Yaz sıcaklarında duygularınızı korumaya alıyor musunuz?

Bilindiği üzere hayatını Yaradan’ın emrine uygun şekilde yaşamayı düşünmeyenlere bir diyeceğimiz olmaz. Onlar kendi hayat felsefelerini kendileri tespit ederler. Nefsi alışkanlıklarının önüne, haram helal inançlarıyla çıkılmasını istemeyebilirler. Kendi tercihleridir. Bir diyeceğimiz olmaz onlara.

Bu yazıda muhatabımız da onlar değiller zaten.

Hayatını Yaradan’ın emrine uygun şekilde yaşamak isteyenlere seslenmek istiyorum tatilin şu sıcak devresinde.

Her türlü giyim kuşam yozlaşmasının yaşandığı yaz mevsiminde ebedi hayatımızla ilgili bir konuyu konuşmak istiyorum inanmış ruhlarla. Bilhassa sizler dikkat ediyor, tedbirli oluyor musunuz bu etkili yaz mevsiminde!

– Neye mi dikkat edip tedbirli olacaksınız bu mevsimde?

– Dünyevi ihtiraslarınıza, makam, mevki arzularınıza, para pul hırslarınıza… Dikkat ediyor musunuz, demiyorum!.. Bunların hepsinin de imtihanını kazanabilirsiniz. Sizin dindarlığınız, haram helal inancınız sizi bu türlü hırs ve arzularınızın baskı ve zararından kurtarabilir.

– Ama mevsimlik fitnenin baskı ve tazyikinden asla!..

– Neymiş bu mevsimlik fitnenin baskı ve tazyiki.. diyorsunuz değil mi? Arz edeyim, mevsimlik fitneyle neyi kastettiğimi. Hepimizin bildiği ve yaşadığı gerçek şudur.

– Benliğimize yerleştirilmiş birçok duygular, arzular vardır. Bir imtihan unsuru olan bu duyguların hepsini de meşru çizgide tutabiliriz. Ama cinsel hislere gelince, orada birazcık düşünmek ve kendini özel bir korumaya almak gerekmektedir. Çünkü cinsel tahrik fitnesi, karşı konulması en zor imtihan fitnesidir. Bundan dolayı Allah Resulü Efendimiz:

– “Benden sonra erkekler için (müstehcen) kadın fitnesinden daha zararlı bir fitne olmayacaktır!..” hadisiyle dikkatimizi çekmiştir mevsimlik fitneye…

Bir diğer uyarı hadisinde de:

– “Yabancı bir kadınla bir erkek iki ikiye baş başa yalnız yerlerde şaibeli şekilde kalırlarsa üçüncüleri şeytan olur!” ikazıyla da, fitnenin kendisini bırak, buna vesile olabilecek tenha yerlerden de uzak kalınması gereğine dikkat çekmiştir!..

Şu bir gerçektir ki; insandaki cinsi duygular tahrikten korunursa sahibini pişman olacağı bir yanlışa zorlamaz. Ama ne zaman tahriklerle, teşhirlerle, müstehcenliklerle yüz yüze, göz göze gelirse, işte ondan sonradır ki uyuyan duygular uyanıp isyana yönelir, sahibini baskısı altına alıp yanlışa zorlaması söz konusu olur. “Benim iradem kuvvetli, imanım sağlam, pişman olacağım ve utanacağım yanlışlara düşmem, böyle yer ve görüntülerden zarar görmem” diyemez…

Çünkü cinsi hisleri alevlendirilmiş insan, iradesine hakim normal insan değildir. Tıpkı öfke ateşine kapılan insanın tetiği çekip hedefini bir anda vurması gibi. Bundan sonra da ‘ne yaptım ben’ diye feryada başlaması gibi. Ama faydası yok ki bu feryadın. Kurşun namludan çıkmış, bir Allah binasını cansız yere sermiştir. Cinsel hisleri ayaklanan insan da aynı şekilde ne yaptığını düşünemez duruma düşer. Neden sonra aklı başına gelir, ama iş işten geçmiş, telafisi mümkün olmayan yanlış yaşanmıştır…

Öyle ise mevsimlik fitnenin her tarafı istila ve işgal ettiği yazın şu sıcak devrelerinde hemen herkes kendini ciddi şekilde kontrol etmeli, iman ve ibadet zırhıyla, haram helal inancıyla, özellikle mahremiyet sınırlarını aşmama ve taşmama titizliğiyle kendini korumaya almalıdır!..

