Etiket arşivi: nur hizmeti

Gaye Adamı Olmak ve Nur Davası – Balkan Hizmetleri Mektubu

Okuyuculardan herhangi kimseye belki faydası dokunur diye Balkanlardaki 2012 nin son aylarındaki hizmetlerden bahsedeceğim. Bunun devamında bazı hakikatleri ortaya sereceğim. Çünkü Cennet ucuz olmadığı için onu kazanmak için fedakârlıkla mükellef olduğumuzu bilmek bizim için zaruri bir hal hükmündedir .

Evet bu davada istihdam var.

1995 senesinde Rahmetli Sungur Ağabeyin emri ile dükkanımı kapatıp Nusret ve İsmail kardeşleri de bana vererek iki aylığına Makedonya’nın Gostivar şehrine hizmete gittik.

Gostivar’ın ve tüm Balkanlarda yaşayan Müslümanların çoğu Arnavut olduğu için oradan döndükten sonra Risale-i Nurları Arnavutçaya tercümeye başladım. Küçüklerden İman ve Küfür Muvazeneleri, 400 sahifelik RAMAZAN HOCA TARAFINDAN DERLENMİŞ BİR TARİHÇE-İ HAYAT ve Risale-i Nurlardan bir VECİZELER kitabı dahil 16 sini tercüme ettik. Ben orada 33 sene yaşadığım için ve onların hastalıklarını bildiğim için, bazısını ağabeylerin kitaplarından derleyip bazısını de 53 seneden beri Risale-i Nurlardan istifade ettiğim manaları dile getirerek 7 kitap dahi yazmışımdır. Çünkü midesi hasta olana ağır yemek verilmediği gibi, kafa midesi hasta olan bu insanların çoğuna da doğrudan doğruya tefsir veremiyoruz. Risale-i Nurların dışında yazdığım kitapların adları şöyle: MATERYALİST FELSEFECİLERE CEVAP, VECİZELER KİTABI, İNSAN NEDİR?, Avrupa Profesörlerinden 34’nün 10-12 sahifede fikirlerini yazdıkları: NE İÇİN ALLAHA İNANIYORUZ ve İşaratül i’cazdan da 16 Prof ün İSLAMİYETİ VE PEYGAMBERİMİZİ a.s.m. NE İÇİN SEVİYORLAR fikirleri, MEHMET AKİF ERSOYUN HAYATI, GENÇLERE İNCİLER ve bir tane de ŞİİR kitabım var. Bunları de o millet için faydalı bulduğum için yazdım.

Balkanlar Nur Hizmeti 2012Risale-i Nurlardan çok azını Sözler yayınevi sattı diğerlerini ben parasız pulsuz dağıttım. Ne kadar Allah’ıma şükretsem azdır. 1995 ten beri bazen hanımla birlikte gider oralarda iki aylığına bir ev kiralayıp kalırdık, Çoğu zaman yalnız. Yani 1995 ten beri her sene 1-1,5 aylığına Balkanlardaki 4 devleti gezerim. Gitmeden önce kargoyla kitaplarımı gönderirim. Yaşım ilerleyip 76’ya bastığım için Üniversite talebeleri kız ve erkekler ile toplantı yapar onlara uzun bir ders yaptıktan sonra onlara kitap veririm. Erkekleri dershaneye davet eder, kızlara ders yapmalarını tavsiye ederim. Allah’ıma ne kadar şükretsem azdır. Bu sayede bugüne kadar Balkanlarda 75.000 adet kitabımız dağıtıldı.

Evet sırf Nur hizmeti için gittiğim Balkanların Arnavutluk, Kosova, Makedonya ve Sırbistan devletlerinde bu sefer 1 ay kalarak 6 Aralık Perşembe günü geldim.

Gidişimin ilk durağı Arnavutluk’un başkenti Tirana idi. Tirana Arnavutluk’un başkenti olduğundan ve orada Üniversiteler de bulunduğu için Üniversite talebelerinin imanlarını kurtarmak maksadıyla, Ağabeyler orada yeni bir dershane kiraladılar. O dershanede çok ihlaslı Adanalı, Hafız Necip adında bir kardeş kalıyor. O kardeş Kosova’da Türk Edebiyatı masteri ile beraber tahsil ettiği için Arnavut lisanını da iyi biliyor. Tirana’da Türkiye den ticaret için giden çok Türkler de bulunduğundan orada umumi derslerden haftada bir gün Türkçe bir gün Arnavutça ders oluyor.

