Etiket arşivi: oruç

Ramazan Orucu Hâsılat Toplama Zamanıdır!

Bediüzzaman, Ramazan-i şerifin uhrevi kazanç için verimli bir zemin olduğunu şöyle açıklar:

İşte, Ramazan-ı Şerif adeta bir âhiret ticareti için gayet kârlı bir meşher, bir pazardır. Ve uhrevî hasılat için gayet mümbit bir zemindir. Ve neşvünemâ-i a’mâl için, bahardaki mâ-i Nisandır. Saltanat-ı rububiyet-i İlâhiyeye karşı ubudiyet-i beşeriyenin resmigeçit yapmasına en parlak, kudsî bir bayram hükmündedir.

Ve öyle olduğundan, yemek içmek gibi nefsin gafletle hayvanî hâcâtına ve mâlâyâni ve hevâperestâne müştehiyâta girmemek için, oruçla mükellef olmuş. Güya muvakkaten hayvaniyetten çıkıp melekiyet vaziyetine veyahut âhiret ticaretine girdiği için, dünyevî hâcâtını muvakkaten bırakmakla, uhrevî bir adam ve tecessüden tezahür etmiş bir ruh vaziyetine girerek, savmı ile Samediyete bir nevi aynadarlık etmektir.

Evet, Ramazan-ı Şerif, bu fâni dünyada, fâni ömür içinde ve kısa bir hayatta, bâki bir ömür ve uzun bir hayat-ı bâkiyeyi tazammun eder, kazandırır. Evet, birtek Ramazan, seksen sene bir ömür semerâtını kazandırabilir. Leyle-i Kadir ise, nass-ı Kur’ân ile, bin aydan daha hayırlı olduğu, bu sırra bir hüccet-i kâtıadır.(29.mek.7.nükte)

Ramazan ayı seksen sene bir ömür meyvesini kazandıran ve Leyle-i Kadir ise bin aydan daha hayırlı olduğu Kur’an-ı Kerim’in kesin hükmü ile beyan edilmiştir. Milyonlarla bakiye meyveleri Ramazan-ı Şerifte mü’minlere kazandırır. İşte böyle kârlı bir ticareti bize kazandıran Cenab-ı Allah, “KURTULUŞ” için bu mübarek ayı bir vasıta yapmıştır.

Nasıl ki bir padişah saltanatında, senede bir tahta çıkışı adına ve görüntü sağlamak için bazı günleri bayram yapar, riayetini o günde genel bir şekilde perdesiz iltifatına mazhar eder, Öylede on sekiz bin âlemin padişah-ı Zülcelal, o on sekiz bin âleme bakan, ferman-ı alışan olan Kur’an-ı Hâkimi, Ramazan-ı Şerifte nazil etmiştir. Onun için Ramazan bir bayram-ı ilahi ve bir İlahi sergi meydanıdır.

Madem Ramazan böyle bir bayramdır. Bayağı adi ve hayvani meşguliyetten insanları çekmek için, oruçla emredilmiştir. Orucun ekmeli mide gibi bütün duyguları, gözü, kulağı, kalbi, hayali, fikri gibi insanın organları bir nevi oruç tutturmaktır. Her cihazı ubudiyete sevk etmektir. Örneğin, dilini yalandan, gıybetten uzak tutarak ona oruç tutturmaktır. Lisanını Kur’an ve zikir gibi şeylerle meşgul etmek, gözünü namahreme bakmaktan ve kulağını fena şeyleri işitmekten men edip, gözünü ibrete ve kulağını hak söz ve Kur’an’ı dinlemeye yönlendirir, zaten mide bir fabrika benzeri olduğu için oruçla ona ara verilmesi halinde, fabrikanın tezgâhları hükmünde olan organlar da ona tabi olurlar. İnsandaki kuvve-i şeheviye ve kuvve-i gadabiye gibi ifrat derecesine çıkabilen zararlı kuvveler sakinleşir ve haramdan insanı muhafaza eder.

Orucun insan sağlığı üzerinde de birçok faydaları vardır. Evvela midenin dinlenmesiyle bütün organlar da dinlemeye geçer ve mideyle beraber yenilenirler. Dinlenen ve yenilenen bir vücut ruhsal olarak ta kişide bir sakinlik hali gösterir, işte oruç tutmanın maddî manevî önemi ile ilgili peygamberimiz: “Oruç tutunuz ki, sıhhat bulasınız” buyurmaktadır. (Aclûnî)

Netice itibariyle Ramazan ayı ibadet, rahmet ve mağfiret ayıdır. Bereketi bol, hayrı çok yardım, bağış ve ihsan ayıdır. Ramazan ayı, bir yıllık maddî ve manevî kirlerden temizleneceğimiz, insanî duyguların coştuğu, tövbe edip hakka yönelme şuurunun geliştiği bir kurtuluş ayıdır. Her zaman bu fırsat ele geçmez, “Ömür sermayesi pek azdır. Lüzumlu işler pek çoktur“ malayani şeylerle vakit kayıp etmemek lazımdır.

