Etiket arşivi: virus

Korona, Musibet mi İltifat-ı Rabbani mi?

Farklı bir soru soralım; Korona, Musibet mi yoksa İltifat-ı Rabbânî mi? Bu soru karşısında çoğu kişi; “Ne İltifat-ı Rabbânîsi?! Tabiki musibettir bu!..” diyecektir. Bir de şu yeri okuyup, tekrâr düşünelim;

«Birinci Mesele: Asıl musibet ve muzır musibet, dine gelen musibettir. Musibet-i diniyeden her vakit dergâh-ı İlahiyeye iltica edip feryat etmek gerektir. Fakat dinî olmayan musibetler, hakikat noktasında musibet değildirler. Bir kısmı ihtar-ı Rahmanîdir.

   Nasıl ki çoban, gayrın tarlasına tecavüz eden koyunlarına taş atıp onlar o taştan hissederler ki zararlı işten kurtarmak için bir ihtardır, memnunane dönerler. Öyle de çok zahirî musibetler var ki İlahî birer ihtar, birer ikazdır ve bir kısmı keffaretü’z-zünubdur ve bir kısmı gafleti dağıtıp, beşerî olan aczini ve zaafını bildirerek bir nevi huzur vermektir.

   Musibetin hastalık olan nev’i, sâbıkan geçtiği gibi o kısım, musibet değil belki bir iltifat-ı Rabbanîdir, bir tathirdir. Rivayette vardır ki: “Ermiş bir ağacı silkmekle nasıl meyveleri düşüyor, sıtmanın titremesinden günahlar öyle dökülüyor.”

   Hazret-i Eyyüb aleyhisselâm münâcatında istirahat-i nefsi için dua etmemiş, belki zikr-i lisanî ve tefekkür-ü kalbîye mani olduğu zaman ubudiyet için şifa talep eylemiş. Biz, o münâcat ile –birinci maksadımız– günahlardan gelen manevî, ruhî yaralarımızın şifasını niyet etmeliyiz. Maddî hastalıklar için ubudiyete mani olduğu zaman iltica edebiliriz. Fakat muterizane, müştekiyane bir surette değil belki mütezellilane ve istimdadkârane iltica edilmeli.

   Madem onun rububiyetine razıyız, o rububiyeti noktasında verdiği şeye rıza lâzım. Kaza ve kaderine itirazı işmam eder bir tarzda “Âh! Of!” edip şekva etmek; bir nevi kaderi tenkittir, rahîmiyetini ittihamdır. Kaderi tenkit eden, başını örse vurur, kırar. Rahmeti ittiham eden, rahmetten mahrum kalır. Kırılmış el ile intikam almak için o eli istimal etmek, nasıl kırılmasını tezyid ediyor. Öyle de musibete giriftar olan adam, itirazkârane şekva ve merakla onu karşılamak, musibeti ikileştiriyor.» (Lem’alar, s. 14)

Burada geçen şu yer dikkat çekicidir; “Musibetin hastalık olan nev’i, sâbıkan geçtiği gibi o kısım, musibet değil belki bir iltifat-ı Rabbanîdir, bir tathirdir.”

Yani musibetlerin hastalık olan çeşiti, hakikat nazarında musibet değildir. Hakikatte o, Rabbimiz olan Allahu Teâlâ’nın bir lütfu ve iltifatıdır. Aynı zamanda yıkayıp pak etmek, temizlemektir. Demek ki bizim günahlardan temizlenmemize vesile olan bir şeymiş. Vesselâm…

Abdulkadir Çelebioğlu

Koronavirüs’ten Vefat Edenler Şehit Olur mu? Şartları Var Mıdır?

Öncelikle şehitlik ancak ve ancak Müslüman olanlar için geçerlidir. Kelime mühimdir. Bu kelime İslâmî bir tabirdir. Onun içindir ki, şehit olabilmesi için ilk şart; Mü’min ve Müslüman olmasıdır. Mü’min ve Müslüman olmayan bir kimse şehit olamaz.

Bu virüs ile vefat edenler de iman ve İslâm şartlarına haiz iseler, Allah’ın izniyle şehittirler. Bunu bizzat Alemlere Rahmet (bkz. Enbiya Sûresi, 107. Âyet ve Meâli) olan Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem’den öğreniyoruz.

