Etiket arşivi: Diyanet İşleri Başkanlığı

Diyanet: Hileli gıdalardan elde edilen gelir haramdır

Son günlerde sahte balların ardından ‘yüzde yüz dana eti‘ yazan sucuktan tavuk eti, salam ve sosislerden de tavuk kemiği tozu çıkması tepkilere neden oldu. Vatandaşları tedirgin eden hileli gıdalarla ilgili Diyanet İşleri Başkanlığı görevlileri de önemli uyarıda bulundu.

Diyanet İşleri Başkanlığı Kayseri Eğitim Merkezi uzmanlarından Hüseyin Akıncı, İslam ticaret hukukunda ‘zarara uğramama ve zarara uğratmama‘ düsturu bulunduğunu bildirdi. Hileli gıdaların satışından elde edilen gelirin helal olmayacağını vurgulayan Akıncı, Hz. Peygamber (sav)’in “Bizi aldatan bizden değildir.” uyarısını hatırlattı.

Akıncı, Hz. Muhammed(sav)’in bu uyarıyı yapmasına neden olan olayı da şöyle aktardı: “Bir keresinde Efendimiz (sav), Medine çarşısında geziyordu. Buğday, arpa, mısır satıcılarının bulunduğu sokağa girdi. Çarşıda yürürken önünde bir arpa yığını olan bir satıcının malları dikkatini çekmişti. Sapsarı arpa yığını güneşte âdeta bir altın kümesi gibi parlıyordu. Peygamber Efendimiz (sav) biraz dikkat ettikten sonra, arpa yığınının altındaki bez parçasının ıslanmış olduğunu gördü. Mübarek ellerini yığının içine daldırdı ve bir avuç arpa çıkardı. Avucunda tuttuğu arpaların ıslanmış ve çürümeye yüz tutmuş olduğunu gördü. Buna çok celallendi. Çünkü bu arpalar kullanılamaz halde idi. Dükkân sahibine seslendi; ‘Bu malının hali nedir böyle? Satıcı, ‘Ey Allah’ın Resulü gün boyu yağan sağanak yağmurdan dolayı bütün malım ıslandı. Benim bir kabahatim yok’ dedi. Allah Resulü, satıcıya yaptığı şeyin insanları aldatmak olduğunu, bunun asla doğru olamayacağını söyledi. Sonra da şöyle buyurdu; ‘Bizi aldatan bizden değildir.

Akıncı, Hz. Peygamber(sav)’in Hz. Ömer’i esnafı denetlemesi için görevli tayin ettiğini de hatırlattı.

Emekli Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Necmettin Nursaçan da Mutaffifin suresinin ilk ayetlerinin ticaret yapanlara önemli mesajlar verdiğini belirtti.

Nursaçan, bu surenin, “Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay haline! Onlar insanlardan (bir şey) ölçüp aldıkları zaman, tam ölçerler. Fakat kendileri onlara bir şey ölçüp yahut tartıp verdikleri zaman eksik ölçüp tartarlar. Onlar, büyük bir gün; insanların, Âlemlerin Rabbinin huzurunda duracakları gün için diriltileceklerini sanmıyorlar mı?” ayetlerini okuyan Abdullah bin Ömer’in (Hz. Ömer’in oğlu) hüngür hüngür ağladığını ifade hatırlatıyor. Nursaçan, Abdullah bin Ömer’in ağlamasının ise kul hakkına karşı hassasiyetten kaynaklandığını sözlerine ekledi.

(CİHAN)

Kardeşlik Ahlakı

Bu yıl gerçekleştirilecek Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinin ana temasını “Kardeşlik Hukuku ve Kardeşlik Ahlâkı” olarak belirleyen Diyanet İşleri Başkanlığı, konu ile ilgili bir de internet sitesi hazırladı.

