Kategori arşivi: Günlük Paylaşımlar

Dünyevi Makamlar ve Vali Umeyr’in Dünyalığı

Uzun zamandır yazı yazamıyordum.İnsanda bazen bir inkıbaz hali oluyor.Bir şeyler yazmak istersin fakat kalemi eline alıp yazmak bazen sana çok ağır bir iş gelir.İşte böyle bir haleti ruhiyedeyim.Ancak etrafta yavaş yavaş siyasetin ısınmaya başladığı bir dönemde insanların siyasete olan merakı ve bu kadar siyasetin toplumda alıcı bulması bana bir kaç cümle yazmam gerektiği düşüncesine sevk etti.kibir-294x300
İnsanlar maalesef kabiliyeti olan, olmayan,cahil,münevver herkes makam peşinde. Alacağı görevin manevi yükünü düşünmeden tartmadan göreve talip oluyor.İnsanların bu kadar siyasete meyil etmeleri ve makam hastalıkları geçen gün okuduğum Hz Ömer döneminde yaşanmış bir olayı hatırlattı.Olayı size aktarmak istiyorum:
Umeyr bin Sa’d el-Ensârî, Hz. Ömer’in Humus’a vali tayin ettiği kişi idi. Göreve başlamasının üzerinden bir yıl geçtiği halde ondan bir haber gelmeyince, Hz. Ömer “Ben Umeyr’in bize ihanet etmiş olmasından şüpheleniyorum” diyerek onu Medine’ye çağırttı. Gelirken, ganimetlerden toplayabildiğini de beraberinde getirmesini istedi.
Vali Umeyr, mektubu alır almaz yol azığını dağarcığına koydu, ibriği ile su kabını ve asâsını alarak yola koyuldu. Humus’tan Medine’ye kadar yürüyerek geldiğinde saçı sakalı birbirine karışmış, toz toprak içinde kalmıştı.
Halife Ömer ona “Durumun nedir?” diye sorduğunda, Vali Umeyr “Gördüğün gibi,” cevabını verdi. “Vücudum sıhhatli, kanım tertemiz. Dünyayı da boynuzlarından tutmuş, arkamdan sürüklüyorum.”
Hz. Ömer beraberinde ne getirdiğini sordu. Umeyr de elindekileri gösterdi. “Acıkınca dağarcığımdan yiyorum,” dedi. “Su kabında üstümü, başımızı yıkıyorum. İbrikten su içip abdest alıyorum. Allah’a yemin ederim ki dünya malı olarak yanımda bunlardan başka birşey yok.”
“Peki, Humus’tan buraya kadar yaya mı geldin?”
“Evet.”
“Sana bineğini verebilecek bir arkadaşın da mı yoktu?”
“Kimse vermedi, ben de istemedim.”
Halife Ömer “Yanından geldiğin Müslümanlar ne kötü insanlarmış!” dediğinde, Umeyr “Allah’tan kork, ey Ömer,” diye cevap verdi. “Yüce Allah sana insanların arkasından konuşmayı yasaklamamış mıdır?”
Hz. Ömer “Peki, senden istediğimiz şeyler nerede?” diye sordu.
“Eğer seni üzmekten korkmasaydım daha önce haber verecektim,” dedi Umeyr. “Beni gönderdiğinde oradaki iyi insanları bir araya getirdim; sonra da ganimetleri toplamaları için onların herbirini bir yere gönderdim. Getirdikleri malları da verilmesi gereken yerlere verdim ve elimde hiçbir şey kalmadı. Eğer kalsaydı mutlaka getirirdim.”
“Şimdi sen bize hiçbir şey getirmedin mi?”
“Hayır.”
“O halde seni yine aynı göreve getiriyorum.”
“Hayır,” dedi Umeyr. “Artık bitti. Bundan böyle ne senden, ne de daha sonra gelecek halifelerden hiçbir görev kabul etmeyeceğim. Allah’a yemin ederim ki, o kadar uğraştığım halde yine kendimi bu görevin kötülüklerinden koruyamadım; bir keresinde bir Hıristiyana ‘Allah seni seni rezil etsin’ demiş bulundum. Ey Ömer, bu felâketi benim başıma sen getirdin.”
Umeyr bu sözleri söyledikten sonra çıktı, Medine’nin birkaç kilometre uzağındaki evine döndü. Valilik görevini boşaltmak için tekrar Humus’a kadar gitmesine gerek yoktu; bütün eşyası zaten yanındaydı.
***
Umeyr gittikten sonra, Hz. Ömer’in içi yine rahat etmemişti. “Ben hâlâ onun ihanet etmiş olabileceğinden kuşkulanıyorum” dedi ve Hâris isminde birisini yüz dinarla Umeyr’in evine yolladı. “Git, onun misafiri ol,” dedi. “Eğer servet sahibi olduğuna dair bir belirti görürsen bize haber getir. Aksi takdirde yüz dinarı ona ver.”
Hâris, Umeyr’in yanında üç gün misafir kaldı. Bu süre içinde Hâris ve ev halkı, günde bir ekmeği paylaşmışlardı. Hâris evden ayrılırken Umeyr’e yüz dinarı vermek istediyse de o bunu kabul etmedi. “Benim bunlara ihtiyacım yok; sen o parayı yine Mü’minlerin Emirine götür” dedi. Sonra ısrar üzerine parayı aldıysa da, hemen fakirlere dağıttı.
Hâris’ten durumu öğrenen Halife Ömer, Umeyr’i çağırtarak ona yüz dinarı ne yaptığını sorduğunda, “Ne yaptımsa yaptım; niçin soruyorsun?” cevabını aldı. Allah adına yemin verdirerek ondan yüz dinarı fakirlere dağıttığını öğrenince, “Allah senden razı olsun” dedi ve ona bir yük yiyecek ile iki elbise verilmesini emretti.
Umeyr, “Yiyecekler kalsın, çünkü ihtiyacım yok” dedi ve sadece elbiseleri aldı. Çünkü elbiseye ihtiyacı olan birisini tanıyordu.
– Sade Hayat‘tan alıntı (Hayatü’s-Sahâbe’den naklen)
Evet Hz Ömer’in halifeliği döneminde yaşanan bu olayı okuyan bir insan bence mevki ,makam talep ediyorsa bir kez daha düşünür.Çünkü dünyevi makamlar bir Müslüman için manevi ağırlığı çok ağır olan bir yüktür.

