Etiket arşivi: Muhammed Numan Özel

Neden Risale-i Nur !

Risale-i Nur, bu asrı ve gelecek asırları tenvir edecek olan bir mu’cize-i Kur’aniyedir. Tarihçe-i Hayat ( 463 )

Her zaman herkes için hem toplum hem dünya için bir kişi ve eserler çıkar. Nazarlar bunlara tevcih edilip pürdikkat kesilir. Bunun tarih boyunca nice nümumeleri vardır. 1900 lerden ta kıyamete dek var olacak olan İbadet, Şahs-i Kemalat ve içtimai,  ahlaki, şahsi ve ubudiyet ve psikoloji  ve hayata doğru bakıp hadiseleri doğru tahlil etmek için de Risale-i Nur Külliyatı bu ümmetin ihtiyacına bir Kuran Tefsiri olarak Cenab-ı Haktan ihsan edilmiştir. Buna dair Emirdağ Lahikasından bazı metinler:

Evet, Risale-i Nur’un te’lifi, zuhuru ve neşri ile beraber hizmet-i Nuriyenin ve ders-i Kur’aniyenin taliminde ve îfasında ve meslek-i Nuriyenin taallümünde ve uzun bir zamandaki hizmetin devamında vaki’ olacak binler ahval ve hücuma maruz talebelerin cereyanlar karşısında sebat, metanet ve ihlasla hareketlerinde onlara yol gösterecek, hizmet-i Kur’aniyenin inkişafında sühulete medar olacak ikaz ve ihtarlara elbette ihtiyaç zarurîdir, kat’îdir, bedihîdir. Emirdağ Lahikası-1 (7)

Lâhika mektubları bilhâssa yazıldığı zaman itibariyle de büyük ehemmiyet kesbeden bir devrin mahsulü olması ve birçok içtimaî mes’eleleri ve küllî imanî bir nazar-ı hakikatle mütalaa, mülahaza ve küllîleşmesi gibi cihetlerde büyük kıymeti haizdir. Emirdağ Lahikası-1 ( 5 )

..hem küfr-ü mutlak cereyanı ki, hiçbir din ve maneviyatı tanımayan ve Allah’a iman hakikatına karşı muaraza ederek dinsizliği neşreden, İslâmî fikri zedeleyen ve bütün beşeriyeti tehdid eden, yeni nesillere ve gençliğe imansızlık fikr-i küfrîsini aşılamak isteyen kitab, broşür, gazete gibi neşir vasıtalarının İslâm ve iman düşmanlarınca ön plâna alındığı böyle acib ve dehşetli bir zamanda elbette Risale-i Nur’a, okunmasına, neşredilmesine şiddetle ihtiyaç ve zaruret var.

Emirdağ Lahikası-1 ( 7 )

Asırlarca Kur’an’a bayraktarlık yapan ve dünyayı diyanetiyle ışıklandıran bu necib millet, yine dünyaya örnek, ahlâk ve fazilette üstad olarak insanlığın geçirdiği müdhiş buhranlardan halas için çare-i necatı göstermektedir. Beşeriyeti dehşetli sadmelere uğratan, tehdid eden anarşiliğin, ifsad ve tahribin yegâne çaresi ancak ve ancak İlahî, semavî bir dinin ezelî ve ebedî hakikatlarıdır, hakikat-ı İslâmiyettir. Risale-i Nur, hakikat-ı İslâmiye ve Kur’aniyeyi müsbet ve müdellel bir şekilde insanlığın nazar-ı tahkikine arz ve ifade etmektedir. Emirdağ Lahikası-1 ( 8 )

Ey insanlar adaveti bırakınız, Kur’an dersini dinleyip birleşiniz; yoksa sizi mahvedeceğiz” diye beyanıyla bu zamanın şartları ve îcabları karşısında tarz-ı hizmeti yine Kur’anın nuruyla göstererek hakîmane irşadın ve tevfik-i İlahiyeye muvafık hareketle isabetli hizmetin îfası gibi noktalardan Risale-i Nur’un lüzum ve ehemmiyetini tebarüz ettiriyor. İşte Lâhika Mektubları bu gibi hususlara da işaret ediyor. Değişen dünya hâdiseleri, geniş ve küllî mes’eleler ve şartlar altında isabetli hizmet-i Kur’aniyenin esaslarını ders veriyor. Emirdağ Lahikası-1 ( 9 )