Zîrâ O Zât (asm) “Taundan ölen şehittir.” (Müslim, İmâre 166) buyurmuştur. Bir diğer Hadîs-i Şerîflerinde ise bunu “tahsis” etmiş ve kimleri kapsadığını şu şekilde izah etmiştir; “Taun, her Müslüman için şehitliktir.” (Buhâri, Cihâd 30, Tıb 30) Yani Müslüman ise ve bu salgın hastalıklar ile vefat ederse Hadîs-i Şerîfin de nassı ile o kimse biiznillah “şehit”tir.

Konuyla ilgili Kur’ân-ı Hakîm’in ve Sahih Hadîslerin bu asırda mânevî bir tefsiri, izahı ve şerhi olan Risale-i Nur’a bakıyoruz ki, şöyle deniliyor; “Evet, hastalıkların bir kısmı var ki eğer ölümle neticelense manevî şehit hükmünde şehadet gibi bir velayet derecesine sebebiyet verir. Ezcümle: Çocuk doğurmaktan gelen hastalıklar {*Hâşiye: Bu hastalığın manevî şehadeti kazandırması, lohusa zamanı olan kırk güne kadardır.} Ve karın sancısıyla, gark ve hark ve taun ile vefat eden, şehid-i manevî olduğu gibi çok mübarek hastalıklar var ki velayet derecesini ölümle kazandırır.” (Lem’alar, s. 259)

Buradan da anlaşılıyor ki, “taun ile vefat eden, şehid-i manevî”dir. Bu ifade yukarıda beyan ettiğimiz Hadîs-i Şerîflerin izahı mahiyetindedir.

Onun için yakınları bu salgın hastalıktan vefat edenler bu dereceyi bilmeli, anlamalı ve İman – İslâm ölçüsü ile bakmalıdırlar. Bu taundan vefat eden ehl-i îmâna, Cenâb-ı Hakk rahmetiyle muamele eylesin ve şehadet makamına nail eylesin inşaAllah. Âmîn. Vesselâm…

Abdulkadir Çelebioğlu

Coronavirüs ve insanlarda evhamın tahriki

Covid virüs kategorisinde olan Corona (Korona) virüsü hayvanlar arasında yaygın olan büyük bir virüs grubudur. Hayvanlarda olup insanlara bulaşmamış olan halen bir çok virüs bulunduğu muhakkaktır. Mazide Sars, Mers gibi bir çok Covid virüsü görülmüş olup insanlara bulaşmış olup nice enfekte hastalar olmuştur.

Şimdi bu yeni tespit edilen ve insanların enfekte olduğu Covid-19 (Corona) virüsü dünya genelinde insanlar enfekte olmaktadır.

Dünya genelinde vaziyet bu şekildedir. İnsanlar evhama müptela olmuş olup evham bataklığında debelenip, evham evham üzerine katmerlenmektedir evhamı.

İnsanlar, plan ve program yaparken kader cihetine bakmadığı ve hesap edemediği için hedef sapmaları yaşamaktadır.

“Kader, sebeble müsebbebe bir taalluku var. Yani, şu müsebbeb, şu sebeble vukua gelecek.”[1]

Bu kaide daima her şeyde caridir. Kader, meyil (cüz-i ihtiyar) ve meşiet-i ilahi her şeyimizde hükümfermadır.

Dünyada insanları korkutan, yeisle mültebis ederek evhamlara gark etmeye çalışmaktadır bu Covid-19 virüsü. Evham ve yeise mübtela olan insanlar helal ve haram çizgisini hadisat-ı hazıranın getirdiği gafletle unutmaktadır. Neticesinde iki cihanda ruz-u mahşerde pişman olacağı işlere imza atabilir.

Kader canibinde Covid-19 virüsü insanlığa ne diyor diye bakacak olursak karşımıza hikmet levhalarından çıkan ifade şu olacaktır.

“Fesada ve canavarlığa giden ve dinsizliğe, küfr ü küfrana düşen insanların akıllarını başlarına getirmek hikmetiyle, arzdan bir hayvan çıkıp musallat olacak, zîr ü zeber edecek. Allahu a’lem, o dabbe bir nev’dir.”[2]

Zevk, sefa ve dünya peşinde koşmanın getirdi yeis ve gafletle hudud-u ilahiden çıkmaya ve ilahi istikametten yani sırat-ı müstakimden, esfel-i safiline meyleden insanlığa meşite-i ilahiyeyi hatırlatmak için olduğu apaçık bir surette görünecektir.

