Murat tarafından yazılmış tüm yazılar

Mısır, Fas gibi yerlerdeki dahili karışıklıkların bu vatanda görülmemesi

Şimdi umum beşerde sulh-u umumî için, yani beşerin ifsad edilmemesi için çareler aranıyor, paktlar kuruluyor. Ve madem bu hükümet-i İslâmiye musalâhat-ı umumiye ve hükûmetin selâmeti için, Yugoslavya’ya, tâ İspanya’ya kadar onları okşayarak dostluk kurmaya çalışıyor.

İşte bunların çare-i yegânesinin bir delili olarak gösteriyoruz ki, tesis edilecek Şark Darülfünununun ilk müteşebbisinin bir ders kitabı olan ve ulûm-u müsbete ve fenniye ile ulûm-u imaniyeyi barıştıran ve bu otuz seneden beri bütün filozoflara meydan okuyan ve resmî ulemaya dokunduğu ve eski hükûmetle resmen mübareze ettiği halde bütün bunlar tarafından takdir ve tahsine mazhar olan ve mahkemelerde beraat kazanan Risâle-i Nur’un bu vatan ve millete temin ettiği âsâyiş ve emniyettir ki, İslâm memleketlerinde, hususan Fas’ta, Mısır ve Suriye ve İran gibi yerlerde vuku bulan dahilî karışıklıkların bu vatanda görülmemesidir.

Üstadımızın hastalığı münasebetiyle hizmetinde bulunan Nur talebeleri

Emirdağ Lâhikası, “Doğu Üniversitesi hakkında tahrifçi bir gazeteye cevaptır”dan bir bölüm.

***

Üstadımız diyor ki:
Yirmi sekiz sene zarfında hükûmetin resmî adamlarından bana rast gelenler, hep sıkıntı verdikleri halde, zabıtanın bana hiç sıkıntı vermediği gibi, bazı himayetkârâne vaziyeti göstermelerinin hikmetini şimdi izhar ediyorum ki: “Nur talebeleri ve Risâleleri, mânevî bir zabıta hükmünde âsâyiş ve emniyeti muhafazaya—hem kudsî bir şekilde—çalıştıkları ve herkesin kalbinde nasihatleriyle İmân cihetinde bir yasakçı bıraktıkları tahakkuk etmiş.”

Zabıta bunu mânen hissetmiş ki, bize her vakit dost göründü. Bunun sırrı budur ki:

Kur’ân’ın bir kanun-u esasîsiyle, yüzde doksan mâsuma zarar gelmemek için on câni yüzünden âsâyişi bozmaya çalışanları men ediyorlar. Birisinin günahıyla başkası mesul olamaz. Bu sırra binaen, şimdi âsâyişi bozmaya çalışan mânevî, dehşetli kuvvetler mevcut olduğu halde; Fransa, Mısır, Fas, İran gibi yerlerden daha ziyade bu mübarek memlekette çalışıldığı halde emniyet ve âsâyişi bozamadıklarının en büyük sebebi, 600 bin Nur nüshaları ve 500 bin Nur talebeleri zabıtaya bir mânevî kuvvet olarak o mânevî tahribata karşı dayandıklarını zabıta mânen hissetmişler ki, yirmi sekiz seneden beri resmî memurlara muhalif olarak Nurlara insafkârâne ve merhametkârâne vaziyet gösteriyorlar.

Hizmetindeki Nur Talebeleri (Emirdağ Lâhikası)

***

Birincisi: İslâmiyetin pek çok kanun-u esasîsinden birisi, “Velâ teziru vaziratun vizra uhra” (En’âm Sûresi: 6: 164) âyet-i kerîmesinin hakikatıdır ki, “Birisinin cinayetiyle başkaları, akraba ve dostları mesul olamaz.”

Halbuki, şimdiki siyaset-i hâzırada particilik taraftarlığıyla, bir câninin yüzünden pek çok mâsumların zararına rıza gösteriliyor. Bir câninin cinayeti yüzünden taraftarları veyahut akrabaları dahi şenî gıybetler ve tezyifler edilip, birtek cinayet yüz cinayete çevrildiğinden, gayet dehşetli bir kin ve adaveti damarlara dokundurup kin ve garaza ve mukabele-i bilmisile mecbur ediliyor. Bu ise, hayat-ı içtimaiyeyi tamamen zîr ü zeber eden bir zehirdir. Ve hariçteki düşmanların parmak karıştırmalarına tam bir zemin hazırlamaktır.

