görmedim. Ben son zamanlar hastalıktan bunalıma girmiştim, artık hayattan istifa etmek istiyordum, halim çok perişandı, sizi bana ilahım gönderdi

Bu Zat hristiyandı. Biz de bu eserlerin Kur’an’ın eczahanesinden geldiğini söyledik, o inananlara şifa ve hidayet kaynağı olduğundan bahsettik. Risalelerden okumak ve islamı araştırmak için söz verdi ve ayrıldı, binler teşekkür ediyordu.

Müjdeli diğer bir haberimiz de, İki genç kardeşimiz bu dört günlük fuar esnasında islamiyetle şereflendi. Zaten İslam hakkında kulaktan duyma bilgileri varmış ama sorularına cevap bulamamışlar, sorular sordular ve hamdolsun üç gün Risaleleri okumalarıyla  kalpleri tatmin olup hidayete kavuştular. Bu kardeşlere uzun uzun İslamı anlattık.

İran büyük elçiliğindeki kardeşler de standımızı ziyaret ederek bütün eserlerden ikişer tane aldılar, bunların bir takımını elçiliğin kütüphanesine diğerini de, katkıda bulundukları Zimbabwe üniversitesinin kütüphanesine koyacaklarını söylediler. Özellikle cevşeni ellerinden düşürmediler.

Beş tane lise okulunun kütüphanesine de risaleler  istediler ve bütün bu kişiler gayr-i müslimdi. Hepsine de hediye ettik.

Ramazan risalesinden 5 bin adet bastırıp burada herkese dağıttık. Bunun yanı sıra tabiat risalesinden bine yakın, 23. Söz beş yüzden fazla dağıtıldı.

Konferansımızın birinde yerli  hafız bir kardeşimiz Hz. Üstadımızı ve Risaleleri tanıttı. Bir yıldan fazladır okuyor risaleleri. O kadar güzel tanıttıki maşallah sanki yıllardır tanıyor Üstadımızı.

Bu kardeşimiz ve diğer dört kardeşimiz Risaleleri okuyorlar inşallah haftalık bir ders başlattılar. Çok okuyup yerli dile tercüme edeceklerini söylediler.

Diğer bir komşu ülkemiz de Mozambik. Bu ülkeyle de üç yıldır irtibattayız, iki yıldır nurları ve cevşeni şevkle okuyan ağabeyler var, tercüme çalışmaları da devam ediyor. Büyük alim bir zat talebeleriyle beraber Risaleleri okuyor. Bu Zat Kur’anı Portekizciye tercüme eden Zat. İnşallah risaleleri hem yerli dile hem portekizceye tercüme edecek, şu an okuma aşamasında.

Tanzanya ülkesinde nurlar tercüme edilip okunmaya devam ediyor. Jumah Abimiz 6-7 yıldır nurlarla alakadar. Şu zamana kadar 4 tane eseri Suwahili diline tercüme etti. Cevşeni arapçadan Suwahili’ye tercüme etti, sünneti seniyye risalesi de hemen hemen bitmek üzere. Bu ağabeyimiz inşallah mütercimler toplantısına katılmak üzere önümüzdeki günlerde Türkiye’yi ve Barla’yı ziyaret edecek inşallah.

Diğer bir ülke Madagaskar, geçtiğimiz yılın sonunda davet üzerine gidip ziyaret etmiştik, risalelerden ulaştırdık. Çok güzel de bir program yapmıştık. Nurlardan istifade etmeye devam ediyorlar.

En son Mauritius adasına külliyat ve küçük eserlerden posta ile gönderdik. Güney Afrika’da bastırıp dağıttığımız Nurlar, bizden 4 bin km uzaklıktaki adaya kadar gitmiş, bir şeyhin eline geçmiş, kaç aylık bir görüşmenin ardından Nurları kendine ulaştırdık. Hayatının bundan sonraki bölümünde gayesi,  Risale-i Nur hakikatlerini okumak ve insanlarla paylaşmak olacağını söyledi.

Daha bunlar gibi çok güzel hizmetler ve gelişmeler var, uzun olduğu için sadece dualarınıza vesile olması için bununla iktifa ediyoruz…

Tekrar Leyle-i Kadrinizi ve Mübarek Bayramınızı tebrik ediyoruz,

Dualarınıza muhtaç aciz kardeşiniz

www.NurNet.org

Afrika-Tanzanya’da Risale-i Nur Faaliyetleri Başladı!