Bu dikkati gösteremeyenlerin mevsime girişiyle çıkışları bir olmayabilir. Bir hayli zayiata uğramış olarak dönebilirler tatillerinden…

Hadisin bu konudaki çok önemli bir ikazıyla bağlayalım bahsimizi isterseniz:

– Kendini korumaya almayıp da duygularını müstehcenliklerle isyan ettiren insan, aklının ya tümünü ya da üçte ikisini kaybeden deli gibi olur. Yapmayacağı yanlış yoktur tahrike maruz kalan duyguları sakinleşip de aklı başına gelinceye kadar!..

– Öyle ise iç dünyanızı isyan ettirecek görüntü ve teşhirlerden kendinizi korumaya alarak yaşayın sıcak yaz tatillerinizi.

Ahmed Şahin / Zaman Gazetesi

Tesettürlü giyimde yaz modellerinin özellikleri

Hanım okuyucum, sıcak mevsimin çokça konuşulan konusunu sormuş, özetle diyor ki:

-Yazın sıcak günlerinde kalın kıyafetlerle tesettürlü dolaşmak insanı zorluyor. Altını göstermeyen ince yaz kumaşlarıyla da tesettürlü olunamaz mı? Mutlaka kalın kış kumaşı giymek mi gerekiyor bu sıcak yaz mevsiminde?..

* * *

Soruya doğru cevap verebilmek için tesettürlü giyimin sınırlarını ve şartlarını gözden geçirmemiz gerekecektir. Ne demiştik geçmişteki tesettürlü giyim tarifinde?

Tesettürlü giyim: ‘el-yüz dışında’ tüm bedeni örten bol bir giyimden ibarettir!.

Tesettürün kısaca tarifi budur.

Bu tarife göre, sıcak yaz mevsiminde kolayca taşınacak yaz kumaşlarıyla da tesettürlü olunabileceği gibi, soğuk kış aylarında da ihtiyaç duyulan kalın kış kumaşlarıyla da tesettürlü olunabilmektedir.

Nitekim sıcak Arabistan’daki hanımın tesettürlü giyimi çarşaf gibi ince ve bol kumaşlardan oluşurken, soğuk kuzey kutbundaki hanımın tesettürlü giyimi de kalın kumaşlı tulumlardan oluşabilmektedir. Sibirya’daki hanım ince çarşaf giyse anında donar, Arabistan’daki hanım da kalın tulum giyse anında yanar. Demek ki iklimlerin sıcak soğuk ihtiyacına göre giyim modelleri, kumaş çeşitleri tercih edilmektedir tesettürlü giyimlerde de..

Yeter ki, tercih edilen bu giyim çeşitlerinin ihmal edilemez şartı, beden hatlarını teşhir etmeyen bollukta ve altını göstermeyen kalınlıkta olsun..

Tesettürlü giyimin darlık ve inceliği konusunda çarpıcı uyarılarda bulunan Efendimiz (sas) Hazretleri, çok dar ve ince giyinerek bedenlerini teşhirde bulunanların aslında giyinmemişlerden sayıldıklarına işaret ettiği hadisinde:

Kasiyatün, ariyatün!.” tabirini kullanmıştır. Yani giyinmişler ama yine de giyinmemişler gibidirler!.

Demek ki, giyindikleri kumaş, ya altını gösterecek derecede ince ve şeffaftır ya da beden hatlarını ortaya çıkaracak derecede dardır ki, giyindikleri halde giyinmemişler gibi görünmekte, giyinmemişlerden sayılmaktalar.