“İnsan, küfür ve isyanla tahribat tarafına gidiyor. Az bir hizmetle pek çok işleri yapar. Onun için ehl-i iman, onlara karşı Cenab-ı Hakk’ın inayet-i azîmine muhtaçtır.”[3]

Dünya genelinde insanlık Allah’ın muradına muhalif ve göndermiş olduğu hakikatlerden uzak kaldıkça daima bir buhranla sarsılacaktır ta ki insanlığın aklı başına gelene dek.  

“Müslümanlık nezafeti, temizliği, nezaheti bütün sâliklerine farz etmekle, birçok tahribkâr mikropları imha etmiştir.”[4]

“Mü’minler iman bereketiyle ve sefahet ve sû’-i istimalâttan tecennübleriyle kurtulmasına işareten, âyet, iman hususunda o hayvanı konuşturmuş.”[5]

Maddi ve manevi nezafetine dikkat eden, sefahetten içtinab eden, sui istimalden uzak kalan insanlar maddi ve manevi mikroplardan kendisini biiznillah muhafaza edecektir.

“Kâinatın iki ciheti var, âyinenin iki vechi gibi. Biri mülk, biri melekûtiyet.

Mülk ciheti, ezdadın cevelangâhıdır. Hüsn kubh, hayr şer, sıgar kibr gibi umûrun mahall-i tevarüdüdür. Onun için vesait ve esbab vaz’edilmiş, ta dest-i kudret zahiren umûr-u hasise ile mübaşir olmasın. Azamet, izzet öyle ister. Hakikî tesir verilmemiş, vahdet öyle ister.

Melekûtiyet ciheti ise, mutlaka şeffafedir. Teşahhusat karışmaz. O cihet vasıtasız Hâlık’a müteveccihtir. Terettübü, teselsülü yoktur. İlliyet ma’luliyet giremez. İ’vicacatı yoktur. Avaik müdahale edemez. Zerre şemse kardeş olur.

Kudret: hem basit, hem nâmütenahî, hem zâtî, mahall-i taalluk-u kudret hem vasıtasız, hem lekesiz, hem isyansızdır. Büyük küçüğe tekebbürü, cemaat ferde rüchanı, küll cüz’e nisbeten kudrete karşı fazla nazlanması olamaz.”[6]

“Arkadaş! Acele etme, burada bir parça durmak îcab eder. Onların pek vâhî ve zaîf şübheleri vardır. Bu şübheler, müteselsil bazı vehimlerden neş’et etmiştir. O vehimler de, bazı mugalatalardan husule gelmişlerdir.”[7]

İnsanlıkta görünen yeni Covid-19 ile bir evham hükmetmeye başlamış durumda. Halbuki insan saadet içinde olduğunu zannettiği bir zamanda “edna bir vehimle, sürur zâil olur.” [8]

Katmerli vehimlerde insan boğuşurken, cidalleşirken boş ve istikametsiz kalan aklına “kendi kendilerine vücud bulmak tevehhüm edip; hiçbir zihin, hattâ vehim dahi kabul etmediği ve her cihetle muhal ve imkânsız hurafelerin kapısını kendilerine açmışlar.” [9]

Akıl, eğer akıl olup istikamet üzerine gitmezse şayet “vicdan, akıl ve vehim gibi, haricî ve ebedî hakikat hükmüne geçmiş bir azabdan yapılan terhible müteessir olur.”[10]

Elhasıl: kendimizi, akıl ve kalbimiz başta olmak üzere, hayatımızı Allah’ın istikametinde, onun kavaidi çerçevesinde tertip edersek biiznillah musibetlerden en az zayiatla kurtulanlardan olacağız.

Çevremizde karamsarlık yerine ümit ve sabır ile hakkı tavsiye ederek insanların kuvve-i maneviyesini takviye etmek her müminin üzerine borçtur.  

Rabbim, arzi ve semavi musibetlerden muhafaza eylesin.