Şimdi bu mehazlara baktığımızda Risale-i Nur Külliyatının ilm-i hal’i hükmünde olan 5 Lahikaya – bunlar: Sikke-i Tastik, Tarihçe-i Hayat, Barla, Kastamonu, Emirdağ Lahikaları – hareket edilmezse insan allame, müçtehid hatta şeyh-ül İslam da olsa elinde Kuran ve Sünnetten iktibas edilmiş, ilham edilmiş olan tarz-ı harekete uyup o lokomotife vagon olursa istikameti bulur.

Yok ben kendi hevama göre hareket edeceğim deyip “Yoksa başka bir çığır açmakla hem o zarar eder, hem bu müstakim ve metin cadde-i Kur’aniyeye bilmeyerek zarar verir; belki zındıkaya bilmiyerek bir nevi yardım hesabına geçer.Tarihçe-i Hayat (323) ” peşine takılan kimseleri de sadakatsızlık yoluna sürükler ve abim, şeyhim, hocam diyorsa vardır bir hikmeti Kuran ve Sünnete muhalif görünse de diyerek dalalete kadar sürükler imanını kaybeder.

Bizlerin elinde ölçü olan Kuran ve Sünnetten İktibas Olan Risale-i Nur Külliyatından Lahikalar’ı düstur ve esas olarak kabul edip, uygulayıp, üssül esas yapıp hareketimizin merkezine koymalıyız. risale-i nur’u esas alıp hareket edilmesiyle hayatta rahat edilecektir.

İmani bahisleri hemen herkesin anlama tarzı aynıdır. Ama Lahikaları anlama, kabul etme, tatbik edip uygulamak ise değişkenlik göstermektedir. Mesela birisi kader meselesine dair tahşidat ve açıklamalar yaparken üstadın bırakmış olduğu tarza sadakatı gösteremekte.

Veya üstadın vasiyetine sadakatı gösterememekte.

Veya Lahikaları kabul etmemekte Ahmedin Mehmede mektubu olarak değerlendirmekte.

İşte tüm bu noksan ve arızalardan kurtulmanın çare-i yeganesi Risale-i Nurun Lahikalarına göre Hizmet etmektedir. Taki Risale-i Nur Hizmeti olsun. Mehdiyet cereyanı olsun. Saadet-i dareynin hizmeti olsun. Langurlungur tepetaklak olmasın.

Bahtiyardır o kimse ki: Risale-i Nurun Lahikalarından Hissesi azim ola.

Bedbahttır o kimse ki: Risale-i Nurun Lahikalarından Hissesi az veya hiç olmaya.

Biz risale-i nuru gaye-i hayat edinenler ve tarz-ı hareket edinenler için vazgeçilmez, hava gibi, ekmek gibi, ziya gibi bir zaruri ihtiyaçtır. Yok ben kafama göre hareket ederim dersen paşa keyfin bilir mahşerde şirket-i maneviyeden, iştirak-i amaldan mahrum kalmanla görürsün o ben kafama göre hareket ederim demeyi.

Allah Bizleri istikametten Ayırmasın, Sadakatla Daire İçinde Kaim Etsin inşallah.

Selam ve Dua ile / Muhammed Numan ÖZEL

www.NurNet.org

Gıybet ve Kuraklık

Gıybet odur ki: Gıybet edilen adam hâzır olsa idi ve işitse idi, kerahet edip darılacaktı. Eğer doğru dese, zâten gıybettir. Eğer yalan dese; hem gıybet, hem iftiradır. İki katlı çirkin bir günahtır. Mektubat (275)

Gıybet, katil gibidir. Demek gıybette öyle bir ferd bulunur ki, katil gibi bir zehr-i katilden daha muzırdır. Sözler ( 347 )

Yağmursuzluk bir musibettir ve cezâ-yı amel bir azabdır. Buna karşı ağlamakla ve hüzün ve kederle, niyaz ve hazînâne yalvarmakla ve pek ciddî nedâmet ve tövbe ve istiğfar ile karşılamak ve sünnet-i seniye dairesinde, bid’alar karışmadan, şerâitin tâyin ettiği tarzda dergâh-ı İlahiyeye ilticâ etmek ve duâ ve o hâle mahsus ubudiyetle mukâbele etmektir.