Hemen ifade etmeliyim ki, arz ettiğimiz ölçülere uygun şekilde hazırlanan tesettürlü giyimin modeli tek değil çok fazladır.

İklim şartlarına, kültür zenginliğine, sosyal çevresine, iç dünyasındaki isteklerine göre tesettürlü giyim modellerini oluşturmak ve beğendiğini de tercih etmek pek mümkündür. Hatta etek, tunik, pardösü altında giyilen şalvar gibi geniş pantolonun dahi tesettür temin ettiğini uygulamada görmek mümkündür. Nitekim arabaya binip inerken, merdivenden çıkıp inerken etek altından giyilen geniş pantolonun daha da kullanışlı ve koruyucu olduğunu söylemek yanlış olmasa gerektir. Yeter ki pantolonun üzerinde kabalarını kapatan bir örtü olsun, teşhir söz konusu olmasın.

Şunu da ifade etmeliyim ki, tesettürlü hanımların giyimlerini çirkin göstermekten kaçınmak gibi bir sorumlulukları da vardır. Çünkü tesettürlü giyim bir örnek giyim ise bu örneğin herkesin sevebileceği ‘Ben de böyle giyinebilirim, ne güzel giyinmiş bu hanımefendi‘ diyebileceği sevimlilikte ve kullanışlılıkta olmasına da dikkat etmesi gerekmektedir. Tesettürlü bir giyimin uçlarının zemindeki tozları, çamurları süpürdüğünü görenlerin ‘Ne güzel giyinmiş bu hanım‘ diye sempati ile baktıklarını düşünmek mümkün olmasa gerektir.

Biz bu ölçüleri konuşurken hoşgörü anlayışımızı da unutmamak gerekmektedir.

Bilindiği üzere biz de ‘Ya hep, ya hiç’çilik yoktur!. Tesettürü baştan tam olarak gerçekleştiremeyenler, ne kadarını yapabiliyorlarsa onunla başlayabilirler. Yeter ki tesettürün arz ettiğimiz kesin sınırlarını bilsinler, ne kadarını gerçekleştirebildiğinin farkında olsunlar, ileride kalan eksiğini de tamamlama niyet ve azminde bulunsunlar..

Zaten kimse kendisini kusursuz giyim sahibi olarak da göremez. Kim benim kusurum yok, diyorsa o söz en büyük kusur olarak ona yetip de artar bile. Gönüllerdeki niyeti bilen Rabb’imizdir. Esas olan da niyetimizi bilen Rabb’imizin rızasıdır. İnsanların içinde bulunduğu şartlarını insanlar bilmeyebilir ama Rabb’imiz bilir.

Ahmed Şahin / Zaman Gazetesi

Bediüzzaman’ın köyü eski adına kavuştu

Bitlis’in Hizan ilçesine 40 kilometre uzaklıkta bulunan ve Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin doğduğu yer olarak bilinen Kepirli (Nurs) köyünün 50 yıllık isim özlemi, sona erdi.

Nurs Köyü Derneği Başkanı Hikmet Okur’un, köyün adının değiştirilmesi için yaklaşık 10 yıl süren çabası, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’in girişimleri ile sonuçlandı.

İçişleri Bakanlığı’nın kısa süre önce Kepirli köyünün adının ‘Nurs‘ olarak değiştirilmesini onaylaması köyde sevinçle karşılandı.

Nurs Köyü Derneği Başkanı Okur, ‘Nurs’ köyü olarak bilinen ancak 50 yıl önce ismi ‘Kepirli’ olarak değiştirilen köylerinin eski adını geri almak için 2003 yılında imza kampanyası başlattıklarını anımsatarak, toplanan imzalarla Hizan Kaymakamlığı’na müracaatta bulunduklarını söyledi.

