Etiket arşivi: cuma

Cuma Duası.. Cumamız Mübarek Olsun!

Ey kudret ve Hâkimiyet ve Mâlikiyeti bütün zâhirî seyyid ve meliklerin hadsiz derecede fevkinde bulunan, şeref-i intisâbı hiçbir seyyidin intisâbına benzemeyen ve Ona mensup olana kudretiyle herşeyi musahhar eden Hâkim-i Ezelî,

Ey lisân-ı hal ve kal ile edilen bütün dualara nihayetsiz rahmet ve kudretiyle ve nihayetsiz hikmetinin muktezâsınca icâbet eden Mücîb-i Rahîm,

Ey bütün hayır ve hasenât Onun elinde bulunan ve Onun tevfikiyle vücuda gelen, her hayrâtı yazan, her hasenâtı kaydeden, her a’mâl-i sâlihayı muhâfaza eden ve her hizmetin ücretini ve her hasenâtın mükâfâtını veren Hafîz-i Alîm,

Ey kemâlât-ı kibriyâsı mümkün ve mutasavver bütün mertebelerin üzerinde bulunan ve mahlûkatı mektûbat-ı Samedâniye ve memurîn-i İlâhiye mertebelerine çıkaran ve îman ve itaatle Ona intisab edenleri a’lâ-yı illiyîne yükseltip fazl ve keremiyle ulvî derecelere mazhar eden Fâtır-ı Hakîm,

Ey maddî ve mânevî nimetlere, rızıklara, ömürlere, hayır ve hasenelere bereket ihsân eden, nihayetsiz rahmet ve gınâ ve cûd ve sehâsıyla ziyadelikler veren Muhsin-i Kerîm,

Ey âsî kullarının hatalarını mağfiret etmek şanından olan Gafûr-u Rahîm,

Ey havl ve kuvvetiyle bütün belaları def eden Mevlâ-yı Azîm,

Ey büyük küçük bütün mevcudatın gizli ve açık bütün seslerini birden işiten ve hiçbir sadâ Ondan gizli kalmayan Semî-i Alîm,

Ey bütün mahlukatın sual ve dua lisanıyla ettikleri fakr ve ihtiyâcâtına dâimî cevap veren ve yerine getiren Kerîm-i Pürnevâl,

Ey en gizli mahlukatının en gizli arzularını ve en hafî niyazlarını bilen, işiten ve icâbet eden Alîm-i Zülcemal,

Sen aczden ve şerikten münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman, el-aman! Bizi azap ateşinden ve Cehennemden halâs et.

Ey af ve mağfireti her zaman en güzel mertebede tecellî eden Erhamürrâhimîn,

Ey nusreti her zaman en güzel surette imdâda yetişen ve Onun yardım ettiğine hiç kimse galebe edemeyen Hayru’n-Nâsırîn,

Ey hükmünü âdilâne ve hakîmâne veren ve kadîrâne kazâ eden ve hâkimiyet-i mutlakası bütün mevcûdat tabakalarında en güzel bir surette tezâhür eden Hayru’l-Hâkimîn,

Ey bütün hayır kapılarını açan, bütün mevcudatın ayrı ayrı ve muntazam suretlerini en güzel mertebede fetheden ve her hayır ve bereket ve fetih ve muvaffakıyet Onun en güzel mertebedeki tecelliyât-ı rahmetiyle vücuda gelen Hayru’l-Fâtihîn,

Ey kendisini zikredenlere rahmetinin en güzel cilveleriyle cevap veren ve gayb âlemlerinin en hayırlı meclislerinde onları anmakla şereflendiren Hayru’z Zâkirîn,

Ey asılların zevâlinden sonra bâkî kalan nesillerde, beşerin muhâsebe için hıfz edilen amellerinde ve âlem-i âhiretin mevcûdatında bekasını ve mâlikiyetini en ekmel surette izhar eden Hayru’l-Vârisîn,

Ey hâmidlerin hamdlerini en hayırlı surette mükafatlandıran ve bir teveccüh-ü rahmeti ve rızâsı bütün kâinatın bütün medih ve senâlarından hayırlı olan Hayru’l-Hâmidîn,

Ey hadsiz ve çeşit çeşit ve lezzetli ve tatlı rızıkları umulmadık yerlerden zamanında yetiştirip yüz binler mahlûkat tâifelerinin herbirini ona lâyık ve onu memnun ve mütelezziz edecek bir surette ve en güzel mertebede veren Hayru’r-Râzıkîn,

