Kategori arşivi: Seçtiklerimiz

İncinme, Kırılma!

İnsan âleminin tarifini yapabilmek, yorumlayabilmek çok zordur. Bir pazılın parçaları gibi birbirine eşleşecek sabit parçaları yoktur çünkü. Birçok parça birçok parçanın eşi olabilmektedir bu pazılda. Parçalar bütün olduğundaysa her parça başka bir mana ve rengi ifade etmektedir.

Bir insanın hayatında pek çok insan bulunmaktadır. Hayat tarzı, mevkii birbirinden farklı olan. Bütün bunlar pazılın parçasıdır.

Her birimizin hayatı çeşitli renklerde ve farklı şiddetlerde sarsılmaktadır. Bu çalkalanmalar insan hayatını dengeye getirmektedir. Bu hadiseler yaşanırken insan ne kadar az incinir, kırılır, yıpranmaya gayret ederse o nispette istikametini muhafaza edecektir.

Hayatın hadiseleri şüphesiz ki, hepimizi yıpratıyor. Nice köklü dostluklar çatırdıyor, yıkılıyor, rencide oluyor. Hepimizin hayat hikâyesi bununla doludur.

Hayat hikâyemizde yeni dostluklar kurabilmek, kurulanları devam ettirebilmekse pazılın diğer parçalarından incinmemek, alınmamak ve kırılmamaktan geçmektedir.

İçtimai hayatın ve hizmet hayatının selametle ve istikametle devamı için bu şarttır.

Ferdîlerşen ve yalnızlaşan insanlar her türlü etkiye ve yönlendirilmeye açık hale gelmektedir. Çok tehlikeli sulara yelken açmaktadır. Toplum hayatından kendini soyutlamak belki en kolay yollardan birisidir. İnsanları belli yönlere kanalize etmek isteyenlerin ilk hamlesi budur. Yalnızlaştır ve yönet.

Hayatın her alanında, sahasında insanlar her şeye rağmen kenetlenmeyi, incinmemeyi, kırılıp alınmamayı öğrenmek ve becerebilmeye mecburdur.

İncinen, kırılan yalnızlaşır; yalnızlaşan insan her türlü hataya açıktır.

Selam ve dua ile

Muhammed Numan ÖZEL

Fikren muktedir olmak-2

Fikren muktedir olmak-2 

İnsan, mevzuu yazılarımızın temelini teşkil ettiği bedihidir. Çünkü on sekiz bin alem hülasa olarak bizlerde dercedilmiştir ve marifetullah basamakları insanın kendini tanımasıyla adımlanmaktadır. Bu sebeple yazılarımız aynı noktaya doğru gitmektedir. Bu sebeple biz de kendimizce bu antika sanat eserine dair sarf-ı kelam ve kalem etmeye çalışıyoruz. 

Okuduklarımız, gördüklerimiz ve yorumlayıp hayatımıza kattığımız şeylerle aklımıza açılan kapıdan geçen manaları gösteriyoruz.  

“Bedahet derecesinde bir alâmet-i Kıyamet görülse, herkes tasdike muztar olsa; o vakit kömür gibi bir istidad, elmas gibi bir istidad ile beraber kalır. Sırr-ı teklif ve netice-i imtihan zayi’ olur.” (Sözler, 341) 

Sadece insan kendi istidatlarını kabiliyete inkılab ettirmekle mükellef değildir. Çünkü insan içtimai hayatın içinde yorulan ve yoğrulan sosyal bir mahlûktur. İnsanın kaderi olduğu gibi birbirine bağlı kaderler de var şu hayatta. Bu sebeple kendi köşesine çekilip şahsi kemâlat peşinde koşmak düşüncesi çok ama çok yanlış bir düşünce ve harekettir. 

Birçok şey paylaşmakla artar. Bunları herkes kendisine göre yorumlar. Bizler de Asr Suresini esas alıyoruz, salahiyet, hakkı ve sabrı tavsiye etmeyi. 

Fikren muktedir olabilmenin yolu, bu yolda yürürken fikren muktedir olmayı hedeflemiş insanlarla beraber yürümek ve bunu gaye edinmiş hür fikirli, taassuba karşı ve müstebid olmayan kimselerin sayısını çoğaltmaktır. 