“Kardeşlik Ahlakı” isimli yayına başlayan sitede, “kardeşlik” konusu ile ilgili ayet ve hadislerin yanı sıra şiirler, hikâyeler, makaleler, hat yazıları, özlü sözler, hutbeler ve örnek vaazlar da yer alıyor.

Sitede, Diyanet İşleri Başkanlığının Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri çerçevesinde hazırlattığı afişler, tanıtım filmleri ve TV reklamları da bulunuyor.

Bizlerde sizler için siteden Hadis-i Şerifleri toparlayıp sunduk. Sizlerde siteye girip istifade edebilirsiniz…

Sizden biriniz kendisi için sevdiğini mü’min kardeşi için sevmedikçe gerçek mü’min olamaz.” (Buhârî, “Îmân”, 7; Müslim, “Îmân”, 71, Tirmizî, “Sıfatü’l-Kıyâme”, 59.)

Müslüman müslümanın karde­şidir. Ona zulmetmez; onu yardımsız bırakmaz; onu tahkir etmez. Üç defa kalbine işaret ederek Takva şuradadır. Müslüman kardeşini hakir görmesi kişiye kötülük olarak yeter. Her müslümanın namusu, kanı, malı ve onuru müslümana haramdır.” (Müslim, “Birr”, 32)

Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (zalimlere de) teslim etmez. Kim, din kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir…” (Buhârî, “Mezâlim”, 3; “İkrah”,7; Müslim, “Birr”, 58;Tirmizî, “Hudud”,3.)

Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter…” (Buhârî, “Mezâlim”, 3; Müslim, “Birr”, 58.)

Müslümanın, din kardeşine üç günden fazla dargın durması helal değildir.” (Müslim, “Birr”,26; Ayrıca bkz. Buhârî, “Edeb”, 57, 62; Ebu Davud, “Edeb”, 47; tirmizî, “Birr ve Sıla”,21.)

Müminler birbirini sevmede, birbirlerine karşı sevgi ve merhamet göstermede tek bir beden gibidir. O bedenin bir organı acı çektiği zaman, bedenin diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateş çekerler.” (İbn Hanbel, IV, 271; Buhârî, “Edeb”, 27; Müslim, “Birr”, 66.)

Zandan sakının. Zira zan sözün en yalan olanıdır. İnsanların özel hallerini araştırmayın, konuşmalarını dinlemeye çalışmayın, birbirinizin alışverişini kızıştırmayın, birbirinize haset etmeyin, birbirinize kin beslemeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları kardeşler olun.” (Buhârî, “Edeb”,58; Nikah”,46)

Her iyilik bir sadakadır. Kardeşini güler yüzle karşılaman, kovandan ihtiyacı olan bir şeyi kardeşinin kovasna boşaltman da bu tür iyiliklerdendir.” (Tirmizi, “Birr”, 45)

Din kardeşini güler yüzle karşılaman bile olsa hiçbir iyiliği küçük görme!” (Müslim, “Birr”, 144)

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: «Cennetin kapıları, Pazartesi ve Perşembe günleri açılır. Din kardeşi ile arasında düşmanlık olan kimse hariç Allah’a hiç bir şeyi eş koşmayan her kul bağışlanır. “Bu iki kişiyi aralarında anlaşıncaya kadar bekletiniz, barışıncaya kadar bekletiniz! denilir.» (Muvatta, “Husnu’l-Hulk”,4; Müslim, “Birr “, 35; Tirmizi,” Birr”, 76; Ebu Davud, “Edeb”, 47.)

Ebü’d-Derdâ (r.a.)Resûlullah (sav)’i şöyle buyururken dinlediğini söylemiştir:

Kim gıyabında bir din kardeşi için dua ederse, mutlaka melek ona, aynı şeyler sana da verilsin, diye dua eder.” (Müslim, “Zikir”, 86. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, “Vitir”, 29.)