Ben daha önceden Arnavutluk’un İşkodra kentine daha fazla gittiğim için, orada genç tahsillilerden otuza yakın kardeşler mevcut. Orada onlar kendileri bir dershane ayarladıkları için, Tirana’dan Necip kardeş arkadaşları ile her hafta İşkodra’ya derse gidiyor. Bu sefer ben İşkodra’da üç gün kaldım. Bir gün Arnavutluk’un Elbesan şehrine de derse gittik.

Evet, Arnavutluk’ta 12 günümü tamamladıktan sonra, Arnavutluk devleti ile Kosova arasında ki yol otoban olduğu için Tirana’dan Kosova’nın Prizren şehrine rahatlıkla vardım. Oranın milletinin sadece % 7 si Türk olduğu halde halkta menfi milliyetçilik olmadığı için hemen bütün halk Türkçe konuşmasını biliyor. Bu durum Risale-i Nurları daha rahat yaymaya bir fırsat. Onunla beraber oranın cami imamlarından Adnan isimli ihlaslı bir Hoca Efendi bazen Arnavutça da ders yapıyor. Hatta Cuma günü onun camisine gitmiştim, kendisi kürsüde iken beni görür görmez hemen Kürsüye davet edip Vaazı bana bıraktı.

Bunu da anlatayım ben Prizeren’de iken araba ile 3,5 saat uzak olan Arnavutluk’un İşkodra kentinden 14 genç minibüsle Prizren’e derse geldiler. Ben orada iki gün kaldıktan sonra Kosova’nın başkenti Priştine’ye gittim. Orada vakıflık yapan Konyalı ilahiyat mezunu Ahmet kardeş o esnada okuma programına Türkiye gelmiş, ben 5 gün ona vekalet ettim. Oradan sonra Makedonya’nın Gostivar şehrine geldim. Orada Hatay’lı Çok faal ve çok ihlaslı bir kardeş var. Orada hemen her gün ders var. Esnaf dersi, Arnavutça ders, esnafların dükkânlarına beraber gidip ders yaptık.

Bir gün Türkçe bilen Vrapçişte köyüne taziyeye ve ders yapmaya gittik. Ondan sonra Makedonya’nın başkenti Üsküp’e gittim. Burada Üniversiteye girmek için puan kazanamayan çok öğrenciler Üsküp’e gidip puansız bir miktar para ile Üniversiteye kaydoluyorlar. Orada benim hizmet saham geniş. Bazen camilerde vaaz ederim bazen toplantılara giderim. Her gittiğimde oradaki Üniversite okuyan hanım kızlara ders yapmaya giderim, kendilerine arkadaşlarına vermek üzere de bol bol kitap veririm.

Son olarak Kosovaya dahil olamayıp 3 kasabası bulunan, yani 300.000 nüfus Sırbistanda kalıp benim doğum yerim olan Bilaç kasabasına yakın Preşova kasabasına gittim. Oradan bir imam daha önce beni Cuma vaazına davet etmişti. Ben kendisine gidemeyeceğimi bildirdim. Yalınız Cuma günü, Pazar günü hanımlara konuşacağımı cemaata söylemesini dedim. Nitekim öyle oldu 70 küsur genç hanıma bir saat ders yaptıktan sonra kendilerine bol bol kitap verdim. Böylece seyahatımızı tamamladık.

ŞİMDİ NE OLUR BU YAZIYI DA OKUMAYI İHMAL ETMEYİN

Evet, Türkiye’de dine karşı yapılan inkılaplardan sonra, Hocalar Türkiye’ye gelmeyi müsaade etmiyorlardı. Yani Müslümanlar için kanunların en müthişi Müslüman Türkün kafasına kâfirin taşıdığı şapkayı takma gibi olumsuz kanunlardır. Evet şapka hakkında Şeyhül İslam, Zembilli Ali Efendi demiş ki ” Şapkayı şakayla da başına koyan Kâfir olur. Çünkü Peygamberimiz a.s.m “Men teşebbehe bi kavmin fehüve mihüm” demiş Yani: (Bir kimse başka bir kavimden birine benzese o onlardandır) buyurmuş. Zaten İskilipli Atıf Hocanın idam edilmeye sebep olan kitabı yazması bundan başka değildir. Ağabeyler diyor ki, Üstad demiş: “Bütün çektiklerim Şapkayı zorla başına koyan kâfir olmaz dediğimden ötürüdür.”

