Her Yeni Gün, Yeni Bir Alemin Kapısıdır

yeni.bir.gunBirinci İkaz

Ey bedbaht nefsim! Acaba ömrün ebedî midir? Hiç kat’î senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın? Sana usanç veren, tevehhüm-ü ebediyettir. Keyf için ebedî dünyada kalacak gibi nazlanıyorsun. Eğer anlasa idin ki, ömrün azdır, hem fâidesiz gidiyor; elbette onun yirmi dörtten birisini, hakiki bir hayat-ı ebediyenin saadetine medâr olacak bir güzel ve hoş ve rahat ve rahmet bir hizmete sarf etmek, usanmak şöyle dursun, belki ciddî bir iştiyak ve hoş bir zevki tahrike sebep olur.

Ey nefis! Bil ki, dünkü gün senin elinden çıktı; yarın ise, senin elinde senet yok ki, ona mâliksin. Öyle ise, hakiki ömrünü bulunduğun gün bil. Lâakal, günün bir saatini ihtiyat akçesi gibi, hakiki istikbâl için teşkil olunan bir sandukça-i uhreviye olan bir mescide veya bir seccâdeye at.

Hem bil ki, her yeni gün, sana, hem herkese bir yeni âlemin kapısıdır.

Eğer namaz kılmazsan, senin o günkü âlemin zulümâtlı ve perişan bir halde gider. Senin aleyhinde âlem-i misâlde şehâdet eder. Zîrâ herkesin, her günde, şu âlemden, bir mahsus âlemi var. Hem o âlemin keyfiyeti o adamın kalbine ve ameline tâbidir.

Nasıl ki aynanda görünen muhteşem bir saray, aynanın rengine bakar. Siyah ise, siyah görünür; kırmızı ise, kırmızı görünür. Hem, onun keyfiyetine bakar; o ayna şişesi düzgün ise sarayı güzel gösterir, düzgün değil ise çirkin gösterir. En nâzik şeyleri kaba gösterdiği misillü, sen kalbinle, aklınla, amelinle, gönlünle kendi âleminin şeklini değiştirirsin; ya aleyhinde, ya lehinde şehâdet ettirebilirsin.

Eğer namazı kılsan, o namazın ile, o âlemin Sâni-i Zülcelâline müteveccih olsan, birden sana bakan âlemin tenevvür eder. Âdetâ, namazın, bir elektrik lâmbası ve namaza niyetin, onun düğmesine dokunması gibi o âlemin zulümâtını dağıtır.

Said Nursi / Sözler

Hz. Muhammed Müzesi açıldı

Es-Selam Aleyke Eyyuha-n Nabi (Sana selam olsun ey peygamber) isimli dev bir projenin parçası olarak açılan müzenin amacı Peygamber efendimizi hayatının tüm aşamalarıyla birlikte anlatmak, o dönemde başta Mekke ve Medine olmak üzere Arap Yarımadasını tüm yönleriyle aktarmak.

Projenin başında bulunan Şeyh Nasır Al Zahrani tarafından tanıtılan müze peygamber efendimiz zamanından izler taşıyor.

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed dönemini insanlara anlatmak için kurulmuş müzede o döneme ait bin 500′den fazla eşya yer alıyor.

Ziyaretçilerin dönemin savaşlarından ev hayatına kadar birçok alanda bilgilendirildiği müzenin en dikkat çekici yanı ise yaklaşık bin 400 yıl öncesine ait bilgilerin son teknoloji ile sunulması…

Bilim adamları tarafından inşa edilmiş en son teknoloji ile donatılan müzenin duvarlarındaki dev ekranlarda farklı bir tur imkanı da sunuluyor.

TurkArabNews.com

‘Sadakat, Sebat ve Metanetle’ Hizmet…

“Risale-i Nur, kendi sadık ve sebatkâr şakirtlerine kazandırdığı çok büyük kâr ve kazanç ve pek çok kıymettar neticeye mukabil fiyat olarak, o şakirtlerden tam ve halis bir sadakat ve daimî ve sarsılmaz bir sebat ister.” (Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lâhikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 88.)