Hem böyle umumî musibetler, ekser nâsın hatasından geldiği cihetle, o insanların ekseri, -kısm-ı a’zâmı- tövbe ve nedâmet ve istiğfar etmekle def’olur.

Biz Risâle-i Nur şâkirdleri, dünyâya çok ehemmiyet vermediğimizden, dünyâya yalnız Risâle-i Nur için baktığımızdan, bu yağmursuzlukta dahi o noktadan bakıyoruz.Emirdağ Lahikası-1 ( 34 )

Şu anda siyâset âleminde muhtelif karışıklıklar, bulanık sular, dalgalar, girdaplar meydana gelmektedir. Bu hâdiser ise insanın kalb ve ruhunu ve kalbini tesir altına almakla insanların ubudiyet ve ameline ciddi mânâda zarar vermektedir. Geniş daire olarak ya partisi veya meşrebinin aklı ile düşünüp bu konularda çenesini çalıştırmaktadır. Asıl olan âhiret meselesi arka planlara itilerek belki farz olan Namazını aksatmaktadır.

Eğer iman vesikasını sağlam elde etmezse kaybedecek. Ve bu asırda, maddiyyunluk taunuyla çoklar o davasını kaybediyor. Hattâ bir ehl-i keşf ve tahkik, bir yerde kırk vefiyattan yalnız birkaç tanesi kazandığını sekeratta müşahede etmiş; ötekiler kaybetmişler. Acaba bu kaybettiği davanın yerini, bütün dünya saltanatı o adama verilse doldurabilir mi? Asa-yı Musa ( 21 )

Âlem-i Ahvâl-i Türkiyeye baktığımızda ise; bu hâl üzerine her yerde konuşmalar olmaktadır. Yok o bunu yaptı.. bu bunu dedi.. netice ise her yerde Gıybet Sisi Oluşmaktadır!

Bu sem-i katl, toplumda hemen her yere sirâyet etmesi ile orada ervâh-ı hâbise temessül etmektedir. O ortamda ervâh-ı habiseye yemek oluşması sebebi ile ervâh-ı habiseler bu aralar baya göbek büyüttü.

Peki sadece bu kadar mı?

Tabiki değil. Gıybet umumi bir günah oluşturmakta. Bu günah ise Türkiye üzerinde büyük bir sis oluşturmaktadır. ALLAHIN RAHMETİ YERİNE GAZABINI CELBETMEKTE! “Günahımız Neticesi Kuraklık Başladı. Emirdağ Lahikası-1 ( 34 )”

umumî musibetler, ekser nâsın hatasından geldiği cihetle, o insanların ekseri, -kısm-ı a’zâmı- tövbe ve nedâmet ve istiğfar etmekle def’olur. Emirdağ Lahikası-1 ( 34 )

Burada üstadım imam Bediüzzaman reçeteyi sunuyor. Bu gıybet eden camiâlar gıybeti bırakmalı. Türkiyede kuraklık var. Rahmet kesildi ne yağmur ne kar.. millet yağmur duasına çıkmakta. Barajlar kurumakta suyu kesilmekte, tarlada tohumlar soğuktan donmakta..  

Risâle-i Nur Külliyâtının Lâhikalarına muvafık hareket edilerek düsturlarına riayet edilerek bu beladan halas olunabilir!