Evet, bu sebepten ötürü 1952 den sonra Yugoslavya’dan Türkiye’ye göç edenlere Hocalar müsaade etmiyorlardı. Fakat zavallı halk Yugoslavya’nın eski lideri Tito’nun Sosyalist idaresi ile Hocaları susturmasıyla ve okullardaki gençleri Natüralist ve Materyalist felsefe ile imansız bıraktığı için, yaşlıları da taklidi iman kurtaramayacağı için, Yugoslavya’da bulunan Türklerin, Türkiye ye göç etmeleri için, müracaatları sonucu, oranın lideri Mareşal Tito ile Merhum Adnan Menderesin anlaşmaları neticesinde 1952-1960 arasında iki buçuk milyon Müslüman Türkiye’ye göç etti. Değil yalınız Türkler, belki orada bulunan Arnavut, Boşnak ve Pomaklar da nüfus dairesinde ki memurlara rüşvet vererek kendilerini Türk yapıp Türkiye’ye göç etmiştiler. Türkiye’ye gelenlerde her ne kadar Türkiye’nin durumunu biliyorlardı. Ama onların İslam dinine sahip olmaları ve Türkiye’den ümitlerini kesmediklerinden ötürü Türkiye’ye göç etmiştiler.

Fakat bu fakir; evlad-ı fâtihandan olduğum halde, Türkiye de mevcut olumsuz kanunlardan ötürü o zaman gelmedim. Vaktaki burada bulunan akrabalar tarafından bize Risale-i Nur eserleri geldi karar değişti. Ağır şartlarları göze alarak, Risale-i Nur talebelerini görmeğe ve Risale-i Nurlardan biraz daha fazla eser alıp okuyup Nur davasını daha iyi tanımak için, iki defa Türkiye’ye geldikten sonra, ancak 1970 te çok az parayla, benden başka çalışanım olmadığı halde, ufak tefek eşya ile beraber sekiz nüfusu bir minibüse atarak Türkiye ye geldim. Yerleşme umuduyla, gidip iki ay Bursa da kaldım. Nasip olmadıği için orada iş bulamadığımdan ötürü İstanbul’a döndüm. İstanbul’un Küçükçekmece’nin Tepe üstü semtinde suyu yok, yolu yok, elektriği yok olan bir yerde bir gecekondu yapıp yerleştim.

O zaman Türkiye de yeteri kadar diplomalı Hoca olmadığı için, Ölen imam veya müezzin yerine başkasını tayin etmek için, müsabaka imtihanı açarlardı. Müsabakaya girenlerden kim daha iyi bilirse onu vazifeye alıyorlardı. O zaman Bakırköy Müftüsü Ali Aktürk Hoca Efendi Kardeşlerden olduğu için, beni herhangi yerde imam veya müezzin tayin etmek için, diyanet camiasında bana vazife vermeyi teklif etti. Ben ona: “Hocam gördüğün gibi, İhtiyacım çok ama o vazifeyi kabul edemem çünkü vazife yaparken muhtaç olup para ile Kur’an okuyabilmeye aldanmam ihtimali olduğu için, o vazifeyi yapamam.” Devam ederek ona: “Hocam merak etme! Allah’ın yardımı ile hiç çekinmeden ağır işleri de yapaya katlanırım.”

