Etiket arşivi: Recep Tayyip Erdoğan

Said Nursi’nin Arzusunu Yerine Getirmenin Huzuru İçindeyiz

Risale-i Nur’ların, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yaklaşık altı ay önce hazırlıklarlara başladığı İşarat’ü-l İ’caz eserinin basılması üzerine, Bediüzzaman Said Nursi Hz’nin talebelerininde katılımıyla gerçekleşen bir programda sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan hislerini eserin üzerine  “Merhum Üstadımızın arzularının yerine getirilmiş olmasının huzuru içindeyiz. Devamı niyetiyle..” yazarak eseri ağabeylere verdi.

isaratul.icaz.recep.tayyip.erdogan.4

Hüsnü Bayramoğlu ağabey ; “Üstadımız Said Nursi Hz.’nin en mühim arzusunun tahakkukunu görmekle bu eserin basılmasına binlerle teşekküler ve çok güzel intizamlı olmasını tebrik eder devamlarını temenni ve niyaz ederiz.”  yazdı.

Abdullah Yeğin ağabey ise duygularını şöyle dile getirdi ; “Cenab-ı Hak Adil-i Mutlaktır. Acele etmez”

Risale Ajans

Barla Platformu Başkanı Said Yüce ile eserin basımı ve sonrasında yaşananları konuştuk.

İşarat’ül İ’caz’ın Diyanet tarafından basılması nasıl gerçekleşti?

Biliyorsunuz Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin en önemli arzularından birisi de Risale-i Nurların Diyanet vasıtasıyla basılmasıydı.  60 seneyi aşan ve Üstadın hayatta olduğu dönemden bu yana Nur talebelerinin geçmiş bütün idarecilere çeşitli vesilelerle ilettiği bu talep çok şükür bugün gerçek oldu.

Üstadın 1950’de talebesi merhum Mustafa Sungur ağabeyi Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki’ye göndererek ilettiği bu talep o günün şartlarında çeşitli manilerden dolayı gerçekleşememiş ancak Nur talebeleri bu konudaki ısrarlı takiplerini bırakmamışlardı. Bediüzzaman hazretlerinin hayatta olan talebeleri 2012 yılında Diyanet İşleri Başkanı sayın Mehmet Görmez ’in de hazır bulunduğu bir ziyarette Sayın Başbakanımıza Risale-i Nurların devlet eliyle basılması talebini iletilmişlerdi. Süreç ondan sonra başladı.

Kitabın baskıya hazırlanma safhalarından bahseder misiniz?

Diyanet İşleri Başkanlığı kurduğu bir heyetle bir yıl süren dikkatli ve titiz bir çalışma sonucu bu eseri baskıya hazır hale getirdi. Eserin hazırlanışındaki safhalar ve özelliklerinin yakında Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılacak bir sunumla tanıtılacağını tahmin ediyorum.

Sayın Başbakan’ın İşarat’ül İ’caz kitabını imzalaması nasıl gerçekleşti?

Eserin baskıya hazırlanma safhalarını heyecanla takip ediyorduk. İlk çıkan nüshalardan birisini  Mehmet Fırıncı ağabey ile katıldığımız bir toplantıda Sayın Başbakanımıza arz ettim. İşaratu’l İcazın Diyanet vasıtasıyla yayınlanmasındaki katkılarından dolayı teşekkür ederek Barla Platformu olarak hazırladığımız Bediüzzaman Müzesinde bu ilk nüshayı sergileyeceğimizi bunun için imzalamalarını  istirham ettim. Sağolsunlar kendisinin Diyanet İşleri Başkanı tarafından bilgilendirildiğini, Üstadın arzusunun yerine gelmiş olmasından eserin basılmasından menuniyetlerini ifade ettiler.

Ağabeyler nasıl karşıladı?