İnşâallah yakında benim de risalelerim iade edilecek, tam serbest ve intişarı küllîleşecek ve rahmet dahi tam olacak. Emirdağ Lahikası-1 ( 34 )

İşte o davayı kazandıracak olan hizmetleri ve yüzde doksanına o davayı kaybettirmeyen hârika bir dava vekilini o işde çalıştıran vazifeleri bırakıp ebedî dünyada kalacak gibi âfâkî malayaniyat ile iştigal etmek tam bir akılsızlık bildiğimizden, biz Risale-i Nur şakirdleri, her birimizin yüz derece aklımız ziyade olsa da ancak bu vazifeye sarfetmek lâzımdır diye kanaatımız var. Asa-yı Musa ( 21 ) 

Ey ehl-i Siyaset ve Ey Ehl-i Dine Hizmet etmek gayesinde olan kimseler! Aranızdaki niza’ı çabuk bertaraf ederek bu umumi gıybet hastalığını kaldırıp uhuvvetinizi temin ediniz!

Selam ve Dua ile

Muhammed Numan ÖZEL

www.NurNet.org

Nurculukta Takvâ ve Siyâset

Hem takvâ içinde bir nevi amel-i sâlih var. Çünki bir haramın terki vâcibdir. Bir vâcibi işlemek, çok sünnetlere mukâbil sevâbı var. Takvâ, böyle zamanlarda, binler günâhın tehâcümünde bir tek içtinâb, az bir amelle, yüzer günah terkinde, yüzer vâcib işlenmiş oluyor.Bu ehemmiyetli nokta niyetiyle, takvâ nâmıyla ve günahtan kaçınmak kasdıyla, menfî ibâdetten gelen ehemmiyetli a’mâl-i sâlihâdır.

Risâle-i Nur şâkirdlerinin bu zamanda en mühim vazifeleri, tahribâta ve günahlara karşı takvâyı esas tutup davranmak gerektir. Kastamonu Lahikası(148)

Takvâ:Bütün günahlardan kendini korumak. Dinin yasak ettiğinden veyâ haram olduğunda şüphesi olan şeylerden çekinmek. Mânâsına gelmekmektedir. Bu Takvâ meselesinde mesleki esaslara müvâzene edecek olursak Risâle-i Nur Esaslarına Muhalif bir mesele veyâ şüpheli görülen kerih görünen bir mesela varsa ve olursa ihtiyaten uzak durmak gerekmektedir.

Bizlere üstadımız, imamımız siyâsete yanaşmamamız, takib etmememiz, alakadar olmamamız, partizan olmamamız gibi dersler vermiştir.Lâhikalarla tarz-ı hareket etmemiz için Sikke-i Tastik-i Gaybi, Tarihçe-i Hayat, Barla, Katamonu, Emirdağ Lahikalarını teşkil etmiş ve Mehdiyetin sistemi de bu 5 eserle tarz-ı harekâtını Kıyamete dek belirlemiştir. Bizlere ise bu 5 tarz-ı hareket eseri ile boyalanmak sıbga-i nuriyeye bürünmek elzemdir. Eğer kendimize Nurcu, Nur Talebesi ünvânına dâhil ediyorsak.

«Hem şimdi hükmeden öyle kuvvetli ce­reyân­lar içinde siyâ­sete girenlerden hiçbir kimse, istiklâliye­tini ve ihlâsını muhafaza ede­mez. Her­halde bir cereyan onun hareke­tini kendi hesabına alacak, dün­yevî mak­sa­dına âlet edecek, o hiz­metin kudsiyetini bozacak.»Şualar (362)

Eğer siyâsete yanaşırsak hizmetimizin kudsiyeti kaybolacak, ulviyetini kaybedecektir. Bir tarafa meylederek onun gevezesi olur.

Evet, bu zamanda siyâset; kalbleri ifsad eder ve asabî ruhları azab içinde bırakır. Selâmet-ikalb ve istirahât-ı ruh isteyen adam, siyaseti bırakmalı. Kastamonu Lahikası ( 123 )

Nur Talebesi İçin Siyâset de Takvâyı Kıran Esbabdandır! Tâkib etmediğimiz hâlde de çevremizdekiler ahvâl-i âlemden siyâsi haberleri getirmekte. Tâbir-i Caiz ise, Kerih pis kokulardan kaçtığın hâlde sana bu kokuları getiriyorlar. Bazıları da bu pis kokuları esans yapmış dem ve damarlarına karışmış. “nura yakın olan rayiha-i tayyibe dahi onların bir nevi gıdalarıdır ki, ondan hoşlanıyorlar. Sözler ( 353 )” Bunun aks-i maksad-ı ile ervah-ı habise de sana gelecek onlardan sirayet edecektir. Allah bizleri Lâhikalarla hareket eden bahtiyarlardan etsin!