Selam ve dua ile

Muhammed Numan ÖZEL

Kaynak: RisaleHaber

www.NurNet.org

SAHİL-İ SELAMETE ÇIKARTMAK HİZMETİ

SAHİL-İ SELAMETE ÇIKARTMAK HİZMETİ

 

Risale-i Nur hizmeti, ahirzamanda insanları sahil-i selamete çıkartmak için teşekkül etmiş ehl-i sünnet itikad ve amelini muhafaza eden islami harekettir.

Risale-i Nur hizmeti, bir grup değil harekettir. Risale-i Nur Külliyatı, 60’tan fazla dünya diline muhtelif eczaları tercüme edilerek bir hareket haline gelmiştir.

Risale-i Nur, bidat ehline karşı bir saykaldır. Ateizm gibi fikir akımlarına karşı tevhid sancağını en bariz bir şekilde insanlık aleminde dalgalandırmıştır.

Risale-i Nur hizmeti, tevhid sancağını dalgalandırırken kendinden önceki ehl-i sünnet yolunu tutarak bin dört yüz sene önce insanları sahil-i selamete çıkartmak için sebeb-i hilkat-i âlem olan Rasulü Ekrem (asv)’ın nurani yolundan şaşmamıştır. İçine girmeye çalışan bidat ehlini ve fikrine karşı çelikten set olmuş ve müntesiplerini de bunlardan muhafaza etmiştir. Bünyesine girmek isteyen zararlı otları er geç ayıklamıştır.

Risale-i Nur hizmeti, ehl-i sünnet itikad sancağını bu topraklardan söküp atmak ve sancağını kırmak isteyenlere karşı bu toprakları cansiperane müdafa eden bir ferik, bir nefer olarak 1600’den fazla mahkeme ile isbat-ı vücut eden bir serdardır.

Risale-i Nur hizmeti, bu topraklarda sadece ehl-i sünnet sancağını değil islamın tevhid sancağını muhafaza ve müdafaa etmiştir. Bu topraklar irtidat edip mürted olmamışsa Risale-i Nur başta olmak üzere tevhid sancağını tutan ellere minnettardır.

Rabbim bizleri bu minnettarlığın kıymetini ve şuurunu bilenlerden eylesin.

Selam ve dua ile

Muhammed Numan ÖZEL

Risale-i Nur’da bazı tasavvufi ifadeler

Bütün Güzelliklerin Kaynağı İmandır

“Her hakiki hasenat gibi cesaretin dahi membaı imandır, ubudiyettir. Her seyyiat gibi cebanetin dahi menbaı delalettir. Evet, tam münevverü-l kalb bir abidi, kürre-i arz bomba olup patlasa ihtimaldir ki onu korkutmaz. Fakat meşhur bir münevverü-l akıl denilen kalbsiz bir fasık feylesof ise, gökte bir kuyruklu yıldızı görse, yerde titrer. Acaba bu serseri yıldız arzımıza çarpmasın mı der, evhama düşer.” (Söz.19)

Kulluk İnsanın Yaratılışında Varolan Bir Haslettir

“Namazda ruhun ve kalbin ve aklın büyük bir rahatı vardır. Hem cisme de o kadar ağır bir iş değildir. Hem, namaz kılanın diğer mübah dünyevi amelleri güzel bir niyet ile ibadet hükmünü alır. Bu surette bütün sermaye-i ömrünü ahirete mal edebilir. Fani ömrünü bir cihette ibka eder. (Söz.21)

“Namaz kılmak ve büyük günahları işlememek, ne derece hakiki bir vazife-i insaniye ve ne kadar fıtri, münasip bir netice-i hilkat-i beşeriye olduğunu görmek istersen şu temsil-i hihayeciğe bak, dinle…” (Söz.22)

İnsanın Değeri, Öngörüsüyle Doğru Orantılıdır

“Ey nefsim! Eğer hayat-ı dünyeviyeyi gaye-i maksat yapsan ve ona daim çalışsan, en edna bir serçe kuşunun bir neferi hükmünde olursun. Eğer hayat-ı uhreviyeyi gaye-i maksat yapsan ve şuh hayatı dahi ona vesile ve mezra etsen ve ona göre çalışsan, o vakit hayvanatın büyük bir kumandanı hükmünde ve şu dünyada Cenab-ı Hakk’ın nazlı ve niyazdar bir abdi, mükerrem ve muhterem bir misafiri olursun. (Söz.24)

