Etiket arşivi: Peygamber Hayatları

İdris Peygamber (A.S) Kimdir? Kısaca Hayatı..

Kur’ân-ı Kerim’de ismi geçen peygamberlerdendir. Şit Aleyhisselamın torunlarındandır. Babasının adı Yerd, annesinin adı Berre veya Eşvet’tir. Bâbil’de veya Mısır’da Mûnif denilen yerde doğduğu rivayet edilmiştir.

İslam âlimlerinin belirttiğine göre, İdris’in asıl adı “Uhnuh”dur ki, Kitab-ı Mukaddes’te “Honuk” olarak geçer.

Kur’ân-ı Kerim’de İdris diye bildirildi. Kendisine peygamberlik, hikmet ve sultanlık verildiği için “Müselles bin-Ni’me” (kendisine üç nimet verilen) de denilmiştir.

Kur’an-ı Kerîm’de yer alan İdris (a.s) hakkında dört ayet-i kerime vardır. Bunlardan ikisi şu şekildedir:

(Ey Muhammed)! Kitapta İdris’e dair söylediklerimizi de an. Çünkü o, dosdoğru bir peygamberdi. Onu yüce bir yere yükselttik.”

(Ey Muhammed)! İsmail, İdris, Zü’l-kifl hakkında anlattığımızı da an; onların her biri sabredenlerdendi. Onları rahmetimize kattık. Doğrusu onlar iyilerdendi.”

Bir çok müfessir, ayette yer alan “Onu üstün/yüksek bir makama yücelttik ” ifadesinden, onun göklere veya cennete çıkarıldığını anlamışlardır.

Tefsir âlimleri ayet-i kerimede bildirilen “yüce mekândan” muradın, peygamberlik ve Allahü Telaya yakınlık mertebesi veya Cennet veya altıncı yahut dördüncü kat sema olduğunu bildirmişlerdir.

Kitab-ı Mukaddes’te de Hz. İdris için şu bilgilere yer verilmiştir:

Hanok/İdris toplam 365 yıl yaşadı. Tanrı yolunda yürüdü, sonra ortadan kayboldu; çünkü Tanrı onu yanına almıştı.“(Tekvin/Yaratılış, 5/23-24)

İdris aleyhisselam, içinde yaşamış olduğu, Kâbil’in evlâdından bir topluluğa peygamber olarak gönderildi. Her türlü isyan, kötülük ve günahın işlendiği bu topluluğa Allahü Teâlâ’nın emir ve yasaklarını bildirdi ve Allahü Teâlâ’ya kulluk etmeleri gerektiğini sabırla anlattı. Allahü Teâlâ ona otuz sayfa (forma) kitap gönderdi. Cebrail aleyhisselam dört defa gelerek Allahü Teâlâ’nın emir ve yasaklarını tebliğ etti.

Onun şeriatında; “Allah’a, öldükten sonra dirilmeye, kadere, hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine, meleklere, peygamberlere ve ahir zamanda gelecek olan son peygamber Ahmed aleyhisselama inanmak, namaz kılmak, oruç tutmak, domuz, köpek ve eşek eti yememek, aklı gideren maddelerden sakınmak” emredilmiştir.

İdris aleyhisselam, kavmine kendisinden sonra gelecek peygamberleri, Muhammed aleyhisselamın vasıflarını bildirdi. Kendisinden sonra gelecek olan Nuh Tufanını ve Ahir zaman peygamberi Muhammed aleyhisselamı bütün tafsilâtıyla anlattı. Peygamber olduğunu ispat eden birçok mucizeler gösterdi. Fakat kendisine kavminden pek az kimse itaat etti, pek çoğu ise karşı geldi. Bunun üzerine İdris aleyhisselam yaşamış olduğu Bâbil diyarından Mısır’a hicret etti. Kendisine iman edenlerle birlikte burada yerleşti. Allah Teâlâ ona yetmiş iki lisanla konuşmayı nasip etti. Her kavmi kendi lisanıyla hak dine dâvet etti. Harp âletleri yapıp, kâfirlerle cihat etti.

İnsanlara şehir kurmak sanatını ve idarecilik ilmini öğretti. Yüz şehir kurdu. Bunların en küçüğü Diyarbakır yakınında bulunan Reha şehridir. Her millet de öğrendikleri bu kaidelere göre kendi bölgelerinde pek çok şehirler kurdu.

