Etiket arşivi: Çetin Kılıç

Dünya İslama Muhtaç Dünya Hazreti Muhammed’e Muhtaç

(Değerler 20 Haziran 2016 saat 11;40 itibariyla alınmıştır.)
Bu gün gece saat 00;00 dan 11;40 a kadar dünyada 190.895 insan doğdu.

79.991 insan öldü dünyamızın nüfusu 11 saat 40 dakika içerisinde 110.904 kişi arttı.

Dünyada 768.260.493 insan aç bu gün 11 saat 40 dakika icerisinde açlıktan ölenlerin sayısı 14.983 kişi.

Oysa 654.541.964 kişi obez

Sadece ABD’de obeziteye 244.950.914 dolar, kilo kaybetmek için 92.720.846 dolar harcanmış.

Bu rakamlar www.worldometers.info sitesinden alınan anlık değerlerdir,ilerleyen saatlerde rakamların dahada yükseldiğini görüyoruz.

İslama, müslümanca yaşamaya bunun için mecburuz.

İslamın farzlarını değil Peygamberimiz(sav)efendimizin sünnetini yerine getirmekle bile saatte 15 bin insanın açlıktan ölmesinin önüne geçilmiş olacak.

Sadece yemeklerden doymadan kalkma sünneti yerine getirilse bu insanlar ölmeyecek ,768 milyon insan aç kalmayacak, 1.626.941.506 kişi kilo fazlalığı hastalığına yakalanmayacak.
Milyon dolarlar zayi olmayacak.

Çetin KILIÇ

Dilencilere Para Verilmelimi?

Allah rızası için verilen yardımlar mükafatsız kalmaz. Karşıdakinin ihtiyaç sahibi olup olmaması bu hükmü değiştirmez. Ama mümkün mertebe gerçek muhtaç olanları araştırıp ona göre yardımda bulunmak gerekir.

Dilenen kişiler ya ihtiyar, kötürüm, sakat ve hasta gibi bedenî özürlerinden dolayı iş bulamayan, çalışma imkânından mahrum kimseler veya özürlü olduğu hâlde aza kanaat etmeyip kolayından bol paraya göz dikenler yahut da bedenen sağlam olup, bu yolu bir kazanç ve meslek hâline getirenler.

Ayrıca bu işi meslek edinmiş kimseler tarafından dilendirilmek üzere vücut ve azaları zarar gördürülen istismar edilen çocuk,yaşlı, genç ve kadınlar.

Gerçek ihtiyaç sahiplerini araştırmadan caminin önünde sair yerlerde dilenen bu insanlara yardım etmek bu sektörü desteklemek anlamına gelirmi?

Aileleri tarafından dilendirilen çocuklara para vermek o çocuklara yarardan çok zarar mı getirir? Bu soruların cevabını vicdanlara bırakıp konumuza devam edelim. Dilenmek ancak şu üç kişiye caizdir: Toprağa yapıştıran fakirliğe uğrayana (son derece fakir düşene), altından kalkamayacak derecede borç altına girene, aralarını bulmak için kan parası yüklenen kimseye. Başka bir rivâyette ise dördüncü bir şart getirilir: “Çok acı veren müzmin bir hastalığa kapılan kimse ihtiyacı kadar isteyebilir.”

Hadisten açıkça anlaşılan odur ki, çalışamayacak kadar mağdur, sakat ve özürlü olan kişi, kendisine bakacak bir kimse yoksa, devlet de yardım etmiyorsa, ancak zarurî ihtiyacını telâfi edebilecek kadar başkalarından isteyebilir. Borçluluk hâli de buna eklenmektedir. Bu zarurî hâlin dışında, dilenciliği sırf bir geçim vasıtası haline getirenler büyük bir mes’uliyet altına girmektedir. Nitekim, Peygamber Efendimiz (asm) meslek hâline getirilen dilenciliği şerefsizlik saymış ve şöyle buyurmuştur:

“Her kim malını çoğaltmak için insanlardan mallarını isterse, o ancak ve ancak ateş parçası ister. Artık bunun ister azını, isterse çoğunu ister.”
“Sizden bazıları dilenmekten asla vazgeçmez. En sonunda kıyamet gününde bu şerefsiz kişi, yüzünde bir et parçası kalmaksızın Allah’a kavuşur.”
“Her kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenir durursa, muhakkak bir ateş parçası istemektedir.”
“Sizden birinizin bir kucak odun toplaması, sonra o odun demetini sırtına yüklenip satması, kendisi için verecek, yalnız vermeyecek bir kişiye gidip istemesinden elbette çok daha hayırlıdır. “

Haram işleyenlerin sayısının artmaması için bu tür kimselerin türemesine meydan vermemek lâzımdır. Duhâ Sûresinde geçen “Bir şey isteyeni geri çevirip azarlama.” mealindeki âyet-i kerimeden esas murad, ilmî bir mesele soranı, birşey öğrenmek isteyeni geri çevirmemektir. Yoksa her isteyeni boş çevirmemek şeklinde anlaşılmamalıdır. Ayrıca maddi bir şey isetemek anlamı varsa, zaruretten ve mecburiyetten dolayı isteyenler için olabilir.

İslâm; çalışmayan, tembel tembel oturan, bir lokma ile bir hırkaya rıza gösteren, başkalarına yük olan müslümanları iyi bir müslüman saymamıştır. Yukarıdaki hadis-i şeriflerden anlaşılacağı gibi, dilenmek ve dilenciliği bir meslek hâline getirmek şiddetle yasaklanmıştır.

Dilencilik; tembellik ve halkın yardım duygularını istismardan başka birşey değildir.

İslâm dini kadar insana benliğini, izzetinefsini ve şerefini korumanın yollarını öğreten hiçbir din, hiçbir ahlâkî sistem yoktur. İslâm’a göre ümmetin geleceği, toplumun şeref ve namusu ne kadar önemli ise, kişinin izzetinefsi de o kadar önemlidir ve mutlaka korunması gereken bir şeydir. Her Müslüman bu değerli emâneti korumakla mükelleftir. İşte bu emaneti koruyabilmek için insanlara bütün fazilet yolları gösterilmiş, kötülüklerden sakınmaları emredilmiştir.

Her kötülük insanın benliğinden ve şerefinden bir şeyler alıp götürür. Hiçbir ihtiyacı olmadığı halde el açıp dilenenlerin durumu ise daha kötüdür. Çünkü onlar, dilenmekle, şeref ve itibarlarının kökünden yok olmasına ve âdeta manevî müflis durumuna düşmelerine sebep olurlar. Bunun için fakirlere, acizlere yardımı kuvvetle emreden İslâm, fakir olmayanların, ihtiyaç içinde bulunmayanların dilenmelerini de aynı şiddetle yasaklamıştır.

Hz. Peygamber (asm), bir taraftan dilencilik gibi bir kötülükten müslümanları uzak tutmaya çalışırken, diğer taraftan onlara çalışmayı tavsiye buyurmuş ve hiçbir müslümanın, çalışıp kazanmanın şerefini, dilenmenin zilleti ile değiştirmemesini istemiştir.
Allah yapılan yardımların gerçek sahiplerine ulaşmasını nasip etsin. Amin

Çetin KILIÇ
Kaynak
sorularlaislamiyet

İlim Ve Vicdan

Bir bedevi adam, kızını sağ olarak defnedecek bir kasavet-i vahşiyanede bulunduğu halde, gelip bir saat sohbeti Nebeviye’ye müşerref olur; daha karıncaya ayağını basamaz derecede bir şevkat-i rahimaneyi kesbederdi.

Hem cahil vahşi bir adam, bir gün sohbet-i Nebeviye’ye mazhar olur; sonra Çin ve Hind gibi memleketlere giderdi. Mütemeddin kavimlere muallimi hakaik ve rehberi kemalat olurdu.