İran ve Mısır’daki hissedilen hadise ve buhranlar bu esastan ileri geldiği anlaşılıyor. Fakat onlar burası gibi değil; bize nisbeten pek hafif, yüzde bir nisbetindedir. Allah etmesin, bu hâl bizde olsa pek dehşetli olur. Bu tehlikeye karşı çare-i yegâne: Uhuvvet-i İslâmiyeyi ve esas İslâmiyet milliyetini o kuvvetin temel taşı yapıp, mâsumları himaye için, cânilerin cinayetlerini kendilerine münhasır bırakmak lâzımdır.

Emirdağ Lâhikası

 Editörün notu : Bu mektuplar 1940’lı yıllarda yazılmıştır.

Yamanaka Said Nursi çıkarması istedi

Japonya’nın Ankara Büyükelçiliği Müsteşarı Keisuke Yamanaka, Prof. Dr. Şerif Mardin’in kitabından tanıdığı Bediüzzaman’ın dünya çapında bir ilim adamı olduğunu ve görüşlerinin bütün dünyaya anlatılması gerektiğini söyledi.

İslâmla ilgili yanlış algıların ancak ve ancak cehaletten ileri gelebileceğini belirten Yamanaka, “Said Nursî’nin görüşlerinden ders alan insanlar doğru İslâmı insanlığa tanıtmalı” diye konuştu.

Japonya’nIn Ankara Büyükelçiliği Müsteşarı Keisuke Yamanaka ile TBMM Eğitim Komisyonu Eski Başkanı Nurettin Tokdemir, temsilcimiz Mehmet Kara’nın da iştirak ettiği ve Kaya Grup Yönetim Kurulu Başkanı iş adamı Ali İhsan Kaya’nın evsahipliğinde gerçekleşen yemekli toplantıda bir araya geldi. Kaya Grup’un Ankara’daki merkezinde gerçekleşen buluşmaya Yeni Asya Gazetesi Yönetim Kurulu Üyesi Ali Vapur ve seçkin bir heyet de katıldı. Aynı zamanda Togo Fahri Büyükelçiliği görevini de yürüten iş adamı Ali İhsan Kaya, gazeteden gelen heyeti ve Japon Büyükelçiliği Müsteşarı Keisuke Yamanaka’yı ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Yenen yemeğin ardından bu seçkin heyet arasında çeşitli konularda fikir alış verişinde bulunuldu. Özellikle Japon-Türk dostluğuna vurgu yapılan sohbette, küreselleşmenin Japon kültürüne etkileri, Japonya’nın ikinci dünya savaşından sonraki gelişimi ve demokrasi süreçleri hakkında Japon Büyükelçiliği Müsteşarı Keisuke Yamanaka bilgi verdi. Daha önce Yeni Asya temsilciliğinde düzenlenen bir seminerde konuşma yapmış olan Yamanaka, burada Bediüzzaman Said Nursi’ye olan hayranlığından bahsetmişti.

Yamanaka bu toplantıda da heyettekilere Bediüzzaman Said Nursî ve görüşleri hakkında çeşitli sorular yöneltti ve bilgi aldı. Said Nursî’yi, Prof. Dr. Şerif Mardin’in kitaplarından tanıdığını hatırlatan Yamanaka, Nursî’nin dünya çapında bir ilim adamı olduğunu ifade etti. Daha sonra sözü alan TBMM Eğitim Komisyonu Eski Başkanı Nurettin Tokdemir, bilhassa 11 Eylül sonrası dünya insanlarının kafasında oluşan “İslâm eşittir terör” algısının irdelenmesi gereken bir konu olduğunu belirterek, Bediüzzaman Said Nursî’nin cihad yaklaşımı ışığında bu yanlış algıya, Kur’ân’dan âyetler ve hadislerden örnekler vererek açıklık getirdi.

