Kategori arşivi: Günlük Paylaşımlar

Resûl-i Ekrem Efendimiz(ASM)’den Dualar (Cumamız Mübarek Olsun)

Resûl-i Ekrem Efendimiz(ASM) Hz. Ebû Bekir’e(RA) şu duâyı öğretmiştir:

“Allahım! Peygamberin Muhammed aleyhisselam, dostun İbrahim aleyhisselam, sırdaşın Mûsâ aleyhisselam, Kelîme ve ruhundan olan Îsâ aleyhisselam hürmetine, Mûsâ’ya inen Tevrat, Îsâ’ya inen İncil, Dâvûd’a inen Zebûr, Muhammed’e aleyhisselema inen Kur’ân hürmetine, bütün peygamberlerine yaptığın vahiy hürmetine,

Mahlûkâtın üzerindeki kazâ ve takdîrin, senden isteyenlere verdiğin, fakir ettiğin zenginler, zengin ettiğin fakirler, hidâyete ulaştırdığın sapıklar hürmetine; Mûsâ Aleyhisselâma bildirdiğin, kulların rızıklarını böldüğün yeryüzünün, hareketten sükûna erdirdiğin dağların, ayakta tuttuğun, arş-ı âzamı taşıttığın ism-i âzamın hürmetine;

Kur’ân-ı Kerîmde nâzil olan samed, ahad ve tâhir isimlerinin hürmetine; gündüzleri aydınlatıp geceleri karartan ismin hürmetine; azamet-i Kibriyân ve nûr-i vechin hürmetine,

Senin kuvvet ve kudretinle Kur’ân-ı Kerîmi okuyup anlamağı ve onu bütün vücûduma duyurmanı ve bütün hareketlerimi ona uydurmamı senden dilerim. Kuvvet ve kudret ancak sendendir. Yâ erhamerrahimîn.”

*                      *                      *                      *                      *

Resûl-i Ekrem Efendimiz(ASM) Hazret-i Fâtıma(RA)’a şöyle buyurdu:

“ Duâ ederken şöyle söyle:

Ey hayy u kayyûm olan Allahım! Bütün işlerimi düzeltmeni, bir an bile beni kendi başıma bırakmamanı, rahmetine sığınarak senden isterim.”

www.NurNet.Org

Yazılımımız Güncel Mi?

Kardeşlerim! Sizde vuku’ bulan küçücük kusurları çok i’zam etmeyiniz.

Kastamonu Lahikası ( 243 )

İ’ZAM: Büyük görmek, büyük bilmek. Bir hâdiseyi büyük göstermek, büyütmek.

İnsan nisyandan alınması yani ham maddelerinden birisi unutmak unutkanlık olması veçhesiyle bir hata yapar zaman ilerler benzer hadiseler tekerrür eder.  Bunun karşısında insan ya hayal kırıklığına uğrar veya kendisini beğenmemeye başlar.

Bu hadiseler hızla gelişen değişen dünyanın bu değişim ve gelişime ayak uyduramayan insanı için elinden geleni yapması lakin bu tebeddülata yetmemesi sebebiyle de insan manevi ve psikolojik olarak yıpranmakta deforme olmaktadır.

İnsanın meşgul olduğu şeyler sadece insanın cismini değil her şeyini alakadar etmektedir. Çünkü insan sadece maddeden ibaret bir camid cansız değildir. Yani madde değildir. Belki akıl, kalb, ruh, sır, vicdan, latife-i Rabbaniye, ahfa… gibi manevi veçhesi dahi var. Sadece maddesinin tatmini için çabalayan insanlar manevi olan hâssâlarını susturmaktadır. Neticesinde ise maddesini tatmin için uğraşan biçare bir varlık tablosu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Madde Mânâ
Donanım Yazılım
Zâhir Bâtın
Kışır Lüb
Fenâya Meyyal Bekâya Meyyâl
Maddi Şeyler Peşindedir Mânevi Hazlar ister

Bu ve bu minvâl üzerine düşünüldüğünde elimizde bilgisayar veya telefon var lakin bataryası bitmiş şarjı boşalmış bir cihaz var. İnsan sadece maddesinin donanımının peşinde koşması kabortasını yenilemek peşinde olmasındandır. Ama bilmiyor, farketmiyor ki batarya bitmiş şarj boşalmıştır.