Ey herşeyi en güzel mertebede fasl ve tefrik edip hüküm veren Hayru’l Fâsılîn,

Ey ihsânından daha ahsen bir ihsan olmayan Hayru’l-Muhsinîn,

Sen aczden ve şerikten münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman, el-aman! Bizi azap ateşinden ve Cehennemden halâs et.

www.NurNet.Org

Cuma Duası – Hz. Ali (R.A.)’ın Münacatı

ALLAH’IM! Her şeyi kuşatan Rahmetin (Hakkı) için, kendisiyle her şeye hakim olduğun, her şeyin kendisine boyun eğdiği ve her şeyin önünde diz çöktüğü Kuvvetin (hakkı) için, kendisiyle her şeye galip ve üstün olduğun Ceberutun (Hakkı) için, karşısında hiçbir şeyin duramadığı İzzetin (Hakkı)için, her şeyi kuşatan Azametin (Hakkı) için, her şeyin üstündeki Saltanatın (Hakkı) için, her şey yok olduktan sonra bakî kalan Veçhin (Hakkı)için, her şeyi kaplamış İsimlerin (Hakkı) için, her şeyi kuşatan İlimin (Hakkı) için, her şeyi aydınlatan Vech’inin Nuru (Hakkı) için Sen’den diliyor ve dileniyorum.

Ey Nur, Ey Kuddüs, Ey İlklerin İlki, Ey Sonların Sonu! Allah’ım (ismet) perdelerimi yırtan günahlarımı bağışla. Allah’ım! Acı ve musibetlerin gelmesine sebep olan günahlarımı bağışla. Allah’ım nimetleri başkalaştıran günahlarımı bağışla! Allah’ım, duaları hapseden günahlarımı bağışla. Allah’ım belaların inmesine sebep olan günahlarımı bağışla. İşlediğim her günahı ve yaptığım her hatayı bağışla.

Allah’ım! Zikrinle Sana yaklaşır, Seninle Sen’den şefaat dilerim. Bitmez tükenmez cömertliğin (Hakkı) için, Sen’den beni kendine yaklaştırmanı, şükrüne beni muvaffak kılmanı ve bana zikrini ilham etmeni diliyor ve dileniyorum.

Allah’ım! Karşında huzû, zillet ve huşû içindeki birinin dilemesiyle Sen’den bana müsamaha göstermeni, bana merhamet etmeni, bana verdiğine rıza ve kanaata ve her halimde tevazuya beni muvaffak kılmanı diliyorum

Allah’ım! Mahrumiyeti şiddetlenen, zorluklar karşısında hacetini Sana arz eden ve yanındakine rağbeti arttıkça artan birinin dilemesiyle Sen’den diliyor ve dileniyorum. Allah’ım saltanatın yücedir, Makamın Uludur, Mekrin gizlidir, Emrin ortadadır, hâkimiyetin her şeyin üstündedir, kudretin her şeyde câridir ve hükmünü icrândan kaçmak mümkün değildir.

Allah’ım! Günahlarımı affedecek, kabahatlerimi örtecek ve amelimden çirkin olanları güzele tebdil edecek Sen’den başkasını bulamıyorum. Sen’den başka ilah yoktur. Sen (her türlü noksandan ve Sana yakışmayan her türlü yanlış atıftan) münezzehsin ve bütün hamd Sana’dır. Ben nefsime zulmettim, cehaletimle bir cürette bulundum ve geçmişte beni anmana ve bana olan nimetine itimad ettim.

Allah’ım! Mevla’m benim! Ne çirkinlikler işledimse, Sen hepsini örttün, üzerime ne belaları çektimse Sen hepsini geri aldın, düşmeme her ramak kaldığı anda beni tuttun, korudun, kötülükleri benden savdın, hiçbir övgüye ve güzelliğe layık olmadığım halde Sen onları bana verdikçe verdin.

Allah’ım! Giriftar olduğum belalar çok büyüktür. Hallerimde ki kötülük hiçbir sınır tanımıyor, amellerim pek yetersizdir, zincirlerim beni yere mıhlamakta, tul-i emellerim faydalı her şeyden beni alıkoymakta, dünya aldatıcı cazibesiyle, nefsim de cinayetiyle beni baştan çıkarmaktadır. Efendim! Sen’den diliyor ve dileniyorum: Amellerimin, işlerimin kötülüğü Sana yaklaşmam da mani olmasın, gizli hallerimden haberdar oluşun perdemi yırtmasın! Kötü hallerimden, günahlarımdan, aşırılıklara devamımdan, cehaletimden, şehvetimin çokluğu ve gafletimin büyüklüğünden dolayı bana ceza ile muamelede bulunma.

