Etiket arşivi: MEHMED KIRKINCI

Uluslararası 1. Risale-i Nur Mütercimleri Toplantısı

BASIN BÜLTENİ

DÜNYA RİSALE-İ NUR MÜTERCİMLERİ İSTANBUL’DA BULUŞUYOR!

“Uluslararası 1. Risale-i Nur Mütercimleri Toplantısı”

Dünyada ilk defa gerçekleşecek olan Uluslararası Risale-i Nur Mütercimleri Toplantısı beş gün boyunca farklı programlarla İstanbul’da icra edilecektir.

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri tarafından telif edilen Risale-i Nur eserleri dünyanın birçok diline tercüme edilmiş ve edilmektedir. Dünya çapında tercüme yapmış ve yapmakta olan mütercimler tecrübe ve birikimlerini paylaşmak üzere RUBA VAKFI’nın öncülüğünde 27-31 Ağustos 2012 günlerinde bir araya geliyorlar. Toplantı süresince Risale-i Nur’ların dünya dillerine tercüme edilmesi ile ilgili temel meseleler ele alınacak ve detaylı müzakereler yapılacaktır.

Beş gün boyunca muhtelif ülkeden 50 farklı lisanda Mütercimlerin hazır bulunacağı toplantıda öğleden önce ortak salonda sunumlar yapılacak, öğleden sonra da üç ayrı salonda İngilizce, Arapça ve Türkçe olarak tebliğler sunulacaktır. Toplantıya Risale-i Nurların Arapça mütercimi İhsan Kasım Salihi ve muhtelif platformlarda Risale’lerin tanıtımıyla ilgili çalışmalar yapan Prof. Dr. Yunus Ali Çengel, Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, Prof. Dr. Faris Kaya ve birçok akademisyeninde iştirak etmesi bekleniyor.

Ayrıca, Bediüzzaman Hazretlerinin yakın talebelerinden; Mustafa Sungur, Abdullah Yeğin, Hüsnü Bayram, Ahmet Aytimur, Said Özdemir, Mehmed Kırkıncı, Nusret Kocabay, Abdulkadir Badıllı ve Mehmed Fırıncı ağabeylerin programa teşrifleri beklenmektedir.

Toplantı, Topkapı Cad. No: 17 Nusret Ap. Fatih / İSTANBUL adresindeki Hamidiye Hizmet binasında yapılacaktır. Toplantı ile ilgili detaylı bilgi için RUBA VAKFI’yla irtibata geçilebilir.

Değerli Basın Mensuplarına Duyurulur.

Ruba Vakfı

Uluslararası Risale-i Nur Mütercimleri Platformu

İletişim:

Nurettin Kıray 0533 431 40 94 nurettin_kiray@hotmail.com

Erdal Aydıner 0507 252 43 36 erdalaydiner@hotmail.com

Zülkifl Yıldırım 0537 796 04 54 rubahizmet@hotmail.com

Toplantı Adresi:

Topkapı Cad. No: 17 Nusret Ap. Fatih / İSTANBUL

Tel: 0212 531 15 31

Program Tarihi:

27 Ağustos 2012 / 31 Ağustos 2012

Kur’an’ın Fatiha’da Dercedilmesi

Cenab-ı Hakk’ın kudret kalemiyle yazmış olduğu şu kainat kitabındaki birçok meseleler ve hadiseler, Kur’an-ı Kerim’in bir tek suresine, hatta birtek kelimesine veya bir harfine dahi nazire getirmek beşer gücünün çok üstünde olduğu gibi, şu kainat kitabının bir tek cümlesi olan bir ağacın ya da bir tek kelimesi olan bir elmanın ve bir tek harfi olan bir çekirdeğin nazirini getirmek de insanların haddi değildir. Cenab-ı Hak bir ağaçtaki bütün manaları süzüp çekirdek te topladığı gibi, bütün Kur’an-ı Kerim’i de süzüp Fatiha’da cem etmiş bulunuyor. Bazı haddini bilmez cahil kimseler, Fatiha’nın mücmel bir mealini getirerek, “bütün Kur’an; mesela Sure-i Yasin, bunun neresinde?” diye ahmakane soru soruyorlar. Bu sorunun cevabına muhatap olabilmek de büyük bir ilimle olabileceğinden, meseleyi basit olarak şöyle izah ediyoruz:

Elimize bir elma çekirdeği alarak o şahsa soruyoruz: “Yapraklar bu çekirdeğin neresinde? Dallar neresinde? Çekirdeğin kökü nerede?

O şahsın bize vereceği cevap şöyle oluyor: “Bu çekirdeği toprağa atıp beklemek veya bu mesele ile ilgili bilimin derinliklerine varmak lazımdır ki mesele anlaşılsın.

İşte, kainat kitabında durum böyle olduğu gibi, Kur’an-ı Kerim’de de böyledir. Fatiha çekirdeğinin nasıl büyüdüğünü ve ondan Kur’an ağacının nasıl çıktığını anlamak için de bunun için lüzumlu ilmi tahsil etmemiz lazım geliyor.

