Etiket arşivi: mehmet çetin

Müfritane İrtibat

İrtibat konusunda muhatabımızı iyi tanımak iletişimin hedefini bulmasına yardımcı olur. Onu fizikî yönden tanımanın yanında psikolojik yönden tanımak, sevgileri, korkuları, ilgileri, meyilleri  nelerdir? Zevk ve haz duyduğu noktalar nelerdir? Seviyesi hangi mertebededir? Kültürel  ve sosyal faaliyetleri var mıdır? Nelerdir? İşin teorisinde mi kalıyor? Ve uygulayıcı mıdır? Çevreci midir? Çevreyi emanet olarak algılıyor mu? Kendisini ne görüyor? Çevresindekilere alakası ne konumda? Hürmet gördüğü kimselere hürmet gösterebiliyor mu? Yoksa bu konularda tek taraflı mı hareket ediyor? Arkadaşları kimlerdir? Onların sıraladığımız özellikleri nelerdir? Yaşının insanı mıdır?

Yukarıdaki sorular uzar gider. Uzar gider ama bir sonuca varır. Sonuç ise muhatabımız ile sağlıklı bir diyaloğ kurmanın neticesini, meyvesini verir.

Muhabere kurulduktan sonra maksat hasıl olur mu? Ama henüz iş bitmedi. Acele etmeyiniz. Çünkü önemli olan bundan sonrasıdır. Bunca gayretlere rağmen ihya edip, tesis ettiğiniz haberleşmenin devamlı olmasını arzu etmemizden daha tabii ne var ki?

Bunda ölçü ise; tesbit ve tesis edilen bir irtibatın devamı için karşılıklı vazife ve vecibelerin yapılmasıdır. Her iki taraf bu neticenin kolay elde edilmediğini yeniden hatırlayarak bu köprüyü değil yıkmak, mümkün ise devamlı bakımını yapmak cehdi ve heyecanı içerisinde olmalıdır.

Sonrası ne olacak diyeceksiniz? Siz “Hayvanların koklaşa koklaşa, insanların ise konuşa konuşa anlaştıklarını hatırlıyorsunuz. Azamî derecede irtibatın bu noktadan fevkalade ehemmiyeti vardır. Zira insan çevreye tesir ettiği gibi çevrenin de tesirinde kalabiliyor. Şevk ve heyecan, irtibat ile doğrudan alakalıdır. Şevk hayatın bineği ise, irtibat da şevkin muharrikidir, harekete getiricisidir.

Hayat ile doğrudan alâkalı olan irtibat günümüzde eskisi gibi fıtrî ve yüzyüze, canlı olmakdan ziyade haberleşme vasıtaları ile yapılmaktadır. Esasında bizzat görüşmek, kucaklaşmak, hasreti, sıcaklığı ile hissetmek gibi tabii bir şekil yerine makinaların soğukluğunun içerisinde kurulmasına ve yaşanmasına çalışmak ne kadar verimlidir acaba? Sohbetin orta yerinde içilen çaylı muhabbet, internet sohbetlerine her zaman fark atmaya devam ediyor. Bu sohbetler kablolu değil kalbî ve kavlîdir.

Birbirini sevenlerin arasındaki irtibat, taraflara sayılamayacak kadar faydalar sağlar. Ama arada hasıl olan uhuvvet ve muhabbet elbette bu faydalardan yüksek ve muallâdır. Lütfen kendi elimizle yaptığımız binayı yine kendi elimizle yıkmak hatasından vazgeçelim. Kendimize saygımız olsun.Toplumu meydana getiren ailenin ve onun da ferdleri arasındaki, insanların arasındaki diyaloğun sağlıklı olması ile sağlıklı ve huzurlu bir toplum ortaya çıkar           

İrtibat; muhabbeti, muhabbet ise uhuvvet ve huzuru netice verir.

Mehmet Çetin

mehmetcetin.de

25.04.1995- İzmir

Güneşin Doğmasını Geciktirenler

Hakikatin kendisi takdim edilmediği zaman, yan ürün doğrular hakiki doğru diye ortaya sürülür. Bu da beklenen güneşin doğmasını geciktirir. Hâl böyle olunca, sorumluluğu başkasında değil kendimizde aramak gerekir.

Beklenen güneşin geç doğmasını hazırlayanlar nelerdir?