Allah’ım! İzzetin hakkı için, her halimde bana karşı Rauf ol, bütün işlerimde Atuf ol İlahi! Ya Rabbi! Sen’den başka kimim var ki ondan sıkıntılarımı gidermesini ve işlerime nezaret etmesini isteyeyim?.. İlahi kusurlarımdan ve nefsime karşı aşırılıklarımdan sonra Sana özür dileyerek, pişman olarak, kırık kalple, istiğfar ve inabe ile ve günahlarımı itirafla geldim. Senin özrümü kabulünün ve beni rahmetinin olanca genişliğine alıp kabul et, perişaniyetime merhamet et ve beni bağlarımdan kurtar Rabbim! Bedenimin za’fiyetine, cildimin inceliğine, kemiklerimin incelmesine merhamet et Ya Rab! Senin birliğini itiraf etmeme rağmen ve kalbimde ma’rifetin, dilimde zikrin ve içimde muhabbetin varken, itiraf ve duamda sadıkken ve Rububiyetine boyun eğip dururken beni ateşle azaba terk eder misin? Heyhat! Sen öylesine Kerimsin ki, Rububiyetin altındakini zayi etmez bir defa yaklaştırdığını uzaklaştırmaz, sığınağına aldığını kovmaz ve koruyup merhamet ettiğini belaya atmazsın.

İlahi, Ey Mevla’m! Azametine secde ile yere kapanmış yüzleri sıdk ile birliğini ve sena ile şükrünü ifade eden dilleri, Ulûhiyetini inanarak itiraf eden gönülleri, Senin bilginden edindiği ile haşyet duyan kalpleri, itaatla Sana ibadete koyulan ve iz’anla istiğfara yönelen vücut azalarını ateşe salar mısın? Hayır, hakkında ki zannımız bu değildir. Fazlından bize bildirilen bu değildir. Ya Kerim, Ya Rab! Dünyanın en küçük sıkıntı ve belalarına bile tahammül edemediğimi biliyorsun. Halbuki, dünyanın belaları, kötülükleri azdır, süresi kısadır. Böyleyken ahiretin süresi uzun, eksilmez ve azalmaz ve Senin gazabından ve öfkenden kaynaklanan belalara ben nasıl tahammül edebilirim?..

Ya Rabbi! Beni düşmanlarınla birlikte azaba dûçar edecek, beni belana maruz olanlarla birleştirip, sevdiklerin ve dostlarından ayıracak olursan, haydi azabına sabretsem bile, senin kerem ve ikramına yönelmemeye nasıl sabrederim? Recam affın iken, ateşte kalmaya nasıl sabrederim? İzzetin (hakkı) için ey Efendim, Mevla’m yemin ederim ki, eğer bana konuşma imkanı verirsen bir ümitle feryat edecek, yalvarıp yakaracak, ağlayıp sızlayacak ve nida edip sesleneceğim ki, nerdesin ey Mü’minlerin Koruyup Gözeteni, ey Ariflerin Nihai Emeli, Ey Yardım Dilenenlerin Yardımcısı, Ey Sadık Kalplerinin Sevgilisi, Ey Alemlerin İlahı? Seni (her türlü noksandan ve her türlü Sana yakışmayan atıftan) tenzih ederim, bütün hamd Sana’dır. Görür işitir misin ki, emirlerine muhalefetle zindana tıkılmış, günahlarıyla ateşin azabını tatmış, cürmüyle ateşin tabakaları arasında kalmış bir Müslüman kul var… Rahmetini umarak sızlanıyor, birliğine inanların diliyle Sana sesleniyor ve Rububiyetini Sana vesile kılıyor. Ey Mevla’m! O daha önce gösterdiğin hilmini umarken azapta nasıl kalır? O Senin fazlını ve rahmetini beklerken ateş ona nasıl elem verir? Sen, onun sesini duyar, yerini görürken ateş onu nasıl yakar? Zayıflığını bilirken, o ateşin tabakaları arasında nasıl gider gelir? O, “Ey Rabbim” diye çağırırken, zebaniler onu nasıl alır götürür? O, kurtulmak için fazlını ümit ederken, Sen onu nasıl ateşe atarsın? Hayır!