Ondan sonra Allah’ın yardımı ile elin işinde yalınız altı hafta çalışıp, sonra dükkân açıp kaldığım yerde nüfus az olduğu için tek meslek idare etmediği için, emekli oluncaya kadar ihtiyaca göre 5-6 çeşit mesleği kendi dükkanımda çalışarak harçlığımı çıkarıyordum ve 5 kat ev yaptım. Bir katını işte 20 senedir hanım kardeşler dershane olarak kullanırlar. Haftada 1 bazen iki gün erkek dersimiz var, dershaneyi boş bulduğumuz zaman, orada ders yaparız, eğer dersimiz kızların programlarına isabet ederse dersi kendi daireme alarak Allah’ıma çok şükür dersi aksatmadan devam ettik ve ediyoruz. Benden başka çalışanım yoktu dedim. Çünkü ben öyle bir kültür almıştım ki hanımı çalıştırmak şöyle dursun, doğduğum memlekette 1.300 m arsam vardı, tüm arsayı 2,5 metre duvarla sarmıştım. Postacı olsun polis olsun sokak kapısını çalar izin aldığından sonra avluya girebilirdi.

(Allah’ıma çok şükür o dini gayreti Allah’ım bana ihsan ettiğinden ötürü Türkiye’mizde Allaha karşı benim kadar şükürle borçlu kul olduğuna inanmıyorum. Çünkü ailemde 31 nüfus var bu güne kadar, Nur dairesinin dışında tek bir tane yok Elhamdülillah.)

Alttaki kalabalık resim Kosova da Prizren’deki dersteki kardeşler. Daha azlık olanlar Makedonya Üsküp’teki üniversite talebeleri dersi. Dört kişi olduğumuz fotoğraf ta, solumda Üsküp’teki dershanede duran Erdoğan, ortada ben ve sağımda ki beyaz takkeli Risale-i Nurları Boşnakçaya tercüme eden bu Erdoğan Kardeş, tevafukan Üskübe gelmişti. onun yanında dahi dişçilik tahsilini bitirmek üzere Gostinvarlı Ferhat kardeş.

Risale-i Nurların kemter talebesi Abdülkadir Haktanır

www.albnur.com

Amerika Ziyareti ve Milwaukee İman Hizmetleri – 2012

MILWAUKEE USA – Geçen haftaki yazımızı: “Gelecek yazımızda inşaallah Okyanus ötesinden önemli hizmetlerle dolu dolu bir yazı yazmak arzu ve ümidindeyim” temennisi ile bitirmiştim.

Cenâb-ı Hakka sonsuz şükürler olsun ki; işte bugün bize bu yazıyı yazmak ve buradaki güzel hizmetleri görüp sizlerle paylaşmayı nasip ediyor.

Bu defaki gezimizin amacı biraz daha farklıydı. Amerika Birleşik Devletlerindeki hizmetlerimizin gelişmesi için yayın konusunda neler yapabileceğimizi de bizzat en sorumlu kişinin görmesi gerektiğini bir yıldan fazla bir zamandır düşünüp planlıyorduk. Bunun için bu defa Gazetemiz Genel Müdürü Recep Taşcı Beyle birlikte Amerika’ya geldik. Chicago havaalanında, buradaki vakıf başkanımız Prof. Dr. Süleyman Kurter Ağabeyle, iki seneye yakın bir zamandır burada elinden geldiği kadar canla başla hizmetlere koşturmaya çalışan vakıf kardeşimiz Yusuf Çayabatmaz tarafından karşılandık. Süleyman Ağabeyin yeni ameliyat olmasına rağmen büyük fedakârlık göstererek bizi karşılamaya gelmesinden çok mütehassis olduğumuzu özellikle belirtmek isterim. Allah razı olsun. Cenâb-ı Hak hayırlı ve hizmet dolu ömürler ihsan etsin inşaallah. (Âmin).

Vakıf ve hizmet merkezimizin bulunduğu Wisconsin eyaleti, Milwaukee şehri Chicago’ya doksan mil, yani yüz elli km. mesafede. Chicago Havaalanından doğrudan vakıf ve hizmet merkezimizin bulunduğu Milwaukee şehrine geçtik.