İnsanın şarjı bataryası maneviyattır. Bu mâneviyat ise insanın yazılımıdır. Yazılımın başında ise itikad ve amel gelmektedir. İnsanın itikad ve ameli düzgüz olduğu müddetçe elini attığı her işi hakıyla yapmaya gayret eder çünkü yazılımı sağlamdır. Lâkin muvaffak olamazsa bunu düşünür “nerede hata?” der. Bulduğunda ise bunu da izale ederek yapmış olduğu işin mükemmeline say u gayret eder.

Maddesinin tatmine çalışan ve hayatımın çalışmamın yegane gayesi zevk ve lezzettir düşüncesiyle hareket eden donanımına dikkat eden lâkin yazılımına ehemmiyet vermeyen kimse gibidir.

Arabanın göstergelerinde benzin/lpg işareti ikaz etmesine ehemmiyet verilmez ise yolda kalınacağı herkesin malumudur. Bizler de yazılımımız olan maneviyatımıza gerekli olan takviyeyi yapmazsak yolda kalacak ve uçan kuştan medet umar hale geleceğimiz muhakkak ve musaddaktır.

Risale-i Nur insanın yazılıma imanına olan yatırımdır. Nitekim iman bir arabanın benzin deposu veya bir telefonun bataryası veya güncellemesidir. İnsan olarak bizler imanımızın deposunu, şarjını, güncellemesini yapmazsak o iman bizim bir işimize yarayacağından söz edemeyiz. Zamana ve zemine göre hareket etmesini bilmeyen kimse hem madden hem manen çok aldanır ve aldatır. Nitekim istikameti tutturmazsa bir insan ifrat veya tefrite sapar. Bir şeyin hakikatını bulamazsa zahiriyle alakadar olur.

Bizler depomuzu yani imanımızı arttırmazsak azalan iman ve güncellenmeyen yazılımımızı kullanmaya çalışacak ve bir çok şeyden mahrum kalacağımız muhakkaktır biz farkına varmasak da.

İman bir depodur imanımızın her zaman müsbet ve terakkide tutmaya çalışmazsak neticesinde: evham, vesvese, psikolojik hastalıklar, panik atak, moral bozukluğu, şevksizlik, isteksizlik ve hatta yaşadığımızın bile farkında olmayacak bir hale geliriz.

İnsanın yazılımını imanını terakkiye temayül ettirmesiyle adeta kainat kendisine gül ü gülistan her şey kendisine dost ve arkadaş olup kainatın hadisatı kendisine bir zarar vermeyecektir eğer lüzumsuz yere karışmaz ve karıştırmazsa.

Kainatın ve mahlukatın Rabbi ve Halıkı olan Allahımın bize hitabında Hud/113’te: “Zulmedenlere de meyletmeyin! Yoksa ateş size dokunur! Hem sizin, Allah’dan başka hiçbir dostunuz yoktur; sonra size yardım edilmez.” Demektedir. Yani hafif meyil bile insana hem dünya hem ukbada ateşe sebep olur. Zaten evham, vesvese, psikolojik hastalıklar, panik atak, moral bozukluğu, şevksizlik, isteksizlik ve hatta yaşadığımızın bile farkında olmayacak bir hal bu dünyada manevi ateş değil midir?

O halde en iyi çare sürekli tekemmül etmeye meyletmek olmalı ve lüzumsuz yere karışmak ve karıştırmaktan uzak durarak kendi işimize bakıp Allahın vazifesini üzerimize almaktan kaçınmalıyız ki yazılımımız ve donanımımız yanmasın. Nurların verdiği gözlükle kainata bakıp nurani bir halde dareynde yaşamalıyız.

