Türkiye’nin en büyük İmam-Hatip Lisesi açılıyor

Başakşehir sakinleri tarafından yoğun ilgisiyle karşılanan ve temelleri 2013 de atılarak 9 ayda tamamlanan ‘M. Emin Saraç İmam Hatip Lisesi’ Başakşehir 1.Etap’da yer alıyor. Bu sene 408 öğrenci kontenjanı bulunan okulda 2.500 öğrenci aynı anda eğitim görebilecek. 24 kişilik sınıflarda teknolojinin tüm imkanlarından da yararlanabileceği Okulun, Ortaöğretim bölümüne kayıtlar adrese dayalı olarak yapıldı. Başak ve Başakşehir Mahalleleri’nde ikamet eden öğrenciler kayıt yaptırabildiği okulun Lise bölümüne ise SBS’de yeterli puanı alan öğrenciler alındı.

Öğrenciler, e-kütüphaneye bağlanarak bilgiye ulaşacaklar

Geniş bir kütüphaneye sahip olan Anadolu İmam Hatip Lisesi, e-kütüphane özelliğini de bünyesinde barındıracak. Öğrenciler, mevcut bilgisayar odalarından e-kütüphaneye bağlanarak bilgiye rahatlıkla ulaşabilecek. Okul bünyesinde yer alan yabancı dil odaları da her öğrenciye birebir yabancı dil öğrenme imkanı sunacak. Öğrenciler tek kişilik kabinlerde entegre bilgisayar ve ses sitemine sahip olacaklar. Başakşehir Anadolu İmam Hatip Lisesi aynı zamanda bir kültür merkezi gibi de kullanılarak, öğrencilere sosyal bir paylaşım ortamı da sunacak.

Cep sinemalı imam hatip lisesi

Başakşehir Anadolu İmam Hatip Lisesi, birçok ilklerinin yanında bünyesinde 4 cep sineması ile de öne çıkıyor. 2’si ortaokul, 2’si de lise bloğunda inşa edilecek cep sinemalarında 100 öğrenci etkinlikleri aynı anda takip edebilecek. Etkinlikler projeksiyonla sinema perdesine yansıtılarak izlenebilecek. Cep sinemalarında öğrenciler film haricinde dersleri ile ilgili görselleri de izleme imkanına sahip olacak.

800 kişilik konferans salonu

Başakşehir Anadolu İmam Hatip Lisesi donanımı ile kendi öğrencilerine kültürel bir ortam sunarken aynı zamanda Başakşehir’in sosyal hayatını da hareketlendirecek. Eğitim kompleksindeki 800 kişilik konferans salonunda, 200 m2’lik sahne de mevcut. Ses sitemi, teknik alt yapısı ile konser, tiyatro ve farklı gösterimlere uygun olarak dizayn edilecek olan salon 1.000 m2. Ortaokul binası içinde yer alan 375 m2’lik ikinci konferans salonunda ise aynı anda 290 kişi etkinlikleri izleyebilecek. Her iki salon da öğrenciler yanında tüm ilçeye hizmet verecek.

Fuaye alanları sergilere açık

Başakşehir Anadolu İmam Hatip Lisesi’nin farklı noktalarına konuşlandırılan fuaye alanları okulda düzenlenecek sergiler için kullanılarak, öğrencilerin kültür-sanat yaşamına önemli katkılar sağlayacak. Komplekste, mescit alanındaki 600 m2’lik fuaye alanının yanında, 180 ve 130 m2’lik iki yan fuayeler ile 180m2’lik iki yan fuaye alanı ve 235 m2’lik fuaye sergi alanı olmak üzere dört sergi alanı da mevcut.

Erişilebilir bir kompleks

Öğrencilerin yatılı olarak eğitimlerine devam etmelerine olanak sağlayan yurt bloğunda engelli öğrenciler için de her şey düşünülmüş. Okul, engelli erişilebilir standartlarına uygun olarak inşa ediliyor. Eğitim kompleksinin her yerinde engelli öğrenciler her hangi bir yardım almadan özgürce hareket edebilecek.

Çok özel yurdu olacak

Başakşehir Anadolu İHL’nin 6 yatakhane katından oluşan öğrenci yurdu bloğunda 66 oda bulunuyor. 4 kişilik odalara sahip yurtta aynı anda 265 öğrenci kalabiliyor. Yurt bloğunda, engelli öğrenciler için özel olarak dizayn edilmiş 30 m2’lik bir oda ve wc’ler bulunuyor. 400 m2’lik ana girişinin yer aldığı Başakşehir Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde, öğrencilerin eğitim alabilecekleri uygulama mescidi de yer alıyor. Bayanlar için mahfil alanının da yer aldığı mescidin tavan, aydınlatma ve duvarlarında, okulun geneline hakim olan Türk Selçuklu tarzı kullanılmış. 220 metre karelik alana kurulacak mescidin duvarları, hareketli açılır ahşap panellerle kaplanacak.

