Pepee Namaz Kılacak, Umreye Gidecek

TRT, TRT Anadolu’yu Diyanet’e tahsis etti. 17 Temmuz’da yayına başlayacak Diyanet TV, günde 12, haftada 84 saat tamamen dini yayın yapacak. Bu kapsamda oluşturulacak çizgi film karakteri çocuklara abdest almayı, namaz kılmayı öğretecek.

Cumhuriyet Gazetesi’nden Fırat Kozok’un haberine göre, TRT ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında önceki gün imzalanan protokolle çalışmaları başlatılan Diyanet TV 17 Temmuz’dan itibaren yayına başlayacak.

Yayın dönemi öncesinde kanalın logosu ve program içeriği bir toplantıyla kamuoyuna açıklanacak. İlk etapta 12 saat yayın yapacak kanal başarılı olursa yayın süresi 24 saate çıkacak.

PEPEE NAMAZ KILACAK, UMREYE GİDECEK

Protokolün imza töreninde kanalın yayın politikasına ilişkin bilgiler veren TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, TRT’nin ünlü çocuk çizgi filmi Pepe benzeri bir karakterin de Diyanet TV için oluşturulacağını belirterek şunları söyledi: “Belki Yusuf veya Yusufçuk gibi bir karakter öne çıkacak bizim TRT Çocuk’taki Pepe, Keloğlan karakteri gibi. Bu markalarla belki yavruların, çocukların dini, milli duygularını geliştirici çalışmalar üreteceğiz. Adı başka bir şey olabilir ama Yusuf, abdest alacak, namaz kılmayı öğrenecek, umreye gidecek, Kur’an öğrenecek.”

Kanalda belgesel programlarına da yer vereceklerini anlatan Şahin, bu çerçevede ezan belgeseli, ihtida öyküleri, mihrap, minber, minare, mevlit, hac, camilerin yapılışı belgeselleri yayınlanacağını söyledi.

Şahin’in verdiği bu bilgilerin ardından gözler kanala ilişkin protokole çevrildi, ancak protokol “özel maddeler” içerdiği gerekçesiyle gizli tutuluyor.

Dünya Bülteni

Hastalara ‘manevi terapi’ Dönemi Başlıyor

Gaziantep ‘in pilot il seçildiği projeye göre; destek ünitelerine bağlı olarak hayatını sürdüren hastalar, Müslüman ise Diyanet görevlilerinden, Hıristiyan ise papaz, Musevi ise hahamlardan hizmet talep edebilecek. Varsa, helalleşmek istedikleri kişilerle buluşturulacaklar.

Türkiye, dünyanın birçok ülkesinde uygulanan ve hastalar üzerinde olumlu sonuçlar veren ‘Destek Tedavi Merkezi’ projesi için ilk adımı attı. Destek üniteleriyle hayatını sürdüren hastalara, dinleri dikkate alınarak manevî destek sağlanacak. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın pilot il olarak seçtiği Gaziantep’te uygulanacak proje kapsamında hastalar, helalleşmek istediği tanıdıklarıyla da bir araya getirilecek. Çalışma için ilk etapta 40-50 yataklı bir merkez oluşturacaklarını belirten Gaziantep Sağlık Müdürü Prof. Dr. Metin Karakök, Türkiye’nin her yerinden müracaat alabileceklerini söyledi. Karakök, “Yatalak veya alzheimer gibi rahatsızlığı olan hastamız Hıristiyan ise papaz, Musevi ise haham, Müslüman ise Diyanet görevlileri veya gönüllü kuruluşlar aracılığıyla destek vereceğiz. Hastalığı nedeniyle çöken moralleri düzeltilecek. Helallik almalarını sağlayacağız, küsleri barıştıracağız. Dışarıdan gelmek isteyen olursa kapımız herkese açık olacak.” dedi. Merkezde görev yapacak çalışanların titizlikle seçileceğinin altını çizen Prof. Dr. Karakök, hizmet binasında moralleri bozan her türlü şeyden kaçınılacağını anlattı. Projeyi desteklediklerini ifade eden Gaziantep Müftüsü Prof. Dr. Ali Bakkal, çalışmanın önemli bir ihtiyacı gidereceğini vurguladı.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile ortak olarak hayata geçirilecek ‘Destek Tedavi Merkezi’ projesine Gaziantep Müftülüğü de destek verecek. Şehitkamil ilçe sınırında yapılması planlanan ve pilot olarak uygulanacak merkezin ilk etapta 40-50 yatak kapasiteli olması düşünülüyor. Projesi çizim aşamasında olan çalışma, tedavisi tıbben biten hastalara manevi destek sağlanması konusunda büyük önem taşıyor.