Esselamu aleyküm verahmetullahi veberaketühü

Aziz, sıddık, muhterem ağabeylerimiz.

Tanzanya‘nın başkenti Darusselam‘dan binler selam.

Elhamdülillah Allah’ın inayeti ve abilerimizin duaları ile 27 haziran 2011 tarihinde Tanzanya’nın başkenti Darüsselam’a gece saat 3’te indik. Allah razı olsun Tanzanyalı Faraji kardeş bizi havaalanında karşıladı ve uygun bir otele yerleştirdi.

Faraj kardeşle tanışmamıza ve Tanzanya’ya gitme niyetimize gelince: İzmir‘de 2008 senesinde dersanede kalırken yurtdışından üniversite okumak için gelen Türk-i devletlerden ve Afrikadan kardeşlerin dersleri olduğunu ve ders okuyan ağabeylerinin askere gittiğini ve bizi ders takibi için davet ettiklerini öğrendik. Bornova‘dan Ercüment Abi’yle o kardeşlerin dersine iki sene devam ettik. Derslerimiz Cuma akşamları Bornova’da mütemadiyen 50-60 kardeşin katılımıyla 2010 senesine kadar devam etti. Mütalaalı bir dersten sonra yemek ikramı ve çay ve namaz kılıp ayrılıyorduk.

Sürekli afrikalı kardeşlerle bir gün Tanzanya’ya geleceğiz ve orada bir Nur Medresesi açacağız diye şakalaşıyor ve ciddi davetler alıyorduk.

Ve 2011 senesine gelince Tanzanyalı Mugişa kardeşle konuşurken hala Tanzanya’da bir dersane olmadığını üzülerek öğrendik ve ciddi bir şekilde Tanzanya’ya gitmek niyeti hasıl oldu. Mugişa kardeşle 2011 yazında onun yaz tatilinde beraber Tanzanya’ya gitmeyi kararlaştırdık.

Haziran sonunda Mugişa ile görüşmemizde Mugişa’nın okulunun uzadığını ve beraber gidemiyeceğimizi fakat beni oradan birileriyle irtibatlandıracağını söyledi ve şu an Darüsselam’da doktorluk yapan Faraj kardeşin telefonunu verdi. Hemen aynı gün Faraj’ı aradık ve bir hafta içerisinde gelebileceğimizi söyledik.

Bir hafta içinde biletimizi ayarlayıp İstanbul’a abilerin de dualarını almaya ve kitap tedariki yapmaya gittik. 500 kadar İnglizce küçük risale, 25 Swahili lisanında Risale-i Nur ve 12 büyük boy ingilizce risale ve bir Türkçe külliyat hazırlayıp Sungur Abimizin duasını almak maksadıyla yanına çıktık. O esnanada Sungur Abiyi ziyarete gelen Hüsnü Bayram Abi, Ahmet Aytimur Abinin ve en sonda Sungur Abinin dualarını alıp Allahın inayeti ve yardımıyla hiç dil bilmediğim halde yola çıktık.

O gece otelde dinlendikten sonra sabah Faraj kardeş arkadaşından sadece bizi dolaştırmak maksadıyla emanet aldığı arabasıyla geldi ve birhayli uzak olan evine götürdü ve beraber yemek yedik. Emekli ingilizce öğretmeni olan annesi beni çok sıcak karşıladı hemen yanımda olan ingilizce eserlerden ve swahili lisanında risaleyi takdim ettik. Çok memnun oldu ve iki günde eserleri okuyabileceğini söyledi.

Faraj kardeşin hanımı Hanife Hanım da Türkiye’de okumuş ve güzel Türkçe konuşuyor. Swahili dili Afrikada 80 milyon kişi tarafından konuşuluyor. Tanzanyanın nüfusu ise 40 milyon, yarısı müslüman. Swahili sahiller demek ve Türkçe gibi yazıldığı gibi okunuyor.

Biz de hemen orada swahili küçük sözlerden bir ders yaptık. Ben orada birinci sözden okurken Farajın polis memuru olan ablası bizi dinlemiş ve çok hoşuna gitmiş hemen bizden birkaç kitap alıp kendisi okuyacağını ve Darüsselam Polis Akademisinde arkadaşlarına okutacağını söyledi Elhamdülillah.