Selam ve Dua ile

Muhammed Numan ÖZEL

www.NurNet.org

Şeytana Musallat Olanlar

Eğer mücahede ve müsabaka olmasaydı, maden-i insaniyetteki elmas ve kömür hükmünde olan istidadlar, beraber kalacaktı. A’lâ-yı illiyyîndeki Ebu Bekr-i Sıddık’ın ruhu, esfel-i safilîndeki Ebu Cehl’in ruhuyla bir seviyede kalacaktı. Mektubat ( 44 )

Şeytan insanın tekemülatı için elzemdir. Eğer şeytan insana musallat olmasa idi insanın kainatı yutabilecek istidada malik olması istidad ve kabiliyetlerinin içinde mevcud olan elmasiyet ve kömüriyet hakikatlarının tezahür edip açığı çıkması hasebiyle elzemdir.

Düşünelim ki; bizler cüz-i ihtiyarimizi istimal edip bir yere geldik. Ama çok büyük bir âbide var. Âbideye giriş yaptık. Girişte vâr olan cihazlardan geçiyoruz. Ama geçerken bakıyoruz üzerimizdeki metalik âletleri bir kutuya koyuyoruz ve geçiyoruz. Eğer cihazca risk arzeden maddeler varsa makine sinyal verecek ve görevli bizden üzerinizde şu.. şu.. var mı? Diyecektir. Sorun teşkil eden maddeyi bıraktıktan sonra makineden geçeceğiz. Makine bizim düşmanımız değil kendisine yüklenen programa uymaktadır. Dünya da insan için bir x-r cihazıdır. Peki bizden ne istiyor sende zararlı bu.. bu var demesi Musibetlerdir. insanın başına indirilen darbeler ve yüzüne vurulan tokatlar, onun sarhoşluğunu izale ile ayıltacaktır. Mesnevi-i Nuriye ( 220 ) bizim için Allahımızın rızasına giden yolda musibetlerle, çilelerle vb. sıkıntılarla tasaffi edecek ve habibiyete gidecek yolun bir bezeki, süsü olacaktır. İşte başımıza gelen musibetler, tokatlar bizlerin aklını başına getirecektir.

x-r’den geçtikten sonra elimize çantamızı alarak kutuda ki emanetleri alarak ilerleyeceğiz. Asansör gelecek ve -15 +15 olmak üzere 30 kat var. Bizler de ihtiyarımızı istimal edecek ve bir yeri seçeceğiz. Gideceğimiz yer hangi katta ise o kata dokunacağız.

İşte insana mel’un şeytanın musallatı da asansörün yukarı (+) kat tuşları ile (–) kat tuşları arasındaki ihtiyarı kullanma sebebidir.

 

İnsan;

Nur-U İman İle A’lâ-Yı İlliyyîne Çıkar;

Cennet’e Lâyık Bir Kıymet Alır.

 

Ve zulmet-i küfür ile,

esfel-i safilîne düşer;

Cehennem’e ehil (olacak) bir vaziyete girer.