Özel mutfaklı 1000 kişilik yemekhane

Öğrencilerin sağlıklı beslenebilmesini sağlamak üzere Başakşehir Anadolu İmam Hatip Lisesi’nin kendine ait 2 yemekhanesi bulunuyor. Hem ortaokul, hem de lise bloğundaki yemekhanelerde, aynı anda 1000 kişi faydalanabilecek. Lise bloğundaki yemekhane, aynı zaman okulda yatılı olarak kalacak öğrencilere de hizmet verecek.

Mimaride Türk-Selçuklu sanatından izler

Başakşehir Anadolu İmam Hatip Lisesi, giriş kapısı ve genel dış cephe uygulamaları Selçuklu hat sanatından izler taşıyor. Türk-Selçuklu duvar süslemeleri ile bezenmiş ana giriş kapısı, tüm görkemiyle, Türkiye’nin en büyük İmam Hatip lisesi söylemini tasdikler nitelikte.

Pencereler dersin bölünmesini engelleyecek

Başakşehir Anadolu İmam Hatip Lisesi, pencere ve doğramalarında kullanılan malzeme ve dizaynları ile de Selçuklu tarzının en güzel örneklerini gözler önüne seriyor. Sınıf kapıları üzerinde yer alacak olan pencerelerle, öğretmenlerin ya da dersliklerin müsait olup olmadığı, daha sınıfa girilmeden görülebilecek.

OKULUN DİĞER ÖNEMLİ ÖZELLİKLERİ:

25 dönümlük açık, 60 bin metre karelik dev kapalı alan
2 bin 500 öğrenci kapasitesi
104 derslik
6 katlı yurt bloğunda 66 odada 265 öğrenci
Engelli öğrencilere özel 30 m2’lik bir oda ve wc’ler
Ortaokul bloğunda 6.500, lise bloğunda 6.620 metre kare yeşil alan
Lise bloğunda 4.800 metre karelik oyun alanı
210 araçlık otopark
Aynı anda 2500 öğrencinin namaz kılabileceği Uygulama mescidi
8 yabancı dil dersliği
10 adet laboratuar
2 kütüphane
E kütüphane
4 adet kantin
4 öğretmen odası
İkişer kişilik 11 adet belletmen odası
Yurt bölümünde 6 etüt ve 6 adet dinlenme odası
80 iç mekana özel dizayn
1.200 metre karelik 4 adet kapalı spor salonu
8.800 metre karelik konferans salonu
648 metre kare çim futbol sahası
Ortalama 30 metre karelik 5 kapalı beden eğitimi salonu
3 masa tenisi alanı
Öğrenciler için özel soyunma odaları, duşlar,
Öğrencilerin malzemeleri için özel dolaplar
13 metre X 24 metre ölçülerinde tartan zeminli basketbol sahası
Öğrenciler için 3 dinlenme alanı

Başakşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal konuyla ilgili olarak şu açıklamayı yaptı:

“İstanbul’un vitrini Başakşehir olsun istiyoruz. İmam Hatip Lisesi de bu vitrine çok yakışacak bir proje. İlçemize önemli bir katma değer kazandıran eğitim kurumunun adını büyük Hadis Alim’i Dr. Emin Saraç olarak belirledik. Hocamızın ismine yakışır bir okul olacağı kanaatindeyim. Okul bu yıl açıldığı için puanların düşük olması öğrencilerimiz için büyük avantaj oldu. Belediye olarak okul tamamlandıktan sonrada kurumun her türlü ihtiyacına cevap vermeye devam edeceğiz. 8 ay gibi kısa bir sürede hummalı bir çalışma ile bitirdiğimiz okul öğrencilerimizin hazır hale geldi. Okulumuza kayıt döneminde çok yoğun ilgi olması bizleri ziyadesiyle memnun etti. Dr. Mehmet Emin Saraç Anadolu İmam Hatip Lisesinin bölgedeki okul ihtiyacına ciddi cevap vereceğini gördük. Modernizasyon ve 65 bin m2’lik alanda yapılan okul 2013-2014 eğitim-öğretim dönemine bitirilmiş oldu. Burası sıradan bir okul değil, bir üniversite kampüsü adete. Eğitim kurumumuzda her tür imkanı öğrencilerimiz için hazır hale getirdik. Sayın Başbakanımız R.Tayyip Erdoğan’a okulumuza gösterdiği büyük teveccühleri var. Bu teveccüh bizleri onurlandırıyor. Bu anlamda yapılması gereken her şey yapıldı. İnşallah başarılı öğrencilerimiz gördükçe yakmış olduğumuz ışığın güzelliği daha da ortaya çıkacak. Belediyemizin bütçesi ile yapılan okulumuz tüm Türkiye’ye hayırlı olsun. Bu vesileyle çocuklarımızın ve gençlerimizin yeni eğitim-öğretim yılını tebrik ederim.”