Müslüman, hasta kardeşini ziyaret ettiğinde dönünceye dek cennet bahçelerinde demektir.” (Müslim, “Birr”, 41; Tirmizî, “Cenâiz”, 2)

Ebû Kerîme Mikdâd İbni Ma’dîkerib radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebi (s.a.s.)şöyle buyurdu: “Din kardeşini seven kişi, ona sevdiğini bildirsin!” (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 113 ; Tirmizî, “Zühd”, 53)

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:

Sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayın!” (Ahmed b.Hanbel, II,478. Müslim,” Îmân”, 93-94. Ayrıca bk. Tirmizî, “Et’ime”, 45, “Kıyamet”, 56; İbni Mâce, “Mukaddime”, 9, “Edeb”, 11)

….Kul din kardeşine yardımcı olduğu sürece, Allah da onun yardımcısı olur…” (Ahmed b. Hanbel, II,252; Müslim, “Zikir”, 38; İbn Mâce, “Sunne”, 17; Tirmizi, “Hudud”, 3)

Ahmet Can / NurNet.Org

Sakaryalı İmam 3 Ayda Helsinki’ye Cami Açtı

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından geçici yurt dışı görevlendirmesinde Finlandiya’nın başkenti Helsinki’ye tayin edilen Sakaryalı imam Ali Kul, 3 ayda Diyanetin ilk camisini açmayı başardı.

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından geçici yurt dışı görevlendirmesinde Finlandiya’nın başkenti Helsinki’ye tayin edilen Sakaryalı imam Ali Kul, 3 ayda Diyanetin ilk camisini açmayı başardı. Cami için temin edilen binada bizzat çalışan Kul, Helsinki’deki Müslümanların büyük takdirini topladı.

Türkiye Diyanet ve Vakıf Görevlileri Sendikası Sakarya Şubesi İl Başkanlığı Basın Sekreteri ve Adapazarı İlçe Mali Sekreteri Ahmet Ali Kul, Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de, Diyanet’in ilk camisini hizmete açtı. Sakarya’nın Adapazarı İlçe Müftülüğü’ne bağlı Salko Camii İmam Hatibi iken Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 3 aylık geçici yurt dışı görevlendirmesiyle Finlandiya’nın başkenti Helsinki’ye tayin edilen Kul, bu ülkede yaşayan Türk vatandaşlarla birlikte yaptığı çalışmalarla Diyanet’in ilk camisini ibadete açtı.

Kul, “Buradaki Müslümanlarla el ele verdik ve camimizi kısa sürede açtık. Açılışımıza, Helsinki’deki yerel yetkililer de katıldı. Şimdi camimizde Finlandiyalı Müslümanlar huzur içinde ibadetlerini yerine getiriyor.” dedi.

Kaynak: Haberler

Diyanet de dizi çekecek

Televizyon yayıncılığının hızla geliştiği ülkemizde bir televizyon da Diyanet İşleri Başkanlığı kuruyor.

Gelecek yıl yayına başlayacağı duyurulan ‘Diyanet Televizyonu’nda başta dizi filmler olmak üzere, cuma vaazları, hac-ezan-mevlit-gibi konularda belgeseller, çizgi filmler, tarihî şahsiyetlerin hayatları ve Peygamber Efendimiz’in (sas) hayatını anlatacak sinema filmi olacak. Diyanet İşleri Başkanlığı Dinî Yayınlar Genel Müdürü Yüksel Salman, “Piyasada pek çok yapım var. Bunlar değişik açılardan değerlendirilebilir, ama biz kendi kulvarımızda en doğrusu neyse, en kalitelisi neyse, kendimizle yarışmak ve doğrunun adresi olmak istiyoruz.” dedi.