Cehalet sadece bilmemek değildir, yanlışı doğru bilenleri de unutmamak gerekir. Doğru İslâm’ı bilemeyenlerle beraber, İslâm’a uygun doğruyu uygulamayanları da cahiller grubuna saymak gerekir. Ekmeksiz yaşamanın göze alınarak verilen hürriyet mücadelesi iman hizmetinin selameti içindir. Şirke karşı olmak imanın kuvvet bulmasını; istibdada karşı olmak imanın inkişafını netice verir. Adaletin tesisi hukukun hâkim kılınması iledir. Cehaletle hukukunu bilemeyen kişi gayret sahibi olanı müstebit kılar. Dolayısıyla şirkin, istibdadın ve adaletsizliğin her çeşidinin değişik şekillerde meydan bulması ümit edilen baharı geciktiriyor.

İlmî enaniyet başta olmak üzere her çeşit tek adam ve ferdiyetçilikle beraber gelen fikrî baskılar doğacak güneşin manileridir. Üstünlük meyli, grupçuluk, tarafgirlik ve bu anlamdaki taassup, ırkçılık, inananlar arasındaki kardeşlik bağlarını bilememek, düşmanlık ve ihtilafla beslenerek su-i zan, gıybet ve dedikodunun tuzağına düşmek diğer engellerdir. Yalanın hem siyasi ve hem de toplum hayatında revaç bularak kendisini yalana mecbur bilmek bir başka engeldir. İhmalkârlık, işi başkasına havale, tembellik, ümitsizlik, şevksizlik, rahat arzusu, acelecilik, bencillik, diğergam olamamak, görenek, alışkanlık gibi pek çok menfilikler nâzenin güneşe engel olan perdelerdir.

İhtilaftan kurtulamayarak fitne ve fesadın oyuncağı olan bir kısım ehl-i hakkı sorumlu davranmaya davet ediyoruz! Yapmaları gereken hizmet, ifsat tuzakları ile geciktirilirken gelmesi gereken meşruiyet zemini ile beraber gönüller ve zihinler bulandırıldı. İfsat komitesinin yaptığı kara propagandalarla oluşturulan algılar; ümitsiz, güvensiz ortamda tereddütlü insanların bir kısmını kamplaştırıp diğerlerini de pasifize etti. Damlayan suyun mermere iz yapması gibi yalan bilgilerle iz yapıp doğrunun anlaşılmasına mani oldu.

Temizlik, pisliklerin kaldırılması ile mümkündür. İnkişaf da engellerin izalesi ile. Kalp dairesinin temizliği de mide dairesine gelen lokmanın helal, doğal ve doğru olanı iledir ki vücut, hane, çevre dairesindekilere istikamet verilebilsin. İstikamet, meşveret ile mümkündür. Ferdi dualardan müteşekkil umumi dua anlamındaki istişareler inşallah beklenen güneşin doğmasına vesile olacaktır.

Doğruluğun hayatımızda yeniden sağlam şekilde ikame edilmesi, meşveretin esas kılınması, ihtilaf, dedikodu ve kirli siyasetten uzak durulması, kara propagandanın olduğu yerde gerçeği anlatanların takviye edilmesi ehl-i hakkın vazifesidir.

Unutulmamalıdır ki milletin uyanması manevi değerlerin yeniden ama içi dolu şekilde ihyası ile mümkündür. Süfyan ve deccallerin önünün alınması, mehdi mânaların anlaşılması ile olacaktır. O zaman güneşin doğması olacaktır, inşallah.

Mehmet Çetin

mehmetcetin.de

14 Ocak 2015 Çiftehavuzlar Çiğli İzmir

Hizmette İstikamet ve Hassasiyet!

Bu mübarek vatanın, dehşetli dinsizlik cereyanına ve İslam âleminin şiddetli itiraz ve ittihamına çare ve çözümü istikametli yola dâvette matbuat lisanı ile hizmette azami hassasiyet çok ehemmiyetlidir. Hassasiyette istikametli olurken, istikamette de hassasiyet bir o kadar önemlidir.

Matbuat lisanı ile yapılan hizmete muarızlar zamanla çok cephe değiştirebilir. Onlar; din perdesi altında bazı hocaları, bid’a taraftarı olanları, enaniyetli sofimeşreplileri, bir kısım siyasiler gibi aracıların zaaflarını kullanarak iman hizmetinin önüne bu vasıtaların kendilerine göre haklı gerekçelerle set çekebilir.

Son gelişmelerin, kader ve hikmet cihetiyle, Risale-i Nur hizmetinin önündeki engellerin bertaraf edilip aşılması noktasında hayırlı neticelere vesile olacağını dua niyetiyle ifade edebiliriz.