İlahi, Seyidi! Takdir buyurduğun Kudret (Hakkı) için, mühürlediğin ve kendisiyle hükmettiğin Hüküm (Hakkı) için şu gecede ve şu saatte işlediğim her cürmü, her günahı affetmeni, üzerini örttüğüm her çirkinliği gizlediğim veya açığa vurduğum her cahilane işi, Yazıcı Meleklerinin yazmasını emrettiğin ve vücudumun azalarıyla birlikte onların da şahid olduğu her seyyiemi affetmeni diliyor ve dileniyorum!..

Ya Rabbi, Ya Rabbi, Ya Rabbi, Ya İlahi, Ya Seyidi, Ya Mevla’m!.. Hak ve Kuddüs oluşunun (Hakkı) için, sıfatlarının ve isimlerinin en büyükleri (Hakkı) için Senden gece gündüz bütün vakitlerimi zikrinle ma’mur ve daim hizmetinde kılmanı, amellerimi kabul etmeni diliyor ve dileniyorum. Ta ki, amellerim ve evradlarım tek bir vird olsun, halim hizmetinde sürekli olsun..

Ya Rabbi, Ya Rabbi, Ya Rabbi! Vücudum azalarına hizmetinde kuvvet ver, Sana haşyette ciddiyet, hizmetinde devam ver, öyle ki, önde gidenlerin meydanında Sana yürüyeyim, Sana gelmekte yarışanlarla birlikte yarışayım, Senin yakınlığına iştiyakı olanlarla birlikte iştiyak duyayım, muhlisler arasında Sana yaklaşmaya çalışayım, yakin sahiplerinin korkusuyla Senden korkayım, mü’minler arasında civarına varayım!..

Allah’ım! Bana kim kötülük dilerse, Sen geri çevir! Kim bana hile ederse, ona mukabele et! Beni katındaki nasip itibariyle en iyi, Sana yakınlık itibariyle en yakın, nezdinde en has kullarından kıl! Buna ancak Senin fazlınla ulaşılır. Bana karşı hep cömert ol, beni şerefinle şerefyâp kıl! Dilimi daima Seni zikreden bir dil kıl, kalbimi muhabbetinle doldur, dualarıma icabetle beni nimetlendir, sürçmelerimi azalt, kaymalarımı affet. Sen kullarına Sana ibadeti emrettin ve onlara icabet sözü verdin. Bende, buna uyarak Ya Rabbi, yüzümü yere koydum, Ya Rabbi ellerimi Sana açtım; izzetin (Hakkı)için duama icabette bulun, beni arzuma ulaştır, fazlından recamı kesme, cin ve insanlar arasında ki düşmanlarımın şerrinden beni koru.

Ey hemen razı oluveren! Duadan başka hiçbir şeyi olmayan (şu kulunu) bağışla. Çünkü Sen dilediğini işlersin, Ey İsmi Deva, Zikri Şifa, Taati Gına olan Sermayesi reca, silahı büka olan (şu kuluna) merhamet et! Ey nimetleri bol verip tamamlayan, Ey musibetleri def eden, ey karanlıklarda korku içinde kalanların ışığı! Ey öğretilmeden bilen (Resulün, Habibin) Muhammed’e ve Âl-i Muhammed’e salat eyle. Sen bana, Sana yakışanı yap! Allah’ın salatı ve selamı Resulüne ve Âline olsun!…

Amin! Amin! Amin!…

www.NurNet.Org

Cuma Duası – Ey Rabbim! Gizlide ve açıkta senden haşyetini istiyorum

Efendimiz (ASM) buyurdu ki;

“Ey, Rabbim! Gayb ilminle ve halk üzerine kudretinle, hayatı benim için hayırlı gördükçe beni yaşat, ölü­mü benim için hayırlı gördüğün zaman da beni vefât ettir.

Ey Rabbim! Gizlide ve açıkta senden haşyetini istiyorum. Rızâ hâlinde de, gadab hâlinde de ihlâs sözünden ayırmamanı istiyorum, fakirlikte de zenginlikte de i’tidâlden ayırmamanı istiyorum. Senden tükenmez bir ni’met, kesilmez bir göz ferahlığı (yüzde açıkça görülen neş’e ve huzûr) istiyorum. Senden beni kazâna râzı kılmanı, ölümden sonra yaşamanın serinliğini istiyorum. Senden, sana kavuşmanın şevkini istiyorum. Bütün bunları zarar vericinin zararından, saptırıcı bir fitneden uzak olarak vermeni istiyorum.