Mehmed Kırkıncı / Zafer Dergisi

Allah’a Karşı Edep Nasıl Olabilir?

Şunu ifade edelim ki, hayâ ve edep, öncelikle insanı yoktan var eden, onu hadsiz nimetlerle besleyen, her yerde hazır ve nazır olan, bütün kâinatı ve yarattığı her mahlûku murakabe eden Cenab-ı Hakk’a karşı olmalıdır. Kişi, önce Cenab-ı Hak’tan, sonra da insanlardan utanmalıdır. Zaten Allah’tan hayâ etmeyen insanlardan da utanmaz; insandan utanmayan kimse de Allah’tan utanmaz. Nitekim bir hadis-i şerifte “Hayâ imandan bir şubedir.” buyrulmuştur.

Peygamber Efendimiz (sav.) bir gün; “Allah’tan gereği gibi hayâ edin.” buyurdular. Bunun üzerine yanında bulunan sahabeler: “Ya Resulallah! Elhamdülillah biz Allah’tan hayâ ediyoruz.” deyince, Hz. Peygamber (sav.) şöyle buyurdular: “Allah’tan hakiki olarak hayâ etmek; gözünü, kulağını, haram olan şeylerden korumak, haram yemekten ve zinadan sakınmak, ölümü ve dünyanın fani olduğunu düşünmektir. Ahiret mutluluğunu isteyen kimse, dünya ziynetlerine önem vermez. İşte böyle yapan kimse, Allah’tan hakkıyla utanmış olur.”[Tirmizi]

Bediüzzaman Hazretleri; “Her şeyi bilen ve gören ve hiçbir şey ondan gizlenemeyen Allâm-ül Guyub’a karşı edeb nasıl olur? Sebeb-i hacalet olan haletler, ondan gizlenemez. Edebin bir nev’i tesettürdür, mûcib-i istikrah hâlâtı setretmektir. Allâm-ül Guyub’a karşı tesettür olamaz?” sualine şu harika cevabı verir:

“Evvelâ: Sâni’-i Zülcelal nasıl ki kemal-i ehemmiyetle san’atını güzel göstermek istiyor ve müstekreh şeyleri perdeler altına alıyor ve nimetlerine, o nimetleri süslendirmek cihetiyle nazar-ı dikkati celbediyor. Öyle de: Mahlûkatını ve ibadını sair zîşuurlara güzel göstermek istiyor. Çirkin vaziyetlerde görünmeleri, Cemil ve Müzeyyin ve Latif ve Hakîm gibi isimlerine karşı bir nevi isyan ve hilaf-ı edeb oluyor. İşte Sünnet-i Seniyedeki edeb, o Sâni’-i Zülcelal’in esmalarının hududları içinde bir mahz-ı edeb vaziyetini takınmaktır.

……..

Meselâ: “Gaffar” ismi, günahların vücudunu ve “Settar” ismi, kusuratın bulunmasını iktiza ettikleri gibi; “Cemil” ismi de, çirkinliği görmek istemez. “Latif, Kerim, Hakîm, Rahîm” gibi esma-i cemaliye ve kemaliye, mevcudatın güzel bir surette ve mümkün vaziyetlerin en iyisinde bulunmalarını iktiza ederler. Ve o esma-i cemaliye ve kemaliye ise, melaike ve ruhanî ve cinn ve insin nazarında güzelliklerini, mevcudatın güzel vaziyetleriyle ve hüsn-ü edepleriyle göstermek isterler.”[10]

Evet, Cenab-ı Hakk’a iman edip, emir ve yasaklarına riayet ederek nefsini ıslah edenler, onu hakiki sevenler, edep, hayâ ve iffet dairesinde hareket edip rızasına uygun yaşayanlar, Hz. Peygamber’i dinleyip itaat edenler, ebedî bir hayatta nihayetsiz nimetlere ve saadetlere mazhar olacaklardır. Bediüzzaman Hazretleri 11. Söz’de çok harika bir temsil ile şöyle anlatmaktadır:

Bunlar (birinci güruh) güzelce ( Peygamber Efendimiz’i) dinlediler, iyice kabul edip tam istifade ettiler. Padişahın marziyatı dairesinde amel ettiler. Onların şu edepli muamele ve vaziyetleri o padişahın hoşuna geldiğinden onları has ve yüksek ve tavsif edilmez diğer bir saraya davet etti, ihsan etti. Hem öyle bir Cevvad-ı Melik’e lâyık ve öyle muti ahaliye şayeste ve öyle edepli misafirlere münasip ve öyle yüksek bir kasra şâyan bir surette ikram etti, daimî onları saadetlendirdi.