İster parti yoluyla, isterse devlette kadrolaşarak iktidarı önceleyen çeşitli hizmet anlayışlarının yol açtığı sıkıntılı sonuçlar, dine hizmetin siyaset topuzuyla değil, ancak nur göstererek olabileceği dersini veren Risale-i Nur metodunun haklılığını bir kez daha çok açık bir şekilde ortaya çıkardı. Bu gerçek, Risale-i Nur ile yapılan iman hizmetinin her kademesindeki kişilerin ihlâs noktasında çok hassas olmalarına işaret ediyor.

Nur Talebesi, iman hizmetinde bulunan bütün cemaatlere uhuvvet duygusunu muhafaza ederken siyasî alandaki hizmete talip olmayıp istikametine hassasiyetle devam etmelidir. O kardeşlerinin ehl-i dalâletin tecavüzünden muhafazalarına duâ eder. Onlarla dost ve kardeş olduğunu ifade eder, fakat siyaset noktasında değil. İman dersi için gelenlere tarafgirlik nazarıyla bakılmaması hususundaki hassasiyete dikkat eder.

Risale-i Nur ile yapılan iman hizmetini siyasete bulaşmadan her maksadın üzerinde tutar. Bu hizmetleri ile küfrün baskısını kırarken anarşiliğin ıslahına ve istibdadın önlenmesine yardımcı olur. Bu hizmetleri bir kısım evhamlı siyasîleri telâşe düşürse bile yapılan baskılara rağmen istikametteki hassasiyetine tahammülü hizmet kabul eder. Bunlarla beraber hakikat güneşinin önündeki perdelerin aşılmasında izlenmesi gereken istişareli istikamette o kadar hassas olur ki takipçilerin ve seyredenlerin tereddüde kapılmalarına değil, takdirlerine sebep olur.

Sosyal medyada iletişim kuran her insan, harfinin sorumlusudur. Sorumluluğun hesabı hem kabirde ve hem de mahşer gününde ferdi verilecektir. Ferdi gıybet tekillik kazanırken cemaati gıybetin çoğulluk kazanacağı ve bunun da yekûnunun kaldırılamayacak kadar ağır olduğunu klâvyeye dokunurken unutmamak gerekir. Bu konumda da istikametteki hassasiyete dikkat gerekir.

Mehmet Çetin

mehmetcetin.de

01 Ocak 2015 Çiftehavuzlar Çiğli İzmir

Muhasebe Vakti

Sonu gelmez zannettiğim muhasebemin ne zaman başladığını bilememekle beraber ne zaman sonlanacağını da doğrusu bilemiyorum. Veya bilmeye cesaretim var mı onu da bilemiyorum!

Aklımın erdiği ilk yıllarımdaki basit muhasebelerle gençliğin hareketli yıllarına girdim. Buluğ çağımın ilk aylarında Risale-i Nur’u tanıdım. Muhasebeden başarıyla çıkacağım ümidi ile okudum ve hizmetlere koştum. O şevk ile koşarken İhlâs Risalesinin başında bulunan hadisteki ihlâsı muhafaza etmenin zor olacağı ikazı muhasebemin çok sıkıntılı geçeceğine işaret etti. Varsın zor olsun, Rabbimden ümitliyim, diyerek, atalet ve tembellik zindanından ancak şevkle kurtulabilirim şuuru ile yeniden gayrete geldim.  Bulunduğum hizmet zeminlerde sürekli şevki tahrik ettim, ümitsizliği öteledim.

İş hayatımda ağır yükler altına girerek, boyumu aşan mesaileri hizmetten gelen şevk ve gayretle bir süre devam ettirdim. Sonra Rabbimin intibahı ile dünya işlerimi küçülttüm, muhasebemi toplamaya çalıştım. Bir gayret daha yaparak pasif iş hayatı ile devam ederek muhasebemi kolaylaştıracağımı ümit ettim.

Evlenmek, çoluk çocuk ve torun derken, bunların muhasebesi de ayrıca imiş, şimdilerde bu hesaplarla meşgulüm.

Ubudiyetimin muhasebesini soruyorsanız o konuda da zayıfım maalesef. Yaptığımı zannettiğim ibadetlerimin ruhsuz olduğunu ben biliyorum. İşte bunların muhasebesi de beni beklemekte.