İslâm’ın “insan hayatına” verdiği önemi vurgulayan Tokdemir, Kur’ân-ı Kerim’deki, “Bir kişiyi öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir” mânâsındaki âyeti de hatırlatarak İslâm ile terör ve masumların öldürülmesi gibi olguların asla yanyana getirilemeyeceğini ifade etti. Bunun üzerine söz alan Japon müsteşar Yamanaka, kendisinin bu konuda aynı görüşte olduğunu belirterek, bu gibi yanlış algıların ancak ve ancak cehaletten ileri gelebileceğini söyledi.

Yamanaka ayrıca, Bediüzzaman Said Nursî’nin bu çağa uygun görüşlerinden ders alan insanların bu ve bunun gibi doğru İslâm’ın hakikatlerini dünyaya anlatması gerektiğini de sözlerine ekledi. Daha sonra Bediüzzaman’ın “içtihad kapısı açık mıdır?” sorusuna verdiği cevabı bilhassa merak ettiğini ifade eden Yamanaka, bu hususta da Yeni Asya Yönetim Kurulu üyesi Ali Vapur’dan detaylı bilgi aldı. Bu tür fikir teatilerinin Yeni Asya heyeti ile Japon büyükelçiliği arasında devam ettirilmesi gerektiği konusundaki temennilerle birlikte toplantı sona erdi.

www.haber7.com

Edirne’de Hanımlar Mevlid Gecesini İbadetle Geçirdi

Dün mevlid kandili ile birlikte hanımlar hizmetimize -daha önce evlerde devam eden- yeni yerimizde başlandı. 35-40’a yakın  hanım biraraya gelip Cevşen mecmuasını bitirip, Kur’an-ı Kerim ve Risale-i Nur okudular.

Bu okunan dersler ve yapılan programlar, hanımların tanışarak hem Kur’an-ı Kerim okumasına hem de manasını açıklayan Risale-i Nur eserlerini okuyarak mütalaa etmelerine vesile oluyor.

Hanımların şefkat kahramanları olduğunu ifade eden Bediüzzaman, kendilerini muhafaza ve yaratılışlarının gayelerini belirtme hususunda onlara yön gösterme amacıyla aşağıdaki tavsiyelerde bulunmuştur ;

Bu sene inzivâda iken ve hayat-ı içtimaiyeden çekildiğim halde, bazı Nurcu kardeşlerimin ve hemşirelerimin hatırları için dünyaya baktım. Benimle görüşen ekserî dostlardan, kendi ailevî hayatlarından şekvâlar işittim. “Eyvah!” dedim. “İnsanın, hususan Müslümanın tahassungâhı ve bir nevi cenneti ve küçük bir dünyası aile hayatıdır. Bu da mı bozulmaya başlamış?” dedim. Sebebini aradım.

Bildim ki, nasıl İslâmiyetin hayat-ı içtimaiyesine ve dolayısıyla din-i İslâma zarar vermek için, gençleri yoldan çıkarmak ve gençlik hevesâtıyla sefahete sevk etmek için bir iki komite çalışıyormuş. Aynen öyle de, biçare nisâ taifesinin gafil kısmını dahi yanlış yollara sevk etmek için bir iki komitenin tesirli bir surette perde altında çalıştığını hissettim. Ve bildim ki, bu millet-i İslâma bir dehşetli darbe, o cihetten geliyor. Ben de siz hemşirelerime ve gençleriniz olan mânevî evlâtlarıma katiyen beyan ediyorum ki:

Kadınların saadet-i uhreviyesi gibi saadet-i dünyeviyeleri de ve fıtratlarındaki ulvî seciyeleri de, bozulmaktan kurtulmasının çare-i yegânesi,daire-i İslâmiyedeki terbiye-i diniyeden başka yoktur.

Mübarek taife-i nisâiye, fıtraten yüksek ahlâka menşe olduğu gibi, fısk ve sefahatte dünya zevki için kabiliyetleri yok hükmündedir.Demek onlar daire-i terbiye-i İslâmiye içinde mesut bir aile hayatını geçirmeye mahsus bir nevi mübarek mahlûkturlar.