 

Çünki iman, insanı Sâni’-i Zülcelal’ine nisbet ediyor; iman, bir intisabdır. Öyle ise insan, iman ile insanda tezahür eden san’at-ı İlahiye ve nukuş-u esma-i Rabbaniye itibariyle bir kıymet alır. Küfür, o nisbeti kat’eder. O kat’dan san’at-ı Rabbaniye gizlenir. Kıymeti dahi yalnız madde itibariyle olur. Madde ise, hem fâniye, hem zâile, hem muvakkat bir hayat-ı hayvanî olduğundan, kıymeti hiç hükmündedir. Sözler ( 311 )

Musallat olan şeytan’a kulak verirse insan şeytanın ordusuna iltihak etmektedir. Şu medenîlerden çoğunun, eğer içini dışına çevirirsen, görürsün: Başta maymunla tilki, yılanla ayı, hınzır. Sîreti olur suret. Sözler ( 712 ) ve bu mana ile siretimiz Maymun, Tilki, Yılan, Ayı, Hınzır karekteri ve ahlakı ile bezenecektir.

Eğer nur-u iman ile a’lâ-yı illiyyîne çıkarsa; Cennet’e lâyık bir kıymet alırsa şeytana emeline ulaşamadığı için saçını başını yolduracaktır. Şeytan rezil olacaktır ve kafasını taşlara vuracaktır.

İşte insanı insan yapan iman ve şeytana kulak asmamaktır. Eğer şeytana tabi olursa şeytan sevinir. Eğer şeytana tabi olmazsa şeytan o insanı terakki ettirecek ve o terakki ile şeytana bu defa insan musallat olacaktır.

Nefsini ıslah eden kimseler,

Kur’anla hemhal olanlar,

sünnet-i seniyyeyi kıblenameli pusula kabul edenler,

Risale-i Nur’u hergün düzenli okuyanlar ve tatbik edenler,

Risale-i Nur’un Lahikaları ile tarz-ı hareket edenler,

Şeytana musallat olup şeytanın papucunu ters giydirenler olacaktır.

Selam ve Dua ile

Muhammed Numan ÖZEL

www.NurNet.org

Tenkid Kapısı

Hak ve hakikatın, Kur’an ve imanın hizmeti olan büyük bir hazine-i âliyeyi omuzlarında taşıyan zâtlar, kuvvetli omuzlar altına girdikçe iftihar eder, minnetdar olur, şükreder. Sakın Birbirinize Tenkid Kapısını Açmayınız! Tenkid edilecek, kardeşlerinizden hariç dairelerde çok var. Tarihçe-i Hayat ( 208 )

Evet, münafıkların ehemmiyetli ve tecrübeli bir plânı; böyle herbiri birer zabit, birer hâkim hükmündeki eşhası müşterek bir mes’elede böyle kaçınmak ve birbirini tenkid etmek asabiyetini veren sıkıntılı yerlerde toplattırır, boğuşturur, manevî kuvvetlerini dağıttırır. Sonra kuvvetini kaybedenleri kolayca tokatlar, vurur. Risale-i Nur şakirdleri, hıllet ve uhuvvet ve fena fi-l ihvan mesleğinde gittiklerinden, inşâallah bu tecrübeli ve münafıkane plânı da akîm bırakacaklar. Şualar ( 318 – 319 )

Üstadım Külliyatın 158 yerinde Tenkidden bahsetmektedir. Bizler de farkında olmadan bu tuzağa düşmekteyiz. İçtimai zeminde siyasi gerilim ve sıkıntılar tebarüz etmiş ve günyüzüne çıkmıştır.

Bu meselede de ne olursa olsun hangi cenah üstün racih gelse de olan islama olacak sevinen ve galip gelen ise; İslam düşmanları olacaktır. Bu mevzuda üstadım:Malûmdur ki; iki kahraman birbiriyle boğuşurken; bir çocuk, ikisini de döğebilir. Bir mizanda iki dağ birbirine karşı müvazenede bulunsa; bir küçük taş, müvazenelerini bozup onlarla oynayabilir; birini yukarı, birini aşağı indirir. İşte ey ehl-i iman! İhtiraslarınızdan ve husumetkârane tarafgirliklerinizden kuvvetiniz hiçe iner, az bir kuvvetle ezilebilirsiniz. Mektubat ( 270 )” mesele naziktir.

Üstadım ve ağabeylerim hasiphanede iken sıkıntılar tebarüz edince: “Eğer o acib yerde beraber bulunmaktan gizli parmaklar karışıyorlar, biriniz Tahirî’nin koğuşuna gidiniz. Şualar ( 504 )” demiştir. Bunun mevzu ile alakasına gelirsek Tahiri Ağabeye sorulduğunda üstad neden böyle dedi?