Cuma Duası.. Cumamız Mübarek Olsun!

Hz.İmam Zeynelabidin (RA)’dan Tövbe Duası

ALLAH’ım, senden (bir şey) istememe üç haslet engel oluyor; bir haslet de senden (bir şey) istemeye itiyor beni.

(Rabbim,) Yerine getirmediğim, getirmekte ağır davrandığım emirlerine, tereddüt etmeden işlediğim yasaklarına ve şükrünü eda etmekte kusur ettiğim nimetlerine bakınca, senden (bir şey) istemeye utanıyorum. Sana yönelenlere, hüsnü zanla dergâhına gelenlere olan lütuf ve fazlını görünce de, senden istekte bulunmaya cüret ediyorum. Çünkü, senin bütün ihsanların bir lütuf, bütün nimetlerin karşılıksız bir bağıştır.

Ey mâbudum, şimdi ben, zilletle boyun eğmiş bir halde izzet kapının önünde durmuş, çoluk çocuğu çok, fakr-u zaruret içindeki biri gibi utanarak senden (lütuf ve merhametini) dileniyorum ve itiraf ediyorum ki, bana ihsanda bulunduğun zaman sana karşı gelmemeye gayret etmekten başka bir şey yapmış değilim ve hiçbir zaman da senin lütuf ve fazlından mahrum kalmamışım.

Şimdi ey Rabbim, katında kötü şeyler kazandığımı ikrar etmek, bana bir yarar sağlar mı? Çirkin işler yaptığımı itiraf etmek, beni senden (senin azabından) kurtarır mı? Yoksa, bulunduğum durum itibariyle gazabını mı hakkettim?! Yoksa seni çağırırken gazabınla mı cevap vereceksin?!

Seni tenzih ediyorum! Tövbe kapısını yüzüme açık bıraktıktan sonra senden ümit kesmem. Aksine, günahları büyük, bahtı dönmüş, amel zamanının bittiğini, ömrünün sona erdiğini görüp senden kurtulamayacağını, senden kaçamayacağını anlayınca, tertemiz bir kalple sana dönüp ihlasla tövbe eden, sonra da karşında eğilip bükülerek, başını aşağı salarak, korkudan dizleri titreyerek gözyaşları suratını ıslatmış bir halde kısık bir sesle seni çağıran, sana yalvaran, kendine zulmetmiş, Rabbinin saygınlığını küçümsemiş hakir bir kul gibi; “ey merhametlilerin en merhametlisi; ey merhamet arayanların yöneldiği en merhametli zat; ey mağfiret dileyenlerin etrafında dolaştığı en şefkatli Zât-ı Kibriya; ey affı cezalandırmasından çok olan; ey rızası gazabından bol olan; ey güzel affıyla yaratıklarına minnet koyan; ey kullarını tövbelerinin kabul olacağına alıştıran; ey kötülerin tövbeyle ıslah olmalarını sağlayan; ey kullarının az amellerine razı olan; ey onların az amellerine çok mükâfat veren; ey dualarına icabet etmeyi onlar için tazmin eden ve ey lütfuyla onlara en iyi ödülü vereceğini vaad eden (yüce ALLAH)!” diyerek seni çağırırım, sana yalvarırım. Çünkü ben, sana isyan edip de bağışladığın en isyankâr, mazeret gösterip de mazur gördüğün en kötü ve tövbe edip de tövbesini kabul ettiğin en zalim kişi değilim.