Ey Rabbim! Bizi îmân zîynetiyle süsle, bizi doğru yolda olan hidâyet rehberleri kıl.”

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) akşam olunca yaptığı şu duayı okuyarak hem bedenen hem de ruhen yenilenip dinlenmeyi alışkanlık haline getirebiliriz.

Elhamdülillah geceye erdik. Mülk de Allah için geceye erdi. Allah’tan başka ilah yoktur. Tektir, ortağı yoktur, hamdler O’nadır. O her şeye kadirdir. Rabbim, bu gecede olacak hayrı da bundan sonra olacak hayrı da senden istiyorum. Rabbim, bu gecede olacak şerden de bundan sonra olacak şerlerden de sana sığınıyorum. Rabbim tembellikten, yaşlılığın kötülüklerinden, cehennem ve kabir azabından sana sığınıyorum.” (Müslim)

www.NurNet.Org

Cumanız Mübarek Olsun! (Cuma Duası)

Ebul Vefa Hz.’nin Duası

Ya Allah!

Dünya ve ahirette karşılaşacağım her bir korku için ‘lailaheillallah‘ ı,

Her keder ve üzüntü için ‘maşa’allah‘ı,

Her bir nimet için ‘elhamdulillah‘ı,

Hayret verici her şey için ‘subhanallah‘ı,

Her bir günah için ‘estağfirullah‘ı,

Her darlık için ‘hasbiyallah‘ı,

Her musibet için ‘inna lillahi ve inna ileyhi raciun‘u,

Her bir kaza ve kader için ‘tevekkeltu alellah‘ı

Her bir itaat ve isyan hareketi için ‘la havle vela kuvvete illa billahil aliyyul aziim‘i, hazırladım.

Ey Rabbım! Bize arttır da eksiltme, bizi şereflendir de hor ve hakir kılma, bize ver de mahrum bırakma, bizi seç de üzerimize ihtiyar etme.

Bizden razı oluver bizden kabul eyle. Ey Kerem sahibi! Ey esirgeyenlerin en merhametlisi! Duamı kabul eyle. Hamd alemlerin Rabbın’a mahsustur.

www.NurNet.org

Cuma Ne Demektir? Cuma’nın Önemi Nedir?

Semavî, gayr-i semavî bütün dinlerin kutsal saydığı bazı özel günler vardır ve bu zaman dilimlerinde kendine özgü birtakım toplu ibadetler yerine getirilir. Hafta günleri içinde Yahudiler cumartesiyi, Hıristiyanlar da pazarı kutsal kabul ederler. Biz Müslümanlar için ise cuma günü bizzat Allah ve Rasûlü (sas) tarafından haftalık ibadet ve toplantı günü olarak teşri’ buyrulmuştur. “Toplamak, bir araya getirmek” anlamındaki (cem’) kökünden türetilmiş bir isim olan cum’a (cumua, cumaa) kelimesi, aynı zamanda Kur’ân-ı Kerim’in 62. sûresi’nin de adıdır.

Burûç sûresindeki “Burçlarla süslü göğe, yevm-i mev’ûd’a, şâhid ve meşhûd’a kasem ederim ki…” (85/1-3) âyetinde geçen ve üzerinde yemin edilen şâhid ve meşhûd’tan muradın ne olduğuna dair yapılan tefsirlerden bir tanesi de, şâhid’in cuma, meşhûdun da arafe günü olduğu şeklindedir ki, bunu bildiren bazı hadisler bulunmaktadır: “Yevm-i mev’ûd (va’d olunan gün), kıyamet günü; şâhid, cuma günü; ve meşhûd da arafe günüdür. Cuma günü bizim için Allah’ın (hazırlamış olduğu) bir zahîresi (nimet deposu)dur.” “Meşhûd, arafe günü; şâhid ise cuma günüdür.” , “Günlerin efendisi, cuma günüdür; o, şâhiddir. Meşhûd ise arafe günüdür.”