Selam ve Dua ile

Muhammed Numan ÖZEL

[1] Sözler (467)

[2] Şualar 591

[3] Sözler (465)

[4] İşarat-ül İ’caz – 222

[5] Şualar 592

[6] Sikke-i Tastik-i Gaybi 16

[7] İşarat-ül i’caz 156

[8] İşarat-ül i’caz 150

[9] Şualar 667

[10] İşarat-ül i’caz 81

Kaynak: RisaleHaber

Müslüman için hazineler üç aylar

Ey İman Nuru ile nurlanan kardeşler! Sakın sizdeki imanınızı o görünmeyen minnacık mikrop bozmasın. Amerikayı, Çini ve bilhassa, uzun zaman Müslümanların ana düşmanı olan İngilizlerin başlarında olan şahsa tokat vurup sarstığı gibi; bizleri de sarsmasın! Biz İmanımız ile: Büyüklerin En Büyüğü olan: Her şeyi yoktan Var eden Allaha dayanalım, ecnebilerin korktuğundan bizde korkmayalım. Bizim için büyük hazine olan, Bu mübarek ayların kârlarından hakkı ile istifade etmeye çalışalım.

Ben bu müjdeli haberleri, önümüze sereyim: Ragaib, Mirac ve Berat, gecesi gibi büyük gecelerden İnşaAllah Lazım olan hissemizi almışızdır. Fakat sevabı en çok olan Mübarek Kadir gecesinin kârından size bahsedeceğim: Kur’anı Kerimde “Leyletül Kadri Hayrüm’min elfi şehrin.” derken (O Mübarek gecede yapılan ibadetten, Müslümana kazandırdığı sevaplar; başka aylarda: Bin ay uğraşıp kazabildiğimiz sevaptan daha çoktur.) O zaman biz Dünyevi menfaatlara tenezzül edip o kârlı kazançları bırakmak bizim için akıllılık değildir. Bilhassa bu günlere isabet eden, İmansızları ve günahkârları uyarmak için Allah tarafından gönderilen o küçücük Mikroptan doğan zararlara tenezzül edip bakmayalım. Madem ki günahkârların günah sebeplerinden gelen maddi rahatsızlıktan denizdeki balıklar rahatsız oluyorlarmış. O hadise bize gösteriyor ki: Bu Koronas virüs te, başka değil günahkârların yaptıkları günahların neticesidir, başka bir şey değildir. Gönül ister ki: günahkâr yaptıkları günahlara tevbe edip bir daha yapmamaya gayret etsinler.

Allah’ım Bu mübarek gün ve geceleri bizlere hayırlara, bereketlere vesile eyle. Lutfun’la Hastalarımıza şifalar, maddete ve manen fakirliklerimize müjdeler, bol rızıklar gönder Ya Rabbi. Rızana ve Hayırlara giden yollarımıza ulaşmak için kolaylıklar bolluklar ver, Amellerimiz sıdk ve İhlas üzere olmasını daim ve kaim eyle Allahım. Bizleri, ailemizi ve bütün Müminleri Rızana, muhabbet ve Marifetine mazhar eyle Ya Rabbi.

Geçen Mübarek Berat geceyi borçtan, hastalıktan, suç ve cezadan beraet ederek, kurtulmak, günahlardan arınarak, temizlenip çıkmak, rahmete Nâil eyle Ya Erhamerrahimin… Biliyoruz ki: Hz. Peygamber efendimiz (asm) şöyle buyuruyor:

“Şaban ayının 15. gecesini ibadetle geçirin, gündüzünde de oruç tutun. Çünkü Yüce Allah, bu gece dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve  Yok mu tövbe eden, tövbesini kabul edeyim! Yok mu rızık isteyen, rızık vereyim! Yok mu şifa isteyen, şifa vereyim!..(*)

Yok mu başka isteği olan ona da istediğini vereyim” buyurmuş; Bizler o mübarek gecede yaptığımız ibadetleri, O tebşirata mazhar eyle Büyük Allahım … (*)(İbn Mâce, Sünen, “İkâmetü’s-salât”, 191.)

“Kardeşlerim! Bu virüsle ilgili kafanızı karıştıracak ne duyuyorsanız bir kenara atın, onunla kendinizi yormayın, karamsar olacak ve Müslüman için ondan korkacak hiç bir durum yok. Bunun içinde Allah’ımıza çok şükretmeliyiz!

Biz Müslümanlar için korkutacak bir şey yok. Çünkü bizim itikadımıza göre, Allahın izni olmadan hiçbir şey hiç bir zarar yapamaz. Korkmayalım derken o kelime bizim içindir. İmansızlar tir tir titresinler. Biz tedbirimizi aldıktan sonra. Allaha teslim olacağız.

