Kategori arşivi: Duyuru & Etkinlikler

Makedonya Saff-ı Evveli Abdulhamit Cup Abimizin Vefatının Hatırlattıkları

Makedonya’da Risale-i Nur Cemaatinin Saff-ı Evveli değerli ağabeyimiz Abdulhamit Cup 12.02.2011 ikindi vakti Cenab-ı Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Abdulhamit ağabeyimiz kendi bahçesine Makedonya’nın ilk Nur Dershanesini yaptırdı. Büyük hizmet insanı olan ağabeyimize Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz.

Abdulhamit ağabey 13.02.2011 ikindi namazına müteakip kılınacak cenaze namazından sonra Makedonya Gostivar şehir mezarlığına defnedilecektir. Herkesin dualarını bekliyoruz. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun (Allah’tan geldik ve tekrar O’na döneceğiz)

Bu vesile ile ömrü hizmette geçmiş bir hayatın bize hatırlattıklarını dile getirmekte fayda var. İnşallah Abdulhamit abimiz de günah cihetinde vefat edip, sevap cihetinde yaşamaya devam edenler zümresinde, amel defteri işlemeye devam edecek…

Her yüz yılda bir kuşak ve nesil ölüyor, yerine yeni bir kuşak ve nesil geliyor. Onlar da aynı şekilde yüz yıl içinde ölüp gidiyorlar. Bu süreç kainatın değişmez bir kanunudur. Her canlı mutlaka belli bir müddet yaşar ve sonra ölümle fena bulur.

Madem ölümden kaçış yok, öyle ise “Ölüm bizden ne istiyor?” sorusuna kulak verip, doğru cevaplayıp onun gereklerini yaşamamız iktiza ediyor. Ölüm bize dünyanın bir imtihan ve tecrübe yeri olduğunu, insanların bu dünyadaki vazifesinin iman ve ibadet olduğunu hal dili ile ikaz ve ihtar ediyor.

Yani ölümün bizden istediği şey iman ve ibadettir. Yoksa hayvan gibi zevk ve lezzetler peşinde koşup haramlara girmek ve hayvan gibi çabalamak değildir. İnsana bu manaları en güzel ve tesirli bir şekilde ikaz eden ölümdür. Peygamber Efendimiz (asv)’in ifadesi ile “Nasihat olarak ölüm size kafidir.” Ölüm lisan-ı hal ile hayattan ziyade bu mesajı veriyor.

Allah’ın rızasını arayarak, hizmetle geçen bir ömrün bize anlattığı ise;

Müslümanlar, ihlaslı bir şekilde birlik ve dayanışma içinde olursa, sayısız dünyevi ve uhrevi menfaatler kazanırlar. Üstad Bediüzzaman bu menfaatler içinde ölüm korkusundan kurtulmayı da sayıyor. Yani bir Müslüman ihlas ve samimiyet ile bir Müslüman kardeşine münasebet peyda ederse, onun ile iki ceset bir ruh olurlar. İki cesetten birisi ölse bile, diğer ceset sağ kaldıkça sevap noktasından yaşayabileceğini söylüyor. Demek ihlas ve samimiyette böyle tesirli ve devamlı menfaat ve kuvvetler mevcuttur. Yeter ki biz bu samimiyet ve ihlası kazanalım.

İhlas ve dayanışma duygusu ile şirket-i maneviyeye ortak olan bir Nur talebesi, o şirketin daimi bir hissedarı olur. Bu manevi şirkete ortak olmayı başarmış bir Nur talebesi ölse bile, şirketin hayatta olan diğer ortakları yaşadığı müddetçe şirkete sevap kazandırmaya devam edeceklerdir. Şirketin havuzunda biriken sevaplar dağıtılırken hayatta olma şartı yoktur, ölmüş olsa bile aynı hayatta gibi o sevaplardan hissesini alır.