Haber7

Okumak Nimetine Nail Olmak En Büyük Hediyedir!

Risale-i Nur KülliyatıRisale-i Nur’u dikkat ve tefekkürle okumak nimet-i uzmasına nail olan biz bir kısım üniversite gençliği, bir hüsn-ü zan veya bir tahmin ile değil, tahkikî ve tedkikî bir surette, sarsılmaz ve sarsılmayacak olan ilmelyakîn bir kuvvet-i imaniye ile inanıyoruz ki; zemin yüzünün bu asra kadar görmediği bir vahşet ve dehşetin sebebi olan dinsizlik ve ilhadı, Bedîüzzaman ortadan kaldırmağa inayet-i Hak ile muvaffak olacaktır. (Asa-yı Musa)

..kalbi intibaha gelen zâtlar okumaktan usanmaz. (Barla Lahikası )

..okumak ve yazmak en büyük ibadet ve zevk kaynağıdır. (Tarihçe-i Hayat )

..risalenin ruhuma ilka eylediği nuranî feyizleri karşısında, okudukça okumak ihtiyacım artıyordu. (Barla Lahikası  )

Risale-i Nur’u dikkat ve tefekkürle devamlı olarak okumak ve o muazzam eser külliyatındaki Kur’an ve iman hakikatleriyle kendimizi teçhiz etmek ve bu esas ve şartlarla, o hârika eser külliyatını bir an evvel ikmal etmektir. İşte bu nimet-i uzmaya nail olan her genç ve herkes; bire yüz bin kuvvetinde, kendine, vatan ve milletine faideli olur. (Asa-yı Musa )

Risale-i Nur’u okumak zaruret ve ihtiyacındadır. Eğer gaflet ederse, kendisini aldatan enaniyetine boyun eğip, Risale-i Nur Külliyatını okumazsa, büyük bir mahrumiyete düçar olur. (Asa-yı Musa)

 “..bir kısım mes’elelerinin kısacık hülâsalarını, bu terbiye için açılan dershanede okumak ve okutmakla tam terbiye almak lâzım geliyor. (Asa-yı Musa)”

..okumak ve manalarını bildiren arkadaşlardan öğrenmek ve kazaya kalmış farz namazlarımızı kaza etmek ve birbirinin güzel huylarından istifade (Asa-yı Musa)

..hem Kur’an’ın, hem imanın, hem namazın hülâsaları ve çekirdekleri olan o üç kelime-i mübarekeyi namazdan sonra otuzüçer defa okumak ne kadar kıymetdar ve sevablı olduğunu elbette anladınız. (Asa-yı Musa)

 ..okumakla tahattur edip, nefsin tuğyanından kurtulmaya çalışmak. ( Asa-yı Musa )

Muhammed Numan

www.NurNet.org

Allahın Varlığını İspat Eden Deliller

Başımızı kaldırıp fen gözlüğü ile feza alemine bakalım! Dünyamızdan 1.300.000 defa daha büyük güneşi bir şeye dayandırmadan, bir şeye bağlamadan hava boşluğunda durduran, ve  güneşe bağlı olan gezegenlerle birlikte her kül burcuna doğru hareket ettiren, O Yüce Kuvvet sahibi olan Allah’tan başka kimin işi olabilir.

Milyarlarca galaksiye milyarlarca yıldızı yükleyen, döndüren, götüren getiren, Yüce Allah’tan başka, bunu kim yapabilir?

Bahsettiğim bütün bu intizamlı vaziyetler, aklını yaradılış istikametinde kullanmak isteyenlere, uyanık olanlara büyük dersler verir. Evet! Bunlar manevi duyguları dumura uğrayanlara ne verebilir ki?!! Bahsettiğim bunlar kalp gözü gürenedir gürene. Köre ne? Çünkü kâinatta mevcut bütün yaratıkların bir yaradılış hikmeti de, insanlara ders vermek için. san’ata bakınca sanatkârı gören içindir, düşünmek içindir, Bütün bu varlıkların sahibini bulmak içindir. Yerinde durmayıp ilerlemek içindir. Allaha itaat lüzumunu hissetmek içindir.

