Etiket arşivi: M. Rıza DALKILIÇ

Sri Lanka’da “Bilim ve İslam; Risale-i Nur Perspektifi” Konferansı Yapıldı

Âdem Aleyhisselam’ın dünyada ilk ayak bastığı yer olarak bilinen Sri Lanka’dan nurlu haberler geliyor. Hindistan’ın güneyinde ve Hint Okyanusu’nda bulunan yirmi bir milyonluk ada ülkesi olan Sri Lanka’da güzel faaliyetler var.

Türkiye’den ve çeşitli civar ülkelerinden de katılımın olduğu toplantılarda, Filipinler Risale-i Nur Enstitüsü Başkanı ve Risale Haber yazarlarından Muhammed Rıza Dalkılıç konu hakkında Risale Haber’e bilgi verdi. Üniversiteler, İslam dernekleri ve mescidlerde derslerin devam ettiğini belirten Dalkılıç; başkent Colombo’da büyük bir dershane-i nuriye’nin olduğunu ve Türkiye’deki nur talebelerini buraya davet ettiklerini söyledi.

Dalkılıç şöyle devam etti:

Bir haftadan beri bulunduğumuz Sri Lanka’da cihan baha hizmetleri müşahede ediyoruz. Başta Türkiye’den Arif Elbistanlı ağabeylerin gayret ve himmetleri ve Sri Lanka’da Asim Alawi ağabeyin sahabet, hamiyyet ve cevvalane hizmetleri hakikaten görülmeye değer.

Sri Lanka uleması ve bahusus Jamiatul İslamiye ve Ezher Üniversitesi’nin kardeşi Zahira Üniversitesi talebeleriyle Başkent Colombo’da bulunan yedi ayrı Üniversite’de nurları okuyan talebeler gayretleriyle bizleri de şevke getirdiler.

Sri Lanka senelerce İngiliz müstemlekesi olmuş, 1965’te hürriyetini kazandıktan sonra da senelerce devam eden iç karışıklık ve kargaşanın merkezi olmuş. Budistlerle Hindular arasında on beş sene devam eden iç savaş ise dünyada eşine rastlanmayan bir şiddetle bastırılabilmiş. Ülkenin sulh durumuna gelmesiyle, Nur dersanesinin açılması aynı senede yani 2009 senesinde olmuştur.

Sri Lanka’da evvela Jamiatul İslamiye’de bir gün süren bir toplantı yaptık.

Akabinde Kandi şehrine geçtik ve burada altı vakıf tarafından düzenlenen bir konferans verdik. Avustralya’dan gelen Fahri Balcı ağabey; devlet üniversite’sinde “Bilim ve İslam; Risale-i Nur Perspektifi” konulu konferansı veriyor. Aynı saatlerde biz ise “Young Asia” televizyonunda “Interview- Mulakat” konulu tv programına misafir olduk. Bu program televizyon tarafından dört kez yayınlanacak.

Üniversiteler, İslam dernekleri ve mescidlerde dersler devam ediyor. Sri Lanka; Adem babamızın vatan-i aslisinden sonraki ilk ayak bastığı topraklar. Ve şimdi bu güzel ada “Nur Adası” oluyor.

Sri Lanka’nın başkenti Colombo’da büyük bir dershane-i nuriyemiz var, bu vesile ile Türkiye’den herkesi davet ediyoruz.

Ömer Çelebi / Risale Haber

 

Muhlaslar Kervanından (devamı)..

11 Mayıs 2010’da hizmet-i Nuriye için gittiği Filipinler’de uğradığı silahlı saldırı sonucu Rahmet-i Rahman’a kavuşan aziz şehid abimiz Hafız Cevdet Baybara’nın hatırasına ithafen yakın dava arkadaşı Rıza Dalkılıç’ın bir yazısını takdim ediyoruz.

Habiblerden Bir Nur İn’ikası..

(Sizi alsam, bağrıma bassam, zerratimi zerratınıza katsam… Siz olsam kısacası…)

Gün içerisinde birçok cami, mescid, kilise, dini merkezleri vesaire ziyaret ediyor adeta uçuyorduk. Gece geç vakitte otel odasına geldiğimizde Cevdet Ağabey’e telefon açtım. Gün içinde yaptıklarımızı, ihtida eden bahtiyarları, hüsn-ü kabul görmekliğimizi, Filipinliler‘in misafirperverliklerini tek tek anlattım. Heyecanla anlatıyordum.