Edirne Nur Talebeleri


www.NurNet.org

Güney Afrika’daki hizmetler gelişiyor

Muhterem Abilerimiz;

Elhamdulillah Güney Afrikada’ki hizmetlerimiz (mingayr-i haddi ve liyakati ) inkişaf ederek, hem Cape Town’da hem de Johannesburg’ta devam etmektedir. Johannesburg şehrinde Nurlar, muhtaç ve müştaklarını yavaş yavaş buluyor. Haftalık dersler ve programlar devam ediyor.

Johannesburg’ta, bizleri şükran ve sevinç hisleriyle dolduran bir güzel ve ehemmiyetli hadise; siyahi kardeşlere ulaşıp, onlarla beraber omuz omuza Nurlardan istifade ve istifaza etmemizdir.

Dünyanın en büyük siyahi ve fakir bölgesi olan Soweto şehrinde Risale-i Nurlar çok takdir ve tahsinle karşılanıyor ve iştahla okunuyor. Bu bölgedeki kardeşlerimizle sürekli irtibat halinde muhaveremiz devam etmektedir. Kardeşlerin içinde öyleleri varki sonradan müslüman oldu ve her gün yüzer sayfa Risale okuyorlar. Elhamdulillahi heza min fadli rabbi.

Her Cuma mescidlerde binlerce Risale-i Nur dağıtılarak insanların Kuran hakikatlarından haberdar olmalarına gayret ediyor, irtibatımızı arttırıyoruz. Müsait olan kardeşlerimizle müsait vakitlerde şehrin farklı yerlerinde (parklarda, tepelerde ve yüksek yerlerde) Nurları sesli okuyarak hava zerrelerine bu hakikatları nakşetmeye çalışıyoruz.

Gayr-i müslim ülkelerde manevi hava bozuk olduğundan bu ülkelerde mümkün mertebe her yerde okumaya gayret ediyoruz. Gayr-i müslim olan komşularımızla irtibatımızı devamlı tutuyor, İslami ve imani hakikatlardan haberdar ediyoruz.

Hemen sol tarafımızdaki komşumuz bu geçtiğimiz ramazan ayında bizimle oruç tuttu. Risalelerden okuyor ve her gün ailesiyle internetten ve kitaplardan İslam hakkında bilgi edindiklerini, bütün konuşmaları ve sohbetleri artık nurlar, İslamiyet ve bizler olduğunu söylüyorlar. Hac dönüşümüzde bizi evlerine davet ederek, tam 2 saat haccı ve hissiyatımızı anlatmamızı istediler, soru yağmuruna tuttular. Böyle külli bir ubudiyet çok hoşlarına gitti, ağızlarından hayret ve tebrik kelimeleri dökülüyordu.

Güney Afrika hizmetleri yanında, yakın ülkelerde de Nurlar tanınmaya ve okunmaya başlandı elhamdulillah. Mozambique ülkesiyle uzun zamandır irtibatımız devam ediyor. Hemen hemen her ay bizi arıyorlar, kitap, cevşen ve dershane istiyorlar. Mozambique ülkesi çok iştiyaklı ve şevkli bir kitleye sahip.

Geçtiğimiz hafta komşu ülkelerimizden Bostwana’dan Nurları istediler. Biz de elimizde bulunan 23. Söz ve Tabiat Risalelerinden 1000 adet gönderdik. Bir kaç ay önce külliyat alıp gitmişler ve bizi ülkelerine davet etmişlerdi.

Kıymetli Abilerimiz; bu ve buna benzer hizmetler elhamdulillah her zaman oluyor. Cenab-ı Allah’ın inayet ve ihsanıyla inşaallah bir mülk belki de onlarca dershanemiz olur inşallah.

Kısaca ülke ve bölge hakkında bilgi verelim;

Güney Afrika, Afrika kıtasında en gelişmiş ülkelerden biri. Siyasi, ticari, ekonomik, eğitim ve daha bir çok alanda  diğer ülkelere liderlik yapiyor.

Afrika’da, Avrupa Birliği gibi bir birlik var, adı Afrika Birliği (Africa Union). 46 Afrika ülkesinin üyeliği ile oluşan bu birliğin Parlamentosu Johannesburg şehrinde.