İnsanın asıl vazifesi Allaha sığınıp Ona yalvarmaktan ibarettir.Ya Rab Kudretinle tanzim ettiğin vücudumuzun minimal faaliyetlerini, Ancak Sen takip ediyorsun demeli. Önümüze serdiğin eşsiz sanat eserlerine bakıp gördüğümüz zaman  ibret almak için, Sen bize göz verdin. Mesela: Çiçeği, ağacı, ineği, sineği, ayı, güneşi, ve bunlar gibi daha bir çok mahlukları mucize vari birer sanat olarak  önümüze serdin. Ayeti kerimenle:Allahın yaptığı herhangi eserde, ” Ferciil besare hel tera min futur” (Çevir gözünü bak göre bilecen mi bir çatlak herhangi bir kusur?) (Mülk ayet 3)  bu ayetle Allah bize bakmamızı ve ibret almamızı emreder. Çünkü: sarı samandan yeşil ottan beyaz sütü yapan inek, Profesör yapamaz. Tavuğun yaptığı yumurtayı insan yapamaz, O tavuk kimya mı tahsil etti ki, o güzelim kabuğuyla “pişirirsen aş olur pişirmezsen kuş olur” yumurtanın içi teçhiz edilen harika elementlerle o güzelim yumurtaya kabuğunu   ambalaj yapmasını Allah tavuğa öğretmiş. Yarım kilo bal için 38.000 k.m yol aldıran arıya: Bir taraftan zehir taşıttırıp, diğer taraftan Bal gibi balı yaptıran Allahtan başka kim olabilir.

Ya Rab! “Bize hakkı hak olarak göster ki ona bağlanalım. Batılı batıl olarak göster ki ondan nefret edip kaçma ihtiyacını hissedelim.” Ta insana layık işleri yapmaya çaba gösterelim. İmanımızı göçleştirmek için sebepleri arayıp bulmayı, şartlarına uymayı, kolaylaştır ki, helak olmayalım.

Elinde Kur’an-ı Kerim gibi eşsiz bir kitapla, alemlere rahmet olarak gönderdiğin  Peygamberimiz a.s.m. ın buyurduklarına hiç şüphe etmeden boyun eğip uyalım. Uymaya ihtiyaç duyalım.

Bu nankör insan! Ancak bir sebep olan annesini babasını çok sever. Mahalle muhtarını tanır. Belediye başkanını tanır. Patronunun ismi sorulduğu zaman hiç düşünmeden cevap verir. Başbakanın ismini sorsan, bakanların isimleriyle söyler de. Kendini yoktan var eden Allahın varlığına inanmazsa, Onun sıfatlarını bilmezse, böyle kudreti sonsuz olan bir Yaratıcının varlığına inanıp kabul etmezse? Allahın mucize olarak yarattığı mahlukatını tabiata veya tesadüfe havale ederse. O insan birkaç fakülte bitirse de, insanı insan eden ilimlerden hiç bir şey öğrenmemiş demektir. Yani o ilimlerden nasibini alamamıştır, hakikati görememiştir. Kendini mutlu edecek gerçek sebebi bulamamıştır. Ufak tefek ibadetleri yapmamak için nefis ve şeytanın desiselerine uyup  inkara sapan o kişi Allahın indinde  ancak bir zavallıdır.

Evet kardeşim! Bu gibiler çok acınacak haldedirler Çünkü önünde dimdik dikilen ölüm o insanı rahat bırakamaz. Devamlı korkutur. İçinden ya Müslümanların dediği gibi ölümden sonra tekrar dirilme olursa? Hayatın hesabını vermek gibi bir hadise karşımda durursa? Günahkarları yakmak için cehennem kurulursa halim ne olur. demez mi sanıyorsunuz.

İnkarcıların bu sorulardan kurtulma imkanı yoktur. Akıl ile inkar etmeye çalıştıkları şeyler, vicdanları onları daima azap içinde bırakır.

Asrımızda maddecilik  ve tabiatçılık fikri, eğitim sistemimiz olan okullarımızı etkisi altına almış, insanlara Allah’ı ve Ahireti unutturmak için ve insanları cehennem yolcusu yapmak için çalışmış, bir iki nesli imansız bırakıp, böylece yakıp kavurmuştur. Fakat Allah’ımıza ne kadar şükretsek azdır ki: Mevcut iktidar, bu olumsuz eğitim sistemini kaldırıp, hakikati ortaya serme çabasındadır Elhamdülil-lah. Bu hakikatin en iyisi Bediüzzaman Hazretlerinin eserleri olan Risale-i nurlarda mevcut. Bunun için:

Allah’a ne kadar şükretsek azdır ki,her kışın bir baharı, her gecenin bir nehari (gündüzü) olduğu gibi Allah Nurunu tamamlamak maksadı ile, insanları inkardan kurtarmak için bize, Bediüzzaman gibi bir zatı gönderdi. Hapishanede sürgünlerde, yanında Kur’anı Kerimden başka kaynak kitabı olmadığı halde, Risale-i Nur eserleri gibi 14 cilt kitap yazmış. O eserler sayesinde yalınız tahsilsizler değil, entelektüel tabakada, çok Profesörler de imanlarını kurtardılar. Bu eserleri okuyanlar, dünya ile beraber ahiret için de çalışıp iki hayatın mutluluğunu yakaladılar. Bu sebepten Saygıdeğer  Başbakanımız Tayyip Erdoğan da bir konuşmasında: “Bediüzzaman Said Nursi olmasa idi Türkiye’miz maneviyatta geri kalırdı.” Dedi. Şimdi bu kitaplar yalnız Türkiye’de değil, dünyanın 60 diline tercüme edilip o milletlerde okuyorlar. Çünkü fen hakim olduğu devirde, nakiller değil ispat konuşur. Bu eserler de 2×2=4 eder derece o ispat vazifesini yapıyorlar.  İmanı  ispat ettikleri için yalınız Müslümanlar değil çeşitli dinlere mensup kişiler de okuyup Müslüman oluyorlar.Elhamdülil-lah.

Evet! Ölümle idam  edilme korkusundan kurtulup, iman hakikatine kavuşmak için her insanı onun aklı ve vicdanı zorlayacaktır. Bu hakikati arama hadisesi, her insan için geçerli olduğu gibi, bilhassa her biri bir şehit torunu olan vatandaşım için daha önemlidir. Çünkü ecdadımız asırlarca İslam’ın bayraktarlığını yaptığı için, onların torunları olan bu millet bu hususta daha uyanık davranmalı. bu sebepten benim vatandaşım dinine sahip çıkıp yolunu bulması lazım. Aksi taktirde onlar diğer insanlardan daha şiddetli azapla karşı karşıya kalkacaklarını  unutmasınlar.

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

Yuvaları Karıştıran Çırpıcı Anneler!

“Kaynanam tam bir fitne deposu” diye bitiyordu geçen hafta bir damat adayından gelen e-postanın sonu. Tabii bu konuda gelen tek şikayet değil. Çok fazla damattan “kayınvalidem rahat bıraksa mutlu olacağız.” mesajları geliyor. Son yıllarda dünyadaki her şey tersine döndüğü gibi bu konuda da bir tersine dönüş var. Eskiden kız anneleri kızlarının yuvaları yıkılacak diye korkardı. Şimdinin pek çok kız annesi kızlarının yuvalarını bizzat yıkıyor, ya da yıkılmasına sebep oluyor. “Kızım boşansın çiftetelli oynayacağım.” diyenini bile duydum. Böyle diyen kadının damadı çok mu kötü? Hayır iyi bir adam fakat kayınvalidenin kafasına göre değil.

“Hangi mahallede oturacağıma, çocuğumun hangi okula gideceğine ve akşama ne yiyeceğime kayınvalidem karar veriyor.” diyen damatları da göz önüne alırsak “Ne oluyor bu kız annelerine?” diye sormak ve konuyu irdelemek gerekiyor. Erkek anneleri ile ilgili daha önce yazdığım için bu yazım sadece kız anneleri ile ilgili.

Tabii ki sözümüz tüm kız annelerine değil. Sözümüz kızının evliliğinden ve damadın hayatından elini çekmeyen yuvalarını karıştıran çırpıcı  annelere. Bazen kız kardeşler de dahil olur; onlar da çırpıcı olurlar. Fakat anneler daha etkili oldukları için söze anneler üzerinden devam edeceğiz.

Kızlar genellikle evlenene kadar anneleri ile pek anlaşamazlar fakat ne olursa evlenince olur ve o kızla annesi düğünden sonra yağ bal börek olurlar. Anne ile kız; kızın kocası ve ailesi düşman cepheymiş gibi onlara karşı birlik olurlar. Kız annesine gitmek için ölür, annesi kızın evinden çıkmak istemez, her işine koşturur. İkisinin en çok konuştukları konu kızın kocası ve onlara göre görgüsüz(!) olan ailesidir. Kendilerde zerre kusur yoktur. Söz, nişan ve düğünde yaşanan tatsızlıklar kendi payları göz önüne alınmadan konuşulur da konuşulur. Bu konular tekrar tekrar konuşuldukça kız kocasından soğur; kayınvalidesinden, görümcelerinden nefret eder. Tabii bu durum kızın evliliğini derinden sarsar.

Kız anneleri bunu neden yapıyor? Bir ya da bir çok nedenden dolayı olabilir. En kuvvetli sebepler:

Kıskançlıktan: Kızıma en çok emeği ben verdim, ben taşıdım ben büyüttüm şimdi gidip elin oğlunu ve annesini benden çok sevmesin. En çok beni sevsin, en çok benim sözümü dinlesin.

Menfaatçılıktan: Özellikle okumuş ya da çalışan kızı olan anneler “Kızı biz yetiştirdik; kazancından kocası ve ailesi faydalanmasınlar, olacaksa faydası bize olsun.” diye bakıyorlar.