İçeriği henüz netleşmeyen kanalın kimliği üzerindeki çalışmalar devam ediyor. Yayınlar TRT tarafından tahsis edilen bir kanal üzerinden izleyiciye ulaşacak. Yayın çıkışı TRT üzerinden olmakla birlikte, yayının programlanması, yayına hazırlanması Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılacak. Bu arada televizyonda çalıştırılmak için 100 personel alımına yönelik girişimler de başlatıldı. ‘Çocuklara en etkili nasıl ulaşabiliriz?‘ sorusu üzerinde durduklarını aktaran Salman, “Mesela doğruluğu, dürüst olmayı, arkadaşları ile birlikte güzel geçinmeyi, komşuları ile iyi geçinmeyi tamamen bir çizgi film ortamında, dizi film ortamında, insanları sıkmadan zevkle izleyebilecekleri bir ortamda sunmak istiyoruz. Hem verdiğimiz mesajın doğru olmasına hem de bugünkü insanların ihtiyaçlarına cevap vermesine dikkat edeceğiz.” diye konuştu.

Sıkça eleştirilen dizilerin hatırlatılması üzerine Salman, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu alanda kendisi ile yarışacağını söyledi. Salman, “Biz doğru işler yaptığımız sürece, doğruyu gösterdiğimiz sürece insanlar daima doğrunun, iyi işlerin ve kalitenin yanındadır diye düşünüyoruz. Piyasada pek çok yapım var. Bunlar değişik açılardan değerlendirilebilir ama biz kendi kulvarımızda en doğrusu neyse, en kalitelisi neyse, kendimizle yarışmak ve doğrunun adresi olmak istiyoruz.” dedi.

Cihan

Diyanetten Hicret ve Muharrem Mesajı

Hicret, Muharrem ve Aşure

Sevgili peygamberimizin Mekke’den Medine’ye hicretinin gerçekleştiği ve rahmet peygamberinin “Allah’ın ayı” olarak nitelendirdiği Muharrem ayını idrak etmiş bulunuyoruz. Bu ayın İslam dünyasına ve bütün insanlığa hayırlar ve bereketler getirmesini niyaz ediyorum. Hz. Ömer’in halifeliği döneminde hicret, tarih başı olarak kabul edilmiş ve o günden itibaren İslam âleminde 1 Muharrem hicrî takvimin başlangıcı olarak kabul görmüştür.

Hicret; Allah’a ve O’nun kutlu elçisi rahmet peygamberine gönülden bağlılığın bir ifadesi, dostluğa, kardeşliğe, medeniyete, ilme ve irfana açılan yolculuğun hikâyesidir.

Hicret, nurlu şehir Medine’nin şahsında, insanlığın gönlüne, sevgiye ve rahmete açılan bir yoldur. Her vesile ile paylaşmayı, dayanışmayı, insani erdem ve faziletleri öğütleyen yüce dinimizin hikmet yüklü mesajlarının insanın hayatında makes bulmasıdır. Hicret, Allah yolunda fedakârlığın, yardımlaşmanın kardeşliğin zirvesidir.

Tebliğ hicreti doğurmuş, hicret ise tebliği yoğurmuştur. Kısaca hicret Müslümanlar için bir milattır.

Hicret, Allah rızası için anadan, babadan, evlattan, yardan, diyardan, maldan ve mülkten hatta candan vazgeçmenin ibretli ve meşakkatli bir öyküsü, yüce dinimizin rahmet yüklü mesajlarını bütün insanlığa ulaştırmak için çıkılan yolculuğun adıdır. Öyle ki tebliğ hicreti doğurmuş, hicret ise tebliği yoğurmuştur. Kısaca hicret Müslümanlar için bir milattır.

KERBELA ORTAK ACIMIZ

Muharrem ayı, aynı zamanda Hz. Peygamber (sav)’in torunu Hz. Hüseyin’in ve çoğu Ehl-i Beyt mensubu 70’ten fazla insanın siyasi ihtiraslar uğruna Kerbela’da şehid edilmesi nedeniyle Müslümanların ortak hafızasında büyük bir acının tarihidir. Bu ciğersûz hadise özellikle milletimiz başta olmak üzere, mezhebi ve meşrebi ne olursa olsun, bütün Müslümanların asırlardır dinmeyen ortak acısı olmuştur. Kerbela’da acımasızca şehit edilen Hz. Hüseyin ve arkadaşlarının bu hadisedeki asil duruşları ve haksızlıklar karşısındaki onurlu mücadeleleri bütün müminlerin gönüllerinde taht kurmuş, Hz. Hüseyin ve yakınlarına bu zulmü reva görenler ise insanlığın ortak vicdanında mahkûm edilmiştir.