Bediüzzaman Hazretleri’nin yirmiyedinci sözde bahsettiği gibi vicdan sahibi olmak için vahşilikten medeniyete geçmek için bir saat sohbeti Nebeviye’de bulunmak yeterli iken muallim olmak ilim sahibi olabilmek için sohbeti Nebeviye’de bir saat değil bir gün olmakla o mertebeye geliniyor, muallim ve ilim sahibi olunabiliyor.

Bediüzzaman Hazretleri bu zamanda da Risale-i Nurlarla bir yıl ciddi meşguliyet ve esaslı okumakla ilim sahibi olabileceğinin yolunu açmıştır. İbadet ve zevk kaynağı olan.

Tam terbiye, iman hakikatleriyle kendimizi techiz etmemizi sağlayan.

Bizleri vatan ve millete hizmet edecek vaziyete getiren.

Gençlerin manevi kurtarıcısı olan.

Hakiki saadete erdiren.

Dünya ikbal ve heveslerin peşinde koşmadıkça peygamberlere en emin varis eden.

İrfan ve kemalat menbağı.

Ebedi hapisten kurtaran.

Vahşet ve dehşetin sebebi olan dinsizliği kaldıracak olan.

Bu mubarek vatan ve milletin ve alemi İslamın ebedi saadetine ve kurtuluşuna vesile olan.

Yer yüzünün sulh ve selametinin temini

Risale-i Nurları ihlasla okumalı.

Dünya yepyeni bir oluşumun eşiğindedir

Mehmet Akif’in dediği gibi diyelim.

O nuru gönder İlahi asırlar oldu yeter.

Bunaldı milletin afakı bir sabah ister.

Çetin Kılıç (Lüleburgaz)
Kaynak: Risale-i nur külliyatı

Gaye ve Hedef

“Millete ve neslimize bir gaye ve hedef vermek elzemdir.

Gayei hayali olmalı insanın bu gayesi ve hayali istikametten ayırmamalı. Allah’ın rızasına uygun olmalı.

Afaki alem bu günkü tabirle sosyal hayat, iletişim araçlarının da yardımıyla günümüz insanını doğru gaye ve hedefinden saptırmış ,malayani ,boş hatta zararlı hedef ve gayelere yöneltmiştir.
Müslüman sorgulayan olmalı. Nasıl ki insan sair yaratıklardan hayvandan, ağaçtan ,taştan ,topraktan ,güneşten ,aydan, yıldızdan farklı. Farkı ne ? Şuurlu ve akıl sahibi olması onu farklı kılan en önemli özelliklerden biri .

Allah’ın insana verdiği akılla insan sorgular irdeler duydukları gördükleri ve hissettiklerini kalp ,vicdan ve akıl mizanına koyar öyle hareket eder ,körü körüne nefsine uyup hayat geçirmez. Kainattaki varlıkların ona hizmet ettiğini gören, tüm ihtiyaçlarını an ve an hazır ve nazır eden bir Rabbini bulan insan, dünyaya niçin gönderildiğini ona bunca nimeti ihsan eden Rabbini nasıl razı edeceğini düşünmeli ,ona göre hareket etmeli ,hayatını ona göre tanzim etmeli. Yemeden ,içmeden ,giymeden, konuşmadan, yatmadan, çalışmadan, evlilikten, akraba, komşu ilişkisinden, evlat ana baba münasebetinden, ticaret ve sair hayati içtimaiyenin her alanında bu çizgiden zerre miskal sapmamalı.

Hele hele bir müslüman sıradan insanlar gibi televizyon karşısında, kahve köşelerinde ,eğlence yerlerinde vakit geciremez .Müslüman iyiliği emredip kötülükten men etme vazifesiyle görevlendirilmiştir, bu görevi layıkıyla yerine getirmek için azami gayret etmeli, önce kendisi ve ailesi olarak kusursuz olmaya çalışmalı, hal ve efhaliyle tam bir kul tam bir ümmet bilinciyle yaşamaya itina göstermeli, islamiyetin en gür seda olabilmesi böyle fertlerden oluşan bir ümmet oluşumuna bağlı olduğunu hiçbir zaman aklından çıkarmamalıdır.