“Ey nefsim ve Ey arkadaşım! Aklınızı başınıza toplayınız. Sermaye- i ömür ve İstida-i hayatınızı hayvan gibi, belki hayvandan çok aşağı bir derecede şu hayat- ı faniyeye ve lezzet-i maddiyeye sarf etmeyiniz. Yoksa, sermayece en ala hayvandan elli derece yüksek olduğunuz halde, en ednasından elli derece aşağı düşersiniz.” (Sözler, 127)

İnsanın İki Yarası ve İki İlacı

“Yaralardan birisi insanı rahatsız eden hadsiz bir acz-i beşeri, diğeri elim nihayetsiz bir fakr-ı insanidir. Bunların tedavisi için gereken iki ilaç ise; biri sabır ile tevekküldür, diğeri ise şükür, kanaat ile talep, dua ve Rezzak-ı Rahim’in rahmetine itimattır. Eğer bir yaşındaki bir çocuğun aklı bulunsa ve ondan sual edilse:

-‘En leziz ve en tatlı haletin nedir?’ belki diyecek:

-‘Aczimi, zaafımı anlayıp, validemin tatlı tokadından korkarak, yine validemin şefkatli sinesine sığındığım halettir.’ Halbuki: Bütün validelerin şefkatleri ancak bir lema-i tecelli-i rahmettir. Bunun içindir ki, kamil insanlar acizde ve havfullah’da öyle bir lezzet bulmuşlar ki, kendi havl ve kuvvetlerinden şiddetle teberi edip, Allah’a acz ile sığınmışlar. Aczi ve havfı kendilerine şefaatçi yapmışlar.” (Söz.32)

Ahirete Endeksli Hayat, Her İki Cihanın Mutluluk Kaynağıdır

Bir Hadis-i Kutsi’de Cenab-ı Hakk şöyle buyurmuş: ‘Kulum beni nasıl tanırsa, onunla öyle muamele ederim’( ). Buna göre ahlaksız ve bedbaht bir adam, su-i zan ve akılsızlığı ile sıkıntılar çekmeye mahkum olur. Güzel ahlaklı olan insan ise, güzel şeyler düşünür, güzel hülyalar görür, kendi kendine ünsiyet eder. Çünkü güzel ahlakı, ona güzel fikir verir, güzel fikir ise her şeyin güzel yönünü gösterir. Kötü ahlak ise, ona kötü fikir verir, kötü fikir ise ona her şeyin kötü yönünü gösterir.

Velhasıl, her kim hayat-ı faniyeyi esas maksat yapsa, zahiren bir cennet içinde de olsa, manen cehennemdedir. Ve her kim hayat-ı bakiyeye ciddi müteveccih ise, saadet-i dareyne mazhardır. Dünyası ne kadar fena ve sıkıntılı olsa da, dünyasını Cennet’in intizar salonu hükmünde gördüğü için, hoş görür, tahammül eder, sabır içinde şükreder. (Söz.35,39)

İnsan Hayatının Gayesi

İnsan hayatının gayesi, mahiyeti, sureti, onun sırr-ı hakikati ve kemal-i saadetini bir derece anlamak için, hayatın gayesini özetleyen aşağıdaki dokuz maddeye dikkatle bakmak gerekir:

İnsana verilen değişik duygularla, Allah’ın sonsuz nimetlerini kavrayıp, şükretmek.

İnsanın fıtratına konulan cihazların anahtarlarıyla, Allah’ın güzel isimlerini anlamaya çalışmak ve bu isimlerin penceresinden Onun Zât-ı Akdesini tanımak.

Allah’ın bin bir isminin ortaya koyduğu sanatların sergilendiği şu dünya fuarında, insanın kendi vücuduna özel olarak takılan o hârika sanatları bilerek hayatınla teşhir edip dışarıya yansıtmak.

Gerek hâl ve gerek kal diliyle Kendi yaratıcısına karşı kulluğunu ilân etmek.