Merkezde görev yapacak çalışanlar da titizlikle seçilecek. Proje hakkında bilgi veren İl Sağlık Müdürü Karakök, tedavisi tıbbi olarak biten hastaların, hastane lerde pek tutulmadığı, evde bakım hizmetinin uygulanabildiğini belirtti. Ancak, bazı hasta yakınlarının da bu kişilere bakmak istemediğini hatırlatan Karakök, birilerinin gözetimi altında olmayı, bu sefer de hastaların kabul etmediğine dikkat çekti. Bu hastaların ortada kaldığına vurgu yapan Karakök, “Bu kişiler için destek tedavi merkezi tarzında 40-50 yataklı bir proje planladık. Hastanede tedavisi bitmiş, evde artık bakımı mümkün olmayan hastaların hospitalize edileceği (misafir etmek), bunların bakımının yapıldığı bir merkez kurmayı hedefliyoruz.” şeklinde konuştu. Planladıkları bu merkezde hastalara her türlü psikolojik desteğin verileceğini anlattı. Karakök, “Hiçbir din farkı gözetmeden, Hıristiyan ise papaz, Musevi ise haham, Müslüman ise Diyanet görevlileri veya gönüllü kuruluşlar aracılığıyla destek vereceğiz. Bu hastalar, hayatının sonlarına gelmiş kanser hastası, Alzheimer veya yatalak hasta olabilir.” diye konuştu.

Karakök, merkezde moralleri bozan her türlü şeyden kaçınılacağını, binanın da bu tarzda inşa edileceğini aktardı. Hastaların, helalleşmek istediği ve dargın olduğu kişilerle bir araya gelmesi için de çalışma yürüteceklerinin altını çizen Karakök, “İnsan bunları gerçekleştirmek ister ama bir türlü olmayabilir. Biz, sosyal açıdan da bu insanları birleştirip helallik almalarını sağlayacağız, küsleri barıştıracağız.” ifadelerini kullandı. Gaziantep Müftüsü Prof. Dr. Ali Bakkal ise, “O durumdaki bir insanın psikolojik olarak en büyük ihtiyaç duyduğu güzel şeyler söyleyecek bir insandır. Bu insana dünyanın bir geçiş noktası olduğunu, asıl hayatın öbür dünyada olduğunu hatırlatacak din görevlisinin olması gerekir. Bu görevli hastayı rahatlatacak ve ölüme hazırlayacaktır. Böyle bir çalışma önemli bir ihtiyacı giderecektir.” dedi.

ZAMAN

Muhlaslar Kervanından..

11 Mayıs 2010’da hizmet-i Nuriye için gittiği Filipinler’de uğradığı silahlı saldırı sonucu Rahmet-i Rahman’a kavuşan aziz şehid abimiz Hafız Cevdet Baybara’nın hatırasına ithafen yakın dava arkadaşları Said Baybara, Rıza Dalkılıç ve Kerem Şerbetçi’nin yazılarını takdim ediyoruz.

Hayalleri dünyaya sığmayan, kalbi bütün insanlığın selameti için atan, şefkat ve metaneti mahiyetinde cem’ etmeye muvaffak olmuş bahtiyar ağabeyimizin dahil olduğu muhlaslar kervanına Cenab-ı Hak bizleri de dahil eylesin. Amin. Ruhuna el-Fatiha..

Mümtaz Ağabeyim..

Kendisi hem dava arkadaşım, hem fikir babam, hem hayatta refikim, hem yoldaşım olan bir ruhu tarif etmeğe sahifelerce yazsam, mümtaz ağabeyimi, tarif etmiş olamam. Ama birkaç anekdotu sizlerle paylaşayım.

Cevdet Baybara; İnsanlığın imanının kurtulması için canını ve malını feda etmeği ideal edinmiş bir ruh. Kendisi 1978 Mardin doğumlu olup İlkokulu ve hafızlığı Mardin’de tamamladıktan sonra yerinde duramaz bir hali vardır. Kâh yerel radyo programlarında kâh cami kürsülerinde kâh muhtelif meclislerde Kur’an okurken veya sohbet ederken görürsününüz onu. O dönemler Babası Cüneyt Hoca Mardin Ulu Camii imam hatibidir. Cüneyt hocanın teşvikleriyle Mardin’den Diyarbakır’a, Van’a, Urfa’ya, Elazığ dan Malatya’ya, doğuda birçok ilde okuma kamplarına katılır. Ve birçok İslami, felsefi, mantıki ve fenni eserleri okur. Küçüklüğünden beri; Alem-i İslam’a canını, malını ve hissiyatlarını feda eden (Hz. Ebu Bekir’ler, Ömer’ler, Hamza’lar, Bediüzzaman’lar, Cüneyd-i Bağdadi’ler) ve birçok asil ve necip ruhların, insanlığın iki cihan saadetleri için canlarını ve mallarını (harcadıklarını demeyeceğim) bilakis en güzel bir şekilde değerlendirdiklerini görür.

Kendisinin anlattığı bir rüyada Peygamberimiz kendisine hitaben “Ömrün kısa olacak, aşirelerini yani her bir ânını ganimet bil” diye ikazda bulunduğunu anlatmıştı. Benim müşahede ettiğim, hakikaten her bir ânını dolu dolu değerlendirmiştir. 1996 yılı baharında İstanbul’a gelir. Bediüzzaman Said Nursi’nin talebelerinden olan Mustafa Sungur ağabeyin yanında on yıl beraberlikleri olur. O yıllarda Bediüzzaman Said Nursi’nin eserlerini mütalaa fırsatı bulur ve çok istifade eder. Bazı mülahazalarını kaleme alarak 2000’li yıllarda editörlüğünü yaptığı, üç dilde yayınlanan (Nur The Light) dergisinde yayınlar. Mustafa Sungur ağabey ile yurtiçi ve yurtdışında birçok panel, konferans ve sempozyumlara katılır.

Rusya, Azerbaycan, Hollanda, Mısır, Avustralya, Japonya, Kore, Filipinler, Fas, Cezayir ve daha başka birçok ülkede bulunur. Bu vesileler ile insanlığın maddi ve manevi eksikliklerini görür. Hamiyetli ve himmetli insanlar anlatılırken “yerlerinde duramazlar, her zaman başkasının derdi ile dertlidirler.” diye tarif ederler. Hakikaten Cevdet ağabeyimizi en güzel ve veciz tarif böyle olsa gerek. Kendisi de “Karınca kudretince” yurtiçinde ve yurtdışında irtibat ettiği insanların vesileleri ile ihtiyaç olan yerlere (muhtelif eserler; Kur’an-ı Kerim, İngilizceye tercüme edilmiş tefsir kitapları ve eğitime dayalı bir çok eser göndermiş, yurtdışında eğitim alan öğrencilere burs vs.) yardımlarda bulunmuştur.

Daha sonraları 2008 yılında resmi olarak tüm insanlığa “Çare” olma maksadı ile gönüllü birkaç arkadaşı ile beraber Çare Yardımlaşma ve Kalkındırma Derneği kurulur. Yurtiçi ve yurtdışında geniş çaplı faaliyetler yapma imkanına sahip olur. Ramazan kumanyaları, iftar çadırları, eğitim malzemeleri, kurban etleri dağıtım organizasyonları, fakir aileler ve yetim çocuklara yardım, su kuyuları, sağlık kabinleri, öğrencilere burs v.s. tarzında birçok faaliyet alanlarında rol alır. O yıllarda kendisi çok şevk ve gayretle ifade ettiği şu sözü; “Dünyada ulaşmadığımız insan, derdine yetişemediğimiz masum kalmasın.” demişti. Öyle olalım ki; yatağı görmesek uyku aklımıza gelmesin, suyu görünce susadığımızı bilelim, aç olanların doyduğunu görünce acıktığımızı hatırlayalım derdi. 2010 yılında gönüllü olarak gittiği Filipinler’de talihsiz iki genç Filipinli’nin gasp maksadıyla, silahlı saldırısı sonucu şehit edilir.

Yaşı henüz 32’dir. Aklımıza gençliğinde gördüğü rüya gelir, “Ömrün kısa olacak her bir dakikanı ganimet bil.”

Meşhur şöyle bir söz var; “Kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir”. O sadece milletini değil, bütün insanlığa “Çare” olmak isterdi. Ne mutlu hayatını böyle yüksek ideallere adayanlara.

Ey şehidimiz Seni hatırladıkça gözlerimiz doluyor,

İftirakin hüznü boğazımızda düğümleniyor.

Rahmet sana ey Nurlu şehidimiz.

***

Geride Yiğit ruhlu Mehmetlerin,

Kadir-şinas Rızaların

***

Bilirler ki Said ve mesut’sun sen.

Bilirler ki ötelerde saadete mazharsın sen.

***

Yasin’ler sana, okurlar her dem

Âdem amcalar Dua zendir her dem

***

Beyn-en nîsa Sümeyye ilk şehittir

Mabeynimizde sende bizlere, ilk şehitsin

***

Yusuf simalılar orada refiktirler hep sana

Bizden ötelere selam üstüne selam sana

***

Sana gurbet şehidimi

yoksa, hicret şehidimi diyelim

Hayır, sen bizim gönlümüzün ser habibisin

Rahmet sana ey nurlu şehidimiz  

Hayatı, insanı hayrette bırakan çeşitli kahramanlıklarla dolu olmakla beraber; Hak’ta ve Hak yolunda fani olup, şahsından feragat etmede de mümtaz bir fedakarlıkta olduğunu göstermiş oldu. Allah ğani ğani Rahmet etsin.  

Vefatından sonra kendisinin açtığı, (ÇARE) hayır kapısını açık bırakmış. Bizler sevenleri olarak, sizlerde hamiyetli gönüllüler olarak; “Dünyada ulaşmadığımız insan, Derdine yetişemediğimiz masum kalmasın” diye el ele bu hayır kapısını hayırlı işler için açık tutalım.

ÇARE gönüllüsü

Said BAYBARA

Genç hafızlar: Yazı fırsat bilin, siz de hafız olabilirsiniz

Kısa bir sürede Kur’an-ı Kerim’i ezberleyen Bilal Akdoğan, Ahmet Aydar ve Said Şalk, “kişi Kur’an’a saygı gösterdikçe, Kur’an da ona yardım ediyor.” diyor. Genç hafızlar, yaşıtlarına bir çağrıda bulunuyor: “Önümüzdeki yazı Kur’an kursları için bir fırsat bilin, azimle bu iş oluyor.

Bilal Akdoğan, Ahmet Aydar ve Said Şalk. Onlar, Kur’an-ı Kerim’i bir sene içinde ezberleyen genç hafızlar. Üçünün de ortak söylemi: “Kur’an-ı Kerim kendisini ezberletiyor. Yeter ki O’na bağlı kalalım.” oluyor. Bahçelievler Hafız Ali Kur’an Kursu öğrencisi olan gençlerin, yaşıtlarına bir de çağrısı var: “Önünüzdeki yaz Kur’an kurslarını fırsat bilin, azimle bu iş oluyor.

Bilal Akdoğan 23 yaşında, Mardinli. Açıköğretim İlahiyat Fakültesi 1. sınıf öğrencisi. Akdoğan, Kur’an-ı Kerim’i sekiz ayda ezberlediğini söylüyor. Akdoğan’a göre; bu işin yüzde kırkı hafıza ise yüzde altmışı emek. Anahtar kelime ise sabır. Kur’an-ı Kerim’i hıfzetmeye bir sene önce niyet ettiğini ifade eden Akdoğan, “Sabrettik, çalıştık, Cenab-ı Hak da ezberlemeyi nasip etti. İki sayfa ile başladım. Şimdi ezberlediklerimi sağlamlaştırıyorum. Ezberden her gün bir cüz okuyorum. Allah, Kur’an’da ‘Biz düşünülsün diye Kur’an’ı kolaylaştırdık.‘ diyor. Mühim olan niyet. İnsan yeter ki ezberlemek istesin, Allah kuluna yardım ediyor. Ben bu inayeti bizzat gördüm.” diye konuşuyor. Hacimli hiçbir kitabın baştan sona ezberlenemediğine dikkat çeken Akdoğan, ancak altı yüz sayfalık Kur’an’ın hafızaya alındığını söylüyor. Genç hafız, Kur’an’daki hikmetin kendini unutturmadığını dile getirerek samimi hislerle işe başlanılması gerektiğini vurguluyor. “Kur’an-ı Kerim’i öğrenmek isteyen biri öncelikle kendine dua etsin.” diyen Akdoğan, Allah’ın yardımı ile her zorluğun kolaylaştığını ifade ediyor.

Bir diğer genç hafız da Ahmet Aydar. Siirtli Ahmet 21 yaşında. Açıköğretim İmam-Hatip Lisesi öğrencisi Aydar, Kur’an’ı altı ayda hıfzetmiş. “İnsan Kur’an’a saygı gösterdikçe, Kur’an da ona yardım ediyor.” diye konuşan Aydar, bu işte niyetin önemli bir yeri olduğuna işaret ediyor. Aydar, Kur’an’ı ezberlemeye iki sayfa ile başladığını belirterek; zaman ilerledikçe 4-5 günde Kur’an’ı hatmettiğini söylüyor. Aydar, köyünde Kur’an’ı ilk okumayı öğrendiğinde Arapçaya merak saldığını anlatıyor. “Arapça zor bir dil değil. Zor denile denile zor hale getirilmiş zihinlerde.” diyen Aydar, Kur’an öğrenmek isteyen yaşıtlarına ise şu tavsiyede bulunuyor: “Önünüzdeki yaz Kur’an kurslarını fırsat bilin, azimle bu iş oluyor.

Bir başka hafız ise 16 yaşındaki Said Şalk. Said Şalk da Ahmet gibi Siirtli. O da imam-hatip lisesini açıktan okuyor, 1. sınıf öğrencisi. Şalk, Kur’an-ı Kerim’i bir senede ezberlemek için yaklaşık 12-13 saat çalıştığını kaydediyor. Allah’ın inayetini hissettiklerini söyleyen Şalk, “Kur’an-ı Kerim kendisini ezberletiyor. Yeter ki O’na bağlı kalalım.” diyor. Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de muhatapları ile konuştuğunu dile getiren Şalk, Kutsal Kitab’ımızın, kendisinde saygı hissi uyandırdığını dile getiriyor.

Kursa talep fazla ancak fizikî şartlar yetersiz

Bahçelievler Hafız Ali Kur’an Kursu yöneticisi ve hocası Cemil Toker ise talebeleri ile gurur duyduğunu söylüyor. Çalışmalara 2007 yılının Kasım ayında başladıklarını belirten Toker, “İlk yıl 16 talebe ile eğitime başladık. Şu anda 41 öğrencimiz var. Talep çok; maalesef fizikî şartlar müsait değil. Şu an 41 öğrencinin 19’u hafızlık sınıfında. Diğerleri de yavaş yavaş hıfza başladı.” ifadelerini kullanıyor. Hafızlığın sabır isteyen bir iş olduğunu hatırlatan Toker, gençlerin Kur’an-ı Kerim’e olan ilgisinin son derece olumlu olduğunu kaydediyor. Bahçelievler Hafız Ali Kur’an Kursu, 10 Haziran Pazar günü talebeleri ile ilgili bir cemiyet düzenleyecek.

Samet Altıntaş / Zaman Gazetesi

Dünyanız Nurlansın.

Exit mobile version