Asrımızda Bediüzzaman hazretleri başta olmak üzere ve onun talebelerini bu gaye ve hayel üzerine yaşadıklarını görüyor ve bu kıymetli zatların iman ve islamın gelecek nesillere aktarılması için tam bir sahabe efendilerimiz gibi gayret ve himmetlerine şahit oluyoruz .Şuurlu ,akıllı, sorgulayan bir müslüman için kurtuluş reçetesini, saadet-i dareyn recetesini sunan bu insanlara getirdiklerine ,yazdıklarına, konuştuklarına, anlattıklarına bigayr kalmamalı bilakis örnek almalı.

Çetin Kılıç

www.NurNet.org

Kaynak :
1.Risale-i Nur
2.Dava adamının notları (Zübeyir Gündüzalp)

Bu Devrin Tağutu ve Hizmet Erleri

Şeytanın hileleri desiseleri geçmiş kavimlerde olduğu gibi bu devrin insanlarını da Allah’dan uzaklaştırıyor.

Bizden önce dünyada bazı kavimlerin günahlarından dolayı helak olduklarını biliyoruz. Peygamberimiz Hz Muhammed(as)’ın duası olmasa idi helak olmamız kaçınılmazdı herhalde… Bu kadar cürüm bu kadar isyan bu kadar nankörlük bu kadar sefahat ve çıplaklık varken helak olmuyorsak Peygamberimiz Hz Muhammed as’ın yüzü suyu hürmetinedir. Yaşına başına aldırmadan vücudunu sergilemekten çekinmeyen kadınlar,babasının,büyüklerinin yanında hiç çekinmeden istediğini konuşan, istediğini yapabilen gençler, bu kötü ortamda büyüyen çocuklar…

Nur talebesi karanlığa kızmaz bir mum yakar, hatta bir nur yakar, vazifesi budur. Şerzenişte bulunmak, ah vah ne olacak halimiz deyip eli kolu bağlı durmak iman hizmetinin esaslarında yoktur. Bursa’da bunu idrak etmiş bir avuç genç kızımız var.

Dinimizden hiç taviz vermeden tesettürü tarz değil farz olarak taşıyan tam bir mucahide gençler. Zamanı ve çevreyi çok iyi okumuş, gelebilecek tehlikelere yerinde ve zamanında önlem almışlar, medresede kalan öğrencilerin icra edecekleri meslekleri en iyi ve en güzel şekilde kulluk şuuru ile yapmaları için elinden gelen tüm imkanları esirgemeden sunan bu genç kardeşlerimi yürekten kutluyor, yürüdükleri bu nurlu yolun cennette son bulması için Cenab’ı Mevlaya niyaz ediyorum.

Bu gibi hizmetler yurdun her yerinde var üniversite gençliğine hizmet eden yurtlar dershaneler var, burada bulunan fedakar gençler abiler ahir zaman ateşi içinde yanan evlatlarımız için adeta canla başla uğraş veriyorlar.

Hususen ellerimizi semaya bu hizmette bulunan kardeşlerimiz için açıyor sayılarının, gayretlerinin, şevklerinin arttırması için Allah’a yalvarıyoruz.

Vatan ve din mücadelesinde şehit düşmüş nice vatan evlatlarıyla birlikte haşir olacaklarından zerre şüphe etmediğimiz bu gençlerimizi bir kez daha tebrik ediyor nurlu ve mubarek yolculuklarının Üstadımız, Peygamberimiz(sav) ve Allah(cc) ‘nün yanında son bulmasını cani gönülden niyaz ediyoruz.

Çetin Kılıç

www.NurNet.Org