Afrika’nın güneyindeki 22 ülkeye adeta başkentlik yapan Johannesburg, 11 milyonluk bir nüfusa sahip. 22 ülke, bu şehirden maddi ve manevi besleniyor.

Bizim bulunduğumuz şehir Johannesburg, merkezi bir yer, hizmetimiz cihetinden de çevredeki ülkelere merkez teşkil edecek bir konumda. Burada olacak bir mülk dersanemiz çok hizmetlere vesile olacak inşaallah. Medreseyi aldığımız bölge ise,  kısa bir zaman öncesine kadar tamamı gayr-i müslim olan bir bölge iken son bir kaç yılda bölgeye çok nezih bir mescid yapılmasıyla eğitimli ve seviyeli ve mütedeyyin insanların merakını mucip olup, müslümanların mülk alıp yerleşmeye başladığı bir bölge haline geldi. Şu an 750 civarında müslüman ailenin yaşadığı ve çevresinde çok sayıda müslüman işyerlerinin açıldığı, çok kariyerli, kaliteli ve güvenli bir bölge haline geldi.

İki yıldır bizim Nur Dershanelerimiz bu bölgenin etrafındaydı. Biz bu bölgeyi önceden bilmiyorduk. Sırf sevk-i İlahiyle bu bölgeye yakın yerden kiralamıştık. İki yıldır mümkün mertebe namazlarımızı bu bölgedeki mescidde kılıyor ve Nurlardan dağıtıyorduk. Elhamdulillah müslümanların ileri gelenleri bizleri az da olsa tanıyorlar. Bölgede Risale-i Nur Külliyatı alanların sayısı artti.

İki kişi var, bunlar Nurları 29 yil öncesinden Hindistan’daki medresedeki bir şeyh tarafından duymuşlar. Şeyhleri o zaman Risale-i Nur hakkında diyormuş; “şimdi öyle bir eser yazılmışki imani meseleleri vazıh ve mükemmel bir şekilde izah ediyor. Daha hiç bir izaha ihtiyaç bırakmıyor. Böyle bir eser bu zamana kadar daha gelmiş değildir“. Bu zatlarla tanışıp Nurlardan bahsedince hemen bir külliyat alıp, okumaya başladılar ve çevresindekilere de anlatıp okumalarını tavsiye ediyor. Bizlere diyorki; “bu insanlar bu eseri ve bu tarz bir tefsiri bilmiyorlar, yavaş yavaş bunlara anlatmalıyız.”

İşte çok yönde hizmet için faydalı olan bir bölgede satın alınmak üzere bir dersane bakıyorduk, burası nasip oldu. Mahallenin ismi Greenside (yani; Yeşiltaraf, ya da yeşil bölge.) adından da anlaşılacağı üzere yemyeşil bir yer. Dua buyrun Allah’in izni ve inayetiyle bir mülk dershane alalım.

Hürmet ve Muhabbetle

Johannesburg Nur Talebeleri

Balıkesir Okuma Programı ve Hatıralar

Ben ve sınıf arkadaşım üniversitemizin  yarı yıl tatili gelmesi sebebiyle final sınavlarımızın hemen ardından 26 Ocak akşamı Balıkesir’e okuma programımızı yapmak için yola çıktık.

17 Ocak ile 6 Şubat arasında Balıkesir’in Bigadiç ilçesinde düzenlenen bu okuma programına biraz geç dahil olduk. Fakat bizim için çok istifadeli geçti çok şükür.

Arkadaşım ve ben zaten daha önceki okuma programlarına da katıldığımız için çok heyecanlı değildik. Fakat Balıkesir’e giderken öğrendik ki otobüste bizimle beraber aynı okuma programına giden iki arkadaş daha varmış. İşte bu arkadaşların ikisi de ilk defa okuma programına katılıyorlarmış. Bu yüzden onlar bizden daha heyacanlı idiler.