Ertesi gün Cuma günü idi. Üç senedir mutat olarak gelmekte olduğum ve değişik camilere gittiğim için bu defa hiç gitmediğimiz Arnavutluk’tan gelip buraya yerleşen Müslüman kardeşlerimizin yaptırdığı camiye gittik. Buradaki cemaate gelenlerin bazıları Türkçe de biliyorlar maşaallah. Oranın değerli imamı İlyas Hocayla tanışıp Risâle hediye ettik. Sohbetimiz esnasında İlyas Hocanın Risale-i Nur’a ve Üstada çok büyük hürmeti olduğuna şahit olduk. Hutbeyi Pakistan’dan gelen bir hoca efendi okudu. Tabiî burada hutbeler İngilizce okunuyor. Hutbenin konusu İslâm âleminin en büyük derdi olan “fitne ve tahribatı” üzerineydi. Çözümü olarak da Kur’ân’a sarılmak ve onunla amel etmek olduğu üzerinde durdu imam efendi. Cuma namazını kıldıktan sonra duâ ederek ve tekrar görüşme temennilerimizle oradan ayrıldık.

Cuma günü, burada yaşayan kardeşlerimizin umumî ders günü. Derse gelenlerin büyük çoğunluğu yerliler ve çeşitli milletlerden burada ikamet eden ve eğitim görmeye gelen veya çalışanlardan oluştuğu için umumî dersler İngilizce yapılıyor. Bayanlar da yan odada hoparlörle bu dersleri takip ediyorlar. Ayrıca haftanın iki günü bay ve bayanlar ayrı olmak üzere Türkçe dersler de devam ediyor.

Bir gün önceden dersin konusu ve dersi yapacak kişi derse geleceklerin e-mail adreslerine gönderiliyor. Bizim geleceğimizi bildikleri için bu defa dersten sonra bizim de konuşmamızı planladıklarından, bizler de ayrı bir konuşma yaptık.

Ben konuşmamda Türkiye’deki son umumî meşveret ve ülkemiz ve dünya çapındaki hizmetler konusunda genel bir bilgi verdim. Konuşmamda sizlerin selâmlarını buradaki kardeşlerimize ilettim. “Amerika’ya niçin geldiğimiz ve ABD’nin önemi” konusundaki sorulara Risale-i Nur Külliyatı’ndan çıkardığım yirmi sekiz sahifelik paragraftan alıntılar yaparak cevap verip açıklamaya çalıştım. Amerika’nın hakikati arayan komiteleri, dine verilen değer ve başta Mr. Carlayl olmak üzere Amerika’nın meşhur ilim adamlarının Kur’ân ve İslâmiyet hakkındaki görüşlerini Risale-i Nur’daki ve Bediüzzaman’ın ifadelerindeki yerlerine işaret ederek açıklamaya ve vurgulamaya çalıştım. Bu konu başlıklarına karşı şimdiki hâlde bizlere düşen vazife, sorumluluk ve bu konuda yapacaklarımıza vurgu yapmaya çalıştım.

Program, Türkiye ve etrafındaki komşu Müslüman ülkelerde meydana gelen son olaylar hakkında sorulu-cevaplı bir şekilde devam etti. Soruların ana merkezi İslâm dünyası üzerindeki oyunlar ve bunun çıkış yolları, bu konuda Risale-i Nur’daki tesbitler ve Hz. Bediüzzaman’ın bu konulardaki teşhis ve çözüm tekliflerini mümkün olduğu kadar kısa ve özlü bir şekilde birlikte vermeye çalıştık.

Cumartesi günü kısa şehir turundan sonra buradaki mütevelli heyetimizle toplanıp hem Amerika, hem Türkiye içerisindeki hizmetlerimizin genel bir değerlendirmesini yaptık. İki ülke arasındaki “Yeni Asya; hizmet, meslek ve meşrebini nasıl geliştirip genişletebiliriz?” konuları üzerinde faydalı müzakereler yapıp kararlar aldık.

Buradaki gezi ve müşahedelerimizden sonra, buradaki Müslümanlara yönelik daha ne gibi hizmetler yapabileceğimiz konularını da not alıp planlarımız içerisine koymuş olduk. Birçok konuda karşılıklı fikir teatisi ve çözüm yolları üzerinde durduk.