Nasıl bir asker, Pâdişahından aldığı türlü türlü nişanları, resmi vakitlerde takıp pâdişahın nazarında görünmekle onun iltifat-ı âsârını gösterdiği gibi, insanın da Esmâ-i İlâhiyenin birer cilvesi olarak kendisine verilen insanlığa mahsus inceliklerle süslenip, onları lütfeden Allah’ın nazar-ı şühuduna görünmek.

Tüm canlıların kendilerine hayatı bahşeden Allah’a karşı arz ettikleri tahiyyelerini, tesbihatını ve ibadetlerini bilerek müşahede etmek, tefekkürle görüp şehadetle göstermek.

İnsanın hayat makinesine takılan ilim, kudret ve irade gibi sıfatları, küçük çapta bir mukayese ölçüsü ve doğru orantılı olarak kullanıp, kabiliyetleri sınırlı olan sıfatlarıyla, Allah’ın sonsuz ve sınırsız yansımalara sahip sıfatlarını idrak etmek.

Kâinattaki tüm varlıkların kendilerine mahsus dilleriyle Allah’ın birliğine ve rububiyetine dair şahitliklerini gösteren ifadelerini anlamak.

İnsanın hamurunda var olan acizlik, zayıflık, fakirlik ve ihtiyacın ölçüsüyle, ters orantılı olarak, Allah’ın sonsuz kudretini, sonsuz servetini anlamak. (Sözler, 127-128)

Niyazi BEKİ

Kaynak: RisaleHaber

www.NurNet.org

Fikren Muktedir Olmak – 1

Fikren Muktedir Olmak – 1

İnsan, fıtratında var olan istidadları üzerinde durup onları geliştirmeye çalıştıkça o istidadlar inkişaf ederek kabiliyete inkılab eder. Bir sahada kendisini geliştirmek isteyen herkes çalışmalar ve çabalar içerisine girer ve sürekli kendini geliştirmeye çalışır. Güzel konuşmak isteyen birisi diksiyon eğitimi alır, iyi bir ressamın yolu ise küçük bir kağıda karaladığı bir kaç çizikten başlar yolculuğu.

Unutulmamalıdır ki, bin yıllık bir çınar ağacının aslı küçük bir tohumdur. Destanlara geçecek hikayelerde meyil, iştiyak ve incizaplar neticesinde insanın küçük bir hareketiyle başlar. Şayet çeşitli haklı haksız gerekçelerle insan bu küçücük teşebbüsünden vazgeçerse potansiyel olarak elde edebileceği muazzam neticeleri heder etmiş olacaktır yapabileceği küçük bir işi yapmamakla.

İnsan, kendini keşfe çıkmasıyla belki uzun bir serüvenin anahtarını çevirmiş olacaktır. Artık çevrilen anahtar müsbet veya menfi olarak neleri netice vereceği gaybidir, meçhuldür.

İnsanın kendini keşif yolculuğu öncelikle olarak çevresindeki insanların farkındalığı olan şuurlu kimseler olmasından geçmektedir. Şuurlu kimselerle çevrili insanlar da daha çabuk bir süreçte şuurlanması farkındalığının artması çok normaldir.

Aslında şuurlu olarak yapılan işlerden alınan verim veya haz daha fazladır. Mesela çok okumak iyidir; ama şuursuz olarak okunmuşsa verimsizdir, kalitesizdir. Şuurlu olarak az bile okunmuş olsa o okumadan randıman daha fazla elde edilir.

Bu sebeple, her ne yaparsak yapalım şuurlu olarak yapalım. Yaptığımız işlerde ki farkındalığı arttıralım. Çevremizde ya kaliteli insanlar olsun veya çevremizde kaliteli insan biz olalım.

Kalite elbette bedel ister ve ucuz değildir. Bizler de şuurlanma gayreti içersinde olarak farkındalığımızı artırarak bu çabalarımızla kimi zaman vakit, kimi zaman emek, kimi zaman da nakit olarak kaliteyi, şuuru elde edebiliriz.

Hayatın her sahasında kaliteyi hedef tutarak ona yürümek ve bu uzun yürüyüşte çevreden, arkadan gelecek lafı güzaflara itibar etmeden hedefe devam etmek gerekecektir. Çünkü hedeften saptırır insanı bunlarla meşgul olmak zaman israfıdır lafı güzafa cevap vermek.

Selam ve dua ile

Muhammed Numan ÖZEL

Kaynak: RisaleHaber

www.NurNet.org