Buradan sana yönelerek, kaçırdığı fırsatlara pişman olan; devşirdiği günahlardan korkan; yaptıklarından utanç duyan; senin indinde büyük günahı affetmenin büyük bir şey olmadığını, bunun sana göre kolay bir iş olduğunu, hadsiz hesapsız suçlara göz yumabileceğini bilen ve sana en sevimli kulun; sana karşı büyüklük taslamayı terkeden, günahlardan sakınan ve sürekli bağışlanma talebinde bulunan kul olduğunun bilincinde olan biri olarak tövbe ediyorum.

(Ey Rabbim,) Büyüklük taslamaktan, günahlara devam etmekten sana sığınırım. Kusur ettiğim hususlarda senden bağışlanmamı dilerim. Âciz olduğum, güç yetiremediğim konularda senden yardım isterim.

ALLAH’ım, MUHAMMED ve âline salat eyle ve üzerime farz ettiklerini bana bağışla; hakkettiğim cezalandırmalarından beni kurtar; günah ehlinin korktuğu (cehennem azabı)ndan bana güvence ver. Çünkü sen, af ile dolusun; mağfiret için umulansın; bağışlama ile tanınmışsın; hacetimi senden başka kimseden dilemem; günahımı senden başka bağışlayacak olan yoktur. Her türlü eksiklik sıfatından münezzehsin sen. Senden başka kimse bana zarar veremez, senden başka kimseden korkmam. Hiç şüphesiz, sen takva ehlisin; mağfiret ehlisin. MUHAMMED ve âline salat eyle ve hacetimi gider, dileğimi kabul et; günahımı bağışla, korkumu güvene çevir. Hiç kuşku yok, sen her şeye kadirsin ve bunlar sana pek kolaydır.
Âmin, ya Rabbe’l-âlemin.

www.NurNet.Org

Cuma Duası.. Cumamız Mübarek Olsun!

 Peygamber Efendimiz(ASM)’ın Cenab-ı Hakk’a sığınmakla ilgili hadislerinde geçen dua mealleri:

“Allah’ım! Cehennem azabından Sana sığınırım, kabir azabından Sana sığınırım. Mesih deccalin şerrinden Sana sığınırım. Hayatın ve ölümün fitnelerinden Sana sığınırım.”

“Cebrail, Mikail ve İsrafil’in Rabbi olan Allah’ım kızgın ateşten ve kabir azabından Sana sığınırım.”

“Allah’ım! Yaptıklarımın ve yapmadıklarımın şerrinden Sana sığınırım.”

“Allah’ım! Yüksekten düşmekten, yıkıntı altında kalmaktan, suda boğulmaktan, yangından Sana sığınırım. Son nefesimde şeytanın gelip beni aldatmasından senin yolunda savaşırken düşmandan kaçarken ölmekten ve zehirli hayvanların sokarak öldürmelerinden Sana sığınırım.”

“Azabından affına sığınırım, gazabından rızana sığınırım. Senden Sana sığınırım.”

“Allah’ım! Beni bağışla, bana hidayet ver, beni rızıklandır, bana afiyet ver.”

“Allah’ım! Acizlikten, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, ihtiyarlığın bunaklığından, kabir azabından Sana sığınırım. Allah’ım! Nefsime takva bilinci -Sana karşı sorumluluk bilinci- ver, nefsimi günahlardan temizle. Sen temizleyenlerin en hayırlısısın sen o nefsin dostu ve mevlasısın. Allah’ım! Doymayan aç gözlü nefisten, korkmayan kalbten, faydasız ilimden ve kabul olunmayan duadan Sana sığınırım.”

“Bismillah Rabbim ayağımın kaymasından, Sapıtmaktan, zulmetmekten ve zulme uğramaktan, cahillik etmekten ve cahillikle itham olunmaktan Sana sığınırım.”

AMİN AMİN AMİN VESSALATU VESSELAMU ALA SEYYİDİNA MUHAMMEDİN VE ALA ALİ VE SAHBİHİ SEYYİDİNA MUHAMMED…

www.NurNet.Org

Cuma Duası.. Cumamız Mübarek Olsun!

Peygamber Efendimiz(ASM)’ın Cenab-ı Hakk’a sığınmakla ilgili hadislerinde geçen dua mealleri:

“Allah’ım! Cimrilikten Sana sığınırım. Korkaklıktan Sana sığınırım. İhtiyarlığın kötü durumlarına düşmekten de Sana sığınırım. Dünyanın fitnesinden ve kabir azabından da Sana sığınırım.”