Pazar günü de, iki sene önce Türkiye’de on beş gün misafir ettiğimiz ve Risale-i Nur’u İngilizceye çevirme sözü aldığımız Prof. Dr. Kevin Barrett’ın Madison şehri yakınlarındaki evine gittik. Onunla da bütün Külliyat’ın âcilen mükemmel bir İngilizce’ye tercüme edilmesi konusunda mutabakata vardık elhamdülillah. Sağlık durumunun el vermemesine rağmen ormanın içerisinde kendi gayretleriyle yaptırdığı küçük baraka şeklindeki mescidinde ki—kendisi buraya “dershane, medrese” diyor—öğle ve ikindi namazlarını onun iki oğlunun da iştirak ettiği cemaatle edâ ederek müsaade alıp oradan mutlu ve umutlu bir şekilde ayrıldık. İnşaallah geçen yıl başlayıp tercümesini bitirdiği “Tabiat Risâlesini” en kısa zamanda kendi tesislerimizde basmak üzere karar aldık. Bu konuda neticeye gidebilmemiz için devamlı duâ ve yardımlarınıza ihtiyacımız var.

Merkezimize döndükten sonra, o akşam buraya Türkiye’den yeni gelen, daha önce hiç görüşmediğimiz genç kardeşlerimizin bir dershane gibi kullandıkları evlerindeki Türkçe derse iştirak ettik. Yep yeni simalar… Maşallah çok dikkatli ve gayretliler. Biz de dersimizde; Risale-i Nur derslerinin önemi, gerekliliği ve Risale-i Nur’un bu asrın dehşetine karşı devamlı okunarak manevî hastalıklara en kısa ve tesirli çözümler bulunacağı ve ehemmiyeti hakkında ve ecnebî diyarlarıyla İslâm ülkelerinin hizmet farklılıklarının ana noktalarını ele alan konuları kaynağından okuyarak değerlendirmeye çalıştık.

Dolu dolu geçen dört günden sonra bu defa hedefimizde Amerika’da en fazla Müslüman nüfusun olduğu ve ülkenin dördüncü büyük şehri olan Chicago’ya gidip hem oradaki kardeşlerimizi görmek, hem hizmet verebileceğimiz potansiyel mekân ve kişileri yerinde görmek amacıyla yola çıktık. Burada ilk önce, İslâm Talebe Cemiyeti’nin yıllar önce inşa ettiği büyük bir merkez olan camide öğle namazını cemaatle eda ettikten sonra, daha önce dünyanın en büyük, şimdi ise dördüncü büyüklükteki kulesine tırmanmak üzere yola koyulduk. 103 katlı olan bu binaya çıkmak uzun zaman aldığı ve ücretli olduğu için hemen yanındaki 96 katlı binanın tavanına çıkarak Chicago şehrini ve Michigan Gölünü adeta semadan seyrettik.

İkindi namazını da Hindistan kökenli “Tebliğ Cemaatinin” camiinde cemaatle edâ ettikten sonra orada bulunan kardeşlerimizin dershane gibi kullandıkları evlerine gidip orada uzun bir süre sohbet, ders ve bu ülkedeki hizmetlerimizi nasıl geliştirebiliriz konusu üzerinde müzakerelerde bulunup gece geç vakitte tekrar Milwaukee’deki merkezimize döndük.

Salı günü, Genel Müdürümüz Recep Beyin son günü olması dolayısıyla Milwaukee şehrinde önemli birkaç tıp merkezi olan Süleyman Ağabeyin oğlu Selâhattin kardeşimizin kliniklerini gezerek ve onu da onure ederek Recep Beyi uğurlamak üzere tekrar Chicago Havaalanına gidip onu yolcu ettik.

Bu hafta sonundan başlayarak, önümüzdeki hafta hedefimiz New York ve New Jersey’deki kardeşlerimizin ders ve sohbetlerine katılmak üzere oralara Süleyman Ağabeyle birlikte gitmek inşaallah. Oradaki haberleri de gelecek hafta vermek üzere Allah’a emanet olunuz diyor, duâlarınızı bekliyorum. Başta Süleyman Kurter Ağabey olmak üzere vakıf kardeşimiz Yusuf Çayabatmaz ve diğer buradaki mütevelli heyetimiz ve cemaatten Amerikalı ve Türk kardeşlerimizin selâm ve duâlarını sizlere iletiyorum. Yepyeni, orijinal, güzel ve ihlâslı hizmet haberlerinde buluşmak ümit ve temennisiyle…

 Nejat Eren / Yeni Asya – Euronur (saidnur.de)