Bir başka yoruma göre: “Âyetteki (şâhid ile değil de) meşhûd ile cuma günü kastedilmiştir. Zira cuma günü, bütün müslümanların, namaz için ve Allah’ı zikretmek için toplandıkları (meşhûd oldukları) bir gündür. Şu iki hadis de, cuma gününe “meşhûd” dendiğine delalet etmektedir: “Cuma günü bana çokça salat ü selam getirin. Çünkü bu gün, meleklerin kendisini müşahede ettiği, hazır bulunduğu meşhûd bir gündür.” , “Melekler, cuma günü camilerin kapılarında hazır bulunurlar ve (girenlerin) adlarını yazarlar. İmam minbere çıkınca, bu sahifeler dürülür-kapatılır.”

İsim isim kaydederek şahit olma şeklindeki bu özellik, sadece cuma gününde mevcuttur. Dolayısıyla bundan ötürü, bu güne “meşhûd” denebilir. Nitekim Hak Teala, “Sabah namazı meşhûddur. Hem gece hem de gündüz melekleri sabah namazında hazır olurlar, şahid olurlar.” [İsra 17/78] buyurmuştur. Rivâyet olunduğuna göre, gece ve gündüz melekleri sabah namazı vaktinde orada hazır bulurlar, görev devir-teslimi yaparlar. Bu yüzden sabah namazı, meleklerin ona şahid oluşundan ötürü meşhûd diye adlandırılmıştır. İşte cuma günü de böyle meşhûd bir gündür.” Binâenaleyh mezkur hadislerin ışığında âyette geçen şâhid veya meşhûd gün olan cuma üzerine yemin edilmesi, bugünün Allah’ın katındaki ehemmiyet, kutsiyet, fazilet ve kıymetini açıkça ifade etmiş olmaktadır.

İslam’dan önceki dönemde haftanın altıncı gününe (bize göre cuma) arûbe denirdi. Ârâmî dilinde arafe günü anlamına gelen arûbe, Yahudilerin yedinci gün olan cumartesiye hazırlık yaptıkları ve bunun için Medine’de sabahtan öğleye kadar pazar kurdukları bir gündü. Mahlukatın mükemmel şeklinin yahut Hz. Adem’in yaratılışının o gün tamamlanması sebebiyle bugüne cuma adının verildiği söylenmiştir. Yine bu isimlendirmeyi, Kureyş’in atalarından olup bugünde kavmini toplayan, onlara Harem’e saygı göstermelerini emreden ve kendi neslinden bir peygamberin geleceğini haber veren Ka’b b. Lüeyy’e kadar götürenler olduğu gibi [bu kişinin Kusay olduğu da söylenmiştir], bugünün hicretten önce Medine’de Ensar tarafından toplantı ve ibadet günü olarak seçilmesine bağlayanlar ve ismi bu tarihten itibaren başlatanlar da vardır.

Cuma adı verilmesi bilhassa toplantı günü olmasından kaynaklanmaktadır ki ismini alan sûrede: “Ey iman edenler! Cuma günü cuma namazına ezan ile çağrıldığınız zaman derhal Allah’ı zikretmeye (hutbe ve namaza) koşun, alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için çok daha hayırlıdır. Namaz tamamlanınca yeryüzüne yayılın, işinize gücünüze bakın, Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın. Ve daima Allah’ı anın ki felah bulasınız.” [Cum’a 62/9-10] buyrulmuş olması, cuma namazının –hicret esnasında – farz kılınmasından önce de bugünün aynı isimle anıldığını ve bir toplantı günü olduğunu göstermektedir. Cuma gününün en kutsal unsuru, cuma namazıdır. Cumanın kulluk cihetiyle en mühim sırrı da, mü’minlerin kalplerini birleştirmesi ve dillerini bir kelimede cem’ etmesidir. Günlük beş vakit namazdan daha yoğun olarak bu cuma namazında Müslümanlar bir araya gelirler ve topluca İlahî dergaha yönelirler. Ümmetin birlik ve dirliğini kuvvetlendirici, kardeşliklerini özleştirici bir misyon eda eder cuma namazları.