 

Selam ve Dua ile  /  Muhammed Numan ÖZEL

www.NurNet.org

Seyyidü’l-istiğfar duâsı – 2 (Cumamız Mübarek Olsun)

“Allahım! İsyân ile aramızda perde olacak şekilde bize haşyet ihsân eyle. Cennetine ulaştıracak tâati, dünyâ ve âhiret musîbetlerini ehvenleştirecek yakîni bize ver.

Allahım! Yüzümüzü hayâ, kalbimizi korku ile doldur. Sana kulluk edecek şekilde gönüllerimize heybet ve azâmetini yerleştir.En üstün sevgilimiz ve en çok korkacağımız sen ol.

Allahım! İçine girdiğimiz bugünün evvelni salâh, ortasını felâh, matlûba ermek, sonunu da saâdet-i kâmileye ulaştırmak kıl.

Allahım! Bugünün evvelini nîmet, ortasını rahmet, sonunu da mağfiret ve kerâmet kıl.

Allahım! Bizi müttakî olan dostlarından, felâha ermiş cemaatinden ve sâlih kullarından eyle. Sevdiğin işleri bize tevfik eyle ve bizi lehimize olan iyi işlere teveccüh ettir.

Allahım! İyilikleri toplayan evveli ve âhiri iyilik olan herşeyi senden ister, kötülükleri toplayan, evveli ve âhiri kötülük olan herşeyden sana sığınırız.

Allahım! Benim üzerimde olan kudretin hakkı için bana rahmetinle teveccüh et. Sen tevbeleri kabûl eden azîm merhamete sâhibsin Allahım hilm ü keremin hakkı için beni affeyle, bağışla. Sen mağfiret edici ve hilm sâhibisin. Allahım, hâlimi bilirsin, merhamet et. Zîra sen merhamet edenlerin en merhametlisisin.

Allahım! Bana olan mâlikiyyetin hürmetine, beni nefsime hâkim kıl ve nefsimi bana musallat etme. Zîra dilediği gibi yapan melik ve Cebbâr sensin.

Allahım! Seni noksan sıfatlardan takdîs, tesbîh, tenzîb eder ve sana hamd ederim. Senden başka Tanrı yoktur. Kötülükler İrtikâbiyle nefsime zulüm ettim, günâhlarımı mağfiret eyle. Sen benim Rabbimsin, günâhlarımı ancak sen bağışlarsın.

Allahım! Sana gidecek doğru yola beni ilhâm et ve nefsimin kötülüklerinden beni koru. Allahım! Beni ıkâb etmeyeceğin helâl lokmayı bana rızk et. Beni taksimatına kani olanlardan eyle ve bana ayırdığın rızk ile, senin kabûl edeceğin iyi şeylerde beni çalıştır.

Allahım! Senden, günâhlarımın affını, vücûdumun âfiyetini, hüsn-ü yakîn ile dünyâ ve âhirette huzûr, refah ve saâdeti dilerim. Ey günâh kendisine zarar vermeyen ve mağfiret kendisinden bir şey eksiltmeyen Allahım, sana zararı dokunmayan günâhlarımı bana bağışla, senden bir şey eksiltmeyen mağfiretini de bana ver.”

“Ey Rabbimiz! Bize sabır ver, müslümân olduğumuz hâlde ruhumuzu kabzeyle.”

“Sen dünyâ ve âhirette benim dostum, yardımcı ve koruyucumsun, benim canımı müslümân olduğum hâlde al ve sâlihlere kat.”

“Sen bizim velimiz ve dostumuzsun bizi affet ve bize rahmet et, mağfiret edicilerin en hayırlısı sensin.”

“Bizim için bu dünyâda ve âhirette güzel olanı yaz. Biz sana teveccüh ettik.”

“Ey Rabbimiz! Sana tevekkül ve sana teveccüh ettik. Rücû ve dönüş ancak sanadır.” “Ey Rabbimiz! Bizi bu zâlim kavmin işkencesine uğratma.”

“Ey Rabbimiz! Kâfirleri bize musallat etme. Bizi mağfiret eyle, sen muhakkak azîz ve hakîmsin.”

“Ey Rabbimiz! Günâhlarımızı ve işimizdeki aşırı hareketlerimizi mağfiret eyle.”