Evladıma, dostuma anlatıyorum ki hayat bütünüyle bir imtihandır, sonunda muhasebe var. Elime veriyorlar kitabı bir güzel okuyayım ve etkili ders yapayım diye. Hizmetin önünde koşturuyorlar ve hem de severek gidiyorum, niyetimin ihlâslı olmasına rağmen fiillerimden endişelenerek muhasebesinden çekiniyorum.

İşte Rabbim, başından buraya kadarki hayatımın muhasebesini sana veremedim. Kırık notumla merhametini intizar etmekteyim. Kırık not demem bile abes ama ifade için söylüyorum bunun da farkındayım hamdolsun. Son bir şeyi daha anladım ki ihlası kazanmak ve muhafaza edebilmek çok riskli imiş!

Bir şeyin daha farkındayım ey Allah’ım! Ben ne kadar günahkâr olsam da, muhasebemi veremesem de senin affetmeni talep ediyorum. Zira sen affetmeyi seversin. Duâ edin ki kabul edeyim diyorsun. İşte duâ ediyorum: Hesabımı kolay eyle. Niyetimle değil, amelimle hiç değil sadece mağfiretinle yargıla.

Mehmet Çetin

mehmetcetin.de

10 Aralık 2014 Çiftehavuzlar Çiğli İzmir

Anladığımı Zannediyorum – 2

Karınca, ateşe atılan İbrahim’i (as) kurtarmak için küçücük ağzıyla su taşırken ateşin azametini anlamaya kesinlikle minicik yapısı ile hiç müsait olmamakla beraber yardım etme vazifesine devam eder.

Ama ben, bütün duygularımın sultanı olan hayalimle karıncadan daha farklı bakabilirim, eşyaya. Hatta bana verilen ve sadece kıyas yapabilmem için emanet olarak verilen duyu organlarım ve hislerimle eşya ve hadiseler konusunda değerlendirmeler yapabiliyorum. Evimin bütün idaresini ailemle yapmaya, devletimin bütün işlerini idaredeki yardımcılarımla tanzim etmeye, nasıl muktedir olabiliyorsam bu koca âlemin bütün mahiyet ve keyfiyetiyle yardımcısız çekip çeviren var olmalı diye akıl âletimi kıyaslamalarla kullanıyorum.

Kırkayak kırk ayağı ile dengesini kurup hayatını devam ettirirken, sürüngenler sürünür, sudakiler yüzerken ben aklımla bunlardaki esma-i İlahiyenin tecellilerini tefekkür etmeye çalışıyorum.

Dünyanın içerisindeki dört yüz bin çeşit mahlûkatı sınıflara ayırıp her birisinin kendi içi ve dışındakilerle münasebetini idrak etme uğruna gökyüzü ve ötesi ile irtibat kurmaya çalışıyor ve oralarda yollar arıyoruz saha ötelere. Şişen bir balon gibi sınırsızca genişleyen kâinatın hala uzak köşelerini keşfetme azmimiz keşiflerle tahrik edilmekte.

Dışarılara, ötelerin ötesine giderken elim, kendimi kendime çekerek içime işaret etmekte. Alınan nefes ile vücuttaki bütün faaliyetler beslenirken verilen pis hava ile konuşma sağlandığını anlamaya yaklaştım.

Maddenin enerjiye dönüşümü, ruhun bedene hâkimiyetini, eşyanın devamındaki sır ve hikmeti, zaman hakikatini, rüyada gözsüz görebilmeyi, kulaksız duyabilmeyi, yaratılışın sırlarını anlamak için laboratuarlarda ne kadar deney yapılırsa yapılsın eşyanın esir denizinde nasıl yüzdüğünü, zerrenin hâlden hâle girerek esma-i İlâhiyenin cilvelerini tahakkuk ve tecelli ettirdiklerini anlamaya çalışırken karşılaştığım gerçeklerle itirafımı ifade ediyorum ki hâlâ anladığımı zannediyorum.

Zannediyorum, zira bu zan; bana bir takım kanaat verirken bir başkasına vermemekte. Zanların,  insandan insana farklı olduğunu, değişik tesir ve mahiyetlerde olduğunu müşahede ediyorum. Bu farklılıklarla ne kadar zengin ve engin zanların içerisinde bulunduğumu keşfediyorum. Etrafımdaki zanları da idrakime dâhil ederek anladığımı zannetmeye devam ediyorum. Ahirette,  zannettiğim hakikatler ile muhatap ve müşerref oluncaya kadar anladığımı zannetmeye devam ediyorum.

Zaten vazifem de bu değil midir?

Mehmet Çetin

www.mehmetcetin.de

15.07.2012.Doğanbey-Beyşehir-Konya