O ise Isparta’nın Barla köyünde olduğunu söyledi. Sonra “İşte bu…İşte bu kadar… Vallahi söyleyecek cümle bulamıyorum…Sizi tebrik etmek az, takdir etmek eksik, tebcil etmek nakis… Artık ne diyeyim… Allah ecrinizi milyarlar katıyla versin… Aynı ilk defa asr-ı saadette Nur-u Hakk’ı uzak doğuya götüren sahabelere, melekler ve ind-i Rahman tarafından biçilen ecir misali, (Ahir zamanda olduğunuzu hesaba katarak) defterinize ecirler yazılsın… Amin…” diyordu. Bir ara “Dayanamıyorum…” dedi… Kısık kısık ağlıyordu… Barla‘daydı…

Kendisini toparlayınca “Zerrat-ı vücudum titriyor şu an… Çok fazla konuşamayışım ondan… Sizi alsam, bağrıma bassam, zerratımı zerratınıza katsam… Siz olsam kısacası… diyecek çok şeyim var ve diyemiyorum… Nutkum tutuluyor… Her ne ise, bu da güzel bir fal-i hayr… Sesinizi ilk defa Barla’da duyuyorum…”

Bizim iktidar ve irademizin üstünde bir küllî irade ve her şeyi ihata eden bir kudret bizi bir gayeye sevk ediyordu, biz bilmesek bile, o an anlayamasak bile…

Filipinler’de daha fazla kalamayacağımızı anlamıştık. Hem paramız bitmişti, hem de başka planlarımız vardı. Şunu anlamıştık… Filipinler münbit bir zemin ve ekilen tohumlar yemyeşil bitki örtüsü gibi yeşermeye çok müsait…

Dönüyoruz Türkiye‘ye dedik Şehid Cevdet Hafıza.. Bana şunları yazdı bu defa:

“ Kahramanlarım; ızdırabsız zafer olmayacağını bilenlerdeniz ama… Gel ki gönüle sor…Başka yol yok… Sadece niyaz, elimizi açtık, gözümüzü tek noktaya diktik ve aczin zirvesinde olduğumuz anlar misali müteveccih olmak için çırpındık, Rabbimizi şah-damarımız kadar yakın hissedip dedik ki:

“Rahman ve Rahim olan adına sığınarak;
Açtım iki elimi, kor gibi iki yaprak;
Bir edeb ölçeğinde umutlu ve utangaç;
İşte dünya önümde, benim ruhum sana aç;
Bu seğriyen ellerle Senden Seni isterim;
Senden Seni isterken, canımdan çıkar tenim;
Kainat bir mozaik, her şeye sahip Allah;
Ey gizli ve aşikar, her derde Tabib ALLAH…
Ey gizli ve aşikar, her derde Tabib ALLAH…”

Ve Hasan Feyzi Abi’nin cümleleri dökülüyor ruhumun zerrelerine, hem de yıkaya yıkaya, ıslata ıslata katre misal;

“Risale-i Nur’a sahip olanlardan hırs ve hiddet zevale yüz tutar;
Zulmet ve şehvet erir; cehalet ve şekavet ateşi söner;
Tabiat uykusu azalır; gaflet uykusu kalkar;
Kara ve çirkin, bozuk ve uyuşuk kanlar düzelir;
Nefes ve kalp işler; Kan boruları birer mecra-i Nur olur;
Hubb-u Dünya ve meyl-i masiva kalmaz; Ene (Ben) ve Ente (Sen) gider;
Yetmiş bin diye söylenen perdeler kalkmaya ve “Varlık Dağı” delinmeye başlar;
IRCii ILA RABBİKi’den sesler gelir; Vuslat yolu açılır; Misk-u-Anber saçılır;
FEDHULI FI İBADİ ile memur ve VEDHULI CENNETI nişanı ile mecur olur.”

Bilemiyorum, işte hal-i melalim… Sizden de başka kimsem yok ki yazayım…Ve dayanamadım, yazdım…

Süreyyayı süpürge yapacak değilim… Ancak, ruhum Zuhal’i omuzlamış meleği arkadaş edinmek istiyor; Asuman’ı evim; sistemleri odalarım, Mars’ı da Nur’u okuduğum sandalyem kılmak gibi acib bir fırtına, garip bir heyulanın içinde gidip geliyorum… Eğer felek bir gün cana kıymaz ve film orta bir yerde kopmazsa…
Kemal-i lezzetle okuyacağımız Lahikanızı iştiyakla, hasretle gözlüyor; kemal-i ferah ve yeni bir devrenin açacağı kemal-i sevki bekliyor, o kıymettar ruhunuzu bağrıma basıyor, ellerinizden pür tazim ile öpüyor, affımı rica ediyorum…

Sen olan Ben Riza Cevdet.”

Sabah erken saatte havaalanına geldik. Rehberimiz de uğurlamaya geldi bizi… Ayrılacakken baktık ağlıyor, sonra “Beni bırakıp nereye gidiyorsunuz” dedi. Yanımızda kalan kitaplardan verdim. Ve kerhen de olsa Manila’dan ayrıldık…

M. Rıza DALKILIÇ