Etiket arşivi: evlilik

Genç kızlar neden evden uzaklaşmak istiyorlar?

Bayram öncesi üniversiteye giden kardeşlerle konuşuyoruz, ne zaman gideceğiz ne zaman geleceğiz, program nasıl olsun da tefsir derslerimiz aksamasın diye meşveret ediyoruz. Bir tanesi bayramı ailesiyle beraber değil de İzmir’de halasının yanında geçireceğini söyledi. Biraz şaşırmakla beraber nedenini sorduk, 12 saat yolculuk yapıp memlekete gitmektense yakın olan halasında kalmanın daha uygun olduğunu düşünmüş. Biz de kardeşlerle fikrimizi beyan ettik: “Sen kız evlad olduğun için şefkate ihtiyacın var, ailenin de senin onlara destek olmana ihtiyacı var. Bayramı evinde anan baban, kardeşlerinle geçirmen daha muvafık” dedik. Sağ olsun kardeşimiz meseleyi anladı ve bayramda evdeydi. Dönüşten birkaç gün sonra gece 1:00 gibi telefonuma şu mealde bir mesaj atmış: “Abla gece gece rahatsız etmek istemem ama ailem için dua eder misin? Allah annemle babamın arasına muhabbet versin, artık evimizde huzur olsun, ağlamayalım..” O saatte bu kardeşimizi dua istemeye iten ne gibi bir durumdu bilemiyorum ama olayın görünen vechesi apaçık diyor ki: bu çocuk evde olduğu zaman mutlu değil! Anne baba arasındaki gerginlik bütün aileyi olumsuz etkiliyor ve neticede çocuklar şefkatli baba ocağını bırakıp bayramı evden uzakta geçirmeyi tercih edebiliyor.

Bunun çok örnekleri var, genç kızlar ya yatılı okullara yada henüz çok erken yaşta kendilerini tanımadan evliliğe girişmekle evden uzakta bir hayat kurmaya çalışıyorlar. Biraz çalışma azmi olanlar lisede bir yatılı okul ya da üniversite çağında başka şehre gidiyor, daha doğrusu kaçıyorlar; diğerleri de evlilik rüyalarına dalıyorlar. Nitekim babası doktor olan bir kızcağızımız evde çok münakaşa çıkaran annesinin negatif ortamından kurtulmak için 18-19 yaşında ailesinden habersiz, kaçarak evliliği tercih etmişti. Çok iyi bir ailenin kızı olan bu çocuk iyi bir lisede okumuş, sonra tesettüre riayet etmek için üniversiteye gitmemişti; ama evdeki gergin hava çocuğun iç dünyasını tahrip etmiş ki bir süre manevi eğitim alınan yerlere gitti, aradığı şefkati orada da bulamayınca çok bocalamıştı. Bir gün duyduk ki kendisinden haber alınamıyor; birkaç hafta sonra da inşaatta çalışan bir gençle internetten tanışmış, sonra ANLAŞMIŞ! Nüfus cüzdanını alıp anne babasının hiç haberi yokken nikahı kıymışlar. Sonra aile çok sahip çıktı ikisine de, iş ev bulmalarına yardım ettiler, bir de tatlı bebekleri oldu ama genç kızı dinleyince eşiyle uyum problemi olduğunu itiraf ediyor..

Şimdi elimizi başımızın arasına alıp düşünelim lütfen.. Bu genç kızları evden uçmaya zorlayan şey ne?

“Yediği önünde yemediği ardında” demek yeterli oluyor mu?

Fıtraten nazik ve ince olan hanımların ruhu, gergin, asabi, kavga olan ortamlarda ne kadar yara alıyor, ne kadar sıkılıyor, ne kadar şefkate aç kalıyor, düşündük mü?

Sonra demeyelim bizim kız illaki başka şehirde okumak istiyor veya evden gitmeye can atıyor..

Lütfen anne babalar, kurduğumuz yuvalarda çocuklarımıza sevgi, şefkat, paylaşım, iletişim dolu bir ortam sunalım. Bunun nasıl yapılacağını anlatan birçok kitap, yazı var; onları alıp tatbik edelim.

Ve evlenmeyi düşünen genç kardeşler! Eğer fedakarlık yaparak başkalarını mutlu etmek gibi bir meziyetimiz yoksa lütfen evlilikten uzak duralım; şefkatle, hoşgörüyle, paylaşımla hayat arkadaşımızı hoş tutabileceğimizi vaad etmiyorsak bu hasletleri kazanana kadar kendimizi eğitelim. Ta ki evlilik enkazı, ŞEFKATE AÇ, baba ocağına küskün çocuklar yetişmesin; ailesine bağlı, şefkatle olgunlaşmış, ruhen sağlam nesiller yetişsin.

Nâbi

http://www.nurnet.org/

Sevgi Öyküleri (Evlilik)

İngiliz yazarı Bernard Shaw, ihtiyarlık yıllarında evinin bahçesiyle çokça uğraşıyordu. Bir gün karısını ziyarete gelen yaşlı bir hanım, onu elinde çapa, iki büklüm olmuş durumda görünce tanıyamadı. Gözlüklerini düzelttikten sonra:

-Günaydın bahçıvan efendi, dedi.

-Siz Bernard Shaw’un yanında ne zamandan beri çalışıyorsunuz?’

-Kendimi bildim bileli.

‘Verdikleri ücret sizi geçindiriyor mu?

-Yalnız yiyeceğimi veriyorlar.

Yaşlı kadın, bahçıvanın bu hâline acımış olacak ki:

-‘Eğer benimle çalışırsanız, size yiyecek ve giyecekle birlikte yeterli aylık da verebilirim’ diye bir teklifte bulundu.

Bernard Shaw: ‘Teşekkür ederim, bayan. Ne yazık ki ben, Bayan Shaw’a ömür boyu bağlıyım diye bu teklifi geri çevirdi.

Yaşlı bayan biraz da kızarak: ‘Ama bu tutsaklıktan, kölelikten başka bir şey değil  dedi.

Bernard Shaw ise, gülerek: ‘Hayır sayın bayan’ dedi. Biz buna evlilik diyoruz.

Selim Gündüzalp

Evlilik ve Ailevi Sarsıntılar Hakkında Notlar

1 –İmam-ı Gazalî’nin, “-Evlenmek mi hayırlıdır, bekar kalmak mı?” sorusuna verdiği:
“-Hangisinde İslâmî hayatı daha iyi yaşayabilecekse, o hayırlıdır.” cevabı, bir Müslümanın evlilik ve eş seçimi kararı için çok önemli bir ölçüdür.

2 – Bilhassa bu manâda; “İyi bir evlilik, bekâr kalmaktan iyidir; bekâr kalmak ise, kötü bir evlilikten iyidir.”

3 – Aile ve aile içi eğitim konusunda eserler ve konferanslar vermiş, çok sayıda radyo ve TV programlarında  yer almış merhum hadis profesörü Prof.Dr.İbrahim Canan; “Kadın-erkek eşitliği, batıda ailenin çöküş sebebidir.” demekteydi. “Batılılaşma” hevesi ile, batı ailesinin çöküş sebebini, bu sebebin kötü neticeleri de ortaya çıkmasına rağmen almak hatadır. Medyada kadın-erkek eşitliğini yanlış manalarda kullanmakta ısrar ile savunmayı kendilerine dava edinenler vardır. Hakikatte ise, kadın-erkek eşitliği ancak kanunlar önünde vardır; onun dışında kadın-erkek eşitliği yaradılışa aykırıdır.

4 – Aile yapımızdaki sarsıntılar ve parçalanmalar, üzerinde önemle durulması gereken bir mevzu teşkil etmektedir ve bu mevzua çeşitli açılardan yaklaşımlarda bulunanlar olmaktadır. İslâmî esaslardan uzaklaşılan bir devlet yapısına geçilirken, 80 sene önce, Fransız Medenî Kanunu “Şimdilik” diyerek alınıp uygulamaya konulmuş; fakat 80 senede bir “Türk Medenî Kanunu” yapılamamış; aksine, ona yeni ve daha da zararlı hale getiren bazı yamalar da yapılarak, Fransız Medenî Kanunu muhafaza edilmiştir.

5 – “Kitap” ve “Sünnet”te (Kur’an ve Hadis’te) ailenin sağlam olmasının gerekleri de vardır. Bunlara muhalefet edilince, ailevî sarsıntılar ve parçalanmalarda sebepleri başka yerde aramağa lüzum yoktur. Medenî Kanun’dan önce yürürlükte bulunan ve 80 sene önce Medenî Kanun kabul edilince yürürlükten kaldırılan “Osmanlı Aile Nizamnamesi”, “Kitap” ve “Sünnet”e uygun olarak hazırlanmıştı.

6 –Bugün, evli bir kadının kocasına karşı vazifeleri unutturulmağa, tevil edilmeğe tahrif edilip “modern, feminist yorumlar” yapılmağa çalışılıyor. Bu hale maalesef bazı dinî yayınevlerinin neşrettiği kitaplarda da rastlanıyor. Bazı Müslüman erkeklerini günümüzde  evlenmekte çekingenliğe sevk eden sebeplerden biri de bu olmaktadır.

7 – Bediüzzaman’ın  80 yıl önce “Lem’alar” adlı eserinde “Yirmidördüncü Lem’a İkinci Nükte”de ve “Hanımlar Risalesi” adlı küçük boy risalede hanımlara iki sayfa içinde üç defa israrla “daire-i İslamiye içindeki terbiye-i İslâmiye”nin öneminden bahsedip ona vurgu yapmasının sebebi: O risalenin yazıldığı 80 yıl  öncesinden beri, gittikçe gelişen radyo, TV gibi iletişim imkanlarını alabildiğine kötü kullanarak, hanımları daire-i İslâmiye içindeki terbiye-i İslâmiyeden uzaklaştırabilmek gayretlerinin olmasıdır.

8 –  Bediüzzaman, ayni eserinde, kadınların perde arkasında gizli şer güçler tarafından bu şekilde hedef alınmasını sanki onların manevî bir ateş hattında ebedî hayatlarının kaybolması tehlikesi içinde oluşlarını kısaca tasvir eder gibi, onlar için “bîçare nisa taifesi” sıfatını kullandıktan sonra, muhtemelen içinde bulundukları büyük manevî tehlikeden habersiz ve bu tehlikeye karşı tedbirsiz ve savunmasız olanları kastederek onların “gafil kısmı” olarak vasıflandırmaktadır. Onun da dikkat çektiği gibi, yaklaşık 80 yıldır, kadını  bozmağa çalışarak sağlam aile yapımız  bozulmağa çalışılmıştır ve buna büyük bir inatla devam edilmektedir.

9 – Aile yapımızdaki sarsıntılar ve bozulmalarla ilgili bu teşhisi koyduktan sonra çözüm ve tedavi yoluna gidilirse, belki başarılı neticelere ulaşılabilir. Aksi halde, bu teşhisi koymadan gösterilecek çeşitli gayretler neticesiz kalmağa mahkum olabilir..

Prof Dr. Mustafa Nutku

www.NurNet.Org

Mutlu Aile Hayatı için Altın Öğütler

EVLİLİKTE ALTIN ÖĞÜTLER

-Eşinizi mutlaka seviniz zira sevgi hane mutluluğunun yakıtıdır.

-Ailece görüştüğünüz dostlarınızı çok sınırlı tutunuz, hele büyük şehirlerde yaşıyorsanız bir az, iki çok kaidesini unutmayınız.

-Misafirliklerde çok zaruret olmadıkça kimsenin yatak odasını kullanmayınız, misafirlerinize de kullandırmayınız orası haremdir.

-Eşler birbirlerine ait sırlarını saklamalıdırlar. Aman ha! aman! Birbirlerinize söylediğiniz sırları en yakınınız dahi olsa paylaşmayınız telafisi çok zor bir güvensizlik ortamı oluşur, böyle bir evde huzurdan söz edilemez.

-En yakınınız dahi olsa uzun süreli misafirlikten sakınınız.

-Anne, baba ve baba dostlarının ziyaretini daha sık yapmalısınız.

-Koyduğunuz doğru kurallara hanenizin yasası gibi her ferdin uymasını sağlayınız. (Yatma, kalkma saati, TV seyretme süresi, yemek zamanı, dost ve arkadaş seçimi gibi…)

-Sık sık kritik yapıp yanlışlarınızı bulup telafi etmeye çalışınız.

-Zarar gördüğünüz dostlarınızla ilişkinizi hemen kesiniz ve bunu açıkça beyan etmekten çekinmeyiniz.

-Prensiplerinizi dış etkenlerden etkilenmeden kendiniz koyunuz, başkalarının sizi yönlendirmesine musaade etmeyiniz. (bunu nasihat dinlemekle karıştırmayın)

-Allah cc haram kıldıklarını haram, helal kıldıklarını helal biliniz,dini vecibelerinizi mutlaka yerine getiriniz.

Böyle eve şeytan giremez zira şeytanın en çok emek sarfettiği şey karı kocayı birbirinden ayırmaktır.

-Evliliğin her döneminin ayrı yeri vardır ama ilk aylar altın yaldızlı kareler gibidir, bir daha dönüş olmadığı için kadir kıymet bilinmeli.

-Filancayla evlenseydim daha mutlu olurdum gibi düşünceleri kafanızdan tamamen silip atın, çünkü siz bir elmanın iki yarısı gibisiniz farklı elmaların parçaları nasıl uymaz ise başka biri ile evlense idiniz böyle uyumsuzluklar mutlaka olurdu, bunu zaman daha iyi gösterecek öyleyse sen şimdiden böyle hareket ederek mutluluğu bir an önce yakala ki her geçen gün mutluluğun artsın

-Hediyeleşiniz, hediyeleşmek bir çok olumsuzlukları ortadan kaldırır, kalplerinizi birbirinize ısındırır. Bunu bir birinize yaptığınız gibi dost ve akrabalarınızla da yapınız.

Kadının süsü susmaktır, hele hele yeni tanıştığınız insanların yanında konuşmanız çok az olmalı sakın ha! Kocanızın konuşma süresini geçmesin.

-Bekarlık arkadaşınızla sınırları koyunuz.

-Bir birinizin olumlu olumsuz yönlerini bulmaya çalışınız, bu süre içerisinde ortaya çıkmış olan olumsuzlukları ortadan kaldırınız.

-Aranızdaki ihtilafları önce kendi aranızda çözmeye çalışınız, olmazsa yatak odalarınızı ayırın yine olmazsa ailelerinizden güvenilir birini hakem tayin edin, ama işi buraya getirmeyin.

-Birbirinizi şikayet etmeyin, bir elmanın iki yarısısınız demiştik birinizdeki olumsuzluk diğer parçayada sirayet eder unutmayın size dışarıdan bakanlar tek görüyor.

-Yeni arkadaşlar edinirken eskilerini ihmal etmeyin “eski dost seğil eskimeyen dost vardır”

-Günlük hayatta karşılaştığınız olumsuzlukları birbirinize anlatmayın.

-“Güneş her gün yeniden doğar her gün taze bir başlangıçtır.” Her güne yeniden başlayın.

-Ailenizin sırları kapınızın kapalı tutulmasından daha önemlidir, kapınızın açık olması, açık unutulması halinde bir kaç parça malınız alınır fakat sırrınız açıkta gezmeye başlarsa öğrenenlerin esiri olursunuz.

-Karınızın her halükarda başka bir erkekle olan ilişkisini saf, temiz kalpli, namuslu gibi cicili laflarla normal karşılamayın, zira karşısındakinin de nefis ve duyguları olduğunu unutmayın. Böyle masum başlangıçlar aile temelini sarsar, boşanmaların asıl sebebi bu gibi ilişkilerdir ama su yüzüne çıkarmazlar “aşırı geçimsizlik” derler sakın aldanma.

Aynı şey kocanızın başka bir kadınla olan ilişkileri içinde geçerlidir.

Sözün özü kadın veya erkek yabancı olan karşı cinsleriyle sadece zaruret kadar konuşacak bunun dışında uzun süreli hele espirili konuşmalar büyük tehlike oluşturur, mutluluğunuzun idamesi için kesinlikle yapmamanız gereken davranışların başında böyle davranışlar gelmektedir

-Bekar iken ailenizle olan ilişkinizle evli iken ailenizle olan ilişkinizde mutlaka farklılılar olacaktır bunu hissedin siz artık ailenizin olduğu kadar eşinizede aitsiniz, terazinin dengesini çok iyi koruyun.

-Komşularınıza hürmetkar, ikramkar olunuz ama sınır çizmeyi unutmayın nihayetinde sadece komşunuzdur.

-Kimden değil dünden ne kadar önde olduğunuz önemli, kendinizi geliştirmeye bakınız, onun için çok kitap okuyunuz, okuduğunuz kitapları birbirinize anlatınız, öğrendiklerinizi uygulamaya geçiriniz. Zira ilim amel getirir, amel olmazsa ilim çeker gider, öğrendiklerini uygulamayan hiç bilmeyen gibidir, ruhun gelişmesi bilgi ile olur.

-Dost ve arkadaş seçiminde çok dikkatli olun, bu konuda çevrenizin size yapacağı uyarıları dikkate almalısınız. “dostunu söyle bana kim olduğunu söyleyeyim sana”

-Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır, öyleyse bu günden tezi yok eşinizin başarısı için nasıl katkıda bulunabileceğinizi düşünün ve araştırın, zira onun başarısıyla elde edeceğiniz fırsat ve imkan vs.leri birlikte paylaşacaksınız.

-Kadın erkek eşitliğini savunurken aile reisi erkek olması gerekir unutmayınız. Bu konuda feministlerden ayrı düşünüyoruz, çünkü onların bizler için diktiği elbise bize uymaz, biliyoruz.

-Eşler birbirlerinin vagonu değil lokomotifi olmalı, bunun manası şu;

Eşinize yük olmayınız, ona sıkıntı veren bir varlık olmayınız, eşiniz canla başla sizler için çalışıyorken siz bunu tenkit değil taktir ediniz, aynı şekilde ev işlerinde hanımınızın sizin için yaptıklarını mutlaka görünüz ve zahmeti için teşekkür ediniz. Bu konuda peygamberimiz(SAV) Hz Fatıma’ya şöyle buyuruyor “sen kocnın hizmetçisi olki oda senin kölen olsun”

-İsraf etmeyiniz, ne malınızı ne zamanınızı. Eşlerden birinin müsrifliği diğerinide çok etkiler, ben didiniyorum o har vurup harman savuruyor deyip oda savurganlığa başlarsa haliniz nice olur.

-Sevinçler paylaşıldıkça artığı gibi üzüntülerde paylaşıldıkça azalır. Böyle zamanlarda birbirinizin, akraba ve dostlarınızın sevinç ve acılarında onların yanlarında olun.

Gerçek dost arkadaşını kendine tercih edendir.

-Komşularınıza, ailenize yük olmayınız, alan el değil veren el olunuz, kimseden bir şey istememeye gayret gösteriniz

-Eşinizi(kadın-erkek)sakın ihmal etmeyiniz, bunun ardından felaket gelir.

-Kadının yeri kocasının yanıdır. Eşler yalnız başına ailelerinin yanına uzun süreli kalmak maksadıyla gitmemelidirler” gözden uzak gönülden uzak olur”

-Espirili olmakla geveze olmayı biribirine karıştırmadığınız gibi, ciddi ve vakur olmayı asık suratlı olmakla karıştırmayın.

-Eşini hiçe saymak için ev içinde son derece permuşte giyinip dışarıya çıkarken en güzel elbiseleri giymekten daha uygun bir davranış olamaz herhalde.

-Birbirinizden beklentilerinizi açıkça ortaya koyunuz uygun olan ve verebileceklerinizi hiç esirgemeden bir emir teakisi içerisinde veriniz.

-Ziyaret saatlerinizi çok iyi ayarlayınız sakın ha en yakınınız dahi olsa habersiz gitmeyiniz, küçükte olsa bir hediye götürmeniz onların üzerindeki değerinizi artıracaktır.

-Dost ve arkadaşınızın ilaç gibi gerektiğinde yanında olun.

Anne ve babanızın ekmek su gibi size ihtiyaçları olduğunda yanlarında olun.

Eşinizin hava su gibi her zaman yanında olun.

-Birbirinizin kalbini basit şeyler için kırmayın,basit ve ufak şeyler için birbirinize kırılmayın darılmayın, hele hele küskün durmayın, her geçen gün mesafe artar yakınlaşmak güçleşir, böyle durumlarda karşılaşmadan önce ne yapmanız gerektiğini tespit edin

-Ölüm de var.

-Boşanmak Allah cc hiç sevmediği helallerdendir, aklınızdan bile geçirmeyin. Zira yaradanını üzen onun sevmediğini yapan iki cihandada mutsuz olur. Her boşanmada yer ve gök sarsılır.

Birbirinize “bu deve güdülecek bu diyardan gidilmeyecek” diye söz verin

-Karısı tarafından kapıda karşılanmak kapıdan uğrlanmak(güler yüzle), sabah kalktığında kahvaltısının hazır olması her erkeğin beklediği ve hoşuna giden bir davranıştır, kadının böyle davranması onun hanesine + olarak geçtiği gibi aksi davranışta – olarak geçer bu puanlar ileride bir gün karşısına çıkar.

-Aile en küçük topluluktur. Milleti, ülkeyi oluşturan topluluğun birer çekirdekleri hükmündedir, bunların sağlam olması dayanıklı, mukavemetli olması bu ülkenin bekasına aksi ise helakına sebeptir.

Öyleyse aileyi sağlam temeller üzerine oturtup en iyi şekilde işletmek aynı zamanda da bir vatandaşlık görevidir.

-Eşinize düşüncesizce söylediğiniz kırıcı sözlerle onu derinden yaralayabilirsiniz, bunu içine atıp yeri geldiğinde size karşı kullanabilir, o yüzden bir şey söylemeden önce bir kez yutkunun, uygularsanız faydasını göreceksiniz

-Çevrenize ve vücudunuzun temizliğine azami özen gösterin, temizlik evliliğin olmazsa olmaz kurallarındandır.

-Eşinizin ailesine gittiğinizde yeni yüklendiğiniz misyon gereği hal ve tavırlarınıza çok itina gösteriniz iyi veya kötü davranışınız aileleri de çok yakından ilgilendirmektedir.

-Eşiniz başka bir olaya kızıp tepkisini size gösterebilir böyle bir durumda tepkiye reaksiyon göstermemelisiniz bu konuyu daha sonra konuşabilirsiniz. Asıl olan başka bir olaya kızıp eşinize tepki göstermemektir.

-Güzel gören güzel düşünür “Hasta yatağında dahi olsanız bakımınızı ihmal eetmeyin, bu aynı zamanda kendinize ve eşinize verdiğiniz değerin ölçüsüdür. Çirkin kadın yoktur bakımsız kadın vardır.

-Birbirlerini seven eşler isterlerse ahirette de beraber olabilecekler.

-Duymak istemediğini söyleme, istenmeyeni söylersen istemediğini dinlersin.

-Önemli kararlar alırken mutlaka büyüklerinizle istişare edin

İKİ CİHANDADA MESUT VE BAHTİYAR OLMANIZ DİLEĞİYLE

Çetin KILIÇ – LÜLEBURGAZ

www.NurNet.org

Evlilik Üzerine Ölçüler

Birkaç gün önce bir dostumun kızının düğününe davet edildim. Yer Sheraton oteldi. Programın akışı içerisinde bir ara beni sahneye davet ettiler. Düğün sahibi dostum kulağıma eğildi:

-Hocam, 8-10 dakikalık bir konuşma rica ediyoruz, buyurun.

Ben Besmele, hamdele, salvele’den sonra evlilikle ilgili ölçüleri sırlamaya başladım. Söylediklerim oldu, söyleyemediklerim oldu. Bu gün o ölçülerden bir kısmını sizlerle paylaşmak istiyorum. Çünkü Müslümanların bu dini ölçülere ve hassasiyetlere şiddetle ihtiyacı olduğunu görüyorum.

Evlenmenin Arapça karşılığı Nikâhdır. Nikâh bir yönüyle ibadettir. Çünkü evlenenler Allah’ın emrini ve Hz. Peygamber’in sünnetini yerine getirmiş olmaktadırlar.

Dört şey peygamberlerin sünnetlerindendir:

1-Haya, (yani Hak’tan ve halktan utanmak, edepli yaşamak)

2-Temiz ve güzel kokulu olmak,

3-Misvak kullanmak, (diş ve ağız temizliğini bozacak şeylerden uzak durmak)

4-Nikâh, yani helal ve temiz yoldan dindar biriyle evlenmek.

Üç kimseye Allah’ın yardımı haktır:

1-Ödemek niyetiyle borç alana,

2-Irz ve namusunu korumak niyetiyle evlenmek isteyene,

3-Allah yolundaki mücahide.” Kendisini iman ve Kur’an hizmetine adamış hizmet kahramanlarına.

ENGÜZEL SIĞINAK VE CENNETİMİZ

Şu fani dünyada, insanoğlunun en güzel sığınağı ve cenneti aile hayatıdır. Aile hayatının hayatı ve mutluluğu da iki şeye bağlıdır. Bunlardan birincisi samimi hürmet, ikincisi de içten merhamettir. Eşlerin birbirine karşı sevgi ve saygısı, çocuklarına karşı şefkat ve muhabbetleri Allah’ın emri, sevgili Peygamberimizin sünneti ve ahlakıdır.

Eşine, çocuklarına ve başkalarına karşı hiddet ve şiddet Peygamberimizin ahlakı ve sünneti değildir. Peygamberimizin elinden ve dilinden hiç kimse incinmemiştir. Her Müslüman, “Müslüman, eliyle, diliyle başkalarını incitmeyen insandır.” diyen peygamberini örnek almalı, incinse de incitmemelidir.

Peygamberimiz: “Sizin en iyileriniz, hanımlarına iyi davrananlarınızdır.” “İman bakımından en mükemmel olanlarınız da, ahlakı en güzel olanlarınızdır.” buyurmuşlardır.

MİLLET AİLESİNİN HUZURU

Üstad Bediüzzaman, vatan ve millet ailesinin huzurunu, anarşi ve tehlikelerden kurtulmasını beş esasa bağlamıştır. Ben bu beş esası karı-kocanın oluşturduğu aile yuvası için de lüzumlu ve zaruri görüyorum. O esaslar şunlardır:

1-Merhamet,

2-Hürmet,

3-Emniyet, (güven)

4-Helal ve haramı bilip haramdan kaçınmak,

5-Serseriliği bırakıp itaat etmektir.

Hangi insan, eşine karşı merhametli olur, saygılı davranır, güven verir, helal ve haramı bilip haramdan kaçınır, başıboş yaşamayı bırakır, ibadetli ve itaatkâr bir mü’min olursa böyle bir insanın evi cennet olur.

NİKÂHLI BİRLİKTELİK

Nikâhlı birliktelik medeniyettir. İnsanca ve Müslümanca bir davranıştır. Nikâhsız birliktelik ise ilkelliktir, insanca ve Müslümanca bir davranış değildir. Onun için haramdır. Nikâhsız birlikteliklerden Allah ve Peygamber razı değildir. Çünkü böyle bir birliktelik zinadır. Zina, yuvaları yıkan en korkunç bombadır. Bunun içindir ki Allah, sadece zinayı değil, zinaya yaklaştıracak şeyleri de yasaklamıştır. Öyleyse insan, sadece zinadan değil, zinaya götürecek sebeplerden ve pozisyonlardan da uzak durmalıdır.

Dolayısıyla insanlar Allah’ın örtünme emrine riayet etmeli, gözlerine sahip olmalı, evlenmeleri haram olmayan bir kadınla- bir erkek tenhada baş başa kalmamalı, el ele tutuşmamalı, göz göze gelmemeli, yüz yüze değmemelidir.

Hz. Peygamber, insanları evlenmeye teşvik etmiş, ümmetinden evlenmeleri kolaylaştırmalarını istemiş, “Evlenen kimse dininin yarısını koruma altına almıştır; diğer yarısı için de yüce Allah’tan korksun.” buyurmuştur.

DURMADAN EŞ DEĞİŞTİRMEK

Nikâh yoluyla da olsa, durmadan kadın değiştirmek veya erkek değiştirmek, Müslüman’ın işi değildir. Böyleleri, kınanmaktan, suçlanmaktan ve lanetten kurtulamazlar. İki dünyanın cennetinden de mahrum kalabilirler. Ahirette de bu işin hesabını kolay veremezler.

EVLENMEK, ŞİRKET KURMAKTIR, ALDATMAK HARAMDIR

Evlenmek, hayat boyu acıyı ve tatlıyı, kârı ve zararı paylaşmak için kurulmuş bir ortaklıktır. Bir kudsî hadis var; Allah Tealâ buyurmuşlar ki: “İki ortak birbirlerine sadık kaldıkları müddetçe, onların üçüncü ortağı ben olurum. Onlardan biri, diğerine hainlik düşünür, aldatmaya kalkarsa ben onlardan, o şirketten ayrılırım.

Aldatmak hem Allah’ın ahlakına, hem de Peygamberimizin ahlak ve sünnetine aykırıdır. Onun için Peygamberimiz (s.av): “Aldatan bizden değildir.” buyurmuşlardır.

BOŞAMAK VE BOŞANMAK

Yine buyurmuşlardır ki: “Evleniniz, fakat boşamayınız. Çünkü Allah zevkine düşkün erkeklerle zevkine düşkün kadınları sevmez.” “Allah’ın en sevmediği helal, boşamaktır.

Eşler, birbirlerini Allah’ın emaneti olarak görmelidir. Emanete hıyanet etmemeli tam tersi birbirlerini aşk derecesinde sevmelidirler. Fakat bu aşk, sadece fizikî güzelliğe ve şehvete dayanmamalıdır. Eşler, kendilerini ömür boyu aşka, hatta ebedî aşka hazırlamalıdırlar.

EŞİNDEN DÜRÜSTLÜK BEKLEYEN

Eşinden sadakat ve iffet bekleyen bir beyefendi, kendisi de eşine karşı dürüst ve iffetli olmalıdır. Dürüst ve sadık olmayan bir kimsenin, eşinden dürüstlük bekleme hakkı yoktur. Böyle bir insan, çocuklarına da kötü örnek olur. Ya onların hürmet ve muhabbetine layık olamaz, ya da onların da kendisi gibi ahlaksız ve iffetsiz olmalarına sebep olur.

Allah Teala, “Temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkeklerde temiz kadınlara yakışır. Pis kadınlar, pis erkeklere, pis erkekler de pis kadınlara yaraşır.

Bülbüle güllük, kargaya küllük yaraşır,
Bal arısı bal yapar, hunsefa cife taşır.

VEFALI EŞ ve MUTLU EŞ

Vefalı eş, eşini sadece gençliğinden ve güzelliğinden dolayı sevmez. “Eşim şimdilik yaşlandı ve çirkin oldu ise de, zararı yok. Çünkü, cennette ebedî bir güzelliği var, diye düşünür. Böyle ebedî arkadaşlığın hatırı için, her bir fedakârlığı ve merhameti göze alır. O yaşlı karısına, güzel bir hûri gibi muhabbetle, şefkatle, merhametle mukabele edebilir.

Bir Müslüman’ın bu dünyadaki eşi ahirette (cennette) de eşi ve hayat arkadaşı olacaktır.

NE MUTLU O KARI VE KOCAYA Kİ…

Ne mutlu o kocaya ki; karısının dindarlığına bakar, onu taklid eder, arkadaşını ebedî hayatta kaybetmemek için dindar olur.

Bahtiyardır o kadın ki; kocasının dindarlığına bakar “ebedî arkadaşımı kaybetmeyeyim” diye takva dairesine girer.

Yazıklar olsun o erkeğe ki; sâliha kadınını ebedîyyen kaybettirecek olan ahlaksızlığa tenezzül eder.

Ne bedbahttır o kadın ki; müttaki kocasını taklid etmez, o mübarek ebedî arkadaşını kaybeder.

Binlerce yazıklar olsun o iki bedbaht koca ve karıya ki; birbirinin fıskını, günahını ve ahlaksızlığını taklid ederler ve ateşe atılmalarında birbirlerine yardımcı olurlar!..

Bu dünyadaki eş, insanın cennette de ebedî aşkı olacaktır.

Ama bu dünyada gördüğü gibi değil. Cennette aşk bitmeyecek. Orada bıkkınlık ve usanmışlık olmayacak. Çünkü cennette gençlik ve güzellik hep devam edecektir. Yaşlanma, eskime olmayacak. Sevgi ve aşkda da eksilme olmayacak. Cennetteki bu bitmeyen aşk, bu dünyada eşine sabredenlere, eşiyle yetinip harama tenezzül etmeyenlere nasip olacaktır.

AİLE BAHÇESİNİN GÜLLERİ

Çocuklar, aile bahçesinin çiçekleri ve gülleridir. Bu çiçekleri ve gülleri bir buket yapıp takdim eden Allah’tır. Ana-baba, öğretmen ve devlet de onlara bakmakla görevlendirilmiş birer bahçivandır. İslamiyet suyu, iman güneşi, Kur’an gıdasıyla beslenmelidir o çiçekler. Aksihalde onlar, solar ve kururlar. Onların kurumasına sebep olanların, yani onları İslamiyetsiz, imansız ve Kur’ansız bırakanların hesabı çok çetin olur. Bahçeye bakmayıp çiçekleri ve çimenleri kurutan bahçivanın başına neler geleceğini bir düşünün.

GÜNÜMÜZDE AŞKLAR

Günümüz aşkları güven vermiyor. Çünkü günümüz aşkları dinden bağını koparmıştır. İpsizdir, sapsızdır ve mantıksızdır. Sabah başlarsa akşama, akşam başlasa sabaha çıkamıyor.

Evlenecek olan eşler, birbirlerinde dış güzellikten fazla iç güzellik aramalıdırlar. İç güzelliğinin kaynağı dindir. Dinin emirlerine uyan ve yasaklarından uzak duran insanın kalbi temiz olur. Kalbi temiz olanın ahlakı da güzel olur. Onun için Peygamberimiz (s.a.v) dindar olan birisini eş olarak seçmemizi tavsiye etmiştir.

MÜSLÜMAN’IN DÜĞÜNÜ

Müslüman’ın düğünü de Müslüman’ca olmalıdır. Müslüman’ın düğününde kadın-erkek karışık eğlenilmemeli, içki içilmemeli, gelin yabancılara teşhir edilmemeli, mütesettire olmalı, yabancılarla el sıkışmaya mecbur bırakılmamalıdır.

Ehl-i dünya bizim antika ve cevherlerimize tenezzül etmediklerine göre biz onların teneke ve bakırlarına hiç tenezzül etmemeliyiz. Helaller ve meşru’ eğlenceler antika ve cevherdir. Haramlar, günahlar ve gayr-i meşru eğlenceler ise, bakırdan ve tenekeden de aşağıdırlar.

PEYGAMBERİMİZDEN ÖNCE KADIN PEYGAMBERİMİZDEN SONRA KADIN

Peygamberimizden önce kız çocukları diri diri gömülüyor, öldürülüyordu. Kadın ortalık malı olarak alınıp satılıyordu. Kadının elbisesi elinden alınmış, çocuğu elinden alınmış, kocasından uzaklaştırılmış, sokağa, sahneye çıkarılmış, fuhuş malzemesi ve rakı mezesi olarak kullanılır hale getirilmiş, sırtından para kazanılıyordu.

Allah’tan gelen emirlerle Peygamberimiz bunların hepsine son verdi. Düşmüş kadını tutup kaldırdı. Elbisesini sırtına verdi, çocuğunu kucağına koydu, sen sadece saygıdeğer bir beyefendinin saygıdeğer bir hanımefendisi olabilirsin. Sen annesin veya anne adayısın. “Cennet, annelerin ayaklarının altındadır.” Dedi, kocasına ve konağına gönderdi. Zayıf, güçsüz ve çaresiz olan kadını anne-babanın sevgili yavrusu, evlatların saygın annesi, erkeğin saygıdeğer eşi haline getirdi.

Peygamberimizin kadın için ortaya koyduğu bu özellik ve güzelliklerden aldığı ilhamla Viktor Hugo:“Kadın zayıftır ama, anneler kuvvetlidir.” demiştir.

Ana başa tac imiş / Her derde ilaç imiş
Bir oğul pir olsa da /Anaya muhtaç imiş

KADIN VE ERKEK YÖRÜNGESİNDEN ÇIKMAMALI

Özel ve Sosyal hayatımızı huzursuz eden ve ağlatan acılardan kurtulabilmemiz için kadınlar ve erkekler olarak yörüngemize girmemiz gerekmektedir. Yörüngemiz de yüce dinimiz İslâmiyet’tir. Ondan hiç kötülük gelmemiş, hep iyilik, rahmet, bereket, huzur ve afiyet gelmiştir. Keşke ona uysak, onunla barışsak da gerçek huzuru bulsak, cennete kavuşsak.

DUA

Nikâh yoluyla hayatını birleştiren eşler, hem kendilerini ve hem de doğacak çocuklarını şeytanın çarpmasından ve şerrinden korumak istiyorlarsa zifaftan önce bismillah demeli ve şu duayı asla ihmal etmemelidirler: “Bismillâhi Allahümme cennibnâ-ş-şeytâne ve cennibi-ş-şeytâne mâ razaktenâ= Allahım! Bizi ve bize nasıp edeceğin çocuklarımızı şeytanın çarpmasından koru.” Bu duayı yapanlar hem kendilerini ve hem de çocuklarını şeytanın zararından korumuş olurlar.

Kur’an’ın öğrettiği şu dualara ise hepimizin her an ihtiyacı var. Yüce Allah bize, kendisinden neyi nasıl isteyeceğimizi öğretiyor:

Ey bizim Rabbimiz! Bize eşlerimizden, ve çocuklarımızdan gözümüzün aydınlığı olacak insanlar nasip eyle. Bizi, müttekilere imam eyle!

Ey benim Rabbim! Beni ve çocuklarımı dosdoğru namazını kılanlardan eyle. Ey bizim Rabbimiz! Beni, anamı-babamı ve bütün mü’minleri hesap gününde bağışla.”

Vehbi Karakaş / Risale Haber