Şunu da unutmamalı: Allah’ın rızası “sayı çokluğunda ve fazla muvaffakıyette” değil, ihlâs iledir. En büyük kuvvet, iktidar, para-zenginlik, makam-mevkide, çok adam kazanmada veya başarıda değil; ihlâstadır. Sık sık okuduğumuz (okumamız gereken) İhlâs Risalesinde şu hakikat terennüm edilir:

“Cenâb-ı Hakk’ın rızası ihlâs ile kazanılır; kesret-i etbâ’ ile ve fazla muvaffakiyetle değildir.” (Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 156.)

İnsanların çoğu dünyanın geçici ve cazibedar yüzüne aldanmış bir şekilde eğlence merkezlerine koşuyor! Bu, bizi “Kalabalıklar orada, biz de oraya gidelim!” anlayışına sürüklememeli.

İlim meclislerine gidenler pek azdır! Ama bizim yerimiz ilim meclisleridir, medrese-i Nuriyelerdir, sohbethanelerdir, zikirhanelerdir! Allah’ın rızası, buralardadır!

Bizim vazifemiz, Bediüzzaman’ın ortaya koyduğu hakikatleri anlamak, özümsemek ve meslek ile meşrebini uygulamaktır. Yeni bir yol, bir hizmet tarzı geliştiremeyiz. Aklımızı karıştıramayız. Üstad karıştırmamış ki, biz niye karıştıralım?

Öğrenci öğretmene akıl veremez, metot öğretemez, öğretmen öğrencisine öğretir. Hasta doktora tavsiyelerde bulunamaz, doktor hastaya bulunur. Talebe, üstadına hizmet stratejisi çizemez.

Öğretmen kitaptaki bilgilere sadık kalarak anlatır. Öğrenciler derse çalışmıyor, zayıf alıyor, diye bundan vazgeçemez. Doktor tıp kurallarına sadık kalarak muayene ile tedavi eder, reçete yazar. Hastalar onu dinlemiyor, diye o ölçülerinden vazgeçemez.

Nur Talebeleri, “sadakat, sebat ve metanetle” Risale-i Nur’un ortaya koyduğu zamanımızdaki Kur’ânî ve Nebevî içtimaî-siyasî ölçü ve prensipleri anlatırlar. İnsanlar dinlemiyorlar, diye bundan vazgeçemezler.

Ali Ferşadoğlu

Nur Postası

Risale-i Nur’u Anlamak İstiyorum

Geçtiğimiz günlerde Risale Ajans’ı ziyaret eden Mustafa Sungur ağabey ile beraber uzun yıllar hizmet eden Sabri Okur ile merhum Mustafa Sungur ağabey başta olmak üzere Risale-i Nur hizmetleri konularında röportaj yaptık.
Bu görüşmemizin üçüncü bölümünü sizlerle paylaşalım:

Risale-i Nur’u anlayamıyorum veya anlaşılmıyor diyenlere ne diyorsunuz?