Bencillikten: Kızım kocasının ailesine gitmesin hep bana gelsin. Aynı eskisi gibi birlikte yiyip birlikte gezelim birlikte yaşayalım, torunlarım en çok bizi sevsin.

Kaybetme korkusundan: Kızı kocasını ve ailesini çok severse onları unutur korkusu.

İyi niyetten: Annenin niyeti kızını mutsuz etmek değildir, mutlu olmasını ister, bunun için kızının evliliğine karışır fakat yanlış yol gösterdiği için kızının mutsuzluğuna sebep olur. İyi niyet her zaman iyi sonuçlar doğurmaz.

Kibirden: Damadı ve ailesini kendi ailesine uygun görmemekten. Damadın tahsilini, işini maaşını, statüsünü beğenmemek ya da ailesini köylü ya da fakir diye hor görmekten.

Cahillikten: Sözlerinin ve davranışlarının kızının evliliğini ne kadar olumsuz etkileyeceğini hesap edememekten. Kız annesi üniversite mezunu da olsa bunu göremiyorsa cahildir.

Kendi yaşadıklarından: Kendinin kocası ve kayınvalidesi tarafından ezildiğine inanır onlarla yaşadıklarında kendi hatasını hiç görmez ve kızı da ezilmesin diye kızına kocasını ve ailesini ezmesi için taktikler verir.

Görgüsüzlükten: Özellikle söz nişan safhalarında ele güne hava atacağım diye karşı tarafın bütçesini zorlayacak isteklerle kızının evliliğini daha başlamadan dinamitlemekte görgüsüzlüktendir.

Otorite hastalığından: Kendi kocasını ve çocuklarını kontrol altında tutmaya alışmış kadınlar aynı şeyi damada da yapmaya çalışıyorlar. Damatta onun emrine göre yaşasın istiyorlar.

Aşırı sahiplenmekten: Çocukları Allah’ın bir emaneti olarak değil de kendi malı zannetmek. Evlenseler de onların hayatını yönetmeye çalışmak, onlara verdiği emeğin kuruş kuruş karşılığını beklemek. Elbette herkes evladını görecek fakat onu mutsuz edecek davranışlardan anne-babaların uzak durması, evladın emanet olduğunu unutmaması gerekir. Verdiği emeğin karşılığını Yaradan’ dan beklemesi lazım. Kim ki O’nun kadar güzel bir karşılık verebilsin.

Akılsızlıktan: Hepsini bir toparlarsak akılsızlıktan maddesi iyi bir özet olur.

Akılsız annenin akıllı kızını alacağına; akıllı annenin akılsız kızını al.” diye bir deyiş var. Yani anne akıllıysa kızını doğru yönlendirir ve doğru davranışa getirir. Fakat anne akılsızsa akıllı kızı da yoldan çıkarma tehlikesi var. Çünkü kızlar annelerinden çok etkilenirler. Tabii istisnalar her zaman vardır. Annesinin akılsızlıklarını görüp ondan ders alan ve aynı hataları evliliğinde asla yapmayan çok akıllı kızlar da biliyorum.

Akıllı bir anne nasıl olur? Akıllı bir anne her şeyden önce kızının yuvasını, mutluluğunu düşünür ve ona göre davranır. Çünkü kızı kocası ve ailesi ile iyi değilse mutlu olamaz. Anne, damat ve ailesinde hata bulmaz tam aksi kızı hata buluyorsa ona onların iyi taraflarını gösterir.

Sık sık yemek yapıp kızını ve damadı davet etmez. Sürekli kendine gelen kızına “Yavrum kayınvalidene de git, onları sev, saygı göster, hizmet et; hem sevaptır hem kocanın çok hoşuna gider.” der. Yaz tatilini gelip annesinin yanında geçirip kayınvalidesine bir gün görünüp gelen kızını onlara daha fazla gidip kalması için teşvik eder. Kendi gelininden beklediği davranışları kızının kayınvalidesine yapmasını ister, iki yüzlülük yapmaz. Damadın ve ailesinin ardından burnunu kıvırarak, hata bularak konuşup kızını onlardan soğutmaz. Hele kızının boşanmasına sebep olmaktan çok korkar. Akıllı bir anne kızı ve damadı için en büyük nimettir. Böyle akıllı anneler de var. Onların da kıymetini bilmek lazım.

Akıllı bir kız nasıl olur? Annesi yanlış davranıyorsa onun sözlerine bakarak kocasına ve ailesine cephe almaz. Kayınvalidesinin hatalarını gördüğü gibi annesinin, kız kardeşlerinin hatalarını da görür. Yuvasını ve mutluluğunu dedikodunun, malın, mülkün, paranın her şeyin önünde tutar. Hatta evlilik öncesi de dikkat eder. Pek çok genç kız takı ve eşya meselesi yüzünden problem çıkaran annesinin etkisiyle nişandan düğünden ayrılıyor, evlenemiyor.