Faraj Kardeşle beraber oradan ayrılıp Darüsselam’ın en büyük camilerinden birine gittik. Orada caminin imamıyla tanışıp arapça Hutbe-i Şamiye’yi ve Swahili bir kitap verdik. Daha sonra cami cemaatinden tanıştığımız kişilere ingilizce kitaplardan hediye ettik. Tanzanya’da aşağı yukarı herkes ingilizce biliyor.

Yine orada tanıştığımız Umman asıllı Ali Said Muhammed ağabey bizi ısrarla ofisine davet etti. Ofisinde Faraj kardeşin tercumanlığı ile dilimizin döndüğünce oraya geliş gayemizden, Üstadımızın Tarihçe-i hayatından ve Türkiye’deki Nur dersanelerinden bahsettik, kitaplarımızdan hediye ettik. Çok memnun oldu her zaman beklediğini ve maddi manevi hiçbir yardımı esirgemeyeceğini belirtti.

Daha sonraki günlerde Faraj kardeş, Allah ebediyen razı olsun hergün arabasıyla otelden alıp otele bıraktı. İki gece de evinde misafir etti.

Darüsselam’da Müslüman mahallerinde çok sayıda yetimhane var ve bunlara devlet bakamıyor, özel kişiler tarafından halkın desteğiyle işletiliyor. Küçük baraka gibi yerlerde 100 çocuk barınabiliyor, tabi yatmak için yerde bir köşede yer bulabilenler çok şanslı. Yetimhane sorumlusu Abdullah Bey Durumlarının çok kötü olduğunu, yardıma çok muhtaç olduklarını belirtti, bizde ancak yanımızda getirdiğimiz küçük hediyeleri ve kitaplardan verebildik. Çocuklar çok mutlu oldular ve kitapları okuyacaklarını söylediler.

Tanzanya’da bulunduğumuz ilk on gün süre içerisinde birçok camiyi ziyaret ettik, bazı liseleri ziyaret ettik , oralarda kitaplardan hediye ettik, Üstadımızdan bahsettik ve çok büyük memnuniyete vesile oldu. Darüsslam’da Türkiyede okumuş çok sayıda kardeş var, bunların hepsiyle tek tek tanışıp geliş gayemizden bahsettik, hepsi çok memnun olup dersane açılması ve devam etmesi konusunda her türlü desteği vereceklerini söylediler. İleriki günlerde Türk okulunu da ziyarete gittik fakat trafiğin çok yoğun olması sebebiyle geç kalınca kimseyi bulamadık.

O esnada Faraj kardeş oraya çok yakın bir yerde iki Türk doktorun bir Diş Kliniği açtıklarını ve onları ziyarete gidebileceğimizi söyledi. Kliniğe vardığımızda daha bahçedeyken Doktor İsmail Abi bizi kapıda karşıladı. Daha sonra yukarıda terasta Mehmet abiyle de tanıştık. Onlarada geliş gayemizden bahsettik, onlarda dersane açıldığında derslere gelebileceklerini söylediler.

Ertesi gün Darüsselam’ın en büyük ve meşhur fuarı olan SabaSaba fuarına gittik. Burası uluslararası bir fuar, burada da elimizde olan 300’den fazla kitabı yerli halkın ve yaban ziyaretçilerin çok büyük ilgisiyle kısa sürede bitirdik. Orada Türk firmaların stantlarıda vardı, Türk abilerle tanışıp onlarada Türkçe küçük Risalelerden hediye ettik. Hatta bir Suriyeli tüccar Türkiyeden geldiğimizi duyunca bize “Kardaşlar” diye sarıldı. O abimizede Arapca Hutbe-i Şamiye kitabını verdik.

Elhamdülillah Darüsselam’da on gün boyunca elimizden geldiğince insanlara ulaşmaya çalıştık. Nur tohumlarını Afrika’nın bu Tanzanya tarlasına serpmeye çalıştık. Tevfik Allah’tan. İnşaallah Ahlahın yardımı ve sizlerin dualarınızla bu nur tohumları filiz verceklerdir.

Müstecab dualarınızı bekliyoruz.

Tanzanya Darüsselam’dan

Kardeşiniz Ali

www.NurNet.org