“Ey Rabbimiz! Bizi ve îmânda bizden önce olan din kardeşlerimizi mağfiret eyle ve kalblerimizde mü’minler için kin ve hased bırakma. Ey Rabbimiz! Sen çok şefkat ve çok merhamet sâhibisin.”

“Ey Rabbimiz! Bize senin katından rahmet ver. İşimizde bize doğru bir yol tuttur.” “Ey Rabbimiz! Bize dünyâda hasene ver, âhirette de hasene ver ve ateşin azâbından bizleri koru.”

“Ey Rabbimiz! Günâhlarımızı mağfiret eyle. Kusurlarımızı ört ve bizi iyiler meyânında öldür. Ey Rabbimiz, resûllerinin lisânı ile va’dettiklerini bize ver. Kıyâmette bizi rüsvây etme. Muhakkak ki sen sözünden dönmezsin.”

“Ey Rabbimiz eğer unuttuk veyâ yanıldıysak bizi mes’ûl tutma. Ey Rabbimiz bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz takat getiremiyeceğimiz şeyleri bize yükleme. Bizi affet, hatâlarımızı bağışla. Bize rahmet eyle. Sen mevlâmızsın. Koruyucu ve yardımcımızsın. Kâfirlere karşı bize yardım et ve nusret ver.”

“Rabbim! Beni, anne ve babamı mağfiret eyle. Onlur, küçüklüğümde beni acıyıp baktıkları gibi, sen de onlara rahmet eyle. Kadın erkek bütün mü’min ve müslümânların ölü ve dirilerini affet. Rabbim, bana mağfiret ve merhamet et. İzzet ve kerem sâhibi sensin. Merhamet edicilerin en hayırlısı, mağfiret edicilerin de en hayırlısı sensin. Biz Allah içiniz, Allah’tan geldik ve O’na döneceğiz. Kuvvet ve kudret, ulu ve yüce olan Allah’’ndır. Allah bize yeter. En iyi koruyucu O’dur. Hâtemü’l-Enbiyâ Hazret-i Muhammed ve âline salât ve selâm olsun.”

(365 Gün Dua Kitabından alıntıdır.)

www.NurNet.Org

Bugün Kürdistan’da Bir Evliya Dünyaya Geldi.

Muhterem efendim! Mesmuatıma nazaran, Denizli’de bundan yetmiş-seksen sene evvel büyük bir evliyadan Hasan Feyzi isminde bir zât,
bir gün talebelerine: “Bugün Kürdistan’da bir evliya dünyaya geldi.” diye beşarette bulunmakla zât-ı devletlerini işaret buyurm.
Ba’dehu Denizli’ye başka başka perdelerle teşrifiniz, o zâtın ruhunu şâd u i’zaz için olduğunu telakki etmiştim;
ve az zaman sonra aynı isimde müteveffa Hasan Feyzi Efendi’nin Risale-i Nur’a hürmetle birinci Hasan Feyzi’ye imtisalen istikbal etmesi ve Nurlara taaşşukla idhal-i envâr olması, bu kanaatımı kat kat ziyadeleştirdi.

Şimdi de düşündüm: Birinci Hasan Feyzi’nin vefatından sonra Said yetişti ve namına baktığı ikinci Hasan Feyzi de vazifesini yaptı
ve nurlara gark olarak ve yerine bırakacağı çok Hasan Feyzi’leri de vazife başına davet edip hayata veda etti.

Cenab-ı Erhamürrâhimîn’den tazarru’ ve niyaz eylerim ki, Risale-i Nur’a ve üstadımıza bu Hasan Feyzi’nin acısını unutturacak daha çok Hasan Feyzi’ler ihsan buyursun
ve onların başlarında üstadımızı mes’ud ve bahtiyar ve muammer buyurmasını onun derya-i rahmetinden, fazlından, inayetinden ve ihsanından, ikramından, in’amından, eltafından ümidvar olup,
görmekliğimizi tazarru’ ve niyaz eylerim.

Günahkâr, âciz, kusurlu talebeniz

Halil İbrahim