Biz de arkadaşımla beraber daha önceki tecrübelerimize dayanarak, bu arkadaşlara okuma programlarının nasıl bir şey olduğunu başladık anlatmaya. Onların heyacanlarını yenmeye çalıştık. Anlattığımız bazı şeyleri sizinle de paylaşmak istiyorum ki bu programları hiç bilmeyen ve katılmak isteyebilecek olan kardeşlerimize yardımcı olalım.

Senede iki defa düzenlenen  bu okuma programlarına öğrencilerin katılımı bir kış,  bir de yaz tatili dönemlerinde oluyor. Her üniversitenin tatile giriş dönemleri farklı olduğundan, programların toplam süresi genelde kışın 1 hafta, yazın ise 2 haftaya kadar sürebiliyor. Dersleri farklı zamanlarda biten öğrenciler de bu süreler içerisinde okuma programlarına istedikleri zaman dahil oluyorlar.

Bu programların amacı, okul dönemleri içerisinde derslerden veya başka nedenlerden dolayı Risale-i Nur’lar ile çok iştigal edememiş genç üniversite talebelerini daha çok Risalelere muhatap etmek, istifadelerini arttırmak ve talebelerin başka yerler görmesini, başka arkadaşlar  tanımasını sağlamak ve bu vesileyle talebelerin hem ilmi hem de manevi olarak tecrübelenmesini ve gelişmesini sağlamaktır. Bunlarla birlikte en önemli gayesi elbette Rızay-ı İlahidir.

“Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanında yapılan bu programlar ‘Nur Dersanelerinin’  birbirleriyle iletişime geçerek ve o dersanelerde kalan talebe kardeşlerin başka dersanelerde programa katılması suretiyle gerçekleştirilmektedir.” Diye arkadaşlarımıza anlatıyorduk. Ve devam ettik…

“Acaba programların içerisinde neler oluyor? Sadece okuma mı yapılıyor?” diye bize merakla sorular soruyorlardı. Bizde onlara dedik ki; “elbette sadece okuma yapılmıyor. Bunun dışında yaz programlarında daha çok olmak üzere bir çok aktiviteler yaptığımızı söyledik. Mesela, biz geçen yaz programında piknikler yaptık, kaplıca sularına ve su parkına yüzmeye gittik, halı saha maçları düzenledik, sabah yürüşü yaptık ve bunun gibi aktiviteler yaptık” diye  arkadaşlara söyledik.

Söyleşirken bir kardeşin Aydın Üniversitesi Dış Ticaret Bölümün’de, diğerinin ise Marmara İlahiyat Fakültesin’de okuduğunu da öğrendik.

Uzun sohbetimizin ardından sabaha karşı Balıkesir Bigadiç’e ulaştık. Bizi orada hemen karşılayıp kalacağımız Bigadiç Merkez Nur Dersanesi’ne götürdüler ve 1 haftalık kış okuma programımız başlamış oldu.

Oraya gider gitmez geçen yaz programından tanıştığımız tanıdık yüzleri gördük. Bunun için hiç kaynaşma sorunu yaşamadık diyebiliriz. Arkadaşlarla hasret giderdikten sonra hemen programa başladık. Onlar da teheccüd namazına  kalkmışlardı ve sabah namazını bekliyorlardı. Beklerken kimisi Kuran, kimizi cevşen, kimisi de Risale-i Nur okuyordu. Onları görünce biz de teheccüd namazımızı ve sabah namazımı kıldık ve istirahate çekildik.

Bu programda sabah 9’da kahvaltımız oluyordu ama biz yol yorgunu olduğumuz için biraz daha uyuduk. Sonra kahvaltı yaptık ve mutfağın kapısında asılı duran günlük programı gördük ve ona göre hareket etmeye çalıştık.

Hemen eklemeliyim, böyle programlarda kahvaltılar, ikram saatleri, aktivite zamanları gibi zamanlarda muhabbetler o kadar güzel oluyor ki, “anlatılmaz yaşanır” derler ya aynen öyle işte. Ayrıca bu saatler dünyanın dörtbir tarafından gelmiş arkadaşlarla kaynaşmayı çok güzel arttırıyor. Mesela Doğu Türkistan’dan gelen bir kardeşimiz vardı, onunla beraber çok güzel muhabbetimiz oldu. O bizi anlıyordu ama daha tam Türkçe konuşamıyordu.