Bizzat Hüsnü Bayram abi ve Sungur abiden dinledim ortak hatırasıdır:
Ahmet Feyzi abi Gençlik Rehberini getirmiş ve Üstadım demiş bu Gençlik Rehberini bugünkü gençler anlamakta zorlanıyor. Bakın o zaman da aynı problem yani bazı kelimeleri tam anlayamayabiliyorlar bunun altına bir lugat veya az bir şey yapsak böyle izah gibi falan diyince..
Üstad öyle hemen dememiş birden yok.. Yani Üstad önce bir dinliyor adamı muhatabını.
Demiş “Olur.” Hemen ardından “Fakat Risale-i Nur yüksek İmani tefekküri dersi verdiği için onu okuyan talebe o anda nazarını hakikatten kaldırıp alttaki lugata bakar mana bozulur. Onun için ben izin vermiyorum” demiş. Bak alta lugat yazmaya izin vermemiş Üstad.
Bir de Ahmet Feyzi abinin Üstadım hani Gençlik Rehberini biraz izah etsek azda olsa sözüne.
Üstad demiş “ O zaman kardeşim kendi ismini yazarsın kitabın üstüne.” Yani benim ismimi değil de kendi ismini yazarsın o benim kitabım olmaz o zaman demiş.
Risale-i Nur’da şöyle bir sır var onu herkesin bilmesi lazım.
Risale-i Nur Kur’an-ı Hakim’in bu asrın fehmine uygun bir dersi olduğu için Risale-i Nur’da Üstad tecelli ediyor.
Yani o kitap öyle normal bir kitap değil ki.. Akla, kalbe, ruha ve sırra letaife hitap eden bir kitap..
Bir insan Risale-i Nur okuduğu zaman karşısında Üstadı görüyor. Onu artık Üstadla baş başa bırakıyor. Onun kalbini Üstad ikna ediyor. Sen boşuna uğraşmayacaksın. Sen Risale-i Nur’u perdesiz o zata vermeye gayret edeceksin.
Hizmet mi etmek istiyorsun? Risale-i Nur ver..
Hizmet mi etmek istiyorsun? Nur dersaneleri aç..
Hizmet mi etmek istiyorsun? Üç derse gidiyorsan beş derse git..
Hizmet mi etmek istiyorsun? Yirmi sayfa okuyorsan günde 100 sayfa oku.
Yani hizmetin sınırı yok ki..
Ama hizmet deyip mukaddes hizmeti böyle başka şeyleri içine dahil ederek kendi kasır fehmimizi noksan fikrimizi efendim istikbali hatta yarını görmeyecek basiretimizi işin içine koyduğumuz zaman ne olur Allah muhafaza o hizmete güya fayda veriyoruz iyilik yapıyoruz sanırız aslında zarar veririz.
Hani bir tabir var halk arasında ne diyorlar “gölge etme başka ihsan istemez” yani bu Nur dairesinde herkes bunu bilsin ki Risale-i Nurlarla şerefleniliyor. Hiç kimse Risale-i Nur’u şereflendirmiyor.
Kimse gölge yapmasın. Bilsin ki biz burada sadece bu hakikati eğer kardeşlerimize perdesiz ulaştırabilirsek bizim için en büyük bahtiyarlıktır ve en bunu büyük bir bahtiyarlık addetsinler. İşte ağabeylerin bir özelliği varsa belki de en mühim özelliği budur.
Kendi akıllarını kalplerini ruhlarını hepsini Üstada kilitlemişler. Kardeşim Üstad böyle demiş vesselam. Sungur abiden öyle gördük. Biri gelse dese abi şöyle yapsak böyle hizmet olur mu? “Kardeşim biz Üstadtan böyle bir şey görmedik” der keser atar. Ve Üstadtan görmüşse “Üstad bize böyle derdi” der. Yani tamamen Üstad ve Risale-i Nur eksenli.
Ha vesselam eğer böyle yapabileceksek buyurun yapalım. Ama böyle yapamayacaksak hiç boşuna böyle bu hizmetin içine başka şeyler girdirip de hizmetin şeklini mecrasını değiştirmeyelim.
29.12.2012
Risale Ajans

Kaz, Ördek,Tavuk ve Hindilerin şekvası!

31 Aralık Pazartesi günü,1/Ocak Salı gününe bağlayan gece yılbaşı gecesidir. 2012 yılı sonu, 2013 yılın başıdır. Hırıstiyan âleminde hem noel bayramı hem de yılbaşı olarak kutlanmaktadır. Türkiye’de de yılbaşı kutlamaları yapılmaktadır. Bu kutlamalar kültürel bir değerlendirmeyle müslümanları inançlarından uzaklaştırmaya bir zemindir.

Her nedense Hristiyan âlemi için noel baba ve yılbaşı bir değer taşıyabilir. Çünkü: Küsleri, dargınları biraraya getirip barışa, sevgiye ve eğlence yapmaya bir vesiledir. İşyerlerini, evlerinin üst köşelerini süsleyip dini inançları gereği noel baba ve yeni yılı kutlayabilirler. Ama hiçbir ilahi din büyük masrafla, ısrafla, çılgınlıkla içkiyle, kumar ve eğlencelerle bayram ve yılbaşı kutlamaları müsaade etmez. Ne yazık ki hıristiyan dininde bir dini bayram olan noel bayramı böylesi rezaletle kutlanırken müslüman ülkesi olan Türkiye’de de çılgınlıkla yılbaşı kutlamaları yapılmaktadır.