Olgun bir Mümin, ölümden sadece sevap ve faziletim kesilecek diye korkar, ihlas ve samimiyet bu korkuyu da ortadan kaldırdığına göre; Mümin için artık ölüm diye bir şey yoktur. Yani sevap ve fazilet noktasından değil, sadece günah ve kusur noktasından ölmek vardır ki; bu da Mümin için sevinilecek bir haldir.

Faydalanılan Kaynaklar;

www.sorularlarisale.com

 

Abdulkadir Haktanır abimizin dilinden bir hatıra ;

Esselamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekatuhu!

Pek muhterem ve aziz ağabeylerim ve kardeşlerim; 1995 senesinde ilk olarak İsmail ve Nusret kardeşlerimizle hizmet maksadı ile Makedonya Gostivara gittik. Zeki Demir ağabey tarafından tam merhum Abdülhamid Cup Ağabeyin evinin karşısındadershane kiralanmıştı. Yani dershane ile merhum Abdülhamid ağabeyin evini bir yol ayırıyordu. Risale-i Nur hizmeti onun kalbine yerleştiği için kendi avlusunda ders yapılmasi için 30 metre kare civarında bir oda yapmıştı. O günden bugüne kadar hizmet maksadı ile 1-1,5 aylığına her zaman Makedonya’ya gittiğimde genellikle o odada kalıyordum. O oda yalınız erkeklere değil belki kadınlara da çok hizmet görmüştür.Orada kalırken her ne kadar Nurun prensiplerine uyma maksadı ile kendi yemeğimizi yapmaya gayret etsek de, rahmetli Abdulhamit ağabey ve hanımı de çok cömert oldukları için çoğu defa kahv altı ve öğlen yemeğini ikram ediyorlardı.

Ölüm vaya düğün gibi bir cemiyet olduğundaysa ders yapmak için muhakkak bizi de alır ve cemiyete götürürdü. Tebdili hava  etmek maksadıyla çok defa ormanlara gider oralarda ders yapardık. Toplantılarda canımız sıkılmasın diye latifeleşirdi. Allah kendisinin makamını cennet eylesin Aile efradına ve  Nur Ağebey ve kardeşlere sabr-ı cemil ve ecri cezil ihsan eylesin.

İnşaallah  Rabbim bizi ahrette tekrar görüştürür.

Cenab-ı Hak hakkında yapılan duaları kabul, kendisine rahmet eylesin.

Abdülkadir HAKTANIR

 

 

Esselamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekatuh!

Pek muhterem ve aziz Nur hizmetinde bulunan  Ağabeylerim ve kardeşlerim 1995 senesinde ilk olarak İsmail ve Nusret kardeşle hizmet maksadı ile gittiğimiz Makedonyadaki Gostivara. Zeki Demir Ağabey tarafından kiralanmış dershane tam merhum Abdülhamid Ağabeyin evinin karşısında idi. Yani Deshane ile merhum Abdülhamid ağabeyin evini yol ayırıyordu. Risale-i Nur hizmeti onun kalbine yerleştiği için kendi Avlusunda ders yapılmasi için 30 metre kare civarında bir oda yapmış. Ondan sonra o günden bugüne kadar hizmet maksadı ile 1-1,5 aylığına her zaman Makedonyaya gittigimde daha fazla o odada kalıyordum. O oda değil yalınız erkeklere belki kadınlara da çok hizmet görmüştür.Orada kalırken her ne kadar Nurun prensiplerine uyma maksadile kendimiz yemeğimizi yapmaya gayret ediyorduk, fakat Rahmetli de hanımı de çok cömert oldukları için çok defa kahve altı ve ölen yemeğini onlar ikram etmiştirler, geri çevirme imkansız imiştir. Ölüm vaya düğün gibi bir cemiyet vuku buldu ise ders yapmak için muhakkak bizide alır cemiyete götürürdü. Tebdili hava  etmek maksadıyla çok defa ormanlara gider oralarda ders yapardık. Toplantılarda canımız sıkılmamak için çok güzel espri yapardı. Allah kendisinin makamını cennet eylesin Aile efradına ve  Nur Ağebey ve kardeşlere Sabri cemil ecri cezil ihsan eylesin. İki-üç ay evvel ben orada iken Hastaneye yatırılmıştı fakat maalesef Doktorların müsadse etmemelerinden dolayı görüşemedik, İnşaallah  Allah bizi ahrette kendisi ile görüştürür. Kendisi hakkında okuduğumuz Hatim ve Yasinleri Allah İnşaalah kabul buyurmuştur Rahmetliyi çok seven birisi de bu fakirdir Tekrer Allah gariki rahmet eylesin der Abdülkadir HAKTANIR