“Allahım! Efendimiz Muhammed’e ve Âl ve ashabına Senin razı olacağın ve onun lâyık ve müstahak olduğu bir rahmetle, Ramazan ayında okunan Kur’ân’ın harfleri adedince salât ve selâm et.”

Bütün enbiya ve evliyaların ser zakiri, şanı ve makamı âlâ olan peygamberimizin hürmetine bizi onun şefaatine mazhar, sünnettin itibaına muvaffak et. Âmin…

Rüstem Garzanlı/Diyarbakır

www.NurNet.org

Oruç Tıbben Faydalı Mıdır?

Oruç vücudun bütün sistemlerine tesir yapan, sıhhat veren bir hassayı haizdir. Bir kimse sıhhat için oruç tutarsa orucu kabul olmaz. Allah için tutacak ve hikmet de bir bahşiş halinde zuhur etmiş olacaktır.

1- SİNİR SİSTEMİNE ETKİSİ

Oruçlu kimse gıdaî faaliyetinin azalması dolayısiyle farkına varmadan bir çok lüzumsuz yorgunluklardan kaçınır. Aynı zamanda her fert iktisadî gücü nisbetinde iftar ve sahurda fazla gıda ve vitamin alır. Diğer taraftan şehvet ve cinsî arzunun istirahat halinde oluşu, bütün sinir sistemine açık bir sıhhat sağlamaktadır. Bazı kimselerin oruçken sinirli oluşlarının sinir sistemiyle alâkası yoktur. O cihet nefse ait mânevî bir keyfiyettir.

Karaciğer, oruçlu fertlerde istirahat halinde olduğu için, bir çok zehirli maddeleri tahrip ederek sinir sistemini yorgunluk dediğimiz vahim illetten halâs eder.

2- DOLAŞIM SİSTEMİNE ETKİSİ

Oruçken gündüzleri kanda kolesterolün seviyesi düşer. Damar cidarlarında biriken eski kolesterolün artıklarını yavaş yavaş kan deveranına vererek sertliklerini giderirler. Kezâ bilhassa öğle sonu tansiyon biraz düştüğü için damarlarda az tazyik sebebiyle büsbütün bir istirahat meydana gelir. Böylece bu günün en korkunç hastalığı olan arterioskleroz (kalb tıkanması ve felçlerin sebepleri) oruç ve abdestin müşterek tesiriyle âdeta yok olur. Ben, oruçlu ve devamlı abdest alan 300 ihtiyarın tansiyonları üzerinde yaptığım tetkikte, kendilerinde en ufak bir artioskleroz ârazı olmadığını, 65 ten yukarı yaşlarına rağmen tansiyonlarının 12 nin üstüne çıkmadığını müşahade ettim.

Kalbe gelince: Kalp üzerinde kötü tesir yapan üç etken vardır: Damar sertliği, sinir yorgunluğu ve midenin devamlı tazyiki. Bu üç etken de orucluda otomatik olarak bertaraf olur. Oruçlunun kalbi -mânâsı gibi- maddesi de felâh da kalır.

3-HAZIM SİSTEMİNE ETKİSİ

Doğuştan ölüme kadar durmadan çalışmaya mezun olan hazım sistemi, oruçta vasati olarak günde dört saat mutlak istirahata geçer. Dolayısiyle yıpranan taraflarını tamir imkânını bulur.

Orucun en açık sıhhat tesiri karaciğer üzerinedir: Vücudun çeşitli sahalarında birbiriyle ayrı guruplar halinde karaciğerin 50 ye yakın vazifesi vardır. Yağları hazmeden, safrayı yapmaktan tutun da hastalıklara karşı muafiyet maddesi hazırlamaya kadar bütün işler; daha doğrusu bedendeki kimyasal her hadise karaciğer tarafından yapılır. Buna karşılık karaciğer sıhri bir ölümsüzlük içinde -durmadan- hayat sonuna kadar çalışır. Pek nadir olarak hastalanır -karaciğer- çok yüklenince görevlerinin bir kısmını eksik yapmak zorunda kalır. Bugünün tıbbı, bir çok hastalıkların iptidaî sebebini (yani vücut mukavemetinin kırılması, muafiyet teessüs edemeyişi) karaciğere ve onun yüklü olmasına bağlar.

İşte oruç, karaciğere bir günde üç dört saatlik bir istirahat sağlar. Vâkıa karaciğer vazife ve faaliyetini durdurmaz; ama limit bir yavaşlama gösterir. Böylece her uzuvda olduğu gibi karaciğerde de istirahat yanında umumi revizyon ve yenilenme vuku bulur. Vücudun müdafaa, kan kimyası ve hazım cihazı böylece en ideal şekle döner. İşte oruç, sağlık korunmasının asıl merkezi halinde felâh bulucu mânâsını böylece maddeleştirir.