Hüsnü Bayram ağabey, Fırıncı ağabey, Abdullah Yeğin ağabey, Abdülkadir Badıllı ağabeylerin yanına gittim Onlara da bu gelişmeyi aktardım. Çok sevindiler. Yine müze için imzalamalarını rica ettim. Heyecanla ellerine aldılar ve İmzaladılar. Çok duygulu anlar yaşadık. Zannederim hiçbirimiz onlar kadar sevinmiş olamayız. Üstadı gören o gözlerin bu esere bizden çok farklı baktıklarını hissettim. Başta üstadımız ve onların dua ve teşvikleri olmasaydı bu bayram günlerini göremezdik. İnşaallah Said Özdemir ağabey, Ahmet Aytimur ağabey ve Salih Özcan ağabeylere de imzalatacağız.

Merhum Sungur ağabeyimin de bu günleri görmesini isterdim, mutlaka berzahdan görüyordur. Vefat etmeden önce zaman zaman Diyanet İşleri nezdindeki teşebbüslerden bahsederdim. Bir gün gözleri yaşardı ve “Üstadımız bu iş için beni görevlendirmiş, bir mektupla merhum Ahmet Hamdi Akseki’ye göndermişti. Şimdi o vazifeyi sen yapıyorsun. Sen de bir vekilsin. Allah muvaffak etsin” diyerek dualar etmişti.

İşarat’ül İ’caz tanıtım programı ileriki günlerde yapılacak İnşallah. Ağabeylerin başbakan ve bakanlarla birlikte olduğu fotoğraf sivil toplum platformunun programında çekildi. Kanaat önderleri oradaydı.

Ağabeylerin düştükleri not ise şöyle:

Hüsnü Bayramoğlu ağabey: “Üstadımız Said Nursi Hazretlerinin en mühim arzusunun tahakkukunu görmekle bu eserin basılmasına binlerle teşekkürler ve çok güzel intizamlı olmasını tebrik eder devamlarını temenni ve niyaz ederiz.”

Abdullah Yeğin ağabey: “Cenab-ı Hak Adil-i Mutlaktır. Acele etmez.”

Mehmet Fırıncı ağabey: Risale-i Nur’un tamamının neşrinin duası ile…”

Abdurrahman Iraz / Risale Haber

İşarat’ül-İ’caz’ı Resmen Basan Diyanet İşleri Başkanını Ve Bu Hükümeti Tarih Alkışlıyor

Bediüzzaman Hazretleri, Adnan Menderes’in zor günlerinde yani Halkçılarla Irkçıların birleşerek onu devirmeye çalıştığı bir zamanda, vatanın, milletin ve dinin aleyhinde kurulan bu planın sonuçsuz kalması için iki tavsiyede bulunmuştu.

Birincisi, Nurların resmen serbest kılınması ki, bunun yolu diyanet eliyle neşredilmesidir. İşte şu andaki Diyanet bu müjdeyi gerçekleştirmiştir. Bu konuda alim kardeşim Başkan Mehmed Görmez Beyi tebrik ediyorum. Bu sıkıntılı günlerde hemen Uhuvvet ve İhlas Risalelerinin de basılmasını istirham ediyorum.

İkincisi ise, Ayasofya’nın 550 yıllık eski vaziyetine iadesi yani Cami olarak açılmasıdır. Umarım Başbakanımız, bu müjdeyi de gerçekleştirerek, aleyhinde ittifak eden şer güçlerin planlarını akim bırakır.

“Nasıl Ezan-ı Muhammediye’nin (A.S.M.) neşriyle Demokratlar on derece kuvvet bulduğu gibi, öyle de Ayasofya’yı da beşyüz sene devam eden vaziyet-i kudsiyesine çevirmektir.

Ve âlem-i İslâmda çok hüsn-ü tesir yapan ve bu vatan ahalisine âlem-i İslâmın hüsn-ü teveccühünü kazandıran, bu yirmi sene mahkemeler bir muzır cihetini bulamadıkları ve beş mahkeme de beraetine karar verdikleri Risale-i Nur’un resmen serbestiyetini dindar Demokratlar ilân etmelidirler. Tâ, bu yaraya bir merhem vurmalı.