Kerbelâ olayı, dünyanın hangi bölgesinde yaşarsa yaşasın, hangi dînî-kültürel alt kimliğe mensup olursa olsun, İslâm toplumlarının hemen hemen hepsinde önem atfedilen bir hadisedir. Bu öneme istinaden Muharrem, Aşura ve Kerbelâ’nın, İslâm toplumlarının dînî-kültürel hayatında da bazı yansımaları olmuştur. Müslüman coğrafyasında bu ayda tutulan oruçlar, pişirilip dağıtılan aşuralar ve Kerbelâ’da Hz. Peygamber (sav)’in torunu Hz. Hüseyin ile beraber ailesi ve yanında bulunanlardan şehid olanların yad edilmesi bunların başlıcalarıdır. Nitekim, Hz. Hüseyin’in şehadetine duyulan üzüntü şiirlere, mersiyelere ve maktellere yansımış, bu alanda pek çok eser vücuda getirilmiştir. Bunlardan birinde Aşık Yunus şöyle dile getirir duygularını:

Şehitlerin serçeşmesi, Enbiyanın bağrı başı, Evliyanın gözü yaşı, Hasan ile Hüseyin’dir

Hazret-i Ali babaları, Muhammed’dir dedeleri, Arşın iki küpeleri, Hasan ile Hüseyin’dir

Kerbela’dır yazıları, Şehid olmuş gazileri, Fatma Ana kuzuları, Hasan ile Hüseyin’dir

Derviş Yunus’un dünya fânî, Bizden evvel gelen hani, İki cihanın sultanı, Hasan ile Hüseyin’dir.

Günümüzde bütün Müslümanlara düşen önemli görevlerden biri, bu tür müessif olaylardan ibret almak, dersler çıkarmak ve birlik ve beraberliğimizi zedeleyecek her türlü olumsuz tutum ve davranışlardan kaçınmaktır.

Muharrem ayı ile bağlantılı olarak uzun yıllardır yaşatılan uygulamalardan birisi de aşura geleneğidir. Milletimizin komşularına, dost ve akrabalarına yılda iki defa dağıttığı güzelliklerden biri kurban, diğeri ise aşuradır.

Aşura paylaşmanın, dayanışmanın, birlikteliğin ve sevginin ifadesi, bolluk ve bereketin simgesidir. Aşuranın bu mecazî anlamı toplumumuz için bugün her zamankinden daha fazla önem taşımaktadır. Milletimiz, asırlardır sürdürdüğü gelenekle bugün de; “farklılıkların ahenk içindeki ortak tada katkı sağlamaları”, “birlik” gibi kültürümüzün özünde hep var olan güzellikleri devam ettirme bilinci ile birbirinden farklı tatları aynı kazanda kaynatıp, aşura aşı yapmaya, birlikte yaşamanın sembolünü tadarken muhabbeti paylaşmaya devam etmektedir.

Bu duygu ve düşüncelerle, şehitlerin efendisi İmam Hz. Hüseyin ve Kerbelâ şehitleri olmak üzere bütün şehitlerimizi rahmetle anıyor, onların İmam Zeynelabidin ile süren aziz hatırasını yad ediyor, Ehl-i Beyt-i Mustafa’yı saygıyla selamlıyor; asırlardan beri Hz. Peygamber ve Ehl-i Beyt sevgisi etrafında kenetlenen milletimizin barış, huzur, güven, karşılıklı sevgi ve saygı içerisinde yaşamaya devam etmesini Cenab-ı Mevla’dan niyaz ediyorum.