Görünen o ki; Rabbimiz yeni bir dönem başlatıyor. Bu virüs ile Allah akıllı olanlara kendi Kuvvet ve Kudretini net bir şekilde gösteriyor. Hem de mm karede 500 aded sığan bir virüs ile gösteriyor.

Bu virüsle, Rabbimiz bütün dünyayı dize çöktürüyor Bilhassa zalimliğini göstermek isteyen imansız güçlere! Küreselciymiş, şuymuş buymuş! Onların tamamı lafta kalan şeyler! Neticede Allah’ın dediği oluyor, Şairin dediği bibi: “Taktiri hüda kuvve-i bazu ile dönmez bir şem’a ki Mevla yaka öflemekle.”

Şuan herkes âdeta îtikafa çekildi, onları çektirdi Rabbimiz. Müslümanla maddi kâr yapmak yapmak için daha önce de lazım olan ibadetlerinden noksan kalıyorlardı. Şimdi haydi tamamlayın, manen onlara Allaha diyor. Ortalığı, manevi havayla Allah temizledi, virüse temizletiyor. Günahlı mekanların çoğu kapalı. İster istemez iş noktasında da sıkıntı var tabii olacak. Onlara Rabbimiz yardım eylesin.

Yer yüzü insanın elinde olmadığı kadar temizlendi. İnsan bu temizliği yapması imkânsız. Bu kadar günahlardan temizlenmek insanın elinde değil; Bunu insan düşünemez. Bütün pisliklerden arındık diyemiyoruz ama, azda olsa biraz rahatladık

Her zaman, Bilhassa daha makbul olan geceleyin, yani akşamdan sonra semaya kaldırılan eller yapılan yakarışlar Allah katında makbul olan şeylerdir. Az da olsa bu günlerde daha önce yapamadıkları yakarışları şimdi yapıyorlar.

Evet zahiren Kâbe kapalı, Camilerimiz kapalı, hüzün veriyor ama. Bunlar Hüdeybiye andlaşması gibi düşünelim, sonu hayır, hayır olacak inşaallah. Günahkârlar pişman olmasalar da, biz bu hadiseden büyük ders aldık.

Bakınız. Avrupa Birliği çatırdıyor. Amerika tutuşmaya başladı. Koca devletler bir virüse mağlup oldu.

Türkiye’mizin yaptığı yardımlar mesela: İspanya-İtalya, ve bizlere düşman olan Amerika ve İngiltere gibilere de sıhhı malzemeler gönderen devletimiz insanlık için örnek bir ülke olduğunu göstermiştir..

Fazla değil yüz sene gibi yakın bir zamana kadar yıkanmak temizlenmek gibi nezafet onlarda yoktu. Temizlikle ilğili, islam kanunlarını onlara o zaman öğrettiğimiz gibi, bu günde abdest gusül ve yemekten önce ve yamekten sonra el yıkamak gibi sünnet olan dinin temizlik kanunlarını Müslümanların dine uyması ile nezafet sayesinde bu virüsten bizler daha az zarar gördük. Dış ülkelere yardım etmekle, menfaati düşünmeden insanlığa hizmeti devletimizi değeri onun, dindarlığından geldiğini, dinsiz olanlar da gördüler, bu hasletlerle ecnebilerin sevgisini üzerimize daha çok çektik.

Bu da bir sebeptir ki Allah’ın izniyle biz bu veba hastalığını az hasarla atlatacağız İnşaAllah. Bizim imandan gelen yaptıklarımız, öyle tamirlere, öyle fütuhatlara vesile olacak ki! Zamanla göreceğiz Allah’ın izniyle.

Şu an; her devlet bir yerde kabuğuna çekildi, bu süre zarfında Türkiye’miz evet kendi kendine yetecek, hatta daha ötesi olacak başka başka devletlerin dikkatini de çekecek… İha-Siha tarzı şeyleri kendimiz üretmeye başladığımız gibi yurtdışından gelip monte ederek kendi markamız diye sattığımız nice şeyleri de tamamen kendimiz üretmeye başlayacağız İnşaAllah, çünkü iş başa düştü. Ve böyle bir potansiyelimiz var oldu. Bu da Allahın yardımıyla ve Allah’ın izniyle oldu ve olacak İnşaAllah.