Konunun İçişleri Bakanlığı’na kadar ulaştığını fakat herhangi bir sonuç alamadıklarını vurgulayan Okur, 2 yıl önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Bitlis’e gerçekleştirdiği ziyaret sırasında, kendisine, köyün adından duydukları rahatsızlığı ifade eden bir mektup verdiğini kaydetti.

Okur, aradan geçen bir aylık zaman diliminde İçişleri Bakanlığı’ndan konunun değerlendirileceğine dair yazı gönderildiğini anlatarak, aradan iki yıl geçmesine rağmen herhangi bir sonuç alamayınca, konuyu bu kez AK Parti Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’e bildirdiklerini dile getirdi.

Kiler’in, kısa süre önce kendilerine telefon ederek köyün adının değiştirildiği müjdesini verdiğini belirten Okur, ”50 yıl öncesine kadar ‘Nurs’ olarak bilinen köyümüze eski adının verilmesi bizleri mutlu etti. Biz de bunun üzerine köy meydanında bir araya gelerek halaylar çekip 50 yıllık özlemimize son verdik” dedi.

Okur, köy halkına bu sevinci yaşatan Başbakan Recep Tayip Erdoğan ile milletvekili Kiler’e ve emeği geçenlere teşekkür etti.

Muhtar vekili Said Okur ise Bediüzzaman hazretlerinin doğduğu köy olan Nurs’un herkes tarafından da bu adıyla bilindiğine dikkati çekerek, şöyle konuştu:

‘Köyümüz her yıl binlerce yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret ediliyor. Gelen ziyaretçilerin çoğu Nurs ismini tabelalarda göremediği için yolunu bulamıyordu. Bunun büyük üzüntüsünü yaşıyorduk. Köyümüz Nurs olarak bilinmesine rağmen resmiyette Kepirli olarak geçmesi ziyaretçileri de şaşırtıyordu. Köyümüzün eski adına kavuşmasına köylüler olarak çok sevindik. Yeni Nurs yazılı tabelalarımızı köyümüzün girişine hatta ilçenin girişine asacağız. Artık ziyaretçiler köyümüzün yolunu rahatlıkla bulabilecek.

AA

Berat Kandiliniz Mübarek Olsun

Berat Gecesinin Mahiyeti ve Önemi

Yıllık bir program çerçevesinde yürütülen ticari faaliyetler yıl sonunda o program esaslarına göre kontrol) ve teftiş edilir. Kâr zarar hesapları yapılır. Kesin hesabın tespitinden sonra da gelecek yılın programı hazırlanarak şeklini alır.
Her yıl tekrar edilen bu kontrol ve tespit işlemleri sayesinde ekonomik hayatta istikrarlı ve sağlam bir ilerlemenin temini mümkün olur.
Bu misalin ışığında manevi hayatımıza ve faaliyetlerimize bakalım. Dünya, âhiret hayatının kazanılması için yaratılmış bir manevi ticaret yeri olduğuna göre, o ticaretle ilgili faaliyetlerin de yıllık muhasebeye tabi olması gayet tabiidir.
Bu muhasebenin vakti üç ayların içindedir. Berat Kandili ile başlayıp Kadir Gecesiyle biten devreye rastlar. Duhan Sûresinin 2., 3. ve 4. âyetlerinin Berat Gecesinden bahsettiği bildirilmektedir. Âyetlerin meali şöyle:

O apaçık kitaba and olsun ki, biz onu gerçekten mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz onunla insanları uyarmaktayız. Bütün hikmetli işler o gecede tefrik olunur.

Bu âyetler hakkında iki görüş vardır. Çoğu tefsir bilginlerinin görüşüne göre, bu mübarek gece Kadir Gecesidir. İkrime bin Ebi Cehil’in de dahil olduğu bir grup alim ise; bu gecenin Berat Gecesi olduğunu söylemişlerdir. Her iki tefsiri birleştiren diğer bir görüşe göre de, hikmetli işlerin ayırımının yapılmasına Berat Gecesinde başlanmakta ve bu işlem Kadir Gecesine kadar devam etmektedir. Bu hikmetli işler nelerdir ve âyetin mânası nedir?