Cuma gününün kudsiyeti ve müslümanlar için hususiyeti hakkında şeref-sudûr olan birçok hadis-i şeriften anlaşıldığına göre: Allah Teala cuma gününe diğer günlerin üstünde bir kutsiyet atfetmiş, sonra o gününü tespit edip onda topluca Allah’a ibadet etme mevzuunda Yahudi ve Hıristiyanları muhayyer bırakmıştır; ancak onlar bugünü belirleme konusunda ihtilafa düşmüşler; Yahudiler cumartesiyi, Hıristiyanlar da pazarı haftalık bayram ve ibadet günü olarak tayin etmişlerdir. Allah, cuma gününü Ümmet-i Muhammed’e nasip eylemiştir. Cuma günü, Müslümanların haftalık bayramıdır. Bir cuma günü Allah Rasûlü: “Ey Müslümanlar! Bu öyle bir gündür ki, Allah Teala, onu sizlere bayram kılmıştır.” buyurmuştur. Her bayramda mutlaka bir kutlama ve merasim biçimi ve bunun da sebepleri vardır. Bu bağlamda cuma gününü kutlamaya sevkeden belli başlı hususiyetleri hadis-i şeriflerden istinbatla şöylece sıralamak mümkündür:

Allah katında haftalık günlerin en şereflisi ve en kıymetlisidir. Senenin en hayırlı günlerindendir. Müslümanların haftalık günlerin bayramıdır. Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gündür. Allah, Adem’i cuma günü yaratmıştır ; vazifeli olarak cennetten o gün yeryüzüne indirmiştir; [tevbesini o gün kabul etmiş ] onun ruhunu da o gün almıştır. Allah katında kurban ve ramazan bayramı günlerinden daha faziletlidir.? Kıyamet cuma günü kopacaktır. Mü’minler cennetten, Cemalullah’ı o gün temaşa edeceklerdir; yine o gün cennet ehli misk tepeleri üzerinde toplanacaklardır. Cuma günü yapılan ibadetler diğer günlerdekilerden daha faziletlidir. Cuma günü, ümmet-i Muhammed için hayır ve bereketi artırılmış bir gündür.

Cuma günü yapılan hayırlı işlerin de özel kıymeti, kutsiyeti ve makbuliyeti vardır. Amellerin sevabı, cuma gecelerinde binlere çıkar.” Hayırlar o günde sabitleşir, yüce ruhlar o gün bir araya toplanırlar. Meleklerin hazır bulundukları bir gündür. Vakfesi cumaya denk gelen hacca hacc-ı ekber (en büyük hac) denilir. [Efendimiz (sas) de, mübarek hac ziyaretlerinde Cuma günü vakfe yapmışlardır. Hacc-ı ekber ifadesi Kur’an’da da geçmektedir: Tevbe 9/3-4]. Cumanın gündüzünde –haram istekler haricindeki- duaların kabul olunacağı gizli bir icabet vakti bulunduğu gibi gecesinin son üçte birinde de bir icabet vakti bulunmaktadır; yine aynı zaman dilimi, meleklerin de hazır bulunduğu meşhûd bir an olmaktadır. [“Cuma günü içindeki icabet saati, ramazan’da kadir gecesi gibidir.” denilmiştir. Ka’b b. Mâlik: “Bir grup, anlaşarak cuma gününü dua etmek üzere taksim etseler, icabet vaktine daha kolay erişirler.” demiştir. [Canan, Kütüb-i Sitte, 12/501] Hz. Yakup, oğlu Yusuf’a karşı işledikleri suçtan dolayı diğer evlatları adına cuma gecesi istiğfar etmiştir [Yusuf 12/98]. Hafızayı güçlendirme namazı da cuma gecesi kılınır. Peygamber Efendimiz: “Kıyamet gününde her merhalede bana en yakın olanınız, dünyada bana en çok salat ve selam getireninizdir. Kim, cuma günü ve cuma gecesi bana salat ü selam getirirse, Cenab-ı Hak onun yetmişi ahiret ve otuzu dünya ihtiyaçlarından olmak üzere yüz hacetini giderir. Sonra Allah bir meleği vazifelendirir. Size nasıl hediyeler gelirse o da kabrime girer, bana salat edeni adı, nesebi ve kabilesine kadar haber verir. Ben de onu beyaz bir deftere yazarım.” buyurmuşlardır.