Edirne’de Yapılacak Esnaf Okumasına Gidiyoruz

25-26 Aralık 2010 günü Edirne’de yapılacak olan Esnaf Okuma Programı, Trakya Bölgesinden, Yunanistan, Bulgaristan ve ayrıca İstanbul’dan gelecek ağabey ve kardeşlerin iştiraki ile gerçekleşecektir.

Risale-i Nur‘ları daha iyi anlama ve bu sayede Kur’an‘ın hakikatlerine nufüz edebilmek ve Peygamber Efendimiz‘in hakiki mahiyetinin ne olduğu idrak edebilmemizi temin etmek amacıyla bir araya geleceğiz. Bu vesileyle Kur’ana ve Sünnete uygun bir hayat prensibini hayatımızın birinci önceliği haline getirmek gayesiyle, kendimizden başlayıp, ardından aile ve çevremizi ve sosyal hayatımızı İman hakikatleriyle nurlandırmak ve hayatımıza tatbik edip yaşama metotlarını konuşacağımız bu programda buluşuyoruz.

Cumartesi ve Pazar günü olacak program aşağıdaki cetvel üzerine takip edilecektir.

İletişim: edirne@www.nurnet.org

Cumartesi Pazar
5.30 Teheccüd Namazı ve Sabah Namazı
7.30 İstirahat

9.00 Kahvaltı

9.30 Okuma

10.40 Haşiye (İkram)

10.45 Okuma

12.20 Öğle Namazı

13.00 Ders (Meslek Meşrep Dersi)

13.30 Çay + Simit

14.00 Okuma

14.30 İkindi Namazı

15.20 Ders

16.50 Akşam Namazı

17.30 Yemek

18.20 Yatsı Namazı

19.00 Çay

19.20 Okuma

20.00 Aile ve Çocukla İlgili Ders

21.00 Meyve

21.35 Okuma

23.00 Yatış

5.30 Teheccüd Namazı ve Sabah Namazı
7.30 İstirahat

9.00 Kahvaltı

9.30 Okuma

10.40 Haşiye (İkram)

11.00 Meşveret Kararları ve İnternet Hizmetleri

12.20 Namaz

13.00 Uhuvvet Dersi (Abdülvahid Mutkan Ağabey)

13.30 Çay

14.00 Okuma

14.30 İkindi Namazı

15.00 Namaz Dersi

15.30 Akşam Yemeği (Gidecekler İçin)

Yatsı namazından sonra umumi ders ve balkan hizmetlerinin anlatılması.

Programdaki değişiklikler buradan bildirilecektir.

Program bitmiştir: http://www.nurnet.org/edirne-okuma-programinin-ardindan/ adresinden programla ilgili habere ulaşabilirsiniz.

Muharrem Ayına Dair Haberler

Hicret’in 1432. senesini idrak etmiş bulunuyoruz. İlk ay Muharrem ayı. Bu mübarek ayda bir çok sevindirici hadise yaşandığı gibi, ne yazık ki üzücü hadislerde yaşanmıştır.

Cenâb-ı Hak bu gecelere yemin ederek onların kudsiyet ve bereketini bildirmektedir.

