Murat tarafından yazılmış tüm yazılar

Risale-i Nur’u Yunancaya Tercüme Eden Ahmed Beşir ile Yapılan Röportaj

Ahmed Beşir Abi ile Mayıs 2011 ayının son günlerinde, ailesi ile birlikte gezi amaçlı geldiği İstanbul’da, kalmakta olduğu vakfın lobisinde son derece sıcak bir atmosferde geçen bir röportaj yaptık.

Kendisi aslen Yunanlı. Mesleği inşaat mühendisliği. Hıristiyan bir Yunanlı ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Mesleği icabı Yunanlı bir firmanın mühendisi olarak gittiği Kenya’da 1973 yılında İslamla müşerref olmuş. Kendisi Arapça diline de son derece hakim. Zira Suudi Arabistan’ın Riyad şehrinde bulunan Muhammed İbn-i Saud Üniversitesinde Usul-ud Din bölümünde eğitim almış. Halen İngiltere’nin Manchester şehrinde İngilizce öğretmeni olan eşi ve dört çocuğu ile birlikte yaşamakta. Kendisine sormuş olduğumuz sorular ve aldığımız cevaplar şöyledir :

– Risale-i Nurlarla tanışmanızı ve genel olarak duygu ve düşüncelerinizi aktarır mısınız?

“Risale-i Nurlarla bundan yaklaşık 5 sene önce Yunanistan’ın Gümülcine şehrinde bulunan nur dershanesinde tanıştım. Beni derinden etkileyen bir eser oldu. Kanımca en etkileyici hassasiyeti insanları bir araya getiren birleştiriciliği. Diğer bir ifadeyle, bu eserler Nuh’un gemisine benzer bir fonksiyona haiz. Bu nedenle bu eserleri vatandaşlarım olan Yunanlıların da tanıması gerektiğini düşündüm ve tercüme faaliyetlerine giriştim.

Halen, devam etmekte olan Mucizat-ı Ahmediye’nin tercümesinde editörlük yapıyorum. Tercüme çalışmalarım İngilizceden Yunancaya ve Arapçadan Yunancaya şeklindedir. Bu çalışmalarda İngilizce öğretmeni olan eşimin de büyük desteklerini aldığım için çok şanslıyım doğrusu.

Vurgulamak istediğim bir husus daha var. Mary Weld( Şükran Vahide)’e ait olan ve Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatını konu alan Islam in Modern Turkey isimli eserin Yunancaya tercümesi son derece hayatidir ve bu tercüme ivedilikle planlamaya alınmalıdır kanaatindeyim. Öte yandan yaşamakta olduğum Manchester kentinde her Perşembe risale-i nur dersleri yapılmakta olup bu derslere katılmaktan son derece memnunum. Ülkeme yaptığım ziyaretlerde de nur dershanelerini ziyaret ediyorum.”

– Yunanistan’da İslamın geleceği hususunda neler söyleyeceksiniz? 

“Yunanistan eğitim sistemi ve toplumun genel yapısı itibariyle İslama bakış açısı biraz önyargılı ve İslama geçen Yunanlı sayısı son derece az. Yapılacak olan Risale-i Nur tercümeleri ve nur dershaneleri bu olumsuz durumun iyileştirilmesi açısından önemli diye düşünüyorum.”

Kendisine teşekkür ettik ve yapmakta olduğu bu hizmetlerde muvaffakiyetler dileyerek vedalaştık…

www.NurNet.org

Biz Muhabbet Fedaileriyiz

“Biz Muhabbet Fedaileriyiz Husumete Vaktimiz Yok”

Uhuvvet Risalesinde İman ve İslam kardeşliğinin nasıl olması gerektiği en güzel şekilde altı vecihle açıklanmıştır. Birinci ve ikinci vecih bir önceki yazımızda izah edilmiştir.

Üçüncü Vecih : Mubelliğ-i a’zam, bediül beyan, üstad Bediüzzaman şöyle izah etmektedir.

Adalet-i mahzâyı ifade eden “Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez.” En’âm Sûresi: 6:164. sırrına göre, bir mü’minde bulunan câni bir sıfat yüzünden, sair mâsum sıfatlarını mahkûm etmek hükmünde olan adâvet ve kin bağlamak, ne derece hadsiz bir zulüm olduğunu; ve bahusus bir mü’minin fena bir sıfatından darılıp, küsüp, o mü’minin akrabasına adâvetini teşmil etmek…

Tam ve eksiksiz adalet, ferdin cüz’i hakkını bütün insanlık için olsa feda etmeyen adalet demektir. Bir masumun hakkı bütün halk için dahi iptal edilmez. Bir fert, umumun selameti için dahi feda edilmez. Cenab-ı hakkın nazar-ı merhametinde hak, haktır. Küçüğüne büyüğüne bakılmaz. Küçük büyük için iptal edilmez. Bir cemaatın selameti için bir ferdin rızası bulunmadan hayatı ve hakkı feda edilmez. Mü’minlerin iyi yönleri olduğu gibi, zaman zaman farklı hareketlerde bulunanlarda olabilir.