Arkadaşlar bunlar olur olmaz, boş hadiseler değil!  Allah’ın izniyle gelmeye başlayan, gelecek günler.  Bize düşen bu süre zarfında kendimizi yetiştirmek, istiğfâr etmek, İhlaslı dualar. Hem maddi hemde manevi yönde muvaffak olmamıza sebep olacaktır Allahın izniyle. Ailemizle daha kaliteli, maneviyatlı zamanlar geçirmek. Zorda darda kalanlara yardım etmek ve devletimizle bütünleşmek yolunda cesaretli adımlar atmak için yardımlar olacaktır İnşaAllah.

Yani, Korona virüs imtihanını hem kendi adımıza hemde milletimiz adına hayırlara çevirmeye çalışmak lazım ve elzemdir.

Ne demişti Risale-i Nur eserlerinin müellifi Üstad Bediüzzaman Hazretleri:

“Ben dünyaya işittirecek derecede kanaat-i kat’iyemle derim: İstikbal, yalnız ve yalnız İslamiyetin olacak. Ve hakim, hakaik-i Kur’aniye ve imaniye olacak. Öyleyse, şimdiki kader-i İlahi; kısmetimize razı olmalıyız ki, bize parlak bir istikbal, ecnebilere müşevveş (karışık) bir mazi düşmüş.”

Şimdi o günlerin ayak sesleri. Çünkü küfre verilen müddet bitti, bitiyor. Sevinelim, dualar edelim. Ve o parlak istikbale erişebilmek için: Bir tuğlamız, çorbada tuz olma gibi: Yani fazla vermeye kudretimiz yoksa: ON lira vermekten çekinmeyelim, o azını ver çok kazan. Yanı davamıza muvaffak olmak için gayretli, dualı olalım İnşaallah!

Evet bu maddi virüs, hem de maddi hemde manevi nice virüsleri imha edecek Allahın izniyle… Kur’anı Kerimin (Sebe Süresi ondörüncü Ayet ile Korona virüsü (Ebced ve cifir hesabi ile) Noksansız 2020 senesine isabet edeceğini Allah bildiğini bize bildirdiğini aşağıdaki yazılarda göreceksiniz. Latin harflerinde yoktur ama: Kur’an harfleri: Her bir harfın farklı değer vardır vardır. Mesela elif 1, lam 30, Dad 800 ve saire.
Acib bir tevafuk: “دابة الارض” Dabbetü’l-arz ebcedi olarak 1441 ederek koronavirüs çıkış tarihine tam işaret ediyor. (اللە اعلم بالصواب) Doğrusunu ancak Allah bilir.
د : 4 ا : 1  ب : 2 ب : 2 ة : 400 ا : 1ل : 30 ا : 1 ر : 200ض : 800
Yekûn: 1441

Abdülkadir Haktanır

İnsanın kalp gözü körleşirse ne olur

Bakın ne hale düştük! Yaklaşık bütün dünyada insanlara saldıran öldürücü mikrop olan Korona virüsten herkes tedirgin olduğu halde: Her varlığı yoktan var eden Allah’ın haber vermesi ile: Bu dünyada Allah’a ve Peygamberimize inanmayan ateistlere sonsuz azabı çekmek için cehennem ateşine girecekleri kesindir diyen Allah ve Allah’ın kelamı Kur’anı Kerimde bize bildirdiği halde: insanların çoğu dinimize inanmadıklarını işleri ile gösterdikleri halde, öldükten sonra dirilmek gibi bir şey yokmuş gibi yaşıyorlar.

Bu imansızlar, ölümden kurtulamayacakları kesin olduğu halde imansız kalan ne kendileri için ne anne babaları için, ne evlatları için, hiç mi hiç ağlamıyorlar rahat gezip tozuyorlar. Ağlamak şöyle dursun hiç çekinmeden bol bol gülüyorlar. Bunların bu haline güler misin, ağlar mısın; siz anlatın?

Evet, nasıl bir zamanda yaşadığımızı öğrenmek için bu hakikatleri sizlere anlatayım: Bir hocanın haberi ile Hazreti Ademden günümüze kadar bütün Peygamberler yaşadığımız devrin şerrinden onlarda Allaha sığınmışlar. Hele bizim Peygamberimiz a.s.m’ın emri ile 1400 sene bütün iyi insan yaşadığımız devrin şerrinden her namazdan sonra Allaha sığınmışlar. Bu hakikati Üstadımız Hazretleri: “Allahümme ecirna min fitneti âhirüz-zama ve min fitneti-l messıhid-decali ves-süfyan” kelimesi ile teyid ve te’kid ediyor.