Bugüne “Âşura” denmesinin sebebi, Muharrem ayının onuncu gününe denk geldiği içindir. Hadis kitaplarında geçtiğine göre ise, bu güne bu ismin verilmesinin hikmeti, o günde Cenâb-ı Hak on peygamberine on değişik ikram ve ihsan ettiği içindir. Bu ikramlar şöyle belirtilmektedir:

1. Allah, Hz. Musa’ya (a.s.) Âşura Gününde bir mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür.

2. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cûdi Dağının üzerine Âşura Gününde demirlemiştir.

3. Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından Âşura Günü kurtulmuştur.

4. Hz. Âdem’in (a.s.) tevbesi Âşura Günü kabul edilmiştir.

5. Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan Âşura Günü çıkarılmıştır.

6. Hz. İsa (a-s.) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiştir.

7. Hz. Davud’un (a.s.) tevbesi o gün kabul edilmiştir.

8. Hz. İbrahim’in (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur.

9. Hz. Yakub’un (a.s.), oğlu Hz.Yusuf’un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.

10. Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.

Hz. Hüseyin’in şehit edildiği elim hadise ise Muharrem’in 10. gününe yani aşure gününe denk gelmektedir.

Sitemizde Muharrem ayı ile ilgili yapılan haberleri sizler için toparladık.

http://www.nurnet.org/hicri-yeni-bir-yila-giriyoruz-1432/ (Mefail HIZLI – Şamil İslam Ansiklopedisinden)

http://www.nurnet.org/asil-hicret/ Asıl Hicret nedir, bunun mahiyetini açıklayan Hadis-i Şerif Meallerinin bulunduğu yazı.

http://www.nurnet.org/muharrem-ayinin-bilinmeyen-uc-ozelligi/ (Mehmet Paksu. Mübarek Aylar, Günler ve Geceler; Peygamberimizin Ramazan’ı ve Oruçları)

http://www.nurnet.org/alevilik-ve-kerbela-hadisesi/ Alevilik ve Kerbela hadisesiyle ilgili sorulara cevap arama yazısı

http://www.nurnet.org/peygamberimizin-asure-gunu-tavsiyeleri/ Samanyoluhaber’de yayınlanmış güzel bir yazı.

2011 Takvimlerimiz Hazır

2011 yılı takvimlerimiz hazır, bu sene ayrıca özel hazırlattığımız takvimler de mevcut olacaktır. Bu gün itibari ile takvimlerimiz Trakya genelinde ve İstanbul’da dağıtıma yollanacaktır.

Hayırlara vesile olması temennisiyle.

İşte özel hazırlanan takvimimiz.

İletişim :

Ruba Vakfı

Hasan Halife mah. Halıcılar cad. No: 36/1 Fatih/İstanbul

Tel: +(90) 212 534 74 83

http://www.rubavakfi.org/

Hicri Yeni Yılınız Mübarek Olsun (1432)

7 Aralık itibari ile Hicri 1432 yılına giriyoruz. NurNet.Org ailesi olarak tüm kardeşlerimizin hicri yeni yılını tebrik eder, hayırlara vesile olmasını temenni ederiz. Bu münasetle Hicri yılla ilgili bir yazı aktarmak isteriz.

Hicri tarih, Hz. Muhammed (a.s.m.)’in Mekke’den Medine’ye hicretiyle başlar. Ancak takvim başlangıcı olarak bu tarih, Hz. Ömer devrinde kabul olunmuştur. Ondan önce arapların belli bir tarihi yoktu. Bazı önemli hadiseleri (Hz. İbrahim’in ateşe atılışı, Fil vakası vb.) tarihe başlangıç olarak gösteriyorlardı.