Yıllık Kader Programı

İbni Abbas’tan rivayet edildiğine göre, hikmetli işlerin birbirinden ayırd edilmesi şu şekilde cereyan etmektedir:
Bu seneden gelecek seneye kadar meydana gelecek olayların hepsi ayrı ayrı melekler tarafından defterlere yazılır. Rızıklar, eceller, zenginlik, fakirlik, ölümler, doğumlar hep bu esnada kaydedilir. O yılki hacıların sayısı bile bu devrede takdir olunur. Herkesin ve her-şeyin o sene içindeki mukadderatı kaydedilir.

Rızıkla alakalı defterler Mikail Aleyhisselâma verilir.

Savaşlarla ilgili defterler Cebrail Aleyhissalama verilir.

Ameller nüshası dünya semasında görevli melek olan İsrafil’e verilir ki bu büyük bir melektir.

Ölüm ve musibetlerle ilgili defter de Azrail Aleyhisselâma teslim edilir.

Fahreddin er-Râzî”nin açıklamasına göre bu defterlerin düzenlenmesi Berat Gecesinde başlar, Kadir Gecesinde tamamlanarak her defter sahibine teslim edilir.1

Berat Kandilinin “bütün senede bir kudsi çekirdek hükmünde ve beşer mukadderatının programı nev’inden olması cihetiyle Leyle-i Kadrin kudsiyetinde” olması bu manalara dayanmaktadır.2

Kur’ân’ın bu gecede indirilmesi meselesine ise şöyle bir açıklama getirilmektedir:

Berat gecesi, Kuran-ı Kerimin Levh-i Mahfuzdan dünya semasına toptan indirildiği gecedir. Buna inzal denir. Kadir gecesinde ise Peygamberimize ilk kez ve parça parça indirilmeye başlanmıştır. Buna da tenzil denir.

Berat Gecesinin Özellikleri

Tefsirlerde bu gece ile ilgili olarak şu şekilde izahlar yer almaktadır: Vergi ödendiği zaman nasıl ki vergi borçlusuna borcundan kurtulduğunu gösteren bir belge veriliyorsa, Allah Azze ve Celle de Berat Gecesinde mü’min kullarına berat yazar. Zaten bu gecenin dört adı vardır: “Mübarek Gece”, “Berae Gecesi”, “Sakk Gecesi. Belge ve senet. (Allah Teala bu gece mü’min kullarına beraet yazar)”, “Rahmet Gecesi.”

“Berat, beraet” kelimesi “el-berâe” kelimesinin Türkçedeki kullanılış şeklidir. Beri olmak, aklanmak, temiz ve suçsuz çıkmak demektir.
“Berâet” iki şey arasında ilişki olmaması, kişinin bir yükümlülükten kurtulması veya yükümlülüğünün bulunmaması anlamına gelmektedir. Mü’minlerin bu gece günah yüklerinden kurtulup İlâhî bağışa ermeleri umulduğu için de Berat Gecesi denmiştir.

Bir kısım âlimlerin, kıblenin Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’dan Mekke’deki Kabe istikametine çevrilmesinin Hicretin ikinci yılında Berat Gecesinde gerçekleştiğini kabul etmeleri de geceye ayrı bir önem kazandırmaktadır.3

Berat Gecesinin beş ayrı özelliği vardır.
1. Bütün hikmetli işlerin ayırımına başlanması.
2. Bu gecede yapılacak ibadetlerin diğer vakitlere nispetle kat kat sevaplı olması.
3. İlâhi rahmetin bütün âlemi kuşatması.
4. Allah’ın af ve bağışlamasının coşması.
5. Peygamberimize tam bir şefaat yetkisinin verilmiş olması.