O vakit âlem-i İslâmın teveccühünü kazandıkları gibi, başkalarının zalimane kabahatı da onlara yüklenmez fikrindeyim.” Emirdağ Lahikası-2 ( 164 )

“Bu memleketin vatanperver siyasîleri çabuk aklını başına alıp Risale-i Nur’u tab’ederek resmen neşretmeleri lâzımdır ki, bu iki belaya karşı siper olsun…

Acaba bu yirmi sene zarfında iman-ı tahkikîyi pek kuvvetli bir surette bu vatanda neşreden Risale-i Nur olmasaydı; bu dehşetli asırda, acib inkılab ve infilâklarda bu mübarek vatan, Kur’anını ve imanını dehşetli sadmelerden tam muhafaza edebilir miydi?” Mektubat ( 482 )

“Üstad, Risale-i Nur’u te’lif ederken, Kur’anın i’cazî lem’aları olan bu eserlerin her taife-i insaniyede inkişaf edeceğini, dinsizliğin memleketimizi istilasına mani’ olacağını, memleket ve millet için bir sedd-i Kur’anî vazifesini göreceğini, Risale-i Nur hizmetinin umumiyet kesbedip Türk Milletinin yine İslâmiyetin kahraman bir ordusu ve fedakârı olacağını, Risale-i Nur’un neşri ve ileride resmen intişarı milletçe benimsenmesi ve maarif dairesinin hakikat-ı Kur’aniyeye yapışması neticesi maddeten ve manen milletin terakki edeceğini, İslâmiyetin büyük kuvvet bulacağını zikretmiştir.” Tarihçe-i Hayat ( 27 – 28 )

Prof. Dr. Ahmed Akgündüz

www.NurNet.org

Avrasya İslam Şurası Başladı (19-22 Kasım)

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen 8. Avrasya İslam Şurası Hilton Otel’de başladı.

19-22 Kasım tarihleri arasında yapılacak şuranın açılış törenine Başbakan Erdoğan’ın yanı sıra, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu başta olmak üzere yabancı ülkelerden çok sayıda temsilci katıldı. Şuranın açılışında sinevizyon gösterisi izletildi. Daha sonra Kur’an-ı Kerim okundu. Kur’an okunmasının ardından Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ve yabancı dini liderler birer konuşma yaptı.

Başbakan Erdoğan’ın da programda bir konuşma yapması bekleniyor.

 Cihan

Fatih Camii, Fetih Günü İbadete Açılıyor

Fatih Sultan Mehmed tarafından İstanbul’un dördüncü tepesi üzerine 550 yıl önce yapılan Fatih Camii’nin restorasyonu tamamlandı.

Fatih Camii, 5 yıllık restorasyonun ardından İstanbul’un fethinin 559. yıl dönümünün kutlanacağı 29 Mayıs Salı günü, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılımıyla ibadete açılacak.

Vakıflar İstanbul Bölge Müdürü İbrahim Özekinci, Fatih Sultan Mehmed tarafından, Saint Apotres (Havariun) adındaki Bizans kilisesinin bulunduğu alanda 1462-1470 tarihleri arasında Atik Sinan’a yaptırılan Fatih Camii restorasyonu hakkında bilgi verdi.

İstanbul’da 1509 yılında meydana gelen ve ”küçük kıyamet” denilen büyük depremde hasara uğrayan Fatih Camii’nin esas zararı 22 Mayıs 1766’da gerçekleşen depremde gördüğünü belirten Özekinci, depremin ardından caminin ilk yapısından sadece şadırvan avlusunun üç kolu, tak kapısı, mihrabı, minarelerinin birinci şerefesine kadar kaldığını, kubbesi ve etrafındaki duvarların tamamen çöktüğünü kaydetti.

Depremin ardından 3. Mustafa’nın camiyi tekrar yaptırdığını belirten Özekinci, caminin zaman içinde belli aralıklarla restorasyona tabi tutulduğunu dile getirdi.

Fatih Camii’nin, 2007 yılında Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı, ciddi ve bilimsel restorasyona alındığını ve 5 yıldır sürdürülen çalışmalarda sona gelindiğini ifade eden Özekinci, ”Çalışmaları bilim kurulları kararları doğrultusunda yürüttük. Burada minimum müdahale ve maksimum koruma ilkelerine riayet ederek restorasyonu gerçekleştirdik” dedi.