4- KAN KİMYASINA ETKİSİ

Vücudun en hassas kimya olayları kanda cereyan eder. Çeşitli gıda maddeleri, müdafaa maddeleri ve hayati teneffüs enzimleri muayyen bir nisbette kanda bulunur. Bu maddeler yoğunluklarını arttırdıkça vücut bunu telâfi için çetin bir faaliyet gösterir. Oruçluda bu maddeler en düşük seviyede kalır. Dolayısiyle de kanın kimyasal olayları büyük bir kolaylık içinde seyreder. Zayıf olduğu için oruç yiyen ahmak bilmez ki; kendini kemiren asıl oruçsuzluktur. Çünkü zayıflarda kan kimyası bir türlü denge sağlayamamaktadır.

5- ÜROGENİTAL SİSTEME ETKİSİ

Gerek sinir sistemi sükûneti, gerekse bakışlarda bile cinsi arzuyu franleyen bir şehvet perhizi, şüphesiz ki cinsi hayat için çok kıymetli bir hassa taşır.

Böbreklerin, gıdaların yanma ürünlerini süzdükleri nazarı itibara alınırsa, her böbrek hücresinin her an çeşitli gıdaları süzmekteki güçlüğü yanında, oruçlunun dört saat içindeki mutlaka yakın istirahati açıktır. Demek ki sağlığın topluca hıfzıssıhası orucun en yakın varlığıdır. Bu nokta ilâhî bir emri vâkîdir.

Onkolog Uzm. Dr. Haluk Nurbaki

 

Peygamber Efendimizin Lisanından Ramazan

Oruç, İslâm’ın dördüncü emridir.

– İnsanın manevî yönden gelişmesini sağlar.
– Oruç tutan kimseyi kötü davranışlardan ve iffetsizlikten alıkor;
– ve Cehenneme girmesine engel olur.1

Allah Teâlâ, işte bu gibi özellikleri sebebiyle orucu hem Muhammed ümmetine, hem ondan önceki ümmetlere farz kıldı.2

Orucun “sayılı günlerde,” yani yılda bir defa Ramazan ayında tutulmasını emretti.3

Oruç tutmanın sevabı

Namaz kılan, zekât veren ve haccedeni herkes görür. Fakat bir kimsenin oruç tuttuğunu sadece Allah bilir. Oruca riya ve gösteriş bulaşmadığı için, oruç tutan kimsenin Allah katında farklı bir yeri vardır.

Peygamber Efendimizin bildirdiğine göre Allah Teâlâ bu özel durumu şöyle açıklamıştır:

Oruç tutan kimse; yemesini, içmesini ve her türlü bedenî zevkini sadece Benim rızâmı kazanmak için bırakır; bu sebeple onun ödülünü bizzat Ben vereceğim.

Oruç tutan kimsenin çok sevindiği iki zaman vardır. Biri akşam iftar ettiği zaman, öteki de Rabbine kavuştuğu zaman.4

Orucun ve oruçlunun değerini şimdi de Resûl-i Ekrem Efendimizden dinleyelim:

Oruçlu bir ağzın kokusu, Allah yanında en güzel kokudan daha değerlidir.

Sevap olduğuna inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutan kimsenin geçmiş günahları bağışlanır.5

Allah Teâlâ, kendi rızâsı için oruç tutanı, Cehennem ateşinden yetmiş yıl uzaklaştırır.6

Cennetin sekiz kapısı vardır. Namaz kılanlar, kıyamet gününde Cennete namaz kapısından; cihad edenler cihad kapısından, sadaka verenler sadaka kapısından gireceklerdir.

Bu sekiz kapıdan birinin adı Reyyân’dır. O kapıdan sadece oruç tutanlar girecektir.

Mahşer yerinde bir ara “Oruç tutanlar nerede?” diye seslenilecek. Oruç tutanlar yerlerinden doğrulacak. Onlar Cennete girince bu kapı kapanacak; artık oradan kimse girmeyecek. Reyyân kapısından girenler bir daha susuzluk çekmeyecek.7

Sahâbîlerden biri, Peygamber Efendimizden, kendisine fayda verecek bir ibadet tavsiye etmesini istedi. Resûl-i Ekrem ona “Oruç tutmanı tavsiye ederim. Onun gibisi yoktur” buyurdu.8 Böylece orucun gösterişten uzak, ihlâs ve samimiyetle yapılan müstesna bir ibadet olduğuna işaret buyurdu.

