RNK Neşriyat olarak başvurulan fuarı İskeçe (Xanthi) UHUVVET Kültür ve Eğitim Derneği temsil etti. Fuardaki sergimizin en çekici kısmı İstanbul Hizmet Vakfı’nın Derneğimize getirip hediye ettikleri ve herkesin kalbine hitap eden o güzel Kur’anlardı. Daha sonra başta Yunanca’ya çevrilen ve diğer dillerle raflarımızı dolduran ve zihinleri nurlandıran Risale-i Nurlardı. Bir de “İşte size Anadolu’dan Edirne Lokumu!” diye ikram ettiğimiz ve tüm nefisleri standımıza celb eden o çok lezzetli lokumlar.
Tabii ki burasını yalnız bırakmayıp bizi ziyaret eden ve her türlü destekte bulunan İstanbul, Edirne, Bursa, Bulgaristan, Erzincan’dan kardeşlerin olması buradaki vazifelerin çok daha kolay olmasına vesile oldular. Ve de perdenin arkasında bulunan başta Ruba Vakfı, RNK Neşriyat, Sözler Neşriyat, Envar Neşriyat, Nesil Yayınları, Hizmet Vakfı tüm hazırlıkların temelini oluşturdular.
Ancak tüm bunların ötesinde en ilginç ziyaretçilerimizden biri bizi ilk gün ziyaret eden 60 yaş cıvarında olan Zoi (Hayat manasına gelir) teyze oldu. Bu teyzenin ana dili gibi Türkçe konuştuğunu duyunca merak ettik sorduk. Bu teyze de bize “evladım benim anacım ve babacım yıllar önce Yunanistan’a Barla diye bir köyden gelmişler, sen nerden bileceksin Barla’yı?” demez mi? Biz tabi neye uğradığımızı şaşırdık. Bizde teyzeye “peki teyzecim sen tüm bu kitapların senin köyün olan Barla da yazıldığını biliyormusun?” deyip ona Yunanca kısa tarihçeden yerini kitapta gösterince bizim gözler dolar, onun da gözleri iki çeşme misali akmaya başlar ve güçlükle sakinleşir…
Bir diğeri ise ilk gün bizimle tanışan ve ikinci gün bize bir kutu kurabiye ile gelen bir memur oldu. Hatta bize özellikle katkı maddesi olmayan ve müslümanların rahat yiyebileceği bir kurabiye olması için özellikle aradığını ve bulup bize getirdiğini söyledi.
Bunlar gibi daha bir çok örnekler ve ikramları görünce, tüm bunları ilk defa bir fuar macerasına girişen bizlerin işi olamayacağını ancak ve ancak Yüce Mevla’mızın inayeti ve ikramı olduğunu görüyor ve secdeye kapanmaktan başka şükür tarzı olmadığını anlıyoruz.
Bizler bu fuardan ders aldık ve anladık ki: Yunanistan da İslam bilinmiyor, Kur’an bilinmiyor, hakikatleri bilinmiyor. Az bilenler de sadece televizyonun anlattıkları çarpık bilgilere sahip. Bizim haşire inandığımızı, Hz. İsa’ya, İncil’e, Musa’ya, Tevrat’a inandığımızı duyup ta şaşıran o kadar çok kişi ile karşılaştık ki, biz dahi şaştık. Hatta bir Yunanlı dedi ki, “ee, bu durumda bizim ne farkımız kaldı ki?”
Fuarın sona ermesi bizlerin artık yepyeni bir yola başladığımızın işareti gibi idi. Yani, tercümelerin hızlanması ve bir an önce hakikatlerin herkese ulaşılabilmesi için gece gündüz çalışmamız gerktiğini anladık. Hatta bir kardeşimiz şunu itiraf etti: “Ben sekiz senedir ilk defa bu kadar şevklendim ve memleketimde hizmet etmem gerektiğini daha iyi anladım.”
Evet herşey bir dua ile başladı, ve herşey duanın devamıyla devam edebilir. Çünkü dualarımız, dualarınız olmasa neyin ehemmiyeti kalır ki?… vesselam….
Yunanistan adına, Yunanistandaki olan ve olacak olan Nur talebeleri adına, dualarınıza devamlı muhtaç…
Ayrıca fuarda çekilen fotoğrafların tamamına Ruba Vakfı’nın Facebook sayfasından ulaşabilirsiniz… Tıklayınız…
UHUVVET Kültür ve Eğitim Derneği / NurNet.Org