Bir rivayette bildirildiğine göre Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam Şâban’ın onüçüncü gecesi ümmeti hakkında şefaat niyaz etti, üçte biri verildi. Ondördüncü gecesi niyaz etti üçte ikisi verildi. Onbeşinci gecesi niyaz etti, hepsi verildi. Ancak Allah’tan devenin kaçması gibi kaçanlar başka…

Zemzem kuyusunun bu gecede açık bir şekilde coşup çoğalması da bu manaları kuvvetlendiren kutsal bir işaret olarak yorumlanmaktadır.4

Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde Berat Gecesinin feyiz ve bereketini çeşitli şekillerde nazara vermektedir.

“Şâban’ın 15. gecesi geldiğinde geceyi uyanık ibadetle, gündüzü de oruçlu olarak geçirin. O gece güneş battıktan sonra Allah rahmetiyle dünya semasına tecelli eder ve şöyle seslenir:

İstiğfar eden yok mu, affedeyim ve bağışlayayım. “Rızık isteyen yok mu, hemen rızık vereyim.
“Başına bir musibet gelen yok mu, hemen sağlık ve afiyet vereyim.
“Böylece tan yerinin ağarmasına kadar bu şekilde devam eder
.”
5

Çünkü o gece İlâhi rahmet coşmuştur. Berat Gecesi beşer mukadderatının programı çizilirken insanlara verilen eşsiz bir fırsattır. Bu fırsatı değerlendirip günahlarını affettirebilen, gönlünden geçirdiklerini bütün samimiyetiyle Cenab-ı Hakka iletip isteklerini Ondan talep eden ve belalardan Ona sığınan bir insan ne kadar bahtiyardır. Buna karşılık, her tarafı kuşatan rahmet tecellisinden istifade edemeyen bir insan ne kadar bedbahttır.

Bu Gece Af Dışı Kalanlar

Peygamber Efendimiz bu gecede af dışı kalanları şu hadisleri ile bildirmektedir:

“Muhakkak ki, Allah Azze ve Celle Şâban’ın onbeşinci gecesinde rahmetiyle yetişip herşeyi kuşatır. Bütün mahlukatına mağfiret eder. Yalnızca müşrikler ve kalbleri düşmanlık hissiyle dolu olup insanlarla zıtlaşmaktan başka bir şey düşünmeyenler müstesna.”6 “Yüce Allah bu gece bütün Müslümanlara mağfiret buyurur, ancak kâhin, sihirbaz yahut müşahin (çok kin güden) veya içkiye düşkün olan veya ana babasını inciten yahut zinaya ısrarla devam eden müstesna.”7
“Allah Teâlâ Şâban’ın onbeşinci gecesi tecelli eder ve ana-babasına asi olanlarla Allah’a ortak koşanlar dışında kalan bütün kullarını bağışlar.”8

Üç aylara ayrı bir ruh ve mâna içinde giren Peygamber Efendimiz özellikle Şaban ayına özel bir özen gösterir, başka zamanlarda görülmemiş bir derecede ibadete ve âhiret işlerine yönelirdi. Bu ayın çoğu günlerini oruçlu geçirirken, geceleri de diğer gecelerden çok farklı bir şekilde ihya ederdi.

Bir Berat Gecesinde uyanıp da Resulullah Aleyhissalâtü Vesselamı yanında bulamayan Hz. Âişe kalkarak Efendimizi aramaya başladı. Sonunda Peygamberimizi Cennetü’1-Bakî mezarlığında başını semaya kaldırmış halde buldu.
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam mübarek hanımına Berat Gecesinin faziletini şöyle anlattı:

Muhakkak ki, Allah Teâlâ Şâban’ın onbeşinci gecesinde dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve Benî Kelb Kabilesinin koyunlarının kılları sayısınca insanları mağfiret eder.”9

İşlenen sevaplı amellerin değeri başka zamanlarda on ise, Berat Kandilinde yirmi bindir. Meselâ başka zamanlarda okuduğumuz bir tek Kur’ân harfine on sevap veriliyorsa, bu gecede her bir harfine yirmi bin sevap verilmektedir.