İnsanlara muhtelif ilimleri de öğretti. Pek çok kimseye hikmet ve riyaziye (matematik) dersleri verdi. Fen ilimleri, tıp ve yıldızlarla alâkalı ince ve derin meselelerden bahsetti. Allahü Teâlâ ona göklerin terkiplerini, neden meydana geldiklerini, yıldızlarla alâkalı derin bilgileri, senelerin sayısını ve hesap ilmini öğretti. İdris aleyhisselam kavmine kalem ile yazı yazmasını, iğne ile dikiş dikmesini öğretti. Öğrettiği ilimler, Allahü Teâlâ’nın bildirmesi ile oldu. Yoksa insanoğlunun aklı ve zekâsı, sâdece araştırma yoluyla bu bilgilere ulaşamazdı. Eski Yunanlılar ve daha sonra gelen filozoflar, fizik, kimya ve tıp bilgilerini İdris aleyhisselamın kitabından aldılar.

Terziler İdris Aleyhisselâmı kendilerine pîr kabul etmişlerdir. Zaten Cenab-ı Hak, Peygamberleri insanlara manevî yönden birer imam olarak gönderdiği gibi, maddi terakkileri için de önder tayin etmiştir.

Bütün dinlerde peygamberlere mutlak olarak tabi olma emri vardır. Peygamberlerin manevi kemalatları ve ettikleri nasihat, insanların manevi hayatlarını tanzim ettiği gibi, mucizeleri de, peygamberliklerini münkirlere tasdik ettirmek gayesinin yanı sıra, geleceğin insanlarını onların benzerlerine yetişmeye ve taklitlerini yapmaya bir teşvik manasını da taşımaktadır. Hattâ denilebilir ki, manevi kemalat gibi maddi terakkileri ve harikaları dahi, en evvel mucize eli insanlığa hediye etmiştir. Meselâ; Hazret-i Nuh’un bir mucizesi olan gemisi ve Hazret-i Yusuf’un bir mucizesi olan saati, Hazret-i Davud’un bir mucizesi olan demiri ısıtmadan hamur gibi yumuşatması ve eritmesi.

İşte bütün bunlar, en evvel peygamberlerin mucizeleri eliyle insanlığa hediye edilmiştir. Sanatkârların çoğunun, sanatlarında bir peygamberi pir edinmelerinin sebebi de budur. Meselâ gemiciler, Hazret-i Nuh’u, saatçiler Hazret-i Yusuf’u, terziler de Hazret-i İdris’i pîr kabul ederler.

Yeryüzünün meskûn yerlerini dört bölgeye ayırıp her birine bir vekil tayin etti. Bir müddet sonra Aşure gününde göğe (semâya) kaldırıldı.

Dünyada yaşadığı ömrünün sonuna doğru ölüm meleği Azrail aleyhisselam, İdris aleyhisselamı ziyarete geldi. İdris aleyhisselam, Azrail’e: “Bir anlık benim ruhumu al.” dedi.

Bunun üzerine Allahü Teâlâ, Azrail aleyhisselama; “Onun ruhunu al!” diye vahyetti. Azrail aleyhisselam ruhunu aldı. Allahü Teâlâ, İdris aleyhisselamın ruhunu tekrar iade etti. İdris aleyhisselam, Azrail aleyhisselama; “Beni semalara götür. Cennet’i ve Cehennem’i göreyim.” dedi.

Allahü Teâlâ, Azrâil’e onu semâya götürmesini, Cehennem’i ve Cennet’i göstermesini vahyetti. İdris aleyhisselama Cehennem gösterildi. Cennet’e götürüldü. Cennet’e girince, çıkmak istemedi. Kendisine; “Niçin çıkmıyorsun?” diye sorulunca; “Allahü Teâlâ, «Her nefis ölümü tadacaktır.» buyurdu. Ben ise ölümü tattım. Yine Allahü Teâlâ, «Herkes Cehennem’e uğrayacaktır.» buyurdu. Ben oraya uğradım. Allahü teâlâ, «Onlar oradan (Cennet’ten) çıkmayacaklardır.» buyurdu. İşte “ben bunun için Cennet’ten çıkmak istemem.” dedi.

Bunun üzerine Allahü Teâlâ, Azrail’e vahyedip, İdris aleyhisselamın Cennet’te kalmasını bildirdi. İdris aleyhisselam böylece Cennet’te kaldı. Bu husus Kur’ân-ı kerîm’de Meryem sûresi 57. ayet-i kerimesinde mealen; “Biz onu yüksek bir mekâna kaldırdık.” buyrulmak suretiyle bildirilmiştir

Nitekim Buhari ve Müslim’de bildirilen hadis-i şerifte, Peygamberimiz aleyhisselam Miraca çıktığı zaman, Hazret-i İdris’i dördüncü kat semada gördüğünü bildirmiştir. İdris aleyhisselam diri olarak göğe çıkarılınca, onu çok sevenler, ayrılık acısına dayanamadılar. Hatırlamak için resmini yaptılar. Daha sonra gelenler bu resmi tanrı sandılar, çeşitli heykeller yapıp tapıldı. Böylece putperestlik meydana çıktı.

İdris aleyhisselam, ağaçların yapraklarının sayısını bilirdi. Dua ederken (Bî adedil-evrâk) “Ağaçların yaprakları kadar” diyerek tesbih okurdu. Yıldızlara ait ilmi bilirdi. Kavmini imana dâvet ettiği zaman, yıldızların heyeti, durumu ve diğer hususi hâllerini açıklamasını istediler. İdris aleyhisselam bunu geniş olarak haber verdi. Yıldızların durumunu anlattı. Bunun için “nücûm ilmi” hazret-i İdris’ten kalmıştır, denir. Melekler grup grup onun ziyaretine gelip görünürlerdi. Her birinin ismini, vazifesini, tesbihini bilirdi. Havada uçup giderlerken onları görürdü. Gökyüzündeki bulutlara dağılmalarını emrettiği zaman dağılırlar ve dile gelip onunla konuşurlardı. Bunlar Allah’ın İdris aleyhisselama verdiği mucizelerdir.

İdris aleyhisselamın hikmetli sözlerinden bazıları şunlardır:

Akıllı kimsenin rütbesi yükseldikçe, tevazusu (alçak gönüllülüğü) artar.

Cahil, mertebesi yüksek olsa da, basiret ehlini hakir ve aşağı görür.”

Dostlar arasındaki hakiki sevgi, içinde bir menfaat temin etme ve kendisinden bir zararı def etme düşüncesi olmayan sevgidir.

“İnsanda bulunan en faziletli cevher, akıldır. Sâhibini pişman ettirmeyen en kıymetli şey Salih ameldir.

İyi hasletlerin en üstünü; kızgınlık hâlinde doğruluk, sıkıntı hâlinde cömertlik, ceza vermeye gücü yettiği hâlde affetmektir.

Hz. İdris (as)’in de Hz. İsa (as) gibi göklere yükseltildiği ve hayatta olduğu kabul ediliyor. Nitekim bir rivayette şöyle denilmektedir:

Dört zat vardır ki: hala hayattadır. Bunlardan Hızır ve İlyas yerde, Hz. İsa ve Hz. İdris de gökte hayat sürmektedirler.”

İdris (as)’ın cennette olduğu konusuna gelince:

Hz. İsa (as) gibi göklerde olduğu ve ahiret  alemlerinden olan cennete girmediği kanaatindeyiz. Çünkü cennete kıyametten sonra gidilecektir. Ancak cennet gibi bir alemde olduğu ve melekler gibi yaşadığı bilinmektedir.

Her canlının ölümü tadacağı gerçeği, kıyamet kopunca Hz. İdris (as)’ın da ölümü tadacağını gösterir. Bunun için yeryüzüne inmesi şart değildir.

Hayat mertebeleri beştir. Hz. İdris (as) ise üçüncü mertebededir. Bu mertebeler ise:

1. Bizim hayatımızdır. Bizim hayatımızın devam edebilmesi için, yemek, içmek ve hava almak gibi zaruri ihtiyaçları görmek zorundayız.

2. Hz. Hızır ve İlyas ( a.s) hayatlarıdır ki, bir anda birkaç yerde bulunabilirler. Yemek içmek zorunda olmamakla beraber, istedikleri zaman yerler, içerler ve beşeri duruma girerler.

3. Hz. İdris ve İsa (a.s) hayatlarıdır. Bu zatlar beşeriyet ihtiyaçlarından uzaklaşmışlardır. Melek hayatına benzer bir mertebeye çıktıklarından, bizimle hiç münasebetleri olmaz.

4. Şehitlerin hayatıdır. Kur’an’ın ifade ettiği gibi, şehitleri hayatta olarak bilmemek gerekir. Çünkü onlar kendilerini ölü bilmedikleri için, kendilerini hayatta bilmektedirler. Ve kabir ehlinden farklı bir mertebede yaşamaktadırlar.

5. Kabir ehlinin hayat mertebeleridir. Ölülerin bile kendilerine münasip bir hayat mertebesinde oldukları imanın ve kur’anın ifadeleriyle sabittir.

İdris Aleyhisselâma; Yüce Allâh’ın kitabından ve Kitaplardan, Âdem ve Şis Aleyhisselamların Sahifelerinden çok çok ders yaptığı için İdris adı verildiği rivayet edilir.

İdris Aleyhisselâm; beyaz tenli, uzun boylu, büyük karınlı, geniş göğüslü, kaba sakallı, iri kemikli, güzel yüzlü idi. Yürürken, adımını, kısa atar, önüne bakardı. Vücudu, az kıllı, başı, çok saçlı idi. Vücudunda, yaratılıştan beyaz bir nokta vardı. Sesi, ince ve konuşması mülayimdi.

İlk kez elbise dikip giyen İdris Aleyhisselâmdı. Ondan önceki insanlar, hayvanların derilerini giyerlerdi

İdris Aleyhisselâm, çok ibadet edici bir zat idi. Kendisinin, bir günde yükselen ameline, zamanındaki Âdemoğullarını bir ayda yükselen amelleri denk gelmezdi.

İdris Aleyhisselâm; göğe yükseltilmeden önce, oğlu Mettu Şelah’ı, kendisine Halef ve ev halkına Vasi tayin etti.

Çetin KILIÇ

www.NurNet.Org

Kaynaklar:

  • Kur-an’ı Kerim Meali
  • Risale-i Nur Külliyatı
  • Sorularlaislamiyet
  • Nasihatlar

Şit Peygamber (Şis) (A.S) Kimdir? Kısaca Hayatı

Şit Aleyhisselâmın babası, Âdem Aleyhisselâm, annesi de, Hz. Havva’dır.

Âdem aleyhisselamdan sonra gönderilen ilk peygamberdir.

Hâbil ile Kâbil arasında çıkan anlaşmazlık neticesinde Kâbil, Hâbil’i öldürünce, Allah Teâlâ, hazret-i Âdem’e, yeni bir oğul verdi.

Cebrail Aleyhisselâm, Hz. Havva’ya: “Allah, bunu (Şit‘i), sana Hâbil’in yerine verdi” dedi.

Âdem aleyhisselamın bütün çocukları ikiz olarak doğduğu hâlde, Şit aleyhisselam tek doğdu. Şit adı verilen yeni oğlun ismi İbrani’ce olup, Arapça karşılığı “Allah’ın hibesi” mânâsınadır. İsmine “Şis” de denilmiştir.

Hz. Havva, Şit’e hâmile olunca, alnında parıldamağa başlayan nur Şit’e geçti

Şît aleyhisselam, son peygamber Hazreti Muhammed aleyhisselamın nurunu alnında taşıyordu.

Adem (as.) Şît aleyhisselama şöyle vasiyet etti: “Oğlum! Alnında parlayan bu nur, son peygamber olan Hazreti Muhammed aleyhisselamın nurudur. Bu nuru mümin, temiz ve afif hanımlara teslim et ve oğluna da böyle vasiyet et.”

Onu evlatlarına reis yaptığı gibi, vefat edeceği sırada da bütün yeryüzünün halifeliğine tayin etti. Bu hususta vasiyette bulundu. Ayrıca ilâhî sırları bildirip, bütün ilimleri öğretti. Gece ve gündüz saatlerini ve her mahlûkun, Allâh’a, hangi saatlerde, ne gibi ibadetler yaptıklarını bildirdi. Vuku bulacak Tufan hakkında da, bilgi verdi.

Şit aleyhisselam Âdem aleyhisselamın öteki evlâtlarının hepsinden güzel ve faziletliydi. Suret ve sîrette yâni hâl ve yaşayışta tıpkı babasına benzediği için Âdem aleyhisselam onu diğer evlâtlarından çok severdi. Şit Aleyhisselâmın oğullarına da, Kabil oğulları ile evlilik bağlantısı kurmamalarını tavsiye etti.

Âdem aleyhisselamın vefatından sonra, Allah Teâlâ, Şit aleyhisselama peygamberlik verdi. Elli sayfa (forma) küçük kitap indirdi. Bu kitaplarda hikmet ilmi, matematik, sanayi bilgileri, kimya ilmi ve daha birçok şeyler bildirilmişti.

Şit aleyhisselam zamanında insanlar çoğalıp, her tarafa yayıldılar. Onlara Allah Teâlâ’nın emirlerini bildirip iman etmeye çağırdı.

Şit Aleyhisselâm; Allah’ı, takdis ve tenzihten geri durmaz, kavmine de; Allah’ın buyruklarına karşı sakınmalarını, Allah’ı, her türlü noksan, eksik sıfatlardan uzak tutmalarını ve daima iyi işler işlemelerini emrederdi.