DEVE KUŞU YUMURTALARI KORUMAYA ALINDI

Caminin, uzun yıllar çevre kirliliği ve egzoz dumanına maruz kalan dış cephesinin temizlendiğini, caminin 5 binden fazla taşının da aslına uygun olarak değiştirildiğini anlatan Özekinci, ”Yapılan incelemede camide deve kuşu yumurtaları olduğunu gördük. Deve kuşu yumurtaları, salgıladığı kimyasallardan dolayı örümceklenmeyi önlüyor. Bu da cami içindeki örümceklenmeyi önlemek açısından ecdadımızın bulduğu bir yöntem. Deve kuşu yumurtalarına cami mimarisine uygun, dökümden muhafazalık yaptık. Konservasyonlarını yapıp tekrar cami içine koyduk” dedi.

Özekinci, cami içinde kapalı mekanlarda uzun yıllar atıl vaziyette duran ve gerçekten birer şaheser olan saatler, şamdanlar, Sakal-ı Şerif kutuları, rahleler, Kur’an-ı Kerim kutularını açığa çıkardıklarını belirterek, ”Bunlar çok ciddi konservasyonlara tabi tutuldu. İnşallah caminin açılmasıyla birlikte bu objeleri de sergileyeceğiz. Cami içinde bulunan deriden yapılan hat levhalarını da elden geçirdik” şeklinde konuştu.

“I.MAHMUD KÜTÜPHANESİ DE ÇÖKMEKTEN KURTARILDI”

Caminin güney cephesindeki 1. Mahmud Kütüphanesi’nin, özellikle 1999 depreminde çok büyük hasar gördüğünü ve ayakta duramayacak hale geldiğini belirten Özekinci, çok kötü bir görüntü arz eden kütüphanede gerekli güçlendirmeleri ve restorasyonu yaptıklarını bildirdi.

Özekinci, ”Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’u 29 Mayıs 1453’de bir salı günü fethetti. Yıllar sonra güzel bir tesadüf oldu ve bu yılın 29 Mayıs’ı da bir salı gününe denk geliyor. Fatih Camii’ni fethedildiği günde açmak bize çok manidar ve anlamlı geldi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılımıyla 29 Mayıs Salı günü ikindi namazında Fatih Camii’ni tekrar ibarete açacağız” diye konuştu.

İbrahim Özekinci, Fatih Camii’nin cemaati en çok olan camilerden birisi olduğunu belirterek, restorasyonu, gerekli önlemleri alarak, ibadete kapatmadan gerçekleştirdiklerini söyledi.

Bundan sonra camiyi kullanacak vatandaşlar ve görevlilere de önerilerde bulunan Özekinci, ”Vatandaşlar ve görevliler, camiye kendi akıllarınca müdahalede bulunmasınlar. Herhangi bir olayla karşılaştıklarında Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne haber versinler. Buralar artık Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu uyarınca bilim kurulu kararlarına göre onarımlarının yapılması gerekiyor. Bundan sonra izinsiz müdahale olmamalı. Bu eserleri gelecek nesillere koruyarak aktaralım” diye konuştu.

CAMİDE NELER YAPILDI?

Fatih Camii’nde 5 yıl süren restorasyon kapsamında, cami genelindeki tüm çimento sıvalar söküldü, yerine özgün horasan sıva yapıldı. Cami genelindeki tüm pirinç bileziklerin oksitlenerek yeşil renk aldıklarından dolayı temizlikleri mekanik ve kimyasal yöntemlerle gerçekleştirildi.

Hasar görmüş ahşaplar, özgün kesitinde emprenye edilmiş ahşaplarla değiştirildi. Cami genelindeki tüm ahşap kapılar ve ahşap kepenkler böceklere karşı ilaçlandı. Üzerlerindeki cila çıkarılarak, temizlikleri yapıldı, kurt delikleri macun ile dolduruldu, çürümüş yerleri özgün malzemesiyle değiştirildi, son olarak da gomalak cilaları yapıldı.

Dış avluya açılan Çorbacı, Türbe, Boyacı ve Börekçi kapılarının mikro kumlama yöntemi ile temizlikleri yapıldı. Türbe kapısının eksik olan harpuştası, küfeki taşıyla tamamlandı.

