Etiket arşivi: abdullah yeğin

Bediüzzaman Talebelerinden Risale-i Nur Teşekkürü

TEBRİK TEŞEKKÜR
 
Kur’an-ı Hakim hakiki ilimlere havi bir kitab-ı mukaddestir ve bütün asırlarda insanların umum tabakalarına hitap eden ezeli bir hutbedir. 
 
Risale-i Nur ise; Kur’an-ı Mu’cizül beyanın bu asırda yüksek ve parlak bir tefsiridir. 
 
Bütün insanlığa mal olan iman ve Kur’an hizmetini tesis ve temin ile imani, ahlaki ve edebi değerlerimizi yaşatmaya vesile olan Risale-i Nurların, asliyetini muhafaza edip neşriyatına kanuni hüviyet kazandırarak; milletimizin, memleketimizin ve bütün insanlığın takdirine mazhar olan, başta…
 
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN’ı, Sayın Başbakanımız Prof. Dr. Ahmet DAVUTOĞLU’nu Bakanlar Kurulunun Değerli Üyelerini, 
 
Bunlarla beraber bütün hayırlı hizmetlerde emeği geçen kurum, kuruluş ve şahısları tebrik eder, teşekkürlerimizi arz ederiz. 
 
Üstadımız Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretlerinin talebelerinden Abdullah Yeğin, Hüsnü Bayram, Said Özdemir 
Kaynak: RisaleHaber
risale_ilan tebrik tesekkur-abiler

Said Nursi Hükümete Tavsiyede Bulundu, Müdahale Etmedi!

Bediüzzaman Said-i Nursi’nin talebeleri Abdullah Yeğin, Mehmet Fırıncı ve Abdülkadir Badıllı, gündeme ilişkin konularda önemli açıklamalarda bulundu.
 
Bediüzzaman Said-i Nursi’nin talebelerinden Abdullah Yeğin, “Hükümete muhalefet edenler haksızdır. O iş, ecnebilerin, daha ziyade İslami birlik, beraberliği istemeyenlerin zoruyla oluyor. Bunu istemeyenler hakiki Müslüman değildir, menfaatçidir” dedi. 
 
Bediüzzaman Said-i Nursi’nin talebeleri Abdullah Yeğin, Mehmet Fırıncı ve Abdülkadir Badıllı, AA muhabirinin gündeme ilişkin sorularını cevapladı. 
 
Abdullah Yeğin, “Risale-i Nur’a iyi sarılmanın Türkiye’nin geleceğini garanti altına alabileceğini” söyledi. 
 
Hükümetin dine sarılmasına çok iyi baktıklarını, hükümete dua ettiklerini belirten Yeğin, hükümetin icraatları sayesinde İslam aleminde de Türkiye’nin sevilmeye başladığını anlattı.
 
Nereye gitsek ‘Türkiyeli’ dediğimiz zaman bırakmak istemiyorlar” diyen Yeğin, Türkiye’nin her tarafında Kur’an kursu açılması, hükümetin dine ehemmiyet vermesi, Kur’an kursları açmasının herkesin hoşuna gittiğini kaydetti.
 
Bunların aleyhinde bulunmanın, milletin aleyhinde bulunmak anlamına geleceğini vurgulayan Yeğin, şöyle devam etti: 
 
Millet ne ile tatmin olacak? İslamiyet’ten başta dünyada ve ahirette bizi tatmin edecek ne var? Bir insan 5 vakit namazını kılar ve doğruluktan ayrılmazsa dünyada bütün çalışmaları ibadet sayılıyor. Böyle bir dini terk edemeyiz ve böyle bir dine kıymet vermemiz hükümetçe de milletçe de şart. Bir insan ebedi hayatını kazanamazsa bu dünyada padişah olsun fanidir, muvakkattir. Bu dünya mühim değil, esas ahiret mühimdir. Kur’an-ı Kerim’de 1000 ayet hep ahiretten bahsediyor. ‘Bizi millet yapan, İslamiyet’tir. Akıl, kuran ve imandır’ diyor. İslam’a çok sarılmamız lazım. Bundan vazgeçilmez. Menderes beyanat verdi. ‘Bu millet Müslüman’dır ve Müslüman kalacaktır. İslamiyet’in bütün icapları yerine getirilecektir.’ Üstadımız şunu söylüyor; ‘Avrupa ve ABD’de komünizm, dinsizlik var madem ki, anarşi var, anarşiden kurtulmanın tek çaresi İslamiyet’e sarılmaktır.’ İslamiyet’e sarılmazsak dünyamız da ahiretimiz de perişan olur. Milleti iman bakımından uyandırmak lazım, menfaat için değil, Allah rızası için çalışmak lazım.
 
Bediüzzaman Said-i Nursi’nin, Demokrat Parti’ye destek verdiğini, “Halk Partisi iktidara gelirse, dinsizlik hakim olur” dediğini anlatan Yeğin, Bediüzzaman’ın bir yazısından şu bölümü okudu: 
 
Demokratlar düşse Halk Partisi veya Millet Partisi iktidara gelecek. Halk Partisi iktidara gelecek olursa komünist kuvveti aynı partinin altında bu vatana hakim olacaktır. Halbuki bir Müslüman katiyen komünist olamaz. Müslümanlık ona kafi gelmediyse anarşist olur. Bunun için vatanımıza dehşetli bir tehlike teşkil eden bu partinin iktidara gelmemesi için demokratları, Kur’an, vatan ve İslamiyet namına muhafazaya çalışıyorum.” 
 
Bir soru üzerine Yeğin, “Hükümete muhalefet edenler haksızdır. O iş, ecnebilerin, daha ziyade İslami birlik beraberliği istemeyenlerin zoruyla oluyor. Bunu istemeyenler hakiki Müslüman değildir, menfaatçidir” dedi. 
 
Yeğin, hatasız bir hükümetin olamayacağını vurgulayarak, “Mutlaka bazı hataları olur. Ama ekseriyeti iyiyse İslamiyet’e hadim ise desteklememiz lazım. Müslüman Müslüman’ın aleyhinde olmamalı” dedi.
 
“Bu arkadaşlar katiyen bu işten vazgeçsin”
 
Nursi’nin diğer talebesi Mehmet Fırıncı, Bediüzzaman’ın devlet ricaline daima tavsiyelerde bulunduğunu dile getirerek, “Üstad, ‘Siz oradan kalkın ben oraya oturayım, bunu yapayım’ katiyen dememiş. Daima tavsiyede bulunmuş. ‘Siz orada oturun, bunları böyle güzel yapın’ demiştir. Yardımcı olmak tarzında… İslam ulemasının da bütün hepsi, hatta İmam-ı Azam hazretleri devlette vazifeyi kabul etmemek için hapiste ölmüş” diye konuştu.
 
İslam hizmetleriyle meşgul olanların gayeleri ve çalışmalarının Allah rızası için, insanların imanına hizmet etmek olduğunu kaydeden Fırıncı, şunları söyledi: 
 
Herhangi dünyevi bir koltuk elde edeyim, şu olsun, bu olsun katiyen düşünülmez. Düşünülürse bu din hizmeti olmaz. Hz. Üstad’tan aldığımız ders budur. Böyle bir şeye alet etmek çok yanlış olur. Böyle bir tasavvurda ve teşebbüste bulunan kardeşler varsa bundan vazgeçsinler. Üstadımız bazı fıkhi meseleleri sorarlar. Mesela, Manisa’dan bir arazi meselesi. ‘Oranın müftüsüne sorun’ diyor. Risale-i Nur’un Diyanet’in neşretmesini istemesinin nedeni de Diyanet’in elinde Risale-i Nur gibi bir hakikatler manzumesi olsun ve bütün dünyaya onunla hakkaniyetini ibraz etsin.”
 
Hükümete muhalefet etmek için bir izah bulamadığını anlatan Fırıncı, “Durup dururken bir Müslüman böyle bir idareye karşı nasıl böyle tavır içine girebilir? Bunun manasını bulamıyoruz. Bu arkadaşlar katiyen bu işten vazgeçsin. Ben artık o gazeteleri, televizyonları bir dakika bile takip etmiyorum. Biz de töhmet altında kaldık. Bu töhmetten bizim de kurtulmamız lazım. Biz böyle bir şeyi kabul etmiyoruz. Hizmetimize devam ediyoruz. 60-70 sene evvel nasıl başladıysak aynen öyle devam  ediyoruz. Onlar bu yanlışlıktan vazgeçsin” şeklinde konuştu.  
 
“Vatandaşlar oy kullanmalı”
 
Nursi’nin talebelerinden Abdulkadir Badıllı ise Bediüzzaman’ın “siyasetsizlikten” maksadının “tarafgirlik yapmamak“, “bütün bütün kendini bir partiye endekslememek” olduğunu vurguladı. 
 
Vatandaşların oy kullanması gerektiğini dile getiren Badıllı, şu bilgileri verdi: 
 
“Üstad, 1957 seçiminde ekim ayında gidiyor sandık başına ‘Benim oyumun bir kıymeti var’ deyip açıkça demokratlara veriyor. Onun için bu siyaset değil, Türkiye’ye olan borcunu eda ediyor. Siyasetsizlik, hiç sandık başına gitmemek değil. Türkiye’de bir Kürtçülük, bir de Türkçülük adına bir parti kurulmuş. Bu Türkçülük adına kurulan parti, Kürtçülüğü doğurdu maalesef. Böyle olmaması lazım. BDP’liler geldi, ‘Biz sizinle görüşmek istiyoruz.’ Dedim ki, ‘Bakınız, ben oyumu Kürt’e Arap’a vermiyorum, ben oyumu Türkiye’ye ve Urfa’ya veriyorum.’ Bunun dışında bütün nur talebeleri böyle dedi. ‘Şu daha güçlü’ diye oy vermiyoruz. Üstadımız Ankara’daki son dersinde ‘Bir parti az müsaadekarsa ona zararınız dokunmasın. Faydanız dokunsun. Eskiden CHP’nin yaptığı bütün fena suçlarını yüzde 5’ine veriyorum. Diğerleri sadece tabiidir, ona kaptırmışlardır. Başta olan partinin az faydası ya da az bir zararı dokunuyorsa biz buna karşı gelmeyelim.’ Nur talebelerinin oyu, fikri, siyaseti de budur.
 
Bugünkü parti ve Başbakan düşse ne olacak. Üstad’ın dediği gibi CHP gelecek. CHP geldi mi o dindarların işine gelir mi? Bir insanın günahı ile hayrı ayrı ayrı kefelere konur. Örneğin, Osmanlı padişahlarından biri oğlunu öldürmüş ama bunun yanında 100 cami, 100 medrese yapmış, binlerce alim yetiştirmiş. Bu hayırla o hayrı yan yana koyduğumuzda elbette hayırlarını tercih edeceğiz. Hükümetin bazı kusurları olabilir ama bu kusurlar onun yaptıkları iyiliklerin yanında sıfır kalır.” 
 
“Kürdi’yi kendisi silip Nursi yapmış”
 
Badıllı, Risale-i Nur kitaplarındaki “Kürt” kelimesinin silinmesi iddiaları üzerine, bunun cehaletten söylendiğini ifade etti. Badıllı şöyle konuştu: 
 
“Bende Münazarat Risalesi var. Berlin’de yaşayan Abdülmuhsin Alev isimli bir kişiden Divan-ı Harb-i Örfi, Divan-i Said-i Kurdi kitaplarını aldık. Üstad kendi kalemiyle ne kadar ‘Kürdi’ varsa hepsini silmiş ‘Nursi’ yapmış. Kürdistan’ı silmiş Vilayet-i Şarkiye yapmış. Bir yerde değil belki on, yüz yerde yapmış. Bu fikirde olanlara bunu gösteriyorum. Üstadı seviyorsanız bu budur, ama kendi kafanıza hareket ediyorsanız, siz bilirsiniz. Üstadımız dışında hiç kimsenin haddi yoktur ki Risale-i Nur’u değiştirsin. Maalesef bu cemaat dedikleri, bu Amerikalı, onun dışında kimse bu işi yapmıyor. Ya Üstad emretmiş talebeleri yapmış ya da Üstad kendi kalemiyle yapmış. Ben de ispatı var. Herkese ilan ediyorum, gelsinler baksınlar.”
 
AA

Bediüzzaman’ın 5 Talebesinden Ortak Açıklama

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin talebeleri Abdullah Yeğin, Hüsnü Bayramoğlu, Salih Özcan, Mehmet Fırıncı, Abdülkadir Badıllı ağabeyler son günlerdeki tartışmalar üzerine kamuoyuna ortak açıklamada bulundular.

“İman hizmetinin töhmet altında” kaldığının belirtildiği açıklamada, Risale-i Nur talebelerinin siyasete bakışına dair metinler yer aldı.

Açıklamada şöyle denildi:

Risale-i Nur Külliyatının müellifi ve Risale-i Nur hizmetinin müessisi Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin hizmetinde bulunmuş ve bu Kur’ân ve iman hizmetinin esaslarını bizzat ondan ders almış talebeleri olarak, aşağıdaki hususları muhterem kamuoyuna duyurmak ihtiyacını hissetmiş bulunuyoruz:

1. Risale-i Nur’un hizmet esasları içinde Bediüzzaman Hazretlerinin en fazla üzerinde durduğu ve büyük bir hassasiyetle riayet etmeyi bize ve bütün Nur talebelerine ders verdiği husus, bu hizmetin sadece ve sadece iman hizmetinden ibaret olduğudur. Pek çok mektuplarda tekrar tekrar zikredilen bu husus, bir Emirdağ mektubunda da şu şekilde ifade edilmiştir:

“Risale-i Nur hiçbir şeye âlet olamadığını ve rızâ-yı İlâhiyeden başka hiçbir maksada vesile olamadığını ve doğrudan doğruya herşeyden evvel iman hakikatlerini ders vermek ve biçare zayıfların ve şüpheye düşenlerin imanlarını kurtarmak olduğunu elbette sizin gibi Nur’un has şakirtleri biliyorlar.”

Bu hakikat muvacehesinde kamuoyuna şunu arz etmek isteriz ki, insanlara hiçbir tarafgirlik gözetmeksizin ve hiçbir menfaat gütmeksizin Risale-i Nur’la iman hizmeti vermek ve muhtaç olanların imanlarını her türlü tehlike, vehim, vesvese ve şüphelerden korumaya çalışmak ve bu hizmetin mukabilinde ne maddî, ne de manevî hiçbir karşılık beklememek, Risale-i Nur mesleğinin olmazsa olmaz esasıdır. Bu esas feda edildiğinde, ortada Risale-i Nur hizmeti de kalmaz.

2. Risale-i Nur hizmetinin gaye ve mahiyeti münhasıran iman hizmetinden ibaret olduğundan, onun dışındaki faaliyetler tarafgirlik mânâsına gelebilecek her türlü davranıştan şiddetle kaçınmak gerekeceği izahtan vareste olmakla beraber, Üstadımız bu hususu müteaddit mektup ve müdafaalarında tekrar tekrar hatırlatmıştır. Bu mektuplardan birinde, “İman dersi için gelenlere tarafgirlik nazarıyla bakılmaz. Dost, düşman derste fark etmez. Halbuki siyaset tarafgirliği bu mânâyı zedeler, ihlâs kırılır. Onun içindir ki, Nurcular emsalsiz işkencelere ve sıkıntılara tahammül edip Nur’u – Risale-i Nur’u – hiç bir şeye âlet etmediler, siyaset topuzuna el atmadılar” denmektedir.

İman hizmetinde bulunanların hariç cereyanlardan niçin uzak durmaları gerektiği, Bediüzzaman Hazretleri’nin şu ifadelerinde de çok net bir şekilde açıklanmıştır:

“Risale-i Nur şakirdlerinin, mümkün olduğu kadar, siyasete ve idare işine ve hükûmetin icraatına karışmamak bir düstur-u esasîleridir. Çünki hâlisane hizmet-i Kur’aniye, onlara her şeye bedel kâfi geliyor. Hem şimdi hükmeden öyle kuvvetli cereyanlar içinde siyasete girenlerden hiçbir kimse, istiklaliyetini ve ihlâsını muhafaza edemez. Herhalde bir cereyan onun hareketini kendi hesabına alacak, dünyevî maksadına âlet edecek, o hizmetin kudsiyetini bozacak… Hem dünya için dinini bırakan veya âlet edenlerin nazarlarında, Kur’anın hiçbir şeye âlet olmayan kudsî hakikatleri bir propaganda-i siyasette âlet olmuş tevehhüm edilecek. Hem milletin her tabakası, muvafıkı ve muhalifi, memuru ve âmisinin o hakikatlarda hisseleri var ve onlara muhtaçtırlar. Risale-i Nur şakirdleri, tam bîtarafane kalmak için siyaseti ve maddî mübarezeyi tam bırakmak ve hiç karışmamak lâzım gelmiş.”

Siyaset yoluyla vatana, millete, İslâmiyete hizmet de elbette ki ihmal edilecek bir mesele değildir. Ancak herkese eşit şekilde hizmet sunması gereken bir iman cereyanının mahiyeti, siyaset yoluyla hizmetten bütün bütün farklıdır. Onun içindir ki, cemaat adına siyasî faaliyette bulunmak, siyasî partilerle pazarlıklar içine girmek, devlet içinde kadrolaşmak, iktidara ortak olmaya çalışmak gibi faaliyetlerin tamamı Risale-i Nur’un iman ve Kur’ân hizmetiyle tam bir tezat teşkil etmektedir. Risale-i Nur talebeleri böyle faaliyetlerde bulunmayı Üstadlarından miras aldıkları kudsî hizmetin kudsiyetini bozmak olarak görürler ve bundan şiddetle kaçınırlar. Aynı şekilde, milletin reyiyle iş başına gelen meşrû iktidarı muhafaza etmek ve memlekette asayişi ihlâl etme istidadı taşıyan hareketlerden şiddetle kaçınmak da Risale-i Nur talebelerinin Üstadlarından ders aldığı en mühim esaslar ve düsturlardır; ancak onlar bunu hiçbir zaman bir menfaate âlet etmezler, bir tarafgirlik haline getirmezler.

Nitekim Umum Nur talebelerine Üstad Bediüzzaman’ın vefatından önce vermiş olduğu en son derste:

“Aziz kardeşlerim, bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfî hareket değildir. Rıza-yı İlâhîye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmaktır, vazife-i İlâhiyeye karışmamaktır. Bizler âsâyişi muhafazayı netice veren müsbet İmân hizmeti içinde herbir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz” denilerek, asıl yapmaları gereken şey ifade edilmiştir.

3. İman hizmetinin mahiyeti kadar metodları da menfi siyasetin icabı telâkki edilen âdet ve uygulamalardan uzaktır. İmanın esası olan doğruluk, iman hizmetinin de en mühim esasıdır; yalan, iftira, iki yüzlülük, hile gibi fiil ve metodlar hiçbir zaman iman hizmetine yanaşamaz. Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri, yol, sıdk ve doğruluk üzere olmaktır, der:

Sual: Herşeyden evvel bize lâzım olan nedir?

Cevap: Doğruluk.

Sual: Daha?

Cevap: Yalan söylememek.

Sual: Sonra?

Cevap: Sıdk, ihlâs, sadâkat, sebat, tesanüd.

Sual: Yalnız…

Cevap: Evet…

Sual: Neden?

Cevap: Küfrün mahiyeti yalandır. İmanın mahiyeti sıdktır. Şu burhan kâfi değil midir ki, hayatımızın bekası, imanın ve sıdkın ve tesanüdün devamıyladır?

Bir müdafaasında da “Sair dünyevî ve siyasî ve entrikalı cemiyet ve komitelerle münasebetimiz yoktur ve tenezzül etmeyiz” demek suretiyle, Risale-i Nur hizmeti ile diğer faaliyetler arasındaki bu temel metod farkını ayrıca teyid ve tasrih etmiştir.

4. Siyasî tarafgirliğin en dehşetli neticesini, Bediüzzaman Hazretleri bir hatırasında şöyle anlatır:

“İslâmiyetin hayat-ı içtimaiyeye dair bir kanun-u esasîsi dahi, bu hadis-i şerifin, “(Mü’minin mü’mine bağlılığı, parçaları birbirini sımsıkı tutan bir bina gibidir)” hakikatidir. Yani, hariçteki düşmanların tecavüzlerine karşı, dahildeki adâveti unutmak ve tam tesanüd etmektir. Hattâ en bedevî tâifeler dahi bu kanun-u esasînin menfaatini anlamışlar ki, hariçte bir düşman çıktığı vakit, o taife birbirinin babasını, kardeşini öldürdükleri halde, o dahildeki düşmanlığı unutup, hariçteki düşman def oluncaya kadar tesanüd ettikleri halde; binler teessüflerle deriz ki, benlikten, hodfuruşluktan, gururdan ve gaddar siyasetten gelen dahildeki tarafgirane fikriyle, kendi tarafına şeytan yardım etse rahmet okutacak, muhalifine melek yardım etse lânet edecek gibi hâdisâtlar görünüyor. Hattâ, bir sâlih âlim, fikr-i siyasîsine muhalif bir büyük sâlih âlimi tekfir derecesinde gıybet ettiği; ve İslâmiyet aleyhinde bir zındığı, onun fikrine uygun ve taraftar olduğu için hararetle senâ ettiğini gördüm. Ve şeytandan kaçar gibi, otuz beş seneden beri siyaseti terk ettim.”

İşte bu sebepten, tıpkı Bediüzzaman Said Nursî gibi, onun talebeleri de siyasî tarafgirliklerden uzak durmakta ve bu iman ve Kur’ân hizmetine hiçbir siyasî tarafgirlik gölgesi düşmemesi için azamî itina göstermektedirler.

5. Biz Risale-i Nur talebeleri, hizmetimizin prensiplerini kaynağı Kur’an ve Hadisten ibaret olan Risale-i Nur’dan ve onun müellifi olan Bediüzzaman Said Nursî’den alırız. Mevkii, maddî veya manevî makamı, şöhreti, ünvanı ne olursa olsun, hiç kimsenin indî tevilleri Risale-i Nur talebeleri için bir ölçü teşkil etmez. Risale-i Nur memleketimizin ve dünyanın en buhranlı dönemlerinden geçerek bugünkü muzaffer konumuna ulaşmışsa, Bediüzzaman Hazretlerinin büyük bir hassasiyetle muhafazasına çalıştığı “hizmet düsturları” sayesinde bu mümkün olabilmiştir. Yoksa, zamanın ve zeminin şartlarına göre hizmet tarzında birtakım değişiklik ve ayarlamalar yapılsaydı, şimdi Risale-i Nur hizmeti diye bir şey kalmazdı.

6. Son zamanlarda cereyan eden ve hepimizi üzen bazı gelişmeler, siyasî mahiyet taşıyan ve Nur’un safî hizmet telâkkisinden çok uzak düşen bazı hareketlerin Risale-i Nur ile karıştırılmasını ve bu menfî hareketler sebebiyle bu iman hizmetinin töhmet altında kalmasını netice verdiğinden, biz Risale-i Nur talebelerinin böyle hareket ve faaliyetlerle hiçbir surette alâkamızın bulunmadığını ve bu tür sakat anlayışların asla Risale-i Nur’dan kaynaklanmadığını açıklamak zorunda kalmış bulunuyoruz.

Aziz milletimize saygı ile duyurulur.

ABDULLAH YEĞİN, HÜSNÜ BAYRAMOĞLU, SALİH ÖZCAN, MEHMET FIRINCI, ABDÜLKADİR BADILLI

Haber7

Risale-i Nur tercümanları Bursa’da buluştu

Bediüzzaman Said Nursi tarafından telif edilen Kur’an-ı Kerim tefsiri Risale-i Nur Külliyatı’nı dünyanın çeşitli dillerine çeviren mütercimlerin toplantısı Bursa’da yapılıyor.

Toplantıya Bediüzzaman Hazretlerinin talebelerinden Abdullah Yeğin ve Hüsnü Bayram ağabeyler de katıldı.

Konuyla ilgili Risale Haber’e konuşan Ruba Vakfı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Nurettin Kıray, Türkiye’de ve yurt dışında faaliyet gösteren 200’ye yakın STK’nın ortaklaşa düzenlediği “Uluslararası Risale-i Nur Mütercimleri Toplantısı”na Emir Sultan Eğitim ve Yardımlaşma Vakfı’nın ev sahipliğini yaptığını söyledi.

Kıray, toplantının amacını şöyle açıkladı: “İngilizce, Almanca ve Arapça külliyatın tercümeleri tamamlandı. Bugüne kadar münferit çalışmalar yapılıyordu. Yabancı ülkelere gidenler Risaleleri o ülkenin dillerine tercüme etmeye çalılıyordu. Çalışmalar sırasında bazı problemler olabiliyor. O zaman da çözüm arayışına giriyorlar. Biz de bu işlerle ilgilenenlerin tanışmalarını, tecrübelerini birbirleriyle paylaşılmasını istedik. Geçen seneki toplantıdıan sonra çok önemli sonuçlarını gördük.”

Yaklaşık 40 ülkeden temsilcinin geldiğini ifade eden Kıray, “Bir kısmı mütercim, bir kısmı editör. İngilizce, Almanca, Arapça ve İspanyolca gibi ana dillerden yerel dillere kadar her dilde Risale-i Nur’u insanlara ulaştırmak istiyoruz. Bu toplantıya katılanlar pozitif bir motivasyonla gittikleri yerlerde dört elle tercümelere sarılıyorlar” dedi.

Risale Haber