Akıllı bir kız, annesinin gereksiz isteklerinin peşine düşmez. Böyle davranırsam bunun sonucu ne olur? Basit şeyleri problem yapıp eşimi üzersem evliliğimin sonu ne olur? Eşimi bu kadar üzüp bir de onun romantik olup bana tatlı sizler söylemesini beklemeye hakkım var mı? Ben eşime ve ailesine nasıl davranıyorum ki onların bana nasıl davranmalarını bekliyorum. Velev ki onların hatası da olsa onları gözünde büyütmeyip Allah’ın rızası için iyiliği tercih etmek akıllı insanların kârıdır.

Kadın olsun erkek olsun aklı iyi kullanmanın en iyi yolu nefsi terbiye etmek, bencillik ve kıskançlık gibi kötü huylardan mümkün olduğu kadar uzak durmaya çalışmakla olur. Yoksa zeki fakat akılsız yaşayıp gideriz. Sonra da mutlu olamadığımız için etrafımızı suçlarız.

Sema Maraşlı

www.cocukaile.net

Önce İnsan

Ey insanlar birbirimizin haklarina sahip cikma zamani hala gelmedi mi? Daha ne zamana kadar sunun bunun kiskirtmasiyla birbirimize yan bakacak,  husumet besleyecek, gereksiz meselelere vakit ayiracagiz’ yazik gunah degil mi?

Bir haftadir Norvecteyim, ustelik 9 Eylul (bu gun) Norvecte genel secim var. Ne birbiriyle tartisan iki insan gordum ne de secim telasini andiran bir manzara..

Bu senenin secim konusu basta anaokullarin durumlarinin iyilestirmesi ve egitim ogretimmis. Bir egitimci olarak Norvec siyasetcilerini tebrik ederken, kendi ulkeme de hayiflandim tabi…

Insanligin anasini aglatan su milliyetcilik belasini adamlar Hitler donemiyle defterinden silmis olup ” once insan” dusturuyla hareket ediyorlar.Insani oyle bir yetistiriyorlar ki kimseye muhtac olmadan, korku ve endise tasimadan yasayabilmesini sagliyorlar.

Bu acidan takdire sayan, ancak son ilahi kitap olan Kur`andan habersiz olmalari, 124 bin peygamberin ortak davasi olan ebedi hayattan bihaber yasamalari da hayatlarinda bir bosluk olusturdugu asikardir.

Biz islam toplumu olarak inaniyoruz, hos guzel de afedilmeyecek kadar kaba kabahatlarimiz var, bunlari duzeltmezsek yarin  “Hak Divaninda” halimiz nice olur acaba?

  • Bir kacini hatirlatayim;
  • Birbirimize zulum ediyoruz,
  • Birbirimizi aldatiyoruz,
  • Ustunluk tarsliyoruz,
  • Meslek erbabi insan yetistiremiyoruz,
  • Memleketimizde var olan milletleri kabullenmiyoruz,
  • Kordugus kavga veriyor ve bu kavgayi da kutsuyoruz,
  • Devleti dokunulmaz duzeyde kutsuyoruz….

Bu kadarlik kusurlarla bile hak Teàlanin `huzuruna gitmeye hangi muminin cesareti var? Kendini nasil savunacak? Peki ne yapalim derseniz?

1-Muhakkak su baris surecini selametle tamamlayalim (taraflar siyaseten bu sureci kullanip vezifelerini ihmal ediyorler, kusurlarini ortbas ediyorlar.)

2-Memleketimizin uretim ve ekonomisine katki yapacak nitelige sahip insan yetistirelim,

3-Gencligimizi “Once Insan” dusturuyla yetistirelim; bendensin, benden degilsin yaklasimi islam toplumuna yakismaz,

4-Ulkemizin envanterini/ekopnomik rezervlerini  cikararak degerlendirelim,

5-Cocuklarimiza ve fakirlerimize butceden daha fazla pay ayiralim, yaslilarimizi sahiplenelim,

6-Askeri harcamalara ayrilan butcemizi kisitlama yoluna gidelim(Suriyenin de %90 butcesi orduya gidiyordu sonuz fiyasko cikti degil mi?)

7-Aile kavramini on planda tutalim, ki insani iliskilerimiz kayip olmasin`, baska turlu mutlulugu yakalayamazsiniz, Esler ancak ileriki yaslarda birbirlerinden feyiz alirlar,  bir toplumda hala, teyze, amca, dayi, varsa toplum mutlu olur,

Baksaniza batida ekonomik refah onde ama mutluluk az yaslilar genellikle ancak  kopekleriyle unsiyet buiuyorlar, Butun dunya onlarin olsa ne yazar?