Ramazan ayının değeri

Şimdi yine Sevgili Efendimizi dinleyelim:

Ramazan ayının daha ilk gecesinde Cennetin bütün kapıları ardına kadar açılır; Cehennemin kapıları birer birer kapanır; azgın şeytanlar bağlanıp tesirsiz hale getirilir.” 9

Oruç tutan kimse, büyük günahlardan sakınırsa, iki Ramazan arasında yaptığı günahları affedilir.10

Bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi” bu aydadır.” 11

Ramazan ayını oruçla geçiren, bir de her ay üç gün oruç tutan kimseye bütün yıl oruç tutmuş gibi sevap verilir.12 Çünkü iyiliklere on katı sevap verilecektir.

Bir ibadete ve iyiliğe on katı sevap verileceğini Allah Teâlâ da belirtmiştir.13

Ramazan ayı Kur’ân ayıdır. Peygamber Efendimiz Ramazan’ın her gecesinde Cebrail aleyhisselâm ile buluşur ve o güne kadar inen Kur’ân âyetlerini karşılıklı olarak birbirlerine okurlardı.14

Allah’ın Resulü her zaman cömertti; ama Cebrail aleyhisselâm ile çokça buluştuğu bu ayda, esen rüzgârdan daha cömert olurdu.15

Oruçlu nasıl olmalı?

Oruçlunun sadece midesi değil, dili de oruç tutmalıdır. Bunu Peygamber Efendimiz şöyle anlatmıştır:

– Oruçlunun ağzından kesinlikle kötü söz çıkmamalı,
– kimseyle kavga etmemeli,
– yalan söylemekten, boş ve mânâsız konuşmaktan kaçınmalıdır.
– Eğer biri ona hakaret etmeye kalkarsa, “Ben oruçluyum” deyip geçmelidir.16

Hem oruç tutup, hem yalan söyleyenin, yalan dolanla iş yapanın, yemeyi içmeyi bırakmasına Allah Teâlâ hiç değer vermeyecektir.17
Orucu oruç gibi tutmayanların eline, aç susuz kalmaktan başka birşey geçmeyecektedir.18

Sahur ve iftar vakitleri

Ramazan ayının her ânı değerli olmakla beraber bu ayda özel zamanlar vardır. Bu zamanlardan biri sahur, diğeri iftar vaktidir.

Sahur vakti hakkında Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Sahur yapınız, çünkü sahurda bolluk, bereket vardır.”19

Bizim orucumuzla Ehl-i Kitab’ın orucunu birbirinden ayıran en önemli fark sahur yemeğidir.20

Peygamber Efendimiz iftar vaktine de önem verilmesini istemiş; iftar saati girdiği anda oruç açmayı tembih ederek şöyle buyurmuştur:

“Müslümanlar, oruç açmakta acele ettikleri sürece hayır içinde yaşarlar.”21

Kadir Gecesi

Ramazan ayı içinde en değerli zaman dilimi Kadir Gecesidir. Allah Teâlâ, “kutlu bir gece” olduğunu haber verdiği22 Kadir Gecesinin önemini özel bir sûre ile, Kadir Sûresi ile belirtmiş ve:
– Kur’ân-ı Kerîm’i Kadir Gecesinde indirdiğini,
– Kadir gecesinin bin aydan daha hayırlı olduğunu,
– o gecede sabaha kadar Allah’ın izniyle meleklerin ve Cebrail’in yeryüzüne indiğini,
– o gece yeryüzüne barış ve esenliğin hâkim olduğunu haber vermiştir.23

Resûl-i Ekrem Efendimiz de şu gerçekleri bize bildirmiştir: Bu mübarek geceyi, faziletine inanarak, karşılığını Allah’tan bekleyerek değerlendiren kişinin geçmiş günahları bağışlanır.24

Kadir Gecesini Ramazan ayının son on günündeki tekli gecelerde,25 hattâ Ramazan’ın yirmi yedinci gecesinde aramalıdır.26 Kadir gecesinin sabahında güneşin, iyice yükselinceye kadar, ziyâsı ay gibi sönük olur.27

Bir adam Resûl-i Ekrem’e gelerek yaşlı ve hasta olduğunu, geceleyin namaz kılamadığını, fakat Kadir Gecesinde ibadet etmeyi arzu ettiğini belirterek o geceyi kendisine söylemesini istedi; Peygamber Efendimiz de ona, Ramazan’ın yirmi yedinci gecesinde ibadet etmesini tavsiye etti.28

Bununla beraber Efendimiz, Ashabına, Kadir Gecesini Ramazan’ın yirmi dokuzuncu, yirmi yedinci, yirmi beşinci gecelerinde aramalarını da söyledi.29

Kadir Gecesi nasıl dua etmeli?

Bir gün Hz. Âişe, Allah’ın Elçisine Kadir Gecesine rastlarsa nasıl dua etmesi gerektiğini sordu. Peygamber Efendimiz de ona şöyle dua etmesini söyledi:
Allahım! Sen affedicisin, affetmeyi seversin, beni de affet!30

İ’tikâfa çekilmek

Sevgili Peygamberimiz Ramazan ayının son on gününde dünya işlerini bırakır, Mescid-i Nebevî’ye çekilir, sadece ibadetle meşgul olurdu.

Ailesini de bu gecelerde ibadet etmeleri için uyandırırdı.

Itikâf denen bu ibadet sırasında Peygamber Efendimiz namaz kılar, Kur’ân okur ve tefekkürle meşgul olurdu.

Vefatından sonra da eşleri itikâfa çekilmeye devam etti.31

Teravih namazı

Ramazan ayının oruçtan sonra en belirgin ibadeti teravih namazıdır. Sahâbîler, Peygamber Efendimizin kendi başına teravih namazı kıldığını öğrenince, bu namazı kendilerine de kıldırmasını istediler. Hz. Peygamber onlara sadece üç defa teravih namazı kıldırdı.

Bu olay şöyle oldu:

O yıl Ramazan ayının çıkmasına yedi gün kalmıştı.

Her gece yatsı namazını kıldırdıktan sonra evine çekilen Peygamber Efendimiz, o gece mescitte kaldı ve Ashabına ilk defa teravih namazı kıldırdı. Teravih, gecenin üçte birine kadar devam etti.

Ertesi gün ağızdan ağıza Peygamber Efendimizin teravih namazı kıldırdığı haberi yayıldı. Sahâbîler mescitte toplandılar; fakat Efendimiz o akşam teravih namazı kıldırmadı.

Ertesi gün yine teravih namazı kıldırdı ve namaz gece yarısına kadar devam etti. Bir sonraki gün yine kıldırmadı.

Nihayet Ramazan’ın çıkmasına üç gün kala, eşlerine ve kızlarına da haber göndererek bütün gece devam eden bir teravih daha kıldırdı. O gün Müslümanlar sahurlarını zor yapabildiler. Sevgili Peygamberimiz teravih namazının farz olabileceğini, bunun da Müslümanları zora sokacağını düşünerek bir daha teravih kıldırmadı.32

Herkesin teravih namazını kendi evinde kılmasını tavsiye etti.

O günden sonra Sahâbîler, hem Peygamber Efendimiz zamanında, hem Hz. Ebû Bekir devrinde, hem de Hz. Ömer’in hilâfetinin ilk yıllarında teravih namazını evlerinde kıldılar.

Teravih namazlarının camide cemaatle kılınması âdeti, Hz. Ömer devrinde başladı.

Şevval orucu

Resûl-i Ekrem Efendimiz, Ramazan orucunu tutanların, Ramazan’ın hemen ardından gelen Şevval ayında altı gün daha oruç tutmalarını tavsiye etti. Böylece otuz beş veya otuz altı gün oruç tutmuş olacaklarını, her iyiliğe on misli karşılık verileceğine göre, bir yıl boyunca oruç tutmuş gibi sevap kazanacaklarını söyledi.33

Asr-ı Saadetten Bir Hatıra

Haris el-Eş’arîradıyallahu anh anlatıyor:

Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Allah Teâlâ, Zekeriyyâ Peygamberin oğlu Yahya aleyhisselâm’a, hem kendi yapması, hem de İsrailoğullarına emretmesi için beş buyruk verdi.

Yahya Peygamber bu emirleri halka duyurmayı azıcık geciktirince, Îsâ aleyhisselâm onun yanına geldi:

“Yahya!” dedi. “Cenâb-ı Hak, hem bizzat yapman, hem de İsrailoğullarına emretmen için sana beş buyruk verdi. Bu emirleri onlara ya bir an önce söyle, yoksa ben söyleyeceğim.” Yahya Peygamber:

“Kardeşim!” dedi Îsâ aleyhisselâm’a. “Allah’ın bana verdiği emirleri halka ben değil de sen duyurursan, Cenâb-ı Hakk’ın bana azap etmesinden veya beni yerin dibine geçirmesinden korkarım.”

Sonra da halkı Beytülmukaddes’te topladı. Cami ağzına kadar doldu; hattâ halk şerefelerde oturdu.

Yahya Peygamber, Allah’a hamd ve senadan sonra vaaza başlayıp şunları söyledi:

“Allah bana hem bizzat uygulamam, hem de size söylemem için beş emir verdi. Ben de size onları yapmanızı emrediyorum.

İlk olarak Allah’a ibadet edecek, Ondan başkasını İlah yerine koymayacaksınız. Allah’tan başkasını İlah yerine koyan kimse bakınız neye benzer:

Bir adam, kendi öz malından bir miktar altın veya gümüşle bir köle satın alıyor ve ona ‘Bak oğlum!’ diyor. ‘Şurası benim evim, şu da işim. Çalış, kazancını getir, bana ver!’ Ama o köle ne yapıyor; kazandığı paraları efendisine değil, götürüp başkasına veriyor. Söyleyin bakalım; hanginiz kölesinin böyle davranmasını ister?

Sizi Allah yarattı ve rızkınızı O verdi; öyleyse kesinlikle Allah’tan başkasını ilah yerine koymayınız.

Allah Teâlâ size namaz kılmayı emretti. Namaz kılarken kesinlikle sağa, sola bakmayınız. Bir kul namazda sağa sola bakınmadığı sürece, Allah Teâlâ namaz boyunca yüzünü hep onun yüzüne çevirir.

Size oruç tutmanızı emrediyorum. Bakınız oruç neye benzer: “Bir topluluk arasında bir adam, adamın da, içinde misk bulunan bir çantası var. O çantadan gelen güzel koku herkesi mest ediyor ve herkes onu koklamak istiyor. İşte oruç böyle bir şey.

Oruç tutan kimsenin ağız kokusu, Allah yanında misk kokusundan daha değerlidir.

Size sadaka vermenizi de emrediyorum. Bakınız, sadaka vermek neye benzer:

Düşman, bir adamı yakalayıp esir etmiş, ellerini boynuna bağlamış, boynunu vurmak üzere bir meydana getirmiştir. Adam, kendini esir edenlere: ‘Beni fidye karşılığında serbest bırakınız; çalışıp kazanırım, kazancımı getirip size veririm’ demiş ve böylece canını ölümden kurtarmıştır. İşte sadaka böyledir.

Size bir de Allah’ı çokça zikretmenizi emrediyorum. Bakınız zikir neye benzer:

Bir adam düşmandan kaçmaktadır. Düşman ise onu süratle takip etmektedir. O sırada adamın karşısına sağlam bir kale çıkmış, o da bu kaleye sığınarak canını düşmandan kurtarmıştır. İşte bir kul da kendisini şeytandan ancak zikir sayesinde kurtarabilir.”

Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bunları anlattıktan sonra şöyle buyurdu:

“Ben de size, Allah Teâlâ’nın bana emrettiği şu beş şeyi emrediyorum:
– Yöneticinizin emirlerine uymayı,
– cihad etmeyi,
– hicret etmeyi,
– İslâm cemaatiyle birlikte bulunmayı. İslâm cemaatinden bir karış da olsa ayrılan kimse, tekrar oraya dönünceye kadar, boynundaki İslâm ilmiğini çözüp atmış demektir.
– Câhiliyyet dâvası güden kimse, Cehennemlik olur.

O sırada Sahâbîlerden biri:

“Ey Allah’ın Elçisi!” dedi. “O adam namaz kılıp oruç tutsa yine de Cehennemlik mi olur?”

Allah’ın Elçisi şöyle buyurdu:
“Evet, namaz kılıp oruç tutsa ve kendini Müslüman zannetse bile yine de Cehennemlik olur.

“Sizi ‘Müslümanlar,’ ‘mü’minler,’ ‘Allah’ın kulları’ diye adlandıran Allah’ın dâvasına sahip çıkınız.” 34