Bu bakımdan tam bir ihlâsla çalışıp ihyasına gayret gösterebildiğimiz takdirde Berat Kandili elli bin senelik bir ibadet hayatının sevabını bir gece içinde bize kazandırabilir. “Onun için elden geldiği kadar Kur’ân ve istiğfar ve salavatla meşgul olmak büyük bir kârdır.”10

Tek kişinin çalışma ve kazanma gücü maddi hayatta olduğu gibi manevi hayatta da sınırlıdır diyorsak, bunun çaresi vardır. Aynı gayeyi paylaşan ve dünyada aynı maksatla yaşayan mü’min kardeşlerimizle birlikte teşkil ettiğimiz manevi şirket; bize hesabından âciz kalacağımız sonsuz bir manevi serveti kazandırabilir. Üstelik maddi kazançlarda kâr, ortaklar arasında bölünerek küçüldüğü halde mânevi kârda böyle bir şey kesinlikle söz konusu değildir. Çünkü manevi faaliyetler nurludur. Nur ise maddi eşya gibi küçülmez ve bölünmez.

Berat Gecesi ibadeti

Gecenin manevi değeri dolayısıyla namaz, Kur’ân tilaveti, zikir, tesbih ve istiğfarla geçirilmesi, bu gece vesilesiyle muhtaçlara yardım ve benzeri hayırlı amellere özel bir önem verilmesi müstehaptır.

İmam-ı Gazali Hazretleri el-İhyâ’da, Berat Gecesinde yüz rekât namaz kılınması hakkında bir rivayete yer verse de, hadis âlimleri bu namazın sünnette yerinin olmadığını, böyle bir namazın Hicretten 400 sene sonra Kudüs’te kılınmış olduğu tesbitinde bulunurlar. Hatta İmam Nevevi böyle bir namazın sünnette bulunmadığı için bid’at bile olduğunu ifade eder.

Bunun yerine kaza namazının kılınması daha isabetli olacaktır. Bununla beraber kılındığı takdirde de sevabının olmadığı anlamına gelmez.
Çünkü ibadet alışkanlıklarının iyice azaldığı zamanımızda insanların bu vesileyle namaza yönelmelerini hoşgörü ile karşılamak faydalı olacaktır.

Berat Gecesi Duası

Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam bu gece Rabbine şöyle dua etmiştir:
Allahım, azabından affına, gazabından rızana sığınırım, Senden yine Sana iltica ederim. Sana gereği gibi hamd etmekten âcizim. Sen Kendini sena ettiğin gibi yücesin.“11

Berat Duası

Bazı mâna büyüklerinin de şöyle bir duası vardır:

Allahım, şayet ismimi saîdler defterine yazdıysan, orada sabit kıl. Şayet ismimi şakiler defterine yazdıysan oradan sil. Çünkü Sen buyurdun ki, ‘Allah dilediğini siler yok eder, dilediğini de sabit bırakır, Levh-i Mahfuz Onun katındadır.”12

Bu idrak ve şuur içinde ihya edeceğimiz Berat Gecesinin hepimiz için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Haktan niyaz edelim.

Sorularla İslamiyet

Kaynaklar
1 Hülâsâtü’l-Beyân. 13:5251.
2 Şualar, s,426.
3 TDİ.”Berat” maddesi.
4 Hak Dini Kur an Dili, 5:4295
5 İbni Mâce, İkame, 191.
7 et-Tergîb ve’t-Terhib, 2:118.
8 İbni Mace, İkametü’s-Salât, 191; Tirmizî, Savm, 38.
9 Tirmizî, Savm:39.
10 Şualar, s.426.
11 et-Tergib ve’t-Terhîb, 2:.119, 120.
12 Ra’d Suresi, 39; Mecmuatü’l-Ahzab, 1:597.

Dünyanız Nurlansın.

Exit mobile version