”Ey mü’mine kin ve adâvet besleyen insafsız adam! Nasıl ki, sen bir gemide veya bir hanede bulunsan, seninle beraber dokuz mâsum ile bir câni var. O gemiyi gark ve o haneyi ihrak etmeye çalışan bir adamın ne derece zulmettiğini bilirsin. Ve zalimliğini, semâvâta işittirecek derecede bağıracaksın. Hattâ birtek mâsum, dokuz câni olsa, yine o gemi hiçbir kanun-u adaletle batırılmaz.”

Kardeşimizin, birçok iyi sıfatı varken, bir tane bize kötü gözüken sıfatı için, o kardeşimize bu kötü sıfatı ile tanımak ve adlandırmak, kötülemek, kin bağlamak ve bu sıfatından dolayı onu küçümseyerek alay etmek bir zulümdür.

Kişi nefsine ne isterse mü’min kardeşine de onu istemelidir. Herkes kendi yanlışlarını görmek ve terbiye etmekle mükelleftir. Başkasının günahlarını kendine meşgale etmemeli, affedici olmalıdır. Kin, inad ve hırs gibi muzır hasletler insanın düşünme ve muhakeme yeteneğini kaybettirir ve neticede insanı kötülüğe yönlendirir.

Bir mü’minin işlediği bir günah veya kötülükte çok sayıda faktörün etkisi vardır. Dolayısıyla günah işleyeni yargılarken sadece kişinin değil, aynı zamanda o faktörlerin de dikkate alınması gerekir. Çünkü kaderin onda bir hissesi var. Onu çıkarıp, o kader ve kazâ hissesine karşı rıza ile mukabele etmek lazımdır.

”Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.”

“Muhakkak ki insan çok zalimdir.” İbrahim Sûresi: 34

Sîga-i mübalâğa ile gayet azîm bir zulüm ettiğini, hakikat ve şeriat ve hikmet-i İslâmiye sana ihtar ettiği hâlde, nasıl kendini haklı bulursun, “Benim hakkım var” dersin?

Hakikat nazarında sebeb-i adâvet ve şer olan fenalıklar, şer ve toprak gibi kesiftir; başkasına sirayet ve in’ikâs etmemek gerektir. Başkası ondan ders alıp şer işlese, o başka meseledir. Muhabbetin esbabı olan iyilikler, muhabbet gibi nurdur; sirayet ve in’ikâs etmek, şe’nidir. Ve ondandır ki, “Dostun dostu dosttur” sözü durub-u emsal sırasına geçmiştir. Hem onun içindir ki, “Bir göz hatırı için çok gözler sevilir” sözü umumun lisanında gezer.

İşte ey insafsız adam! Hakikat böyle gördüğü hâlde, sevmediğin bir adamın sevimli, mâsum bir kardeşine ve taallûkatına adâvet etmek ne kadar hilâf-ı hakikat olduğunu, hakikatbîn isen anlarsın.

“Kim kardeşinin ayıbını örterse Allah da dünya ve ahirette onun ayıbını örter.” (İbn Mace)

“İyiliği gördüğü zaman kapatan, kötülüğü gördüğü zaman yayan kötü komşunun şerrinden Allah’a sığının.” (Buhari)

Mü’min kardeşlerimizin kusurlarını düzeltmek için daima onlara dua etmeliyiz, iyi yönleri ile görmek ve haklarında iyi düşünmek lazımdır. Düşmanlık sebebi olan kötü hasletler ve fenalıklar toprak gibi kapalı, kalın ve koyu olmalı ve başkasına geçmemelidir. Başkasının yaptığı kötülüğüne karşı ben de kötülük yapayım dememeli, özellikle kötü hasletlerin bıraktıkları tahribatlardan ders ve ibret alınmalıdır.

Mümin kendisine yapılan kötülüklere karşı bile iyilikle muamele yapmakla yükümlüdür.”Biz muhabbet fedaileriyiz husumete vaktimiz yok.” Diyen Bediüzzaman, başka yerde de şunu ifade etmektedir.“Milletimin imanını selamette görürsem cehennemin alevleri içerisinde yanmaya razıyım.” İşte kardeşlik de, uhuvvet de böyle olmalıdır.

Rüstem Garzanlı / DİYARBAKIR

www.NurNet.org

Almanya Köln’de Gençlik İstişareleri Başladı

Kırk yılı aşkındır Almanya’nın Köln şehrinde hizmet veren dershanemiz bir ilke daha imza attı.

İstişareler ile yürütülen hizmetlerimizin bir alt heyeti olarak gençlik istişare heyeti kuruldu.

Gençlerin çok aktif oldukları Köln şehrindeki bu istişare heyeti, yeni proje ve hizmetler meydana getirebilmek için meydana getirilmiştir.

Artık Avrupa’da hizmetleri yüklenmiş bir nesil mevcut. Bu neslin kendi isişare heyetini kurmaya mecbur olduğunu düşünen Köln medresesi gençliği, bu yolla Avrupa’da gençlik hizmetlerinde daha sağlam adımlar atılabileceği kanaatini taşımakta.

Her bölgede gençlik istişareleri kurulabilmesi dileğiyle..

Selam ve dua ile..

www.NurNet.org