–        Bizim koğuşumuzda herkes Risalelerle meşgul olur kimse lüzumsuz şeylerle veya boşta kalacak şekilde şeylerle meşgul olmazdı. Bu sebeble kimsede sıkıntı olmazdı. Üstad bu sebeble böyle dedi.

Bizler de Risale-i Nur ile hemhal olduğumuz müddetçe fuzuli olan şeylerle meşgul olmadığımızda bizler de sıkıntısız ve ehl-i dalalete kukla olmaktan kurtulacağız.

Tenkid kapısını 2006’da Risale-i Nur Cemaatinde en büyük meşreb’e yeni neşriyat kurdurarak aralarına tenkid kapısını açtırdılar.

Bu takip eden sürede şahdamar yayınları başlığı altında tebdil ve tağyire maruz kalmış başka bir neşriyat kurularak hizmet hareketine karşı Tenkid kapısını açtılar.

Sonra ufuk yayınları olarak Risale-i Nur’dan bazı eserleri tahrif ederek sadeleştirme kisvesinde neşrederek Tenkid kapısını daha da açtırdılar. Bu suretle ehl-i iman arasına Tenkid kapısını gittikçe açtırmak için var güçleri ile çalıştılar.

Bu ara istediklerine yaklaşınca hükümetle gülen hareketini kavga ettirdiler. Can damarları olan bir mesele ile. Sonra Tenkid kapısını gülen ve hükümet arasında açtırarak dersane mevzuu kapandı ve herkes içindeki kurtları dökmeye, Tenkid kapısını açmaya ehl-i dalalete yardım ettiler.

Şimdi dersane mevzuu kapandı Tenkid kapısı aralandı ve ardına kadar açmaya çalışılmaktadır. Biz nur talebeleri ise bu mevzuda iki tarafı da tutmadan tarafsız kalarak Tenkid kapısını kapata biliriz. Bu tadad ettiğim meselelerle Tenkid kapısını açarak ehl-i iman arasına soğukluk ve uzaklık verdiler. Tabir-i caiz ise birbirinden kopardılar.

Tenkid kapısını: Hak ve hakikatın, Kur’an ve imanın hizmeti olan büyük bir hazine-i âliyeyi omuzlarında taşıyan zâtlar, kuvvetli omuzlar altına girdikçe iftihar eder, minnetdar olur, şükreder. Sakın Birbirinize Tenkid Kapısını Açmayınız! Tenkid edilecek, kardeşlerinizden hariç dairelerde çok var. Tarihçe-i Hayat ( 208 )

Evet, münafıkların ehemmiyetli ve tecrübeli bir plânı; böyle herbiri birer zabit, birer hâkim hükmündeki eşhası müşterek bir mes’elede böyle kaçınmak ve birbirini tenkid etmek asabiyetini veren sıkıntılı yerlerde toplattırır, boğuşturur, manevî kuvvetlerini dağıttırır. Sonra kuvvetini kaybedenleri kolayca tokatlar, vurur. Risale-i Nur şakirdleri, hıllet ve uhuvvet ve fena fi-l ihvan mesleğinde gittiklerinden, inşâallah bu tecrübeli ve münafıkane plânı da akîm bırakacaklar. Şualar ( 318 – 319 ) gibi ikazlarla kapatacak ittihad ve ittifak-ı islamı temin etmeye çalışacağız. Bu biz nur talebelerinin mesul olduğu vazifedir.

“Eyvah, eyvah! El’aman, el’aman! Ya Erhamerrâhimîn meded!

Bizi muhafaza eyle, bizi cinn ve insî şeytanların şerrinden kurtar,

kardeşlerimin kalblerini birbirine tam sadakat ve muhabbet

ve uhuvvet ve şefkatle doldur.”

Şualar ( 498 ) duasını yapmakla mükellefiz.

Selam ve dua ile

Muhammed Numan ÖZEL

www.NurNet.org