Cuma gününün dinen en bağlayıcı mükellefiyeti, cuma namazıdır. Zaruret olmaksızın üç cuma namazını peşpeşe terk eden kimsenin kalbi mühürlenir. Şeytanlar cumaya gitmek isteyen müslümanları engellemeye çalışırlar. Kim cuma günü yıkanır, yaya olarak erkenden mescide gider, hutbenin başına yetişir, imama yakın oturur, onu dinler ve malayani söz sarfetmezse, ona her adımı için bir yıllık amelin (oruçları ve namazlarıyla) sevabı yazılır; haftalık günahları affolunur. Cuma günü olunca, mescidlerin her bir kapısında melekler bulunur. İlk gelenleri sırayla yazarlar. İmam (minbere) oturunca defterleri kapatıp, zikri dinlenmeye giderler. Sünnete uygun olarak hutbeyi dinlemek, namaza dahil olmak, zikir ve duada hazır bulunmak, huşû, susmak gibi fiillerin sevaplarını ise hafaza melekleri yazmaya devam ederler.

Cuma günü bu kadar kutsi, bu kadar feyizli bir gün olmasına karşılık; yeryüzünde en şerli faaliyetler de genellikle yine bu günlerde yapılmaktadır. Nasıl Arafat’a çıkılan Arefe günü, haccın yümün ve bereketinin toplandığı gündür; aynen öyle de cuma günü de haftanın günleri içinde bir nokta-i beyzâdır. Onun lekelenmesiyle diğer günler de o lekeden nasiplerini alırlar. Allah bir kulunun ruhunu cuma gününde kabzederse bu onun saadetine ve iyi bir akibetle gittiğine işaret addedilir. Cuma günü veya gecesi vefat eden, şehid sayılır; kabir fitnesinden (azap ve sual) korunur. Yine cuma günü cehennem ateşi yakılmaz, kapıları kapatılır.

Cuma namazı kılmak, her akıl-bâliğ mü’min erkeğe farz-ı ayndır [Cuma 62/9-10] . Ezan okununca başka şeylerle uğraşılmayıp hemen camiye gidilmesi vaciptir. Bunun dışında cuma günü yapılması sünnet olan bazı ameller vardır: Cuma sabah namazında Secde ve Dehr/İnsan sûrelerini okumak. Cuma namazı öncesi yıkanmak. Misvak veya fırça ile ağzı temizlemek. Hoş koku sürünmek. Tevbe ve istiğfarlarla manen arınmak. Dua, zikir ve tesbihlerde bulunmak. Hz. Peygamber’e çokça salât ü selâm getirmek. Cuma gününe mahsus güzel elbiseler giymek. Güler yüzlü ve sevinçli olmak. Camiye erken gitmek ve iki rek’at tahiyyetü’l-mescid namazı kılmak. Kehf sûresini okumak veya dinlemek. Mescidleri temizleyip kokulandırmak. Cuma namazında Cum’a ve Münâfikûn veya A’lâ ve Gâşiye sûrelerini okumak. Hatip hutbeye çıkıncaya kadar ibadetle meşgul olmak…

Cuma günü, bayram günü olduğundan, bir gün önce veya sonrası olmaksızın sadece o güne has oruç tutmak haramdır. Camiye ezandan sonra girmek; zaruret olmaksızın, imam minbere çıkıp iç ezanın okunmasından itibaren namaz kılınıncaya kadar alışveriş ve benzeri bir dünya işiyle meşgul olmak ve cuma namazı vakti girdikten sonra namazı kılmadan yolculuğa çıkmak ise dinen kerih görülmüştür.

Hutbe esnasında boş konuşan ve başka şeylerle ilgilenen kişi sevaptan mahrum kalır; ancak cumaya ezandan önce gelen, mü’minleri rahatsız etmeyen, hutbeyi sükûnet ve edep içinde dinleyen, namazı huşu ile kılanın bu namazı ise, bir önceki cumaya ve fazladan da üç güne kadar (işlemiş olduğu) günahlara keffarettir; zira Cenab-ı Hak: “Kim bir hayır yaparsa bu kendisinden on misliyle kabul edilir.” buyurmuştur [En’am 6/160]. Bu sebeple cuma günü salih amelleri artırmalıdır. Allah’ın kardeş ilan ettiği Müslümanlar, bütün mübarek gün ve gecelerde olduğu gibi cumayı da bir vesile, bir fırsat bilerek yaratılış gayeleri olan ubûdiyetin [Zâriyât 51/56] gereğini hayırda yarış emr-i Sübhânî’si [Bakara 2/148] ufkunda sergilerler ve sergilemelidirler. İslam uleması arasında cumayla alakalı atasözü hükmünde bir değerlendirmeyle konuyu bağlayalım: “Cuma haftanın, ramazan yılın, hac ise ömrün ölçüsüdür.”

 Musa Hub / herkul.org