Sevgili okurlarim eger “engelsiz akil” ile hadiseye egilirseniz eminim benden daha guzel fikirler ortya koyacaksiniz.Ancak yakin tarihimizin vehameti uzerimize kabus gibi cokmus ve bir umutsuzluk peyda etmis. Bizim, “ya Allah” deyip silkinmemiz gerekiyor.Benim halisane duygularim bunlar, sizinle paylasmaktan keyif aldim, tarihe not dustum, varligimi hissetirdim.

“ONCE INSAN” diyor selam ve sevgilerimi sunuyorumbakacak,  husumet besleyecek, gereksiz meselelere vakit ayiracagiz’ yazik gunah degil mi?

Bir haftadir Norvecteyim, ustelik 9 Eylul (bu gun) Norvecte genel secim var. Ne birbiriyle tartisan iki insan gordum ne de secim telasini andiran bir manzara..

Bu senenin secim konusu basta anaokullarin durumlarinin iyilestirmesi ve egitim ogretimmis. Bir egitimci olarak Norvec siyasetcilerini tebrik ederken, kendi ulkeme de hayiflandim tabi…

Insanligin anasini aglatan su milliyetcilik belasini adamlar Hitler donemiyle defterinden silmis olup ” once insan” dusturuyla hareket ediyorlar.Insani oyle bir yetistiriyorlar ki kimseye muhtac olmadan, korku ve endise tasimadan yasayabilmesini sagliyorlar.

Bu acidan takdire sayan, ancak son ilahi kitap olan Kur`andan habersiz olmalari, 124 bin peygamberin ortak davasi olan ebedi hayattan bihaber yasamalari da hayatlarinda bir bosluk olusturdugtu asikardir.

Biz islam toplumu olarak inaniyoruz, hos guzel de afedilmeyecek kadar kaba kabahatlarimiz var, bunlari duzeltmezsek yarin  “Hak Divaninda” halimiz nice olur acaba?

  • Bir kacini hatirlatayim;
  • Birbirimize zulum ediyoruz,
  • Birbirimizi aldatiyoruz,
  • Ustunluk tarsliyoruz,
  • Meslek erbabi insan yetistiremiyoruz,
  • Memleketimizde var olan milletleri kabullenmiyoruz,
  • Kordugus kavga veriyor ve bu kavgayi da kutsuyoruz,
  • Devleti dokunulmaz duzeyde kutsuyoruz….

Bu kadarlik kusurlarla bile hak Teàlanin `huzuruna gitmeye hangi muminin cesareti var? Kendini nasil savunacak? Peki ne yapalim derseniz?

1-Muhakkak su baris surecini selametle tamamlayalim (taraflar siyaseten bu sureci kullanip vezifelerini ihmal ediyorler, kusurlarini ortbas ediyorlar.)

2-Memleketimizin uretim ve ekonomisine katki yapacak nitelige sahip insan yetistirelim,

3-Gencligimizi “Once Insan” dusturuyla yetistirelim; bendensin, benden degilsin yaklasimi islam toplumuna yakismaz,

4-Ulkemizin envanterini/ekopnomik rezervlerini  cikararak degerlendirelim,

5-Cocuklarimiza ve fakirlerimize butceden daha fazla pay ayiralim, yaslilarimizi sahiplenelim,

6-Askeri harcamalara ayrilan butcemizi kisitlama yoluna gidelim(Suriyenin de %90 butcesi orduya gidiyordu sonuz fiyasko cikti degil mi?)

7-Aile kavramini on planda tutalim, ki insani iliskilerimiz kayip olmasin`, baska turlu mutlulugu yakalayamazsiniz, Esler ancak ileriki yaslarda birbirlerinden feyiz alirlar,  bir toplumda hala, teyze, amca, dayi, varsa toplum mutlu olur,

Baksaniza batida ekonomik refah onde ama mutluluk az yaslilar genellikle ancak  kopekleriyle unsiyet buiuyorlar, Butun dunya onlarin olsa ne yazar?

Sevgili okurlarim eger “engelsiz akil” ile hadiseye egilirseniz eminim benden daha guzel fikirler ortya koyacaksiniz.Ancak yakin tarihimizin vehameti uzerimize kabus gibi cokmus ve bir umutsuzluk peyda etmis. Bizim, “ya Allah” deyip silkinmemiz gerekiyor.Benim halisane duygularim bunlar, sizinle paylasmaktan keyif aldim, tarihe not dustum, varligimi hissetirdim.

“ONCE INSAN” diyor selam ve sevgilerimi sunuyorum

Dünyanız Nurlansın.

Exit mobile version