Basit bir nezleden doktora giden kimse endişe ile gider. Uykusunu kaçıran öksürükten doktora gidenin endişesi artar. Hele verem hastalığına, tifüs hastalığına, kanser hastalığına yakalananların hali çok kötüdür değil mi?

Efendi doktorlar hastayı rahatsız etmemek için, ilaç yazarlar ve hastaya anlatmamak şartı ile hastalığın sonucunu hastaya anlatmayı müsaade etmezler. Ama bazı doktorlar müstesna, onlar hiç çekinmeden: Bu hastalığın yok olması imkânsızdır derler ve bir kaç gün sonra ölüm günü gelebilir lafını çekinmeden ederler. Düşünün bu kimsenin halini.

Fakat, madem herkesin öleceği gibi ben de öleceğim demek imansız için çok tehlikeli hal, o zavallılar; imanlı gibi öldükten sonra, tekrar dirileceğine inanmadığı için, ölmek istemez, kafasında: Ya imanlıların dediği gibi: Öldükten sonra tekrar dirilip o cehenneme girmek için, o sonsuz cehennem azabıyla cezalanırsam? Ne olur halim, endişesi ile yaşar.

Evet, bahsettiğim hali ateistler ve imanı olsa da günaha boğulanların hali ne olur hadisesini, Hazreti Ali kerremallahu veche bir Yahudi ile, tartışırken Yahudiye demiş: “Eğer öldükten sonra dirilmek yoksa ben ne kaybederim? Yahudi kaybedersin demiş. Çünkü: Sen ibadet ederken o kadar zahmet çekiyorsun. Hazreti Ali demiş ben ibadet ederken hiç zahmet hissetmiyorum. Aynı ekmek parası için çalışan biri hissetmediği gibi. Çünkü hem kendini, hem evdekileri ekmek sıkıntısından kurtarmış oluyor. Onunla beraber, ekmek parası için çalışan, yalnız günlük evin idaresinin derdini giderir. Ben ibadet ederken sonsuz bir mutluluğu ve rahatlığı kazanma sevincini yaşıyorum. Bunu da sana bildiriyorum der: Ben bu dünya gözü ile cenneti görsem de, benim inancım artmaz. Anladın mı ben nasıl bir rahatlık ile ibadetimi yapıyorum. Evet ben hiç şüphesiz cennet ile cehennemin varlığına inandım. Peki sana göre o ebedi hayat varsa? O zaman senin halin ne olur? Ateşte yanmayı nasıl kabul edebilirsin Senin halin ne olur? Ben ne kaybediyorum ki o azıcık ibadetlerimi zevkle yapıyorum der. Yahudi dayanamaz defolur gider..”

Siz bana anlatın: Korona virüs kimi rahatsız ediyor? O Ateisti ve imanı zayıf olanı rahatsız eder. İmanı sağlam olanı asla rahatsız etmez. Çünkü o, her şey onun elinde olan bir Allah’a ve insan makînesinin kullanma kılavuzu olan Kur’anı Kerime hiş şüphesiz inandığı için. Her problemini onunla çözer. Müminin Kur’anı Kerim hakkında en ufak bir şüphesi yoktur. Onun kalbinde ateist ve deistler gibi şüphe yoktur. Herhangi bir fırtına, olumsuz sel, zelzele, taun ve virüs gibi vebalar-bulaşıcı hastalıklar ve bunlara benzer başka sıkıntı ve dertler hakiki mümini sarsmaz.

Mümin her zaman korktuğu, bilmeyerek veya nefsin ve şeytanın aldatmalarına aldanarak her hangi bir günah kendinde varsa, Allah’ın onları bağışlamasını ister. Bugün en çok insanların aldandığı, büyük bir kalabalığın onun gibi sapık yolda gitmeleridir. Halbuki, uydum kalabalığa fikri insana en ufak bir fayda vermez. Diyelim büyük bir kalabalık denize atlıyor. Sen yüzmesini bilmezsen nasıl denize atlarsın?

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır