Etiket arşivi: Hüsnü Bayram

Üstadın talebelerinden sadeleştirme tepkisi

Risale-i Nur’un sadeleştirilmesi çalışmaları Bediüzzaman Said Nursi’nin talebeleri tarafından tepkiyle karşılandı.

Bediüzzaman’ın hayatta olan 8 talebesinin yaptığı açıklamada eserlerin bu şekilde yayınlanması “tahrifat” olarak nitelendi.

Açıklama, Risale-i Nur Külliyatından “Lem’alar” adlı eserin … Yayınları tarafından “sadeleştirilerek” yayınlanması üzerine kaleme alındı.

Bediüzzaman Said Nursî’nin talebelerinden Mustafa Sungur, Abdullah Yeğin, Ahmet Aytimur, Said Özdemir, Salih Özcan, Hüsnü Bayram, Abdülkadir Badıllı ve Mehmet Fırıncı tarafından imzalanan bildiride, bu durum, eserin “üslûbuna müdahale” olarak nitelendirilirdi.

Bediüzzaman’ın hayatta olan talebeleri tarafından yayınlanan bildiri aynen şöyle:

Risale-i Nur’un sadeleştirilmesi adı altında girişilen tahrifat teşebbüslerinin son olarak “sadeleştirilmiş Lem’alar” şeklinde almış olduğu merhaleler üzerine, Risale-i Nur Müellifi Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin talebeleri olarak aşağıdaki hususları umumî efkâra duyurmayı vazife biliyoruz:

1.Aziz Üstadımız hayatta iken de Risale-i Nur’un dili üzerinde bazı tasarruflar yapılması istikametinde teklif ve teşebbüsler olmuş; fakat Üstadımız Risalelerin lisanıyla oynamaya ve onu değiştirmeye hiçbir surette izin vermemiş, bu tür teklif ve teşebbüsleri kat’î bir surette reddetmiştir. Bu husus bütün Nur talebeleri tarafından gayet iyi bilinen bir hakikattir. Daha evvelki açıklamalarımızda bu hususla alâkalı olarak kâfi miktarda misal zikrettiğimizden, geçmiş beyanlarımızla iktifa ediyoruz. Arzu edenler, bu hususta, 1990 yılında neşrettiğimiz uzun mektuba müracaat edebilirler.

2. Bizzat Üstad Hazretlerinin dersinde ve hizmetinde bulunan, onun tarafından neşriyat hizmetleriyle vazifelendirilen ve kendisinin dâr-ı bekaya irtihalinden sonra da Nur’un her türlü hizmetinin mes’uliyetini bizzat Üstadın vasiyetiyle üstlenmiş bulunan talebeleri olarak bizler de, aramızda hiçbir ihtilâf olmaksızın, tam bir ittifak ve icmâ’ ile, Üstadımızın bu husustaki hassasiyetine her ne pahasına olursa olsun riayet edilmesi gerektiğine inanıyor ve bu husustaki azmimizi ifade ediyoruz.

3.Herhangi bir edip veya sanatkârın sıradan bir eseri üzerinde dahi sahibinin rızası hilâfına tasarrufta bulunmak en büyük bir saygısızlık telâkki edilirken, insanlık âlemine Risale-i Nur Külliyatı gibi, ihtivâ ettiği hakikatler kadar fevkalâde üslûbuyla da mümtaz bir eseri armağan etmiş bulunan Bediüzzaman Hazretleri gibi bir müfessir, müceddid ve mütefekkirin eserleri üzerinde kalem oynatmak ne mânâya gelir, kıyas edilsin!

4.Şimdiye kadar sadeleştirme adı altında yapılan teşebbüslerin nasıl netice verdiği meydandadır. Bunun en son nümunesinde ise, sadece kelimeleri değiştirilmekle kalmamış, bir de Üstadın cümlelerine, ifade ve üslûbuna da müdahale edilmiş ve bunun neticesinde, ortaya, ruhu çekilmiş bir ceset mesabesinde, donuk, cansız, zevksiz bir metin çıkmıştır. Mehmed Akif gibi büyük bir edip ve şaire “Victor Hugo’lar, Shakespeare’ler onun ancak talebesi olabilir” dedirten Bediüzzaman gibi bir zâtın metinleri üzerinde böyle fütursuzca kalem oynatan kimselerin bu densizliklerini hayret ve ibretle seyrediyor ve bu cür’eti nereden ve kimlerden aldıklarını merak ediyoruz.

5.Bu çeşit teşebbüslere bahane teşkil eden “Risale-i Nur’ların anlaşılmadığı” iddiasını kabul etmek de mümkün değildir. Eğer bu iddia doğru olsaydı, Risale-i Nur’lar, telifinden bu yana bir asra yakın bir zaman geçmiş olmasına rağmen, hâlâ bu kadar çok satılmaya ve milyonlarca insan tarafından tekrar tekrar okunmaya devam etmezdi. Halbuki bugün kimi yetkili, kimi de yetkisiz olarak en az bir düzine yayınevi Risale-i Nur’ları neşretmeye devam etmektedir. Dünyada başka hiçbir eserin mazhar olmadığı böyle bir rağbete Risale-i Nur’u eriştiren şey, onun anlaşılmaz oluşu mudur?

6.Risale-i Nur’un diline en uzak zannedilen gençlik arasında ise, bu eserlere karşı iştiyak her geçen gün artmakta, yurdun dört bir tarafında orta öğrenim ve üniversite gençlerinden niceleri kendilerini Nurların kucağına atmaktadırlar. Onlar bir yandan Risale-i Nur’u daha iyi anlamak için onun harikulâde lisanına vâkıf olmaya çalışırken, bir yandan da Risaleleri tercümelerinden tanıyan başka milletlere mensup insanlardan birçoğu, bu eserleri orijinal diliyle okumak için Türkçe öğrenmektedir.

7.Bugün konuşulan dil ile Risale-i Nur’un dili arasında bir mesafe olduğu muhakkaktır. Ancak buna sebep Risale-i Nur’un dilinin ağırlığı olmadığı gibi, bunun çaresi de Risale-i Nur’u bugün konuşulan dilin seviyesine indirmek değildir. Çünkü Risale-i Nur, bir asra yakın zamandan beri vicdan-ı umumînin bozulmasına yol açacak derecede tahribata uğrayan şeâir-i İslâmiyeyi tamir etmek ve yeni yetişen nesillere unutturulan hakaik-ı İlâhiyeyi ve mukaddes kelimeleri tekrar bu milletin hafızasına yerleştirmekle vazifelidir ve bu vazifesini de kendisine has lisanı ile yerine getirmekte, ilim ve irfan hayatımızdan dışlanmış bulunan mefhumları tekrar milletimize kazandırmaya çalışmaktadır. Hangi suretle ve niyetle olursa olsun onun lisanıyla oynamanın, Risale-i Nur’u bu kudsî vazifesinden alıkoymaya teşebbüs mânâsına geleceğini, her vicdan sahibi takdir edecektir.

8.Bugün geldikleri yeri ve milletimizin gözünde eriştikleri mevkii Risale-i Nur’a borçlu olanlar, Hazret-i Bediüzzaman’ın hatırasına hürmet göstermek hususunda herkesten fazla hassasiyet sahibi olması icap eden kimselerdir. Muazzez Üstadımızın “Ben bile kalem karıştıramıyorum” dediği metinlere müdahale etmek veya ettirmek, kadirşinas insanların velînimetlerine karşı şükran borcunu ödemek için ihtiyar edecekleri bir yol olmasa gerektir. Böyle teşebbüslere tevessül eden, müsamaha gösteren, destek olan veya meyil duyan kimselerin, iç âlemlerinde derin bir muhasebeye girişerek Üstadımızın şu beyanları karşısında kendi nefislerini yoklamaları, herkesten evvel kendi menfaatlerine olacaktır:

Bir şey daha kaldı, en tehlikesi odur ki: İçinizde ve ahbabınızda, bu fakir kardeşinize karşı bir kıskançlık damarı bulunmak, en tehlikelidir. Sizlerde mühim ehl-i ilim de var. Ehl-i ilmin bir kısmında, bir enaniyet-i ilmiye bulunur. Kendi mütevazi de olsa, o cihette enaniyetlidir. Çabuk enaniyetini bırakmaz. Kalbi, aklı ne kadar yapışsa da; nefsi, o ilmî enaniyeti cihetinde imtiyaz ister, kendini satmak ister, hattâ yazılan risalelere karşı muaraza ister. Kalbi risaleleri sevdiği ve aklı istihsan ettiği ve yüksek bulduğu halde; nefsi ise, enaniyet-i ilmiyeden gelen kıskançlık cihetinde zımnî bir adavet besler gibi, Sözler’in kıymetlerinin tenzilini arzu eder, tâ ki kendi mahsulât-ı fikriyesi onlara yetişsin, onlar gibi satılsın.

9.Muazzez Üstadımızın hizmetinde bulunan talebeleri olarak şu hususun kat’iyetle bilinmesini istiyoruz ki, Risale-i Nur yağmalanacak sahipsiz bir mal değildir; bu eserleri hedef alan her türlü tahrifat teşebbüslerine karşı, biz, Üstadımız tarafımızdan omuzumuza yüklenmiş bulunan vazifeyi, kimsenin hatırına bakmadan ve zerre kadar tereddüt göstermeden yerine getireceğiz. Hangi niyetle olursa olsun böyle teşebbüslere tevessül edenler, bu hareketlerinin Risale-i Nur’a, Müellifine ve talebelerine karşı alenen ve fütursuzca meydan okumak mânâsına geldiğini idrak etmeli, böyle bir meydan okuyuşun nasıl bir âkıbeti dâvet edeceğini düşünmeli ve eğer insaf ve idrak sahibi iseler, derhal yanlışlarından dönerek tövbe etmelidirler.

Risale-i Nur Müellifi Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin hizmetinde bulunan talebeleri

Mustafa Sungur, Abdullah Yeğin, Ahmet Aytimur, Said Özdemir, Salih Özcan, Hüsnü Bayram, Abdülkadir Badıllı, Mehmet Fırıncı.

Abdurrahman Iraz / Risale Haber

Bediüzzaman’ın Talebeleri Filipinler’i ziyaret etti. (Filipinler Mektubu)

Üstadımızın Talebelerinin Filipinler Ziyaretleri

Necib ve Muazzez Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin mutlak vekili, hem varisi, hem evladı manevisi, hem Üstadımızın en yakınında bulunup hem şahsi, hem umumi hizmetlerini deruhte eden Hüsnü Bayram Abi ile Üstadımızın Neşirde Varisi ve İstanbul’da en çetin şartlar altında 70 senedir neşir hizmetinde yılmadan, yorulmadan, azami ihlas ve kanaat ve azami sadakat ile hizmetleri deruhte eden Ahmed Aytimur Abimiz Filipinlere geldiler. 

Evvela Malezya, sonra Endonezya ve akabinde Filipinlere gelen Ağabeyler her gittikleri yerde olduğu gibi burada da ehli hizmete şevk verdiler, nurlu hizmetlere vesile oldular.

Beş saatlik bir uçak seyahatından sonra Jakarta’dan Manilaya gelen Ağabeyler buradan Filipinlerin en güneyindeki Zamboanga şehrine geldiler. Akşam Zamboangada bir otelin konferans salonunda Nura Müştak Filipinli gençlerin iştirakiyle ders oldu. Ertesi sabah 25 Ocak tarihinde Sabah namazını müteakip Basilan Adasına geçildi. Bu adanın Valisi ElRaşid Sakkalahul tarafından karşılanan Abilerimiz Vilayette misafir edildiler, Hüsnü Abi burada İhlas Risalesini Valinin odasında okudu.

Bu Adada daha sonra Kuran Hıfz merkezindeki 120 yetim talebe ziyaret edildi. Burada 8. Meselenin Hülasası okundu. Daha sonra bu Adada Jubaira Said Tarafından hizmete verilen iki katlı büyük Medresetüzzehra Dersanesi ve okulu ziyaret edildi. Burada bizleri Adanın Müftüsü Hacı Osman Efendi hoşamedi etti.

Buralarda her gidilen yerde Üstadımızdan hatıralar dinliyor ve toplanan cemaatlerin sualleri cevaplandırılıyordu.

Basilan Adasından sonra Kuruan Karyesine geçildi. Burada Hacı Ape ve çocukları İdris ve Nurkisa Akosta tarafından vakfedilen bahçe üzerindeki 2 katlı ahşap Barla Dersanesi olarak tesmiye edilen hizmet mekanı Hüsnü ve Ahmet Abiler tarafından hizmete açıldı. (Bu dersane Çare Derneği tarafından inşa ve tefriş edilmiştir.)

Akabinde 10 saatlik bir seyahattan sonra İligan Dersanesine varıldı. Burada da gayretli ve yeni mühtedi genç üniversitelilerin iştirak ettiği bir ders oldu. Ertesi gün Marawide Risalei Nur Enstitü binası ziyaret edildi. Burada bulunan 3 dersane ziyaret edildi ve akşam umumi ders oldu. Ağabeylerimize 71 Üniversite ve 85,000 talebeye okutulacak olan Risalei Nur Müfredat programı takdim edildi, Ağabeyler dualar edip takdir ve tebrik ettiler. Marawi şehrinde hem Şerif Hanedanı hem Prof.Dr. Alonto ziyaret edildi. Burada Prof. Alonto “kanaatimce ittihadı islamın arefesindeyiz. Risale-i Nur ittihadı islamın hem vesilesi hem lideridir. Dolayısıyla Bediüzzaman hem bu asrın müceddidi ve hem de Halifesidir” diye buyurdu.

Cagayan’da ise en son gece umumi ders günü idi. 40 kadar talebe, 2 papaz ile Üniversite hocalarının iştirak ettiği ders hem çok şevkli hem nurlu idi. Papazların sualleri ve Kardeşlerin sualleri Agabeylerin açılmasına ve çok güzel neşeli bir havaya medar oldu.

Hülasa hem bizlerin ömrümüz boyunca unutamayacağımız, hem Filipin hizmetleri için çok müşevvik bir hafta geçirdik. Üstadımızında meslek ve meşrebine dair çok nurlu ve bize istikamet veren hatıratı dinledik.

Rabbimiz bu Ağabeylerden ve Onları yetiştiren Necib Üstadımızdan ebediyyen razı olsun.

Filipin Nur Talebeleri

www.NurNet.Org

 

Endonezya, Bediüzzaman’ın talebelerini ağırladı

Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu,

On bin kilometreden dünyanın en kalabalık nüfusunun yaşadığı Endonezya’dan binler selam. Üstad Bediüzzaman’ın halen hayatta olan bir kaç talebesi arasında olan Ahmet Aytimur ve Hüsnü Bayram ağabeylerin Endonezya’yı ziyaretleri münasebetiyle medar-ı şevk olan hizmetlerden bahsetmek istiyoruz. O yaşlı halleriyle buralara kadar gelmeleri bizlere kuvve-i maneviye oldu elhamdulillah.

19 Ocak perşembe günü akşamı ağabeyler Endonezya’ya geldiler. Derslerimize iştirak eden Türk kardeşlerle havaalanından abileri alıp dersaneye geldiğimizde Endonezyalı Profesör Andi Faisal hoca bizi karşıladı. Akşam yemeğinden sonra mezkur profesör Üstad ve risalelerle alakalı suallerini abilere tevcih etti.

Cuma günü kahvaltıdan sonra Güneydoğu Asya’nın en büyük camisi olan İstiklal Camiinde cuma namazını eda ettik. Namaz sonrası Endonezyalı Dr. Muhbib hoca ile beraber Endonezya Alimler Meclisi’ni ziyaret ettik. Bu meclis Endonezya’daki bütün islami cemaatlerin üye olduğu, dini konularda hükümete danışmanlık yapan ve fetva veren bir kurumdur. Kurumun dışişlerinden sorumlu alimi olan Muhyiddin Junaedi bizleri karşıladı. Türkiye’deki islami inkişafı takip ettiklerini memnuniyetle bizlere belirterek Risale-i Nurlar’dan haberdar olduğunu ifade etti.

Ahmet Aytimur ve Hüsnü Bayram abi de bir konuşma yaptılar. Risale-i Nurların ehemmiyetinden, bir iman davası olduğunu ifade ettiler. Risalelerin hangi zor şartlarda yazıldığını ve neşredildiğini izah edip Üstadın alem-i İslamın ittihadını isteyip onun için dua ettiğini aktardılar. Bir takım Arapça külliyat ve Endonezya lisanındaki tercümelerden ağabeyler hediye ettiler. Endonezyalı alimlerin risalelere sahip çıkması temmennisinde bulundular. Cuma akşam Türk kardeşlerle ders oldu.

Cumartesi günü ikindi namazından sonra Prof. Nabila Lubis ablanın daveti üzerine ağabeylerle kendisini ziyarete gittik. Hanımlar dersine istirak eden hanımların da hazır olduğu bu ziyarette Hüsnü Bayram abi hanım hizmetlerine sahip çıktığı için Nebile hocayı tebrik etti. Hanımların Üstad ve risalelerle alakalı suallerine Hüsnü Ağabey cevap verdi.

Cumartesi akşamı yatsı namazına muteakip Endonezyalı öğretim üyeleri ve üniversite talebelerinin iştirakiyle dersanemizde ders oldu. Yaklaşık 35 kişinin iştirak ettigi bu derste 33. Sözden Endonezya lisanında ders okundu. Ders sonrası cemaat ağabeylere soru sordular. Bir sualde “Türk halkının nazarında Said Nursi kimdir? Bir evliya midir?” diye soruldu. Diğer bir sualde “Risale-i Nurlarda egitim prensipleri nedir?” Ve “Ağabeylerin kaç sene Üstad hazretlerine hizmet ettikleri” soruldu. Agabeyler Üstadın kendisi için Hadim-ul Kur’an dedigini ifade ettikten sonra müceddid olduğundan bahsettiler. Sonrasında Risale-i Nurların hangi zor şartlar altında yazıldığını, Risale-i Nur hizmetindeki yaşamış oldukları hatıraları anlattıktan sonra derse son verildi.

Pazar günü öğleden sonra Türk kardeşlerle yapılan mutad Türkçe dersimiz yapıldı. 21. Söz ve 30. Lem’a’dan ders yapıldı. Çay esnasında derse iştirak eden kardeşlerimiz Ağabeylerden hatıralar dinlediler. Pazar günü akşamı Risale-i Nurları Endonezya lisanına tercüme eden Fevzi hocayı ziyarete gittik. Kendisinin evinin ön tarafında her Pazar akşamı sohbet oluyor. Bu sohbete iştirak ettik. Yaklaşık 50 kişinin iştirak ettigi bu sohbette Uhuvvet Risalesinden ders yapıldı. Ders sonrasi niye alem-i İslam’da tefrikalar oldugu ve bunun çözümünün ne oldugu soruldu. Bu suale ağabeyler cevap verdiler. Cemaatle yatsı namazı eda edildikten sonra mezkur sohbetten ayrıldık.

Ayrılık vakti gelmişti. Pazar gününün gecesi abileri Filipinler’e gitmek üzere havaalanından yolcu ettik. Ağabeylerin bu ziyareti buradaki cemaate şevk kaynağı oldu.

Endonezya Nur talebeleri