Kaynak: Sorularla İslamiyet Ramazan Sayfası

Kaynaklar
1 Buhâri, Savm, 2, 10, Nikâh 2, Tevhîd 35; Müslim, Sıyâm 162; Timizi, Savm 55, îmân 8; Nesâî, Sıyâm 43; İbni Mâce, Fiten 12; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 257. 313, 402, 465.
2 Bakara 2/183.
3 Bakara 2/184, 185.
4 Buhâri, Savm 2, 9, Libâs 78, Tevhîd 35, 50; Müslim, Sıyâm 161, 163-165; Tirmizî, Savm 55; Nesâî, Sıyâm 41, 42; İbni Mâce, Sıyâm 1.
5 Buhâri, îmân 28, Savm 6; Müslim, Müsâfırîn 175, Sıyâm 204.
6 Buhâri, Cihâd 36; Müslim, Sıyâm 167, 168; Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 3; Nesâî, Sıyâm 44, 45; Müslim, Sıyâm 34.
7 Buhâri, Savm 4, Bed’ü’1-halk 9, Fezâilü ashâbi’n-nebî 5; Müslim, Zekât 85, 86, Siyam 166
8 Nesâî, Siyam 43; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 248, 249, 255, 257, 264; Elbânî, Sahîhu’t-Tergîb ve’t-terhîb, I, 580.
9 Buhâri, Savm 5, Bed’ü’1-halk 11; Müslim, Sıyâm 1, 2; Tirmizi, Savm 1; Nesâî, Siyam 3, 4.
10 Müslim, Taharet 16; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 229.
11Kadr 97/3.
12 Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 263, 384, 513, V, 154, 363; Ibn Hibbân, es-Sahîh (Arnaût), XIV, 498; Elbânî, Sahîhu’t-Tergîb ve’t-terhîb. I, 599.
13 En’âm 6/160.
14 Buhâri, Savm 7, Menâkıb 23.
15 Buhâri, Bed’ü’I-vahy 6, Savm 7, Menâkıb 23, Fezâilü’l-Kur’ân 6; Müslim, Fezâil 50.
16 Buhâri, Savm 2, 9; Müslim, Sıyâm 163-165; Ebû Dâvüd, Sıyâm 25; Tirmizi, Savm 55; Nesâî, Sıyâm 41, 42; İbni Mâce, Sıyâm 1.
17 Buhâri, Savm 8, Edeb 51; EbûDâvûd, Sıyâm 25; Tirmizi, Savm 16; İbni Mâce, Sıyâm 21.
18 İbni Mâce, Sıyâm 21; Dârimi, Rikak 12; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 373; Elbânî, Sahîhu’t-Tergîb ve’t-terhîb, I, 625-626.
19 Buhâri, Savm 20; Müslim, Sıyâm 45; Tirmizi, Savm 17; Nesâî, Sıyâm 18, 19; İbni Mâce, Sıyâm 22
20 Müslim, Sıyâm 46; Ebû Dâvûd, Sıyâm 15; Tirmizi, Savm 17; Nesâî, Sıyâm 27; Dârimî, Savm 9; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 197, 202.
21 Buhâri, Savm 45; Müslim, Siyam 48; Ebû Dâvûd, Savm 19; Tirmizî, Savm 13; Darimî, Savm 11.
22 Duhân 44/3.
23 Kadr 97/1-5.
24 Buhâri, îmân 25, 27, Savm 6, Fazlü leyleti’1-kadr 1.
25 Buhâri, Fazlü leyleti’I-kadr 3.
26 Mâlik, Muvatta’, l’tikâf 11; Buhâri, Fazlü leyleti’1-kadr 2, Ta’bîr 8; Müslim, Sıyâm 205, 206.
27 Müslim, Müsâfırîn 179; Ebû Dâvüd, Şehru ramazân 2; Tirmizî, Savm 72; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 406, 457, V, 130, 131, 324.
28 Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 240; Heysemî, Mecma’u’z-zevâid, III, 176.
29 Buhâri, Fazlü leyleti’1-kadr 3; Ebû Dâvûd, Ramazan 2.
30 Tirmizi, Daavât 84; İbni Mâce, Duâ 5; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 171, 182, 183; Hâkim, el-Müstedrek (Atâ), I, 712.
31 Buhâri, Fazlü Ieyleti’1-kadr 5; Müslim, l’tikâf 1-5
32 Ebû Dâvûd, Ramazan 1; Tirmizî, Savm 81; Nesâî, Sehv 103.
33 Müslim, Siyam 204; Tirmizî, Savm 53.
34 Tirmizî, Emsal 3; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 130, 202; Ebû Ya’lâ, Müsned (Esed), III, 140-142; İbn Huzeyme, Sahih (A’zami), III, 195-196; İbn Hibbân, es-Sahîh (Arnaût), XIV, 124-127; Elbânî, Sahîhu’t-Tergtb ve’t-terhîb, I, 358-359, II. 205-206; Elbânî, Sahîhu Mevâridi’z-zam’ân, I, 494-496.

Peygamberimiz’ in (a.s.m) Ramazan Hutbesi

Resûlullah, (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) bize bir Şaban ayının son günü bir hutbe irad buyurdu ve şöyle dedi:
“Ey Müslümanlar!
Büyük ve mübarek bir ayın gölgesi üzerinize düştü. Bu, içinde ‘bin aydan daha hayırlı’ olan Kadir Gecesi’nin bulunduğu bir aydır.
Bu ay, Allahû Teâlâ’nın, gündüzlerinde orucu farz; gecelerinde teravih namazını nafile olarak meşru kıldığı (mübarek) bir aydır.
Bu ayda kim bir hayır işlerse başka zamanlarda bir farzı yerine getiren kimse gibi sevap kazanır. Bir farzı eda eden de, başka aylarda yetmiş farzı yerine getiren gibi sevap kazanır.
Bu ay, sabır ayıdır. Sabrın karşılığı da Cennettir. Bu ay, ihsan, yardım ve eşitlik ayıdır. Bu ay, mü’minin rızkının arttığı bir aydır.
Kim bir oruçluyu iftar ettirirse bu, onun günahlarının bağışlanmasına ve cehennemden kurtulmasına sebeb olur. İftar ettirdiği Müslümanın aldığı sevaptan bir şey eksilmeksizin onun kazandığı kadar da sevap kazanır.”
 