Camide üç kere raspa yapıldı, her yapılan raspadan sonra ortaya çıkan bezemeler çizime aktarıldı. 1766 yılında deprem nedeniyle büyük bölümü yıkıldıktan sonra yeniden inşa edilen camide yapılan bezemeler yeniden ihya edildi.

Hünkar Kasrı üst örtüsündeki kurşun değiştirildi. Hünkar Mahfeli’nde bulunan ahşap kafeslerde, böceklere karşı fümigasyon yapıldıktan sonra, üstündeki boya tabakaları raspa ile alındı. Kafeslerin üzerine gelen oymalı ahşap başlıklar onarım için atölyede bakıma alındı. Çürümüş yerleri değiştirildi, kurt delikleri macun ile dolduruldu, eksik yerleri tamamlandı.

Caminin tüm mermer merdivenleri bakıma alındı. 19. yüzyıl sonuna ait fotoğraflarda görülen püsküllü seramik süslemeler, yapılan araştırmalarda müzede oldukları tespit edildi, süslemeler yeniden ihya edilmek üzere özgün yerlerine getirildi.

Kaynak: AA

Erdoğan: ‘Said Nursi’nin eserleri çağlarüstü’

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Bediüzzaman Said Nursi’nin fikirlerinin, eserlerinin ve mesajlarının çağlarüstü bir nitelik arz ettiğini söyledi.

Hayrat Vakfı tarafından düzenlenen “5. Milletlerarası Bediüzzaman ve Risale-i Nur Sempozyumu“na mesaj gönderen Erdoğan, İttihad-ı İslam’ın konuşulduğu sempozyumun Bediüzzaman Said Nursi’nin eserlerinin, fikirlerinin, hayatının ve mücadelesinin anlaşılmasında çok değerli katkılar sunacağını vurguladı.

Said Nursi’nin ülkenin ve Müslümanların birliği için mücadele ettiğini hatırlatan Erdoğan, mesajında şunları dile getirdi:

KUR’AN IŞIĞINDA ESERLER VERMEYE KENDİNİ ADADI

Bediüzzaman Said Nursi’nin yüksek fikirleri bilhassa vefakar ve fedakar takipçileri sayesinde Türkiye sınırlarının ötesine taşmaya devam ediyor, zaman geçtikçe daha da parlayan bir meşaleye dönüyor. Bediüzzaman Said Nursi zoruklar ve meşakkatlerle dolu hayatını Kur’an ışığında eserler vermeye, o eşsiz eserlerle milletinin manevi değerlerine kendini adamıştır. Ne var ki Bediüzzaman hem yaşadığı dönemde hem de vefatından sonra kendisini layıkıyla kavrayamayan bazı çevrelerin yersiz suçlamalarına maruz kalmıştır.

İTTİHAD-I İSLAMIN BİRER ADIMI

Bediüzzaman hayatı boyunca ülkenin ve milletin birliği için gayret sarfetmiş, Türküyle, Kürdüyle, Acemiyle, Arabıyla tüm anasır-ı İslamın ittihad ve ittifak halinde olmasını savunmuştur. Bediüzzaman, Cumhuriyetin ilanını takip eden süreçte hem ülkedeki İslam kardeşliğini korumaya özen göstermiş hem de Türkiye’nin İslam ülkeleriyle yakınlaşmasına yönelik her türlü girişimi samimiyetle desteklemiştir. O, ikinci dünya savaşından sonra çeşitli İslam ülkelerinin bağımsızlıklarına kavuşmalarına istikbaldeki İttihad-ı İslam’ın birer adımı olarak kabul etmiştir.

GERİYE DÖNÜP BAKINCA SAİD NURSİ’Yİ DAHA İYİ ANLIYORUZ

“Bizler şimdi geriye dönüp baktığımızda Bediüzzaman’ın fikirleri, eserleri ve mesajların nasıl çağlarüstü bir nitelik arz ettiğini daha iyi idrak ediyoruz. İnanıyoruz ki Milletlerarası Sempozyuma katılan değerli ilim adamlarımızın sunacakları tebliğler Said Nursi’nin mesajlarının daha sarih biçimde anlaşılacağına vesile olacaktır.

Ahmet Bilgi / Risalehaber