Yaratılış gayesini unutan, Cenab-ı Hakk’ı tanımayan, Hz. Peygamber’i dinlemeyen diğer güruhun vaziyetlerini ise şöyle ifade eder:

Akılları bozulmuş, kalpleri sönmüş olduklarından, saraya girdikleri vakit, nefislerine mağlup olup lezzetli taamlardan başka hiç bir şeye iltifat etmediler; bütün o mehasinden gözlerini kapadılar ve o üstadın irşadatından ve şakirtlerinin ikazatından kulaklarını tıkadılar. Hayvan gibi yiyerek uykuya daldılar. İçilmeyen, fakat bazı şeyler için ihzar edilen iksirlerden içtiler. Sarhoş olup öyle bağırdılar, karıştırdılar; seyirci misafirleri çok rahatsız ettiler. Sâni’-i Zîşan’ın düsturlarına karşı edepsizlikte bulundular. Saray sahibinin askerleri de onları tutup, öyle edepsizlere lâyık bir hapse attılar.

Mehmed Kırkıncı

www.mehmedkirkinci.com

Mehmet Kırkıncı’ya göre gençliğin hali..

Erzurumlu İslam Alimi Menmet Kırkıncı, Allah’a giden yolları anlattığı eserinde böyle giderse gençliğin halinin ne olacağını bakın nasıl tarif etti.

Erzurumun manevi önderlerinden ve Bediüzzaman Said Nursi’nin yaşayan talebelerinden İslam alimi Mehmet Kırkıncı, Hekimoğlu İsmail’in tabiri ile “İslam âlimi olduğu kadar, insan mühendisi” olarak da tanınıyor.

Pek çok öğrenci yetiştiren Mehmet Kırkıncı, Alevilik Nedir?, Siyasette Ölçü, İslam’da Birlik, İçtihad Nedir?, Hikmet Pırıltıları, Nükteler, Kader Nedir?, Ruh Nedir?, Nasıl Aldanıyorlar?, İrşad Sahasında Bediüzzaman, Cihad Sahasında Bediüzzaman, Bediüzzaman’ı Nasıl Tanıdım?, Fikir Damlaları, Gönül Damlaları, İnsan, Millet, Devlet, Peygamber Efendimiz, İslam Birliği ve Yavuz Sultan Selim, Merak Edilen Cevaplar, Dar’ül Harp Nedir?, Rahman’ın Misafiri İnsan, İstikamet, Ölümün Gerçek Yüzü, Terakkide Maneviyatın Rolü adlı kitaplarına da imza atmıştı.

Mehmet Kırkıncı’nın son eseri, Allah’a Giden Yollar, Zafer yayınlarınca neşredildi. Ese, ilmin, ibadetin, duanın ehemmiyeti ile zikir, zekât ve sadaka, edep-haya konularına değinerek, insanı Allah’a götüren yolların ayrıntılarına dikkat çekiyor…

Mehmed Kırkıncı eserinde, “Maalesef bugün, eğitim sistemimiz gençlerin yaralarına merhem sürmekten, ıstıraplarını dindirmekten ve endişelerini gidermekten, onları hamiyetli, edep ve hayalı yetiştirip, vatan ve milletine faydalı fertler haline getirmekten pek uzaktır. Eğer bu camia kendi üzerine düşeni yapamazsa, milletin ve hele gençliğin ne hale geleceğini tasavvur ediniz” diyerek uyarıda bulunuyor.

Kırkıncı eserinde günümüz gençliğini şöyle tanımlıyor: “Bugün gençliğimiz çoğunlukla, tarihine yabancı, mazisinden habersiz, milletini ve vatanını sevmekten haz duymayan, manevi değerlere sırt çevirmiş, yabancı doktrinlere açık, mesuliyet duygusundan mahrum, şehvani arzuların zebunu, behimi hislerin mahkumu, duygusuz, gayesiz, hedefsiz, kozmopolit bir gençlik halini almıştır…

Vatan bir milli ailenin hanesi” olduğundan, Milli Eğitim bu hanenin çocuklarının, gençlerinin kalp ve ruhlarına iman, marifet, istikamet, samimiyet, fazilet, hamiyet, edep, iffet, fedakarlık… gibi mukaddes mefhumları zerk etmekle mükelleftir” diyen Kırkıncı’ya göre bu yapılmaz ise “gençlerimizin hissiyatı ilim, irfan ve vatan sevgisi yerine, sefahat, ahlaksızlık ve sarhoşlukla kuşatılır ve o zaman fikir ve kültür hayatımız süratle hezimete uğran ve neticede yabancı fikir ve kültür hayatımız süratle hezimete uğrar ve neticede yabancı kültür ve adetler karşısında maddi ve manevi hayatımız gitgide erir ve sonunda muzmail olur gider…

Haber7

Kendini Aldatan İnsan

Allah (C.C.) Gafûr-ur Rahîm’dir, deyip ibadetten kaçan ve fısk ve sefâhette yaşayanların Cennet beklemesi, padişahın emirlerine riayet et­meyip, dağlarda şakilik yapan bir kimsenin, padişahın merhamet sahibi olması dolayısıyla bir gün kendisini vali yapacağını ümit etmesine benzer.

Dünya işlerini takipte, Allah (C.C.) Rezzak-ı Zülcemâl’dir deyip yatma­yan insan, âhirete müteallik işlerde Allah’ın (C.C.) Gafûr ve Rahîm oldu­ğundan bahsederek yatmakla tezada düşmüş oluyor ve kendini aldatıyor.

Mehmed Kırkıncı