“- Bizim hepimiz bir oruçluyu iftar ettirecek imkâna sahip değildir…” dediler. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem);
 

“Allahû Teâlâ bu sevabı bir oruçluya bir hurma veya bir yudum su ya da bir içim süt ile iftar ettirene de verir” buyurduktan sonra hutbesine şöyle devam etti:
 
“Bu ay evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş olan bir aydır. Kim (bu ayda) emri altındakilerin yükünü hafiletirse, Allah onu bağışlar ve cehennemden azâd eder.
Bu ayda dört şeyi çok yapınız. Bunların ikisi ile Rabbinizi hoşnud edersiniz; ikisinden de zaten uzak kalamazsınız. Rabbinizi hoşnud edecek iki işiniz; Lâ ilâhe illallah diyerek Allah’ın birliğine şehadet etmeniz ve bağışlanma dilemenizdir. Uzak kalamayacağınız öteki iki şeye gelince, onlar da Allah’tan Cenneti isteyip Cehennemden uzak kalmayı dilemenizdir.
Kim bir oruçluyu doyuracak olursa, Allah onu benim havuzumdan sulayacak, o da cennete girinceye kadar bir daha susuzluk çekmeyecektir.”

(İbn Huzeyme, Sahih III, 191-192, Thk. M.M. A’zamî, Beyrut 1975)

Ramazan’ın Ve Orucun Faydaları

Ramazan ayında oruç tutmak, farz kılınmış bir ibadettir. Bu ibadeti yerine getirmemizdeki tek maksat ise, elbette ki Rabbimizin rızasını kazanmaktır. Her ne kadar Allah emrettiği için oruç tutuyor olsak da, unutmamalıyız ki, her ibadette olduğu gibi oruç tutmanın da sağladığı dünyevi, uhrevi faydaları vardır.

Bu konuyu ‘Mektubat’ isimli eserinin 29.’uncu mektubunda ele alan Bediüzzaman Said Nursi, bir çok neticelerden ve faydalardan bahseder. Bu eserden yola çıkarak çalışmamızın neticesinde elde ettiğimiz faydaları kısaca şöyle sıralayabiliriz:

-Yeryüzünü bir sofra olarak yaratan Rabbimize, oruç tutarak kulluk vazifemizi yerine getiririz. Böylelikle yeryüzünün bizler için bir sofra olarak yaratıldığını daha iyi idrak ederiz.

-Verilen nimetlere şüphesiz bir şükür gerekir. İşte,tutulan oruçlar da bir şükür vesilesidir.

-Oruç, rızkımızı bize vereni hatırlatır.

-Aç ve susuz kalarak aslında ne kadar aciz olduğumuzun bilincine varırız.

-Allah’ı tanımak istemeyip adeta rububiyet taslayan nefsimize oruçla büyük bir darbe indirmiş oluruz.

-İnsan elinde bulundurduğu nimetlerin onun olmadığını, bunları kullanmakta hür olmadığını yemekten men edilince daha iyi anlar.

-Allah, zenginleri fakirlere yardım etmeye davet eder. Fakat zengin insanlar, fakir insanların hallerini yeterince idrak edemedikleri için oruç, onları anlamakta bir ‘köprü’ vazifesini görür ve sosyal dayanışmayı sağlamış olur.

-Oruç sebebiyle nefis terbiye edilmiş olur. Kendisinin hür olmadığını ve bir emir dahilinde idare edildiğini anlar.

-Kişi, güzel ahlak ile süslenir.

-Nefsin gururu ve kibri oruç tutarak kırılmış olur.

-Oruç tutmak sadece mideyi aç bırakarak yapılan bir ibadet değidir. Mide ile beraber göz, dil gibi diğer azalarımız da günahlardan uzak durmak suretiyle oruç tutar. Müslümanlar günahlara karşı daha dikkatli ve hassas bir hale gelirler.

-Bazı nefsani arzulardan uzak durarak kişi, sabretemeyi öğrenir.

-Oruç tutmak adeta manevi bir perhiz gibidir. Sağlık açısından tıbbi bir yardımdır.

-Ramazan ayında kişi, kendisini söz dinlemeye, emir altında yaşamaya alıştırır. Böylelikle dini yaşantısında bunun bir çok faydasını görür.

-Ramazan ayında işlenen sevaplar bire bin yazılır. Ramazan’ın Cuma günlerinde, özellikle de Kadir gecesinde bu sayı daha da yükselmektedir. Bu sebepten dolayı Ramazan, kârlı bir ticaret ayıdır. Bizlere kısa ömrümüzde, ebedi hayatı kazanma fırsatı verir.

Elbette ki Ramazan’ın ve bu ay içerisinde tutulması farz kılınmış olan orucun fayda ve neticelerini bir yazıya sığdırmak imkansızdır. Zaten saydığımız her madde başlıbaşına bir makale konusu niteliğindedir.

Bizim hedefimiz, içerisinde bulunduğumuz bu mübarek ayı ve inşaallah gelecek olan Ramazan aylarını olabildiğince bilinçli geçirebilmemizi sağlamaktı.

Bir nebze dahi olsa bunu başarabilmişsek ne mutlu bize…

Hüseyin Tuğrul
h.tugrul92@gmail.com
İ.D.T.T

www.NurNet.org