Gittiğimiz ilk günün akşamı arkadaşlarla beraber otobüsle Balıkesir’de bulunan kaplıca sularına gittik. Orada herkes gönlünce eğlendi ve havuzun keyfini hep beraber çıkardık. Kaplıcalara giderken otobüste çektiğimiz resimlerden birkaçını sizinle paylaşıyorum.

Programımız devam ediyordu, biz de alabildiğine Risaleleri okuyarak kendimizi geliştirmek istiyorduk. Programımızda her zaman olduğu gibi benim çok sevdiğim mütala saatleri de vardı. Bu saatlerde bizim başımızda duran tecrübeli abiler eşliğinde tam bir beyin fırtınası yapıyorduk. Herkes sorular soruyor ve abiler de cevaplarını hemen Kuran’ın bir tefsiri olan Risale-i Nur’daki bölümlerden açıklamalı olarak veriyorlardı. “Arkadaşlar, Risale-i Nur cevap vermek için bize her zaman yeter” diyorlardı. Biz de buna her defasında şahit oluyorduk. “Demek ki daha fazla okuma yapmamız lazım” diye herkes içinden geçiriyordu eminim. Bu şekilde Risalelerin değişik bölümleri irdeleniyor, bilgi dağarcığımız artıyor ve öğrendiklerimiz bizi daha çok okumaya teşvik ediyordu.

Risale okuma saatlerimiz hakikaten çok huzurlu geçiyordu. Bol bol kainatı tefekkür etme imkanımız oluyordu. Bundaki lezzet bir başka; kainatın efendisini ve sultanını tanımak, sanatlarını okumak, O’nu daha iyi anlamak  ve O’nun yolunda olmak ve o yolda mutlu olmak ne büyük saadet. İşte bunları ve çok fazlasını kazandıran bir eser Risale-i Nur.

Neyse konumuza dönelim… Günlerimiz bir bir geçiyordu. Biz de hem keyif alıyor hem de rızay-ı ilahi yolunda güzel bir şeyler yapmanın verdiği huzurla mutlu oluyorduk.

Daha birçok anlatılacak şey var ama ben biraz kısa tutmak istiyorum. Sizi sıkmak istemiyorum.

Daha sonra o otobüste tanıştığımız iki arkadaşla ve dersanede tanıştığımız diğer kardeşlerle çok güzel dolu dolu bir hafta geçirdik. Elhamdülillah.

Gitme vaktimiz geldiğinde bizden önce programa dahil olup bir haftasını tamamlayan birçok arkadaş memleketlerine dönmüştü bile. Biz dersanede on kişi kadar kalmıştık. Oysa ilk geldiğimizde otuza yakındık. Sayımız azalmıştı ama muhabbetimiz hiç azalmamıştı.

Biz de bavulumuzu hazırlayıp Şubat’ın 2’sinde oradaki arkadaşlarla ve abilerimizle vedalaşarak, İstanbul’a doğru yola çıktık.

Programımızın bittiğine üzülürken yeni haberini aldığımız gelecek yaz programını düşünmeye başlamıştık bile. Abilerin dediğine göre  önümüzdeki 2011 yaz programında Urfa’ya oradan da Suriye’ye gidilecekmiş. Biz de daha şimdiden merakla yaz tatilini beklemeye koyulduk.

Şunu söyliyeyim ki ben dersanede kalmıyorum. Çünkü ailem de okulumda İstanbul’da. Ama elimden geldiğince Nurlarla meşgul olmaya ve okuma programlarına katılmaya çalışıyorum. Yani bu programlara yalnızca Nur dersanelerinde kalan öğrenciler değil isteyen tüm öğrenciler katılabilir. Üniversite gençliği için yapılan böyle programlar olduğu gibi, liseli gençler için de çeşitli okuma programları yapılıyor.

Allah nasip ederse, önümüzdeki yaz programına katılıp Urfa ve Suriye’deki atmosferi de sizlerle paylaşmak istiyorum.

Allah’a emanet olun… Selam ve Dua ile…

 

 

 

www.NurNet.org