Peygamberimiz(sav):”Bizden başkasına benzemeye çalışanlar bizden değildir.” buyurmuşlardır.1

Gene, Peygamberimiz  (sav) başka bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:”Kendi isteğiyle bir topluluğa benzerse, onlardan olur.” 2

Yılbaşında işyerleri ve ev köşelerini süslemek için çam ağaçlarına yapılan kıyımlar, Cenab-ı Allah’ın insanlara rızık olarak verdiği hindileri bu meşru gıdayı içki sofralarında nameşruleştirerek o mahlûklara da bir kıyım yapmak, hiçbir İlahi dinin esaslarıyla bağdaşmaz.

Allah (cc) rahmet etsin Diyarbakır’da sıddık hoca ismiyle bilinen bir müttaki âlimden işitilen bir hadise:” Rivayette vardır ki: kıyamet gününde ehli cehennemliklerin etrafından bir sürü hindi, kaz, ördek, tavuk vs. toplanır. Cehennemliklere “dünyada bizi yediniz,bizimle gıdanızı aldınız,neden ibadet yapmadınız, bugün hücrelerimizi cehenneme götürüyorsunuz.?” Diye şekvada bulunacaklar. Dünyada bile ”Hattâ deniz dibinde balıklar, cânilerden şekva ederler ki, “İstirahatimizin selbine sebep oldular” diye rivâyet-i sahiha vardır.”3

Bediüzzaman Avrupa’yı taklit edenler için şöyle buyurmaktadır:Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız. Âyâ, Avrupa’nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adâvetten sonra, hangi akılla onların sefahet ve bâtıl efkârlarına ittibâ edip emniyet ediyorsunuz? Yok, yok! Sefihâne taklit edenler, ittibâ değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip kendi kendinizi ve kardeşlerinizi idam ediyorsunuz. Âgâh olunuz ki, siz ahlâksızcasına ittibâ ettikçe, hamiyet dâvâsında yalancılık ediyorsunuz. Çünkü şu surette ittibâınız, milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete bir istihzâdır.”4

 

Üstad, Avrupa ikidir der, Biri, hakiki İsevilikten ilham alarak insanlığın hizmetine çalışan müspet Avrupa, diğeri de maddi felsefenin dalalettinden boğulmuş, insanlığı günah ve zülmete teşfik eden menfi Avrupadır.

Bediüzzamanın yukarıda bozuk ve menfi dediği Avrupa’nın ikinci menfi yüzüdür. Diğer müspet yüzüne düşmanlık göstermek doğru olmaz. Hatta sanatta Avrupa feninden yararlanmak onlarla teşrik–i mesaide bulunmak lazımdır. Menfi Avrupanın ahlaksız ve islamiyetle bağdaşmayan şeylerini yapmayınız, üstadın tenkit ettiği nokta budur.

Netice olarak Avrupadan müslümanlara gelen günah ve sefahatlara karşı korunmak ve muhafazaya çalışmak lazımdır. Avrupanın modalarını kendimize model göstermemek lazımdır. Peygamberimizin müslümanlara ve insanlığa bıraktı iki şey: Biri Kur’an diğeri ise sünnettir. İman ve ahlak dersleri olan Risale-i nuru okumalıyız, okutmasını yaymalıyız ki. Avrupa kâfirlerinin ve Asya munafiklerinin şerinden kurtulalım.Allah’a emanet olunuz.

Rüstem Garzanlı / DİYARBAKIR

Kamu Yönetici

 

KAYNAKLAR                                                                                                                                                                                  

1Tirmizi,istizan,                                                                                                                                     

 2Ebudavut,4031                                                                                                                                    

3-Kastamonu lah.46.mektup                                                                                                                 

 4- Lem’alar, On Yedinci lem’a, Beşinci Nokta.

Dünyanız Nurlansın.

Exit mobile version