Hicretten on altı yıl sonra (638), dönemin halifesi Hz. Ömer’in emriyle Medine’de bir meclis toplanarak, tarih meselesine bir çözüm bulunması istendi. Hz. Ali’nin teklifi ve mecliste bulunanların kabulü ile Hz. Muhammed (a.s.m.)’in hicreti, İslâm tarihi başlangıcı ve Muharremin de bu yılın ilk ayı olması kararlaştırıldı. Böyle bir uygulamanın konulmasına sebep olarak şu iki husus gösterilmektedir. Hz. Ömer devrinde ibraz edilen bir borç senedinde ödeme için vâde tarihi olarak gösterilen Şaban ayının, geçen yılın mı yoksa gelecek yılın mı olduğu kestirilememişti. Ayrıca aynı dönemde Basra valisi olan Ebu Musa el-Eş’arî’den gelen bir yazıda; Hilâfet makamından gönderilen kâğıtların hangisi önce hangisi sonra olduğu ve hangisinin hükmüyle hareket edilmesi gerektiğinin bilinmediği cihetle, bu sorunun acilen halledilmesi isteniyordu. Bu nedenlerle Hicret İslam tarihine başlangıç teşkil etmişti.

Hicrî-Kamerî yıl, on iki aydır. İlk ayı olan Muharrem ile birlikte Receb, Zilkade ve Zilhicceye Araplar “eşhur’i hurum” adı verir ve bu aylarda savaştan ve her türlü şiddetten uzak dururlardı.

Hz. Muhammed (a.s.m.), bu ayın dokuz, on ve on birinci günleri oruç tutmayı ashabına tavsiye etmişti. Peygamber Efendimiz buyurur ki: “Ramazan orucundan sonra, tutulan oruçların en faziletlisi Allah’a izafet ile şereflendirilen Muharrem ayındaki oruçtur” (Riyazü’s-Sâlihin, II, 504). Diğer hadislerde, Muharrem ayının onuncu gününe rastlayan ve pek çok önemli olayın cereyan ettiği “Aşûra günü’nde tutulan orucun, bir yıl önce işlenen hata ve günahların bağışlanmasına vesile olacağı müjdelenmiştir” (Riyâzü’s-Salihin, II, 509).

Emevilerin ikinci hükümdarı Yezid zamanında ve hicri 61/milâdi 680 yılı Muharrem ayının onuncu cuma gününde vuku bulan Hz. Hüseyin’in şehadeti meselesinden dolayı Şiilerce o gün matem günü sayılmış ve bu matem daha sonraları geniş çapta ve resmi bir hüviyete bürünmüştür.

Aşura günü denilen Muharrem ayının onuncu gününde, tarihte pek çok önemli olayın meydana geldiği rivayet edilmektedir. Bunlar arasında şu olayları saymak mümkündür:
– Nuh (a.s)’un gemisinin tufandan kurtulup Cudi dağının tepesine oturması bu güne rastlar. Bilindiği gibi bu olay, Hz. Nuh’a inananların bir gemi vasıtasıyla kurtulduğu ve inkarcıların da bütünüyle yok olup gittiği bir olay olmuştu.
– Bunun yanında, Hz. Adem’in tevbesi,
– Hz. İbrahim’in ateşten kurtulması ve
– Hz. Yakub’un oğlu Hz. Yusuf’a kavuşması bu güne rastlar.
– Öte yandan Muharrem ayının onaltıncı günü Kudüs’ün kıble tayin edildiği ve
– on yedinci günde Fil ashabının geldiği gün olduğu nakledilenler arasındadır.

Muharrem ayının Osmanlılar devrinde de ayrı bir yeri vardı. Bu ay dolayısıyla şairlerin yazdığı ve “Muharremiye” adı verilen manzum şiirlerin sayısı oldukça kabarıktır. Ayrıca yeni sene başı olması hasebiyle bu ayda, devlet erkanı, padişahın huzuruna çıkarak yeni yılı tebrik eder ve padişahın “Muharremiye” denilen hediyelerini alırlardı.

Muharrem ayı Osmanlı arşivlerinde “Muharremü’l-Haram” şekliyle geçmekte ve kısaca “mim” rumuzuyla gösterilmektedir. (Mefail HIZLI – Şamil İslam Ansiklopedisinden)

Ayrınca ayrıntılı bilgi için tıklayın

Kaynak: Sorularla İslamiyet