Bunun için, Şit oğulları ve kadınları arasında ne düşmanlık, ne kıskançlık olur, ne kin tutulur, ne suçlama yapılır, ne yalan söylenir, ne de, boş yere yemin edilirdi.

Şit aleyhisselamın dininin esasları, Âdem aleyhisselamın bildirdiği dinin esaslarına uygundu. Şit aleyhisselam ekseriya Şam’da ikamet edip, insanlara, Allah Teâlâ’ya iman etmeyi ve emirlerine uymayı bildirerek tebliğ vazifesini yaptı.

Çadırlarda yaşayan halk, bazı tabii afetlerden çeşitli zararlar gördüler ve korunmak için zaman zaman mağaralara sığındılar. Bu durum Şit (As.)’a daha sağlam yapıların gerektiğini düşündürdü ve onu bu konuda çalışmalara yöneltti. Uzun, zahmetli ve azimli çalışmalar sonunda Şit (As).taştan dayanıklı binalar kurmayı başardı. Şit. (As) kendisine inananlar ile birlikte bu sağlam yapılardan inşa ettiler ve hep birlikte oraya yerleştiler. Bu yerleşme yerine El Firdevs köyü adını verdiler.

Şit aleyhisselamın çocukları ve torunları imar ettikleri şehirlerde yaşayıp, Allah Teâlâ’ya ibadet ve tâatle meşgul oldular. Gayet huzurlu bir hayat sürdüler. Aralarında düşmanlık buğz ve haset yoktu. Kötülüklerden, haramlardan ve isyandan uzak dururlardı.

Şit aleyhisselam, Şam’dan Yemen tarafına gidip, azgın ve sapık bir hâlde yaşayan Kâbil’in oğullarını Allah Teâlâ’ya iman ve ibadet etmeye dâvet etti. Fakat bu kavim, Şit aleyhisselamın dâvetini kabul etmeyip, sapıklıklarında ısrar ettiler. Şit aleyhisselam, onlarla savaş yaptı. Yemendeki bu azgın kavmin bir kısmını kılıçtan geçirdi, bir kısmını da esir aldı. Babası, Âdem aleyhisselamla veya kardeşleriyle Kâbe’yi balçık çamuru kullanarak taştan yaptı.

Hazreti Muhammed aleyhisselamın nuru, oğlu Enûş’a geçti. Şit aleyhisselam, oğlu Enûş’a, babası Âdem aleyhisselamın,  Hazreti Muhammed aleyhisselamın nuruyla ilgili olarak kendisine yaptığı vasiyeti yaptı ve Enûş’u yeryüzüne halife tayin ederek vefat etti.

Ömrünün dokuz yüz on iki, dokuz yüz elli, dokuz yüz sen olduğu şeklinde farklı rivayetler vardır. Peygamberliğininse, iki yüz seksen iki, iki yüz on iki, iki yüz kırk iki sene olduğu şeklinde değişik rakamlar rivayet edilmiştir.

Rivayete göre: Şit Aleyhisselâm da, Mekke dağlarından Ebû Kubeys dağındaki mağaraya gömülen Ebeveyninin yanına gömülmüştür

Ahlâk kitapları, Hz. Âdem (as)’in, vefatından önce oğlu Şît’e ve dolayısıyla bütün insanlığa beş maddelik mühim bir öğütte bulunduğunu kaydederler. Ders ve ibret dolu bu nasihatler şöyledir:

 “— Ey Şît! Oğullarına söyle:

  1. Dünyadan ayrılmayacaklarmış gibi bakmasınlar. Buradan bir gün göçüp gideceklerini düşünsünler.
  2. İnsanlara söyle, hiç kimsenin sözünü düşünmeden kabul etmesinler. Biraz düşünüp doğruluk derecesini incelesinler.
  3. Oğulların yapacakları işin sonunu iyi düşünsünler… Eğer ben yasak ağacın meyvesinden yerken, bu işin sonunu düşünseydim, başıma gelen gelmeyecekti...
  4. Bir işe başlarken içinde o işe ait bir endişe ve isteksizlik olursa, işi tekrar düşünüp, yeniden tetkik etsinler.
  5. Doğruluk derecesini kesin olarak bilemedikleri işlerde de bilenlere sorsunlar. Dürüstlüğüne inandıkları kimselerle yaptıkları istişare neticesinde, varacakları karara göre hareket etsinler. Eğer ben meleklere başvurup işimin sonunu onlarla konuşup karara bağlasaydım, başıma gelenlere katlanmak zorunda kalmayacaktım.

Çetin KILIÇ

www.NurNet.Org

Kaynaklar:

  • Dinimizislam
  • Sorularlaislamiyet
  • Ahmet KAYNAR