“Allah’ım! Kulağımın, gözümün, dilimin, kalbimin ve şehvetimin şerrinden Sana sığınırım”

“Allah’ım! Küfürden, fakirlikten Sana sığınırım.”

 “Bismillah Rabbim! Ayağımın kaymasından, sapıklıktan, zulmetmekten ve zulme uğramaktan, cahillikten ve cahillikle itham olunmaktan Sana sığınırım.”

“Allah’ım her türlü borç sıkıntısından, düşmanın galib gelmesinden ve düşmanların sevinmesinden Sana sığınırım.”

“Allah’ım! Tembellikten, aşırı ihtiyarlıktan, korkaklıktan, acizlikten, hayatın ve ölümün fitnelerinden Sana sığınırım.”

“Allah’ım! tembellikten, aşırı ihtiyarlıktan, borçtan, günaha girmekten Sana sığınırım. Mesih Deccal’in şerrinden Sana sığınırım. Kabir azabından Sana sığınırım, Cehennem azabından Sana sığınırım.”

“Allah’ım! Delilikten, cüzzam hastalığından, alaca hastalığından ve her türlü kötü hastalıktan Sana sığınırım.”

“Allah’ım! Cimrilikten Sana sığınırım, korkaklıktan Sana sığınırım, kötü bir hayat sürmekten Sana sığınırım, kalbin fitnesinden Sana sığınırım ve kabir azabından da Sana sığınırım.”

“Allah’ım! Yolculuğun yorgunluk ve sıkıntılarından, kötü bir şekilde dönmekten; iyi durum ve hallerden kötü hallere ve durumlara düşmekten, mazlumun bedduasından, mal ve aileye gelecek kötü görüntülerden de Sana sığınırım.”

“Allah’ım! Yolculukta tek yoldaş Sensin aile ve malı emanet edecek tek vekil sensin. Allah’ım! Yolculuğun yorgunluklarından ve sıkıntılı hallerinden ve kötü sonuçlarla dönmekten Sana sığınırım.”

“Allah’ım! İhtiyarlıktan, üzüntüden, acizlikten, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, borç sıkıntısından ve insanların yapacakları her türlü haksızlıklardan Sana sığınırım.”

Amin. Amin. Velhamdülillahi Rabb-il Alemin.

Ömer Hayyam’a Bekir Özcan’dan Nazire-1

Ne ideoloji, ne de Hayyam’a cevaptır
Edebiyat’da, şiir’de; hüner ‘sanattır’
Nakşı görüp de, görmez ise nakkaşı
O, bu dünyadaki en büyük ahmaktır

Bekir Özcan
……………………………………….

Bir geldi mi derin ölüm uykusu,
Biter bu dünyanın dedi – kodusu.
Ölmeden bir haber bekler insanlar
İyi ama oradan kimlerin haberi var?

Ömer Hayyam
………………………………………..

Araştır bu hayat bize nereden geldi?
Ölümü de işte, ‘o’ yaratıp gönderdi?
Değil mi bu insanlığın en büyük derdi?
Hayatı veren, ölümle haber verdi şimdi!

Bekir Özcan
…………………………………

Beni özene bezene yaratan kim? Sen.
Ne yapacağımı da yazmışsın önceden
Demek günah işleten de sensin bana
Öyleyse nedir bu cennet cehennem?

Ömer Hayyam
…………………………………

En güzel sıfatla yaratıp bizi, verdi hayat
Sanatkarın cinsinden olur mu hiç sanat?
Biliniyordu karıştırılacak binlerce halt
Sana işte Cennet Cehennem, istediğinde yat

Bekir Özcan
………………………………….

İçin temiz olmadıktan sonra,
Hacı hoca olmuşsun, kaç para?
Hırka, tespih, post, seccade güzel
İyi ama Tanrı kanar mı bunlara?

Ömer Hayyam
………………………………….

Bal küpünden sirke sızmaz
İç temizliğini, dil anlatamaz
Mümin, kardeşini yanıltamaz
Yapsa eğer, Allah’ı kandıramaz

Bekir Özcan
………………………………..

Felek ne cömert aşağılık insanlara!
Han hamam, dolap, değirmen onlara…
Onurunu satan insanlar var dünyada
Sen gel de, çüş deme böyle adamlara.

Ömer Hayyam
………………………………

Kainatta, önümüzde her çeşit nimet
Vereni tanımıyor o zalim namert
‘Oha’ dan ‘çüş’ ten anlamaz o meret
Adam, ‘insanlığı’ yitirmiş budur asıl dert

 

Bekir Özcan

www.NurNet.org